Fen Bilimleri Doktora Tezleri / PhD Dissertations

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.

Gözat

Son Gönderiler

Şimdi gösteriliyor 1 - 20 / 895
  • ÖgeAçık Erişim
    CIELAB renk uzayında renk farkı formüllerinin düzenli renk koordinatı değişimlerine olan bağımlılığının araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Çinko, Uğur Onur; Becerir, Behçet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0002-4469-4046
    Bu tez çalışmasında dört renk farkı formülünün sonuçları [CIELAB (1976), CMC (2:1), CIE94 (2:1:1) ve CIEDE2000 (2:1:1)], renk koordinatlarındaki düzenli değişiklikler için CIELAB renk uzayında değerlendirilmiştir. L*, a* ve b* koordinatları, renk uzayının farklı ışıklılık (açıklık-koyuluk) ve renk açısı bölgelerinde artan ve azalan adımlarla düzenli olarak değiştirilmiştir. Dört formülün bağımlılığı ve tutarlılığı, düzenli ve sabit renk koordinat değişimlerine bağlı olarak araştırılmıştır. Deneysel çalışmanın amacı, CIELAB renk uzayının farklı renk bölgelerinde, her formülün en uyumlu ve en güvenilir sonuçları vereceği toplu bölgede farklı renk farkı formülleri kullanma olasılığının olup olmadığını belirlemekti. Deneysel çalışma, amaca yönelik hazırlanmış özel bir yazılım (C# programa dilinde yazılan) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, CIELAB ve CIE94'ün hesaplama aralıklarında birbirleriyle karşılık gelen renk farkı sonuçları verdiğini göstermiştir. CIELAB formülü kartezyen koordinat hesabına bağlı olarak hep lineer artışlar vermiştir. Tüm formüller, hesaplama aralıklarında farklı hesaplama özellikleri gösterdi. CMC formülü, gri noktanın yakınında hesaplama yaparken en yüksek renk farklılıklarını vermiştir. CIEDE2000 formülünün, hesaplama adımlarındaki değişikliklere göre kendisine en uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm koordinatları (L*, a* ve b*) aynı anda değiştirerek hesaplamanın gerçekleştirileceği formüllerin hassasiyetini belirlemek için daha karmaşık bir yazılım gerekli olacaktır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Batı çiçek tripsi, Frankliniella occidentalis (Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) popülasyonlarının farklı insektisit gruplarına karşı direnç durumunun araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-23) Demiröz, Duygu; Kumral, Nabi Alper; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bitki Koruma Anabilim Dalı.; 0000-0002-0593-0165
    Bu tez çalışması, yoğun Bitki Koruma Ürünü (BKÜ) kullanımı olduğu bilinen Ege ve Marmara Bölgelerindeki İzmir, Manisa, Bursa ve Çanakkale illerinde bulunan örtü altı sebze ekiliş alanlarından toplanan örneklerle gerçekleştirilmiştir. Sentetik piretroitli, karbamatlı ve spinosyn grubu insektisitlere karşı farklı Frankliniella occidentalis (Pergande) (Thysanoptera: Thripidae) popülasyonlarının direnç durumu IRAC 10 nolu kapsül daldırma testi ile belirlenmiştir. Direnç mekanizmalarını belirlemek amacıyla karboksilesteraz, asetilkolinesteraz, glutathion-S-transferaz, sitokrom P-450 enzim aktiviteleri incelenerek, sodyum kanallarındaki mutasyonlar ve Foα6 (nicotinicace tylcholine receptor subunit) nokta mutasyonu moleküler çalışmalar ile araştırılmıştır. Laboratuvar çalışmaları 2020-2023 yıllarında Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü laboratuvar ve sera koşullarında yürütülmüştür. Biyoassay çalışma sonuçlarına göre Menderes/Altıntepe, Akhisar/Selçikli ve Orhangazi/Fatih popülasyonlarının direnç oranları ve enzim miktarları diğer popülasyonlara göre önemli düzeyde yüksek bulunmuştur. Bayındır/Karaveliler ve Yenişehir/Kavaklı popülasyonlarının direnç oranları ve enzim miktarları ise duyarlı popülasyona benzer olarak düşük tespit edilmiştir. Bu çalışmada Türkiye’de ilk kez F. occidentalis’te T929V, T929I ve G275E nokta mutasyonları bulunmuştur. Bütün popülasyonlarda sodyum kanalında piretroit direnci ile ilişkilendirilmiş T929V gen bölgesinde mutasyon belirlenmiştir. En dirençli Menderes/Altıntepe popülasyonunda ise T929V ve T929I mutasyonları kombine halde tespit edilmiştir. Frankliniella occidentalis’in yine tüm popülasyonlarında spinosad direncine neden olan G275E gen bölgesinde mutasyon belirlenmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    CRISPR/CAS9-sitidin baz düzenleme tekniği kullanılarak herbisite toleranslı havuç genotiplerinin geliştirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Acun, Deniz Zahide Altınşeker; İpek, Meryem; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.; 0000-0002-9716-3900
    Geçtiğimiz son 10 yılda bitki biyoteknolojisinde çok önemli değişimler yaşanmıştır. Genom düzenleme tekniklerinin keşfi ve bitki genomlarına uyarlanması, bitki biyolojisi çalışmalarını da oldukça hızlandırmıştır. Bugün modern ıslah teknikleri içerisinde en güvenilir, merak edilen ve en çok uygulanan genom düzenleme teknolojisi CRISPR/Cas9’dur. Yabancı otlar tüm dünyada tarım arazilerinin en büyük sorunları arasındadırlar. Yabancı otlar güneşin sağladığı ışık, toprakta bulunan besin elementleri hatta arazilerde kullanılan gübreler için bile tarım bitkileri ile rekabet halindedirler. Yabancı otlarla mücadelede en sık kullanılan yöntem herbisit uygulamalarıdır. Herbisit kullanımının yabancı ot kontrolü, ürün veriminde artış, zararlı bitki hastalıklarının kontrolü gibi olumlu etkilerinin yanı sıra toprakta yaşayan mikroorganizmaları öldür erektoprak kalitesini düşürmesi, toprakta aşırı birikimi ve sularda kirlenme, yabancı ot popülasyonunda kullanılan herbisitlere direnç gelişiminin oluşması gibi olumsuz yönleride vardır. Herbisite toleranslı tarım bitkilerinin arazilerde yetiştirilmesinin yabancı otlarla mücadele kolaylığı, arazi temizliği, ürün veriminde artış, tarım ekonomisine katkı gibi önemli etkileri vardır. Herbisite toleranslı tarım bitkilerinin geliştirilmesine yönelik araştırmalarda genom düzenleme teknolojilerinden CRISPR/Cas9 sistemi sıklıkla kullanılmaktadır. ALS enzimi bitkilerde valin, lösin, izolösin amino asitlerinin sentezinden sorumludur. Bu amino asitler bitkilerde protein sentezi, enerji üretimi gibi metabolik süreçlerde çeşitli görevler almaktadırlar. Bu tez çalışmasında CRISPR/Cas9-Sitidin Baz Düzenleme teknolojisi kullanılarak, havuç (Daucus carota L.) genomunda bulunan ALS gen bölgeleri hedeflenmiştir. Bitki eksplantlarına Agrobacterium-aracılı transformasyon yapılmıştır. 