2004 Cilt 23 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13142
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Item Atlarda protozoal myeloensefalit(Uludağ Üniversitesi, 2004-05-13) Çırak, Veli Y.; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Atlarda protozoal myeloensefalit (EPM), Sarcocystis neurona’nın neden olduğu sinirsel bir hastalıktır. Son konak opossumlar olup, atlar sarkokistlerin bulunmamasından dolayı atipik arakonak kabul edilmektedirler. Kedi, rakun, armadillo, su samuru ve kokarcalar arakonaklardır. EPM atlarda özellikle merkezi sinir sistemini etkilemekte; odak tarzında kas atrofisi ve asimetrik yürüyüş bozukluğu gibi çeşitli semptomlara yol açmaktadır. Klinik EPM teşhisinde beyin omurilik sıvısının S. neurona’ya spesifik antikorlar yönünden Western blot ile muayenesi gerekir. Tedavide sülfadiazin+pirimethamin’in yanı sıra alternatif olarak toltrazuril, ponazuril, diklazuril ve nitazoksanid kullanılır.Item Bilinmeyen bir ürün: Beç tavuğu(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-09) Petek, Metin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Beç tavuğu eti lezzetinin yanında üstün besin değeri ile de ünlüdür. Eti yağsızdır ve esansiyel doymamış yağ asitleri bakımından zengindir. Aynı zamanda, beç tavuğu eti diğer kanatlılar arasında en fazla proteini içerir. Yumurta ve et verimi yumurtacı yavuk ve etlik piliçlerden daha düşüktür. Afrika kıtasında milyonlarca yabani beç tavuğu bulunmasına rağmen günümüzde entansif olarak en fazla Fransa ve İtalya’da yetiştirilmektedir. Bu çalışma beç tavuklarının verim özellikleri hakkında genel bir bilgi vermek amacı ile yapılmıştır.Item Capsaicin(Uludağ Üniversitesi, 2004-12-24) Erdost, Hatice; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Capsaicin (N-vanillyl-8-methyl-alpha-nonenamide), kırmızı acı bibere acılığını veren bir maddedir. Capsaicin hiperemi oluşumunu uyarır ve capsaicine duyarlı primer senzorik fibrillerden substans P(SP) ve kalsitonin gen-ilişkili peptid (CGRP) salınımını uyararak, hücrelerin metabolik aktivitelerini arttırır.Aynı zamanda histolojik incelemeler ile capsaicin uygulamalarının doku hasarlarını azalttığı, belli kanser hücrelerinde apoptozu indükleyerek kanserde koruyucu rolü olduğu gösterilmiştir. Ayrıca capsaicin bir çok patolojik durumda oldukça yaygın olarak kullanılmıştırItem Cryptosporidium parvum’un bulaşmasında su ve gıdaların rolü(Uludağ Üniversitesi, 2004-04-07) Çetinkaya, Figen; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Cryptosporidium parvum (C.parvum), cryptosporodiosis salgınlarına yol açan tehlikeli protozoon bir parazittir. Bu parazit çeşitli çevresel stres koşullarına ve gıda işleme prosedürlerine dirençli olan ookist formunda, kontamine su ve çiğ gıdalar ile nakledilebilmektedir. Gıda maddelerinin işlenmesi sırasında C.parvum ile bulaşık suların kullanılması etkenin gıda işletmelerine girişinde potansiyel bir kaynak olarak görülmektedir. Bu derlemede, su ve gıdaların etkenin bulaşmasındaki rolü ve gıda zincirinden bu paraziti elimine etmede gıda endüstrisinde uygulanabilecek işletme kontrolleri üzerinde durulacaktır.Item Epidermal büyüme faktörü reseptörünün (egfr) horozların üropigi bezinde ımmunohistokimyasal yerleşimi(Uludağ Üniversitesi, 2004-08-10) Zık, Berrin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Epidermal büyüme faktörü (EGF), düşük moleküler ağırlıklı bir polipeptitdir. Epidermal büyüme faktörü, reseptöre (EGFR) bağlanarak hücrelerde bölünme ve farklılaşmayı uyarır. Çalışma epidermal büyüme faktör reseptörünün hücre bölünme ve farklılaşmasının fazla olduğu üropigi bezindeki dağılımı ve reseptörün hücre içi yerleşim yerinin belirlenmesi amacıyla planlandı. Üropigi bezinden elde edilen parafin bloklara indirekt Avidin-Biotin Peroksidaz immunohistokimyasal yöntem uygulandı. Çalışmada EGFR’nin, özellikle bezin bazal bölgesinde yer alan tubulusların bazal membran üzerine yerleşen hücrelerinde fazla, lumene doğru yer alan diğer hücrelerde ise, çok az eksprese olduğu, apikal bölgedeki tubulusların duvarını oluşturan tüm hücrelerde ise EGFR ekspresyonunun orta şiddette olduğu belirlendi. Sunulan çalışmada bazal hücrelerde EGFR ekspresyonunun yüksek seviyede gözlenmesi bu hücrelerin sık mitoz aktivite gösterdiği, glikojen bölgesi olarak tanımlanan, apikal bölgedeki tüm hücrelerde EGFR ekspresyonunun orta şiddette olması, EGFR’nin bu hücrelere glukoz transportunda rol oynadığını akla getirmektedir.Item Gıda kaynaklı brucellosis ve önemi(Uludağ Üniversitesi, 2004-10-07) Taşçı, FulyaBrucella türlerinin neden olduğu Brucellosis; sığır, koyun, keçi, domuz, koç gibi hayvanlarda özellikle testis, meme, uterus gibi genital organlara yerleşerek yavru atmalara ve infertiliteye neden olan kronik, bulaşıcı ve nekrotik, yangısal infeksiyonlarla ortaya çıkan zoonoz bir hastalıktır. Brucella cinsindeki etkenler, evcil hayvanlarda önemli ekonomik kayıplara neden olmaları yanı sıra infekte hayvanların süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri ile insanlara bulaştıkları ve infekte ettikleri için halk sağlığı yönünden de önemlidir.Item Hepatik iskemi-reperfüzyon hasarının sıçanlarda alyuvar ve plazma elektrolit dengesi, bazı serum biyokimyasal parametreleri ve karaciğer hücre histolojisi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-15) Kayaalp, Cüneyt; Aydın, Cenk; Kennerman, Engin; Galip, Nurten; Yalçın, Murat; Ak, Füsun; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada parsiyel hepatik iskemi-reperfüzyon hasarının alyuvar ve plazma elektrolit dengesi, bazı serum biyokimyasal parametreleri ve karaciğer hücre histolojisi üzerine etkisi değerlendirildi. Karaciğerin sol ve orta loplarına ait A. hepatica, V. porta damarları ile safra kanalını içeren hepatik pedikül bağlanarak 60 dakika iskemi etkisine bırakıldı. Otuz dakikalık reperfüzyon sonrası, değerlendirme için kan ve karaciğer doku örnekleri alındı. İskemireperfüzyon hasarı serum Aspartate aminotransferase (AST), Alanine aminotransferase (ALT) değerlerinde artışa (p<0.001), plazma sodyum (PNa) düzeyinde ise azalmaya (p<0.05) ve karaciğer hücre histolojisinde değişimlere neden oldu. Önemli düzeyde hepatosellüler fonksiyon bozukluğuna neden olan parsiyel hepatik iskemi-reperfüzyon hasarının alyuvar ve plazma elektrolit dengesini de değiştirebileceği sonucuna varıldıItem Horozlarda üropigi bezinde ıgf-ı reseptörünün immunohistokimyasal yerleşimi(Uludağ Üniversitesi, 2004-07-20) Zık, Berrin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Çalışmanın amacı, hücre gelişmesi ve farklılaşmasında önemli rol oynayan insülin benzeri büyüme faktör - I reseptörünün (IGF-IR), horozların üropigi bezindeki dağılımını belirlemek ve reseptörün hücre içindeki yerleşim yerinin belirlenmesi amacıyla planlanmıştır. Üropigi bezinden elde edilen parafin bloklara, indirekt StreptavidinBiotin Peroksidaz immunohistokimyasal yöntemi uygulandı. Çalışmada