1982 Cilt 3 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/20317
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bir alt-sistem olarak Kuzeydoğu Asya ve Kore'lerin birleşme sorunu II(Uludağ Üniversitesi, 1982) Kar, Bülent; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi/Uluslararası İlişkiler Bölümü.Yazımızın birinci bölümünde, uluslararası sistemin bir alt-sistemini oluşturan Kuzeydoğu Asya'yı ele almış ve bu konu ile uğraşan bilim adamlarının uluslararası sistem konusundaki görüşlerine yer vermiştik. Gene aynı yazımızda uluslararası sistem türlerinden birkaçını ele alarak, Kuzeydoğu Asya'daki ulus-devletlerin ilişkilerindeki davranış türlerini sözü edilen sistem içinde incelemeye çalıştık. Bu çalışmayı yaparken de sistemin özelliklerini sıralayarak somut olaylarla açıklamalar getirdik. Elinizdeki ikinci bölüm birinci yazımızda sözü edilen alt-sistemin odağı Güney ve Kuzey Kore’lerin Birleşme" konusunda yaptıkları çalışmalar ve etkileşimi içermektedir.Item Anonim şirketlerde yedek akçe politikası(Uludağ Üniversitesi, 1982) Çabuk, Adem; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Gelişen ekonomik koşullara paralel olarak ekonomi alanında faaliyette bulunan tüm birimlerle birlikte işletmelerde değişime uğramışlar ve gelişmişlerdir. İşletmelerin uğradığı bu değişim ve gelişimler ya işletmelerin kendi bünyelerinden gelen zorlamalar yahut da değişen ekonomik çevrenin baskıları sonucunda ortaya çıkmıştır. Hukuki yapı açısından günümüz yaygın işletme türlerinden birini oluşturan anonim şirketlerde gelişen teknoloji ve yığın üretimin zorunlu kıldığı büyük miktardaki sermaye ihtiyacı ve onun gerektirdiği yönetim biçiminin zorlamalarıyla bugünkü yapılarına kavuşmuşlardır. Bu yapılan içinde de işletmenin devamlılığını ve gelişimini sağlayacak bir politika oluşturmuşlardır. Bu genel politika içinde işletmenin elde etmiş olduğu karların ne kadarının yedek akçe olarak alacağı ne kadarının hissedarlara dağıtılacağı ayrılan yedek akçelerin ne şekilde kullanılacağı sorunu yedek akçe politikasının konusunu teşkil eder. Hissedarlara veya kar payı alma hakkına sahip olanlara dağıtılacak olan kar paylarının belirlenmesi ve dağıtım şekli de kar dağıtım politikasının kapsamı içinde yer alır. Ancak her iki politikada, elde edilen karların ne şekilde kullanılacağını tespite yöneldiğinde bunları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak da mümkün değildir. Konu geniş anlamda ele alındığında, yedek akçe ve kar dağıtım politikalarının aynı anlamları taşıdığını söylemek mümkündür. Her iki politika arasındaki en önemli fark; karın yedek akçe olarak ayrılmasına hissedarları özgü çıkarlar veya şirket çıkarları açısından yaklaşmaktadır. Konumuz yedek akçe politikası olduğundan kar dağıtım şirket çıkarları açısından bakacağız.Item Endüstriyel araştırmanın uzun dönem planlaması(Uludağ Üniversitesi, 1982) Quinn, James Brian; Barutçugil, İsmet Sabit; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Uzun dönemde endüstri işletmelerinde araştırma-geliştirme programlarının başarısını etkileyen kararlar nelerdir? Teknik elemanın dışında işletme yöneticilerinin de araştırma-geliştirme (A-G) planlamasına katılmalan gerekli midir? Eğer katılacaklarsa bu hangi aşamada ve ne ölçüde olmalıdır? İşletmelerde A-G planlamasında