Oksident: Yahudilik, Hıristiyanlık ve Batı Araştırmaları Dergisi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/11657
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 50
- Results Per Page
- Sort Options
Item 19. ve 20. yüzyıl modern Batı ezoterik/okültist hareketleri üzerine Dion Fortune'un katkısı bağlamında bir değerlendirme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-01-12) Akyar, Nevfel; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 0000-0002-2712-7576On dokuzuncu ve yirminci yüzyılda Batı okültizmi ve ezoterizmi Helena Blavatsky, MacGregor Mathers, Aleister Crowley, İsrail Regardie ve Dion Fortune gibi başat şahsiyetlerin ellerinde şekillenmiştir. Blavatsky’nin kendinden öncekilerin ezoterik bakış açısını oryantal öğelere öncelik vererek yeniden biçimlendirmesi modern dönemin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Ondan sonrakiler Blavatsky’nin öğretisini reddetmemekle beraber az çok değiştirerek oluşturdukları deneyimlerini yeni kardeşlik cemiyetlerine tatbik etmekteydiler. Meşhur olan mahlasıyla Dion Fortune yirminci yüzyıl Batı ezoterik akımlarına yön veren kişiler arasında kuvvetli kalemi, kendine has üslubu ve yeni sayılabilecek kabulleriyle farklı bir şahsiyet olmuştur. Onun, modern Batı ezoterik cemiyetlerinin bir çoğuyla ilişkili çalışmalar yapması, önemli okültistlerden dersler almış olması ve sonunda da kendi topluluğunu kurması bu alanda göz ardı edilemez bir etkisi ve katkısının olduğunu göstermektedir. Bu çalışma Blavatsky ve sonrasındaki Batı Ezoterizmini genel hatlarıyla incelerken Fortune’un ortaya koyduğu yönteme ve yeni bakış açısına odaklanmaktadır. Bu çerçevede söz konusu katkıyı karşılaştırmalı bir bakış açısıyla aktarmayı ve yorumlamayı amaçlamaktadır.Item 19. Yüzyıl Aşkenaz Yahudilerinin Monoteist reformu için bir örnek olarak Hz. Muhammed(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-05-10) Tolan, John; Ekiz, Necmettin Salih21 Ocak 1821’de Heinrich Heine, arkadaşı Moses Moser’a yazdığı bir mektupta hiçbir şairin [Hz.] Muhammed’i gölgede bırakamadığını ifade etmişti: “İtiraf etmem gerekir ki sen (Muhammed), Mekke’nin büyük peygamberi, en büyük şairsin ve senin Kur’an’ın kolay kolay hafızamdan çıkmayacak.” Heine, [Hz.] Muhammed’e hem peygamber hem de şair olarak hayran olan birçok şairden biriydi. Şüphesiz, Goethe için olduğu gibi Heine için de İslâm peygamberi, peygamber ile şair arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu göstermişti. Heine, [Hz.] Muhammed’in başta Yahudiler olmak üzere diğer dinlere gösterdiği hoşgörüye hayran kalmıştı. 19. yüzyılın birçok Yahudi yazarı için [Hz.] Muhammed ve daha genel olarak Orta Çağ İslâm’ı, Hıristiyanlığa karşı bir set vazifesi görmüştü. Wissenschaft des Judentums hareketine katılan Yahudi oryantalistler [Hz.] Muhammed’e ve erken dönem İslâm tarihine özel ilgi göstermişler, sık sık [Hz.] Peygamber’i hakiki Yahudilik ruhuna yakın bir reformcu olarak tasvir etmişlerdir.Item 1952 Mısır devrimi’nden arap baharı’na kadar geçen süreçte kıptîler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-23) Sert, Ekrem; Güç, Ahmet; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 0000-0001-7772-1189; 0000-0003-4614-6235Mısır Ortodoks Kıptî Kilisesi Arap milliyetçiliğini esas alan 1952 Temmuz Devrimi’ne başlangıçta destek vermiştir. Ancak devrim sonrası hiçbir Kıptînin Devrim Konseyi