Fen Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/23
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 933
- Results Per Page
- Sort Options
Item 2,3 - BİS (hidroksiimino) -1,4,7,10 - tetraaza- (5,6) - (11,12) - dibenzo-siklododeka - 5,11 - dien sentezi ve komplekslerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1983) Bank, Cengiz; Bekaroğlu, Özer; Fen Bilimleri Enstitüsü; Kimya Ana Bilim DalıGeçiş metalleri ile oluşturdukları komplekslerin ilginç yapıları yanısıra, vic-dioksimler antitümör etkileri konusunda da incelenmektedirler. Daha önce sentezi yapılan bir seri vic-dioksim ligandları ile ilgili çalışmaların bir devamı olarak poliaza makrosiklik yapı üzerinde vic-dioksim grubu taşıyan yeni bir ligandın sentezi gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla önce o-nitroklorobenzen ile 1,2-etandiaminin kondensasyonundan 1,2-bis(o-nitrofenilamino) etan hazırlanmış ve bu bileşiğin Pd-aktif karbon (%10) katalizörlüğünde hidrazin hidrat (% 100) ile indirgenmesinden 1,2-bis(o-aminofenilamino) etan elde edilmiştir. Bu diaminin -5°C da aşırı NaHC0 3 varlığında anti-dikloroglioksim ile reaksiyonundan 2,3-bis(hidroksiimino) - 1,4,7,10-tetraaza-(5,6)-(11,12) dibenzo-siklododeka-5,11-dien(LH4 ) elde edilmiştir. Anti-dikloroglioksim ile 1,2-bis(o-aminofenilamino) etan arasındaki reaksiyon da herhangi bir yönlendirici (template) etki söz konusu değildir. Reaksiyon ortamında bulunan aşırı NaHC0₃ oluşan HCl'i nötralize etmek içindir. Alkali metal iyonlarının N- donor ligandlar ile kompleks oluşturma eğilimi zayıf olduğundan, makrosiklik yapı oluşumunda Na+ iyonunun template etkisi beklenemez. Halka teşekkülü için fenil grublarının -NH₂ leri uygun biçimde yönlendirdikleri düşünülebilir. Elementel analiz sonuçları ve spektral veriler makrosiklik yapının oluştuğunu göstermektedir. 1,2-Bis(o-aminofenilamino) etan'ın ¹H-n.m.r. spektrumunda sekander ve primer amin protonlorına ait kimyasal koymalar 4,4 ve 3,5 ppm de görülmektedir. Siklizasyon reaksiyonundan sonra 3,5 ppm deki band kaybolmakta ve 7,5 ppm'de amidik-NH protonlarına ait yeni bir pik ortaya çıkmaktadır. 12,1 ppm deki geniş bir band anti-yapısındaki oksim protonlarına aittir. -NH ve -OH protonlorına ait kimyasal kaymaların D₂O ilavesinden sonra kaybolması bu grubların kesin olarak tanınmasını sağlar. LH₄ ‘ün aromatik ve metilen protonları 6,8-6,2 ve 3,3 ppm'de görülür. LH₄'un karakteristik i.r. bandları 3220 cm(-1) (OH), 1645 cm-(1) (C=N) ve 1015 cm-(1) (NO) de ortaya çıkmaktadır. Bu değerler daha önce diaminoglioksim türevleri için verilen değerlere uyum göstermektedir. Bu ligand da iki oksim grubuna ilaveten mokrosiklik halkada dört tane azot atomu mevcuttur. Bu grublar kısmen veya tamamen kompleks oluşumuna katılabilirler. Cu(II), Co(II), Ni(II), Pd(II) ve U0₂ (VI) ile LH₄ trinükleer kompleksler vermiştir. Bu komplekslerde herbir makrosiklik halka da bir metal iyonu tutulmuş, iki ligand molekülündeki dört aksim grubu üçüncü metal iyonu ile koordinasyona girmiştir. Bu komplekslerin çözünürlükleri az olduğundan ¹H-n.m.r. ölçümleri yapılamamış KBr tabletleri içerisinde alınan i.r. spektrumlarında 0-H ... O deformasyon bandları 1710-1700 cm(-1) gözlenmiştir. Daha yumuşak şartlarda LH₄ ‘ün mono-nukleer Pd(II) kompleksi de izole edilmiştir. DMSO-d₆ da yeterince çözündüğü için ¹H-n.m.r. spektrumu alınabilen bu kompleksin NH, CH₂ ve aromatik protonlara ait kimyasal koyma değerleri ligand da gözlenen değerlere çok yakındır. Daha düşük alana kayan OH piki aksim gruplarının metal iyonu ile koordinasyona girdiğini gösterir. LH₄' ün Zn(II) kompleksinde de metal/ligand oranı 1:1 dir. Bu kompleksde Zn(II), oksimlerden birinin N, diğerinin O atomu üzerinden koordinasyona girer. Tetrahedral yapı için diğer iki koordinasyonu bir klorür iyonu ile bir su molekülü tamamlar.Item Alfa-konveks fonksiyonların ve alt sınıflarının incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1983-03-28) Polatoğlu, Yaşar; Kahramaner, Suzan; Fen Bilimleri EnstitüsüBu çalışmanın amacı 1969 yılında.MOCANÜ tarafından tanımlanan α- konveks fonksiyonların bazı alt sınıflarını incelemektir. Birinci bölüm temel bilgileri kapsamaktadır. İkinci bölümde α- konveks fonksiyonların a pozitif tam sayı olması halinde bazı özellikleri İncelenmektedir. Bundan dolayı α- konveks fonksiyonların bu alt sınıfı Mp ile gösterilmektedir. îlk olarak Mp sınıfı için temel karakterizasyon p-fold konveks yalınkat fonksiyonlarından yararlanarak verilmekte, bu karekterizasyondan hareketle Mp sınıfına ait fonksiyonların p-l/2p ‘inci mertebeden konveks, 1/2 inci mertebeden yıldızıl oldukları gösterilmektedir. Daha sonra Mp sınıfı ile yıldızıl fonksiyonlar sınıfı arasındaki ilgiyi kuran bir teorem ispatlanmakta ve bu teoremin sonulları olarak, Mp sınıfına ait fonksiyonların MARX-STROHACHE eşitsizliklerini gerçek ledikleri ispatlanarak bir katsayı eşitsizliği verilmektedir. Yıldızıl fonksiyonlarla ilgiyi veren teorem ile yıldızıl fonksiyonlar için ROBERTSON tarafından verilen karakterizasyon Mp sınıfına uygulanarak, Mp sınıfına ait bazı eşitsizlikler, distorsiyon teorem leri ispatlanmaktadır. Daha sonra Mp sınıfı için SCHWARZÎAN türev eşitsizliği verilmektedir. Bölümün son teoremi olarak Ma sınıfı için genel bir karakterizasyon ile bu karakterizasyonun sonulu olarak konveks fonksiyonların