1986 Cilt 1 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16537
Browse
Browsing by Department "Eğitim Fakültesi"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ailede çocuk eğitimi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Nas, Recep; Eğitim FakültesiÇocuk yetişkinin küçük bir örneği değildir. Kendine özgüdür o. Hareket varlığıdır. Çocuğun bu hareket gereksiniminin karşılanması gerekir. Hareketsizlik ve sessizlik içinde hiçbir yetenek gelişmez. Çocuğun yaşamında ilk altı yıl çok önemlidir. Çocuğun kişiliğinin temel yapısı ilk altı yıl içinde belirlenmektedir. Ayrıca, Bloom'a göre, çocuğun zihinsel gelişiminin % 50 'si dört, % 30 'u sekiz yaşına kadar oluşmaktadır. Zengin bir dil ortamında yetişen çocuğun anlama gücü, düşünme yeteneği gelişir; okulda da başarılı olur çocuk.. Görülüyor ki, ailenin, çocuğun eğitiminde çok önemli bir yeri, payı vardır. Disiplin, çocuğun sağlıklı gelişmesi için gereklidir kuşkusuz. Yalnız, disiplin denilince ceza, dayak, baskı geliyor kimilerinin aklına. Oysa disiplinin özgürlük sağlayıcı yanı da vardı. Çağdaş disiplin kavramı hem otoriteyi, hem de özgürlüğü içerir. Çocuğun sevgiye, saygıya gereksinmesi vardır. Eğitim, çocuğu sevmekle başlar.Item An area of difficulty adverbial clauses in a translation process(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kiper, Tema; Eğitim FakültesiDil öğretiminde, öğrencinin karşılaşabileceği sorunları önceden bilmek, bunları ortadan kaldıracak şekilde öğretim stratejisi geliştirmek, öğreticinin en başta gelen görevlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Öğrencinin karşılaşabileceği güçlükler, diğer bir deyişle güçlük alanları en belirgin şekli ile, ana dilden erek dile çeviri işlemleri sırasında kendisini göstermektedir. Bu makale ile, bu sorunlardan bir tanesini ele almayı uygun gördüm. Bu konuda hammaddem ise, çeviri derslerine girdiğim öğrencilerimdi. öğrencilerimin en çok, Türkçemizdeki "zarf cümlelerinin" İngilizceye aktarılmasında güçlükler ile karşılaştık/arım gözledim. Aslında, bu alanda gözlediğim güçlükler, genelde gözlenen güçlüklerden pek farklı değildi. Şöyle ki, temelde erek dilin gramerini tam anlamı ile öğrenememe, eksiklikler, aksayan noktalar, zarf cümlelerinin aktarımında da önemli bir aksaklık oluşturuyordu. Dahası, ana dildeki sözcüklerin, deyişlerin, cümle yapılarının erek dilde, bire-bir tam karşılıklarının aranması da bir başka olumsuz noktalardan biriydi. Bu düşünce ile, çalışmamda, Türkçede ve İngilizcedeki zarf cümlelerinin genel hatlarını vermeye çalıştım. Deneyimlerimden faydalanarak, en çok yapılan yanlışları, karıştırılan noktaları örnekleri ile sergilemeye çalıştım. Son olarak ta, İngilizce öğrenen Türklere yol göstermek amacı ile, konuyla ilgili bir takım ipuçları geliştirdim.Item Atatürkçü düşünce(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Eğitim FakültesiDeğerli öğretim Üyeleri, Sevgili öğrenciler,; Bu konuşmamda, elimden geldiğince kısa bir biçimde, Atatürkçü düşünce üzerinde duracağım. Ancak, konuya girmeden, "Atatürkçü düşünce" deyimiyle ne anladığımızı belirtmek ve bu düşüncenin bir tanımını yapmak gerekecek. Bilindiği gibi, bu konuda pek çok tanımlama girişimleri yapılmıştır ve bunların hemen hepsinde Atatürkçü düşüncenin çağdaş Batı uygarlığı ilkelerinden kaynaklandığı ve Batı uygarlığının bir özümlernesi olduğu ortak görüşüne varılmıştır.Item Brise Marine çevresinde(Uludağ Üniversitesi, 1986) Dara, Ramis; Eğitim FakültesiSimgeci ozanlardan Mallarme'nin Brise Marine adlı ünlü şiiri birkaç kez çevrilmiş dilimize. Ramis Dara, bu çevirilerden dördünü (Kemalettin