içinde temsil edilmemesi Kıptîleri seçime dayalı siyasetten yavaş yavaş uzaklaştırıp Kilise’yi merkeze alan bir siyaset arayışına götürmüştür. Enver Sedat döneminde (1971-1981) Devlet-Kilise ilişkileri iyiden iyiye gerilmiştir. Kıptî Kilisesi Patriği III. Şunnûde (1971-2012) ortaya koyduğu tavırları, aldığı kararları ve devlete muhalif davranışları ile bu gerilimi zirveye taşımıştır. Kıptî Kilisesi’nin asırlardır devam eden din-devlet ayırımı anlayışı bu süreçte tartışma konusu olmuştur. Hüsnü Mübarek dönemi (1981-2011) ile Kıptîler büyük bir rahatlama sürecine girmişlerdir. Ancak Kıptîler, Mübarek döneminin halk ayaklanmaları ile son bulmasıyla birlikte kendilerini sahipsiz hissetmişlerdir. Kıptî Kilisesi, “Arap Baharı” olarak bilinen süreçte başlatılan halk ayaklanmalarına kurum olarak karşı çıkmıştır. Mısır halkının özgürlük arayışı ise bir başka bahara kalmış gibi görünmektedir.İki bin yıllık köklü bir geçmişi bulunan Kıptîlerin ve Kıptî Kilisesi’nin bütün tarihini ele almak bir makalenin sınırlarını aşacağından bu makalede, askeri bir darbe ile başlayan yaklaşık son yetmiş yıllık dönem ele alınmıştır.Item Abraham ibn Daud’un İbn Hazm’ın Nesih ve tahrif eleştirisine karşı Tevrat savunusu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-13) Meral, YasinAbraham ibn Daud (ö. 1180) İspanyalı önde gelen Yahudi âlimlerdendir. Onun yaşadığı dönemde İspanya toprakları Murabıtlar, Muvahhidler ve Hıristiyan krallıklar arasında savaşlara sahne olmuştur. İbn Daud, Müslümanlar ve Hıristiyanlar tarafından Yahudiliğe yöneltilen eleştirilere karşı Yahudiliği savunmuştur. İbn Daud, ayrıca Karaî Yahudilerin Rabbani Yahudilere yönelik eleştirilerine de cevap vermiştir. İbn Daud, Yahudiliği savunmak üzere biri inanca dair diğeri de Rabbani geleneğin otantikliğine dair iki temel eser yazmıştır. Bunlardan biri Arapça kaleme aldığı el-ʿAḳīdetu’rRāfiʿa, diğeri de İbranice Sefer haKabala’dır. Sefer ha-Kabala, Karaîlerin eleştirilerine karşı Rabbani Yahudiliğin Musa’dan itibaren kesintisiz bir şekilde geldiğini ispatlamaya gayret eden bir eserdir. İlk Aristocu Yahudi düşünür olarak bilinen İbn Daud, başyapıtı olan elʿAḳīdetu’r-Rāfiʿa adlı eserinde ise Aristo felsefesi ışığında Yahudi inancının üstünlüğünü göstermeye çalışmakta, aynı zamanda Müslümanların nesih ve tahrif iddialarına cevap vermektedir. Elinizdeki makalede, İbn Daud’un nesih ve tahrifle ilgili cevapları incelenecektir. Bunu yaparken İbn Daud’un muhtemel kaynakları ve istifade ettiği eserler de tespit edilmeye çalışılacaktır. Diğer taraftan İbn Daud’un nesih ve tahrif iddialarını hangi Müslüman âlimin eserleri üzerinden okuduğuna dair soru da bu makalede cevaplandırılmaya çalışılacaktır.Publication Amerika'da Kalvinciliğe karşı Arminciliğin etkisi ve yayılışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-24) Ceylan, HarunProtestan teoloji içerisinde Armincilik, 16. yüzyılda Hollanda’da yaşamış olan Jacob Arminius’un (1559-1609) teolojik görüşlerine dayanan ve Kalvinciliğin kader, lütuf, insan iradesi, İsa’nın kefareti, inananların korunmuşluğu konularındaki teolojik önermelerine karşı çıkan bir anlayıştır. Arminius’tan sonra onun takipçileri olan Remonstrantların etkisiyle İngiltere’de yer bulmaya başlayan Armincilik, yoğun göçlerle birlikte Amerika’ya da taşınmıştır. Özellikle John Wesley ve Metodistler Arminciliğin yayılmasında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Amerika’da