türevlerinin gerçekledikleri yeni bazı eşitsizlikler elde edilmektedir. Üçüncü bölümde MİLLER tarafından tanımlanan p-fold α-konveks fonksiyonların ve d2p+1 katsayıları için kesin üst sınırlar verilerek a = 0, a = 1 ve p = 2 için özel durumlar incelenmektedir. İncelenen özel haller sırasıyla p-fold konveks, p-fold yıldızıl ve tek α-konveks sınıfına karşılık gelmekte olup, ilk iki sınıf için bilinen katsayı eşitsizlikleri elde edilmektedir. Dördüncü bölümde konvekslik yarıçapı ve MİLLER, MOCANÜ, READE tarafından tanımlanan -konvekslik yarıçapı kavramları p-fold yıldızıl fonksiyonlar sınıfına genişletilmektedir. Bu genişletilmenin a = 0 ve p = 1 özel halleri için MİLLER, MOCANÜ, READE tarafından bulunan değerler elde edilmektedir.Item 1,3-difenil-4,5-bis(hidroksiimino)-imidazolidin ve Ni(II), Cu(II), Pd(II), UO2(VI) komplekslerinin sentezi(Uludağ Üniversitesi, 1984-07-11) Ahsen, Vefa; Bekaroğlu, Özer; Fen Bilimleri Enstitüsü; Kimya Mühendisliği Ana Bilim DalıAntitümör etkileri incelenmekte olan vic-dioksimlerle, terapötik etkilerden ötürü kullanım alanı bulan imidazolidin türevleri ayrı ayrı birçok çalışmaya konu olmuştur. Bu iki fonksiyonel gurubun bir arada bulunması halinde, her ikisinin özelliklerini ortak olarak bulundurabilecek yeni bir ligandın sentezi ve geçiş metalleriyle oluşturduğu komplekslerin incelenmesi bu çalışmanın esasını oluşturmaktadır. Bir sekonder amin olan N,,N'-difenilmetandiamin ile dikloroglioksim, aşırı NaHCO3 ihtiva eden etanol çözeltisinde reaksiyona sokulup 5-üyeli heterosiklik imidazolidin halkasının vic-dioksim türevi elde edilmiştir. l,3-difenil-4,5-bis(hidroksiimino)imidazolidin (LH2) ligandının elementel analizi C15H14N4O2 kapalı formülüne çok iyi uymaktadır. Kütle spektrumunda 282 de çıkan moleküler iyona ait pik, ligandın molekül ağırlığını kesin olarak belirlemektedir. 1H-n.m.r. spektrumunda nispeten zayıf olana (10.7 ppm) kaymış olan oksim OH protonlarına ait geniş singlet ve i.r. spektrumunda 3340 ve 2800-2600 cm-1 de çıkan bandlar Lh2'de oksim protonları ile halkadaki N atomları arasında bir H köprüsünün (0-H...N) mevcudiyetini göstermektedir. Anti- formundaki ligandın bu H-köprülerinin yapıya kazandırdığı kararlılıktan ötürü amphi-formuna dönüşümü mümkün olamamaktadır. LH2'nin Ni(II), Co(II), Cu(II), Pd(II) ve U02(VI) metal iyonları ile vermiş olduğu kompleksler izole edilmiş, hepsinde de metal/ligand oranının 1:2 olduğu elementel analiz sonuçlarından anlaşılmıştır. Beşli imidazolidin halkasından ileri gelen gerginlik nedeniyle, vicdioksim gurubunda N...N mesafesi arttığından, nikel(II) kompleksi, beklenilen kare-düzlemsel yapıdaki kırmızı bileşik olmayıp, magnetik susseptibilite ölçümlerinden de anlaşıldığı gibi, tetrahedral N,0-şelatı halindedir. Co( II) kompleksinde iki vig-dioksim gurubu N,N'-şelatı yaparak bir kare düzlem oluşturmakta, i.r. spektrumuyla da belirlenen H2O molekülü kare-piramidin tepesinde yer almaktadır. Magnetik momentinin 3.72 BM olması da bu yapıyı doğrular. LH2'nin Cu(II), Pd(II) ve U02(VI) kompleksleri ise kare düzlemsel yapıdadır. N,N-şelatı oluşumu yanında 0-H...0 köprülerinin de meydana geldiği i.r. spektrum- larında 1760 cm-1de görülen zayıf bending titreşimlerinden anlaşılmıştır. Sonuç olarak, beşli imidazolidin halkasından ötürü 1, 3-difenil-4,5-bis(ihidroksiimino)imidazolidin' in gergin bir yapıya sahip olup, bu özellik nikel(II) ile diğer vic-dioksimlerde olduğu gibi kare-düzlemsel değil, tetrahedral bir kompleks vermesine yol açmıştır. İmidazolidin ve vic-dioksimlerin son yıllarda ilgi çeken terapötik etkileri nedeniyle LH2'nin bu yönden de araştırılması uygun olacaktır.Item Gaz atomizasyon yöntemi ile hızlı katılaştırılmış kalay - %15 kurşun tozu üretiminin deneysel ve matematik modellemesi(Uludağ Üniversitesi, 1987) Yavuz, Nurettin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim DalıBu çalışmada gaz atomizasyonu yöntemiyle metal tozları üretimine etki eden temel parametreler ve bu parametrelerin elde edilen toz özelliklerine etkileri incelenmiştir. Gaz atomizasyonunun matematik modelleme çalışmaları esas alınarak bir gaz atomizörü konstrüksiyon ve imalatı gerçekleşti rilmiş ve atomizasyon parametrelerinin (metal parçalama gaz hızı, metal jet hızı ve aşırı ısıtma) değiştirilmesiyle, seçilen bir alaşımın (Sn-%15 Pb ) hızlı katılaştırılmış tozları üretilmiştir. Seçilen atomizasyon parametrelerine bağlı olarak elde edilen toz özellikleri incelenmiştir. Ayrıca üretilen tozlardan sabit basınçta çekme numuneleri preslenerek belirli şartlarda (basınç, sıcaklık ve zaman sabit) elde edilen sinter metal numunelerin mekanik ve elektriksel özelliklerinin toz üretim şartlarına ve elde edilen toz özelliklerine bağımlılığı izlenmiştir. Bulunan bu sonuçlar ayrıca konvensiyonel yön temlerle elde edilen tozların karakteristikleri ve sinter mamulleri sonuç özellikleri bakımından mukayese edilmiş ve hız- (lı katılaştırılarak elde edilen atomize tozların sinter malzeme özelliklerini olumlu yönde etkiledikleri görülmüştür.Item Aşındırıcı ortamda çalışan çelik tel halatların ömürleri ve iyileştirilmesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 1987) Gerger, Nedim; Babalık, Fatih C.; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim DalıDiğer makine elemanları ile mukayese edildiğinde, çelik tel halatların