2014 Cilt 15 Sayı 26
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14063
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Item 1860’lı yıllarda Hüdavendigar Vilayetindeki İtalyan varlığı(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Karakoç, Fulya Düvenci; Fen Edebiyat FakültesiÇalışmanın ilk adımında Osmanlı iç siyasi durumuna, Osmanlı modernleşmesine ve bunun taşraya yansımalarına kısaca bakılacak, ardından Osmanlı Devleti’nin dış ilişkileri, bu bağlamda İtalya’nın durumu ortaya koyulacaktır. Hüdavendigar Vilayeti ve Bursa hakkında döneme ilişkin bilgiler sunulduktan sonra kullanılan belge grubu tanıtılarak bu belgelerin ışığında Osmanlı Bursası’nda İtalyan varlığına ilişkin örnekler sunularak değerlendirmeler yapılacaktır.Item Arşiv belgelerine göre 19. Yüzyılda Giresun Şehri ve Kalesindeki imar faaliyetleri(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Yavaş, Doğan; Fen Edebiyat Fakültesi19. yüzyılda Giresun, Trabzon vilayetine bağlı bir kazadır. Giresun kazasının stratejik konumundan dolayı savunmasına çok fazla önem verildiğini anlıyoruz. Kalenin ve etrafındaki adalarda bulunan kale, palanga, hisarpeçe gibi savunma yapılarının devamlı bir şekilde bakım ve onarımlarının yapılması, her türlü techizat ve ihtiyaç malzemelerinin tedarik edilmesi yanında müstahfızlarının maaşlarının titizlikle ödenmesi de bu fikri desteklemektedir. Bu yazımızda Giresun Kalesi, kale içindeki cami, Giresun iskelesi ve rıhtımının inşası, Giresun Hükümet Konağı'nın ve Gümrük binasının yeniden inşası, Kokora Mahallesi'ndeki derenin üzerine bir köprü yapımı, hapishanenin tamiri ve Giresun limanında şalope yapımı gibi konular yer almaktadır. Bunlardan başka yine bu şehirde bulunan bir çok cami, türbe, medrese ve zaviyenin de onarımları hakkında, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan vesikalardan faydalanarak bir bilgi derlemesi yapılacaktır.Item Belarus’un coğrafi konumu ve fiziki coğrafya özellikler(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Çalışkan, Vedat; Galay, Elena; Arslan, Mehmet; Atasoy, Emin; Eğitim FakültesiAvrupa Birliği’nin doğu sınırlarında bulunan Belarus, Türkiye’ye coğrafi mesafe bakımından uzak bir ülke değildir. Ancak ekonomik, ticari, kültürel karşılıklı ilişkilerin henüz belirli bir olgunluğa erişmemiş olması nedeniyle ülkemizde bilinirliği yüksek olmayan bir Slav ülkesidir. Türkiye’deki ulusal literatürde de Belarus ile ilgili araştırmalar yok denecek kadar azdır. Kuşkusuz bu değerlendirme eski Sovyet mekânından doğan birçok ülke ve çeşitli statülerdeki idari yönetimler için yapılabilir. Bu nedenle ülkemizde coğrafya biliminin yapacağı en önemli katkı alanlarından birisi de ülke tanıtımları oluşturmaktadır. Üstelik hızla değişen dünya koşullarına koşut olarak ülkelerin beşeri coğrafya özellikleri de oldukça dinamik ve değişkendir. Bu bakımdan Türkiye’de coğrafyacıların belirli aralıklarla yenileyecekleri ülke tanıtım çalışmalarına büyük ihtiyaç vardır. Küresel dünyanın sürekli değişen, fırsat ve olanaklarını izleyebilmek; uluslararası ekonomik, ticari, kültürel, politik ilişkilerde yeni beliren olanakları değerlendirebilmek için güncel veriler ve değerlendirmeler içeren ülke tanıtımları giderek önem kazanmaktadır. Çalışmanın başlıca amacı, Belarus’un coğrafi konum