Tıpta Uzmanlık / Specialization in Medicine
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/939
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing by Department "Adli Tıp Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 24
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1.5T ve 3.0T MR görüntüleme ile proksimal humerus epifizinden adli yaş tayininde Vieth metodunun uygulanabilirliğinin retrospektif değerlendirmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Aydoğan, Taner; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli yaş tayini, Ceza Hukuku ve Medeni Hukuk başta olmak üzere hukukun birçok alanında önem arz etmektedir. Bu çalışmamızda, Vieth ve ark. tarafından proksimal tibia ve distal femur epifzleri için önerilen 5’li evreleme yöntemi kullanılarak, aynı metodun proksimal humerus epifizi için uygulanabilir olup olmadığı ve ülkemizde yaş tayininde bu metodun uygulanabilirliğinin değerlendirilmesi amaçlandı. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı tarafından 1.5 Tesla (T) ve 3.0T Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) tarayıcıları ile omuz MRG yapılan, yaşları 10-30 arasında değişen toplam 629 hastaya ait omuz MRG’leri iki gözlemci tarafından yaş tayini amacıyla değerlendirildi. Olguların 388’i erkek ve 241’i kadındı. 1.5T ve 3.0T MRG tarayıcılarından elde edilen Omuz MRG’lerine ait, koronal oblik oryantasyonda T1 ağırlıklı turbo spin eko (T1-w TSE) ve T2 ağırlıklı turbo spin eko (T2-w TSE SPAIR) dizilerindeki görüntüler değerlendirildi. 1.5T MRG için 5 ve 6. evrenin izlendiği minimum yaşlar kadınlarda sırasıyla; 17,42 ve 22,02 yıl, erkeklerde; 18,77 ve 21,10 yıl olarak tespit edildi. 3.0T MRG için kadınlarda; 18,66 ve 21,06 yıl, erkeklerde; 18,85 ve 22,69 yıl olarak tespit edildi. 1.5T MR görüntülerine göre 2. evredeki olgularda cinsiyetler arasında anlamlı farklılık izlendi. Hem 1.5T MRG hem de 3.0T MRG için gözlemci-içi ve gözlemciler arası uyumluluklar çok iyi bulundu. (κ > 0.80) Çalışmamızdan elde edilen veriler; Vieth ve ark. tarafından belirlenen evreleme sistemine göre; erkeklerde proksimal humerus epifizi için 5 ve 6. evrelerin, kadınlarda proksimal humerus epifizi için 6. evrenin Türk popülasyonunda reşitliğin tespitinde kullanılabileceğini göstermektedir. Bu evreleme metodunun proksimal humerus epifizinden yaş tayini amacıyla araştırmacılar için uygulanabilir bir yöntem olduğu kanaatindeyizItem 1996-2000 yılları arasında Bursa'da yapılan zorlamalı ölüm otopsilerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2002) Türkmen, Nursel; Çoltu, Atınç; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıBu çalışmada 1996-2000 yıllan arasında Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde otopsisi yapılan 1321 zorlamalı ölüm olgusu materyal olarak kullanılmış ve Bursa yöresine ait zorlamalı ölüm olgularının profilinin çıkarılması amaçlanmıştır. Zorlamalı ölüm olgularının tüm adli otopsi olgularına oranı %60,1'dir. Zorlamalı ölüm olgularının %77,44'ü erkek, %22,56'sı kadındır. Zorlamalı ölümler içinde asfiksiler %29,3 ile ilk sırayı almış, bunu %27,02 ile ateşli silah yaralanmaları, %16,12 ile kunt travmalar, % 12,79 ile alet yaralanmaları, %7,95 ile zehirlenmeler, %3,03 ile müşterek sebepler, %2,27 ile elektrik çarpması, %0,68 ile yanık ve %0,38 ile çeşitli patlamalar sonucu ölümler izlemiştir. Asfiksiler içinde en çok ölüme yol açan neden ası (%45,47), kunt travmalar içinde ise trafik kazalarıdır (%37,56). Olguların %38,83'ü cinayet, %31,95'i kaza, %26,27'si intihar olup %2,95'inde orijin belirlenememiştir. Elde edilen bulguların başka bölgelerde yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlarla karşılaştırması yapılmış, ancak bölgesel çalışmaların son derece sınırlı sayıda olduğu görülmüştür. Ülke profili çıkarılması açısından bu çalışmaların arttrılması gerektiği vurgulanmıştır. Adli otopsilerde ortaya çıkan sonuçlar tartışılmış ve çözüm önerilerinde bulunulmuştur.Item 2018-2020 yılları arasında Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığında otopsisi yapılan olgularda alkol, uyutucu- uyuşturucu ve uyarıcı madde tespit edilen vakaların retrospektif olarak incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Temel, Emine Türkyılmaz; Durak, Dilek; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAlkol, uyutucu-uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı, ülkemizde ve dünya genelinde ciddi bir halk sağlığı sorunu olup önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Uyuşturucu madde kullanımına bağlı ölümlerin otopsileri, tedavi görmeyen ve başka yerde kayıtlı olmayan madde kullanıcıları hakkında değerli bilgi kaynağı olması nedeniyle yerel ve ulusal düzeyde madde kullanım profillerinin belirlenebilmesi ve buna göre alınacak tedbirlerin genişletilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmada Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi’nde 2018-2020 tarihleri arasındaki 3 yıllık sürede otopsisi yapılmış olan olgulara ait otopsi raporları incelenmiştir. Alkol ve/veya madde tespit edilen olguların sosyodemografik özellikleri, mortalite nedenleri ve buna ilişkin verilere katkı sağlamak, elde edilen verileri literatür eşliğinde tartışmak amaçlanmıştır. Çalışmaya dahil edilen 3764 olgunun %80,8’inin (n=3041) erkek, yaş ortalamasının 48,4±21 olduğu saptanmıştır. En