oldukça kısa bir işletme ömrüne sahip oldukları görülür. Malzeme, yapım şekli, işletmedeki zorlanmalar ve farklı işletme ortamlarına bağlı çok değişik faktörler ömrü azaltan sebeplerdir. Bu çalışmada, halat ömrüne doğrudan doğruya etki eden faktörlerin, nasıl ve hangi oranda etkidiklerini inceledik. Ülkemizde de sınırlı olan deneysel çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla laboratuvarda basit bir "eğilme yorulması deney mekanizması" imal ettik. Bu deney mekanizmasında, klinker ve sıcaklığın halat ömrüne etkisini belirlemek amacıyla yapılan deneyler sonunda: Aşındırıcı bir yapıya sahip klinker' in makara-halat ve halat sargılara arasına girmesiyle, halat ömrünü büyük oranda azalttığı bulunmuştur. Klinker'in bu olumsuz etkisini, ömür sonuna doğru halat tellerinin mikroskop altında çekilen makro fotoğraflarıyla da saptamak mümkün olmuştur. Bu çeşit işletme ortamlarında, azalan halat ömrünü arttırmak amacıyla yapılan deneylerde, yüksek basınç ve sıcaklığa dayanıklı gresle yapılan yağlama ile halat dayanım ömrünün yaklaşık 2 katına çıkarılabileceği görülmüştür. Farklı işletme ortamlarında kullanılabilecek uygun halatın seçimi ve işletme süresince gösterilecek itina ve bakımla halat ömrünün arttırılabileceği bu çalışma ile bir kez daha kanıtlanmıştır.Item Eğrilik ve burulmaya sahip bir geometride spinor alanların davranışları(Uludağ Üniversitesi, 1988) Dalgıç, Adem; Akdeniz, K. Gediz; Fen Bilimleri EnstitüsüBu çalışmada yeni bir teorik alan modeli önerdik. Bu modelin geometrik yapısını tartışarak, instanton tipi çözümlerini bulduk. Ayrıca bu çözümlerin simetri özelliklerini ve kararlılığını inceledik.Item Üre, sodyum hidroksit ve amonyak ile muamele edilmiş şamanın süt sığırlarında süt verimine ve bileşimine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1989) Sarıçiçek, B. Zehra; Okuyan, M. Rifat; Fen Bilimleri Enstitüsü; Zootekni Ana Bilim DalıAraştırmanın amacı, doğal buğday samanı ile üre, NH3 ve NaOH uygulanmış buğday samanlarının yem değerlerini ve söz konusu samanların süt ineklerinde süt verimi ve bileşimine etkilerini saptamaktır. Doğal saman ile üre, NH3 ve NaOH uygulanmış sananların sindirilme dereceleri 2-3 yaşlı kastre edilmiş kalya ırkı koçlar ile klasik sindirim denemesi yöntemiyle saptanmıştır. Her deneme 7 gün alıştırma, 8 gün ön dönem ve 10 gün de esas dönem olmak üzere 25 gün sürmüştür. Doğal saman ile üre, NH3 ve NaOH uygulanmış samanların organik maddeler, ham protein, ham yağ, ham sellüloz, N-siz öz maddeler ve ham kül içeriklerinin kuru maddede, sırasıyla, 92.33, 2.75, 1.25, 50.54, 37.79, 7.67; 91.72, 8.95, 1.42, 41.11, 40.24, 8.28; % 92.22, 6.99, 1.28, 42.52, 41.43, 7.78; % 85.66, 3.28, 1.25, 41.87, 39.26 ve 14.34 olduğu saptanmıştır. Doğal saman ile üre, NH3 ve NaOH uygulanmış samanların kuru madde, organik maddeler, ham protein, ham yağ, ham sellüloz ve N-siz öz maddelerin sindirilme dereceleri, sırasıyla, 50.47, 52.44, 10.60, 38.83, 55.57, 51.75; %64.64, 67.68, 57.98, 45.37, 74.49, 63.47; % 61.76, 63.69, 56.27, 41.01, 68.66, 60.56; % 64.85, 69.49, 41.77, 52.89, 77.14 ve 64.19 olarak saptanmıştır. Sindirilebilir kuru madde, organik maddeler, ham protein, ham yağ, ham sellüloz ve N-siz öz maddeler içeriği kuru maddede olmak üzere, sırasıyla, % 47.47, 48.42, 0.29, 0.49, 28.08, 19.56; % 64.34, 61.99, 5.19, 0.64, 30.62, 25.54; % 61.76, 58.74, 3.93, 0.52, 29.19, 25.09; % 64.84, 59.53, 1.37, 0.66, 32.30, 25.20; enerji değerleri ise kuru maddede, sırasıyla, 19.53, 38.43, 34.32 ve 35.77 olarak saptanmıştır. Bu sonuçlara göre samana üre, NH3 ve NaOH uygulamanın, samanın yem değerini arttırdığı söylenebilir. Yemleme denemesi 4x4 latin-kare deneme deseni ile 2-6 yaşlı 4 Holstein ırkı inek kullanılarak yapılmıştır. Bu denemede doğal, üre, NH3 ve NaOH uygulanmış buğday samanları ile yemlenen ineklerin günlük ortalama kesif yem ve saman tüketimleri, sırasıyla, 6.093±0.830, 7.353±1.664, 6.723±0.983, 6.967±0.583 kg; 8.738±0.494, 12.333±0.172, 11.535±0.318 ve 10.934±0.271 kg olarak saptanmıştır. Doğal, üre, NH3 ve NaOH uygulanmış samanlarla yemlenen ineklerin günlük ortalama süt verimleri ve % 4 yağa göre düzeltilmiş süt verimleri, sırasıyla, 11.965±1.580, 14.619±3. 360, 13.336±1.978, 13.850±1.139 kg; 12.265± 1.817, 15.949±3.232, 13.900+1.853 ve 14.864±1.151 kg olarak belirlenmiştir. Doğal, üre, NH3 ve NaOH uygulanmış samanlarla yemlenen ineklerin sütlerindeki kuru madde, yağ, protein, laktoz ve kül oranları, sırasıyla, % 12.790±0.330, 13.465±0.866, 13.379±0.582, 13.386±0.466; % 4.113+0.328, 4.738±0.248, 4.350±0.423, 4.506±0.146; % 3.450±0.127, 4.034±0.161, 3.867±0.132, 3.572±0.168; % 4.467±0.220, 4.072±0.440, 4.498±0.024, 4.630±0.149; % 0.692±0.032, 0.693±0.042, 0.680±0.043 ve 0.693±0.037 olarak saptanmıştır. Bu sonuçlara göre, samana üre uygulama, ineklerin kesif ve kaba yem tüketimleri ile süt verimi ve sütün bileşimini olumlu yönde etkilemiştir.Item Marmara Bölgesinde yetiştirilen önemli bazı sofralık üzüm çeşitlerinin soğukta muhafazaya uygunlukları üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1989) Türkben, Cihat; Eriş, Atilla; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bahçe Bitkileri Ana Bilim DalıBu çalışma 1986-1988 yıllarında Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bahçe Bitkileri Bölümünde yapılmıştır, Çalışmada Marmara