IGF-I reseptörünün üropigi bezinin bazal ve apikal bölgesindeki hücrelerde eksprese olduğu gözlendi. Özellikle bazal bölgede yer alan tubulusların bazal membran üzerine yerleşen hücrelerinde IGF-I reseptör ekspresyonu çok yoğun olarak belirlendi. IGF-I reseptör, üropigi epitel hücrelerinin sitoplazmasında, granül halinde gözlendi. Sonuçlarımıza göre; üropigi bezinde çoğalma ve farklılaşma özelliğindeki hücrelerde IGF-IR ekspresyonunun çok yüksek olduğu, tamamen farklılaşmış hücrelerde ise bu reseptörün eksprese olmadığı sonucuna varılabilinir.Item İleri yaşlı kahverengi yumurtacı tavuklarda farklı yönetimsel faktörlerin yumurta verimi ve kalite özelliklerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-09-02) Petek, Metin; Gezen, Ş. Şule; Alpay, Fazlı; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada ileri yaşlı kahverengi yumurtacı tavuklarda farklı yönetimsel faktörlerin yumurta verimi ve kalite özelliklerine etkisini belirlemek amacı ile iki ayrı deneme gerçekleştirilmiştir. Çalışmada 104 haftalık yaşta 360 adet Lohman Brown genotipi tavuk kullanılmış ve 14 haftalık süre ile test edilmiştir. I. Denemede; kafes tavukları için ticari ve işletme koşullarında hazırlanan iki farklı rasyonun; II. Denemede kafes ve serbest dolaşımlı sistemin yumurta verimi ve kalitesine etkileri incelenmiştir. Rasyon çeşidinin kırık-çatlak yumurta oranı ve günde tavuk başına yem tüketimi, barınak tipinin yumurta verimi, kırık-çatlak yumurta oranı, günde tavuk başına yem tüketimi ve yaşama gücü üzerine etkileri önemli bulunmuştur. Sonuç olarak, ileri yaşlı kahverengi yumurtacı tavuklarda ticari olarak hazırlanan rasyonun işletme koşullarında hazırlanan rasyona, serbest dolaşımlı sistemin kafes sistemine teknik ve ekonomik yönden üstün olduğu belirlenmiştir.Item Japon bıldırcınlarında (coturnıx coturnıx japonıca) kuluçkalık yumurtaların anaç yaşı ve depolama süresinin kuluçka sonuçlarına etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-10-01) Şeker, İbrahim; Kul, Selim; Bayraktar, Metin; Ekmen, Fikriye; Yıldırım, ÖzgeBu araştırma, Japon bıldırcınlarında (Coturnix coturnix japonica) kuluçkalık yumurtaların anaç yaşı ve depolama süresinin çıkım gücü ve embriyo ölümleri üzerine etkisini tespit etmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kullanılan toplam 1550 adet kuluçkalık yumurta, 8-10 (1. grup; 500 yumurta), 13-15 (2. grup; 550 yumurta) ve 18-20 haftalık (3. grup; 500 yumurta) yaşlardaki, her grupta 30’ar adet olmak üzere toplam 90 dişi bıldırcından 21 gün süreyle toplanmıştır. Bıldırcınlar her kafeste (40x30x30 cm) 1 erkek ve 3 dişi oranında barındırılmışlardır. Bu yumurtalar, depolama odasında tutuldukları süre itibarıyla ise sırasıyla 0-3, 4-6, 7-9, 10-12, 13-15, 16-18 ve 19- 21 gün olmak üzere 7 depolama süresi grubuna ayrılmışlardır. Depolama süresi gruplarında sırasıyla 205, 185, 203, 212, 228, 212 ve 305 adet yumurta yer almıştır. Araştırma, ana yaşının döllülük oranı, çıkım gücü ve erken ve son dönem embriyo ölümleri, depolama süresinin ise çıkım gücü ve bütün dönemlerdeki embriyo ölümleri üzerine etkisi istatistiki olarak önemli (P<0.05, P<0.01) bulunmuştur. Sonuç olarak bu araştırmada, Japon bıldırcınlarında kuluçkalık yumurtalardan yüksek bir çıkım gücü elde etmek için yumurtaların 9 günden daha fazla depolanmamasının yararlı olacağı kanaatine varılmıştır. Ayrıca, embriyo ölümleri ve çıkım gücü bakımından en iyi performansın 8-10 haftalık yaşlardaki