sık ölüm sebebi %35,7 (n=1342) ile doğal nedenli ölümler olup bunu %13 (491) ile trafik kazasına bağlı ölümler izlemektedir. Olguların %9,7’sinde (n=366) etanol, %0,9’unda (n=33) metanol saptanmıştır. Etanol ile birlikte en sık saptanan maddenin benzodiazepin (%7,9) olduğu, etanol tespit edilen olgularda ateşli silah yaralanması, penetran yaralanma, trafik kazasına bağlı ölümler etanol tespit edilmeyen olgulara göre anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Madde kullanımına bağlı 58 ölüm olgusunun %36,2’sinin (n=21) çoklu madde kullanımına bağlı meydana geldiği, madde kullanımına bağlı ölümlerin %98,3’ünün erkek olduğu saptanmıştır. Madde kullanımı nedenli ölümlerdeki yaş ortalaması (28,4±8,8) diğer olgulardan anlamlı şekilde düşük bulunmuştur. Bölgeler arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel farklılıklar göz önünde bulundurularak farklı bölgeleri içerecek şekilde çok merkezli çalışmalar yürütülmesi, alkolün etkilerinin ortaya koyulması ve uyuşturucu madde ile ulusal mücadelede yol gösterici veriler sağlayacaktır.Item 2018-2021 yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Psikiyatri Konseyinde değerlendirilen olguların retrospektif olarak incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Karataş, Selinay Ergün; İnanır, Nursel Türkmen; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli psikiyatri hukuk ve tıp bilimi arasında köprü oluşturarak, adli sisteme dahil olmuş kişilerin ruhsal bozukluklarını yasal çerçevede değerlendiren, yargılama sürecinde bu konularla ilgili sorulara yanıt arayan ve bilirkişilik yapan birçok bilim dalının kaynaşmasından oluşmuş multidisipliner bir alandır. Bu çalışmada Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Hastanesi Adli Psikiyatri Kurulu’nca 2018-2021 yılları arasında değerlendirilen olguların adli raporları, kurumların resmi istek yazıları, soruşturma evrakları ve epikrizlerini içeren hasta dosyaları psikiyatri kliniği arşivinden elde edilerek retrospektif olarak taranmış 1791 olgu çalışma kapsamına alınmıştır. Olgular sosyo-demografik özellikleri, değerlendirilme zamanı (yıl, ay, mevsim), rapor isteyen makamlar (mahkeme, savcılık, emniyet müdürlüğü, sgk), bu makamların bulunduğu yerleşim birimleri (il, ilçe),raporların düzenlenmesini gerektiren dava türü (ceza, medeni hukuk), adli rapor istenme nedenleri, varsa suç ve tutukluluk durumları, alışkanlıkları, psikiyatrik tanıları ve raporda belirtilen sonuçlar literatür eşliğinde tartışılarak adli psikiyatrik olguları değerlendirirken karşılaşılan sorunlar ortaya konmuştur. Olguların en sık (%30,3) 2019 yılında ve sonbahar (%28,8) mevsiminde muayene edildiği görülmüştür. Olguların yaş ortalaması 38,4±14,5 olup%71,9’u erkek olarak saptanmıştır. Olguların en sık psikotik bozukluk (%21,7)tanısı aldığı, en sık ceza sorumluluğu (%39,4) sebebi ile gönderildiği görülmüştür. TCK 32/1 madde kapsamında değerlendirilen olguların%54,8’inin psikotik bozukluk, TCK 32/2 madde kapsamında değerlendirilen olguların %69,8 inin hafif derecede mental retardasyon, vasi tayini gerekli olguların %29’unun bunama tanısı aldığı saptanmıştır. Olguların %40,5’ininsuç sebebi ile gönderildiği saptanmıştır.Item 2018-2021 yılları arasında bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen maluliyet raporlarının retrospektif olarak incelenmesi ve güncel yönetmelik/cetvellere göre yeniden değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Düzcan, Ali Metin; Durak, Dilek; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıMaluliyet raporlarının düzenlenmesi Adli Tıp pratiğinde önemli bir yer tutmaktadır. Trafik kazası, iş kazası gibi travmatik olaylara bağlı maluliyet hesabında olayın meydana geldiği tarihe göre farklı yönetmelikler kullanılmaktadır. Bu sebepten dolayı, aynı olay ve aynı yaralanmalara sahip kişiler arasında olay tarihi farklı olduğu için farklı maluliyet oranları hesaplanmaktadır. Bu çalışmada maluliyet hesabında kullanılan bu yönetmelikler incelenerek aralarındaki farkların saptanması ve bu farkların nasıl giderileceği hususunda çözüm önerileri sunulması amaçlandı. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından 2018-2021 yılları arasında düzenlenmiş 359 olguya ait maluliyet raporları incelendi. Raporlarda yer alan tıbbi veriler ve hastane bilgi yönetim sisteminde yer alan tıbbi kayıtlar incelenerek her olgu için yaş, olay türü, ameliyat sayısı, hastane yatışı sayısı gibi olaya ait tıbbi özgeçmişi ve hangi arızalardan oran verilebileceğine ait veriler elde edildi. Her olgu için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliği (ÇGMK cetveli) ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik(Engelli cetveli) hükümleri dikkate alınarak maluliyet oranları hesaplandı. Elde edilen veriler istatistiksel analiz yöntemleri ile analiz edildi. ÇGMK yönetmeliğinden alınan maluliyet oranların ortalamasının16,9±24,7, Engelli yönetmeliğinden alınan maluliyet oranların ortalamasının ise 13,1±20,4 olduğu saptandı ve aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı. ÇGMK cetvelinden alınan maluliyet oranları ile Engelli cetvelinden alınan maluliyet oranları arasında pozitif yönde güçlü düzeyde korelasyon (rho=0,808) olduğu saptandı. Oran verilerin arızaların dağılımına bakıldığında eklem hareket kısıtlılığı başta olmak üzere en sık lokomotor sistem