Bölgesinde yetiştirilen önemli bazı sofralık üzüm çeşitlerinden Alphonse Lavaliee, Amasya beyazı, Erenköy beyazı, Hafızali, Irikara, Kardinal, Kozak beyazı, Kozak siyahı, Müşküle ve Razakı 'nın soğukta muhafaza kabiliyetleri ile optimum muhafaza süreleri belirlenmiştir. Araştırmada elde edilen sonuçlar özet olarak aşağıda verilmiştir, Kardinal üzüm çeşidi hariç tutulacak olursa diğer çeşitlerin suda eriyebilir kuru madde miktarları muhafaza süresince genellikle azalmıştır. Aynı şekilde çeşitlerin muhafaza başlangıcında yüksek olan titre edilebilir asit miktarı, 100 tane ağırlığı, tane sapı ve salkım iskeletinde nem miktarı ve tanenin ayrılma kuvveti muhafaza süresince azalma göstermiştir, Buna karşı pH'lan, çürüme oranları ve genel SD2 miktarı muhafaza süresince artmıştır. Suda eriyebilir kuru madde/titre edilebilir asit oranının verdiği olgunluk indisi değerleri ise muhafaza süresince çeşitlere göre değişiklik göstermiştir. Jüri kanaatleri ise, ilerleyen muhafaza süresine paralel olarak olumsuz yönde gelişmiştir, Çeşitlerin muhafaza başlangıcında yüksek olan solunum hızlan, önsoğutma işlemi, soğuk odaya alınmaları ve ilk fümigasyon uygulamasından sonra ani bir düşme göstermiş ve daha sonraki günlerde ise çeşitlerin solunum hızlan düşük düzeyde belli bir süre devam etmiştir. Muhafazanın sonuna doğru solunum hızı yükselmiş; ilerleyen muhafaza süresinde ise tekrar düşmüştür, çeşitlerin tanelerinde muhafaza süresince tane renginin değişmediği ve bazı çeşitlerde ise özellikle beyaz çeşitlerde tane renginin yeşil tonlardan kahverengi tonlara doğru değiştiği, siyah çeşitlerde ise, tane renginin hafif açıldığı görülmüştür, Tane ve salkım sapı renkleri yeşilin değişik tonları ile kahverengine doğru değişmiştir. Muhafaza süresinin uzamasıyla tüm çeşitler kendilerine özgü tat ve görünüşlerini kaybetmişlerdir, BunlarIn yanında, muhafazaya uygunluğu tespit edilen farklı üzüm çeşitlerinin belirlenen muhafaza süreleri içinde piyasaya değişik zamanlarda çıkartılmasının mümkün olduğu da görülmüştür, Muhafaza süresi her iki yıl aynı anlamda, fakat üzüm çeşitlerine göre farklılık göstermiş olup denenen bütün üzüm çeşitleri muhafazaya uygun bulunmuştur. Yıllar ortalaması dikkate alındığında, Kardinal üzüm çeşidi 58 gün ile en kısa süre muhafaza ömrüne sahip olmuştur, Bunu 68 gün ile Amasya beyazı, 71 gün ile Razakı, 79 gün ile Kozak beyazı ve Hafızalİ, 83 gün ile Alphonse Lavallee ve Kozak siyahı, 94 gün ile Irikara çeşitleri izlemiştir, Erenköy beyazı üzüm çeşidi 113 gün ile ve Müşküle üzüm çeşidi 138 gün ile en uzun süre muhafaza ömrüne sahip üzüm çeşitleri olarak belirlenmişlerdir.Item Çeşitli yükler altında kalan makina parçalarının modellenmesi ve analizi(Uludağ Üniversitesi, 1989-01) İren, Mehmet; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim Dalıİçinde yaşadığımız çağda enerji maliyetlerinin artması, ister istemez her alanda enerji tasarrufu fikrini geliştirmiştir. Her ne kadar termodinamik kanunlarına göre %100 verimli bir ısı makinası yapmak mümkün değilse de, kayıp enerjileri azaltarak bir dereceye kadar tasarruf sağlayabilmek mümkündür. Bu amaçla adyabatik motorlar fikri ortaya atılmıştır. Her ne kadar tam anlamıyla adyabatik bir motor imal etmek termodinamik kanunlara göre mümkün değilse de bazı malzemeler kullanarak soğutulmayan bir motor imal edilebilir. Bir motorun gerek ısı transferi açısından, gerekse de gerilme dağılımı açısından analitik yollardan analizi, sistemin ve sınır şartlarının karmaşıklığı açısından bazı güçlükler ortaya çıkarmaktadır. Adyabatik bir motorda bu analizler, konstrüksiyonun karmaşık olması yüzünden oldukça güçtür. Bu çalışmada VOLVO TD 60-B tipinde türbo dizel bir motorun pistonundaki gerilme dağılımı sonlu elemanlar metodu kullanılarak analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada hazırlanan programların, analizin ileri safhalarında birer alt program olarak kullanılması hedeflenmiştir.Item Doğu Marmara bölgesinde yaygın yabani armut türlerinin çöğür anacı olabilme özelliklerinin tespiti üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1989-08-03) Büyükyılmaz, Mustafa; Ağaoğlu, Y. Sabit; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bahçe Bitkileri Ana Bilim DalıBu çalışma Doğu Marmara Bölgesinde yaygın armut türlerinin çöğür anacı olabilme özelliklerinin tespiti amacı ile ele alınmıştır. Yapılan taksonomik çalışmalar sonunda bölgede en yaygın türün P. communls L. olduğu, bunu P. elaeagnifolia Pall.'ın takibettiği tespit edilmiştir. Kök ucunda kromozom sayımları yapılmış ve somatik kromozom sayısı 2n=34 olarak bulunmuştur. Yabani tiplerden alınan tohumlar 50, 60. 