ortaya çıkmış olan birçok Protestan cemaat, Kalvinciliğin ilkelerinden çok Arminciliğin evrensel kefarete ve insanın kurtuluştaki iradesine vurguya dayanan kader inancını tercih etmiştir. Bu makalede, öncelikle Arminius’un hayatından bahsedilecek, sonra onun Calvin’in Reform teolojisine olan itirazları ele alınacaktır. Daha sonra Arminciliğin Amerika’da yayılışından bahsedilecek, bu noktada John Wesley’in Arminciliği ele alındıktan sonra kader, kefaret, lütuf, irade konularında Kalvincilik yerine Arminciliğe yakın olan Protestan cemaatlerden bahsedilecektir. Böylelikle klasik Arminciliğin argümanlarına tamamen dayanmasa da Amerika’da Arminci olarak nitelenen Protestan teoloji ortaya konmuş olacak ve Amerika’da Kalvincilik ile Armincilik arasında günümüzde de devam eden teolojik tartışmaların kökeni ve seyri ortaya konmuş olacaktır.Publication Amerikan fundamentalizminde televaizliğin önemi: Pat Robertson örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-22) Abaydın, HuriyeFundamentalistler 20. asrın başında Amerika’daki evanjelikler arasında aşırı liberalleşmeye ve özellikle de Kutsal Kitap üzerinde yapılan yoğun kritiklere tepki olarak ortaya çıkan bir gruptur. İsimlerinin fundamentalist olarak anılması 20. yüzyıl başında yazılan The Fundamentals adlı eser sebebiyledir. Kutsal Kitap’ı literal olarak okuyan fundamentalistlerin ayırıcı bir özelliği de binyılcı anlayışa sahip olmalarıdır. Modernlik karşıtı bir hareket şeklinde ortaya çıkmalarına rağmen fundamentalistlerin modern dönemin önemli göstergelerinden medyayı çok iyi kullanmaları önceden olmayan televanjelist kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu grup ilk başlarda radyo, daha sonra televizyon ve son dönemlerde interneti yetkin olarak kullanmıştır. Özellikle seyirciyle birlikte yapılan programlarda detaylı tasvirlerle Yeni Ahit okumaları, dua saatleri ve etkili vaazlar verilir. Bu kişiler arasında önde gelen bir isim Pat Robertson, kurduğu uydu ağıyla ve yaptığı kesintisiz yayınlarla kısa sürede büyük kitlelere ulaşmış ve Amerika’da dini yayıncılık alanında önemli bir isim olmuştur.Publication Anschluss öncesi Avusturya Yahudileri ve Avusturya’da Nazi destekçisi Kikeriki Dergisinin Yahudi karşıtı karikatürlerinin analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-31) Çakı, CanerNazi Almanyası’nın 1938 yılında Avusturya’yı ilhak etmesinden (Anschluss) önce Avusturya’daki Nazi destekçisi Kikeriki Dergisi antisemitist yayınlarıyla ülkedeki Yahudileri hedef almıştır. Kikeriki’nin antisemitist karikatürlerinin ortaya konulması, Anschluss öncesi Avusturya’daki antisemitist propagandanın tespiti açısından önem taşımaktadır. Çalışmada Anschluss öncesi Avusturya’daki antisemitist propagandaya ışık tutmak amacıyla Kikereki’nin antisemitist görsellerinde Yahudilerin nasıl sunulduğu ve Yahudilere karşı hangi antisemitist propaganda mesajlarının verildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla Kikereki’nin antisemitist karikatürleri, Karl Bühler’in Organon Modeli üzerinden antisemitist propaganda bağlamında incelenmiştir. Karikatürlerde Yahudilerin Avusturya’da istenmediğine, Yahudilerin insanlık üzerinde kontrol kurduğuna ve ülke yönetiminde Hıristiyanlarla Yahudiler arasında mücadele olduğuna ilişkin propaganda mesajlarının verildi-ği bulgularına ulaşılmıştır. Bu şekilde çalışmada