özelliklerini ve bunun jeopolitik-jeoekonomik yansımalarını irdeleyerek Belarus’un öne çıkan temel coğrafi özelliklerini tanıtmaktır. Çalışmada Belarus’un temel doğal ortam özelliklerinin yanı sıra, bu ülkeyi farklılaştıran karakteristik özellikler tartışılmıştır.Item Bursa Hamidiye Medrese-i Muallimîni(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Öcalan, Hasan Basri; Fen Edebiyat FakültesiTürk eğitim tarihinde öğretmen yetiştirmekle ilgili ilk önemli teşebbüsler 1869 tarihli Maârif-i Umumiye Nizamnâmesi ile başlatılmıştır. Ancak öğretmen yetiştirmekle ilgili maddelerin bu nizamnâmeye dahil edilmesi, 22 Şubat 1867 tarihinde Fransız Hükümeti’nin Osmanlı Devleti’ne verdiği notadan kaynaklanmaktadır. 1869 Maârif-i Umumiye Nizamnâmesi’nde öğretmen okulu “Mekâtib-i Âliye” yani Yüksek Okul olarak sınıflandırılmıştır. Nizamnâme’nin 57 ila 67 arasındaki maddelerde Dârülmuallimîn ile ilgili, 68 ile 78 arasındaki maddelerde de ise Dârülmuallimât ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. II. Meşrutiyet öncesinde ise, öğretmen yetiştirmek için Mederese-i Muallimîn adlı kurumların açılıp yaygınlaştırılması söz konusu olmuştur. Bu okulların kurulmasındaki amaç köy ibtidâîlerine öğretmen yetiştirmektir. Zira daha önce öğretmen yetiştirmek için kurulan okullara yeterince ilgi olmadığından böyle bir alternatif okul kurulması gündeme getirilmiştir. Bu konudaki tek Mederese-i Muallimîn, 1906 yılında açılan ve bir müddet öğretime devam eden Bursa’daki Hamidiye Mederese-i Muallimîni’dir. Söz konusu medrese ibtidâî (ilkokul) okullara öğretmen yetiştirmek amacıyla yatılı olarak açılan bir yüksekokuldur. Medrese-i Muallimîn, Bursa’da 1906 tarihinde, Karaağaç mahallesinde elli öğrenci kapasite ile eğitim-öğretime başlamıştır. Okulun öğrenim süresi üç yıl olup, yanında mezun olacak öğrencilerin uygulama yapabilmeleri için bir de ibtidâî kısmı mevcuttur. Okulun kuruluş amacı olarak, “çocukları eğitecek muallimlerin en iyi şekilde eğitilmeleri” hedef olarak belirlenmiştir. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için de okulun yatılı olması ön görülmüştür. Üçüncü senede öğrenciler, nöbetleşe olarak Medrese-i Muallimîn’in yanındaki ilkokulda muallimlik yaparak tecrübe kazanacaklardır. Türkiye’de modern eğitime geçiş sürecinde öğretmen yetiştirme kurumlarından birisi olan Medrese-i Muallimîn’in kuruluşu, öğretim müfredatı ve diğer yönleriyle araştırılması, Türk eğitim tarihi açısından oldukça önemlidir.Item Bursa sur kapıları ve Taht-ı Kale Kapısı rekonstrüksiyonu(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Yılmaz, İbrahimİlk çağlardan beri insanlar güvenliklerini sağlamak amacıyla yerleşim alanlarının etrafını sur duvarları ile çevirmiştir. Ayrıca, yerleşim alanlarından giriş ve çıkışları sağlamak üzere de sur duvar yüzeylerinde kapılar açmışlardır. Bu kapılar, topografyanın izin verdiği ölçülerde kulelerle veya sur duvarları ile korunmuştur. Savunma ihtiyacının ortadan kalkmasıyla birlikte, savunma yapılarında özellikle sur kapıları yıkılarak yok olmuştur. Benzer biçimde, Bursa sur kapıları da yol genişletme çalışmaları nedeniyle yıkılmış, ancak son zamanlarda yapılan çalışmalarla bazı şehir kapıları ihya edilerek ayağa kaldırılmıştır. Bu çalışmada, Bursa Surlarına ait kapıların özellikleri ve korunma yöntemleri