bıldırcınlardan elde edilen kuluçkalık yumurtalardan sağlanabileceği belirlenmiştir.Item Kafes kuşları(Uludağ Üniversitesi, 2004-04-02) Petek, Metin; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Dünya'da yabani ve evcil yaşamda birçok kuş türü bulunmaktadır. Başarılı bir yetiştirici olmak için davranışları, üreme biyolojileri, besinsel gereksinimleri ve hastalıklara duyarlılıkları gibi çeşitli özellikleri bakımından kuşları iyi tanımak gerekir. Bu çalışmada, yaygın olarak kafesde barındırılan farklı kuş türleri ile ilgili bazı bilgiler kısaca özetlenmiştir.Item Köpeklerde farklı siklus evrelerindeki vaginal bakteriyel floranın incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2004-03-19) Günay, Ülgen; Günay, Aytekin; Ülgen, Mihriban; Özel, A. Ebru; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu çalışmada köpeklerde farklı siklus evrelerindeki bakteriyel vaginal floranın incelenmesi amaçlandı. Çalışmada değişik ırklardan 53 adet dişi köpek materyal olarak kullanıldı. Bakteriyolojik incelemeler için dişi köpeklerin vaginasından alınan svablar Stuart transport medium içinde laboratuara ulaştırıldı ve rutin metotlarla incelendi. Svapların alınmasının ardından siklus dönemlerinin belirlenmesi için her bir köpeğe vaginal sitoloji uygulandı. Çeşitli ırklardan 53 adet köpeğin 48 (%90.5)’inden 56 adet etken izole edildi. Bunların 9’u E.coli (%16), 9’u Candida spp. (%16), 6’sı Citrobacter diversus (%10.7), 5’i. Citrobacter freundii (%8.9), 4’ü Klebsiella oxytoca (%7.1), 4’ü Klebsiella pneumoniae (%7.1), 3’ü S. aureus (%5.3), 3’ü S. intermedius (%5.3), 3’ü Bacillus spp. (%5.3), 2’si. S. saprophyticus (%3.5), 2’si Streptococcus agalactiae (%3.5), 2’si Micrococcus spp. (%3.5), 2’si Citrobacter amalonaticus (%3.5) ve 2’si Enterobacter agglomerans (%3.5) olarak izole ve identifiye edildi. Sonuçta farklı siklus evrelerinde farklı etkenlerin yanı sıra aynı etkenlerin de üreyebildiği ve vaginal floranın karışık karakterde olduğu saptandı.Item Küçük hayvanlarda sintigrafi uygulamaları(Uludağ Üniversitesi, 2005-05-06) Sarıerler, MuratSintigrafi, klinisyenin teşhisini destekleyen, spesifik, hassas ve zararsız bir tanısal görüntüleme yöntemidir. Sintigrafi uygulamasında ihtiyaç duyulan radyoaktivite miktarının az olması nedeniyle, hastanın fazla radyasyon alma riski göz ardı edilebilir. Ayrıca radyasyon güvenliği açısından uygun tedbirler alındığında personel için de risk çok düşüktür. Sintigrafi öncelikle iskelet sisteminin fizyolojik (kemik protezleri ve greftlerinin damarsal yapılarının değerlendirilmesi) ya da patolojik durumlarının (primer ya da metastazik kemik tümörleri, metabolik ya da enfeksiyöz kemik hastalıkları, basınç ya da avulziyon kırıkları gibi gizli ortopedik travmalar, avasküler nekroz ve osteoartritis) belirlenmesi olmak üzere pek çok sistem ve organın fonksiyonlarının (kalp, karaciğer, akciğer, böbrek, tiroid, beyin, lenf) değerlendirilmesinde, tümörlerin belirlenmesinde, yangısal barsak hastalıkları, osteomyelitis, septik artritis, diskospondilitis ve romatoid artritis gibi olgulardan şüphelenilen hayvanlarda septik ya da yangısal odağın varlığının ya da yerinin belirlenmesinde bu teknik kullanılabilmekte ve yararlı bilgiler vermektedir. Sintigrafi; radyografi, ultrasonografi ve endoskopi gibi tanı metotlarıyla benzerlik göstermesine karşın, diğer üç yöntemle çoğunlukla morfolojik yapılar görüntülenebilirken sintigrafi ile fizyolojik bilgiler sağlanmaktadır. Bu