70, 80, 90 ve 100 gün süre ile +4°C de nemli perlit içerisinde katlanmış ve hesaplanan çimlenme değerlerine göre katlama süreleri 70-100 gün arasında değişim göstermiştir. Tohumların bir kısmı cam serada çimlendirilmiş ve çöğürler 5-6 yapraklı oluncaya kadar büyütüldükten sonra doğrudan aşı parsellerine aktarılmıştır. +4°C de 100 gün katlanan tohumların harç içerisindeki çimlenme oranlan % 37.8 ile % 94.7 arasında değişmiştir. Vegetasyon mevsimi boyunca birer ay ara ile çöğürlerin ve sürgünlerin çap ve boylan ölçülmüştür. En son ölçümde, çöğür çapları 4.96-9.06 mm, çöğür boylan 11.53-59.91 cm arasında; sürgün çaplan 10.38-12.35 mm ve sürgün boyları 114.43-145.20 cm arasında değişim göstermiştir. Aşıya gelme oranı % 29.2 ile % 100 ve aşı tutma oranı %54.7 ile % 100 arasında bulunmuştur. Çöğür ve sürgünlerde, çap ve boy üniformitesi ile süre arasındaki ilişkiler regresyon eğrileri vasıtasıyla incelenmiş, çöğürlerde çap ve boy büyümesi P. elaeagnifolia Pall. türüne ait tiplerde çok yavaş olmuş, sürgünlerde büyüme hızı bakımından tipler arasında büyük fark görülmemiştir. Ele alınan yabani armut tiplerinin kök gelişimleri de incelenmiş, tiplere göre değişmek üzere kalın kök (0.5 cm’den kalın) adedi 3.22-5.00, kazık köklü fidan oranı % 11.8 - % 31.0. kökleri dikine gelişen fidan oranı % 76.1 - %99.1. genel gelişme durumlarına ait Jüri tarafından verilen puanlar (en yüksek 10 olmak üzere) 5.63-9.00 arasında tespit edilmiştir. Elde edilen veriler, değiştirilmiş "Tartılı-Derecelendirme" yöntemine göre değerlendirilmiş ve değerlendirmeye esas alınan özelliklerin tümü itibariyle hesaplanan toplam değer puanlarına göre P. communis L. türüne ait YA-1603, YA-4105, YA-4104, YA- 1604 ve YA-4111 no.lu tipler Kontrol olarak ele alman Williams çeşidinin önünde ilk sıralarda yer almışlardırItem Şeftali konservesinde bazı kalite kriterlerinin optimizasyonu üzerinde bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 1989-10-03) Çopur, Ömer Utku; Kılıç, Oğuz; Fen Bilimleri Enstitüsü; Tarım Ürünleri Teknolojisi Ana Bilim DalıKonserve yapımına sarı et renkli, sert yapılı, küçük çekirdekli, simetrik, karakteristik aromaya sahip ”Clingstone'' olarak bilinen et şeftaliler uygundur. "Freestone” alarak isimlendirilmiş olan yarma çeşitler, çekirdek evlerindeki ve meyve eti içerisindeki kırmızı renk pigmentlerinden dolayı konserve yapımında tercih edilmezler. Ancak ülkemizde, sanayi tipi olarak da bilinen et şeftalilerin fiatı, sofralık olarak kullanılan yarma çeşitlerin altında bir değerde kaldığı için, yetiştiriciler yarma çeşitlere ilgi göstermektedir. Bu gerçekten hareketle meyve işleyen fabrikalar yarma çeşitleri ve bunlar içerisinde de geç olgunlaşan bir çeşit olan J.H.Hale şeftali çeşitini konserve yapımında kullanmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da şeftali konservesi üretim sezonu J.H. Hale’nin olgunlaşmaya başlayıp bittiği tarihler içerisinde sıkışıp kalmaktadır. Bu çalışmada, Bursa bölgesinde yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan 1986 yılı ürünü Redhaven, Cresthaven, J.H. Hale ve Sio-Oso-Gem şeftali çeşitleri materyal alarak kullanılmıştır. Böylece J.H. Hale şeftali çeşitine alternatif olabilecek ve J.H.Hale’den erken ve daha sonra olgunlaşan çeşitlerin de konserve yapısına uygunluğu araştırılmış ve ayrıca şeftali konservesi üretim sezonunun genişletilerek kalitenin arttırılıp, maliyetin düşürülmesi hedeflenmiştir. Kaliteyi arttırmak ve üretimi kolaylaştırmak amacıyla 3 farklı kabuk soyma yöntemi A: Şeftaliler ikiye bölünmeden bütün halde kostik solüsyonuna daldırılarak, B: Şeftaliler önce elle ikiye bölünüp, çekirdeği çıkartılıp , çekirdek evi temizlenmeden kostik solüsyonuna daldırılarak, C: Şeftaliler önce elle ikiye bölünüp, çekirdeği çıkartılıp, çekirdek evi uygun bir bıçakla temizlendikten sonra kostik solüsyonuna daldırılarak uygulanmıştır. Şeftali konservelerinin üretiminde son briks %18-22 olacak şekilde hesaplanan konsantrasyonda şeker şurubu ve su dolgu sıvısı alarak kullanılmıştır. Konservelerde orjinal rengi korumak, dokusal kusurları ortadan kaldırmak ve albeniyi arttırmak amacıyla her iki tip dolgu sıvısı a) Katkısız b) 1 g/1 sitrik asit ve 1 g/1 askorbik asit c) 0.2 g/1 CaCl2 d) 0.3 g/1 Na2EDTA içerecek şekilde hazırlanıp sıcak olarak kutu ve kavanozlara doldurulmuştur. Ambalaj materyalinin kalite üzerine etkilerini araştırmak amacıyla şeftali konservesi üretiminde cam kavanoz ve teneke kutu kullanılmıştır. Konservelerin pastörizasyonu, dik bir otoklavda otoklavın kapağı kapatılmadan teneke kutular 90 °C, kavanozlar 95 °C sıcaklıktaki su içinde 12 ve 15 dakika süreyle tutularak yapılmıştır. Konserveler, 6 ay süreyle depolanmıştır. Bu sürenin sonunda fiziksel, kimyasal ve duyusal analizler yapılmıştır. Bu yapılan analizler sonucunda: a) Redhaven, Cresthaven, J.H. Hale ve Rio-Oso-Gea şeftali çeşitlerinin konserve yapımına uygun oldukları, b) Duyusal değerlendirilme sonucunda şurup içerisindeki ambalajlanmış konservelerin, su içerisinde ambalajlananlardan daha çok beğenildikleri, c) Dolgu sıvısına ilave edilen sitrik asit ve askorbik asitin, konservelerin orjinal meyve eti renklerini önemli ölçüde koruduğu, CaCl2'ün meyve dokularını sertleştirerek dağılmayı önlediği, Na2EDTA'nın ise beklenen olumlu sonucu vermediği, d)Teneke kutuda ambalajlanmış konservelerde, kavanozda ambalajlanmış örneklere göre, vitamin, fenolik madde ve karotenoid kaybının fazla, HMF miktarının daha yüksek olduğu, ancak yapılan duyusal değerlendirmeler sonucu bu ambalajda konservelenmiş örneklerin, cam kavanozdaki konservelere göre daha çok beğenildiği, e) 12 dakika pastörize edilmiş konservelerin, 15 dakika pastörize edilmiş örneklere göre başlangıçta sahip oldukları kalite kriterlerini önemli ölçüde koruduğu ve kullanılan ambalajlarda bu pastörizasyon süresinin yeterli mikrobiyolojik güvence sağladığı saptanmıştır.Item Uludağ liken türleri üzerinde taksonomik araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1989-11-03) Öztürk, Şule; Tözün, Bilgin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyoloji Ana Bilim DalıUludağ'dan 40 istasyondan tespit edilen likenlerden 57 tür tek substrat üzerinden, 15 tür ise iki farklı substrat üzerinden birden kaydedilmiştir. Örneklerin % 55 ' ini ağaçlar üzerinden % 27 'sini kayadan ve % 3 'ünü de toprak üzerinden alınan likenler oluşturmaktadır. Eldeki kayıtlarla karşılaştırma sonucunda 28 tür daha önce başka araştırıcılar tarafından toplanmıştır (varyete düzeyinde tayin edilen iki tür bu grupta varyete düzeyinde olmaksızın kaydedilmiştir). 