Kamu, Orhan Veli Kanık, Can Yücel ve Erdoğan Alkan 'ın çevirilerini) ele alıyor ve karşılaştırarak inceliyor. önce başlığın dilimizdeki karşılıkları (ilk üç çeviride "Deniz Meltemi ", sonucunda "İmbat ") üstünde duruyor. Sonra çeviride sözcük seçimini koşullayan hece ölçüsü açısından yaklaşıyor çevirilere. Tümü de ozan olan çevirmenler, şiirin yalnızca ne söylediğine değil, nasıl söyledi ine ve bu "nasıl" a katılan pek çok biçimsel ayrıntıya da özen gösteriyorlar. Kimi zaman güzel söylem uğruna, Fransızca sözcüklerin en doğru karşılıklarından uzakaşıldığı, kimi zaman hece ölçüsünden bile bile ödün verildiği görülebiliyor. Dara, eleştirisini , gözlemlerini, "şiir çevirisi ve şiir çevirisinde sözcük seçimi üzerinde düşünmek " gerektiğini vurgulayarak bitiriyor.Item Building vocabulary in a foreign language(Uludağ Üniversitesi, 1986) Yıldız, Zübeyde; Eğitim FakültesiKelime öğretimi, ikinci bir dili öğrenmede önemli bir yer kapsar. Bu başarılı kelime öğretiminde bazı yöntemler ve kelime hakkında belli açıklamalarda bulunan bir makaledir. Kelime öğretimi, ilgisiz kelimelerin bulunduğu bir listeyi öğrenciye verip ezberletmek değildir. Bu konuda yapılması gereken en önemli nokta, kelimenin gerçek anlamını ve kullanımını elde ettiği bir "durum" ve cümle içinde öğretilmesi gerektiğidir. Kelime öğretimi, dersin doğal akışı içinde olmalı, yapılan ders planında ''kelime çalışması" diye ayrı bir bölüm bulunmamalıdır. İngilizcede anlaşılabilir bir şekilde konuşabilmek için kullanılan kelimelerin doğru seçilmesi, telaffuzunun ve vurgusunun çok iyi yapılması gerektiğinden, kelime öğretiminde yalnız anlam ve kullanım değil bu noktalar da sistemli olarak verilmeli ve devamlı pratik yapılmalıdırItem Camus ve tiyatro(Uludağ Üniversitesi, 1986) Özçelebi, Ali; Eğitim FakültesiZamanla sınırlı bu konuşmada, Camus'nün dört oyununun önemi, güncelliği, ülkemizdeki çevirileri ve sahnelenişleri anımsatıldıktan sonra, oyuncu-insan Camus, Sanatçı-Camus ve düşünür. Camus için tiyatronun ne olduğu, ne olması gerektiği konuları üstünde duruluyor. Tiyatroyla ilişkisi Moliere'inkine benzeyen Camus, yazar ve düşünür olmadan önce oyuncu olarak girmiştir tiyatro evrenine. Onun için tiyatro dünyanın küçültülmüş bir modelidir. Dostluk, arkadaşlık, sevgi, iyimserlik kısaca yaşamın tüm görünümleri bulunabilir, yaşanabilir. Ayrıca tiyatro bir okuldur; yaşamın öğrenildiği bir üniversitedir. Yazar Camus için tiyatro, öteki türlerden çok daha elverişli, çarpıcı, etkileyici, doğal bir anlatım aracıdır. İnsana ulaşılan en kestirme yoldur. Düşünür Camus, roman ve denemelerinde anlattığı düşüncesini, saçmayı ve başkaldırmayı oyunlarında daha somut, gözle görülür biçimde sergileyebilir. Ayrıca, kişileri sahnede yaptıkları ve söyledikleriyle çağdaş insana davranış örnekleri sunarlar. Seçmek seyircinin işidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde Camus'nun oyunlarından, oyun kişilerinden bugün de öğreneceğimiz çok şey var.Item Çocuklarda önyargıları belirleyen etkenler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Eğitim FakültesiBu yazıda, çocukların önyargılarını belirleyen bazı faktörler incelenmiştir. Çocuk, kültürel değerleri ve normları sosyalleşme süreci ile kazanır. Çocuk için ilk sosyalleşme kaynağı ailedir. Aile içindeki statüsü çocuğun kişiliğini büyük ölçüde etkilemektedir. önyargılar, sosyal öğrenme ürünüdür. Önyargı çok çeşitli yollardan öğrenilir. Bazı önyargılar, ailenin ve sosyal grubun kültürel değerlerinin eleştirilmeden kabulü ile ortaya çıkar. Bazı önyargılar da, belirli bir grubun üyesi ile hoş olmayan bir yaşantı