arızalarından oran verildiği görüldü. Olgular onarlı yaş gruplarına ayrılarak incelenmesinde her iki cetvelde de yaş grupları arasında maluliyet oranı açısından anlamlı fark olmadığı saptandı.Item 3.0 T MR görüntülemelerde distal femur ve proksimal tibiada adli yaş tespiti: Türk popülasyonunda vieth metodunun uygulanabilirliği retrospektif çalışması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019) Temel, Furkan; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıTıp ve hukuk alanındaki yaşa bağımlı uygulamalar nedeniyle yaş tespiti adli tıp için önemli bir ilgi alanıdır. Bu pilot çalışmamızda, Vieth ve ark.’nın distal femoral ve proksimal tibial epifiz için önerdiği 5’li evreleme yöntemi kullanılarak elde edilen sonuçların uygulanabilir olup olmadığı ile beraber bölgemize özgü cetvelin oluşturulması amaçlandı. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı tarafından 3.0 Tesla (T) Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) cihazı ile diz MRG yapılan, yaşları 10-30 arasında değişen, 595 olgunun diz MRG’leri değerlendirildi. Olguların 367’si erkek ve 228’i kadındı. Koronal oryantasyonda T1 ağırlıklı turbo spin eko (T1-w TSE) ve T2 ağırlıklı turbo spin eko (T2-w TSE SPAIR) sekanslarındaki görüntüler çalışma kapsamında değerlendirildi. Değerlendirme iki gözlemci tarafından birbirinden bağımsız olarak gerçekleştirildi. Distal femoral epifizde 6. evrenin izlendiği en küçük yaşlar erkekte 20,61 yıl, kadında 20,15 yıl bulundu. Proksimal tibial epifizde 6. evrenin izlendiği en küçük yaşlar erkekte 18,91 yıl, kadında 16,8 yıl bulundu. Her iki epifiz için çoğu evrede cinsiyetler arasında farklılık anlamlı bulundu. Gözlemciler arası uyumluluk distal femoral epifiz (κ=0,797) için iyi, proksimal tibial epifiz (κ=0,810) için çok iyi bulundu. Gözlemci içi uyumluluk her iki epifiz için (κ>0,80) çok iyi bulundu. Sonuç olarak, çalışmamızda Vieth ve ark.’nın evreleme yöntemine göre distal femoral epifizin 6. evresi; minimum yaş kavramı çerçevesinde, Türk popülasyonunda her iki cinsiyet için reşitliğin -18 yaşını tamamlama- tespitinde kullanılabilir. Vieth ve ark. tarafından tanımlanan 5’li evreleme yönteminin adli yaş tayininde gözlemciler için kolay ve pratik bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz.Item 3D kraniyal BT görüntülerle, foramen magnum ve kafa antropometrik çap ölçümleri ile cinsiyet tahmini: Retrospektif bir çalışma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Akyıldız, Ayşe; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli Tıpta kemik bütünlüğü tam olan insan iskeletlerinde cinsiyet tahmini yüksek doğrulukta yapılabilmekteyken parçalanmış veya küçük kemik parçalarının kaldığı kafatası kemiklerinde tahminler için bilgi ve yöntemlerimiz oldukça kısıtlıdır. Çalışmamızda cinsiyet tahmini yapabilmek maksadıyla literatüre katkı sağlamak ve bir formül geliştirerek özellikle kitlesel felaketlerde oluşan cesetlerdeki kimliklendirme karmaşasında önemli bir elemenin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada 01.01.2020-31.12.2020 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalında yaşları 23 ile 65 arasında değişen 250 kadın ve 250 erkek olgunun sonucu doğal olarak raporlanan Kranyal BT görüntüleri kullanılmış ve kafatası tabanında yer alan foramen magnumun enine-boyuna çapları, çevresi, alanı ve kafanın antropometrik noktaları yoluyla en uzun ve en geniş çapları 3D Slicer programının radiomiks özellikleri kullanılarak ölçülmüştür. İstatistiksel olarak kadınlar ile erkekler arasında yaş açısından anlamlı fark bulunmamakta (p>0,05) iken FMTD, FMSD, FMI, FMC, FMA, BPD, GOP, CI açısından anlamlı fark bulunmaktadır (p<0,05). Erkeklerin CI hariç tüm değerleri kadınlarla karşılaştırıldığında daha yüksek (p<0,05). Çalışmamızda kafatası genişlik/uzunluk indeksi (cranial indeks), kadınlarda erkeklere göre diğer tüm değerler ise erkeklerde kadınlara göre anlamlı derecede farklılık (p<0,05) göstermiştir. LR (Lojistik Regresyon) sonucu kadınların %81,2 si ve erkeklerin % 77,6’sı doğru tahmin edilirken DFA (Diskriminant Fonksiyon Analizi) sonucu ise kadınların % 80,8’i ve erkeklerin de %76’sı doğru olarak tahmin edilmiştir. LR ve DFA’nın birbirini desteklediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak; incelenmiş bireyler arasında foramen magnum ve kafa en geniş ve en uzun çaplarının her birinde cinsel dimorfizm bulunduğu ve adli araştırmalarda iskelet kalıntılarının kimliklendirilmesinde kullanılabileceği kanaatine varılmıştır.Item Adli otopsilerde hipokampüs doku örneklerinde skleroz ve demir birikiminin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2016) Ural, Mustafa Numan; Durak, Dilek; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıGenellikle şiddetli hafıza kaybı veya kognitif fonksiyonlarında gerileme şikayeti olan yaşlı bireylerde nadiren otopsilerde tespit edilen hipokampal skleroz hipokampusun subikulum ve cornu ammoniste selektif nöronal hücre kaybı ve astro/fibriler gliozis ile karakterizedir. Demir birikimi ise reaktif oksijen türlerinin aşırı üretilmesine, protein agregasyonuna, DNA ve fosfolipid oksidasyonuna neden olarak etkilenen beyin bölgelerinde hücre hasarı ve nöron dejenerasyonuna sebep olmaktadır. Çalışmamızda hipokampal skleroz ve demir birikimi ile adli otopsilerdeki ölüm nedenleri, yaşlanma, nörodejeneratif