Kikereki’nin antisemitist propa-gandasıyla Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin (NSDAP) Yahudilere karşı mücadelesini Avusturya kamuoyunda meşrulaştırmaya çalıştığı sonucuna ulaşılmıştır.Item Antik Çağ’da İnciller’in güvenilirliği meselesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-02-28) Duygu, ZaferGeleneksel İncillerin tarihsel açıdan güvenilir bilgiler verip vermedikleri sorusu günümüzde bilim insanlarınca çeşitli bilimsel yöntemler ışığında tartışılmaktadır. Bununla birlikte bu mesele, Antikçağ’da da bazı entelektüeller arasında gündem konusu olmuştur. Bu bağlamda bazı pagan yazarlar Hıristiyan kutsal metinlerine çeşitli açılardan eleştiriler getirmişlerdir. Onlar, bu sırada İncil metinlerini özellikle tutarsız bilgiler içerdikleri ve Hıristiyanlarca sonradan birçok defa değiştirildikleri iddiaları üzerinden hedef almışlardır. Aynı şekilde, İncillere dair problemler o zamanlar Hıristiyan düşünürlerin de epey mesaisini almıştır. Nitekim Hıristiyan düşünürler de yazdıklarıyla ya da öneri ve tasarruflarıyla İncillerin sorunlu yapısını bir bakıma ikrar etmişlerdir. Bu makalede, pagan yazarların söz konusu iddiaları Celsus ve Porphyrios adlı filozoflar özelinde; Hıristiyan düşünürlerin tartışma ve önerileri ise Markion, Tatianus, Origenes ve Augustinus bağlamında ele alınmaktadır. Dolayısıyla makalede, İnciller hakkında sonraki dönemlerde de sürecek temel bir tartışmanın Antikçağ’daki kökleri araştırılmaktadır.Item Avrupa toplumundaki olumsuz İslâm kurgusunun i̇ki yüzü: Oryantalizm ve radikal İslâmcı ideoloji(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-06-24) Çakaş, Caner ÖvsanAvrupa toplumundaki olumsuz İslâm imajı varlığı 8’inci yüzyılın başına kadar inen bir toplumsal fenomendir. Ortaçağ’da dinî kavramların egemen olduğu olumsuz bir söylem içerisinde değerlendirilen İslâm imajı, Aydınlanma sonrasında pozitivist ve Avrupa merkezli bakış açısına göre biçimlendirilen bir şekil almıştır. Söz konusu olumsuz İslâm imajının 20’inci yüzyılın son çeyreğinden günümüze kadar daha çok şiddet, terör, kültürel çatışma ve köktenci ideolojiler çerçevesinde şekillendirildiği görülmektedir. Bu çalışmada bu son dönemde Avrupa toplumunda üretilen olumsuz İslâm imajı ile radikal İslâmcı ideolojilerin ürettiği İslâm imajının içeriksel olarak benzerliklerinin analiz edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada öncelikle Avrupa toplumunda oryantalist bakış açısı ile üretilen olumsuz İslâm imajının özellikleri ve içeriği üzerinde durulmuştur. Akabinde özellikle 1980’li yıllardan itibaren İslâm toplumlarında kök salmaya başlayan radikal ve köktenci İslâmî ideolojinin tahayyül ettiği İslâm imgesi aydınlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda ise bu birbirine zıt iki ideolojinin ürettiği İslâm imajlarının aslında içerik ve kapsam olarak benzer oldukları kanısına varılmıştır. Her iki ideolojinin de İslâm’ı olumsuz ve gerici bir formatta homojenleştirilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir.Item Barselona Münazarası(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-16) Nahman, Moşe ben; Şahin, BüşraItem Bingenli Hildegard: Orta Çağlı bir Hıristiyan mistiğin perspektifinden ‘Öteki’ algısı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-04-07) Temiztürk, HalilOrta Çağlı bir kadın mistik olan Bingenli Hildegard, düşünceleri ve eserleri ile