geçirilmesiyle oluşur. önyargıların çoğu, ana-babaların, öğretmen/erin, akranların veya kitle iletişim araçlarındaki karakterlerin tutum ve davranışlarının taklit edilmesiyle meydana gelmektedir. Önyargıların azaltılmasında tek çıkar yol, insanlar arasında doğrudan kültürel temas kurulmasıdır.Item Literaturkritik ihre aufgaben und ihr wesen(Uludağ Üniversitesi, 1986) Kudat, Celal; Eğitim FakültesiBu çalışmamda öncelikle 'Edebiyat', 'Eleştiri' ve 'Edebiyat Eleştirisi' kavramlarının değişik kaynaklara göre tanımlarını belirledikten, edebiyat eleştirisinin işlevlerini açıkladıktan sonra, Heinrich Vormweg, G. Ephraim Lessing, Bertolt Brecht, Ham G. Helms ve Reinhard Baumgart gibi yazar ve eleştirmenlerin 'Edebiyat Eleştirisi' ve eleştiri ile ilgili görüşlerine yer vererek, adı geçen kişilerin eleştirinin hangi yönüne ağırlık verdikleri ve hangi yönlerinin yeterince dikkate aldıklarını açıklamak istiyorum. Bir dilde yazılı olarak ifade edilen eserlerin bütününe edebiyat denilirken, bu çalışmamda estetik ve sanatsal değeri olan eserleri konu edinmek istiyorum. 'Eleştiri' (Kritik) kavramı ile bireyin bir nesne yada kişi e karşı olumlu veya olumsuz tavır takınması, ancak tavrını belirlerken de objektif ve bilimsel olması gerekmektedir. 'Edebiyat Eleştirisi' (Literaturkritik) ise bireyin veya eleştirmenin yazınsal bir eser hakkında objektif bakış açısıyla bilimsel ve sanatsal olarak eleştirmesi yada eseri okuyucuya tanıtmasıdır. Böylece edebiyat eleştirisinin iki işlevi vurgu/anmaktadır: a) Yazınsal eserin bilimsel eleştirilmesi, b) o eserin tanıtılması, yani Edebiyat eleştirisinin aracılık işlevi.Item Öğretmen yetiştirme sorunu ve eğitim fakülteleri(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Eğitim FakültesiBu makalede; son yıllarda yoğunluk kazanan, eğitim ve öğretimi kaliteli kılmaya yönelik çabaların bir parçasını teşkil eden; özellikle ülkede yaşanan anarşi döneminde açmaza düşen öğretmen yetiştiren kurumların, 2547 sayılı kanuna bağlı olarak, reorganizasyonu sonucu ortaya çıkan, Eğitim Fakülteleri' nin durumunun bir analizi sunulmaktadır. Fakültelerin bugünkü durumları, imkanlar ve imkansızlıklar açısından ele alınmakla; bu hususta ortaya çıkan problemler açıklanmaktadır. Sonuç kısmında ise, genel nitelikli ue çözülebilir bazı önlemler getirilmektedir.Item Orta öğrenim gençliğinin yükseköğrenime geçişte karşılaştığı sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anar, Suat; Eğitim FakültesiBu makalede; ortaöğretim gençliğinin yükseköğretime geçişte karşılaştığı sorunlardan genellikle tartışmalarda ele alınmayan kişi üzerinde durulacaktır. Bunlardan birincisi; öğrencinin okuduğu ve dinlediğini anlayabilmesi ve bildiğini rahatlıkla açıklayabilmesi için gerekli becerileri ve bunların kazanılma yollarını açıklayan, yükseköğrenim adaylarından beklenen niteliklerdir. İkincisi ise; yönlendirilmesi söz konusu olan ortaöğretim öğrencilerinin tanınması ve toplumda yönlendirileceği alanların belirlenmesi ve bu işlem için gerekli kriterleri ele alarak analiz edilmesini kapsar. Makalede, ayrıca, konu ile ilişkisi açısından lise ve yükseköğretime geçişteki giriş puanları ile yükseköğretimdeki başarı oranları arasındaki ilişkiler incelenmekte, tartışmaların ışığı altında, yükseköğretime geçişte karşılaşılan sorunların çözümüne yol gösterici öneriler getirilmektedir.Item La place d’amédée ou comment s'en débarrasser dans le théâtre de ionesco(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Eğitim FakültesiAmedee ya da Nasıl Kurtulmalı'nın ionesco'nun Tiyatrosundaki yeri. ionesco kendi yapıtı üzerine en çok yazan