derlemede, küçük hayvanlarda sintigrafinin endikasyon alanları ve en yaygın kullanılan klinik muayene protokolleri tanımlanırken, cihaz, radyofarmasötiğin hazırlanışı, farmakokinetik ve radyasyon güvenliği ile ilgili bilgi verilmemiştir.Item Lektin verilen normal ve tümörlü farelerde serum, karaciğer ve böbrek AST, ALT, GGT, ALP, CK aktiviteleri(Uludağ Üniversitesi, 2005-03-11) Öztabak, Kemal; Mengi, AhmetBu çalışmada, antikarsinojen bir madde olarak da kullanılan Viscum album Aglutinin (VAA)’nın doz aşımı uygulamalarının serum, karaciğer ve böbrek aspartat transaminaz (AST), alanin transaminaz (ALT), gamaglutamiltransferaz (GGT), alkalen fosfataz (ALP) ve kreatin kinaz (CK) enzim aktiviteleri üzerine olan etkisinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Çalışmada deneme materyali olarak, 80 adet BALB/c erkek fare kullanılmış ve dört eşit gruba ayrılmıştır. Donör bir fareden 0,1ml (1,2x106 ) Erlich ascites hücresi alınmış ve bu hücreler kanserli kontrol ve lektin deneme grubuna periton içi (i.p.) olarak uygulanmıştır. Uygulama günü 0. gün olarak kabul edilmiştir. Aynı gün, normal kontrol ve lektin kontrol gruplarına 0,1 ml. serum fizyolojik i.p. olarak verilmiştir. Lektin kontrol ve lektin deneme grubuna, 1. ve 2. günlerde 1ml/fare (100ng/fare) VAA verilirken, normal kontrol ve kanserli kontrol gruplarına serum fizyolojik verilmiştir. Tüm gruplardan, kan örnekleri 2., 7. ve 15. günlerde göz venasından kapillar tüpler aracılığı ile serum tüplerine alınmıştır. Tüm gruplardan, 2. günde 5 hayvan, 7. günde 5 hayvan, 15. günde ise 10 hayvan otopsiye gönderilmiştir. Otopside, farelerden karaciğer ve böbrek örnekleri alınmıştır. Serum, karaciğer ve böbrek üst sıvısında AST, ALT, GGT, ALP, CK enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Biyokimyasal analizlerin sonucunda, kontrol grublarına göre lektin deneme grubunda serum AST, ALT, GGT, ALP ve CK aktiviteleri yükselmiştir. Tüm kontrol gruplarına göre lektin deneme grubunda karaciğer AST, ALT, GGT ve ALP spesifik aktiviteleri yükselirken, CK spesifik aktivitesi değişmemiştir. Kontrol gruplarına göre lektin deneme grubunda böbrek AST, ALT, GGT ve ALP spesifik aktiviteleri yükselirken, kanserli kontrol grubuna göre lektin deneme grubundaki enzim spesifik aktivitelerinde anlamlı değişimler bulunamamıştır. Enzim aktivitelerindeki bu artışların VAA’nın toksik etkisinden kaynaklanabileceği şeklinde yorumlanmıştırItem Plesiomonas shigelloides ve halk sağlığı açısından önemi(Uludağ Üniversitesi, 2004-03-11) Büyükyörük, Sadık; Temelli, Seran; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu makalede, son yıllarda özellikle su kaynaklı akut gastroenteritis salgınları ile ilişkili bir patojen olduğu kabul edilen Plesiomonas shigelloides (P. shigelloides)’in, özellikleri ve taksonomideki yeri, gelişim koşulları, doğada ve konakçılarda bulunuşu, virulans faktörleri ve patojenitesi, enfeksiyon kaynakları ve seyri ile kontrolü hakkında bilgiler verilmiştir.Item Şanlıurfa yöresinde koyun ve keçilerde bazı lentivirus enfeksiyonlarının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2004-05-28) Çimtay, İbrahim; Keskin, Oktay; Şahin, TekinBu çalışmada, Şanlıurfa yöresindeki keçilerde caprine arthritis encephalitis virus ve koyunlarda maedi/visna enfeksiyonlarının seroprevalansının araştırılması amaçlandı. Serolojik muayeneler, ticari CI-ELİSA test kitleri kullanılarak yapıldı. 