1986 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16537
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ailede çocuk eğitimi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Nas, Recep; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Çocuk yetişkinin küçük bir örneği değildir. Kendine özgüdür o. Hareket varlığıdır. Çocuğun bu hareket gereksiniminin karşılanması gerekir. Hareketsizlik ve sessizlik içinde hiçbir yetenek gelişmez. Çocuğun yaşamında ilk altı yıl çok önemlidir. Çocuğun kişiliğinin temel yapısı ilk altı yıl içinde belirlenmektedir. Ayrıca, Bloom'a göre, çocuğun zihinsel gelişiminin % 50 'si dört, % 30 'u sekiz yaşına kadar oluşmaktadır. Zengin bir dil ortamında yetişen çocuğun anlama gücü, düşünme yeteneği gelişir; okulda da başarılı olur çocuk.. Görülüyor ki, ailenin, çocuğun eğitiminde çok önemli bir yeri, payı vardır. Disiplin, çocuğun sağlıklı gelişmesi için gereklidir kuşkusuz. Yalnız, disiplin denilince ceza, dayak, baskı geliyor kimilerinin aklına. Oysa disiplinin özgürlük sağlayıcı yanı da vardı. Çağdaş disiplin kavramı hem otoriteyi, hem de özgürlüğü içerir. Çocuğun sevgiye, saygıya gereksinmesi vardır. Eğitim, çocuğu sevmekle başlar.Item Atatürkçü düşünce(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Değerli öğretim Üyeleri, Sevgili öğrenciler,; Bu konuşmamda, elimden geldiğince kısa bir biçimde, Atatürkçü düşünce üzerinde duracağım. Ancak, konuya girmeden, "Atatürkçü düşünce" deyimiyle ne anladığımızı belirtmek ve bu düşüncenin bir tanımını yapmak gerekecek. Bilindiği gibi, bu konuda pek çok tanımlama girişimleri yapılmıştır ve bunların hemen hepsinde Atatürkçü düşüncenin çağdaş Batı uygarlığı ilkelerinden kaynaklandığı ve Batı uygarlığının bir özümlernesi olduğu ortak görüşüne varılmıştır.Item Bir bilimsel toplantı izlenimi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Arda, Zeki CemilEge üniversitesi Edebiyat Fakültesinin kuruluşunun 10. yılı nedeniyle Federal Almanya Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğunun işbirliği, İzmir Alman Kültür Enstitüsü'nün de katkılarıyla düzenlenmiş olan "1. İzmir Kolokyumunda, " 1945-1985 yılları arasında "Batı Almanya Edebiyatı ve Bunun 'Türkiye'deki Algılanışı" başlıklı çerçeve programına, Ankara, Hacettepe, İstanbul, Marmara, Boğaziçi, Konya Selçuk, Bursa Uludağ, Eskişehir Anadolu ve İzmir Ege, 9 Eylül üniversitelerinden çok sayıda Germanist katıldı. Prof. Dr. Şara Sayın In konuşmasında, 'Türkiye'de Almanca olarak Alman Edebiyatı eserlerinin pek az okunduğuna, ancak çeviriler yoluyla pek çok o kurun almanca konuşulan ülkelerin edebiyat ürünlerini tanıdıklarını sorgulamasından sonra, istatistiki bilgilerle, hangi yıllarda hangi yazarların eserlerinin Türkçeye kazandırdığı belirtildi. Doç. Dr. Nilüfer Kuruyazıcı’ nın Heinrich Böll'ün eserlerinin 'Türkiye'deki durumunu inceleyen konuşmasında, yazarın gene tercüme edilen eserlerinden daha çok tanındığını, bu yüzden çevirmenin bir edebi eserin algılanışındaki rolünün çok önemli olduğu belirtildi.Item Brise Marine çevresinde(Uludağ Üniversitesi, 1986) Dara, Ramis; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Simgeci ozanlardan Mallarme'nin Brise Marine adlı ünlü şiiri birkaç kez çevrilmiş dilimize. Ramis Dara, bu çevirilerden dördünü (Kemalettin Kamu, Orhan Veli Kanık, Can Yücel ve Erdoğan Alkan 'ın çevirilerini) ele alıyor ve karşılaştırarak inceliyor. önce başlığın dilimizdeki karşılıkları (ilk üç çeviride "Deniz Meltemi ", sonucunda "İmbat ") üstünde duruyor. Sonra çeviride sözcük seçimini koşullayan hece ölçüsü açısından yaklaşıyor çevirilere. Tümü de ozan olan çevirmenler, şiirin yalnızca ne söylediğine değil, nasıl söyledi ine ve bu "nasıl" a katılan pek çok