2004 Cilt 23 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13142
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 20 of 27
- Results Per Page
- Sort Options
Item Atlarda protozoal myeloensefalit(Uludağ Üniversitesi, 2004-05-13) Çırak, Veli Y.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Atlarda protozoal myeloensefalit (EPM), Sarcocystis neurona’nın neden olduğu sinirsel bir hastalıktır. Son konak opossumlar olup, atlar sarkokistlerin bulunmamasından dolayı atipik arakonak kabul edilmektedirler. Kedi, rakun, armadillo, su samuru ve kokarcalar arakonaklardır. EPM atlarda özellikle merkezi sinir sistemini etkilemekte; odak tarzında kas atrofisi ve asimetrik yürüyüş bozukluğu gibi çeşitli semptomlara yol açmaktadır. Klinik EPM teşhisinde beyin omurilik sıvısının S. neurona’ya spesifik antikorlar yönünden Western blot ile muayenesi gerekir. Tedavide sülfadiazin+pirimethamin’in yanı sıra alternatif olarak toltrazuril, ponazuril, diklazuril ve nitazoksanid kullanılır.Item Bilinmeyen bir ürün: Beç tavuğu(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-09) Petek, Metin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Beç tavuğu eti lezzetinin yanında üstün besin değeri ile de ünlüdür. Eti yağsızdır ve esansiyel doymamış yağ asitleri bakımından zengindir. Aynı zamanda, beç tavuğu eti diğer kanatlılar arasında en fazla proteini içerir. Yumurta ve et verimi yumurtacı yavuk ve etlik piliçlerden daha düşüktür. Afrika kıtasında milyonlarca yabani beç tavuğu bulunmasına rağmen günümüzde entansif olarak en fazla Fransa ve İtalya’da yetiştirilmektedir. Bu çalışma beç tavuklarının verim özellikleri hakkında genel bir bilgi vermek amacı ile yapılmıştır.Item Capsaicin(Uludağ Üniversitesi, 2004-12-24) Erdost, Hatice; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Capsaicin (N-vanillyl-8-methyl-alpha-nonenamide), kırmızı acı bibere acılığını veren bir maddedir. Capsaicin hiperemi oluşumunu uyarır ve capsaicine duyarlı primer senzorik fibrillerden substans P(SP) ve kalsitonin gen-ilişkili peptid (CGRP) salınımını uyararak, hücrelerin metabolik aktivitelerini arttırır.Aynı zamanda histolojik incelemeler ile capsaicin uygulamalarının doku hasarlarını azalttığı, belli kanser hücrelerinde apoptozu indükleyerek kanserde koruyucu rolü olduğu gösterilmiştir. Ayrıca capsaicin bir çok patolojik durumda oldukça yaygın olarak kullanılmıştırItem Cryptosporidium parvum’un bulaşmasında su ve gıdaların rolü(Uludağ Üniversitesi, 2004-04-07) Çetinkaya, Figen; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Cryptosporidium parvum (C.parvum), cryptosporodiosis salgınlarına yol açan tehlikeli protozoon bir parazittir. Bu parazit çeşitli çevresel stres koşullarına ve gıda işleme prosedürlerine dirençli olan ookist formunda, kontamine su ve çiğ gıdalar ile nakledilebilmektedir. Gıda maddelerinin işlenmesi sırasında C.parvum ile bulaşık suların kullanılması etkenin gıda işletmelerine girişinde potansiyel bir kaynak olarak görülmektedir. Bu derlemede, su ve gıdaların etkenin bulaşmasındaki rolü ve gıda zincirinden bu paraziti elimine etmede gıda endüstrisinde uygulanabilecek işletme kontrolleri üzerinde durulacaktır.Item Effect of glass wool filtration method on frozen-thawed dog semen(Uludağ Üniversitesi, 2004-03-16) Günay, Ülgen; Nur, Zekariye; Soylu, M. Kemal; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.The aim of this study was to evaluate the effects of the glass wool filtration on motility and morphology of post-thaw quality of dog semen Two German Shepherd Dogs were used as material. Ejaculates were diluted with Tris-citric acid-egg yolk and Sodium citrate-egg yolk extenders at 1:1 ratio including a final 4% glycerol concentration. Semen were frozen in 0.5 ml straws and thawed in a water bath at 37º C for 30 sec. Pasteur pipettes were used as columns. Each column was constructed