300 keçinin 18’inde (% 6) caprine arthritis encephalitis virus enfeksiyonu seropozitif bulundu. Klinik olarak arthritisli olduğu belirlenen 18 keçinin 4’ünde (% 22,2) ve arthritis semptomu göstermeyen 282 keçinin ise 14’ünde (% 4,9) caprine arthritis encephalitis virus enfeksiyonunun seropozitif saptandığı ve bu iki oran arasındaki bu farkın istatistiksel olarak önemli (p<0,01) olduğu gözlendi. Araştırmaya alınan 300 koyunun 30’u (% 10) maedi/visna yönünden seropozitif olarak saptandı. Ayrıca, İvesi ırkındaki maedi/visna pozitiflik oranının (% 26,8) Akkaraman ırkından (% 3,7) önemli (p<0,001) derecede yüksek olduğu ve hem caprine arthritis encephalitis virus hem de maedi/visna enfeksiyonlarının seropozitifliliğinin yaşla doğru orantılı olarak yükseldiği dikkati çekti. Sonuç olarak, Şanlıurfa yöresindeki koyun ve keçilerin maedi/visna ve caprine arthritis encephalitis virus enfeksiyonları yönünden göz ardı edilemeyecek oranlarda seropozitif oldukları saptandı.Item Tam yağlı soyanın metabolik enerji değerinin broyler performansından tahmini(Uludağ Üniversitesi, 2004-04-08) Şenköylü, Nizamettin; Akyürek, Hasan; Şamlı, H. Ersin; Ağma, AylinTam yağlı soyanın (TYS) metabolik enerjisi (ME) bilimsel literatürde 3300 den 3900 Kcal/kg a kadar değişen değerler almaktadır. Belirli bir köken (ABD) ve işleme yöntemine (ekstrüzyon) sahip tam yağlı soyanın ME değerini belirlemek üzere broyler civcivlerle bir araştırma denemesi düzenlenmiş ve broyler performansından ME değerinin tahminine çalışılmıştır. Bunun için TYS’nin 3300, 3500 ve 3700 Kcal ME/kg içerdiği varsayılarak broyler başlatma (%23 H.Protein; 3010 Kcal ME/kg), büyütme (%21 H. Protein; 3175 Kcal ME/kg) ve bitirme (%19 H. Protein; 3225 kcal ME/kg) rasyonları formüle edilerek, sırasıyla 0-14, 15-28 ve 29-42. günler arasında ROSS ırkı erkek-dişi karışık civcivlere yedirilmiştir. Deneme şansa bağlı tam bloklar deneme desenine uygun olup, civcivler her 3 muameleye 8 er tekerrürlü ve iki blok halinde ve her tekerrürde 10 adet olacak şekilde şansa bağlı olarak dağıtılmıştır. Deneme yemleri ve su civcivlere serbest olarak verilmiştir. Deneme odaları 23 saat aydınlık ve 1 saat karanlık olacak şekilde aydınlatılmıştır. Deneme 42 gün sürmüştür. Toplanan veriler varyans analizi ve Duncan’s Multiple Range testlerine tabi tutulmuştur. Deneme sonucunda TYS’nin ME değerinin 3700 alınması halinde, yem tüketiminin azaldığı ve buna bağlı olarak 3300 ve 3500 değerlerine göre 42 günlük canlı ağırlık ve besi süresince elde edilen ağırlık kazançlarında istatistik olarak önemli (P<0.05) düşmeler meydana geldiği görülmüştür. 3300, 3500 ve 3700’lü gruplarda canlı ağırlık sırasıyla 2302, 2344 ve 1965 gram olarak bulunmuştur. Yem dönüşüm oranları (1.649; 1.630; 1.647), karkas randımanları (%75.8, 76.6 ve 75.3) ve abdominal yağ (%1.63, 1.79 ve 1.49) oranında muameleler arası önemli bir farklılık çıkmadığı halde, Avrupa İndeksi 3700’lü grupta (276) diğerlerine (322 ve 332) göre önemli derecede (P<0.05) daha düşük çıkmıştır. Bu denemenin sonucunda denemeye alınan TYS’nin ME değerinin 3300 ile 3500 arasında olabileceği ve ortalama olarak 3400 Kcal/kg alınabileceği sonucuna ulaşılmıştır.Item Tarımsal ve hayvansal ürünlerde modern biyoteknoloji ve organik üretim(Uludağ Üniversitesi, 2005-01-10) Yeşilbağ, Derya; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Artan dünya nüfusunun taleplerini karşılayabilmek üzere gen mühendisliği teknolojisi kullanılarak hastalıklara karşı dirençli, besin değeri daha yüksek ve lezzetli bitkiler yanında; marjinal topraklarda ve iklim koşullarında yaşayabilen, ve daha fazla ürün verebilen çiftlik hayvanları elde edilebilmektedir. Ancak genetik yapısıyla oynanmış bu ürünlerin insan ve çevre sağlığı açısından bir risk oluşturabileceği değerlendirilmektedir. Verimliliği arttırmaya yönelik olarak biyoteknoloji uygulamaları ile birlikte katkı maddesi kullanımı da oldukça geniş bir kullanım alanına kavuşmuştur. Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde toplum bilincinin insan ve çevre sağlığına yoğunlaşması ve doğal ürün kullanımına yönelmesi organik üretimin önemini artırmıştır. Bu derlemede iki farklı üretim tipindeki gelişmeler ve çarpıcı noktalar ele alınmıştır.Item Tavuk ve horozların gelişme sürecinde hipofiz bezi pars distalisinin histolojik yönden incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2004-05-06) Erdost, Hatice; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Çalışmada, yumurtadan çıkıştan itibaren tavuk ve horozların beş aylık gelişme süreci içinde hipofiz bezi pars distalisinin morfolojik özelliklerinin ışık mikroskobik seviyede incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma 50 dişi ve 50 erkek günlük Isobrown yumurtacı piliç ile puberteye ulaşana kadar beş ay (Şubat ile Haziran arasında) sürdürüldü. Her ayın sonunda rastgele her gruptan 10 hayvan seçilerek servikal dislokasyon uygulandı. Histolojik incelemeler için hipofizden alınan doku örnekleri tamponlu formolde tespit edilerek parafin bloklardan 5µm kalınlığında kesitler alındı. Crossmonn’ın modifiye üçlü boyama tekniği ile incelendi. Çalışmada sonuç olarak; pars distalisin sefhalik ve kaudal bölgelerden oluştuğu; bu bölgelerin asidofilik, bazofilik ve kromofob karakterde hücre içerdiği saptandı. Bu hücrelerin kordon, follikül ya da tek tek hücreler tarzında yerleşim gösterdiği belirlendi. Hem tavuk hem de horozlarda pars distalisde ilk ay hariç diğer aylarda kist oluşumu görülürken; dördüncü ve beşinci aylarda bazı parenşimal hücrelerin kolloid ile dolu bir lumen etrafında yerleşim gösterdiği saptandı. Tüm gelişme sürecinde asidofil hücre sayısının tavuklarda horozlara, bazofil hücre sayısının da horozlarda tavuklara göre daha fazla olduğu görüldü.Item Yumurta tavuğu yemlerine klinoptilolit katkısının yumurta verimi ve kalitesine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-23) Gezen, Ş. Şule; Balcı, Faruk; Eren, Mustafa; Orhan, Fatih; Uludağ Üniversitesi/Veteriner Fakültesi.Bu araştırma farklı düzeyde kalsiyum içeren yumurta tavuğu yemlerine klinoptilolit katkısının yaşlı tavukların yumurta verimi, yumurta kabuk kalitesi, tibia külü ve dışkı kuru maddesi üzerine etkilerini incelemek amacıyla yapıldı. Altı hafta süren bu çalışmada toplam 96 adet 72 haftalık yaşta Lohmann-Kahverengi yumurta tipi tavuk kullanıldı ve tavuklar 4 ana gruba ayrıldı. Ayrıca her ana grup, her biri 6 adet tavuk içeren 4 alt gruba ayrıldı. Deneme grupları Kontrol 1, %3.5 Ca; Kontrol 2, %4.2 Ca; Grup 1, %3.5 Ca+%1.0 klinoptilolit; Grup 2, %3.5 Ca +%2.0 klinoptilolit içerecek şekilde düzenlendi. Klinoptilolit Manisa-Türkiye yöresinden elde edildi. Deneme sonunda 2. Grubun ortalama yumurta ağırlığı diğer gruplardan önemli derecede yüksek bulundu (P<0.001). Ayrıca 1 ve 2. Grubun dışkı kuru maddelerinin, Kontrol 1 ve 2 gruplarından önemli derecede yüksek olduğu saptandı (P<0.01). Araştırmada belirlenen diğer parametreler arasındaki farkların önem taşımadığı belirlendi.