tiyatro adamlarından biridir. Bir yazarın kendi yapıtını her uzman gerçek nitelikleriyle değerlendirebilme güçlüklerine karşın lonesco 'nun kendi tiyatrosunu çok açık bir biçimde gördüğü söylenebilir. Bu tiyatronun, "uyumsuzluk tiyatrosu" olarak nitelenmesine karşın kendine özgü bir mantığı, Ionesco'nun deyimiyle "çağın gereklerine uyumlu bir mantığı" ve alışılmış dışı bir ruhbilimsel yaklaşımı vardır. Tüm oyunlarının yapısında bu mantığa göre işleyen bir dizge vardır. Ionesco'nun kişileri de geleneksel davranış bütünlüğü ve kimlik kavramları dışındadırlar. Bu kişiler, çoğu kez, oyun içinde yapısal bir değişim yaratmadan, karşılıklı kişilik değiştirebilirler. Anlatım açısından biçim ve içeriğin ayrılmaz bir bütün oluşturduğu bu tiyatro bir temel karşıtlık üzerine kurulmuştur. Somut düzeyde "gömülme" ve "yükselme" olarak beliren bu kavramlar simgesel olarak "yok olma" ve "kurtulma" anlamlarını içerir. Amedee ya da Nasıl Kurtulmalı' nın bu tiyatroda özel bir yeri vardır; bu oyun bir yeni yönelişin ilk örneğidir: İlk kez bu oyunda bir öykü vardır ; ilk kez bu oyun tiyatro geleneğine uygun olarak ''güldürü" diye nitelenmiştir ; ilk 3 perdeli oyundur; lonesco ilk kez bu oyunla değişik bir yaratıcılık uygulamasına girişmiştir: düşlerden yola çıkmak ve bunları ilk önce öykü biçiminde yazmak. Yine ilk kez bu oyunla lanesco'nun kişileri tinsel içerik ve kimlik kazanmaya başlamışlardır. Ayrıca, iki temel izlekten biri olan "yükselme" izleği ilk kez bu oyunda belir.Item Sanat üzerine(Uludağ Üniversitesi, 1986) Ercan, Merih; Eğitim Fakültesi; Resim İş Eğitimi BölümüToplumumuzun sanat olaylarıyla içten ilişkiler içerisine girmesi, toplumsal yaşamın ileri düzeyde gelişmesinde önemli bir göstergedir. Tarihsel gelişiminde değişik biçimlerde algılanan sanat kavramı, günümüzde de çeşitli akımlarla karşımıza çıkmaktadır. Var olan sanat yapıtlarını daha iyi değerlendirebilmek için tüm sanat anlayışları 'Figüratif sanat akımları ve Soyut sanat akımları adı altında toplayabiliriz. Natüralist eğilimli figüratif sanat akımlarının· temelinde doğa ile mutlu bir ilişki söz konusudur. Buna karşılık çağımıza damgasını vuran anti-natüralist sanat akımlarının temelinde ise insanın iç-dünyasından kaynaklanan tasarımları görmekteyiz. İlkel toplumlar doğaya güven duymadıkları ve korktuklarından dolayı daha güvenilir, kalıcı soyut sanat biçimleri üretmişlerdir. Klasizm sanatları ise doğa ile mutlu bir ilgiden kaynaklanan natüralist eğilimlidir. Bugün felsefe ve psikoloji bilimlerinin gelişimine paralel olarak· insanın kendi iç-dünyasından kaynaklanan ve tüm natüralist, anti-natüralist eğilimli sanatların ortak ereği ifade (expression) kavramıdır.Item Sanat yeteneklerinin ölçülmesi(Uludağ Üniversitesi, 1986) Nunnaly, Jum C.; Özalp, Deniz; Eğitim FakültesiSanatın doğası ve sanat yeteneği; sanat yeteneğinin ölçümündeki geri kalış, son yüzyıldır psikologları yakından ilgilendiren bir konu olmuştur. Fakat bu sürekli ilgiye karşılık, sanat yeteneğinin ölçümü diğer yetenek iş görülerinin ölçümüne oranla oldukça yetersiz kalmıştır. Bu çelişkili durumun nedeni, toplumsal yaşamda "mesleki ilgi ve yetenek testleri" için gittikçe artan boyutlarda gereksinim olması ve dolayısıyla artistik kabiliyetlerin ölçümünün ikinci planda kalmasıdır.Item Sosyal öğrenme kuramı açısından olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Aşkın, Muhittin; Eğitim FakültesiBu yazıda, olumlu ve olumsuz sosyal davranışlar, sosyal öğrenme kuramı açısından ele alınmıştır. Son on yıldan beri, olumlu sosyal davranışlar (olturistik) davranışlar, sosyal psikolojinin temel inceleme