with 20, 40 and 80 mg glass wool and at 2, 3 and 4 cm heights, respectively. Filtrates were examined before and after filtration for motility, acrosomal, other and total defects. When the filtration methods were compared, the highest improvement percentage in motility was found in column filled with 40 mg glass wool. On the other hand extenders did not have any effect on motility and other morphological defects. But significantly interactions were found between spermatological parameters and filtration techniques. In conclusion, glass wool filtration techniques could be used successfully for filtration of frozen-thawed dog semen.Item Epidermal büyüme faktörü reseptörünün (egfr) horozların üropigi bezinde ımmunohistokimyasal yerleşimi(Uludağ Üniversitesi, 2004-08-10) Zık, Berrin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Epidermal büyüme faktörü (EGF), düşük moleküler ağırlıklı bir polipeptitdir. Epidermal büyüme faktörü, reseptöre (EGFR) bağlanarak hücrelerde bölünme ve farklılaşmayı uyarır. Çalışma epidermal büyüme faktör reseptörünün hücre bölünme ve farklılaşmasının fazla olduğu üropigi bezindeki dağılımı ve reseptörün hücre içi yerleşim yerinin belirlenmesi amacıyla planlandı. Üropigi bezinden elde edilen parafin bloklara indirekt Avidin-Biotin Peroksidaz immunohistokimyasal yöntem uygulandı. Çalışmada EGFR’nin, özellikle bezin bazal bölgesinde yer alan tubulusların bazal membran üzerine yerleşen hücrelerinde fazla, lumene doğru yer alan diğer hücrelerde ise, çok az eksprese olduğu, apikal bölgedeki tubulusların duvarını oluşturan tüm hücrelerde ise EGFR ekspresyonunun orta şiddette olduğu belirlendi. Sunulan çalışmada bazal hücrelerde EGFR ekspresyonunun yüksek seviyede gözlenmesi bu hücrelerin sık mitoz aktivite gösterdiği, glikojen bölgesi olarak tanımlanan, apikal bölgedeki tüm hücrelerde EGFR ekspresyonunun orta şiddette olması, EGFR’nin bu hücrelere glukoz transportunda rol oynadığını akla getirmektedir.Item Findings of focal adenomyosis in a case of ınguinal hysterocele accompanied with mammary tumour in a bitch(Uludağ Üniversitesi, 2004-10-07) Nak, Yavuz; Mısırlıoğlu, Deniz; Nak, Deniz; Tuna, Bilginer; Kumru, İsmail Hakkı; Alasonyalılar, Aylin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.In this report, inguinal hysterocele and focal adenomyosis is described in a six years old Terrier bitch, with the recognition of a mammary tumour. During the course of mammary tumour removal, a concurrent inguinal hysterocele was observed. In the uterine wall sphere-shaped, firm tissues and cystic formations were determined. Histopathologically, mammary tumour type was considered as schirrhous adenocarcinoma. Firm tissues and cystic formations in the uterine wall were considered as focal adenomyosis. Information about the history, clinical, laboratory and pathological findings were given.Item Gıda kaynaklı brucellosis ve önemi(Uludağ Üniversitesi, 2004-10-07) Taşçı, FulyaBrucella türlerinin neden olduğu Brucellosis; sığır, koyun, keçi, domuz, koç gibi hayvanlarda özellikle testis, meme, uterus gibi genital organlara yerleşerek yavru atmalara ve infertiliteye neden olan kronik, bulaşıcı ve nekrotik, yangısal infeksiyonlarla ortaya çıkan zoonoz bir hastalıktır. Brucella cinsindeki etkenler, evcil hayvanlarda önemli ekonomik kayıplara neden olmaları yanı sıra infekte hayvanların süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri ile insanlara bulaştıkları ve infekte ettikleri için halk sağlığı yönünden de önemlidir.Item Hepatik iskemi-reperfüzyon hasarının sıçanlarda alyuvar ve plazma elektrolit dengesi, bazı serum biyokimyasal parametreleri ve karaciğer hücre histolojisi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-15) Kayaalp, Cüneyt; Aydın, Cenk; Kennerman, Engin; Galip, Nurten; Yalçın, Murat; Ak, Füsun; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada parsiyel hepatik iskemi-reperfüzyon hasarının alyuvar ve plazma elektrolit dengesi, bazı serum biyokimyasal parametreleri ve karaciğer hücre histolojisi üzerine etkisi değerlendirildi. Karaciğerin sol ve orta loplarına ait A. hepatica, V. porta damarları ile safra kanalını içeren hepatik pedikül bağlanarak 60 dakika iskemi etkisine bırakıldı. Otuz dakikalık reperfüzyon sonrası, değerlendirme için kan ve karaciğer doku örnekleri alındı. İskemireperfüzyon hasarı serum Aspartate aminotransferase (AST), Alanine aminotransferase (ALT) değerlerinde artışa (p<0.001), plazma sodyum (PNa) düzeyinde ise azalmaya (p<0.05) ve karaciğer hücre histolojisinde değişimlere neden oldu. Önemli düzeyde hepatosellüler fonksiyon bozukluğuna neden olan parsiyel hepatik iskemi-reperfüzyon hasarının alyuvar ve plazma elektrolit dengesini de değiştirebileceği sonucuna varıldıItem Horozlarda üropigi bezinde ıgf-ı reseptörünün immunohistokimyasal yerleşimi(Uludağ Üniversitesi, 2004-07-20) Zık, Berrin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Çalışmanın amacı, hücre gelişmesi ve farklılaşmasında önemli rol oynayan insülin benzeri büyüme faktör - I reseptörünün (IGF-IR), horozların üropigi bezindeki dağılımını belirlemek ve reseptörün hücre içindeki yerleşim yerinin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır. Üropigi bezinden elde edilen parafin bloklara, indirekt StreptavidinBiotin Peroksidaz immunohistokimyasal yöntemi uygulandı. Çalışmada IGF-I reseptörünün üropigi bezinin bazal ve apikal bölgesindeki hücrelerde eksprese olduğu gözlendi. Özellikle bazal bölgede yer alan tubulusların bazal membran üzerine yerleşen hücrelerinde IGF-I reseptör ekspresyonu çok yoğun olarak belirlendi. IGF-I reseptör, üropigi epitel hücrelerinin sitoplazmasında, granül halinde gözlendi. Sonuçlarımıza göre; üropigi bezinde çoğalma ve farklılaşma özelliğindeki hücrelerde IGF-IR ekspresyonunun çok yüksek olduğu, tamamen farklılaşmış hücrelerde ise bu reseptörün eksprese olmadığı sonucuna varılabilinir.Item İleri yaşlı kahverengi yumurtacı tavuklarda farklı yönetimsel faktörlerin yumurta verimi ve kalite özelliklerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-09-02) Petek, Metin; Gezen, Ş. Şule; Alpay, Fazlı; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada ileri yaşlı kahverengi yumurtacı tavuklarda farklı yönetimsel faktörlerin yumurta verimi ve kalite özelliklerine etkisini belirlemek amacı ile iki ayrı deneme gerçekleştirilmiştir. Çalışmada 104 haftalık yaşta 360 adet Lohman Brown genotipi tavuk kullanılmış ve 14 haftalık süre ile test edilmiştir. I. Denemede; kafes tavukları için ticari ve işletme koşullarında hazırlanan iki farklı rasyonun; II. Denemede kafes ve serbest dolaşımlı sistemin yumurta verimi ve kalitesine etkileri incelenmiştir. Rasyon çeşidinin kırık-çatlak yumurta oranı ve günde tavuk başına yem tüketimi, barınak tipinin yumurta verimi, kırık-çatlak yumurta oranı, günde tavuk başına yem tüketimi ve yaşama gücü üzerine etkileri önemli bulunmuştur. Sonuç olarak, ileri yaşlı kahverengi yumurtacı tavuklarda ticari olarak hazırlanan rasyonun işletme koşullarında hazırlanan rasyona, serbest dolaşımlı sistemin kafes sistemine teknik ve ekonomik yönden üstün olduğu belirlenmiştir.Item Japon bıldırcınlarında (coturnıx coturnıx japonıca) kuluçkalık yumurtaların anaç yaşı ve depolama süresinin kuluçka sonuçlarına etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-10-01) Şeker, İbrahim; Kul, Selim; Bayraktar, Metin; Ekmen, Fikriye; Yıldırım, ÖzgeBu araştırma, Japon bıldırcınlarında (Coturnix coturnix japonica) kuluçkalık yumurtaların anaç yaşı ve depolama süresinin çıkım gücü ve embriyo ölümleri üzerine etkisini tespit etmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kullanılan toplam 1550 adet kuluçkalık yumurta, 8-10 (1. grup; 500 yumurta), 13-15 (2. grup; 550 yumurta) ve 18-20 