1990 Cilt 5 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16545
Browse
Browsing by Department "Eğitim Fakültesi"
Now showing 1 - 14 of 14
- Results Per Page
- Sort Options
Item Aile ana-baba ve çocuk yönünden Türkiye'de durum(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ulusavaş, Mualla; Eğitim FakültesiÜlkemiz farklı kültürel yayılım gösteren ve sosyal değişimlerden geçen bir ülke durumundadır. Doğal olarak, ailelerin özellikleri ve ana-babaların çocuklarıyla ilişkilerinde bu durumların etkisi yansımaktadır. Tipik olarak, çocuğun içinde yetiştiği aile yapısal olmasa bile işlevsel olarak geniş ailedir. Bu ailedeki kişiler ya da birimler arası ilişkiler, sıkı sorumluluk ve zorunluluk bağları ve karşılıklı bağımlılıktır. Aile içi dinamikler açısından, Türkiye'de geleneksel aile tipinde açık sevgi gösterilerine yer bulanmadığı, çoğunlukla bir iletişim azlığı dikkati çekmektedir. Ana-babaya saygı ve büyüklere boyun eğme bir kural olarak kabul edilir. Bu boyun eğiş çocuğun benlik gelişimine ket vuran etkenlerden biridir .Ayrıca, dış denetimin baskınlığı da, çocuğun özdenetim geliştirmesini engellenmektedir.Item Andre Gide ve Bursa izlenimleri(Uludağ Üniversitesi, 1990) Anamur, Hasan; Eğitim FakültesiAndre Gide 1914 yılı Nisan ve Mayıs aylarında Türkiye'de bulunmuş ve bu gezisinde en uzun süre Bursa'da kalmıştır. Güncesinde "La Marche turque" başlığı altında yayınladığı gezi notlarında tek olumlu izlenimler Bursa kenti üzerindedir. Gerçekten de Gide Türkiye'yi Chateaubriand penceresinden görmüştür; önyargıları gezi notlarında açıkça görülmektedir. Bu temel olumsuz yaklaşımına karşın. Gide' in. Türkiye izlenimleri pek çok bakımdan ilginç bir tanıklıktır.Item Arthur Rimbaud et l'orient(Uludağ Üniversitesi, 1990) Gökmen, Ayla; Eğitim FakültesiNous avons publié dans le précédent numéro de cette revue, la première partie de notre article ou nous déterminons la place de Orient dans l'œuvre d'Arthur Rimbaud. Dans cette seconde partie on met en évidence l'existence réelle du poète dans cette région du monde: À Aden et au Harrar. Pour cette période de sa vie, toutes les facettes de la personnalité de Rimbaud ont été envisagées par la critique: le négociant, le savant, l'explorateur, l'arabisant, le lecteur du Coran. Il faudrait remarquer deux sales légendes à la vie dure: Rimbaud wıiquement occupé à gagner de l'argent, Rimbaud trafiquant d'esclaves. Il va sans dire la difficulté de cerner le visage complexe et contradictoire d'un homme tel que Jui. En guise de conclusion, rien ne semblait pourtant prédisposer Rimbaud à cette "quête". A travers l'Orient le "réel" prend le pas sur la littérature.Item Atatürk ve yabancı dil(Uludağ Üniversitesi, 1990) Gökmen, Ayla; Eğitim FakültesiDil geçmişte olduğu gibi bugün de, en önemli iletişim araçlarından biridir. Ulusları birbirlerine tanıtıp, deneyimlerinden karşılıklı yararlı sağlanmasına olanak veren dil, Osmanlı İmparatorluğu'nun Batılılaşma sürecinde de önemli işlevler üstlenmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, ilkin öğrenci, ardından da subay olarak Batıyı Batı'nın kendi kaynaklarından okuyup öğrenen Mustafa Kemal, bu yolla, Cumhuriyetin kurulması yönünde değeri yadsınmaz birikimlerle donanmıştır. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da, yeni Türk Devleti'ni öteki uluslara tanıtma görevi yabancı dil bilen kişi ve hatta bir dönem yabancı dilde yayınlanan Türk basınına verilmiştir. Anadil bilincini de pekiştiren çağdaş dillerin öğrenilmesini özendirmenin yanı sıra, Anadolu ve Türk tarihine, dilimizin kaynaklarına ışık tutacak betik bilimsel araştırmaları da başlatıp bu etkinlikleri sürekli bir biçimde destekleyen gene Atatürk olmuştur.Item Başlangıcından XVI. yüzyıla kadar Fransız yazınında Türkiye imgesi(Uludağ Üniversitesi, 1990) Özçelebi, Ali; Eğitim Fakültesi; Yabancı Diller Eğitimi BölümüHer ülkenin yanımda, komşu ya da uzak, dost ya da düşman başka bir ülkeden, bir ulustan yana edinilmiş bir yansıma, bir düşünce, bir imge vardır. "Her ulus, diyor M.F. Guyard, öteki uluslara, az yada çok dayanıklı, gerçekliği çoğu zaman yerini söylenceye bırakan karakter özellikleri yükler. Bir halk ozanının uyak bulma güçlüğü ile seçtiği bir sözcük, bir ünün kökeni olur. Fransız yazınında Doğu ve bu Doğu içinde Türkiye ve Türkler Ortaçağdan itibaren görünmeye başlarlar; günümüze dek diyemesek de yüzyılımızın ortalarına değin nitelik ve nicelik değiştirerek sürüp gelirler. Biz, ilki bu olan bir dizi makalede bu imgeyi incelemeye ve günümüzdeki izlerini irdelemeye çalışacağız.Item Çelik kalemle kazıma (Burin Engraving) yönteminin tarihi ve gelişimi(Uludağ Üniversitesi, 1990) Bölükoğlu, Hülya; Eğitim FakültesiGünümüzde birçok sanatçı ve sanatsever linolyum, ağaç, taş, serigraf ve metal baskıya devamlı artan bir ilgi göstermektedir. Çelik kalemle kazıma (burin engraving) yöntemi de metal baskı çeşitlerinden biridir ve çelikten yapılmış kazıma kalemleri (burin'ler) kullanılarak, metal levha oyulması sonucunda elde edilir. Metal baskı çeşitlerinin belki de en basiti; bu yöntemdir diyebiliriz. Fakat unutulmamalıdır ki, bu yöntemdeki ustalık, ciddi ve yorucu pratikte gizlidir.Item Dünya çocuklarının durumlarından örnekler ve Türkiye'de çocuk konusunda başlıca sorunlar(Uludağ Üniversitesi, 1990) Ulusavaş, Mualla; Eğitim FakültesiItem Frauengestalten im roman: ''mein name sei Gantenbein'' von: Max Frisch(Uludağ Üniversitesi, 1990) Tuncer, Zihni; Eğitim FakültesiBei der rezeptiven Betrachtung dieses modernen Romans kommt man unwillkürlich auf die Schlussfolgerung, dass sich der Mann bzw. das maennliche Geschlecht mit fortschreitender Emanzipation der Frau von seiner traditionellen Stellung, d.h. von seiner autoritaeren und überlegenen Position im gesellschaftlichen, individuellen und nich zuletzt familiaren Leben, gestossen findet. Im taeglichen Lebenskampf, sogar im beruflichen Bereich erweist sich die moderne Frau ganz und gar, dabei nicht selten dem Manne überlegen. Das ist eine Tatsache. Was aber der Leser von Frisch in diesem seinem Werk sehr interessant und bewundernswert finden kann, ist, dass der Autor als ein Mann mit einem sehr besonderen Augenmerk und aus seiner aussergewöhnlich grossen Lebenserfahrung her unheimlich viel Eigcnarıiges über das Wesen und das Gefühlsleben des gegensätzlichen Geschleclıts und nicht femer über die Unabhaengigkeit, die Souveraenitaet, die Verantwotung, die Mutterschaft, die Tugenden und über die Waffen der Frau fixieren und lebendige Frauentypen gestalten kann. Das steht auch fest.Item Gesellschaftskritik im essay: ‘’Kopfgeburten oder die Deutschen sterben aus’’ von: Günter grass(Uludağ Üniversitesi, 1990) Tuncer, Zihni; Eğitim FakültesiDie Eindrücke von seiner Reise nach Ostasien lassen den zeitgenössischen deutschen Autor, Günter Grass, mittels des Lehrerehepaars Harm und Dörte Peters dazu führen, anhand seines erzaehlerischen Essays "Kopfgeburten oder die Deutschen sterben aus" seine Erwaegungen zu den ungünstigen gesellschaftlichen Verhaeltnissen bis in die 80er Jahre in einer kritischen und satirischen Stellungnahme zu reflektieren. Seine Kritik richtet sich an die gesellschaftlichen Phaenomene bzw. Umstaende, die sich überwiegend aus der deutschen Industrialisierung und der darauf beruhenden Landespolitik ergeben, weswegen die deutsche Bevölkerung trotz des Wohlstands und des Jıohen Lebensstandards verglichen mit der in Entwicklungsländern, hier am Beispiel China, nicht so glücklich ist. In dieser Arbeit wird versucht, die Gesellschaftskritik des Autors aufzugreifen und sie zu erörtern.Item Le marquis de Sade contre le parlement d' Aix(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mattei, Jean Louis; Eğitim Fakültesi; Fransız Dili Eğitimi BölümüEn 1772 le Parlement d’Aix condamna Sade a la peine de mort. Le marquis fut obligé de fuir jusqu'en Italie. Pourquoi cette condamnation? Sade était-il coupable ou innocent? Quelle fut la répercussion de cet événement sur les œuvres de Sade? Tout en cherchant à donner une réponse à ces questions, l'auteur étudie la psychologie de Sade, et avec des exemples tirés des textes fait apparaître ce qu'est le concept de justice chez le divin marquis".Item Roman kavramının berisinde(Uludağ Üniversitesi, 1990) Efeoğlu, Ertuğrul; Eğitim FakültesiRoman, tıpkı öteki yazınsal türler gibi, hiç de öyle sınırlan kolayca çizilip betimleniverecek bir yaratım değildir. Örneğin o, hiç kuşkusuz, kendi iç yasaları ve iç bağıntılarıyla kendi kendine yeten özerk bir yapıdır, her şeyden önce. Ne var ki romanın bu tür iç yapısal nitelikleri, bir toplumsal kurum olan yazın içerisindeki yeri ile, onun, öbür yazın dışı yapılarla karşılıklı etkileşim ve onlarla baglantılı olarak dönüşen gerçekliğinin yadsınmına da hiçbir biçimde yol açmaz. Bu nedenlerden ötürü roman sorunsalı, çözümü kolaylaştırıcı tamamlardan yoksun olmak bir yana, gerçeğin ancak bir yazının altını çizen, dolayısıyla tümü kuşatmaktan uzak bakış açılarıyla daha da derinleşmektedir. İşte salt bu yüzden, "roman kavramından çok, o kavramın berisinde durmak daha sağlıklı ve olanaklı bir tutum olarak görünüyor.Item Selbstverwirklichung - entwicklung und entartung des ICH's in der gesellschaft in J.W. Goethe's "die leiden des jungen werther's" und U. plenzdorf's "die neuen leiden des jungen W."(Uludağ Üniversitesi, 1990) Kudat, Celal; Eğitim FakültesiIn dieser Arbeit versuche ich die Entwicklung, die Selbstverwirklichung des Menschen in seiner Abgesondertheit, seinem Ausgestossensein, Nicht-Verstanden Werden oder Missverstanden Werden anlıand J. W. Goetlıes "die Leiden des jungen Werthers" und U. Plenzdorfs "Die neuen Leiden des jımgen W." miteinander vergleichend darzustellen.Item Steles Antiques de Bursa(Uludağ Üniversitesi, 1990) Mattei, Jean Louis; Eğitim Fakültesi; Fransız Dili Eğitimi Bölümü ve PedagojiLes anciennes inscriptions grecques qui ·se trouvent au musée archéologique de Bursa font revivre devant nos yeux le monde antique. Bien qu'elles soient gravées sur des pierres tombales, c'est comme si la mort elle-même était anéantie. Les sculptures qui les accompagnent nous ramènent de façon frappante à cette époque reculée. Avec leurs scènes pittoresques, nous pouvons suivre ainsi la vie quotidienne des premiers siècles de L'ère chrétienne. En outre, les inscriptions témoignent de la structure de la vieille société grecque. Ces monuments pleins de noblesse constituent des documents importants et irremplaçables concernant les siècles passés.Item Traduttore / Traditore(Uludağ Üniversitesi, 1990) Denis, Philippe; Eğitim Fakültesi; Fransız Dili Eğitimi BölümüLa traduction, probablement, est aussi ancienne que la parole ou l'écriture. On connaît des textes de traités signés entre L'Egypte plıaraonique et les Hittites, rédigés en deux langues, et datant de plus de 3000 ans (cf la pierre de Rosette). Par traduction -orale ou écrite- on désigne la situation dans laquelle une personne peut comprendre et reproduire des informations, d'une langue dans une autre. Dans cet article, nous tentons d'approcher les problèmes inhérents à cet alt qu'est assurément la traduction.