araştırılmış ayrıca, iki sur arasına giren Taht-ı Kale Kapısı’nın rekonstrüksiyon yöntemiyle ayağa kaldırma çalışmaları anlatılmıştır.Item Divan şiirini hukukî bakış açısı ile değerlendirmek: Suç ve ceza(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Ercan, Özlem; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüHem Batı hem de Doğu toplumlarında adalet, yüzyıllardır gerçekleştirilmesi istenen bir ülkü konumundadır. Hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi, haklı ile haksızı ayırt etme çabası anlamına gelen adalet ancak hukuk kuralları ile bir bütün olarak algılanırsa mümkündür. Bunun için de yaşanılan toplumun özüne uygun bir hukuk düzenine ihtiyaç vardır. Ancak her toplumda hem dinî kurallar hem de günlük hayatın ihtiyaçları çerçevesinde oluşan kanunlar, toplumsal düzeni sağlamakla yükümlü oldukları ve insanların nasıl davranmaları gerektiğine işaret ettikleri hâlde suçun ortaya çıkmasını engelleyememiştir. “Kanunlarda açıkça yasaklanan ve karşılığında bir ceza öngörülen her türlü eylem olarak” (Dolu 2011, 32) tanımlanan suç, doğal olarak ceza kavramını doğurmaktadır. Cesare Beccaria’ya göre “Suçu önlemek, cezalandırmaktan daha kolay...” olmasına rağmen “Suç ve ceza insanlık tarihi kadar eskidir. Âdem ve Havva yasak meyveyi yiyerek ilk suçu işlemişler ve bu suçları nedeniyle cezalandırılmışlardır. Suç ve ceza olgusu, zaman içerisinde insanlık tarihindeki yerini almış; bazı dönemlerde cezalandırma yöntemleri işkence ve azap çektirme adı altında bir meslek, hatta sayısı hiç de az olmayan bazı sadist yöneticilerin de desteği ile sanat olarak algılanabilmiştir.” (Kanat 2000, 7) Divan Edebiyatında suç ve ceza anlayışını daha iyi anlayabilmek için ilkin Osmanlı ceza hukuku ile İslam’da ve Osmanlı’da suçların neler olduğu ve söz konusu suçlara hangi cezaların uygun görüldüğü hakkında bilgi verilecektir. Makalenin diğer bölümlerini ise Divan şairinin suç ve ceza kavramlarından neyi anladığı ve genellikle âşığa, rakibe ya da birtakım unsurlara uygun görülen cezaların ne olduğu oluşturacaktır.Item II. Abdülhamid döneminde eğitim sisteminde modernleşme çabaları: Kızların eğitimi ve Bursa İnas Rüşdiye Mektebi(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Eğri, Sadettin; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüII. Mahmud devrinde sıbyan okullarının yetersizliği konusunda tartışmaların artması üzerine ortaokul özelliğinde olması düşünülen “rüşdiye” mektepleri açılmaya başlandı. Çocukların ergenlik çağına kadar bu okullarda okutulması düşünüldüğünden bu mekteplere önce “sınıf-ı sânî” adı verilmek istenmiş, sonrasında ise “rüşdiye” adı bizzat padişah tarafından verilmiştir. İlk rüşdiye mektebi 1838 tarihinde açılmıştır. 1867’ye kadar rüşdiye mekteplerinde sadece Müslüman öğrenciler okurken, bu tarihten sonra Türkçe sınavını başarıyla geçen Osmanlı tebasından her öğrenci mektebe kabul edilmeye başlanmıştır. 1869 tarihinden itibaren yayımlanan Nizamnâme ile “Mekâtib-i Rüşdiye”ler hakkında temel kararlar alınmıştır. 1876’dan evvel Osmanlı’da 423 rüşdiye, 20.000’e yakın talebe mevcuttur. Bursa Rüşdiye Mektebi inşaatı bittikten sonra gerekli sayıda öğretmen atamasının yapılması ile 1860 yılında açılmıştır. 