187 hipokotil eksplantının Agrobacterium ile inokülasyonun ardından 10 adet transgenik havuç bitkisi elde edilmiştir. Çalışmada elde edilen transformasyon etkinliği %5,35’dir. Yapılan bu tez çalışmasında, çalışmanın amacı olan ALS inhibitörü herbisitlerden sulfonylurea sınıfı herbisitlere toleranslı havuç genotiplerielde edilmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Bursa Muradiye Külliyesi türbelerinde gerçekleştirilen koruma ve onarım müdahalelerinin tarihsel arka planı
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Yeke, Saliha Tupal; Durak, Selen; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Mimarlık Anabilim Dalı.; 0000-0003-1232-4013
    Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti Bursa’da inşa edilen külliyelerin sonuncusu olan ve içerisinde cami, medrese, imaret, hamam, sıbyan mektebi ve hanedan üyelerine ait on üç türbe barındıran Muradiye Külliyesi, insanlık tarihinin önemli aşamalarını gösteren bir mimari bütün olma özelliğiyle, 2014 yılında Bursa’da yer alan diğer sultan külliyeleri, Hanlar bölgesi ve Cumalıkızık Köyü ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Muradiye Külliyesi Bursa’nın ilk yerleşim yeri olan Hisar’ın kuzey batısında yer almaktadır. Külliye, Osmanlı İmparatorluğu hanedan üyelerinin, külliye inşasından sonraki yıllarda da bu alan içerisine gömülmeye devam edilmiş olmaları sebebiyle, hanedanın atalarına olan bağlılığının simgesi niteliğindedir. Bu çalışmada Bursa Muradiye Külliyesi’nde yer alan türbelerde gerçekleştirilen koruma ve onarım çalışmalarının tarihsel arka planının incelenmesi hedeflenmiştir. Arşiv belgelerinde yapılan analizler sonucu belirlenen 1844-1851, 1855-1867, 1947-1962 ve2012-2015 yılları arasında gerçekleştirilen onarımlar dört ana dönemde ele alınarak açıklanmıştır. Onarım süreçleri ve gerçekleştirilen müdahalelerin yapılara etkileri kapsamında koruma kuramına bakış açısının zaman içerisinde geçirdiği değişim açıklanmıştır. Onarım çalışmalarında belirlenen dört dönem için farklı koruma yaklaşımların olduğu anlaşılmıştır. On dokuzuncu yüzyılda gerçekleştirilen onarımlarda dönemin mimari akımlarındaki üslup özelliklerinin onarım gören eserlerde de uygulandığı tespit edilmiştir. Yirminci yüzyıldan itibaren onarımlarda üslup birliği yaklaşımı benimsendiği, yapının önceki dönemlerde gerçekleştirilen müdahalelerden arındırıldığı belirlenmiştir. Külliye içerisinde dört türbe seçilerek, bu yapıların duvarlarında, tonozlarında, kubbelerinde, giriş saçaklarında, kalem işi ve çini bezemelerinde gerçekleştirilen müdahaleler yazılı ve görsel belgeler ışığında irdelenmiştir. Yapılan tespitler, koruma ve onarım müdahalelerini gerçekleştiren kurum ve kişilerin koruma kavramına yaklaşımlarıyla birlikte değerlendirilmiştir. Hazırlanan bu tez çalışması ile, benzer çalışmalara özgün bir kaynak oluşturmak amaçlanmaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Güç hatları üzerinden DFBÇ tabanlı veri iletiminin bilgi kuramsal analizi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Erdem, Nergis; Ertaş, Tuncay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0003-2278-9551
    Güç hatları üzerinden haberleşme, dünyanın birçok ülkesinde düşük ve orta voltaj şebekelerinde sayaç okuma ve yönetimi, konut içi güç hatlarında ise internet uygulamaları için yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak güç hatları esas itibariyle enerji taşıma maksadıyla tasarlandıkları için, haberleşme amacıyla kullanıma pek uygun değildir. Hatların uzunluğa ve frekansa bağlı aşırı zayıflama göstermesi, ağa bağlı cihazların ve anahtarlama elemanlarının devreye girip çıkması ve başka diğer sebeplerden meydana ˘gelen yansıma ile dürtüsel gürültü yüksek hızlı veri iletimini sınırlayan faktörlerdir. Birçok açıdan kablosuz haberleşme kanalları ile benzeşmektedir. Dikgen frekans bölmeli çoğullama, bant verimli olması, dürtüsel gürültüyü alt kanallara eşit olarak bölüştürerek etkisini azaltması ve frekans seçici kanalı düz sönümlenen bağımsız paralel kanallara ayırması dolayısı ile güç hattından haberleşme sistemlerinde standart olarak kullanılmaktadır. Bu tezde, dikgen frekans bölmeli çoğullama ile güç hatlarınından veri iletiminin bilgi kuramsal analizi yapılmıştır. Bu amaçla, uzay-zaman blok kodlama sinyal modeli ile, güç hatlarının kanal kapasitesi optimum güç ve hız uyarlama, kanal tersleme gibi uyarlanır güç kullanma yöntemleri için karşılaştırmalı olarak elde edilmiştir. Ayrıca sinyal gürültü oranı kestirimine ait Cramér-Rao sınırları, yine karşılaştırmalı olarak veri yardımlı ve yardımsız durumlar için elde edilmiştir. Kanallar arası sönümlemede ilinti varlığı kanal kapasitesini düşürmekte, kestirim sınırlarını işe yükseltmektedir. Frekansa bağlı zayıflama, kapasite ve kestirim sınırlarını aşırı şekilde etkilemektedir. Ancak veri yardımlı ve yardımsız durumda elde edilen sınırlar 15dB gibi bir değerden sonra çakıştıklarından aralarında bir fark kalmamaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    İklim değişikliğinin Bursa koşullarında yetiştirilen soya fasulyesi (Glycine max (L.) Merril) tane verimine ve su kullanım verimliliğine olan etkileri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Arslan, Bilge; Aslan, Şerife Tülin Akkaya; Şen, Burak; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyosistem Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0001-5550-2452