Hıristiyan mistisizmine günümüze kadar etki etmiştir. Hildegard, kilise müzikleri ve bitkisel ilaç tedavileri gibi bilimsel eserleri yanında mistik öğretileri ile de adından söz ettirmiştir. Hildegard, her ne kadar hayatının çoğunu manastırlarda geçirmiş olsa da Papa’dan İmparator’a kadar birçok önemli insanla yakın ilişkiler kurmuştur. Hildegard, Haçlı Seferleri’nin başladığı bir dönemde yaşamıştır. Ayrıca bu dönemde Hıristiyanlar, Kilise tarafından heretik olarak kabul edilen gruplara karşı mücadeleye girişmiştir. Hildegard da bu gelişmelere kayıtsız kalmamıştır. Örneğin vaazlarında heretiklerle mücadele etmek gerektiğini belirtmiştir; ayrıca Haçlı Seferleri’ne vaazları ile destek veren Clairvauxlu Bernard gibi din adamlarını, gönderdiği mektuplarla teşvik etmiştir. Bu olaylar Orta Çağlı bir mistiğin yaşadığı dönemin koşullarından etkilenmesini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Çalışmada bu perspektiften Hildegard’ın Yahudiler, heretikler ve Müslümanlardan oluşan “öteki” algısı ele alınacaktır.Publication Bizans ikonoklazm tartışması (726-843) ve Ayasofya: Tasvir ihtilafının mabedin tezyinatına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-07) Baş, BilalBizans İmparatoru Jüstinyen 537 yılında bugünkü Ayasofya’yı ibadete açtığında, bugün büyük mabedin en dikkat çekici unsuru olan figüratif mozaik süslemeler ortada yoktu; Jüstinyen’in mozaik programı bunların yerine soyut motifler ve haç figürleri içeriyordu. Ayasofya’daki mozaik ikonaların ilk örnekleri dokuzuncu asır sonlarına tarihlendirilir. Bu ise ikonoklazma hareketinin 843 yılında tamamen mağlup edilmesinden sonrası demektir. Bilindiği gibi bir ibadet objesi olarak değerlendirilen ikonalar Ortodoks Kilisesi’nce çok önemli kabul edilirler. İkonoklazm (726-843) Hz. İsa, Hz. Meryem ve Hıristiyan azizlerinin ikona denilen iki boyutlu tasvirlerinin ibadet objesi olarak kullanılmasının Hıristiyan dininde meşru olup olmadığı konusunda dinî-siyasî bir tartışmadır ve başlangıcından sonuna kadar ağırlık merkezi başkent konumundaki İstanbul olmuştur. Bu itibarla Ayasofya mabedi bu ihtilafa tanıklık etmiştir ve bu tartışmalar mozaiklerindeki tasvirlere yansımıştır. Bir başka deyişle, Tasvir Karşıtı/İkonoklast anlayışın hâkim olduğu zamanlarda figüratif tasvirler yerine haç başta olmak üzere soyut semboller konulmuş, Tasvir Taraftarı/İkonodul anlayışın hâkim olduğu zamanlarda ise figüratif süslemeler yani ikonalar Ayasofya’yı süslemiştir. Bu makalenin amacı, bahsi geçen modern çalışmaların ışığında, İkonoklazm döneminde ve sonrasında yapılan mozaik tasvirlerin altında yatan İkonoklast ve İkonodul teolojileri göstermeye çalışmaktır. Bu bağlamda, referans olarak İkonoklast teoloji için 754 tarihli Hiereia Konsili karar metnini (horos) ve İkonodul teoloji için de Şamlı Yuhanna’nın risalelerini kullanacağız ve bu düşüncelerin mozaiklere nasıl yansıtıldığını örneklerle ortaya koyacağız.Item Britanya ve Batı Avrupa’nın hıristiyanlaşmasında Kelt Manastır Misyonerliğinin rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-30) Güzeldal, YasinBritanya ve İrlanda’nın Hıristiyanlaşma sürecinde Kelt Hıristiyanlığının Orta Çağ Hıristiyan misyonuna katkısı büyük önem arz etmektedir. Özellikle altıncı yüzyılda Kelt misyoner keşişleri gruplar halinde yola çıkmışlar ve Avrupa’yı dolaşarak dikkat çekici bir misyonerlik hareketi gerçekleştirmişlerdir. Kelt