ve psikiyatrik hastalıklar arasındaki ilişkinin tespit edilmesi amaçlandı. Bu çalışmaya Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nde 2015 yılında yapılan 1650 adli otopsi olgusu içerisinden 109 olgu dahil edildi. Histopatolojik değerlendirme için hazırlanan parafin bloklardan alınan kesitler skleroz için hemotoksilen eozin ile boyandıktan sonra aynı bloklardan alınan yeni kesitlere Perls' metodu ile demir boyama uygulandı. Olgularımızın 19'unda (%17,4) hipokampal skleroz, 8'inde (%7,3) demir boyanma saptandı. Skleroz ve demir boyanma saptanan olguların yaş ortalaması sırasıyla 51,57 ± 20,45 ve 54,87 ± 14,31 yıl idi. Ayrıca, skleroz saptanan olguların 4'ünde demir boyanma mevcuttu. Çalışmamızdaki 10 olguda depresyon öyküsü bulunmakta olup 3'ünde (%30) hipokampal bölgede demir boyanma saptandı. Sonuç olarak, çalışmamızda hipokampüste skleroz ve demir birikimi saptanan adli olguların daha yaşlı olduğu ancak ölüm nedenleri ve nörodejeneratif hastalıklar ile skleroz ve demir birikimi arasında anlamlı bir ilişki olmadığı görüldü. Bununla birlikte, depresyon öyküsü bulunan olgularda hipokampal demir birikimi anlamlı olarak yüksek bulundu. Hipokampal skleroz ve demir birikiminin ölüm nedenleri, yaşlanma, nörodejeneratif ve psikiyatrik hastalıklar ile ilişkili olup olmadığının tespiti için daha geniş olgu serileri ve daha kapsamlı faktörlerin sorgulanması gerektiği kanısındayız.Item Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığında 2019-2021 yılları arasında otopsisi yapılan 65 yaş üstü vakaların retrospektif olarak değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Malcı, Özge Şener; Durak, Dilek; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıYaşlı nüfusundaki artışa paralel olarak adli nedenli otopsiler içerisindeki yaşlı oranları da artış göstermektedir. Adli ölü muayenesi ve otopsi ani, beklenmedik, şüpheli ve doğal olmayan tüm adli ölümlerde uygulanmaktadır. Bu çalışmada Bursa ’da adli otopsisi yapılmış 65 yaş ve üzeri ölüm olgularına ait sosyodemografik özelliklerin ve ölüm nedenlerinin ortaya konması, elde edilen verileri literatür ile karşılaştırılması, yaşlı ölüm olgularında adli otopsinin önemi ile yaşlı nüfusun sağlık ve sosyal sorunlarına dikkat çekmek amaçlanmıştır. Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı’nda 2019-2021 yılları arasındaki 3 yıllık süre içerisinde otopsisi yapılan 4247 olgu retrospektif olarak taranmış ve 65 yaş üzeri olan 877 olgu çalışmamıza dahil edilmiştir. Otopsisi yapılan 4247 olgudan %20,6’sının 65 yaş ve üstü olduğu, olguların yaş ortalaması 74,70±7,3 olup, %74,6’ının erkek olduğu saptanmıştır. Her iki cinsiyette 65-74 yaş grubundaki olgu sayısının diğer gruplara göre daha fazla olduğu saptanmıştır. En fazla olgunun yaz (%30,6), en az olgunun ise ilkbahar (%20) mevsiminde olduğu görülmüştür. Olguların en sık ölüm orijini doğal ölüm (%51,4) olup kardiyovasküler hastalıkların en sık doğal ölüm nedeni olduğu saptanmıştır. Kazaların erkeklerde en sık trafik kazası kadınlarda ise suda boğulma olduğu tespit edilmiştir. İntihar olgularının %81,3’ünün ası olduğu ve asının her iki cinsiyette de en sık intihar yöntemi olduğu saptanmıştır. Ülkemizde tıbbi otopsi sayısının az olduğu göz önüne alındığında adli otopsilerin yaşlı ölümleri ile ilgili çok sayıda veri sağlayabileceği görülmektedir. Bu tür çalışmalardan elde edilecek bilgiler ile ölüm nedenleri ve orijinlerinin tespit edilmesi önlenebilir nedenlerin ortadan kaldırılabilmesi için yaşlı nüfusa yönelik gerekli sağlık hizmeti ve sosyal bakım konusundaki önceliklerin belirlenmesine yardımcı olacağını düşünmekteyiz.Item Adli yaş tayininin üç boyutlu cone beam bilgisayarlı tomografide diş pulpa kavitesi ile değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Bayraktar, Eser; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıYaş tespiti kavramı medeni hakların sağlanmasında ve suçların önlenmesinde önemli yer tutmaktadır. Yetişkinlerin diş yaşı, diş dokularını etkileyen ilerleyici fizyolojik ve dejeneratif sürecin analizi ile tahmin edilebilmektedir. Bu pilot çalışmamızda, sekonder dentin birikimi sonucu pulpa daralmasına bağlı olarak, Özel Burtom Görüntüleme Merkezi Esentepe Şubesine başvuran ve yaşları 10 ile 70 yaş arasında değişen yetişkinlerin 299 üst sol merkez kesici ve 282 üst sol kanin dişlere ait Cone Beam (Konik Işın Hüzmeli) Bilgisayarlı Tomografi (CBCT) görüntüleri analiz edilerek yaşlarının tahmini için yöntemin doğruluğunun değerlendirmesi amaçlanmıştır. Bu araştırma, dişin farklı kısımlarının geometrik olarak ortalamasıyla diş hacim ölçümünü basitleştirmek için tasarlanmıştır. Kök ve pulpa eliptik tabanlı koniler haline, kuron eliptik tabanlı kesik koni haline getirilmiş ve bu hacimler hesaplanmıştır. Pulpa hacmi ile sert doku hacminin birbirine oranı çalışma için kabul edilmiştir. Bu oran ile yaş arasındaki ilişki incelendiğinde, erkeklerde ve kadınlarda kanin diş için anlamlı bir ilişki bulunmazken (p>0.05), kesici dişlerde erkek ve kadınlar için anlamlı ilişki saptanmıştır (p<0.001). Regresyon analizi sonucunda sol üst merkez dişler için Yaş=-50.610-25.877*LnPHr şeklinde bir model elde edilmiştir. 