alanlarından biri olmuştur. Sosyal psikologlar olumlu sosyal davranışı, saldırganlığın zıddı bir davranış olarak düşünmüşlerdir. Bu davranış, yardım etme davranışı, paylaşma, hediye verme ve bağışta bulunma gibi değişik eylemleri kapsamaktadır. Sosyal öğrenme kuramcıları, insanın, doğuştan saldırgan ve diğergam olmadığını ve bu tür davranışların sosyalleşmenin bir sonucu olduğunu öne sürer. Sosyal öğrenme kuramları pekiştirmeyi sosyal davranışın temel bir belirleyicisi olarak ele alır. Pekiştirme, sosyal davranışın şekillenmesinde önemli bir vasıtadır ve bir çok sosyal tepkiler sadece diğer insanların davranışlarını izlemekle öğrenilmektedir.Item Türk resminde yeni yönelmeler(Uludağ Üniversitesi, 1986) Yamaner, Hüseyin Avni; Eğitim FakültesiTürkiye'de XVIII. yüzyıl başlarında iki yeni malzeme görülür: "Yağlıboya ue tual" Bu yeni teknik, istanbul'a uğrayan veya bu kente yerleşen Avrupalı ressamlar tarafından Türkiye'ye getirildi. Kesin olarak söylemek gerekirse o zamana kadar bi· ünmeyen yeni bir resim anlayışı Türkiye'ye giriyordu. Denilebilir ki bu ressamlar Türkiye'deki batı resminin ilk öğretmenini yapmış olacaklardı. 1703-1740 dönemi, hazırlık dönemi gibi dikkate alınabilir. 1740'dan 1840'a kadar uzanan dönem doğu anlayışından bah anlayışına geçiş dönemidir. 1840'dan başlamak üzere batı anlayışı konumundaki Türk resmi bundan böyle okullarda öğretilir. 1914 yılı çağdaş Türk resminin başlangıcı olarak düşünülebilir. Bu tarihten başlamak üzere sanatsal eğilimlerin temsilcisi olan grupların ortaya çıkışı görülür. 1929, 1933, 1941 ... yılları Türk resmi için çok önemlidir. Türk resmi, her biri "Konstrüktivizm" "D" grubu ve "Yeniler" olarak ortaya çıkan grupları gördü. Bugün yine Türkiye'de iki yeni sanat anlayışı görülüyor. Bunlar nesnel gerçekçilik (le realism objectif ·l'hyperréalisme) ve kavramsal sanat (l'art conceptuel) dir.Item Türkiye kadın hakları ve Atatürk(Uludağ Üniversitesi, 1986) Özer, Ulviye; Eğitim FakültesiHer toplumda, bireylere verilen değer, ona duyulan saygı ve bakış açısı, hiç şüphesiz o toplumun sosyo-kültürel yapısı ile ve bu yapıyı oluşturan tarihi, dini ve sanatsal geçmişi ile son derece bağımlıdır. Meşhur İngiliz yazarı Stuart Mill der ki ''Bir medeniyetin seviyesini ölçmek isterseniz derhal kadının hayat şartlarına bakınız."Item Yabancı dil öğretiminde yöntemler ve sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1986) Anamur, Hasan; Eğitim FakültesiBu yazıda "geleneksel" ve "çağdaş" dil öğretim yöntemleri karşılaştırılmakta ve konu çeşitli yönlerden incelenerek öneriler getirilmektedir. Sözcük öğretimi ve dilbilgisi kurallarının ezberletilmesi aşamasından sonra bu sözcüklerin öğrenilen kurallara göre kullanımını öngören geleneksel yöntem yabancı dili sanki bir "ölü dil" sözkonusuymuş gibi ele almakta ve bu yöntemin uygulandığı öğretim kurumlarında başarılı sonuçlar elde edilememektedir. Türkiye'ye genelleştirebilecetimiz bu durumun en çarpıcı kanıtı, bu yöntemle altı yıl yabancı dil öğretimi görmüş öğrencilerin Üniversite 'de yeniden yabancı dil eğitimden geçirilmeleri zorunluluğudur. Buna karşılık, canlı iletisim olayı üzerine kurulu iletişimsel yöntemlerle yabancı dil öğretimi yapan orta ya da yükseköğretim kurumlarında, bir yada iki yıllık hazırlık sınıfından sonra, tüm eğitim izlencesi yabancı dilde yapılabilmekte ve öğrenci anadilinde düşünüp yabancı dil konuşma eğiliminden kurtulduğu için sözlü iletişim de bu öğrenciler için sorun olmaktan çıkmaktadır. Yazıda ayrıca yabancı dil öğretmenlerinin iki yöntemdeki durumları ve iki yöntemin parasal yükleri üzerinde de durulmaktadır.