1875 tarihinde Hudâvendigâr Vilâyeti’nde 25 rüşdiye mektebi, 1081 öğrenci bulunmaktadır. II. Abdülhamid döneminde rüşdiye mektepleri ile ilgili düzenlemeler yapılmaya devam edilmiştir. 1879 yılında maârif merkez teşkilatı yeniden düzenlenmiş ve Maârif Nezâreti bünyesinde bir “Mekâtib-i Rüşdiye Dâiresi” kurulmuştur. Bu gelişmelere paralel olarak II. Abdülhamid döneminde Bursa’da erkek rüşdiyelerinin dışında bir kız rüşdiyesi açılmıştır. Önceleri bir evi kiralanarak eğitim veren bu okul, daha sonraları bugünkü Bursa Mahkeme Hamamı civarında inşa edilen binada hizmet vermeye başlamıştır. 1911’de Mal Hatun İnas Mektebi adıyla anılan okul, sonraki yıllarda değişik adlarla tanımlanmış ve bugünkü Kız Lisesi’nin nüvesini oluşturmuştur. 1899’da Bursa İnas Rüşdiyesi’nde 3 muallime, 20 kız öğrenci, 1 müstahdem vardı. 1893’den 1894’e devreden öğrenci sayısı 112, yeni kayıt 13, mektebi terk eden öğrenci sayısı 36, şehadetnâme alan öğrenci sayısı 8, öğretmen sayısı 5’tir.Item İngiliz belgelerine göre Mudanya Mütarekesine uzanan süreç(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Pınar, Murat; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Tarih Ana Bilim DalıMudanya Mütarekesi, tarihsel anlamda sadece heyetler arasındaki görüşmeler ve sonunda imzalanan metin ile açıklanamaz. Büyük Zafer’den sonra ateşkes imzalanmasına ve bu arada Yunanlıların daha fazla zarar görmemesine yönelik İngiliz diplomatik çabalar ile diğer siyasi trafik de önemlidir. Bu araştırmamızda yayımlanmış İngiliz gizli belgeleri ışığında Mudanya Mütarekesine giden süreç ele alınmaktadır.Item Püsküllü bela: Diyarbakırlı Osman Nûrî Paşa Divan’ında fes(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) Durmaz, Gülay; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüDiyarbakırlı Osman Nûrî Paşa, 19. yüzyılda yaşamış bir devlet adamı ve şairdir. 19.yüzyıl büyük değişimlerin yaşandığı bir yüzyıldır. Bu değişimler hemen her alanda kendini göstermiştir. Ancak yapılan yenilikler, eskiye olan bağlılıklar bu dönemin sancılı bir dönem olmasına neden olmuştur. İmparatorluğun son dönemi olması nedeniyle gücünü yitirmesi ile Avrupa’yı model olarak alması bu oluşumlarda etkilidir. Osman Nûrî Paşa da içinde bulunduğu dönemde gerek şiir alanında gerekse toplumsal kültürel alanda yaşanan değişimleri Divan’ında işlemiştir. Fes de bu konulardan biridir. Geleneksel bir yapıya sahip olan toplumun kılık kıyafetteki değişimin simgesi olan fesin kullanımına dair beyitler bu makalenin konusu olacaktır.Item Zeuksippus tipi seramiklerin Anadolu’daki dağılımları(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-01) İnanan, Filiz; Fen Edebiyat Fakültesi; SanatTarihi BölümüDoğu Roma (Bizans) seramik tipolojisinde çok önemli bir yere sahip olan Zeuksippus seramikleri(ZW), Anadolu ve dışında, döneminin en çok dağılım gösteren seramik gruplarındandır. İlk üretim yerleri hala tartışılan bu seramiklerin, bazı yerleşimlerde yerel üretimlerinin yapıldığı belirlenmiş ve homojen bir grup oluşturmadıkları anlaşılmıştır. Zeuksippus tipi seramiklerinin dağılım haritalarını oluşturmak ve sürekli güncellemek, hem yeni üretim merkezlerinin hem de özellikle 12.ve 13.yylardaki ticaret rotalarının belirlenmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, mevcut verilere dayalı dağılımların durum değerlendirmesi ile Ege ve Akdeniz havzası boyunca ZWlerin dağılımı sunulmuştur.