20 ve 59 yaş arasındaki kesitin yaş tahmininde en yüksek doğruluğu gösterdiği saptanmıştır. Toplam çalışma süresinin 15 dakikadan az olduğu saptanmıştır. Gözlemciler arası anlaşma (ICC 0,99), yöntemin oldukça tekrarlanabilir olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak, çalışmamız, pulpa odasının daralmasının erişkin yaşını tahmin etmek için güvenilir bir parametre ve CBCT ile ölçülen sol üst merkez kesici diş hacimlerinin geometrik ortalamasına dayalı yöntemin doğru ve hızlı sonuç verdiğini, kolay uygulanabilir yöntem olduğunu göstermektedir.Item Ası teleminde vitalite bulgusu olarak P-Selektin varlığının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011) Baduroğlu, Erol; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamızda son yıllarda yara yaşı tayinine yönelik araştırmalarda üzerinde çalışılan ve bir hücre adhezyon molekülü olan P-selektinin asılarda vitalite bulgusu açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Çalışmamızda otopsileri Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinde yapılan olgulardan alınan cilt örnekleri immunohistokimyasal olarak P-selektin ile boyanarak boyanma yüzdesi vepozitifliği açısından değerlendirilmiştir. 25 ası olgusunun boynundaki telem ve çevresinden alınan cilt örneği çalışma grubunu, teleme uzak boyun bölgesinden alınan cilt örneği 1. kontrol grubunu, 24 ası dışı nedenleölenlerin boyun bölgesinden alınan cilt örneği 2. kontrol grubunu oluşturmuştur. Çalışma grubundaki olguların %40'ı +2, 1. kontrol grubundaki olguların %60'ı +3, 2. kontrol grubundaki olguların %91,6'sı +2 ve +3 derecede boyandı. Çalışma grubu içerisindeki olguların 16'sının (%64)boyanma yüzdesi %40-60 arasında, 1. kontrol grubundaki olguların 23'ünde (%92) boyanma yüzdesi %40-80 arasında, 2. kontrol grubundaki olguların 22'sinde (%91,6) boyanma yüzdesi %30-60 arasında izlendi. 1. kontrol grubunda boyanma pozitifliği (p=0.018) ve boyanma yüzdesi (p=0.017)çalışma grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak şekilde yüksek bulundu. 1. kontrol grubunda boyanma yüzdesi (p=0.021) 2. kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak şekilde yüksek bulundu.Ası olgularında tip (tam/yarım, tipik/atipik), ekimoz veya kırık varlığı boyanma pozitifliği ve boyanma yüzdesi açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0.05). Sonuç olarak çalışmamızda ası teleminde P-selektin ile vitalite arasında pozitif korelasyon kurulamamakla birlikte farklı yaralanma türlerinde daha geniş olgu serileri ve daha kapsamlı faktörlerin sorgulanması ile yapılacak çalışmaların faydalı olacağı kanısındayız.Item Av tüfeği ile yapılan atışlarda atış mesafesi, fişek marka ve özelliklerine göre saçma dağılımlarının karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2004) Çetin, Volkan; Çoltu, Atınç; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAteşli silahlarla meydana gelen ölüm ve yaralama olgularında atış mesafesinin tayini, adli tıp uygulamalarında büyük önem taşımaktadır. Çalışmamızda saçma tanelerinin hedef üzerindeki dağılımım etkileyen faktörlerden fişek markaları ve saçma numaraları incelenmiş olup fişek markaları arasında ve marka farkı gözetmeksizin saçma numarasına göre dağılımlarda farklılık olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda diğer faktörleri sabit tutarak 4 ayrı markaya (VVinchester, Mirage, Diana ve RC) ait 1, 3, 9 numaralı saçma taneleri ve şevrotin içeren fişeklerle 1 m, 2 m, 3 m ve 5 m mesafelerden atışlar gerçekleştirilmiştir. Fişeklerin saçma dağılımları her mesafe için ayrı ayrı değerlendirilerek, istatistiksel olarak Kruskal VVallis Testi ile karşılaştırılmıştır. Ayrıca Lineer Regresyon Modeli kullanılarak her markanın her saçma numarasına ait denklemler elde edilmiş, determinasyon katsayıları belirtilmiştir. En küçük çaplı saçma dağılımı VVinchester marka 9 numara ile 1 metreden yapılan atıştan 18 mm, en geniş çaplı saçma dağılımı ise Diana marka 9 numara iie 5 metreden yapılan atıştan 128 mm olarak bulunmuştur. Diğer markalar ile karşılaştırıldığında; RC marka 3 numara ile 3 metreden yapılan atışta 40,8 mm, 5 metreden yapılan atışta 72 mm ile en küçük çaplı saçma dağılımı, Diana marka 9 numara ile 2 metreden yapılan atışta 41 mm, 3 metreden yapılan atışta 71,4 mm ve 5 metreden yapılan atışta 113,7 mm ile en geniş çaplı saçma dağılımı bulunmuştur. Sonuç olarak 3 numaralı fişeklerde RC'nin küçük çaplı saçma dağılımı, 9 numaralı fişeklerde ise Diana'nın geniş çaplı saçma dağılımı ile diğer markalara göre anlamlı olarak farklı bulunmuş olup fişek markaları arasında saçma dağılımlarında saptanan farklılığın dikkate alınması gerekliliği ortaya konmuştur.Item Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne 2020 yılında başvuran adli olguların değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Kanal, Turgut; İnanır, Nursel Türkmen; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli olgular, acil servis başvurularının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Harici etkenler sonucu meydana gelen ve kişilerin beden ve ruh sağlığının bozulmasına ya da ölüme sebebiyet veren her olay bir adli olgu olarak değerlendirilir. Acil servislerde görev yapan hekimlerin, adli yönü olan olgunun tedavisini düzenlemenin yanı sıra, olayı adli mercilere bildirmek ve olayla ilgili adli rapor düzenleme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu çalışmada 01.01.2020-31.12.2020 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Acil Servisi'ne başvuran 7035 adli olgu retrospektif olarak incelenmiş, sosyodemografik ve epidemiyolojik özellikleri ortaya konmuştur. Olgular yaş, cinsiyet, başvuru zamanı, olay türü ve travmatik bulgular açısından ele alınmış, bulgular tablo ve grafiklerle gösterilmiştir. Adli olguların, tüm acil servis başvurularının %7,81'ini oluşturduğu görülmüştür. Olguların %57,7'sinin 20-39 yaş aralığında olduğu saptanmış, %77,4'ünü erkek, %22,6'sını kadın olguların oluşturduğu belirlenmiştir. Toplam adli olgu sayısında olduğu gibi tüm olay türlerinde de erkeklerin sayısının kadınlardan daha fazla olduğu dikkati çekmiştir. Çalışmada en çok adli olay başvurusunun yaz mevsiminde ve haziran ayında yapıldığı bulunmuş; en sık adli olgu türünün ise iş kazası olduğu tespit edilmiştir. Olgular yaş grupları, organ yaralanması, kemik kırıkları ve damar yaralanması açısından da ele alınmıştır. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi'ne başvuran adli olgular ile ilgili elde ettiğimiz veriler, benzer çalışmalardaki sonuçlarla genel olarak uyum göstermiştir. Çalışmanın adli rapor düzenleyen hekimler için yol gösterici nitelikte olacağı düşünülmüş, adli olgularda dikkat edilmesi gereken hususlar vurgulanmıştır.Item Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne başvuran hipotiroidili çocukların yaş tayini açısından değerlendirilmesi: Retrospektif çalışma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Babakuş, Kutay; İnanır, Nursel Türkmen; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli tıp pratiğindeki önemli konulardan biri de yaş tayinidir. Ceza sorumluluğunun belirlenmesi, cinsel suçlar, babalık tayini, askere alınma gibi durumlarda sıklıkla gündeme gelen bu kavrama eğitim, sağlık, askerlik, memuriyet, evlenme, emeklilik, sürücü belgesi alma ve özellikle ülkemizde kırsal kesimlerde nüfusa kayıtta yaşanan gecikme hallerinde ihtiyaç duyulmaktadır. Kemik gelişiminde adli süreçlerde yanlış değerlendirmelere neden olabilecek genetik, hormonal ve çevresel faktörlere dikkat edilmesi gerekmektedir. Çocuk yaş grubunda en sık görülen tiroit fonksiyon bozukluğu olan hipotiroidizm; tiroit bezinden tiroit hormonlarının yetersiz salgılanması olarak tanımlanır. Çalışmamızda hipotiroidi tanısı ile takipli çocukların çekilen sol el bilek grafileri Şemsi Gök (ŞG), Greulich Pyle (GP) ve Gilsanz-Ratib (GR) atlasları eşliğinde değerlendirilerek elde edilen bulguların literatür eşliğinde tartışılması amaçlanmıştır. Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Endokrinoloji Polikliniğinde 01.01.2011 ve 31.12.2020 tarihleri arasında yaşları 1 ile 17 arasında değişen ve hipotiroidi tanısı ile takip edilen toplam 198 olgu çalışma kapsamına alınmıştır. Olguların uygun teknikle çekilmiş sol el-el bilek grafileri retrospektif olarak değerlendirilerek Şemsi Gök (ŞG), Greulich Pyle (GP) ve Gilsanz-Ratib (GR) atlaslarındaki cinsiyete ve yaşa uygun referans grafiler ile kıyaslanmıştır. Olguların %54,5’inin kız, %45,5’inin erkek, cinsiyetler arasında kronolojik yaş açısından anlamlı farklılık tespit edilmediği, tüm olgularda kızlarda ve erkeklerde her üç atlas ile kronolojik yaşlar arasında anlamlı düzeyde farklılık olduğu, kronolojik yaşı sadece kızlarda 12-14,99 yaş grubunda Greulich Pyle atlasının ileride, diğer tüm yaş gruplarında atlaslara göre kemik yaşının geride olduğu saptanmıştır. Her üç atlas ile tüm olgularda hem kızlarda hem de erkeklerde kronolojik yaş ortalama olarak geride saptanmıştır. Sonuç olarak çalışmamızda tüm gruplarda Şemsi Gök ve Gilsanz Ratib, kızlarda Şemsi Gök, erkeklerde Şemsi Gök ve Gilsanz Ratib atlaslarının kronolojik yaş tayini için yıl farkı da göz önüne alınarak kullanılabileceği saptandı.Item Bursa'da partneri tarafından şiddet uygulanan kadınların demografik özellikleri ve travmatik bulguların araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2008) Eren, Bülent; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıBursa'da kadına yönelik şiddet açısından yapılan bu ilk çalışmada olguların sosyoekonomik, sosyokültürel ve demografik özellikleri ile şiddetin Adli Tıbbi açıdan boyutunun da ortaya konarak yorumlanması amaçlanmıştır.Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı Adli Tıp Şube Müdürlüğüne aile içi şiddete maruz kalarak müracaat eden 270 olgu anket çalışmasına katılmıştır. Kadınların (31,53±8,603 yıl) erkeklerden (35,76±8,835 yıl) daha genç oldukları göze çarpmıştır. Kadın (%49,3) ve erkeklerde (%46,7) en büyük grubu ilkokul mezunları oluşturmaktadır. Aile geliri sadece %36'sında asgari ücretin üzerindedir. Düzenli geliri bulunmayan aile (p=0.004), ilkokul mezunu eş varlığı (p=0.002) her gün şiddet uygulanma oranını arttırmaktadır. Okuryazar olmayan kadınlara değişik araçlar ile şiddet uygulanması (p=0.002), ilkokul mezunu eşlerin kadınlara tedavi gerektirecek düzeyde şiddet uygulaması (p<0.001) diğer gruplara göre yüksek bulunmuştur. Evlilik süreleri 1 yıldan az olan kadınlar fiziksel şiddete maruz kalma nedeni olarak aile etkisini (%30,8, p=0.008), 1 yıldan fazla olanlar ise eşlerinin kötü alışkanlıklarını (%33,2, p=0.014) görmektedir. Kadınların %40'ı ilk şiddet sonrası eşlerine tepki göstermemiştir. Eşleri üniversite mezunu olan kadınların tepki vermeme nedeni olarak çocuklarını göstermeleri anlamlı bulunmuştur (p=0.005). Tanışıp anlaşarak evlenmiş olan kadınların evi terk etme oranları düşük bulunmuştur (%52,4, p=0.019). Tedavi gerektirecek fiziksel bir şiddete maruz kalan kadınların çoğunluğunun çocuk sahibi olması anlamlıdır (p=0.026). Kadınların %62,6'sı istemediği halde cinsel ilişkiye zorladığını bildirmiştir. Kadınların tamamı ilk yıl içinde adli makamlara başvurmamıştır (p=0.001).Sonuç olarak; çalışmamızda Bursa'da kadına yönelik şiddetin adli tıbba yansıyan boyutuyla ilk veriler sunulmuş olup bu konunun epidemiyolojik, sosyolojik, psikolojik, psikiyatrik ve kriminolojik boyutlarıyla da ele alınarak aile içi şiddete müdahale geliştirmek için gerekli ileri çalışmaların yapılması gerekmektedir.Item Bursa'daki hekimlerin hasta haklarına yaklaşımı(Uludağ Üniversitesi, 2006) Aydıner, Ahmet Hüsamettin; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıSağlık hizmetinin kaliteli olmasında modern tıbbi bakımın gerektirdiği en iyi hizmetin verilmesi kadar, hastaların hak, gereksinim ve beklentilerinin de karşılanması gereklidir. Çalışmamızda; Bursa'da bulunan hastanelerde çalışan uzman hekim ve tıpta uzmanlık öğrencilerinin hasta hakları konusundaki bilgi düzeylerinin/görüşlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Ankette bulunan hasta hakları ile ilgili maddelere uygulanan faktör analizi sonucu 3 faktör bulundu (''bilgilendirme hakkı'', ''izin ve saygı hakkı'' ve ''seçme hakkı'' faktörü). Günlük hasta sayısı azalması ve bir hasta için ayrılan sürenin artması ile hekimlerin tüm faktörlere daha fazla katıldıkları tespit edildi. Ayrıca hekimler, hastaların fazlalığı nedeniyle hastalara yeterli süre ayrılmadığı ortak düşüncesini belirtmişlerdir. Hekimler için en önemli 3 hasta hakkı, hastanın tanısı, tedavisi ve hastalığının prognozu konusunda yeterince ve anlayacağı dilde bilgilendirilmesi olarak sıralanmıştır. Hekimlerin %28.1'i hasta hakları yönünden öncelik taşıyan hasta grupları olmadığını bildirirken,olduğunu bildirenlerin %34.2'si sadece acil hastaların öncelik taşıdığını bildirmiştir. Hekimlerin hasta hakları ile ilgili bilgilerini çoğunlukla mezuniyet sonrası eğitimlerden aldıkları saptanmıştır. Hekimlerin %23.8'inin meslek hayatları boyunca en az 1 kez hasta hakları konusunda şikayet edildiklerini bildirdikleri tespit edilmiştir. Meslek sürelerine ve unvanlarına göre farklılıklar olsa da hekimler, Hasta Hakları Yönetmeliği, Hekim Etik Kuralları Yönetmeliği ve Yeni Türk Ceza Kanunu'nun hekimlik pratiği ile ilgili maddeleri hakkında yeterince bilgili olmadıklarını düşündüklerini bildirmişledir. Sonuç olarak, hekimlerimizin çalışma iyileştirilmesi, şartlarının hastalara daha fazla zaman ayırması için gerekli önlemlerin alınması, hasta hakları ve bu konuda meydana gelecek olumsuzluklar sonucu ortaya çıkacak yaptırımlar konusunda hekimlerin bilgilendirilmesi ile hasta ve hekim memnuniyetinin daha üst seviyede olacağı bir sağlık sisteminin oluşacağına inanıyoruz.Item Dijital panoramik radyografilerde diş pulpası görünürlüğünün adli tıpta yaş tayininde kullanılabilirliği(Uludağ Üniversitesi, 2013) Gök, Ertuğrul; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıYaş tayini yasal gereksinimler nedeniyle büyük öneme sahiptir. Çalışmamızda Bursa'da yaşları 15-40 arasında değişen kişilere ait 9059 dijital ortopantomogramda biri mandibular üçüncü molar dişlerin kök pulpasının görünürlüğünün skorlanması ve diğeri de mandibular premolar, birinci ve ikinci molar dişlerde diş koronal indeksinin (TCI) hesaplanmasına dayanan 2 farklı yöntemin yaş tayininde uygulanabilirliğinin tespiti amaçlandı. Tamamen mineralize olmuş mandibular üçüncü molar dişlerin kök pulpasının görünürlüğünün 4 evrede değerlendirildiği ilk yöntemde, cinsiyet farkı gözetmeksizin Evre 0, 1, 2 ve 3 sırasıyla en erken 17,2; 19,1; 20,1 ve 25,1 yaşta izlenmiştir. Kuron ve koronal pulpa kavite yükseklikleri ölçülerek hesaplanan TCI'nin kronolojik yaş üzerine regrese edildiği ikinci yöntemde, cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm olgular için basit lineer regresyon üzerine kurulu en doğru yaş tayini modelinin, sağ birinci molar diş ile (SEE±7,304 yıl) olduğu, çoklu regresyon modeli üzerine kurulu en doğru yaş modelinin ise bilateral birinci molar dişler ile (SEE±7,413 yıl) olduğu saptandı. Sonuç olarak; üçüncü molar dişlerin kök pulpasının görünürlüğünün Evre 1, 2 ve 3 için sırasıyla 16, 17 ve 21 yaş üzerinde güvenli bir şekilde uygulanabilir olduğu kanısındayız, TCI ile yaş arasında korelasyon bulundu ve bulgularımız her iki yöntemin de adli amaçlar için kullanılabilir olduğunu gösterdi.Item Erken dönem kırık iyileşme bulgularının postmortem intervalde mikroskobik olarak tespit edilebilirliği ve vitalite açısından değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2013) Çetin, Selçuk; Durak, Dilek; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamızda kırık iyileşmesinin mikroskobik bulgularının postmortem dönemde ne kadar süre ile tespit edilebildiği ve tespit edilen bulguların kırığın antemortem dönemde mi yoksa postmortem dönemde mi meydana geldiğinin ayrımında kullanılıp kullanılamayacağının değerlendirilmesi amaçlandı.