haftalık (3. grup; 500 yumurta) yaşlardaki, her grupta 30’ar adet olmak üzere toplam 90 dişi bıldırcından 21 gün süreyle toplanmıştır. Bıldırcınlar her kafeste (40x30x30 cm) 1 erkek ve 3 dişi oranında barındırılmışlardır. Bu yumurtalar, depolama odasında tutuldukları süre itibarıyla ise sırasıyla 0-3, 4-6, 7-9, 10-12, 13-15, 16-18 ve 19- 21 gün olmak üzere 7 depolama süresi grubuna ayrılmışlardır. Depolama süresi gruplarında sırasıyla 205, 185, 203, 212, 228, 212 ve 305 adet yumurta yer almıştır. Araştırma, ana yaşının döllülük oranı, çıkım gücü ve erken ve son dönem embriyo ölümleri, depolama süresinin ise çıkım gücü ve bütün dönemlerdeki embriyo ölümleri üzerine etkisi istatistiki olarak önemli (P<0.05, P<0.01) bulunmuştur. Sonuç olarak bu araştırmada, Japon bıldırcınlarında kuluçkalık yumurtalardan yüksek bir çıkım gücü elde etmek için yumurtaların 9 günden daha fazla depolanmamasının yararlı olacağı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, embriyo ölümleri ve çıkım gücü bakımından en iyi performansın 8-10 haftalık yaşlardaki bıldırcınlardan elde edilen kuluçkalık yumurtalardan sağlanabileceği belirlenmiştir.Item Kafes kuşları(Uludağ Üniversitesi, 2004-04-02) Petek, Metin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Dünya'da yabani ve evcil yaşamda birçok kuş türü bulunmaktadır. Başarılı bir yetiştirici olmak için davranışları, üreme biyolojileri, besinsel gereksinimleri ve hastalıklara duyarlılıkları gibi çeşitli özellikleri bakımından kuşları iyi tanımak gerekir. Bu çalışmada, yaygın olarak kafesde barındırılan farklı kuş türleri ile ilgili bazı bilgiler kısaca özetlenmiştir.Item Köpeklerde farklı siklus evrelerindeki vaginal bakteriyel floranın incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2004-03-19) Günay, Ülgen; Günay, Aytekin; Ülgen, Mihriban; Özel, A. Ebru; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada köpeklerde farklı siklus evrelerindeki bakteriyel vaginal floranın incelenmesi amaçlandı. Çalışmada değişik ırklardan 53 adet dişi köpek materyal olarak kullanıldı. Bakteriyolojik incelemeler için dişi köpeklerin vaginasından alınan svablar Stuart transport medium içinde laboratuara ulaştırıldı ve rutin metotlarla incelendi. Svapların alınmasının ardından siklus dönemlerinin belirlenmesi için her bir köpeğe vaginal sitoloji uygulandı. Çeşitli ırklardan 53 adet köpeğin 48 (%90.5)’inden 56 adet etken izole edildi. Bunların 9’u E.coli (%16), 9’u Candida spp. (%16), 6’sı Citrobacter diversus (%10.7), 5’i. Citrobacter freundii (%8.9), 4’ü Klebsiella oxytoca (%7.1), 4’ü Klebsiella pneumoniae (%7.1), 3’ü S. aureus (%5.3), 3’ü S. intermedius (%5.3), 3’ü Bacillus spp. (%5.3), 2’si. S. saprophyticus (%3.5), 2’si Streptococcus agalactiae (%3.5), 2’si Micrococcus spp. (%3.5), 2’si Citrobacter amalonaticus (%3.5) ve 2’si Enterobacter agglomerans (%3.5) olarak izole ve identifiye edildi. Sonuçta farklı siklus evrelerinde farklı etkenlerin yanı sıra aynı etkenlerin de üreyebildiği ve vaginal floranın karışık karakterde olduğu saptandı.Item Küçük hayvanlarda sintigrafi uygulamaları(Uludağ Üniversitesi, 2005-05-06) Sarıerler, MuratSintigrafi, klinisyenin teşhisini destekleyen, spesifik, hassas ve zararsız bir tanısal görüntüleme yöntemidir. Sintigrafi uygulamasında ihtiyaç duyulan radyoaktivite miktarının az olması nedeniyle, hastanın fazla radyasyon alma riski göz ardı edilebilir. Ayrıca radyasyon güvenliği açısından uygun tedbirler alındığında personel için de risk çok düşüktür. Sintigrafi öncelikle iskelet sisteminin fizyolojik (kemik protezleri ve greftlerinin damarsal yapılarının değerlendirilmesi) ya da patolojik durumlarının (primer ya da metastazik kemik tümörleri, metabolik ya da enfeksiyöz kemik hastalıkları, basınç ya da avulziyon kırıkları gibi gizli ortopedik travmalar, avasküler nekroz ve osteoartritis) belirlenmesi olmak üzere pek çok sistem