kullanılmak üzere geliştirilmiş yararlı yöntemler nelerdir? Bu makalede bu soruların yanıtlanması amaçlanmaktadır. Bir işletme, gerçekten etkin bir A-G planlaması yapmak istiyorsa bu işletmenin üst yöneticilerinin yerine getirmeleri gereken görevler şunlar olacaktır: a) Araştırınayı yönlendirecek anlamlı amaçların ortaya konulması, b) Gerek araştırmacıların gerekse üretim elemanlarının işletmenin uzun dönemdeki teknolojik gereksinimlerini anlamalannın sağlanması, c) Araştırmanın işletmenin genel stratejisine uygun hale getirilmesi, d) Proje sıralamasının ve program dengesinin uygun işletme değerlerini yansıtmasının sağlanması ve e) Araştırmanın ve üretim bölümünün araştırma bulgularının ve yeni teknolojinin üretime transferini en etkin kılacak biçimde örgütlenmesi. Görüldüğü gibi, bunların çoğu teknik yönü değil, yönetsel yönü ağır basan görevlerdir. Bu nedenle teknik elemanlarla yöneticilerin bu kritik planlama fonksiyonlarının yerine getirilmesinde yoğun işbirliği yapmaları gereği açıktır.Item Gelişmiş kapitalist ülkelerde şehirleşme:İngiltere ve Amerika örneği(Uludağ Üniversitesi, 1982) Roberts, Bryan; Sezal, İhsan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.İngiltere ve A.B.D. 'lerindeki şehirleşme tecrübesi genellikle daha sonraki şehirleşme şekilleri için takip edilecek bir örnek olarak gösterilir. Öyle ki, bazı araştırmacılar, gelişmekte olan ülkelerin belirli bazı şehir hayatı özelliklerini ele alıp, onları gelişmiş kapitalist ülkelerin ondokuzuncu yüzyıl tecrübeleriyle karşılaştırmak ve mesela, aile hayatı ile göç şekilleri arasında benzerlikler ve farklılıklar bulmaya çalışmaktadırlar. Bu tip araştırmalar şayet, şehirleşmenin farklı çerçevelerde cereyan ettiği ve bizim birbiriyle irtibatlı bir kalkınma süreci ile ilgilendiğimiz akılda tutulursa faydalı olabilir. Bu anlamda gerek İngiltere , gerekse Amerika şehirleşme şekilleri oldukça ilgi çekicidir; çünkü böyle bir inceleme sadece gelişmiş ülkelerle bir mukayese imkanı doğurmakla kalmamakta aynı zamanda sosyal ve siyasi yapıların , iktisadi kalkınmayı nasıl etkilediğini de gösterme imkanı vermektedir.Item İşletme içi yerleştirme yoluyla malzeme akışının optimum kılınması(Uludağ Üniversitesi, 1982) Kern, Werner; Yılmaz, Zekai; Alptüzün, İlköz; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Bilindiği gibi fonksiyonel iş bölümü veya ayrıntılı bir iş analizi, büyük bir görev demetinin bölünmesi amacını gütmek te olup, kısmi görevlerin çeşitli kişilere dağıtımını sağlar. Bu da görev demetinin tekrar mekan itibariyle dağıtıma neden olur. Çoğunlukla faktör birleşimleri , alt sistemler veya nötr örgüt birimleri şeklindeki, değişik nitelikte işletme araçlarıyla donatılmış çeşitli işgücü ve iş yerleri, zorunlu olarak mekan içerisinde az veya çok birbirinden farklı uzaklıklarda yerleştirilirler. İşletmenin ana görevi dolayısıyla bu iş yerleri veya örgüt birimleri arasında fonksiyonel ilişkiler mevcuttur; zira bütün bu iş yerleri veya örgüt birimleri aynı proje için faaliyette bulunmak zorundadırlar. Fiziki malların üretimlerinde, bu ilişkiler, hammadde veya yan mamullerin henüz işlemesini bitirmiş olan bir örgüt biriminden, az veya çok uzakta bulunan ilgili örgüt birimine takip eden iş safhasının yapabilmesi için devredilmesinde görülmektedir. Böyle çok safhalı bir