1989-1990 Cilt 8-9 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/17230
Browse
Browsing by Department "Veteriner Fakültesi"
Now showing 1 - 20 of 29
- Results Per Page
- Sort Options
Item Antibiyorezistans oluşumu ve sağlık yönünden getirdiği sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Sağmanlıgil, Hülya; Veteriner FakültesiKemoterapötik ilaçlara maruz kalan bakteri populasyonları arasında karşılaşılan rezistans olgusu, insan ve veteriner hekimliğinde en fazla dikkat edilmesi gereken sorunlardan birisidir.Item Atlarda sancı semptomu ile seyreden hastalıklar üzerinde biyokimyasal çalışmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ünsüren, Hikmet; Mert, Nihat; Antaplı, Mübeccel; Veteriner FakültesiBu çalışmada atlarda sancı ile seyreden hastalıklarda, kanda meydana gelen biyokimyasal değişimler incelenmiştir. 13 hasta ve 8 sağlam at araştırma materyali olarak kullanılmıştır. Sancılı atlarda ortalama kan glukoz düzeyi % 131,21. mg, Na 93,61 mEqll, K 4,16 mEqll, Ca % 11,41 mg iken sağlamlarda bu degerler sırasıyla % 72 mg, 126,05 mEqll, 3,26 mEqll ve % 10,52 mg idi. İstatistiksel incelemede glikoz p ≤ 0,001, Na p ≤ 0,005 ve K' da p ≤ 0,01 düzeyinde önem göstermiştir. Sancı semptomu ile ölen iki atta % 200 mg'ın üzerinde glukoz düzeyi saptanmış olup glukoz miktarı hastalığın prognozunun tahmininde kullanılabilecek bir kriter olarak düşünülebilir.Item Besi sığırlarında canlı ağırlık artışını etkileyen parametrelerin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mert, Nihat; Erdinç, Hüseyin; Oğan, Canan; Veteriner FakültesiBesi sığırlarında canlı ağırlık artışını ve yemden yararlanma oranını araştırmak için yapılan bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Pilot Besi Ünitesinde beslenen 12 adet 6-10 aylık Holştayn, erkek, melezi sığır kullanıldı. Dengeli bir rasyonla 8 ay süre ile beslenen sığırların besi başı ve besi sonu kan glukoz, total protein, vitamin C ve fosfor düzeyleri saptandı. Besi başı ve besi sonu canlı ağırlıkları kaydedildi. Besi hayvanı seçiminde yararlanılabilecek parametreler için yapılan çalışmada, kan glukoz düzeyinin kullanılabileceği ve bu yolla yapılan bir değerlendirmede, kan glukozu % 61 mg üzerinde olan sığırların, bu değerin altında olanlara göre 19,890 kg fazla kilo kazandığı tesbit edildi.Item Besi sığırlarında rastlanılan A hipovitaminozis üzerinde biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Yavuz, Melih; Mert, Nihat; Erdinç, Hüseyin; Veteriner FakültesiU.Ü. Veteriner Fakültesi Pilot Besi Ünitesinde bezelye silajı ile beslenen ve zamanla amourosis gözlenen 10 adet Montofon ırkı erkek daha araştırma materyali olarak kullanıldı. Yapılan biyokimyasal analizlerle serumda β-Karoten, vitamin A, total lipid ve total protein düzeyleri saptandı. Vitamin A düzeyi normalin biraz altında görülürken β-Karoten düzeyi oldukça düşük olarak ölçüldü. β-Karotenin bu düşüklüğüne temel neden olarak nitritin rumen sıvısındaki karotin retensiyonunu azaltması gösterilebilir.Item Boğalarda bazı spermatolojik özellikler ile iklim faktörleri arasındaki ilişkiler üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) İşler, Mustafa; Gökçen, Hazım; Soylu, M.Kemal; Veteriner FakültesiBornova Sun'i Tohumlama Laboratuvarında mevcut 9 Holştayn ve 3 Esmer Irk boğada ejakülat hacmi, spermatozoon yoğunluğu ve spermatozoon motilitesi gibi kimi spermatolojik özelliklerle; Nem, basınç ve ısı gibi kimi yöresel iklim faktörleri arasındaki ilişkiler araştırıldı. Boğalardan gün aşırı olarak sun'i vajen ile alınan spermada anılan spermatolojik özellikler rutin yöntemlerle incelendi ve iklim faktörleri bölge Meteoroloji İstasyonu verilerinden elde edildi. Sonuçta spermatolojik özelliklerle iklim faktörleri arasında ilişkinin bulunduğu saptandı.Item Bursa bölgesinde piyasada satılan ve sucuk imalathanelerinde kullanılan baharatların mikrobiyolojik kaliteleri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Berker, Aşkın; Veteriner Fakültesi; Besin Hijyeni ve Teknolojisi Ana Bilim DalıBu çalışmada Bursa bölgesinde açık, naylon torbalar içerisinde veya vakumla ambalajlanmış halde olmak üzere üç aynı şekilde satılan ve üç aynı sucuk imalathanesinde kullanılan karabiber, kırmızıbiber ve kimyonlardan alınan üçer adet örnek mikrobiyolojik yönden incelendi. Aerob genel canlı, koliform grubu bakteriler, E. coli, stafilakok, aerob ve anaerob mezofilik sporlu bakteriler, maya ve küf yönünden incelenen örnekler arasında hem ambalaj ve hem de baharat cinsi bakımından önemli farklar bulmamıştır. Genel olarak örneklerde aerob genel canlı sayısı baharat ve ambalaj çeşidine bağlı olarak 2.8x10⁵ - 1.1.x10⁸ arasında bulunmuştur. İncelenen diğer mikroorganizmalar da dikkate alındığında Bursa bölgesinde hem piyasada satılan ve hem de sucuk imalathanelerinde kullanılan baharatIarın mikrobiyolojik kalitelerinin iyi olmadığı, hem halk sağlığı ve hem de üretilen sucukların dayanıklılığı açısından önemli bir risk oluşturduğu söylenebilir.Item Bursa yöresinde Avian encephalomyelitis salgını(Uludağ Üniversitesi, 1990) Sönmez, Gürsel; Çarlı, K.Tayfun; Ertürk, Erdoğan; Veteriner Fakültesi; Mikrobiyoloji Ana Bilim DalıBursa bölgesinde bulunan bir tavuk çiftliğinin 2 kümesinde titremeler, inkoordinasyon, tortikollis ve felçlerle seyreden bir hastalık ortaya çıkmıştır. Yapılan otopsilerde merkezi sinir sisteminde, özellikle hemisferlerin korteksinde 1-3 mm çapında, simetrik veya asimetrik, boz beyaz lekeler görüldü. İç organlarda bariz bir bozukluğa rastlanmadı. Histopatolojik yoklamada, beyinde perivasküler lenfosit infiltrasyonları, gliozis, kromatolizis ve nöron nekrozu ilk göze çarpan değişikliklerdi. İç organların, özellikle pankreas'ın histopatolojisinde, regioner lenf foliküllerinde hastalığa özgü olarak kabul edilen hiperplaziler saptandı. Ayrımsal tanı için gerekli bakteriyolojik, mikolojik ve serolojik testlerden olumsuz sonuçlar alındı. Hazırlanan inokulumun günlük duyarlı civcivlere inokülasyonu sonucu, bu civcivlerde ilk salgın hastalık lezyonlarının meydana geldiği görüldü. Bu bulgular ve sağıtım için antibiyoterapi ve E vitamini uygulamasından sonuç alınamaması; epideminin Avian encephalomyelitis için tipik olan bir aylık piliçlerde ani çıkış ve 2-3 haftada % 10 ölüm ile kendiliğinden sönmesi hastalığın tanımı için yeterli görüldü.Item Cerrahi hastasında sıvı sağıtımı(Uludağ Üniversitesi, 1990) Pekbilir, Ayşe; Veteriner FakültesiBu yazıda, anestezi ve operasyon uygulanacak hastalarda sıvı sağıtımı anlatılmıştır. Vücut sıvıları, osmolarite, sıvı ve elektrolit dengesini etkileyen hormonlar, dehidrasyon, asit-baz düzensizliği, cerrahi hastasında sıvı sağıtımının amacı, preoperatif ve postoperatif dönemlerde sıvı sağıtımı uygulamaları incelenmiştir.Item Çift taraflı testis hipoplazisi şekillenen bir boğanın spermasında rastlanılan anormal kuyruk stump defekti olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ünal, E. Fatih; Veteriner FakültesiKlinik muayenede kısmi çift taraflı testis hipoplazisi teşhis edilen bir boğanın spemasında patolojik Stump defekti tesbit edildi.Item Değişik ülkelerde mastitis kontrol programları(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ünal, E. Fatih; Veteriner FakültesiMastitis kontrol programlarının temel amacı, süt üreticisinin mastitis nedeniyle ekonomik kaybının önlenmesidir. Mastitis sonucu sütün nitelik ve niceliği değişerek üretim maliyetlerini arttırmakta, özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük süt kayıplarına yol açmaktadır. Hemen hemen tüm mastitterin sebebi mikrobiyal enfeksiyonlar olup, mastitis kontrol programlarının pratikteki amaçları bu enfeksiyonları azaltmaktadır. Mastitis, inekler arasındaki çok karışık genetik ilişkiler, çok sayıdaki patojen mikroorganizmalar ve çok farklı epidemiyolojik faktörler sonucu oluşur¹. Enfeksiyonların % 80 den fazlasının, Staphylococcus aureus, Streptococcus agalactia, Streptococcus dysgalactia ve Streptococcus uberis gibi majör patojenler tarafından meydana getirildiği bilinmektedir. Ancak coliformlar, pseudomonas ve diğer patojen tiplerde önemli sürü problemleri oluşturabildiğinden, mastitis kontrolünde ortak bakış açısı, hastalığın tek bir ineğin sağıtımından ziyade, sürü bazında enfeksiyonlara' engel olunabilmesidir. İlave olarak belirtilmesi gerekir ki, Corynebacteria bovis ve microcoklarda küçük yangılar oluşturmaları nedeniyle önemsenmemelerine karşın, tüm mastitis enfeksiyonlarının dörtte birinden fazlasını teşkil etmektedirler.Farklı şiddetteki mastitisler oluşurken, vakalar bireysel olarak klinik veya subklinik olarak kolaylıkla ayrılabilmektedir. Ancak sürüde oluşan bir klinik mastitis vakasına karşın 15 ile 40 subklinik vaka oluşmakta ve subklinik enfeksiyonların büyük çoğunluğu klinik vaka şekline dönüşebilmektedir². Mastitis kontrolu için en uygun metodlar, eradikasyon, immunizasyon, tedavi, dirençli inekler yetiştirme ve belkide en önemlisi gelişen teknolojik imkanları yetiştirmeye uygulamak olmalıdır³.Item Deneysel olarak enfekte edilen sığır memelerine, parenteral antibiyotik uygulamaları sonucu kan serumu ve sütteki antibiyotik konsantrasyonları üzerinde çalışmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ünal, E. Fatih; Veteriner FakültesiBu çalışmada, sığır mastitisine karşı intramusküler olarak antibiyotik uygulanmasından sonra kan serumu ve sütte antibiyotik konsantrasyonlarının seviyesinin saptanması amaçlanmıştır. Sağlıklı memelere sahip beş normal inek meme başı duvarlarından deneysel olarak Streptoeoccus uberis verilerek enfekte edilmişlerdir. İki inek 20 mg/kg.i/m. olarak ampicilline trihydrat verilerek sağıtılnıış, üç ineğe ise 10.000 l.U./kg. Benzylpenicillin potassium ile 20.000 I:U./kg. Benzylpenicilline procain kombine olarak intramuskuler yol ile uygulanmıştır. Deneysel enfeksiyonu takiben değişik saatlerde vena jugularisten kan örnekleri ve enfekte edilen meme ile normal meme bölümlerinden süt örnekleri alınmıştır. Antibiyotik konsantrasyonları, mikrobiyolojik agar uygun dağılım metoduna göre analiz edilmiştir. Sonuç olarak verilen miktarlardaki antibiyotiklerin sığır mastitis ajanı (Streptococcus uberis) na karşı kuvvetli öldürücü etkiye sahip olduğu saptanmıştır.Item Deneysel olarak pankreatitis oluşturulan köpeklerde serum amilaz ve lipaz düzeylerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 1990) Aytuğ, Nilüfer; Pekbilir, Ayşe; Veteriner FakültesiKarbontetraklorür (CCI4) verilerek deneysel olarak pankreatitis oluşturulan 5 köpekte serum amilaz ve lipaz düzeyleri belirlendi. Operasyondan sonraki 48 saat içersinde maksimum konsantrasyona ulaşan serum amilaz ve lipaz düzeyleri, lezyon oluşturulduktan sonraki 6-7. günlerde hemen hemen normal düzeylerine düştüler. Hiçbir köpekte klinik pankreatitis belirtisi gözlenmedi. Pankreasları histopatolojik olarak incelenen iki köpekte pankreatik nekroz olduğu saptandı. Sonuç olarak, bu çalışmada hastalığın başlangıcından sonraki ilk beş gün içersinde, serum amilaz ve lipaz düzeylerinin belirlenmesinin akut pankreatitisin tanısında yararlı olabileceği gözlendi.Item Farklı irtifalarda yetiştirilen yerli koyunlarda hemoglobin tipleri, potasyum tipleri ve hematokrit değerler üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Yaman, Kemalettin; Mert, Nihat; Cengiz, Fahrünisa; Tanrıverdi, Meltem; Veteriner FakültesiBu araştırma farklı irtifalarda yetiştirilen İvesi, Kıvırcık ve Morkaraman koyunlarda hemoglobin (Hb) tipleri, alyuvar potasyum (K) tipleri ve hematokrit değerleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada 89 İvesi, 76 Kıvırcık ve 79 Morkaraman koyunu araştırma materyali olarak kullanılmıştır. Nişasta jeli elektroforez yöntemiyle sözü edilen koyun ırklarında sırasıyla A (1,1,-), AB (13,10,3), B (75,65,76) Hb tipleri elde edilmiştir. Alyuvar potasyum değerleri 60 mEq/l'nin üzerinde olan hayvanlar yüksek potasyum (HK) tipli olarak değerlendirilmiş, düşük (LK) ve yüksek (HK) potasyum tipli koyun sayıları sırasıyla 65-24, 25-51, 37-42 olarak belirlenmiştir. Mikrohematokrit yöntem kullanılarak koyunlarda sırasıyla ortalama % 28.8, 26.7 ve 24.0 hematokrit değerler elde edilmiştir.Item Farklı kaba yemlerle beslenen besi sığırlarının rumen sıvısı ve kan metabolitleri üzerinde biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Yavuz, Melih; Mert, Nihat; Erdinç, Hüseyin; Günşen, Uğur; Uzatıcı, Ahmet; Veteriner FakültesiFarklı kimyasal özelliklere sahip kaba yemlerle beslenen besi sığırlarında rumen sıvısı ve kanda meydana gelen biyokimyasal değişimlerin incelendiği bu araştırmada, U.Ü. Veteriner Fakültesi Pilot Besi Ünitesinde bulunan esmer ırk erkek danalar materyal olarak kullanılmıştır. Hayvanlara kaba yem olarak birinci dönemde sadece saman, ikinci dönemde saman-elma posası silajı (% 50 + % 50) ve son dönemde sadece elma posası silajı verilerek üç farklı besleme periyodu uygulandı. Her besleme dönemi sonunda kan ve Rumen sıvısı örnekleri alınarak analizleri yapıldı. Alınan sonuçlara göre kaba yem olarak sadece saman kullanılan dönemde Rumen sıvısındaki asetik asit ve kan kolesterol düzeyinin en yüksek olduğu, sadece elma posasının kullanıldığı dönemde ise kan glukoz ve protein düzeyinin daha fazla olduğu saptanmıştır. Serum total lipid düzeyi ise, kaba yem olarak saman-elma posası silajı kullanılan geçiş döneminde diğer dönemlerde daha yüksek olarak bulunmuştur.Item Farklı köpek ırklarında serum asit fosfataz düzeyleri ile prostat bezi hiperplazileri arasındaki ilişkiler üzerinde biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mert, Nihat; Kaya, Metin; Antaplı, Mübeccel; Tanrıverdi, Meltem; Veteriner FakültesiBil araştırmada 22 adet Kangal 16 adet Alman Kurt ve 33 adet Yerli Kurt köpeği, toplam 71 adet, materyal olarak kullanıldı. Köpeklerin ortalama serum asit fosfataz düzeyleri saptandı. Rektal tuşe yöntemiyle prostat bezleri muayene edildi. Kangal Alman ve Yerli Kurt köpeklerinin asit fosfataz düzeyleri sırasıyla 20,76 mU/ml, 22,64 mU/ml ve 18,44 mU/ml olarak bulundu. 15 adet köpekte prostat hiperplazisi saptandı.Item Farklı sulandırıcılarla sulandırılan koç ejakülatlarında değişik katkı maddelerinin spermatolojik özellikler ve canlı kalma süresi üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ilgaz, Bülent; Gökçen, Hazım; Soylu, M.Kemal; Tümen, Hüseyin; Veteriner FakültesiBu çalışmada 4 ayrı sulandırıcı ile sulandırılan koç ejakülatlarına ilave edilen katkı maddelerinin kimi spermatolojik özelliklere etkileri araştırıldı. Koçtan sun'i vajenle alınan ejakülatlar, Glukoz-fosfat, Tris, Sodyum sitrat ve Süt tozu sulandırıcıları ile sulandırıldıktan sonra split sarnple yöntemine göre 4 eşit parçaya bölündü. Her bölüme belirli miktarlarda sığır sebum albumini prostaglandin F2α ve vitamin-E katılıp, sulandırılmış spermanın ısısı 5°C’ye düşürüldü. Her ejakülat bölümünde 12 saat aralıklarla motilite, ölü spermatozoon ve anormal spermatozoon oranları saptandı. Sonuçta prostaglandin F2α katılan ejakülat bölümlerinde, anılan spermatolojik özellikler bakımından en iyi sonuçların alındığı gözlendi.Item Bir inek karaciğerinde bütün safra kanallarını ve kesesini dolduran taş oluşumu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ertürk, Erdoğan; Mert, Nihat; Özbilgin, Selda Akyürek; Günşen, Uğur; Veteriner FakültesiBursa Et ve Balık Kurumu’nda kesilen bir ineğin karaciğerinde yaygın halde kum ve taş oluşumu saptandı. Makroskopik olarak karaciğerinde sofra kanalları ile kesesinin içini tamamen doldurmuş bulunan kum ve taşların yeşil-siyah renkli çamur kıvamında bir kitle ile bunun içerisinde açık sarıdan kahverengine kadar değişen ve çapları 1-2 mm kadar olan taşlardan oluştuğu görülmüştür. Akut ve yangılı bir durumun bulunmadığı olayda Chronic cholangiocystitis tablosunun şekillendiği saptanmıştır. Bu taşların laboratuvar analizleri sonu yapılarında kolesterol, safra renkli maddeleri, fosfat, kalsiyum ve ürik asit tesbit edildiği için muhtemelen kalsiyumun fosfat, ürat ve bilirubinat tuzları ile kolesterol taşlarının karışımı oldukları anlaşılmıştır.Item İshalli buzağılarda kanda meydana gelen değişimler üzerinde klinik-biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mert, Nihat; Batmaz, Hasan; Tanrıverdi, Meltem; Veteriner Fakültesiİshalli buzağılarda kanda meydana gelen değişimleri incelemek için yapılan bu çalışmadan 15 adet normal (1-30 günlük) ve 24 adet ishalli (septicemia neonatorum enterit formunda) buzağı materyal olarak kullanıldı. Klinik bulgulara göre hastalar hafifçe şiddetli dehidre olarak iki gruba ayrıldı. Kanda hematokrit, sedimentasyon (1, 2 ve 24 saatlik), total leucocyte, erythrocyte ve plazmada üre miktarı tayin edilmiştir. Kontrol hafif ve şiddetli grupta sırasıyla elde edilen değerler, hematokrit % 36; 31.2; 42.28; sedimentasyon 1. saat 3.5; 5.0 ve 1.64 mm, 2. saatte 8.16; 10.1 ve 4.2 mm., 24 saatte 58.25; 63.3 ve 41.64 mm.; total leucocyte 7492, 10600 ve 15142/mm3, erythrocyte 6.17.10⁶; 5,288.10⁶ ve 7,23.x10⁶ /mm³, plazma üre % 23.15; 42.34 ve 57.14 mg olarak bulunmuştur. Kontrol ile hafif dehidre buzağılar karşılaştılaştırıldıklarında hematokrit ve üre farklılığı P ≤ 0.05, erythrocyte P ≤ 0.005 düzeyinde önem gösterirken kontrol ile şiddetli dehidrasyona sahip buzağılarda değerler arasında hematokritde P ≤ 0.05, sedimentasyon 1. saatte P ≤ 0.01, 2. saatte P ≤ 0.001, 24. saatte P ≤ 0.001, total leucocytede P ≤ 0.05, erythrocyte P ≤ 0.005 ve plazma üre değerleri arasında P ≤ 0.001 düzeyinde istatistiksel önem bulunmuştur.Item Kanatlılardaki salmonella serotiplerinin gıda zehirlenmesi yönünden önemi(Uludağ Üniversitesi, 1990) Berker, Aşkın; Çarlı, K.Tayfun; Veteriner FakültesiSalmonellosis, son yıllarda dünyada gerek hayvan ve gerekse insan sağlığı açısından önemli bir sorun oluşturmaktadır. Hayvanlarda ve insanlarda infeksiyon oluşturan serotiplerin aynı oluşu nedeni ile zoonotik yönden önemli bir sorun haline gelmiştir¹.².³. Hayvan türlerine ait birkaç serotip dışında 2000'in üzerinde salmonella serotipi konakçıya özgü olmaksızın insanlardan, hayvanlardan ve çevreden izole edilmiştir².³.⁴.⁵.⁶.Item Bir keçinin çene kasları arasında Coenurus cerebralis (Metacestoda) olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Coşkun, Şevki; Demir, Semra; Akyol, Volkan; Yıldız, Bahri; Veteriner Fakültesi; Parazitoloji Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Anatomi Bilim Dalı'nda diseke edilen bir kılkeçisinin çene kasları arasından çıkanlan kistin mikromorfolojik incelemesinde, kist içerisindeki protoscolexlerin yerleşim düzenleri dikkate alınarak Coenurus cerebralis olduğu tanımlanmıştır.