73 tür ise Uludağ'dan ilk kez kaydedilmiştir. Bu türler arasında 20 tür Türkiye için yeni kayıtlanmıştır. Bundan sonra çalışanlara yardımcı olması açısından türlerin Türkiye'deki yayılışları da verilmiştir. Eldeki fotoğraflardan bazı türlerin çok benzer olduğu düşünülebilir ancak tayinlerinde kesin farklılıklar görülmüş ve bu özellikler deskripsiyonda verilmiştir. Türlerin sahip olduklara tipik sporlar aynı büyüklükte çizilerek karşılaştırma olanağı sağlanmıştır. Tüm türlerdeki mantar bileşenleri Ascomycetes sınıfına ait ve epotesium veya peritesium oluşturan üyelerdir.Item Bursa çevresi ve Uludağ'ın euphorbia türleri(Uludağ Üniversitesi, 1989-11-03) Genç, Zehra; Tözün, Bilgin; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada Bursa çevresi ve Uludağ'ın Euphorbia türleri ele alınarak araziden toplanan bitkiler yayılış alanları ile, sistematik, tohum morfolojisi ve anatomik açıdan araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre araştırılan bölge içerisinde tür sayısına 6 tane yeni tür daha eklenmiş ve bazı türlerin yayılış alanlarının genişlediği tespit edilmiştir. Tohumların ışık mikroskobik ve Scanning Elektron Mikroskobik özelliklerinden yararlanılarak bir tayin anahtarı hazırlanmış ve bu anahtarda kullanılan karakterlerden yola çıkarak bilgisayarla bu türlerin tayin edilebileceği tesbit edilmiştir. Anatomik çalışmalarda siyatiyum yapısı, süt boruları ve nektar bezleri etraflıca ele alınmıştır. Nektar bezlerinin morfolojik yapıları taksonomide önemli bir rol oynarken anatomik yapılarında görülen küçük farklılıkların sistematikte bir önemi olmadığı sonucuna varılmıştır.Item λ- Algoritmik çiftler cebiri ve onunla bilgi işleme(Uludağ Üniversitesi, 1989-11-24) Doğanyılmaz, Nesrin; Ünlü, Fevzi; Fen Bilimleri Enstitüsü; Matematik Ana Bilim DalıÇalışmamızda, λ- teorisinin içeriğinde Boolean Cebirinde geçerli operatörlerin fonksiyon görevleri için algoritmik bir hesaplama yöntemi geliştirilmiştir. Ayrıca tüm doğruluk ve tüm yanlışlık operatörlerinin λ- teorisinde yeni bir tanımı yapılarak; daha önceden bilinen operatörler aracılığıyla grup izomorfizması, grup homomorfizması, halka homomorfizmasının türetimi gerçekleştirilmiştir.Item Yüksek basınçlı hetorojen yanmalı iç balistik probleminin matematik modellenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1989-12-22) Avcı, Atakan; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim DalıBu çalışmada yanma odası ve namludan oluşan bir silahın iç balistik problemi ele alınmıştır. Silah ve mermiye ait büyüklükler ile yakıcı-yakıtla ilgili kapalı kab deneylerinden elde edilmiş yanma kanunundan hareketle, atış deneylerine gerek duymaksızın, mermi çıkış hızı, maksimum basınç, ısı kayıpları ve namlu kesit sıcaklıkları hesaplanmıştır. Bunun yanında ısı kayıplarının balistik parametrelere ve aşınmaya etkisi üzerinde durulmuştur. Problemin modellenmesinde klasik iç balistik teorileri ile yaygın olarak kullanılan kabullerden yararlanılmıştır. Matematik modellemede mermi başlangıç direnci, sürtünme direnci, hava direnci, merminin dönme enerjisi vb. gözönüne alınmış; gaz kaçakları ihmal edilmiştir. Isı kayıpları doğrudan ısı geçiş denklemi çözülerek ele alınmıştır. Gaz akısı bir boyutlu üniform kabul edilmiştir. Problem genişletilmeye ve farklı yaklaşımları uygulamaya açık bir bütün şeklinde ele alınmaya çalışılmış ve ayrıca gazların boşalma safhası modele ilave edilmiştir. Matematik model sayısal olarak sonlu farklar metodu ile çözülmüştür. Seçilen bir silah için elde edilen çözümler deneysel sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Model aynı zamanda diğer iç balistik modelleriyle mukayese edilmiştir. Modelleme de yapılan kabul ve ihmallerin sonuçlar üzerinde etkileri araştırılmıştır.Item Ayrık grupların bazı geometrik özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Özdemir, Hasan Basri; Başkan, Turgut; Fen Bilimleri Enstitüsü; Matematik Ana Bilim DalıBu tezin ana amacı, ayrık grupların bazı geometrik özelliklerini araştırmaktır. Çalışmanın kapsamı kısaca aşağıda "belirtildiği gibidir : 1.1. kesim, Möbius dönüşümleri ve ayrık gruplarla ilgili temel tanımlarla "bazı klasik sonuçlardan oluşmaktadır. 1.2. kesimde modüler grup dikkate alındı ve "bu grubun sabit noktaları ile ilgili "bir kısım sonuçlar elde edildi. 1.3. kesimde bir Möbius dönüşümünün eşmetri çemberinin yarıçapının hesaplanmasında kullanışlı bir formül ifade edildi. 1.4. kesimde iki Möbius dönüşmünün kommütatörünün bir kısım temel özellikleri verildikten sonra kommütatörün tipini belirten bazı gerek ve yeter koşullar belirtildi. 2. Bölüm hiperbolik geometri ile ilgilidir. 2.1. kesim de bazı geometrik ön bilgiler verildi. Ayrıca, bazı önemli özdeşliklerin literatürde bulunamayan ispatları yapıldı. 2. 