    Tez çalışması ile iklim değişikliğinin Bursa koşullarında yetiştirilen soya fasulyesi tane verimi ve su kullanım verimliliği üzerine olası etkilerinin tahmin edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma iki aşamada gerçekleşmiştir. İlk aşamada bitki büyüme ve gelişimini tahmin edilmesinde kullanılan DSSAT-CROPGRO bitki simülasyon modeli, 2005 – 2006 yıllarında Bursa koşullarında soya fasulyesi için yürütülen arazi denemesine ait veriler kullanılarak soya fasulyesinin farklı olgunluk grubuna dahil A3127 (MGIII) ve 1530 (MGIV) çeşitleri için kalibre edilmiş ve gözlem verilerinin tahmin performansı değerlendirilmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise, Birleştirilmiş Model Karşılaştırma Projesi 5 (CMIP5) tarafından sağlanan üç küresel iklim modeli (GFDL-ESM2M,HadGEM2-ES, MPI-ESM-MR,) ve iki temsili konsantrasyon rotasına (RCP4.5 veRCP8.5) ait iklim projeksiyonları kullanılarak gelecek dönemler için soya fasulyesinin verimi ve su kullanım verimliliği DSSAT-CROPGRO bitki simülasyon modeli aracılığıyla belirlenmiştir. Sonuçlar, referans dönem (1971-2000), yakın gelecek (2040-2069) ve uzak gelecek (2070-2098) olmak üzere üç ayrı dönem için değerlendirilmiştir. İklim değişikliğinin olası etkilerinin daha kapsamlı değerlendirebilmesi amacıyla farklı olgunluk gruplarına (MGIII ve MGIV)ait soya çeşitlerinin verimi iki farklı ekim tarihi (30 Nisan – 15 Mayıs) ile tahmin edilmiştir. Çalışma sonuçlarına göre, Bursa ili için tüm iklim senaryolarında sıcaklık değerlerindeki artış iki çeşit içinde fizyolojik olgunluğa erişme süresinde bir azalmaya neden olmaktadır. Bunun, daha ileri tarihte ekilen soya fasulyesi üretimine bir miktar fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Karbondioksit (CO₂) konsantrasyonundaki artış soya fasulyesi veriminde artışa neden olmaktadır. Soya fasulyesi veriminde RCP4.5 senaryosuna göre %10 ila %43, RCP8.5 senaryosuna göre %12 ila %53 arasında artış olacağı öngörülmektedir. Soya fasulyesinin 30 Nisan yerine 15 Mayıs tarihinde ekilmesi durumunda verimde bir miktar daha artış sağlanmaktadır.RCP4.5 ve RCP8.5 senaryoları altında su kullanım verimliliği sonuçlarına göreHadGEM2-ES küresel iklim modelinde %1-%7 arasında azalış ve %0 - %7 arasında artış görülürken diğer modellerde ise %12 - %40 arasında artış sağlanacağı öngörülmektedir. Bursa İl’i soya fasulyesi yetiştiriciliği üzerinde artması beklenen yüksek sıcaklıkların olumsuz etkilerini, artan CO₂ konsantrasyonun telafi edeceği öngörülmektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Zeytinin (Olea europaea L.) yağındaki yağ asitlerinin bileşimini etkileyen gen veya gen bölgelerinin SNP moleküler işaretleyiciler kullanılarak haritalanması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Kaya, Ali Can; İpek, Meryem; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bitki Islahı Genetiği ve Biyoteknolojileri Anabilim Dalı.; 0009-0006-1801-092X
    Zeytin (Olea europaea L.), Akdeniz iklimine sahip bölgelerde doğal olarak yayılım gösterebilen ve kültürü çok eskiden beri yapılan bir ağaç türüdür. Yağı ve meyvesi ticari olarak değerlidir. Özellikle yağı, bileşiminde yüksek oranda omega 9 (oleik asit) içerir. Oleik asit hem kardiovasküler hastalıkların oluşumunu azaltırken hem de zeytinyağını oksidasyona karşı korumaktadır. Böylece yüksek oranda oleik asit içeriğine sahip zeytinyağı eldesi, ıslah programlarının temel hedeflerinden biridir. Ancak zeytinde seleksiyon ıslahı, gençlik kısırlığı döneminin uzun olması nedeniyle çok uzun zaman almaktadır. Bu çalışmada, oleik asit içeriği yüksek zeytin genotiplerini erken dönemde seçebilmek için: SNP (single nucleotide polymorphism) moleküler belirteçleri kullanılarak yüksek yoğunluklu genetik bağlantı haritasının oluşturulması ve zeytinyağının yağ asidi bileşimini etkileyen kantitatif özellik lokuslarının (QTL) belirlenmesi amaçlanmıştır. Genetik bağlantı haritası, 121 adet bitkiden oluşan F1 popülasyonunda Genotyping By Sequencing (GBS) analizi ile tespit edilen SNP belirteçleri kullanılarak oluşturulmuştur. Oluşturulan genetik bağlantı haritasında 23 adet bağlantı grubu belirlenmiş ve 3 254SNP moleküler belirteci harita üzerine yerleştirilmiştir. Genetik bağlantı haritasının ortalama uzunluğu 0,9328 cM olarak tespit edilmiştir. QTL analizleri için yağ asitlerinin yüzdece miktarları, Gaz Kromatografisi (GC) ile ölçülerek ihtiyaç duyulan fenotipik veriler elde edilmiştir. İlk yılda toplam 31 QTL ve ikinci yılda 29 QTL keşfedilmiştir. Özellikle 1. kromozom, 2. kromozom ve 10. kromozomda yağ asidi içeriği ile ilişkili ortak QTL'ler keşfedilmiştir. Oleik asit sentezi için ilk yılda 11 QTL, ikinci yılda 12QTL keşfedilmiştir. Bu çalışma sonucunda zeytinyağında yağ asidi sentezinden sorumlu olduğu tespit edilen QTL'ler, zeytin ıslah çalışmalarında moleküler belirteç destekli seleksiyon için genetik kaynak oluşturulmasına yardımcı olabilecektir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Tek silindirli dizel motorda atık kızartma yağı metil esteri ile polyester iplik üretiminde açığa çıkan atık yağın farklı oranlardaki karışımlarının motor performansına, egzoz emisyonuna ve enjektör aşınmasına etkisinin belirlenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Arslan, Murat; Alibaş, İlknur; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyosistem Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0001-5204-9621
    Bu çalışmada, dizel, biyodizel, biyodizel+%10 ASFY ve biyodizel+%20 ASFY yakıt karışımlarının tek silindirli hava soğutmalı direkt enjeksiyonlu dizel jeneratörde motor performansı, emisyon değerleri veher bir enjektör üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla 6 kW gücündeki dizel jeneratör farklı elektriksel güç aralıklarında dört farklı yakıt ve karışımları kullanılarak 100 saat çalıştırılmıştır. Yapılan performans testlerinde en yüksek moment değeri 6000 W elektriksel güç değerinde biyodizel+%10 ASFY yakıt karışımında 17,28 Nm olarak gerçekleşmiştir. Aynı elektriksel güç değerinde en düşük moment değeri dizel yakıtta %2,98 düşüşle 16,77 Nm olarak görülmüştür. Özgül yakıt tüketiminde 6000 W elektriksel güç değerinde en düşük değer 1,58 kg/saat ile dizel yakıtta gerçekleşmiş aynı yükte biyodizel yakıtta %27,98 artışla 2,03 kg/saat olarak saptanmıştır. Emisyonlarda karbonmonoksit (CO) değeri tam yükte Biyodizel+%20 karışımı dizel yakıta göre %12,5 düşüş göstermiştir. Hidrokarbon (HC) en düşük1200 W yükte 8 ppm olarak gerçekleşirken en yüksek değeri 2400 W yükte biyodizel+%10 ASFY yakıt karışımında 26 ppm olarak ölçülmüştür. Duman yoğunluğu (is) değerlerinde tam yükte dizel yakıtta 5,811/m olarak gerçekleşirken bu oran aynı yükte biyodizel+%10 ASFY yakıt karışımında 0,162 1/m olarak gerçekleşmiştir. Azotoksit (NOx) değeri 4800 W yükte 73 ppm ile en düşük değerini biyodizel+%20ASFY yakıt karışımında ölçülürken, 2400 W yük değerinde %245,2 artışla 179 ppm olarak biyodizel yakıtta gerçekleşmiştir. Her bir yakıt ve karışımları için 100 saatlik çalışmadan sonra, tüm enjektör iğnelerinin ve meme uçlarının görsel inceleme, taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve enerji dağılımlı X-ışını (EDX) analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre dizel enjektör meme ucunda ve birinci bölgede Fe %83,7 değeriyle en yüksek yüzdesel orana sahip element olarak görülmüştür. C oranı %58,5ile ve O oranı %18,5 ile dizel enjektör meme ucu ve üçüncü bölgede gerçekleşmiştir. Diğer elementlerin ise oransal değerlerinin yüzdesel olarak düşük kaldığı tespit edilmiştir. Enjektör iğnelerinde inorganik bileşenler, enjektör meme uçlarında ise inorganik bileşenlerle birlikte, yaşlandırma ürünleri gözlemlenmiştir. Biyodizel ve dizel yakıt sonuçları arasında enjektör memesi işlevi açısından önemli bir fark bulunmazken, biyodizel+%10 ASFY ve biyodizel+%20 ASFY yakıt karışımlarında işlevsel bozukluklar tespit edilmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Bozüyük (Bilecik), Tunçbilek (Kütahya) ve İnönü (Eskişehir) arasında kalan alanın florası
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-01) Ahıskalı, Mihriban; Yılmaz, Özer; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyoloji Anabilim Dalı.
    Bu çalışma Bozüyük (Bilecik), Tunçbilek (Kütahya) ve İnönü (Eskişehir) arasında kalan alanın florasını kapsamaktadır. Araştırma alanından, 24.03.2019 - 1.07.2023 tarihleri arasında toplanan yaklaşık 2000 bitki örneğinin değerlendirilmesi sonucunda 83familyaya ve 341 cinse ait 580 tür, 146 alttür, 50 varyete ile toplamda 87‘si endemik (endemizm oranı %11,4) 765 takson tespit edilmiştir. Bu taksonların 7’si Pteridophyta’ya, 758’ü Spermatophyta bölümüne aittir. Spermatophyta bölümündeki taksonlardan 8’i Gymnospermae alt bölümüne, 750’i Angiospermae alt bölümünde yer almaktadır. Bu taksonlardan 681’si Dicotyledonae, 69’i Monocotyledonae sınıfındandır. Araştırma alanında en fazla takson içeren familyalar %12,7 ile Asteraceae (98 takson), %8,2 ile Fabaceae (63 takson), %7,8 ile Lamiaceae (60 takson), %7,5 ile Brassicaceae (58 takson), %6,7 ile Caryophyllaceae (52 takson), %4 ile Rosaceae (31 takson), %3,4ile Ranunculaceae (26 takson), %3 ile Apiaceae (23 takson), %2,9 ile Boraginaceae (22takson), %1,8 ile Poaceae (14 takson), en zengin cinsler Silene L. (13 takson), AstragalusL. (13 takson), Centaurea L. (12 takson), Alyssum L.(12 takson), Ranunculus L. (11takson) Salvia L.(10 takson), Campanula L. (10 takson), Veronica L.(10 takson)’dır. Taksonların fitocoğrafik bölgelere göre dağılımları ve oranları şöyledir; Avrupa – Sibirya elementi 85 (%11), Akdeniz elementi 126 (%16,3), İran – Turan elementi 67 (%8,7) veçok bölgeli ya da bölgesi bilinmeyenler 493 (%64)’tür. Bu çalışmaya kadar yalnızca Uludağ’da bilinen endemik Prometheum chrysanthumsubsp. uludagense, Dianthus goekayi, Carduus olympicus subsp. olympicus, Cotahamzaoglui ve nadir Saxifraga sempervivum, Verbascum ovalifolium subsp. thracicumtaksonları ilk kez bu çalışma sırasında farklı bir lokaliteden toplanmıştır. Araştırma sonucunda 59 taksonun B2 ve B3 karesi için yeni floristik kayıt olduğu tespit edilmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Kocaçay Deltası diyatomelerinin komunite yapısı ve bazı çevresel değişkenlerle ilişkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Ünsal, Burcu Zünbülgil; Dalkıran, Nurhayat; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-6209-2188
    Bu çalışmada, Bursa ili sınırlarında bulunan Kocaçay Deltası’nın planktonik ve bentik diyatomelerinin komünite yapısının belirlenmesi ve çok değişkenli istatistiksel yöntemler kullanılarak çevresel değişkenler ile arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Diyatome ve su örnekleri, Mart 2018 ve Nisan 2019 tarihleri arasında beş farklı su kütlesinden (subasar orman, üç lagün ve akarsu) belirlenmiş yedi örnekleme noktasından aylık olarak alınmıştır. Yirmi altı çevresel değişken alanın fizikokimyasal yapısını belirlemek için ölçülmüştür. Minimum ve maksimum tuzluluk değerleri sulak alanda limnetikten polyhaline doğru geniş bir tuzluluk aralığı olduğunu göstermiştir. TRIX indeksine göre alandaki tüm su kütleleri hiperötrofiktir. Çalışma döneminde sulak alanda Bacillariophyta divizyosuna ait 357 takson tespit edilmiştir. Yapılan Kümeleme ve CCA analizleri alandaki diyatomeleri etkileyen en önemli çevresel faktörün tuzluluk olduğunu göstermiştir. Tanımlanan diyatome türlerinin büyük kısmı tatlı su habitatlarını tercih eden diyatome türleridir ancak bu türler tuzluluğa geniş tolerans gösterebilen belirgin euryhalin türler oldukları belirlenmiştir. Ayrıca β ve α-mesosaprob diyatomeler (88 ve 51 takson) toplam nispi bolluğun %60’ını,eutrofentik diyatomeler (107 takson) ise toplam nispi bolluğun %55’ini oluşturmuştur. SIMPER analizi sonuçları alanda 39 diyatomenin %90 kümülatif oranla benzerliğe en çok katkı sağladığını göstermiştir. Melosira varians bu analize göre en yüksek katkıoranına sahip türdür. Bu türü Navicula cincta, Ulnaria ulna, Stephanocyclus meneghinianus, Halamphora coffeiformis takip etmiştir. Tikoplankton’un epipelik veepifitik diyatome birliklerinden farklılık gösterdiği ve Hyalodiscus scoticus, Campylodiscus echeneis ve Surirella striatula’nın benzersizliğe en çok katkı sağlayantürler olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca alanda sadece acı su ve denizel ortamları terciheden diyatome türleri de belirlenmiştir. Bunun temel nedeninin lagünlerin kanallar ileMarmara Denizi ile bağlantılı olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Meyve çekirdek ekstrakları ilavesinin yağsız yoğurtların biyoyararlılık ve teknolojik özellikleri üzerine etkisinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Elmas, Selin; Uylaşer, Vildan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-0673-5270
    Bu çalışmada, %0,5 meyve çekirdeği ekstraktı (hurma, kuşburnu, siyah üzüm, nar, greyfurt) ilave edilerek üretilmiş yağsız yoğurtların depolama süresi boyunca (1, 7, 14 ve 21. günlerde) biyoyararlılık ve teknolojik özelliklerindeki değişim belirlenmiştir. Yoğurt üretiminde Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus thermophilus kültürleri kullanılmıştır. Depolama süresi boyunca yoğurt örneklerinin pH, titrasyon asitliği, serum ayrılması, tekstür, renk (L*,a*,b*) , kuru madde, kül, mineral madde bileşenleri, organik asit profili, toplam fenolik madde, antioksidan kapasitesi (DPPH, ABTS, CUPRAC, FRAP), polifenolllerin ve antioksidan kapasitenin in vitro biyoyararlılıkları incelenmiştir. Ayrıca toplam laktik asit bakterilerinin (Lactobacillus delbrueckii subsp. bulgaricus ve Streptococcus thermophilus) sayıları belirlenmiştir. İlave edilen meyve çekirdeği ekstraktkları ile teknolojik özellikleri geliştirilmesi ile antioksidan ve fenolik gibi biyoaktif bileşenler açısından fermente süt ürünleri arasında yer alacak fonksiyonel bir ürün olarak üretilebileceği saptanmıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Kestirimci bakımda hibrit prognostik yaklaşımlar kullanılarak kalan faydalı ömür tahmini
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Ensarioğlu, Kıymet; Emel, Erdal; İnkaya, Tülin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-303-558-803
    Kalan Faydalı Ömür’ün (RUL) doğru bir şekilde tahmin edilmesi, turbo fan motorlarının prognostiğindeki en zor sorunlardan biridir. Son dönemlerde, turbo fan motorlarının RUL tahmininde kullanılan yöntemler ağırlıklı olarak veri odaklı modelleri içermektedir. Sensör verilerine uygulanan önişlemler prognostik modellerin daha iyi performans göstermesi için gereklidir. Turbo fan motorları üzerine yapılan çalışmaların birçoğunda, normal/sağlıklı çalışma süresince sabit bir başlangıç RUL değeri ile başlayan ve belirli bir kırılma noktasından sonra azalan parçalı-doğrusal (PwL) etiketleme yöntemi kullanır. Bu çalışmada RUL tahmini için öznitelik oluşturma, değişim noktası algılama tabanlı PwL etiketlemesi ve 1D-CNN-LSTM (Tek boyutlu- Evrişimli Sinir Ağları -Uzun Kısa Dönemli Bellek) hibrit sinir ağı modelini kullanan prognostik bir prosedür tasarlanmıştır. Tasarlanan prosedür C-MAPSS veri setinin bir alt veri seti olan FD001 üzerinde değerlendirilmiştir. Deneysel sonuçlar, yeni oluşturulan fark özniteliğinin girdi olarak kullanılmadığı modeller ve geleneksel makine öğrenmesi ile erken dönem derin öğrenme metotlarının kullanıldığı sinir ağı modelleriyle karşılaştırılmıştır. Bununla birlikte literatürde benzer metotları kullanan diğer çalışmalarla da karşılaştırılmıştır. Yapılan çalışmanın temel katkıları (i) oluşturulan yeni fark özniteliğinin tahmin performansını iyileştirmesi (ii) CNN’in öznitelik çıkarma yeteneğinin sinir ağının performansını iyileştirmesidir. Önerilen prosedür, turbo fan motorlarının RUL tahminini gerçek hayat uygulamasına yaklaştırmış ve motorlarının erken çalışma dönemlerinde daha doğru tahmin sonuçlarına olanak sağlamıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Türkiye'de yenilenebilir enerji teknolojilerinin binalarda kullanımına yönelik model önerisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Cesur, Fatma; Taş, Nilüfer; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Yapı Bilgisi Anabilim Dalı.; 0000-0001-9878-0022
    Artan enerji ihtiyacı ile binalarda enerjiyi etkin kullanma, yenilenebilir enerji teknolojilerinin kullanılması konuları önemli hale gelmektedir. Bina üretim süreci, çok aktörlü, çok fazla karar ve ölçüt içeren, nitel ve nicel verilerin bir arada yer aldığı karmaşık bir süreçtir. Bu süreç gereksinimlere bağlı olarak karar verme eylemi gerektirir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de yenilenebilir enerji teknolojilerinin (YET) binalarda kullanılmasına ilişkin karar vermede etkili kriterlerin belirlenmesi, kriterlerin önem derecelerinin ortaya konması, kriterlerle teknolojilerin karşılaştırılması ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygın olarak kullanılmasına yönelik bir öneri karar verme modelinin tanımlanmasıdır. Çalışma nitel ve nicel araştırma yöntemleri ile yürütülmüştür. Literatürden elde edilen bilgiler doğrultusunda, bina tasarımı sürecini etkileyen aktörlerden (mimar, mühendis, danışman, işveren, kullanıcı) oluşan uzman grupla derinlemesine görüşme yöntemi ile YET’in kullanılması konusunda ana kriterler ve alt kriterler belirlenmiştir. Belirlenen kriterlerin önem derecelerinin ortaya konması, kriterlerle teknolojilerin karşılaştırılması ve uygun teknolojinin seçimine karar verilebilmesi için Analitik Hiyerarşi Prosesi kullanılarak öneri model oluşturulmuştur. Karar verme modelinin bina üretim sürecinde YET ile ilgili kriterlerin belirlenmesi, ağırlıklarının bulunması ve uygun teknolojiye karar vermede kullanılabileceği öngörülmüştür.
  • ÖgeAçık Erişim
    Otomobil sürücülerinin farklı trafik ve yol koşullarındaki bilişsel yüklerinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Ulusu, Hilal Atıcı; Gündüz, Tülin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0001-8347-0806
    Bu tez çalışmasının amacı farklı trafik yoğunluğu, yol tipi ve kişisel özelliklerin otomobil sürücülerinin zihinsel iş yükleri üzerinde yarattığı etkinin araştırılmasıdır. Sürücülerin zihinsel iş yükleri elektroensefalografi (EEG) sinyallerinden hesaplanan bant gücü ve indeks değerleri ile sayısal olarak ortaya koyulmuş, algılanan iş yükü NASA Görev Yükü İndeksi (NASA-TLX) ile sübjektif olarak da ölçülmüştür. Çalışmadaki sürüş deneyleri gerçek trafik ortamında 39 katılımcı ile belirli bir rota üzerinde gerçekleştirilmiştir. Alfa, teta, beta bant gücü ve mental durum indeksleri sakin hal ve sürüş arasında anlamlı farklılık göstermiştir. Kadın sürücülerin zihinsel iş yükü erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Otuz yaş altı genç sürücülerin daha az zihinseliş yüküne sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca otomobil sürme tecrübesi yirmi yıl ve üzerinde olan sürücülerin, daha az tecrübeli sürücülere göre zihinsel olarak daha azzorlandığı tespit edilmiştir. Gerçek trafikteki sürüş verileri üzerinde istatistiksel çıkarımlar gerçekleştirildikten sonra makine öğrenmesi modelleri kullanılarak sürücülerin zihinsel iş yükünün sınıflandırılması amaçlanmıştır. EEG bant güçleri, EEG tabanlı mental durum indeksleri ve bireysel faktörlerin öznitelik olarak kullanıldığı ve zihinsel iş yükünün trafik yoğunluğu ve yol tipine göre etiketlendiği iki farklı veri kümesi oluşturulmuştur. Karşılıklı Bilgi (MI) ve Temel Bileşen Analizi (PCA) yöntemleriyle öznitelik seçimi yapılmış, ardından Destek Vektör Makineleri (SVM), k En Yakın Komşu Algoritması (kNN), Rassal Orman (RO) ve Yapay Sinir Ağı (YSA) modelleriyle zihinsel iş yükü sınıflandırılmıştır. Sınıflandırmada iki yaklaşım benimsenmiştir: Katılımcılar-arası ve katılımcı-bazında sınıflandırma. Katılımcılar-arası sınıflandırmada iki veri kümesi için en etkili öznitelikler frontal bölgedeki teta bant güçleri olmuştur. Trafik yoğunluğuna göre etiketlenen veri üzerinde en iyi sınıflandırma performansını %78,62 doğruluk değerine ulaşan PCA-RO modeli vermiştir. Yol tipinegöre etiketlenen veri kümesinde ise öznitelik seçimi olmadan RO modeli %86,24doğruluk ile en iyi sonucu vermiştir. Katılımcı-bazında sınıflandırmada her sürücü için zihinsel iş yükünü sınıflandırmada en etkili olan öznitelikler değişkenlik göstermiştir. Katılımcı-bazında trafik yoğunluğuna ve yol tipine göre etiketlenen veri kümeleri için en yüksek doğruluk değerleri sırasıyla %96,51 ve %98,06 olarak bulunmuştur.
  • ÖgeAçık Erişim
    Uludağ yöresine ait arı polenlerinden ekstrakte edilen fenolik bileşenlerin karakterizasyonu ve mikroenkapsüle formlarının biyoerişilebilirliklerinin değerlendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Bekar, Ertürk; Çopur, Ömer Utku; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0001-8783-921X
    Bu çalışmada, Bursa ili Uludağ yöresinde sabit arıcılık yapılan 7 bölgeden bir sezon boyunca belirli aralıklarla arı polenleri toplanmıştır. Toplanan arı polenlerinden toplam fenolik madde analiz sonuçları açısından maksimum verimin elde edilebilmesi amacıyla, yanıt yüzey yöntemi kullanılmış ve optimum ekstraksiyon koşulu olarak 2 döngü, 90dakika ve %70 etanol parametrelerine sahip koşul belirlenmiştir. Ekstraksiyon optimizasyonunun ardından, tüm örnekler optimize yöntemle ekstrakte edilmiş; toplam fenolik madde, toplam flavonoid madde ve toplam antioksidan kapasite analizleri ile fenolik karakterizasyon çalışması yapılmıştır. Ayrıca kemometrik analiz çalışmaları da gerçekleştirilmiştir. Analizler sonucunda en yüksek fenolik içeriğe sahip olduğu belirlenen Çöreler bölgesi arı polenleri, devam eden çalışmalarda kullanılmıştır. Ekstraktlardaki fenolik içerik kaybının önüne geçilmesinin yanında; ekstraktların kontrollü salınımla birlikte, sindirimin bağırsak evresinde biyoerişilebilir hale gelmesi hedeflenmiştir. Bu sebeple mikroenkapsülasyon uygulaması gerçekleştirilmiş olup; ısıl işleme duyarlı bileşenler için uygun olarak, iyonik jelasyon yöntemi tercih edilmiştir. Kaplama materyali olarak sodyum aljinat, sertleştirme ajanı olarak CaCl₂ kullanılmıştır. En yüksek fenolik biyoerişilebilirlik (%) değerlerine ulaşabilmek için optimum mikroenkapsülasyon koşulları yanıt yüzey yöntemi uygulanmış ve %1,57 sodyum aljinat,%10 ekstrakt oranı ile 450 µm nozul çapı, optimum koşul parametreleri olarak tespit edilmiştir. Optimum koşulda gerçekleştirilen üretimle birlikte; daha yüksek biyoerişilebilirlik (%) değerlerine sahip, dayanımı ve katma değeri yüksek mikropartiküller elde edilmiştir. Üretilen mikrokapsüllerde gerçekleştirilen analizler sonucunda, biyoerişilebilirlik (%) değerlerinde artış görülmüştür. Mikrokapsüllerin üretim ve analizlerini takiben, gıdaya uygulanabilirliği de araştırılmak istenmiştir. Bu bağlamda, fenolik içeriği ve antioksidan özellikleri bakımından zayıf olan köfte içerisine%1, %3, %5 oranlarında mikrokapsül ilave edilerek, üretim ve analizler yapılmıştır. Üretilen köftelerde yapılan duyusal analizde, mikrokapsül ilaveli köftelerin panelistler tarafından kabul edilebilir genel beğeni puanlarına sahip oldukları gözlemlenmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Farklı plastiklerin lazer kaynağı ile birleştirilmesinde parametre optimizasyonu
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Küçükoğlu, Ayça; Karpat, Fatih; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Makine Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0002-1053-6138
    Günümüzde artan rekabet koşulları ve müşteri gereksinimleri doğrultusunda termoplastik malzemelerin otomotiv parçalarında kullanımı artmaktadır. Sağladığı hafiflik, dayanıklılık ve esneklik sayesinde birçok otomotiv firması termoplastik malzemelerin araca entegrasyonu konusunda çalışma yapmaktadır. Özellikle, termoplastik malzemeler ile farklı malzemelerin bir araya getirilerek oluşturulduğu hibrid yapılarda birleştirilme yöntemi firmalar için önemli bir üretim süreci olmaktadır. Bu kapsamda lazer iletim kaynağı; hızlı, tutarlı ve temassız bir birleştirme sağlaması nedeniyle en çok kullanılan teknolojilerden birisidir. Fakat lazer iletim kaynağı ile yüksek kalitede bir kaynak elde edilebilmesi büyük ölçüde cihaz parametrelerine bağlıdır. Bu nedenle yüksek kalitede parça üretimi için optimize edilmiş bir parametre setine ihtiyaç duyulmaktadır. Yapılan tez çalışmasında, aydınlatma sistemleri üreten bir otomotiv firmasında ABS ve PMMA malzemelerden oluşan parçaların lazer iletim kaynağı ile birleştirilme süreci dikkate alınmıştır. Parçalara ait kaynak mukavemeti, kopma uzamasını ve kaynak genişliğini en iyi hale getirmek amacıyla lazer kaynak cihazına ait çok amaçlı parametre optimizasyonu çalışılmıştır. Cihazın kontrol edilebilir parametreleri olan kaynak gücü, baskı kuvveti ve kaynak hızının en iyi değerini elde edebilmek için çok aşamalı bir çözüm yaklaşımı geliştirilmiştir. Çözüm yaklaşımında, deney ortamı hazırlıklarından sonra parametrelerin çıktılar üzerindeki ana etkileri ilk olarak Taguchi yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Ardından çok kriterli karar verme yöntemlerinden birisi olan TOPSIS yöntemi kullanılarak Taguchi çıktıları değerlendirilmiştir. Bir sonraki aşamada tam faktöriyel deneysel tasarım ile parametrelerin çıktılar üzerindeki etkileri daha detaylı analiz edilmiştir. Çözüm yaklaşımının son aşamasında ise elde edilen regresyon denklemleri çok amaçlı optimizasyon problemi olarak çözülerek lazer iletim kaynağı için en iyi parametre seti belirlenmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Farklı meyve türlerinde UFO (upright fruiting offshoots) terbiye sisteminin uygulanabilirliği
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Koşar, Mevlüt Batuhan; Ertürk, Ümran; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı.; 0000-0002-6009-0832
    Bu araştırma, erik, kayısı, şeftali, vişne, armut, ayva ve elma türlerinde UFO (Upright Fruiting Offshoots) terbiye sisteminin ülkemiz koşullarında uygulanabilirliğini belirlemek amacıyla Bursa’da 2019-2023 yılları arasında yapılmıştır. Çalışmada UFO terbiye sistemi (3,50 × 1,60 m) erik, kayısı, şeftali ve ayva türlerinde Goble terbiye sistemi (5 × 3 m) ile; armut, elma ve vişne türlerinde Merkezi Lider terbiye sistemi (5 × 3 m) ile karşılaştırılmıştır. Araştırmada materyal olarak ‘Black Diamond’ (erik), ‘Orange Rubis’ (kayısı), ‘Extreme July’ (şeftali), ‘Kütahya’ (vişne), ‘Deveci’ (armut), ‘Eşme’ (ayva), ‘Jeromine’ (elma) ve ‘Scarlet Spur’ (elma) çeşitlerine ait ağaçların kullanıldığı bahçede terbiye sistemlerinin ağaçların fenolojik safhaları, büyüme-gelişme kriterleri, verim, meyve kalite kriterleri, budama için gereksinim duyulan işçilik süreleri ve birim zamanda meyve toplama miktarı üzerine etkileri belirlenmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre terbiye sistemlerinin ağaçların büyüme-gelişme özellikleri üzerine etkilerinin farklı olduğu görülmüştür. UFO terbiye sistemindeki ağaçların vejetatif gelişimlerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir. Tüm meyve türlerinde UFO sistemine uygun terbiye edilen ağaçların dekara verim miktarı daha yüksek tespit edilmiştir. Araştırmada terbiye sistemlerinin budama işçilik süreleri ve birim zamanda meyve toplama miktarı üzerine etkisinin farklı olduğu belirlenmiştir. BA 29 bodur ayva anacı üzerine aşılı armut ağaçlarında UFO sisteminde dikey sürgünlerin üst tellere ulaşması gecikmiş ve meyve duvarı formunun oluşmadığı belirlenmiştir. Bu nedenle UFO sistemi ile kurulacak bahçelerde kuvvetli veya orta kuvvetli anaçların tercih edilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak kayısı, erik, ayva, elma, vişne ve armut türlerinde UFO sisteminin uygulanabileceği ancak tek yıllık sürgünlerde meyve veren şeftalide sistemin gerektirdiği prensiplere göre UFO sistemin oluşturulmasının güç olduğu, farklı uygulamalara ihtiyaç duyulduğu belirlenmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Elektrikli taşıtlarda kullanılan batarya modülünün ısıl performansının sayısal ve deneysel araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Dursun, Harun; Sevilgen, Gökhan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı.
    Geleneksel içten yanmalı motora sahip araçlarla kıyaslandığında, elektrikli araçlarda iyileştirilebilir noktaların en önemlileri aracın menzili ve şarj süresidir. Bu iki ana noktanın iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için dünya çapında çok çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Batarya performansını ve araç menzilini etkileyen en önemli parametrelerden biri, bataryanın ısıl performansıdır. Bataryalar, belirli sıcaklık aralıklarında daha verimli çalışmaktadır. Ancak bataryaların çalışma prensibi gereği ohmik dirençler ve entropik ısı değişimlerinden dolayı operasyon sırasında deşarj oranına bağlı olarak ısınma eğilimindedirler. Artan ısı ile beraber bataryaların çalışma sıcaklıklarının artması hem batarya kullanım verimini düşürmektedir hem de hücrelerin zarar görme olasığını ortaya çıkarır. Bu yüzden, batarya sistemlerinde hava ya da sıvı temelli soğutma sistemlerinden faydanılmaktadır. Ayrıca batarya sisteminde, batarya ve soğutma/ısıtma sistemine entegre halde çalışan ve bataryadan maksimum verimi elde etmeyi ve bataryanın zarar görmesini engellemeyi amaçlayan bir batarya ısıl yönetim sistemi kullanılabilmektedir. Bu çalışmada, ilk aşama olarak Ansys – Fluent programında çalışmada kullanılacak olan Toshiba LTO 23 Ah tekil batarya hücresi için batarya hücre modeli oluşturulmuştur. İkinci aşamada ise oluşturulan batarya hücre modeli ile tekil hücrenin farklı de şarjor anlarında (1 C-4 C) ısıl davranışları incelenmiştir. Üçüncü aşamada, bir batarya modülü olarak 2S2P şeklinde bağlanmış dörtlü hücrenin ısıl davranışları hakkında simülasyonlar yürütülmüştür. Dördüncü aşamada, dörtlü hücreye uygulanan klasik bir serpantin soğutucu ve yeni tasarlanan bir soğutucu plakanın ısıl davranışa etkisi sayısal olarak incelenmiştir. Son aşamada ise yapılan sayısal çalışmaların validasyonu için çeşitli deneyler yapılmış ve sayısal sonuçlarla kıyaslanmıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Gemlik tipi sofralık siyah zeytinlerde doğallığın araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-29) Demir, Cansu; Gürbüz, Ozan; Bursa Uludağ Üniversitesi::Enstitüler::Fen Bilimleri Enstitüsü / Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-3737-3727
    Piyasada satılan Gemlik zeytinlerinin klasik ve kostikli yöntemle üretilip üretilmediği ile ilgili kesin bilgi bulunmamaktadır. Bu sebeple haksız rekabetin önüne geçilmesi, üretici ile tüketicilerin merak ettikleri konuların aydınlatılması, her iki tarafın da haklı olan güvenilir bilginin sağlanması önem taşımaktadır. Çalışmamızda, Gemlik, İznik, Orhangazi Mudanya, Erdek ve Akhisar yörelerinde yetişmiş zeytinler ve bu zeytinlerden klasik (salamura) ve kostikli (alkali) ile acılık giderme yöntemine göre işlenmiş zeytinlerde, bu yörelerdeki yerli üreticilerin işlemiş oldukları ve yine aynı yörelerde piyasada satışta olan Gemlik çeşidi zeytinlerde bazı fenolik bileşik içerikleri ile aroma bileşen profilleri belirlenmiştir. Zeytinlerde, pH, asitlik, tuz, kül ve yağ içerikleri tespit edilmiş, 8 haftalık fermentasyon süresi boyunca pH, asitlik ve tuz takibi yapılmıştır. Ayrıca, zeytin örneklerinde pH, asitlik, tuz, kül ve yağ içerikleri tespit edilmiş, 8 haftalık fermentasyon süresi boyunca pH, asitlik ve tuz takibi yapılmıştır. Zeytin örnekleri, 35 adet aroma bileşeni, 14 adet fenolik bileşen içeriği açısından değerlendirildiğinde; fenolik bileşiklerden 3-hidroksitirosol, aroma bileşenlerinden(-)-α-tujon major bileşen olarak tespit edilmiştir. Fenolik bileşik ve aroma bileşen içerik ve miktarlarının, yöre ve işleme yöntemlerinden etkilendiği belirlenmiştir. Kostikli işleme yönteminde fenolik bileşen miktarındaki düşüşün klasik işleme yöntemine göre daha fazla olduğu, yerli üretici havuzlarında ise fenolik bileşik içerik ve miktarlarının daha fazla bulunmuştur. Nonanal, Akhisar yöresi için, o-simen ise Mudanya ve Akhisar yöreleri için; β-miresen Akhisar, Erdek, İznik ve Mudanya yöreleri için; trans-3-hekzanol, 1-hekzanol, 1-oktan-3-ol, 6-metil-5-hepten-2-ol, (R)-(+)-limonen, (S)-(-)-limonen, linalol aroma bileşenleri ise tüm yörelerde kostikli işleme açısından ayırt edici özellik taşıyabileceği düşünülmektedir. Yerli üretici havuzlarında tespit edilen aroma bileşen içerik ve miktarlarının piyasa ve diğer işleme yöntemlerine göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Gemlik çeşidi zeytinlerde fenolik bileşik ve aroma bileşen profillerinin ortaya konulmasıyla; taze zeytinlerde yöresel farklılığın, işlenmiş zeytinlerde hem yöresel hem de işleme yöntemindeki farklılıkların etkileri ortaya konulmuştur. Aroma bileşenleri ve fenolik bileşikler üzerine yöre ve işleme yöntemlerinin önemli etkisinin olduğu ve buna bağlı olarak farklılıkların oluştuğu tespit edilmiş olup, bazı aroma bileşenlerinin klasik ve kostikli yöntemle işlenmiş zeytinlerde işleme ve yöresel olarak ayırt edici etkisinin olabileceği düşünülmektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Sodyum pentaboratın kanser ve sağlıklı insan akciğer hücreleri üzerindeki in vitro sitotoksik genotoksik ve radyobiyolojik etkilerinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Huriyet, Huzeyfe; Çavaş, Tolga; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Biyoloji Anabilim Dalı; 0000-0002-9515-3063
    Kanser dünyada ölüm nedenleri arasında ön sırada gelmektedir. Bu bağlamda kanser tedavisinde birçok yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemler kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi yöntemleridir. Her geçen gün kanser tedavisi için yeni bileşikler geliştirilmektedir. Kanser tedavisinde çoğu zaman bu yöntemler birlikte kullanılmaktadır. Yeni tedavi yaklaşımlarında seçilen bileşiklerden biri de bor temelli bileşiklerdir. Bu yüzden bor temelli bileşiklerin biyolojik etkileri giderek daha fazla araştırılmaktadır. Bu tez çalışmasında Sodyum pentaboratın (Na2B5O16 7H2O) sitotoksik, genotoksik, radyobiyolojik etkileri ve ATM, MLH1, BAX ve TP53 genlerinin ekspresyon seviyeleri sağlıklı (BEAS-2B) ve kanser (A549) akciğer hücre hatlarında araştırılmıştır. Sodyum pentaboratın sitotoksik etkisi XTT testi ve Klonojenik test yöntemleri kullanılarak belirlenmiştir. XTT test sonuçlarına göre BEAS-2B hücre hattında IC50 değeri 5333,33µg/mL, A549 hücre hattında 7894,52 µg/mL olarak belirlenmiştir. XTT testinden elde edilen verilerle, elde edilen IC50 değerleri genotoksik etkinin komet test yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Komet test sonuçları incelendiğinde, Sodyum pentaboratın genotoksik etkisi özellikle yüksek konsantrasyonlarda ortaya çıktığı görülmüştür. Bu genotoksik etkinin hücre içi ROS seviyelerinden kaynaklanabileceği DFCDA test yöntemi kullanılarak gösterilmiştir. Sodyum pentaboratın artan konsantrasyonlara bağlı olarak hücreleri programlanmış hücre ölüm yolağı olan apoptoz oranlarını arttırdığı belirlenmiştir. Radyobiyolojik etkileri değerlendirildiğinde, Sodyum pentaboratın 1 Gy ve 2 Gy radyasyonun etkisinin arttırdığı görülmüştür. Sodyum pentaboratın ATM,MLH1, BAX ve TP53 gen ekspresyonlarına etkisi araştırılmıştır. Yapılan RT-PCR analizlerinde gen ekspresyon seviyelerinde değişimlere neden olduğu görülmüştür fakat bu değişimlerin istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olmadığı tespit edilmiştir.