Çalışmamızda Yeni Zelanda Beyazı tavşanların fibulalarında antemortem dönemde oluşturulan kırıklarda postmortem 0, 12, 24, 48, 72, 120, 168, 216, 288 ve 360. saatlerde örnekleri alınan 10 grup ve postmortem 1. saatte kırık oluşturulan kontrol grubunda her birinde 10 örnek olacak şekilde kırık iyileşmesinin mikroskobik bulguları değerlendirildi. Sabit sıcaklık ve nem oranına sahip kapalı bir ortamda 15 günlük pütrefaksiyon sürecine bırakılan örneklerde mikroskobik olarak kırık uçlarında inflamasyon bulguları, fibrin, granülasyon dokusu ve periosteal yeni kemik yapımı değerlendirildi. Kemik kırık örnekleri histopatolojik inceleme için hematoksilen & eozin ve fosfotungustik asit hematoksilen ile boyandı.Kontrol grubunda mikroskobik olarak değerlendirilen parametrelerden hiçbirisi saptanmadı. Çalışma gruplarının mikroskobik değerlendirmesinde; inflamasyon bulguları postmortem 120. saate kadar anlamlı olarak tespit edilirken ilerlemiş otoliz ve pütrefaksiyona rağmen postmortem 288. saat örneklerinden 2'sinde de inflamatuar hücre silüetleri görüldü. Fibrin, kontrol grubu dışında postmortem 360. saat örnekleri dahil tüm örnek gruplarında tespit edildi. Granülasyon dokusu ve periosteal yeni kemik yapımına ait bulgular mevcut olduğunda postmortem 288. saat örneklerinde de izlendi.Çalışmamızda sonuç olarak; kemik kırıklarında otoliz ve pütrefaksiyon süreçlerinin ilerlemiş veya yumuşak dokuların ortadan kalkmış olduğu durumlarda bile inflamasyon bulguları, fibrin, granülasyon dokusu ve periosteal yeni kemik yapımı varlığının vitalite açısından histopatolojik inceleme ile anlamlı bulgular ortaya koyduğu gösterildi.Item İnce kesitli bilgisayarlı tomografide medial klavikular kemikleşmeye bakılarak adli tıpta yaş tayini değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015) Gürses, Murat Serdar; İnanır, Nursel Türkmen; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli tıbbın güncel araştırma konularından olan yaş tayini, Ceza Hukuku ve Medeni Hukuk için önem arz etmektedir. Bu pilot çalışmamızda, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı'na başvuran yaşları 10-35 arasında değişen toplam 856 hastaya ait ince kesitli Toraks Bilgisayarlı Tomografi (BT) görüntüleri Schmeling ve ark.'nın klavikulanın medial epifiz hattı kemikleşme noktalarına göre tanımladığı 5'li evrelendirme metoduna göre değerlendirilerek elde edilen sonuçların uygulanabilir olup olmadığı ile beraber bölgemize özgü cetvelin oluşturulması amaçlanmıştır. 479 erkek ve 377 kadın olmak üzere toplam 856 olgunun 0,6 ve 1 mm kesit kalınlıklarındaki BT görüntüleri iki gözlemci tarafından birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmiştir. Evre 1 her iki cinsiyette de ilk olarak 10 yaşında tespit edilmiştir. Evre 2 erkek olgularda ilk olarak 15 yaşında, kadın olgularda ilk olarak 14 yaşında tespit edilmiştir. Evre 3 erkek olgularda ilk olarak 17, kadın olgularda ise ilk olarak 18 yaşında saptanmıştır. Evre 4 her iki cinsiyette de ilk olarak 20 yaşında tespit edilmiştir. Evre 5 erkek olgularda ilk olarak 20 yaş, kadın olgularda 23 yaşında saptanmıştır. Evre 1 ve 2 için yaş değişkeni bakımından cinsiyetler arasında farklılık anlamlı bulunmuştur (sırasıyla, p=0,003, p=0,011). İki gözlemci arasındaki evre değerlendirmeleri arasında yüksek derece uygunluk bulunmuştur (𝜅=0,991, p<0,001). Sonuç olarak, çalışmamızda Schmeling ve ark.'nın metoduna göre evre 1, 4 ve 5'in her iki cinsiyette de 20 yaşın altının ve üzerinin tespitinde güvenilir bir şekilde uygulanabileceği saptandı. Schmeling ve ark. tarafından tanımlanan 5'li evrelendirme sisteminin bölgemizde adli yaş tayininde kolay, pratik ve araştırıcılar arasında uygunluğu yüksek bir metot olduğunu düşünmekteyiz.Item Maksiyofasiyal BT ile elde edilen görüntülerin retrospektif olarak radiomics programı (3D Slicer) kullanılarak radyomorfometrik yöntemlerle mandibuladan cinsiyet tayini(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Karataş, Bekir; Fedakar, Recep; Tıp Fakültesi; Adli Tıp Ana Bilim DalıAdli bilimlerde cinsiyet tespit konusunda alternatif yöntemlerin kullanılması önemli bir ilgi alanıdır. Genetik bilime alternatif olarak gelişen teknoloji ve yazılımlar sayesinde cinsiyet tespitinde 3D bilgisayarlı tomografi cihazı ve ona bağlı gelişen radyomik programların yaygınlığı artmaktadır. Mandibulanın polimorfik ve gelişimindeki individual yapısı, ölüm sonrası değişikliğe ve travmaya dayanıklılığı sayesinde cinsiyet ve adli kimliklendirme çalışmalarında kullanılabilir olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’na başvuran 18-56yaş aralığında 500 hastanın 3D kraniyofasiyal bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılmıştır. Radyomik programının özellikleri kullanılarak elde edilen veriler ile mandibuladan cinsiyet tayini amaçlanmıştır.3D Slicer programı kullanılarak mandibulada görüntüsü 3D olarak çıkarılmış, ölçümler manuel olarak yapılmıştır. Çalışmada cinsiyet dağılımında homojenite sağlanmıştır. Yapılan analiz sonuçlarına göre regresyon modelinde cinsiyet tahmin doğruluk oranı erkeklerde %85,2; kadınlarda%86,4, her iki cinsiyet için %85,8 olarak bulunmuştur. Kadınlar ile erkeklerin “ramus uzunluk, ramus genişlik, mandibular açı genişliği, koronoid genişliği,” değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmakta olup erkeklerde daha yüksek saptanmıştır. Sonuç olarak mandibulanın radyomik metoda görecinsiyet tayini az veri ile nitelikli sonuçlar elde edilebilirliği, uygulanabilirliği, tekrarlanabilirliği, güvenirliliği sayesinde Adli Radyoloji alanındaki çalışmalara hız kazandıracaktır.