üretim sürecinden geçen girdi malları şeklindeki hammadde ve bunlardan elde edilen yarı mamuller için aşağıda ana kavram anlamında kullanılacak olan daha geniş kapsamlı "malzeme" kavramına ihtiyacımız vardır. Aynı zamanda tüm yan sanayi ürünleri ve ayrıca enerji gibi üretim sürecinin idame ettirmesi hizmet eden, ancak imal edilecek mamule girmeyen maddeleri de bu kavram içerisinde ele alacağız. Mekan bağlantısı kuran hareketler, yani taşıma işlemleri ve buna bağlı olan isteyerek veya istemeyerek oluşan depolama işlemleri bir bütün içerisinde malzeme akışı olarak nitelendirilebilir.Item İstanbul'da şehir planlama çalışmaları ve planlar(Uludağ Üniversitesi, 1982) Tuç, Arif Nuri; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.İstanbul çevresinde ilk yerleşmenin, Kadıköy'de Kurbağalıdere kenarında Truva'nın erken katlarıyla eş zamanlı bir kültüre mensup olduğu bazı kalıntılardan anlaşılıyor. İstanbul yarımadasının burnunda Trakyalı kavimler tarafından Lygos olduğu yazılan bir yerleşmeye ait duvar kalıntılarına Sarayburnu'ndaki ilk demiryolu inşaatı ve daha sonra yapılan sondajlarda rastlanmıştır. Yine Kadıköy'de bir Fenike "Comptoir" i olduğu biliniyor". Ege yarımadalarından başlayıp , Marmara kıyılarından Karadeniz'e uzanan deniz ticaret yolları için önemli bir uğrak, Balkanlarla Ön Asya arasında bir köprü olan boğaz kıyılarına, daha sonraları Grek boylan gelirler ve kolonizasyon yollan üzerinde önce Chalcedon (Kadıköy) sonra da Byzantion koloni şekilleri kurarlar. Tarıma uygun topraklara da Kadıköy çevresinde kurulan Chalcedon kentinin tarımsal amaçlarla gelenler tarafından kurulduğu kanısı hakimdir. Buna karşın Marmara Denizine ve Haliç'e hakim bir tepe üzerine, Sarayburnu'nda kurulan Byzantion kentinin ticari hayata dönük olarak kurulduğu düşünülmektedir. Ticaretin büyük önem taşıdığı koloni hayatında, bulunduğu mevkide sağladığı olanaklar ile Byzantion kentinin Chalcedon'dan daha fazla gelişmesi olağan karşılanmalıdır. İran ile Grek kentleri arasındaki ticaretin hakim olduğu dönemde Byzantion'un da önemi fazla olmamıştır.Item İstatistik tümevarım hipotez testleri(Uludağ Üniversitesi, 1982) Aytaç, Mustafa; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Herhangi bir konuda karar kelimesinin kullanılması olası iki veya daha fazla hareket durumu arasından birinin seçimini ifade eder.Karar alma ise, belirlilik ve belirsizlik altında olmak üzere iki şekilde olur. Olası bütün durumlar hakkında kesin bilgiler var ise, herhangi bir hareket yöntemini seçmekle bir hata yapma olasılığı yoktur. Başka bir ifade ile belirlilik altında karara varılır. Fakat hakkında karar alınacak olaylar genellikle kesin olay olma niteliğine en uzaktır. Bu durumlarda belirsizlik altında karar alın aktan söz edilir. Belirsizlik, gelecek hakkında eksik bilgi sahibi olmak şeklinde tamamlanabileceğinden belirsizlik altında karar almak, her zaman yanlış bir karar verme tehlikesini de içermektedir. Genel olarak istatistik yöntemlerden, başka deyişle olasılık kuramından yararlanarak karar alınırsa, "istatistik karar" dan söz edilir. Bu geniş anlamda karardır. Çağdaş anlamda istatistik "rastlantısal olaylar karşısında iyi kararlar alınmasını sağlayan yöntemler kümesi" diye bilinir. Nokta veya aralık şeklinde tahmin ile hipotez testleri yardımı ile