misyonerler gittikleri bölgelerde sadece Hıristiyan olmayanları değil, aynı zamanda Hıristiyan olup yozlaşmış kabul ettikleri kişileri de kapsayan bir misyon anlayışını benimsemişlerdir. Bu çalışmada, öncelikle Britanya ve Batı Avrupa’ya Hıristiyanlığın girişi ve bu bölgelerin yedinci yüzyıla kadar geçirdikleri dinî ve siyasî süreç ele alınmıştır. Ardından Kelt misyonerlerin, Mesih’in mesajı iletmek için çıktıkları yolculukları tanımlayan peregrinatio anlayışından bahsedilmiştir. Bu hareket temelde, Kelt misyonerliğinin üç önemli temsilcisi konumunda olan Aziz Columba (520-597), Aziz Aidan (590- 651) ve Aziz Columbanus (543-615) üzerinden incelenmiştir. Bahsi geçen isimlerin, misyonerlik faaliyetlerini yürütürken izledikleri yol, kullandıkları materyaller, karşılaştıkları problemler ve misyon hedefi doğrultusunda uyguladıkları yöntemlerin ortak yönleri ve farklılıkları üzerinde durulmuştur.Item Bir dinî kimlik inşâ örneği olarak Gnostik- Maniheist Hıristiyanlığın ortaya çıkışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-12-16) Oort, Johannes van; Akyar, Nevfel; Bursa Uludağ Üniversitesi/İlahiyat Fakültesi.; 0000-0002-2712-7576Bu tartışmanın teması açısından Maniheizm, özellikle kiliseye ait kimliğin ve dinin ortaya çıkışını betimlemek için uygun bir alan gibi görünmektedir. Maniheizm veya Mani kilisesi bir Yahudi-Hıristiyan mezhebinden ortaya çıkmıştır. Bu, söz konusu hareketin ortaya çıkışının ilk evresinde, kimliği ve profili halihazırda iyi oluşturulmuş bir Yahudi-Hıristiyan cemaati üzerinden ve ona karşı kendi kimliğini ifade etmek zorunda olduğu anlamına gelir. Köln Mani Kodeksi’nin keşfinden beri Maniheizm’in ilk şeklini nasıl edindiğini gösteren benzersiz kanıtlara sahibiz. Bu makalede, Maniheizm'in ortaya çıkışının bu ilk aşamasına odaklanacağız. Mani'yi kusursuz bir Elçi (Revealer) olarak göstermesinin dışında, Mani dinindeki otoriter kaynakların ortaya çıkışını ve fonksiyonlarını işaret eden unsurlara özellikle dikkat çekeceğiz. Nihayet bir taraftan Gnostik-Maniheist Hıristiyanlığın diğer taraftan ana akım Katolik Hıristiyanlığın daha sonraki süreçte birbirlerini etkileyen ve böylelikle kendi şahsi kimliklerinin oluşmasına katkıda bulunan hususlara değinilecektir.Item Dinler tarihinde bir mukayese örneği: G. Parrinder’in bakış açısıyla avatara ve enkarnasyon(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-06-21) Arslan, HammetMukayeseli metot, Dinler Tarihi alanında yapılan çalışmalarda sıkça uygulanan bir araştırma yöntemidir. Bu yöntem sayesinde farklı dinlere ait inanç ve uygulamalar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulabilmektedir. Ayrıca değişik dinlerdeki kavramların geçirdiği anlamsal değişikliklerin tespiti de yapılabilmektedir. Bir takım benzer ve farklı yönleri ihtiva ettiği ileri sürülen avatara ve enkarnasyon öğretisi bu konuda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu makalede, G. Parrinder’in bakış açısıyla, Hintlilerin avatara öğretisi ile Hıristiyanların enkarnasyon inancı arasındaki benzerlik ve farklılık iddialarını ortaya koymaya gayret edeceğiz.Publication Dispensasyonalizm: Tarihi, öğretileri ve etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-08) ELMAS, ESRA; 0000-0001-7586-7491Dispensasyonalizm, Amerika Birleşik Devletleri’nde özellikle Evanjelik Hıristiyanların teolojisinde önemli etki bırakmış bir tarih anlayışıdır. Bu