2. kesimde hiperbolik konikler tanımlandı. Bu önemli konuya bir başlangıç yaptığımız kanısındayız. Son kesimde, Lanner'in birinci dörtyüzlüsü dikkate alındı. Bu dörtyüzlünün bir yüzüyle eşleştirilen yansımanın merkezleştiricisinin doğurayları elde edildi.Item Taşıt freni konstrüksiyonunda geometrik, dinamik ve termik benzerlik(Uludağ Üniversitesi, 1990) Karadere, Gültekin; Babalık, Fatih C.; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim DalıKonstrüksiyon dizileri, konstrüksiyon ve imalatta rasyonelleşmenin başlıca yöntemlerinden biridir. İmalat ve estetik açıdan sadece geometrik ben zerlik ele alınabileceği gibi, teknik ürünün gerçekleştireceği fonksiyon açısından dinamik, termik, kinematik vb. benzerlikler de istenebilir. Birinci bölümde, benzerlik teorisinin önemine ve konuyla ilgili temel kavramlara değinilmiştir. Sonraki üç bölümde, sırasıyla, olaylar arası benzerlik, olaylar arası analoji, konstrüksiyonların benzerliği şeklinde sınıflandırılan üç ayrı benzerlik ile bunların uygulamalarından bahsedilmiştir. Bu çalışmada benzerlik teorisinin uygulandığı elemanlar, bir diskli fren konstrüksiyon dizisinin elemanlarıdır. Bir fren için en önemli iki fak tör, fren balatalarının ısınması ve frenleme süresidir. Konstrüksiyon dizisi boyunca, sırasıyla merkezkaç gerilmelerinin ve sıcaklık artışlarının sabit kaldığı dinamik ve termik benzerlikler, fiziksel sebeplerden dolayı aynı anda tamamıyla sağlanamamaktadır. Bu nedenle beşinci bölümde, bir diskli fren konstrüksiyon dizisinde arzulanan dinamik ve termik benzerlikler açısından en uygun çözüm araştırılmıştır. Bu çözümü elde etmek için de, incelenen olayın fiziksel büyüklükleri, logaritmik diyagramlarda doğrular olarak temsil edilmiştir. Bir temel tasarıma ait büyüklükler, fiziksel bağıntılardan veya deney sonuçlarından elde edilerek, temel tasarımdan daha küçük ve daha büyük sonuç tasarımları için söz konusu büyüklüklerin alacağı değerler, diyagramlar dan kolaylıkla tayin edilebilmektedir. Altıncı bölümde, fren deneyleri için tasarlanan deney tesisatı ve ölçü aletleri tanıtılmıştır. Yedinci bölümde, benzerlik teorisi deney tesisatı şartlarına uygulanmıştır. Daha sonra, sabit boyutlardaki bir fren diskine karşılık, geometrik bakımdan kısmen benzer olarak değişen üç farklı balata alanı için, üç farklı açısal hızdan dokuz farklı hidrolik basınçla frenleme de neyleri (tek fren uygulamaları) yapılmıştır. Deney şartlarına uygun olarak yapılan benzerlik çalışmasının teorik sonuçlarına göre, sabit bir hız ve basınç için, frenleme süreleri konstrüksiyon dizisi boyunca sabit kalmış; buna karşılık disk ve balata arasındaki sıcaklık artışları, referans büyüklük olarak seçilen balata radyal genişliğinin ölçeğiyle azalmıştır. Bu teorik sonuçlar, deney sonuçlarıyla çizilen logaritmik diyagramlarda büyük bir yaklaşımla doğrulanmıştır.Item Sementasyon çeliğinden (SAE 8620) imal edilen belirlenmiş bir tahrik dişlisinin, sementasyon kalınlığına ve çalışma şartlarına bağlı olarak yüzey bölgesi değişimlerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1990) Hatipoğlu, Mustafa; Demirci, Halim; Fen Bilimleri Enstitüsü; Makine Mühendisliği Ana Bilim DalıBu çalışmada, SAE 8620 çeliğinden imal edilmiş marş motoru pinyon dişlilerinde iki değişik semente derinliğinde, iki değişik deney yükünde (sürtünme torkunda) ve iki değişik çevrim hızında çevrim sayısına ve çalışma süresine bağlı olarak pitting oluşumu ve diş profili boyunca dağılımı, aşınma miktarı, yüzey pürüzlülüğünün değişimi, yüzey sertliğinin değişimi incelenmiş ve belirli çevrim sayılarının sonunda yukarıda anılan parametreler ölçülerek değerlendirilmiştir. Deneylerin yapılabilmesi amacıyla kasnak yardımıyla çevrim hızı değiştirilebilen ve frenleme sistemiyle torku ayarlanabilen deney düzeneği dizayn ve imal edilmiştir.Item Marmara bölgesinde yetiştirilen önemli bazı şeftali çeşitlerinin dona dayanımları üzerinde araştırmalar(Uludağ Üniversitesi, 1990-01-15) Burak, Masum; Eriş, Atilla; Fen Bilimleri Enstitüsü; Bahçe Bitkileri Ana Bilim DalıBu çalışma, 1985-1989 yıllarında Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü, Meyvecilik Bölümünde yapılmıştır. Çalışmada, Marmara Bölgesinde yetiştirilen önemli şeftali çeşitlerinden Cardinal, Dixired, Redhaven, J.H.Hale ve Halberta Giant'ın dona dayanım dereceleri ile, bu çeşitlerin bünyelerinde bulunan karbonhidrat (şeker,nişasta), protein, yağ ve önemli bitki besin elementlerinin miktarları belirlenmiş, bu miktarların mevsimlik değişimi ve çeşitlerin dona dayanım durumları ile olan fizyolojik ilişkileri incelenmiştir. Çeşitlerin dona dayanım durumlarının belirlenmesi Kasım-Mart ayları arasında yapılmıştır. Bu zaman aralığı içinde ve ayda bir defa olmak üzere çeşitlerin bir yıllık sürgünlerinin farklı sürelerle (4,8,16,24 ve 48 saat) suni don testlerindeki (-20°C ve - 15°C) durumları ve mukavemetleri belirlenmiştir. Ayrıca, çeşitler arası dona mukavemet farklılıkları ortaya çıkarılmıştır. Çeşitlerin dona dayanım derecelerinin farklı olduğu saptanmıştır. Ancak, üzerinde çalışılan tüm çeşitlerin dona mukavemetleri Aralık ayından itibaren kışa doğru artmıştır. Özellikle Ocak ve Şubat ayları çeşitlerin en mukavim oldukları, Kasım ve Mart ayları ise hassas oldukları dönemler olarak saptanmıştır. Üzerinde çalışılan çeşitler arasında Redhaven, en dayanıklı