varılan kararlara, dar anlamda karar alma ya da klasik karar alma adı verilir. Çünkü, bunlar yardımıyla birçok seçenek arasından değil, yalnızca iki seçenek arasından seçim yapmak söz konusudur.Item Kambiyo kuru teorileri: Bir sürvey(Uludağ Üniversitesi, 1982) Ertaş, Ebru; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Son yıllarda büyük ilerlemelere karşın, uluslararası iktisat teorisinin parasal özellikleri trampa özelliklerinden çok daha güç anlaşılabilir olma niteliğini korumaya devam etmektedir. Diğer bir deyimle parasal analizinin çoğunluğunun sonuçları kesin olmaktan oldukça uzaktır. Bunu açıkça yansıtmanın belki de en iyi yolu konu ile pek aşina olmayan bir okurun kambiyo kuru analizi ile ilgili literatüre ilk kez göz attığında karşılaşacağı durumu tasvir etmektir. Okur öncelikle kambiyo kuru analizi ile ilgili görünüşte birbirinden ayrı ve birbiri ile uzlaştırılmamış çok sayıda yaklaşımın mevcut olduğunu gözleyecektir. Bunu keşfettikten sonra okurun sorabileceği ilginç sorulardan biri bu şaşırtıcı durumun ortaya çıkış nedeninin ne olduğu sorusudur. Kambiyo kurlarının kambiyo piyasalarında talepleri ve arzları dengelemek için değişen (ayarlanabilir kur sisteminde) veya dalgalanan (esnek kur sistemlerinde) piyasa boşaltıcı fiyatlar olarak ele alınması herkes tarafından kabul edilen bir görüştür. Keza kambiyo piyasalarının birbiri ile bağlantılı piyasalardan oluşan karmaşık bir dünya ekonomisinin bir parçası olduğu, kambiyo kurlarının dünya ekonomisindeki çok sayıda başka değişkenleri eşanda belirleyen bir süreç içinde belirlendiği genel olarak kabul edilmektedir. Dolayısı ile, büyük ölçüde basitleştirme yapmaksızın kambiyo kuru belirleme sürecini tasvir eden bir model geliştirmek mümkün değildir. Kambiyo kuru belirleme sürecine ilişkin farklı görüşler farklı basitleştirici varsayımları yansıtmaktadır. Bu nedenle farklı görüşler değerlendirilirken bunların ardında yatan basitleştirmelerin yerinde olup olmadığının hem doğuracağı teorik sonuçlar ve hem de öngörü hassasiyeti açısından dikkate alınması gerekir. Basitleştirmelerin yerinde olup olmadığı kambiyo kurundaki değişmelerin veya dalgalanmaların nasıl bir zaman periyodu için tahmin edilmek istendiğinde bağlıdır ve uluslararası ekonominin evrimi ile birlikte değişmektedir.Item Matematiksel, veya "doğrusal", programlama: Matematiksel olmayan bir açıklama(Uludağ Üniversitesi, 1982) Dorfman, Robert; Ertaş, Sacit; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Bu makale matematiksel programlamanın temel düşüncelerini, bunların yaygın bir eki de kabulünü ve takdirini engelleyen cebrik simge ve ifadelerden arındırılmış olarak, ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu metodun grafikle temsiline ağırlık verilerek yapılacaktır. Genel olarak, matematiksel programlama problemlerinin iki boyutlu grafiklerde resimlendirilmesi olanak dışı olmasına karşın grafiklerden çıkaracağımız sonuçlar genel geçerliliği olan sonuçlar olacaktır. kuşkusuz, iktisatta çok boyutlu problemlerin grafikte temsilinin geleneksel ve önemli bir yeri vardır. İktisattaki temel formel problem kaynaklan önceden belirlenen bir hedefe ulaşmak maksimize edecek şekilde dağıtmaktadır. Bu problemin standart formüle edilme biçimi buna marjinal analiz adı verilmektedir sosyal ve iktisadi politikaya