anlayışa sahip kimseler açısından dispensasyonlar, dünya tarihinin dönemlerine işaret etmektedir. Genelde yedi aşama olarak belirlenen bu dönemlendirmelerin her birinde Tanrı-insan ilişkisi farklı şekilde kurulmuştur. Dispensasyonalizm düşüncesini John Nelson Darby geliştirmiştir. Darby’nin literal ve fütürist yorumu, onu Kutsal Kitap kehanetlerinde İsrail ve Kilise’nin yerini ayırmaya itmiştir. Darby’den sonra özellikle C. I. Scofield’ın Scofield Reference Bible’ı Darby’nin fikirlerinin Amerika Birleşik Devletleri’nde son derece popülerleşmesini sağlamıştır. Bu makalede dispensasyonalizmin tarihi süreci, kurucusu olan John Nelson Darby ve onun dispensasyonalizm görüşü tarihsel olarak ele alınacaktır. Makalede Darby’nin dispensasyonalizm düşüncesinin Evanjelikler arasında yaygınlık kazandığı, özellikle göğe yükseliş ve Kilise ile İsrail’in ilahî planda yerini ayrı tutma düşüncesinin Evanjelik Hıristiyanların İsrail’e desteklerinin teolojik arka planını beslediği ve Amerikan popüler kültüründe muhtelif etkileri olduğu sonucuna varılmıştır.Item Emanuel Swedenborg’un cennet ve cehennem anlayışı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-01) Fortacı, Talhaİsveçli bir bilim adamı, filozof, teolog ve mistik olan Emanuel Swedenborg, 1688-1772 yılları arasında yaşamıştır. 1741’de gördüğü rüyalar ve vizyonlar sebebiyle çok farklı deneyimleri yaşadığı bir döneme girmiştir. Bir anlamda kalp gözünün açıldığını ifade eden Swedenborg manevi dünyaya çeşitli seyahatler yaptığını, burada cennet ve cehennemi temaşa ettiğini, melekler gibi uhrevi varlıkları görüp bunlarla bizzat sohbet ettiğini kendi eserlerinde yazmıştır. Swedenborg metafizik âleme yaptığı bu seyahatlerin ve manevi varlıklarla kurmuş olduğu iletişimin boşuna olmadığını düşünmektedir. Nitekim Tanrı tarafından kendisine Hıristiyanlığı ıslah etme görevi verildiğine inanmaktadır ve bu amaçla birçok eser kaleme almıştır. Bu makale Hıristiyanlık tarihinin önemli figürlerinden olan Emanuel Swedenborg’un cennet ve cehenneme dair görüşlerini irdelemeyi hedeflemektedir. Yazdığı eserlerle birçok kişiye ilham kaynağı olan Swedenborg’un ölümden sonraki hayatla ilgili düşünceleri bizzat kendi eserlerine başvurularak incelenecek ve analiz edilecektir. Nihayetinde, edinilen bilgiler ışığında Swedenborg’un Hıristiyanlık tarihindeki yeri değerlendirilmeye çalışılacaktır.Item Bir Endülüs yahudisinden Osmanlı başdefterdârlığına: Abdüsselâmel-Mühtedî el-Muhammedî ve Risâletü’l-Hâdiye’si üzerine bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-18) Aydın, FuatOsmanlı devleti, kendisinden önceki İslam toplumları gibi kuruluşundan yıkıldığı ana kadar çok sayıda dinî ve etnik farklılıkları içinde barındıran bir devlet olmuştur. Başlangıcı Kur’ân’ın inişine kadar götürülen, İslam dışı dinleri (daha çok da aynı dinî geleneği paylaşan Yahudilik ve Hıristiyanlığı) eleştiren ve Hz. Peygamber’in bu dinlerin metinlerinde haber verildiğini ortaya koymaya çalışan bir literatür oluştu. Reddiye literatürü olarak adlandırılan bu gelenek, Osmanlı döneminde de ortaya koyduğu örneklerle varlığını devam ettirdi. On dokuzuncu yüzyıla kadar bu tür metinlerin çok azı Müslümanlar, önemli bir kısmı ise Yahudi ve Hıristiyan kökenli mühtediler tarafından kaleme alınmıştır. Genelde konjonktürel olan bu metinlerden biri de, Başdefterdârlığa kadar yükselen, Endülüs kökenli bir Yahudi