biçimsel ayrıntıya da özen gösteriyorlar. Kimi zaman güzel söylem uğruna, Fransızca sözcüklerin en doğru karşılıklarından uzakaşıldığı, kimi zaman hece ölçüsünden bile bile ödün verildiği görülebiliyor. Dara, eleştirisini , gözlemlerini, "şiir çevirisi ve şiir çevirisinde sözcük seçimi üzerinde düşünmek " gerektiğini vurgulayarak bitiriyor.Item Camus ve tiyatro(Uludağ Üniversitesi, 1986) Özçelebi, Ali; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Zamanla sınırlı bu konuşmada, Camus'nün dört oyununun önemi, güncelliği, ülkemizdeki çevirileri ve sahnelenişleri anımsatıldıktan sonra, oyuncu-insan Camus, Sanatçı-Camus ve düşünür. Camus için tiyatronun ne olduğu, ne olması gerektiği konuları üstünde duruluyor. Tiyatroyla ilişkisi Moliere'inkine benzeyen Camus, yazar ve düşünür olmadan önce oyuncu olarak girmiştir tiyatro evrenine. Onun için tiyatro dünyanın küçültülmüş bir modelidir. Dostluk, arkadaşlık, sevgi, iyimserlik kısaca yaşamın tüm görünümleri bulunabilir, yaşanabilir. Ayrıca tiyatro bir okuldur; yaşamın öğrenildiği bir üniversitedir. Yazar Camus için tiyatro, öteki türlerden çok daha elverişli, çarpıcı, etkileyici, doğal bir anlatım aracıdır. İnsana ulaşılan en kestirme yoldur. Düşünür Camus, roman ve denemelerinde anlattığı düşüncesini, saçmayı ve başkaldırmayı oyunlarında daha somut, gözle görülür biçimde sergileyebilir. Ayrıca, kişileri sahnede yaptıkları ve söyledikleriyle çağdaş insana davranış örnekleri sunarlar. Seçmek seyircinin işidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Camus'nun oyunlarından, oyun kişilerinden bugün de öğreneceğimiz çok şey var.Item Çocuklarda önyargıları belirleyen etkenler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu yazıda, çocukların önyargılarını belirleyen bazı faktörler incelenmiştir. Çocuk, kültürel değerleri ve normları sosyalleşme süreci ile kazanır. Çocuk için ilk sosyalleşme kaynağı ailedir. Aile içindeki statüsü çocuğun kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir. önyargılar, sosyal öğrenme ürünüdür. Önyargı çok çeşitli yollardan öğrenilir. Bazı önyargılar, ailenin ve sosyal grubun kültürel değerlerinin eleştirilmeden kabulü ile ortaya çıkar. Bazı önyargılar da, belirli bir grubun üyesi ile hoş olmayan bir yaşantı geçirilmesiyle oluşur. önyargıların çoğu, ana-babaların, öğretmen/erin, akranların veya kitle iletişim araçlarındaki karakterlerin tutum ve davranışlarının taklit edilmesiyle meydana gelmektedir. Önyargıların azaltılmasında tek çıkar yol, insanlar arasında doğrudan kültürel temas kurulmasıdır.Item Eğitim sürecinde iletişimin önemi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Ulusavaş, Muallaİnsanlar arasında anlamları ortak kılma süreci' olarak tanımlanan iletişim, eğitim sürecinde önemli bir yere sahiptir. Etkili bir eğitim ortamının gerçekleştirilebilmesi için öncelikle, okulda öğrenci-öğretici-yönetici arasında iletişim kanallarının açık olması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, sınıfta öğrencilerin kendi aralarındaki ve her birinin öğretici ile arasındaki tüm olası iletişim kanallarının açık tutulması ve bu açık kanallardan yapıcı bir yarar sağlayacak iklimin yaratılması halinde en etkili öğrenmeler gerçekleşmektedir. Eğitici, öğrencileri savunuculuğa ve tetikte olmaya itecek davranışlardan kaçınmalı, onlara güvenceli ve onay gören bireyler olduğunu hissettirecek teşvik edici ve yüreklendirici bir ortam yaratmaya çalışmalıdır. Sınıfta açık iletişimin sağlanabilmesi için, eğitici, insan ilişkilerinin gelişiminde en zor koşullardan biri olan güven duygusunun temelini oluştura bilmelidir.Item Ergende anti-sosyal davranış nedenleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Çelen, NerminErgenlik çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir. Ergenlik dönemi sonunda sadece fizik olgunlaşma değil sosyal, psikolojik, seksüel, entelektüel olgunlaşmaya ulaşılır. Bu devrede ergen hem kendine hem çevresine problem olabilir. Çocuktan beklenilenler bilinen ama yetişkin dünyasına yabancı olunan bu dönemde çatışmalar olağandır. Hangi davranışının onaylanacağı bilinemez. Ergen ikilemler içindedir. Bu döneme "fırtına-stress" dönemi de denilebilir. Çoğu kültürlerdeki seksüel dürtülere konan tabular biyolojik gelişmeyi utanç kaynağı yapabilmektedir. Ergenlik döneminde rastlanan antisosyal davranışların bir nedeni de bu dönemdeki çatışmalar dır. Böyle hassas bir dönemde ekonomik yetersizlikler, düzensiz aile yaşantısı gibi çevre faktörleri de ergenin psikolojik gereksinimlerini engellemektedir. Bu engellemenin sonucu ortaya çıkan agresyon antisosyal davranışlarda kendini gösterir.Item Gottfried keller ve 19. yüzyıl İsviçresi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Arda, Zeki CemilAlman Edebiyatı Realizm ekolü yazarlarından İsviçre'li Gottfried Keller in eserlerinin oluşmasına etki eden siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunların başlıcaları burada incelenmektedir. 1854 'e kadar olan bu olayların başlıcaları dini görüş ayrılıklarından doğan çatışmalar, fabrikalaşma ve buna karşı tutucuların, el zanaatkarlarının davranışları ile ülkenin coğrafi görünümünün ziraatte yarattığı olumsuz etkiler yüzünden - yoksulluk çeken köylüler ve işsizlik nedeniyle özellikle Güney Amerika'ya yapılan göçler gelmektedir. Daha sonra bir bayrak ue bir Anayasa etrafında birleşmenin, düşünce ve inanç hürriyetlerinin sağlanmasının yazarın özellikle "Der grüne Heinrich" Yeşil Heinrich) romanının oluşmasına etkileri gösterilmeye çalışılıyor. Bu olaylar hiç kuşkusuz yazarın 1854 'e kadar yazdığı pek çok kısa hikayesinde de irdelenmiştir.' Bu makale Gottfried Keller In çağdaşı yazarlar üzerinde araştırma yapacak olanlara bir katkıda bulunacak ·bir model metindir.Item Öğretmen yetiştirme sorunu ve eğitim fakülteleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu makalede; son yıllarda yoğunluk kazanan, eğitim ve öğretimi kaliteli kılmaya yönelik çabaların bir parçasını teşkil eden; özellikle ülkede yaşanan anarşi döneminde açmaza düşen öğretmen yetiştiren kurumların, 2547 sayılı kanuna bağlı olarak, reorganizasyonu sonucu ortaya çıkan, Eğitim Fakülteleri' nin durumunun bir analizi sunulmaktadır. Fakültelerin bugünkü durumları, imkanlar ve imkansızlıklar açısından ele alınmakla; bu hususta ortaya çıkan problemler açıklanmaktadır. Sonuç kısmında ise, genel nitelikli ue çözülebilir bazı önlemler getirilmektedir.Item Orta öğrenim gençliğinin yükseköğrenime geçişte karşılaştığı sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu makalede; ortaöğretim gençliğinin yükseköğretime geçişte karşılaştığı sorunlardan genellikle tartışmalarda ele alınmayan kişi üzerinde durulacaktır. Bunlardan birincisi; öğrencinin okuduğu ve dinlediğini anlayabilmesi ve bildiğini rahatlıkla açıklayabilmesi için gerekli becerileri ve bunların kazanılma yollarını açıklayan, yükseköğrenim adaylarından beklenen niteliklerdir. İkincisi ise; yönlendirilmesi söz konusu olan ortaöğretim öğrencilerinin tanınması ve toplumda yönlendirileceği alanların belirlenmesi ve bu işlem için gerekli kriterleri ele alarak analiz edilmesini kapsar. Makalede, ayrıca, konu ile ilişkisi açısından lise ve yükseköğretime geçişteki giriş puanları ile yükseköğretimdeki başarı oranları arasındaki ilişkiler incelenmekte, tartışmaların ışığı altında, yükseköğretime geçişte karşılaşılan sorunların çözümüne yol gösterici öneriler getirilmektedir.Item Özgürlük kavramı(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kuçuradi, İoannaBu yazıda "özgürlük" üç ayrı açıdan ortaya koymakta ve üç farklı kavram olarak incelenmektedir. Taşıyıcıları bakımından insan, kişi ve toplum bakımından farklılaştıran "özgürlük", insanın etik bir olanağı, kişinin etik bir özelliği ve toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde bir fikir olarak açıklığa kavuşturulmakta; bu "üç" özgürlüğün kavramsal içeriği belirlenmekte; bu şekilde de "özgürlük nedir?" sorusuna cevap verilmeye çalışılmaktadır.Item Peter Handke - Dil ve davranış biçimleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) İpşiroğlu, ZehraBu yazıda alışılagelmiş yazın ve tiyatro anlayışına bir tepkiyi dile getiren Avusturyalı yazar Peter Handke tanıtılıyor. Hantlke'nin yapıtlarının ana temasını dil olgusu oluşturmaktadır. Oyunlarının hemen tümünde kalıplaşmış deyişlerden, sıradan sözcüklerden, alıntılardan, kısaca konuşma dilinin çeşitli biçimlerinden yola çıkarak, dilin davranışlarımızı nasıl etkilediğini, bizi ne denli yönlendirdiğini, biçimlendirildiğini irdeler. Böylece bizlerde dile karşı yeni bir duyarlılık uyandırmaya çalışır.Item Roland Barthes: Trajik bir yazma sevinci(Uludağ Üniversitesi, 1986) Gülmez, BahadırBu yazıda Fransız göstergebilimcisi Roland BARTHES'ın metinlerindeki anlam arayışı ve anlamın oluşması incelenmiştir. Ayrıca Barthes yazısının en önemli özellikleri olan sapma, türetme, nötr arayışı, vb. olgular üzerinde durulmuş, azı pratiğinde doğan değişik hareketler çözümlenmeye çalışılmıştır. En genel anlamda Anlamın kaygan, belirsiz, güvensiz bir özellik göstermesi Barthes'ın yazı pratiğinde değişik tutumlar takınmasırıa neden olmaktadır Ne var ki bu bilinçli yazı pratiği, Barthes'ın yazarken duyduğu "yazma sevincini" parçalamakta, bu da trajik bir yazma sevincinin doğmasına neden olmaktadır. Zaten Barthes yazısının asıl ilginç özelliği de bu trajik yazma sevincidir.Item Sanat üzerine(Uludağ Üniversitesi, 1986) Ercan, Merih; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi/Resim İş Eğitimi Bölümü.Toplumumuzun sanat olaylarıyla içten ilişkiler içerisine girmesi, toplumsal yaşamın ileri düzeyde gelişmesinde önemli bir göstergedir. Tarihsel gelişiminde değişik biçimlerde algılanan sanat kavramı, günümüzde de çeşitli akımlarla karşımıza çıkmaktadır. Var olan sanat yapıtlarını daha iyi değerlendirebilmek için tüm sanat anlayışları 'Figüratif sanat akımları ve Soyut sanat akımları adı altında toplayabiliriz. Natüralist eğilimli figüratif sanat akımlarının· temelinde doğa ile mutlu bir ilişki söz konusudur. Buna karşılık çağımıza damgasını vuran anti-natüralist sanat akımlarının temelinde ise insanın iç-dünyasından kaynaklanan tasarımları görmekteyiz. İlkel toplumlar doğaya güven duymadıkları ve korktuklarından dolayı daha güvenilir, kalıcı soyut sanat biçimleri üretmişlerdir. Klasizm sanatları ise doğa ile mutlu bir ilgiden kaynaklanan natüralist eğilimlidir. Bugün felsefe ve psikoloji bilimlerinin gelişimine paralel olarak· insanın kendi iç-dünyasından kaynaklanan ve tüm natüralist, anti-natüralist eğilimli sanatların ortak ereği ifade (expression) kavramıdır.Item Sanat yeteneklerinin ölçülmesi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Nunnaly, Jum C.; Özalp, Deniz; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Sanatın doğası ve sanat yeteneği; sanat yeteneğinin ölçümündeki geri kalış, son yüzyıldır psikologları yakından ilgilendiren bir konu olmuştur. Fakat bu sürekli ilgiye karşılık, sanat yeteneğinin ölçümü diğer yetenek iş görülerinin ölçümüne oranla oldukça yetersiz kalmıştır. Bu çelişkili durumun nedeni, toplumsal yaşamda "mesleki ilgi ve yetenek testleri" için gittikçe artan boyutlarda gereksinim olması ve dolayısıyla artistik kabiliyetlerin ölçümünün ikinci planda kalmasıdır.Item Sosyal öğrenme kuramı açısından olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Bu yazıda, olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar, sosyal öğrenme kuramı açısından ele alınmıştır. Son on yıldan beri, olumlu sosyal davranışlar (olturistik) davranışlar, sosyal psikolojinin temel inceleme alanlarından biri olmuştur. Sosyal psikologlar olumlu sosyal davranışı, saldırganlığın zıddı bir davranış olarak düşünmüşlerdir. Bu davranış, yardım etme davranışı, paylaşma, hediye verme ve bağışta bulunma gibi değişik eylemleri kapsamaktadır. Sosyal öğrenme kuramcıları, insanın, doğuştan saldırgan ve diğergam olmadığını ve bu tür davranışların sosyalleşmenin bir sonucu olduğunu öne sürer. Sosyal öğrenme kuramları pekiştirmeyi sosyal davranışın temel bir belirleyicisi olarak ele alır. Pekiştirme, sosyal davranışın şekillenmesinde önemli bir vasıtadır ve bir çok sosyal tepkiler sadece diğer insanların davranışlarını izlemekle öğrenilmektedir.Item Türk resminde yeni yönelmeler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Yamaner, Hüseyin Avni; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Türkiye'de XVIII. yüzyıl başlarında iki yeni malzeme görülür: "Yağlıboya ue tual" Bu yeni teknik, istanbul'a uğrayan veya bu kente yerleşen Avrupalı ressamlar tarafından Türkiye'ye getirildi. Kesin olarak söylemek gerekirse o zamana kadar bi· ünmeyen yeni bir resim anlayışı Türkiye'ye giriyordu. Denilebilir ki bu ressamlar Türkiye'deki batı resminin ilk öğretmenini yapmış olacaklardı. 1703-1740 dönemi, hazırlık dönemi gibi dikkate alınabilir. 1740'dan 1840'a kadar uzanan dönem doğu anlayışından bah anlayışına geçiş dönemidir. 1840'dan başlamak üzere batı anlayışı konumundaki Türk resmi bundan böyle okullarda öğretilir. 1914 yılı çağdaş Türk resminin başlangıcı olarak düşünülebilir. Bu tarihten başlamak üzere sanatsal eğilimlerin temsilcisi olan grupların ortaya çıkışı görülür. 1929, 1933, 1941 ... yılları Türk resmi için çok önemlidir. Türk resmi, her biri "Konstrüktivizm" "D" grubu ve "Yeniler" olarak ortaya çıkan grupları gördü. Bugün yine Türkiye'de iki yeni sanat anlayışı görülüyor. Bunlar nesnel gerçekçilik (le realism objectif ·l'hyperréalisme) ve kavramsal sanat (l'art conceptuel) dir.Item Türkiye kadın hakları ve Atatürk(Uludağ Üniversitesi, 1986) Özer, Ulviye; Uludağ Üniversitesi/Eğitim Fakültesi.Her toplumda, bireylere verilen değer, ona duyulan saygı ve bakış açısı, hiç şüphesiz o toplumun sosyo-kültürel yapısı ile ve bu yapıyı oluşturan tarihi, dini ve sanatsal geçmişi ile son derece bağımlıdır. Meşhur İngiliz yazarı Stuart Mill der ki ''Bir medeniyetin seviyesini ölçmek isterseniz derhal kadının hayat şartlarına bakınız."Item Yabancı dil öğretim bilgisinde yanlış çözümlemesinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Gülmez, Gülnihal"Yanlış çözümlemeleri" adı altında yaygınlık kazanan araştırmalar uzun süre, öğrencinin öğrendiği dilde yaptığı yanlışları önlemek ve düzeltmek amacıyla yürütüldü. Oysa, öğreneni ve öğrenmeyi merkez alan bir yabancı dil öğretimi yanlışı, öğrenme süreçlerinin doğal ve gerekli belirtisi olarak görür. S.P. CORDER tarafından önerilmiş klasik yönteme göre yapılan geldiği biçimde yanlış çözümlemeleri, öğrencinin dil kullanım örneklerinin, bu arada yanlış biçimlerin dizgesel özellikleriyle ilgilenerek, daha çok "ara dil" kavramıyla karşılanan dil dizgesinin özelliklerini anlamaya çalışır. Bu yazıda, yanlış çözümlemelerinin gelişim çizgisi ve öğrenenin dilinin incelenmesine doğru yönelişinin evreleri gözden geçirilerek, yabancı dil öğretim bilgisi alanıyla ilgili sonuçlar çıkarmaya çalışılmıştır.