ilişkin birçok soruyu anlamamızda ve çok önemli sonuçlar çıkarmada yönlendirici bir rol oynamıştır. Fakat herkes tarafından bilindiği gibi bu analiz biçimi iş hayatında fiilen çalışan kişilere karşılaştıkları iktisadi problemler ve işletme problemlerinin pratik çözümünde yararlı bir araç olarak kendini kabul ettirilmiştir. Matematiksel programlama aynı formel problemin iş hayatında ve iktisadi hayatta pratik kararlar almada yararlı olacak bir kalıp içinde yeniden ifadesine dayanmaktadır. Matematiksel program amanın standart iktisadi problemin ve onun Çözümünü yeniden formüle edilmesinden başka bir şey olmadığı görüşü bu açıklama yazısının temel tezi olmaktadır.Item Ödemeler bilançosu anlamı, dengesinin ölçümü ve sunulması: Türkiye açısından bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 1982) Ertaş, Sacit; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.On yıl öncesine kadar Türkiye'de iktisatçılar ve maliyeciler çevresi dışında bilinmeyen ve anlaşılması güç bir kavram olarak kabul edilen "ödemeler bilançosu" son yıllarda gazete okurlarının ve televizyon izleyicilerinin aşina olduğu bir kavram haline gelmiştir. Popüler yayınlarda ödemeler bilançosu çoğu kez çok basit bir şekilde tanımlanmaktadır. Örneğin ödemeler bilançosu, genellikle, ülke sakinlerinin yurt dışından para olarak elde ettiği kazançların ve yurt dışına para olarak yaptıkları ödemelerin karşılıklı durumunu gösteren bir rapor olarak ödemeler bilançosu fazlalığı veya açığı ise bu kazançlar ve ödemeler arasındaki fark olarak tasvir edilmektedir. Bu gibi basit açıklamalar ödemeler bilançosunun ne ile ilgili olduğu hakkında bilgi sağlaması açısından yararlı olmakla beraber onun anlamını tam olarak ifade etmekten oldukça uzaktır.Bu yazının amacı ödemeler bilançosunun anlamını açıklamak, ödemeler bilançosu dengesinin ölçümü ve ödemeler bilançosunun sunulması ile ilgili sorunları tartışmak ve bunları Türkiye ödemeler bilançosu açısından değerlendirmektir . Bu değerlendirmeler ışığında, özellikle Türkçe literatürde, üzerinde pek fazla durulmayan ödemeler bilançosu kavram arına açıklık getirilmeyen çalışmakta ve Türkiye ödemeler bilançosu istatistiklerinin toplanması, sınıflandırılması ve sunulmasına ilişkin bazı öneriler yapılmaktadır.Item Organizasyon ilkelerinin işletmelerde uygulanması(Uludağ Üniversitesi, 1982) Yılmaz, Zekai; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Organizasyon kavramını iki şekilde açıklamak mümkündür. Kavramı aktif ve pasif olarak açıklayabiliriz. Aktif olarak organizasyon kavramının Türkçe karşılığı, teşkilatlandırma, örgütlenmedir. Bu durumda organizasyon, planlı düzenleme anlamında bir faaliyettir. Pasif bir kavram olarak organizasyonun Türkçe karşılığı teşkilat, teşkil veya örgüttür. Kolayca anlaşılacağı gibi ikinci halde organizasyon planlı düzenleme faaliyetinin sonucunda ortaya çıkan bir durumu, yani bir faaliyeti gerektirmeyen durumu ifade etmektedir. Teşkilatlandırma faaliyetinde bulunan kişinin hareket noktasını; yapılacak olan iş, biçimsel amaç ve işi yapacak olan kişi veya araçlar teşkil etmektedir. Bunu müteakiben analitik olarak elde edilen kısmi görevlerin birleştirilmesi ve bu görevleri yapacak olan kişi veya araçlara dağıtımı yapılacaktır. Burada birbiriyle karşılıklı olarak ilişkisi olan kişi veya araçlar daha üst düzeydeki bütüne koordine edilecek ve işletmenin temel amacına yönlendirilecektir. Bunun sonucu sürekli bir şekildeki görevlerin yerine getirilmesi için bütünleştirici bir teşkil olan organizasyon ve teşkilat veya örgüttür. Şüphesiz gerek bu sonucun, yani teşkilatın veya örgütün elde edilmesi için belirli ilkelerden yararlanılması gerektiği gibi ilgili ilkelerin de sonuç üzerinde sürekli bir etkisi vardır. Daha açık bir ifade ile teşkilatlandırma ve teşkilat için bazı ilkeler önemli olmaktadır. Bu ilkeler organizasyon ilkeleri olarak nitelendirilmektedir.Item Para teorisindeki nötralite problemi(Uludağ Üniversitesi, 1982) Kanyılmaz, İbrahim; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Para teorisi "iktisadi sistem içindeki para miktarının etkisini inceleyen teorilerin tamamı" olarak tarif edilmektedir. Şüphesiz, bu tarif içinde para teorisini yakından ilgilendiren birçok görüş ayrılıkları yatmaktadır. Bu görüş ayrılıklarının ilkini, "klasik bölünme" (dichotomie reel-monetaire), diğer bir ifade ile ekonomiyi reel ve nakdi sektör olarak birbirinden bağımsız şekilde inceleme teşkil etmektedir. Ekonominin birbirinden bağımsız şekilde iki sektöre ayrılarak incelenmesi, paranın ekonominin reel unsurları üzerinde hiçbir tesir yaratıldığını ifade eden görüşün sonucudur. Bu "nötr para teorisi" dir. Bu görüş karşısında ekonominin kesin şekilde iki sektör altında incelenmesinin faydasızlığını ve paranın ekonominin reel unsurları üzerinde tesir yaratacağını, paranın -bazı faraziyelerin gerçekleşmesi halinde, çok özel bir hal dışında- nötr olamayacağını ifade eden bir teori yer almaktadır: Bu "nötr olmayan para teorisi" nden başka bir şey değildir.Item Sosyal Darwinizmden günümüz modernleşme teorilerine: Bir tahlil geleneği(Uludağ Üniversitesi, 1982) Mazrui, Ali A.; Sarıbay, Ali Yaşar; Sezal, İhsan; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Son on yılda siyasal bilimler sahasında görülen en ilginç çalışmaların çoğu modernleşme süreci, kurumlaşma (müesseseleşme) ve sosyo-politik değişme konularında genel planda olmuştur. Esasen modernleşme ve siyasal gelişme , sistem analizi ile birlikte yeni siyasal bilimin en önemli konularından sayılmıştır. Bu makalede, siyasal bilimdeki bu gelişmeci devrim üzerinde durmak istiyoruz. Bunu yaparken takip edeceğimiz ulusları (milletleri) varmış oldukları modernleşme safhasına göre sınıflama fikri sosyal Darwinizm ve ötesine uzanan gelenekle tarihi bağları olan bir fikirdir. Hemen vurgulamak gerekir ki, bu tartışma, yeni siyasal bilimi eleştirme niyetini taşımamaktadır. Çünkü, yeni bir fikir akımının kendisinden önce gelen ve yanlış bile olsa dinamik, canlı teori kurma özelliği olan bir dönemde dayanak araması onun için bir kuvvet kaynağı olabilir. Zaten entelektüel tarihin büyük bir bölümü esasında akım yaratma tarihidir ve her başarılı akım kendinden önce gelenlerin gücünden bir şeyler almıştır. İlk biçimlerinde sosyal Darwinizm güçlü, belki de; kaçınılmaz bir biyolojik taraflılığa sahipti. İnsan toplumlarının evrimindeki farklı aşamalar bazen halklar arasındaki biyolojik farklılıklara atfedilmekteydi. Charles Darwin'in Avrupa'daki ırkçılık üzerindeki tesiri burdan kaynaklanmaktadır ki bunun ideolojik yankıları gerçekten çok uzun vadeli olmuştur.Item Türk bankacılık sistemindeki gelişmeler (1946 - 1960 dönemi)(Uludağ Üniversitesi, 1982) Durer, Salih; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Batı ülkelerinde 16. yüzyıla kadar uzanan bankacılık tarihi, Türkiye'de yaklaşık 120 yıllık bir geçmişe sahiptir ve batı ülkeleri ile bir kıyaslama yapıldığında Türkiye'de bankacılığın bir meslek olarak ortaya çıkması ve gelişmesinin pek yeni olduğu görülmektedir. Kısaca Türkiye'deki bankacılık hareketlerine bakarsak, geçen yüzyılın ortalarına gelinceye kadar, banka muamelelerine benzer muameleler sarraflar veya bankerler tarafından yapılmakta idi. İlk kurulan banka ise 1847 yılında "İstanbul Bankası"dır. Bunu takiben 1856 yılında "Bankı Osmani" kurulmuş, ancak bu bankalar zamanla iflas etmiş, kapanmış veya işlevlerini yitirmişlerdir. İlk milli bankacılık hareketi 1863 yılında Niş valisi Mithat Paşa ile başlamıştır. Bugünkü "Ziraat Bankası'nın temelini oluşturan zirai kredilerin verildiği "Memleket Sandıkları" Türk Bankacılık Sistemi (TBS) nin başlangıç noktasıdır.1883 yılında "Menafi Sandıklar" olarak adı değişen sandık, 1988 yılında "Ziraat Bankası" nın kurulmasıyla tüm alacaklarını bu bankaya devretmiştir. Ayrıca ilk milli tasarruf kuruluşu olan "Emniyet Sandığı" da 1868 yılında, halkın küçük tasarrufları değerlendirmek ve ülkede tasarruf alışkanlığı yaratmak amacıyla yardım sandığı özelliğiyle gene Mithat Paşa'nın çabaları sonucu Cumhuriyet öncesi dönemde kurulmuştur. 23 Temmuz 1908 tarihinde 2. Meşrutiyetin ilanından Cumhuriyetin kuruluşuna kadar devam eden dönemde, özellikle 1. Dünya Savaşı sırasında , bankacılık faaliyetleri genişlemiş, Adapazarı İslam Ticaret Bankası, Konya İktisadi Milli Bankası, Karaman Milli Bankası, Milli Aydın Bankası ve Akşehir Bankası gibi birçok yeni milli bankanın kurulduğu görülmüştür. Belirtilen bankalar kısıtlı, belirli sermayeli yerel bankalar niteliğindedir Özet olarak Türkiye'· de Cumhuriyet'in ilanından önce 20 milli banka, 13 yabancı banka olmak üzere toplam 33 banka faaliyette bulunmaktaydı. Ayrıca milli bankaların çoğu mahalli ihtiyaçlara cevap veren tek şubeli bankalar niteliğinde olduğu için, bankacılık alanına yabancı bankalar hakim olmuştur.Item XIX. Yüzyıl Dünya politik görünümünden özetler -I-(Uludağ Üniversitesi, 1982) Lordoğlu, Kuvvet; Uludağ Üniversitesi/İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi.Bu derleme 1861 de yayınlanan bir coğrafya ansiklopedisinin bir yıl sonra eklenmiş bölümüne dayanmaktadır. Geçen yüzyılın ortalarına ilişkin politik ve ekonomik bilgiler o zamanki sınırları içinde tüm ülkeleri kapsamaktadır. Bu ülkelerin bir kısmı bugün ortadan kalkmıştır. Tarihi gelişimin engellenmeyen süreci işlemekte, devletler ve imparatorluklar yıkılmakta yerine cumhuriyetler kurulmaktadır. Amacımız bu ekonomik ve politik verilerin 120 yıl sonra olsa bile kullanıcıların eline geçmesidir. Burada aslına sadık kalınarak yapılan çeviri ve açıklamaların dışında pek fazla bir şey bulunmamaktadır. Sonuçların yorumlanması veya kullanılır hale getirilmesi siyasi tarihçilerin, iktisat tarihçilerinin çalışma alanına girmektedir. Tablolar incelendiğinde görülecektir ki, geçen yüzyılın verileri günümüzden oldukça farklı biçimde ortaya konmuştur. Herhalde o günün koşulları ve iktisadi değer yargıları sunulan bu verileri önemli hale getirmiştir.