mühtedisi olan Abdüsselâm el-Mühtedî tarafından kaleme alınan Risâletü’l-hâdiye adlı risâledir. Eser, Osmanlı Yahudilerinin sayılarının ve toplumsal görünürlüklerin artması bağlamında kaleme alınmıştır. Kendisinden sonra yazılanlar üzerinde önemli bir etkisi görülür. XIX ve XX. Yüzyılda hâlâ kullanılmaya devam eden metin Yahudilikteki neshin varlığını, Hz. Peygamber’in Kitab-ı Mukaddes’te müjdelenmesi ve Tevrat’ın kelimelerinin değiştirilmesi ve ona ilaveler yapılması meselelerini ele alır.Item Evanjelik hareketin ABD siyaset kurumundan dinî talepleri üzerine bir inceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-18) Yılmaz, HakanEvanjelik hareket veya Evanjelikalizm 20. yüzyılda, özellikle de son çeyreğinde Amerika Birleşik Devletleri’nin siyasi, dinî, sosyal ve kültürel hayatında ön plana çıkmıştır. Evanjelikler, devletin çıkarttığı bazı kanunları kendi dinî yaşantılarına doğrudan bir müdahale olarak görüp örgütlenerek siyaset sahnesine girmişlerdir. Hıristiyan Sağ (Christian Right) çatısı altında birbirinden farklı amaçlara sahip birçok Evanjelik örgüt bulunmaktadır. 1976 başkanlık seçimlerinden bu yana Hıristiyan Sağ siyasilere taleplerini iletmeye ve lobi faaliyetlerine devam etmektedir. Bu tarihten sonra Evanjelik hareketin siyasete olan etkisi artarak devam etmiştir. Hıristiyan Sağ hareketinin etrafında toplandığı birçok konu vardır. Bunların başlıcaları: kürtaj karşıtlığı, eşcinsellik haklarına karşıtlık, İsrail yandaşlığı, devlet okullarında Hıristiyanlıkla ilgili talepler ve evrim karşıtlığıdır. Bu çalışmamızın amacı yapısını çoğunlukla Evanjeliklerin oluşturduğu Hıristiyan Sağ’ın siyaset kurumundan dinî taleplerinin ortaya konulması ve incelenmesidir. Bu yapılırken ilk önce Evanjelikalizm kavramı açıklanacak daha sonra Evanjelik hareketin tarihsel arka planı verilecektir. Evanjeliklerin siyasete giriş nedenleri açıklanarak dinî talepler nedenleriyle ortaya konulacaktır.Item Fides et Ratio Catholica: Papa II. John Paul ve sonrası Roma Katolik Kilisesi’nde iman-akıl ilişkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-04) Mete, DuyguPapa II. John Paul tarafından 1998 yılında yayımlanan Fides et Ratio, hem tarihsel süreçte Katolik Kilise geleneğinin iman-akıl ilişkisine yönelik bakış açısını özetlemesi hem de yaşanılan dönemdeki mevcut tartışmalara bir son verme niteliği taşıması dolayısıyla Kilise geleneğinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca kendisinden sonra akıl-iman ilişkisinin bu şekilde kapsamlı olarak ele alınmaması, genelgeyi ayrıcalıklı kılan bir başka husustur. Akıl-iman ilişkisine yönelik o döneme kadarki felsefî ve teolojik görüşleri zikrederek bir anlamda onlarla hesaplaşan genelge, I. ve II. Vatikan Konsili öğretilerini geliştirerek akıl ve iman ilişkisine yönelik geniş bir perspektif sunmaktadır. Genelgede temel olarak akıl-iman, felsefe-teoloji arasında kurulacak doğru ilişki ele alınmaktadır. Bu çalışmada Fides et Ratio adlı genelge bağlamında Katolik Kilise geleneğinin akıl-iman ilişkisine yönelik görüşleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda Papa II. John Paul’un meseleye dair görüşleri esas alınmakla birlikte konuya güncel bir bakış kazandırmak maksadıyla yakın dönemin son iki papası olan XVI. Benedict ve Papa Francis’in de konuya ilişkin değerlendirilmelerine yer verilmiştir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »