1989-1990 Cilt 8-9 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/17230
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 33
- Results Per Page
- Sort Options
Item Cerrahi hastasında sıvı sağıtımı(Uludağ Üniversitesi, 1990) Pekbilir, Ayşe; Veteriner FakültesiBu yazıda, anestezi ve operasyon uygulanacak hastalarda sıvı sağıtımı anlatılmıştır. Vücut sıvıları, osmolarite, sıvı ve elektrolit dengesini etkileyen hormonlar, dehidrasyon, asit-baz düzensizliği, cerrahi hastasında sıvı sağıtımının amacı, preoperatif ve postoperatif dönemlerde sıvı sağıtımı uygulamaları incelenmiştir.Item Bir inek karaciğerinde bütün safra kanallarını ve kesesini dolduran taş oluşumu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ertürk, Erdoğan; Mert, Nihat; Özbilgin, Selda Akyürek; Günşen, Uğur; Veteriner FakültesiBursa Et ve Balık Kurumu’nda kesilen bir ineğin karaciğerinde yaygın halde kum ve taş oluşumu saptandı. Makroskopik olarak karaciğerinde sofra kanalları ile kesesinin içini tamamen doldurmuş bulunan kum ve taşların yeşil-siyah renkli çamur kıvamında bir kitle ile bunun içerisinde açık sarıdan kahverengine kadar değişen ve çapları 1-2 mm kadar olan taşlardan oluştuğu görülmüştür. Akut ve yangılı bir durumun bulunmadığı olayda Chronic cholangiocystitis tablosunun şekillendiği saptanmıştır. Bu taşların laboratuvar analizleri sonu yapılarında kolesterol, safra renkli maddeleri, fosfat, kalsiyum ve ürik asit tesbit edildiği için muhtemelen kalsiyumun fosfat, ürat ve bilirubinat tuzları ile kolesterol taşlarının karışımı oldukları anlaşılmıştır.Item Antibiyorezistans oluşumu ve sağlık yönünden getirdiği sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Sağmanlıgil, Hülya; Veteriner FakültesiKemoterapötik ilaçlara maruz kalan bakteri populasyonları arasında karşılaşılan rezistans olgusu, insan ve veteriner hekimliğinde en fazla dikkat edilmesi gereken sorunlardan birisidir.Item Deneysel olarak pankreatitis oluşturulan köpeklerde serum amilaz ve lipaz düzeylerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 1990) Aytuğ, Nilüfer; Pekbilir, Ayşe; Veteriner FakültesiKarbontetraklorür (CCI4) verilerek deneysel olarak pankreatitis oluşturulan 5 köpekte serum amilaz ve lipaz düzeyleri belirlendi. Operasyondan sonraki 48 saat içersinde maksimum konsantrasyona ulaşan serum amilaz ve lipaz düzeyleri, lezyon oluşturulduktan sonraki 6-7. günlerde hemen hemen normal düzeylerine düştüler. Hiçbir köpekte klinik pankreatitis belirtisi gözlenmedi. Pankreasları histopatolojik olarak incelenen iki köpekte pankreatik nekroz olduğu saptandı. Sonuç olarak, bu çalışmada hastalığın başlangıcından sonraki ilk beş gün içersinde, serum amilaz ve lipaz düzeylerinin belirlenmesinin akut pankreatitisin tanısında yararlı olabileceği gözlendi.Item Boğalarda bazı spermatolojik özellikler ile iklim faktörleri arasındaki ilişkiler üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) İşler, Mustafa; Gökçen, Hazım; Soylu, M.Kemal; Veteriner FakültesiBornova Sun'i Tohumlama Laboratuvarında mevcut 9 Holştayn ve 3 Esmer Irk boğada ejakülat hacmi, spermatozoon yoğunluğu ve spermatozoon motilitesi gibi kimi spermatolojik özelliklerle; Nem, basınç ve ısı gibi kimi yöresel iklim faktörleri arasındaki ilişkiler araştırıldı. Boğalardan gün aşırı olarak sun'i vajen ile alınan spermada anılan spermatolojik özellikler rutin yöntemlerle incelendi ve iklim faktörleri bölge Meteoroloji İstasyonu verilerinden elde edildi. Sonuçta spermatolojik özelliklerle iklim faktörleri arasında ilişkinin bulunduğu saptandı.Item Farklı sulandırıcılarla sulandırılan koç ejakülatlarında değişik katkı maddelerinin spermatolojik özellikler ve canlı kalma süresi üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ilgaz, Bülent; Gökçen, Hazım; Soylu, M.Kemal; Tümen, Hüseyin; Veteriner FakültesiBu çalışmada 4 ayrı sulandırıcı ile sulandırılan koç ejakülatlarına ilave edilen katkı maddelerinin kimi spermatolojik özelliklere etkileri araştırıldı. Koçtan sun'i vajenle alınan ejakülatlar, Glukoz-fosfat, Tris, Sodyum sitrat ve Süt tozu sulandırıcıları ile sulandırıldıktan sonra split sarnple yöntemine göre 4 eşit parçaya bölündü. Her bölüme belirli miktarlarda sığır sebum albumini prostaglandin F2α ve vitamin-E katılıp, sulandırılmış spermanın ısısı 5°C’ye düşürüldü. Her ejakülat bölümünde 12 saat aralıklarla motilite, ölü spermatozoon ve anormal spermatozoon oranları saptandı. Sonuçta prostaglandin F2α katılan ejakülat bölümlerinde, anılan spermatolojik özellikler bakımından en iyi sonuçların alındığı gözlendi.Item Farklı köpek ırklarında serum asit fosfataz düzeyleri ile prostat bezi hiperplazileri arasındaki ilişkiler üzerinde biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mert, Nihat; Kaya, Metin; Antaplı, Mübeccel; Tanrıverdi, Meltem; Veteriner FakültesiBil araştırmada 22 adet Kangal 16 adet Alman Kurt ve 33 adet Yerli Kurt köpeği, toplam 71 adet, materyal olarak kullanıldı. Köpeklerin ortalama serum asit fosfataz düzeyleri saptandı. Rektal tuşe yöntemiyle prostat bezleri muayene edildi. Kangal Alman ve Yerli Kurt köpeklerinin asit fosfataz düzeyleri sırasıyla 20,76 mU/ml, 22,64 mU/ml ve 18,44 mU/ml olarak bulundu. 15 adet köpekte prostat hiperplazisi saptandı.Item Yara iyileşmesi(Uludağ Üniversitesi, 1990) Pekbilir, Ayşe; Veteriner FakültesiBu yazıda, cerrahi pratiğin temelini oluşturan yara iyileşmesinin evreleri, histolojik ve biyokimyasal olaylar, yara iyileşmesinin tipleri, yara iyileşmesini etkileyen faktörler ve komplikasyonlar anlatılmıştır.Item Farklı kaba yemlerle beslenen besi sığırlarının rumen sıvısı ve kan metabolitleri üzerinde biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Yavuz, Melih; Mert, Nihat; Erdinç, Hüseyin; Günşen, Uğur; Uzatıcı, Ahmet; Veteriner FakültesiFarklı kimyasal özelliklere sahip kaba yemlerle beslenen besi sığırlarında rumen sıvısı ve kanda meydana gelen biyokimyasal değişimlerin incelendiği bu araştırmada, U.Ü. Veteriner Fakültesi Pilot Besi Ünitesinde bulunan esmer ırk erkek danalar materyal olarak kullanılmıştır. Hayvanlara kaba yem olarak birinci dönemde sadece saman, ikinci dönemde saman-elma posası silajı (% 50 + % 50) ve son dönemde sadece elma posası silajı verilerek üç farklı besleme periyodu uygulandı. Her besleme dönemi sonunda kan ve Rumen sıvısı örnekleri alınarak analizleri yapıldı. Alınan sonuçlara göre kaba yem olarak sadece saman kullanılan dönemde Rumen sıvısındaki asetik asit ve kan kolesterol düzeyinin en yüksek olduğu, sadece elma posasının kullanıldığı dönemde ise kan glukoz ve protein düzeyinin daha fazla olduğu saptanmıştır. Serum total lipid düzeyi ise, kaba yem olarak saman-elma posası silajı kullanılan geçiş döneminde diğer dönemlerde daha yüksek olarak bulunmuştur.Item Besi sığırlarında rastlanılan A hipovitaminozis üzerinde biyokimyasal araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Yavuz, Melih; Mert, Nihat; Erdinç, Hüseyin; Veteriner FakültesiU.Ü. Veteriner Fakültesi Pilot Besi Ünitesinde bezelye silajı ile beslenen ve zamanla amourosis gözlenen 10 adet Montofon ırkı erkek daha araştırma materyali olarak kullanıldı. Yapılan biyokimyasal analizlerle serumda β-Karoten, vitamin A, total lipid ve total protein düzeyleri saptandı. Vitamin A düzeyi normalin biraz altında görülürken β-Karoten düzeyi oldukça düşük olarak ölçüldü. β-Karotenin bu düşüklüğüne temel neden olarak nitritin rumen sıvısındaki karotin retensiyonunu azaltması gösterilebilir.Item Köpekte karşılaşılan oesfagus obstriksiyonu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Kaya, Metin; Görgül, Sacit; Çamoğlu, Ali; Veteriner FakültesiU.Ü. Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine getirilen bir köpekte, oesophagus'un cervical bölümünde, 15 gün önce yutulan bir vertebranın neden olduğu obstriksiyon saptanmıştır. Radyolojik olarak tanısı konulan yabancı cisim, inhalasyon anestezi ile uygulanan oesophagotomie operasyonu ile uzaklaştırılmış, 1 haftalık postoperatif bakım ve i.v. besleme sonrası tam bir iyileşme sağlanmıştır. Yabancı cismin bir koyuna ait 4x3x3 cm. boyutlarında cervical bir vertebra olduğu anlaşılmıştır.Item Farklı irtifalarda yetiştirilen yerli koyunlarda hemoglobin tipleri, potasyum tipleri ve hematokrit değerler üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Yaman, Kemalettin; Mert, Nihat; Cengiz, Fahrünisa; Tanrıverdi, Meltem; Veteriner FakültesiBu araştırma farklı irtifalarda yetiştirilen İvesi, Kıvırcık ve Morkaraman koyunlarda hemoglobin (Hb) tipleri, alyuvar potasyum (K) tipleri ve hematokrit değerleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada 89 İvesi, 76 Kıvırcık ve 79 Morkaraman koyunu araştırma materyali olarak kullanılmıştır. Nişasta jeli elektroforez yöntemiyle sözü edilen koyun ırklarında sırasıyla A (1,1,-), AB (13,10,3), B (75,65,76) Hb tipleri elde edilmiştir. Alyuvar potasyum değerleri 60 mEq/l'nin üzerinde olan hayvanlar yüksek potasyum (HK) tipli olarak değerlendirilmiş, düşük (LK) ve yüksek (HK) potasyum tipli koyun sayıları sırasıyla 65-24, 25-51, 37-42 olarak belirlenmiştir. Mikrohematokrit yöntem kullanılarak koyunlarda sırasıyla ortalama % 28.8, 26.7 ve 24.0 hematokrit değerler elde edilmiştir.Item Ramlıç ve Dağlıç koyunlarında temel dölerme özelliklerinin saptanması üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Çetinkaya, Kemal; Gökçen, Hazım; Veteriner FakültesiBu çalışma Ramlıç ve Dağlıç koyunlarında sıfat sezonu süresi, kızgınlık süresi ve kızgınlık siklusu süresi gibi temel dölerme özelliklerinin saptanması amacıyla yapılmıştır. Araştırma Çifteler Harasındaki 23 Ramlıç ve 23 Dağlıç koyunu üzerinde bir yıl süreyle yürütülmüştür. Kızgınlık taramaları 6 saat arayla ve günde 4 kez arama koçu kullanılarak uygulanmıştır. Deneme koyunları araştırma süresince tohumlanmadılar. Sıfat sezonu süresi Ramlıç koyunlannda 151.17 ± 6.09 gün, Dağlıç koyunlarında da 144.35 ± 9.66 gün olarak saptanmıştır. KızgınIık süresi Ramlıç koyunlarında 35.38 ± 1.51 saat, Dağlıç koyunlarında 27.68 ± 0.96 saat olarak bulunmuştur. Kızgınlık siklusu süresi ise Ramlıç koyunlarında 16.63 ± 0.13 gün, Dağlıç koyunlarında 16.89 ± 0.20 gün hesaplanmıştır. Kızgınlık süresi Ramlıç koyunlarında Dağlıç koyunlarında istatistiki olarak daha yüksek bulunmuştur. Sıfat sezonu ve kızgınlık siklusu süreleri bakımından genotip grupları arasında önemli bir farklılık saptanamamıştır.Item Merinos koyunlarında eritrosit sodyum (Na+) miktarı ile verim arasındaki ilişkilerin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1990) Poyraz, Öznur; Mert, Nihat; Tanrıverdi, Meltem; Veteriner FakültesiBu çalışma Merinos koyunlarında eritrosit Na+ iyon konsantrasyonu ile doğum ağırlığı, canlı ağırlık ve yapağı verimi arasındaki ilişkileri incelemek için yapılmıştır. 46 merinos koyunu ve 23'er başlık erkek ve dişi merinos kuzusu araştırma materyali olarak kullanıldı. Canlı ağırlık ve yapağı verimi farklılığı yaş ve cinsiyetle P ≤ 0,01 düzeyinde önem gösterirken, eritrosit Na+ konsantrasyonu cinsiyetle ilişkili olup, farklılık P ≤ 0,05 düzeyinde önemli bulunmuştur. Canlı ağırlık ile eritrosit Na+ iyon miktarı arasında F = 2,368 değeri ile P ≤ 0,05 düzeyinde önem saptanmıştır.Item Besi sığırlarında canlı ağırlık artışını etkileyen parametrelerin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mert, Nihat; Erdinç, Hüseyin; Oğan, Canan; Veteriner FakültesiBesi sığırlarında canlı ağırlık artışını ve yemden yararlanma oranını araştırmak için yapılan bu çalışmada Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Pilot Besi Ünitesinde beslenen 12 adet 6-10 aylık Holştayn, erkek, melezi sığır kullanıldı. Dengeli bir rasyonla 8 ay süre ile beslenen sığırların besi başı ve besi sonu kan glukoz, total protein, vitamin C ve fosfor düzeyleri saptandı. Besi başı ve besi sonu canlı ağırlıkları kaydedildi. Besi hayvanı seçiminde yararlanılabilecek parametreler için yapılan çalışmada, kan glukoz düzeyinin kullanılabileceği ve bu yolla yapılan bir değerlendirmede, kan glukozu % 61 mg üzerinde olan sığırların, bu değerin altında olanlara göre 19,890 kg fazla kilo kazandığı tesbit edildi.Item Değişik ülkelerde mastitis kontrol programları(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ünal, E. Fatih; Veteriner FakültesiMastitis kontrol programlarının temel amacı, süt üreticisinin mastitis nedeniyle ekonomik kaybının önlenmesidir. Mastitis sonucu sütün nitelik ve niceliği değişerek üretim maliyetlerini arttırmakta, özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük süt kayıplarına yol açmaktadır. Hemen hemen tüm mastitterin sebebi mikrobiyal enfeksiyonlar olup, mastitis kontrol programlarının pratikteki amaçları bu enfeksiyonları azaltmaktadır. Mastitis, inekler arasındaki çok karışık genetik ilişkiler, çok sayıdaki patojen mikroorganizmalar ve çok farklı epidemiyolojik faktörler sonucu oluşur¹. Enfeksiyonların % 80 den fazlasının, Staphylococcus aureus, Streptococcus agalactia, Streptococcus dysgalactia ve Streptococcus uberis gibi majör patojenler tarafından meydana getirildiği bilinmektedir. Ancak coliformlar, pseudomonas ve diğer patojen tiplerde önemli sürü problemleri oluşturabildiğinden, mastitis kontrolünde ortak bakış açısı, hastalığın tek bir ineğin sağıtımından ziyade, sürü bazında enfeksiyonlara' engel olunabilmesidir. İlave olarak belirtilmesi gerekir ki, Corynebacteria bovis ve microcoklarda küçük yangılar oluşturmaları nedeniyle önemsenmemelerine karşın, tüm mastitis enfeksiyonlarının dörtte birinden fazlasını teşkil etmektedirler.Farklı şiddetteki mastitisler oluşurken, vakalar bireysel olarak klinik veya subklinik olarak kolaylıkla ayrılabilmektedir. Ancak sürüde oluşan bir klinik mastitis vakasına karşın 15 ile 40 subklinik vaka oluşmakta ve subklinik enfeksiyonların büyük çoğunluğu klinik vaka şekline dönüşebilmektedir². Mastitis kontrolu için en uygun metodlar, eradikasyon, immunizasyon, tedavi, dirençli inekler yetiştirme ve belkide en önemlisi gelişen teknolojik imkanları yetiştirmeye uygulamak olmalıdır³.Item Bir ineğin vestibulum vagina'sında rastlanan adipose doku hernia'sı olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Diker, Figen; Ünal, E. Fatih; Nak, Yavuz; Ünsal, Deniz; Yakışık, MineBir güç doğum vakasından onbeş gün sonra Holstein ırkı ineğin vestibulum vaginasında yağ dokusu hernisine rastlanmıştır. Operasyonla çıkarılan yağ dokusu, makro ve mikro olarak histo-patolojik yönden incelenerek literatür verilerle tartışılmıştır.Item Merinos erkek kuzularının konsantre yemle beslenmesi sonucu şekillenen böbrek ve mesane taşlarının patolojisi, biyokimyası ve ve sağıtımı konusunda bir araştırma: ll. entansif besiye alınan kuzularda taş şekillenmesi ve Vitamin A ile alkalileştirilmiş su içirilmesinin koruyucu etkisinin histopatolojik olarak değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ertürk, Erdoğan; Okuyan, M.Rıfat; Tuncel, Erdoğan; Yaman, S.Deniz; Sönmez, Gürsel; Özbilgin, Selda Akyürek; Ak, İbrahim; Veteriner Fakültesi; Zootekni BölümüBu araştırmamızda, konsantre fabrikasyon yemi (Konsantre Kuzu-Buzağı semirtme yemi) ve artezyen suyu ile semirtilen kuzularda bazen böbrek ve mesane taşı şekillendiğinin kanıtlanması ve Vitamin-A ile alkalileştirilmiş su içirilmesinin taş oluşumuna karşı profilaktik etkisinin incelenmesi üzerinde durulmuştur. Araştırmada kullanılan, sütten yeni kesilmiş Merinos erkek kuzular 30'ar başlık 4 gruba ayrılmışlardır. 1. gruptaki kuzular normal kontrol olarak yalnız pelet haldeki besi yemi ve normal artezyen suyu ile beslenmişlerdir. 2. gruptaki kuzulara ürolithiasis'ten koruma amacıyla, besi süresince kuzu başına 125.000 UI/ 15 gün Vit.-A deri altı uygulanmıştır. 3. grubun içme suyuna alkalileştirme suretiyle koruma amacıyla 40 mg/lt Potassium hydroxyde (Merck) katılmıştır. 4. gruptaki kuzulara ise her iki yöntem birlikte uygulanmıştır. Besi süresince, her 4 haftanın sonunda, her gruptan 10'ar kuzu kesilerek, böbrek ve mesaneleri makro ve mikroskobik olarak değerlendirilmiştir. Bu, incelemeler ile, kesim süresi uzadıkça, konsantre yemleme sonu böbreklerde organik ve inorganik çöküntülerin arttığı, buna karşılık alkalileştirme ile taş oluşumunda belirgin ve istatistik önemde (P ≤ 0.01) bir azalma meydana geldiği, Vit.-A eklenmesinin de azaltıcı rolü bulunduğu ve alkalileştinnenin etkisini daha da arttırdığı görülmüştür. (P ≤ 0.001). Böylece, semirtme sırasında oluşabilen ürolithiasis'ten korunmak amacıyla kuzulara Vitamin-A enjeksiyonları ve sularına alkalileştirici maddeler katılmasının etkili bir koruma yöntemi olabileceği ve bunun semirtmeye de olumsuz yönde etki yapmayacağı sonucuna varılmıştır.Item Dondurulmuş embrio nakli yapılan düvelerde kan progesteron hormonu düzeyleri ile gebe kalma oranları arasındaki ilişki(Uludağ Üniversitesi, 1990) Alaçam, Erol; Tekeli, Tevfik; Kadak, Ramazan; Güler, Mehmet; Sezer, A. NuriBu çalışmada, dondurulmuş embrio nakli yapılan düvelerde kan serumu progesteron hormonu düzeyleri, embriolarının gelişme aşamaları, kaliteleri ve gebe kalma oranları arasındaki ilişkiler araştırıldı. Materyal olarak 7 günlük, dondurulmuş Brangus embrioları ile 64 adet 2-4 yaşlı İsviçre Esmeri düve kullanıldı. Taşıyıcı olarak kullanılan düveler onbir gün ara ile iki defa 25 mg. Dinoprost tromethamine enjeksiyonu ile senkronize edildiler. İkinci enjeksiyondan sonra nakil günlerine kadar, 24 saat aralarla kan örnekleri toplandı. Aynca düveler enjeksiyon sonrasında östrüs belirtileri yönünden, hergün 09.00 ve 16.00 saatlerinde gözlendiler. Nakilleri izleyen 13-15. günlerde östrüs belirtileri ve 45. günlerde ise rektal muayene ile gebelik bulguları araştırıldı. Kan serumu progesteron hormonu düzeyleri radioimmunoassay yöntemi ile ölçüldü. Rektal yolla corpus luteumların sınıflandırılmasıyla kan progesteron değerleri arasında bir ilişki kurulamadı. Nakil günü progesteron hormonu düzeyleri 62 düvede 1 ng/ml.nin üzerinde iken, corpus luteum formasyonu geciken iki düvede 0.34 ve 0.54 ng/ml. olarak belirlendi ve bu iki hayvan gebe kalmadılar. Diğer düvelerde kan progesteron hormonu düzeyleri ile gebelik oranları arasında bir bağlantı görülmedi. Keza embrioların gelişme aşaması ve kaliteleri, progesteron hormonu düzeyleri ve gebelik oranları arasında da bir ilişki belirlenemedi. Çalışma bulgularına göre, erken gelişme aşamasında ve iyi kaliteli embriolar ve kan progesteron düzeyleri 1 ng/ml.den yüksek düveler kullanılarak gebelik oranlarının yükseltilebileceği kanısına varıldı.Item Bir keçinin çene kasları arasında Coenurus cerebralis (Metacestoda) olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1990) Coşkun, Şevki; Demir, Semra; Akyol, Volkan; Yıldız, Bahri; Veteriner Fakültesi; Parazitoloji Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Anatomi Bilim Dalı'nda diseke edilen bir kılkeçisinin çene kasları arasından çıkanlan kistin mikromorfolojik incelemesinde, kist içerisindeki protoscolexlerin yerleşim düzenleri dikkate alınarak Coenurus cerebralis olduğu tanımlanmıştır.