ve organın fonksiyonlarının (kalp, karaciğer, akciğer, böbrek, tiroid, beyin, lenf) değerlendirilmesinde, tümörlerin belirlenmesinde, yangısal barsak hastalıkları, osteomyelitis, septik artritis, diskospondilitis ve romatoid artritis gibi olgulardan şüphelenilen hayvanlarda septik ya da yangısal odağın varlığının ya da yerinin belirlenmesinde bu teknik kullanılabilmekte ve yararlı bilgiler vermektedir. Sintigrafi; radyografi, ultrasonografi ve endoskopi gibi tanı metotlarıyla benzerlik göstermesine karşın, diğer üç yöntemle çoğunlukla morfolojik yapılar görüntülenebilirken sintigrafi ile fizyolojik bilgiler sağlanmaktadır. Bu derlemede, küçük hayvanlarda sintigrafinin endikasyon alanları ve en yaygın kullanılan klinik muayene protokolleri tanımlanırken, cihaz, radyofarmasötiğin hazırlanışı, farmakokinetik ve radyasyon güvenliği ile ilgili bilgi verilmemiştir.Item Lektin verilen normal ve tümörlü farelerde serum, karaciğer ve böbrek AST, ALT, GGT, ALP, CK aktiviteleri(Uludağ Üniversitesi, 2005-03-11) Öztabak, Kemal; Mengi, AhmetBu çalışmada, antikarsinojen bir madde olarak da kullanılan Viscum album Aglutinin (VAA)’nın doz aşımı uygulamalarının serum, karaciğer ve böbrek aspartat transaminaz (AST), alanin transaminaz (ALT), gamaglutamiltransferaz (GGT), alkalen fosfataz (ALP) ve kreatin kinaz (CK) enzim aktiviteleri üzerine olan etkisinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Çalışmada deneme materyali olarak, 80 adet BALB/c erkek fare kullanılmış ve dört eşit gruba ayrılmıştır. Donör bir fareden 0,1ml (1,2x106 ) Erlich ascites hücresi alınmış ve bu hücreler kanserli kontrol ve lektin deneme grubuna periton içi (i.p.) olarak uygulanmıştır. Uygulama günü 0. gün olarak kabul edilmiştir. Aynı gün, normal kontrol ve lektin kontrol gruplarına 0,1 ml. serum fizyolojik i.p. olarak verilmiştir. Lektin kontrol ve lektin deneme grubuna, 1. ve 2. günlerde 1ml/fare (100ng/fare) VAA verilirken, normal kontrol ve kanserli kontrol gruplarına serum fizyolojik verilmiştir. Tüm gruplardan, kan örnekleri 2., 7. ve 15. günlerde göz venasından kapillar tüpler aracılığı ile serum tüplerine alınmıştır. Tüm gruplardan, 2. günde 5 hayvan, 7. günde 5 hayvan, 15. günde ise 10 hayvan otopsiye gönderilmiştir. Otopside, farelerden karaciğer ve böbrek örnekleri alınmıştır. Serum, karaciğer ve böbrek üst sıvısında AST, ALT, GGT, ALP, CK enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Biyokimyasal analizlerin sonucunda, kontrol grublarına göre lektin deneme grubunda serum AST, ALT, GGT, ALP ve CK aktiviteleri yükselmiştir. Tüm kontrol gruplarına göre lektin deneme grubunda karaciğer AST, ALT, GGT ve ALP spesifik aktiviteleri yükselirken, CK spesifik aktivitesi değişmemiştir. Kontrol gruplarına göre lektin deneme grubunda böbrek AST, ALT, GGT ve ALP spesifik aktiviteleri yükselirken, kanserli kontrol grubuna göre lektin deneme grubundaki enzim spesifik aktivitelerinde anlamlı değişimler bulunamamıştır. Enzim aktivitelerindeki bu artışların VAA’nın toksik etkisinden kaynaklanabileceği şeklinde yorumlanmıştırItem Levels of zinc, copper and magnesium in sheep with toxoplasmosis(Uludağ Üniversitesi, 2004-05-31) Seyrek, Kamil; Paşa, Serdar; Kıral, Funda; Bildik, Ayşegül; Babür, Cahit; Kılıç, SelçukThe aim of the present study was to investigate the effects of Toxoplasma gondii infection on the content of essential elements of zinc (Zn), copper (Cu), and magnesium (Mg) in sheep. Serum Zn, Cu, and Mg levels as well as wool Zn and Cu concentrations were measured in twenty sheep whose anti-T gondii antibodies were positive and in seventeen sero-negative healthy sheep. The average Zn concentration in serums from sero-positive sheep was significantly (P<0.05) lower than in their controls. However, compared to the healthy ewes the Cu concentrations in serum of sero-positive objects were recorded significantly (P<0.001) higher. The mean concentration of Mg in serum was higher but not significant (P>0.05) in sero-positive sheep than in their controls. On the other hand, the Zn and Cu concentrations of wool from diseased animals showed no significant elevations.Item A morphometric study on the uropygial gland of the male and female chicks given diets containing red hot pepper(Uludağ Üniversitesi, 2005-03-08) Serbest, Ayşe; Uludağ Üniversitesi/Veterinerlik Fakültesi.In this study, the effect of feeding with diet containing red hot pepper on the uropygial gland was investigated comparatively and quantitatively. For this reason, 100 male and 100 female chicks were divided into two equal groups as the control and experimental that each contained 50 chicks. The animals in control groups were fed with normal chicken diet and the animals in experimental groups were fed with the same diet, that containing 1% red hot pepper (10g for 1kg feed). The study was began with new born chicks and was continued for 5 months and, the findings were obtained monthly. The values related to the uropygial gland were found to be greater in males than females in both control and experimental groups in all months. The noticeable finding is that the all parameters in control and experimental groups were different statistically between male and female chicks in 4th month and 4th and 5th months, respectively. As a result of the study, it was found that the effect of feeding diet containing red hot pepper in non-toxic dose on the morphometry of the uropygial gland was greater in males compared to females.Item Plesiomonas shigelloides ve halk sağlığı açısından önemi(Uludağ Üniversitesi, 2004-03-11) Büyükyörük, Sadık; Temelli, Seran; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu makalede, son yıllarda özellikle su kaynaklı akut gastroenteritis salgınları ile ilişkili bir patojen olduğu kabul edilen Plesiomonas shigelloides (P. shigelloides)’in, özellikleri ve taksonomideki yeri, gelişim koşulları, doğada ve konakçılarda bulunuşu, virulans faktörleri ve patojenitesi, enfeksiyon kaynakları ve seyri ile kontrolü hakkında bilgiler verilmiştir.Item Prediction of albumen weight, yolk weight, and shell weight as egg weight in Japanese quail egg(Uludağ Üniversitesi, 2005-03-11) Şeker, İbrahimThis study was conducted to determine the most adequate models for defining the correlation between the egg weight and the albumen, yolk and shell weights as well as pointing out the practicability options for determining the egg weight as an estimator of the egg shell, egg yolk and the egg albumen weights in the quail eggs. In this experiment, a total of 175 eggs were collected in 3 consecutive days from 72 female quails, aged 20 weeks. The birds were housed as 1 male/3 female per cage of 40x30x30 cm at Quail Research unit of the Department of Zootechnia, Faculty of Veterinary Medicine, and Firat University. The highest phenotypic correlation was determined between egg weight and albumen weight (0.94). The least phenotypic correlation was determined between egg weight and shell weight (0.61). Coefficients of determinations (R2 ) indicated that quadratic, logistic and exponential models showed the better fit to explain the relationship between the egg weight and the albumen weight respectively. On the other hand, the best models used in defining of the correlation between the egg weight and the yolk weight are quadratic, linear, logistic, and exponential models. As for the relationship between the egg weight and the shell weight; quadratic, linear, logistic, and exponential models were mostly accurate. As a result of the research, it was determined that it was possible to use the egg weight as the estimator of the albumen and the yolk weights by using a suitable model, however, it was not fully possible for the determination of the shell weight