olarak saptanmıştır. Bunu, Dixired ve J.H.Hale izlemektedir. Cardinal ve Halberta Giant ise hassas çeşitler olarak bulunmuşlardır. Don uygulama süreleri (4,8,16,24 ve 48 saat) arasında da aylara göre değişmekle beraber önemli farklılıklar saptanmıştır. Gerek - 20°C ve gerekse - 15°C'de uygulama süreleri arttıkça tomurcuk canlılık oranları da düşmüştür. Öte yandan, Kasım-Mart arası her ay yapılan suni don testlerine paralel olarak, ele alınan çeşitlerin tomurcuklarındaki karbonhidrat (şeker,nişasta), protein, toplam yağ ve önemli bitki besin elementleri analizleri de yapılmıştır. Yapılan bu biyokimyasal analizler sonucunda elde edilen bulgular özet olarak aşağıda verilmiştir. Tüm çeşitlerde, toplam şeker oranı Kasımdan itibaren, çeşitlerin mukavemetlerinin artışına paralel olarak, kışa doğru artmış, Mart ayında ise düşüş göstermiştir. Nişasta oranı ise, şekerin tersine, Kasım ayında yüksek, Aralık, Ocak ve Şubat aylarında düşük Mart ayında tekrar yüksek bulunmuştur. Ayrıca, her iki deneme periyodu süresince toplam protein oranları çeşitlere ve yıllara göre değişmekle beraber; genel olarak, tüm çeşitlerde Kasım ayından itibaren giderek artış göstermiştir. Toplam yağ oranları kış aylarında (özellikle Şubat’ta) ve tüm çeşitlerde yüksek bulunmuştur. Ancak, dona en mukavlm olarak belirlenen Redhaven çeşidinde toplam yağ oranının diğer çeşitlere göre, daha yüksek olduğu da dikkat çekmiştir. Çeşitlerin tomurcuklarınaki makro ve mikro besin elementleri analizleri sonucunda ise, Azot, Potasyum ve Kalsiyum ile Demir ve Mangan'in çeşitlerin dona mukavim oldukları kış aylarında (şekerlerde olduğu gibi) yüksek oranda bulundukları saptanmıştır. Ancak, sodyum oranı ise (nişastaya paralel olarak), aynı dönemde düşük bulunmuştur. Öte yandan Fosfor ve Magnezyum her iki deneme süresince de düşük oranda bulunmuş ve aylık önemli bir değişiklik göstermemişlerdir. Çinko, Bakır ve Bor miktarlarında ise aydan aya dalgalanmalar saptanmış, dolayisiyle.oranlardaki mevsimlik değişiklikler bir kararlılık göstermemiştir.Item Kurutulmuş tavuk gübresinin yem değeri ve kuzu besisinde protein kaynağı olarak kullanılma olanakları(Uludağ Üniversitesi, 1990-05-02) Ak, İbrahim; Okuyan, M. Rifat; Fen Bilimleri Enstitüsü; Zootekni Ana Bilim DalıBu araştırma, kafes tavukçuluğundan elde edilen kurutulmuş yumurta tavuğu gübresinin yem değerinin belirlenmesi ve entansif kuzu besi rasyonlarında ayçiçeği tohumu küspesi yerine kullanımının besi performansı ile bazı kesim ve karkas özelliklerine etkisini saptamak için düzenlenmiştir. Araştırma iki aşamada yürütülmüştür, ilk aşamada 12 yumurta tavuğu işletmesinden alınan 36 adet gübre örneği 65-70 °C' de kurutularak ham besin maddeleri içerikleri saptanmıştır. Ortalama % 94.73 kuru madde içeren kurutulmuş kafes tavuğu gübresinin ortalama kül, organik madde, ham protein, ham yağ, ham sellüloz ve N'siz öz maddeler içeriği sırasıyla; % 22.20, % 72.53, % 22.24, % 1.67, % 17.97 ve % 30.65 bulunmuştur. Ham kül içeriğinde saptanan ortalama Ca ve P içeriği ise sırasıyla % 7.45 ve % 1.94 bulunmuştur. Kurutulmuş kafes tavuğu gübresindeki ham besin maddelerinin sindirim derecelerinin belirlenmesi için 3 baş Malya ırkı koçla klasik sindirim denemesi yapılmıştır. Sindirim denemesi sonunda kuru madde, organik madde, ham protein, ham yağ, ham sellüloz ve N'siz öz maddelerin sindirim dereceleri sırasıyla; % 57.84, % 61.89, % 76.43, % 36.68, %55.63 ve % 59.59 bulunmuştur. Sindirim derecesinden yararlanılarak bulunan ortalama enerji içeriği ise 33.35 NB bulunmuştur. Araştırmanın ikinci aşamasında kurutulmuş kafes tavuğu gübresinin kuzu besisinde kullanılma olanakları araştırılmıştır. Bu amaçla, sütten kesilmiş 2-2.5 aylık yaşta 60 baş Merinos erkek kuzu kullanılmıştır. 10 baş kuzu bazı kesim ve karkas özelliklerinin belirlenmesi için deneme başında kesilmiştir. Kalan 50 baş kuzu ise 8 hafta sure ile besi denemesine alınmıştır. Kuzu besi rasyonlarında ayçiçeği tohumu küspesi yerine gruplara sırasıyla; % 0, % 10, % 20, % 30 ve % 40 oranında kurutulmuş tavuk gübresi katılmıştır. Kesif yem karmaları pelet formda ve ad libitum olarak verilmiştir. Araştırmada bireysel yemleme ve sulama uygulanmıştır. Farklı düzeylerde, kurutulmuş kafes tavuğu gübresi tüketen grupların canlı ağırlık ve günlük ortalama canlı ağırlık artışları sırasıyla ; 37.6±0.54, 36.4±0.69, 37.5±1.03, 36.9±0.52 ve 35.4±0.52 kg ile 271.4±11.18, 251.2±10.17, 266.1±14.47, 258.9±6.89 ve 237.5±7.36 g bulunmuş olup, gruplar arası fark önemsiz bulunmuştur. Araştırmada grupların günlük ortalama ve bir kg canlı ağırlık artışı için kesif yem tüketimleri sırasıyla ; 1341±17.4, 1344±22.6, 1408±28.1, 1496± 22.2, 1442±12.6 g ile 4.94±0.22, 5.34±0.23, 5.29±0.27, 5.78±0.21 ve. 6.07±0,29 kg bulunmuştur. Rasyona % 30 ve % 40 düzeyinde kurutulmuş tavuk gübresi katılması yem ve su tüketimini önemli düzeyde artırmıştır ( P<0.01 ve P<0.05 ). Ayrıca rasyona %40 oranında gübre katılması yemden yararlanmanın önemli düzeyde düşmesine neden olmuştur (P<0.05). Araştırmada, sıcak ve soğuk karkas ağırlıkları, sıcak ve soğuk randıman, soğutma kaybı ve iç yağ ağırlığı açısından gruplar arası fark önemsiz bulunmuş, fakat besi başlangıcında kesilen kuzularla besi sonunda kesilen kuzuların bazı kesim ve karkas özellikleri arasındaki fark istatistik önemli bulunmuştur (P<0.01).