Bursa Uludağ Üniversitesi Tezleri
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/14
Browse
Browsing by Department "Acil Tıp Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 98
- Results Per Page
- Sort Options
Item 2011-2021 yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine fasiyal kemiklerde fraktür sebebi ile başvuran hastaların retrospektif analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Bostancı, Nihal Akçalı; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAmaç: Bu çalışmada fasiyal yaralanma nedeniyle Acil Servise (AS) başvuran olguların klinik özellikleri ve klinik sonlanımları ile ilişkili parametrelerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Metod: Kesitsel tipte olan bu çalışmada 2011-2021 yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesi AS’ne fasiyal yaralanma sebebi ile başvuran ve plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi anabilim dalına fasiyal kemiklerde fraktür sebebi ile konsülte edilen hastaların klinik özellikleri hastane kayıtlarından retrospektif olarak taranmıştır. Bulgular: Olguların %80,5’i erkekti, en sık travma nedenleri %26,1 darp, %25,7 düşme ve %14,0 araç içi trafik kazasıydı. En sık başvuru yaz aylarında yapılmıştı (%34,5). En sık yaralanan fasiyal kemikler %43,6 nazal kemik, %32,4 maksilla ve %31,8 orbitaydı. Olguların %72,6’sı taburcu edilirken, %14,3’ü kliniğe, %4,8’i YBÜ’ye yatırıldı, %3,7’si sevk edildi ve %0,3’ü eksitus oldu. Kadınlarda ateşli silah yaralanması, yüksekten düşme ve trafik kazaları kaynaklı travmalara maruz kalan olgular arasında YBÜ’ye yatış/eksitus sıklığı anlamlı düzeyde daha fazlaydı (p<0,05). Yaralanma saptanan fasiyal kemiğe göre YBÜ’ye yatış/ eksitus durumu sıklık sırasına göre şu şekildeydi: frontal (%19,0), orbita (%9,0), maksilla (%8,3), zigoma (%8,1), mandibula (%8,0) ve nazal (%3,6) kemik. Herhangi tipte fasiyal kemik fraktürü saptanması YBÜ’ye yatış/ eksitus ile ilişkili bulundu (p<0,05). Sonuç: Fasiyal yaralanmalı olgular daha çok erkeklerden oluşmakta, yaz aylarında, darp ya da düşme kaynaklı nazal fraktürle AS’e başvuru yapmaktadır. Kadınlar, daha yüksek enerjili travmaya maruz kalanlar ve fasiyal kemik fraktürü saptananlar arasında klinik sonlanım daha olumsuz olmaktadır. Bu özelliklere sahip olguların daha sıkı takip edilmesi ve erken dönemde uygun tedavinin sağlanması sağkalım ve sekel sıklığını azaltacak müdahaleler arasında değerlendirilebilir.Item Acil servis çalışanlarının delici kesici aletler ile yaralanmalarının analizi(Uludağ Üniversitesi, 2015) Güney, Sabahat Burcu; Köksal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil Servis çalışanları günlük iş hayatlarında Delici /Kesici alet yaralanması sonucunda özellikle kan yolu ve vücut sıvısı teması ile bulaşan HIV, Hepatit B, Hepatit C gibi hastalıkların bulaşma riskiyle karşı karşıyadırlar. Araştırma kesitsel nitelikte bir çalışmadır. Araştırma Bursa İli Kamu Hastaneler Birliği aracılığı ile belirlenmiş hastanelerin Acil Servis birimlerinde ki tüm çalışanlar çalışmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya 183 kadın ve143 erkek olmak üzere toplam 326 kişi katılmıştır. Son bir yıl içerisinde 105 işe bağlı delici/kesici yaralanması meydana gelmiştir. Cinsiyetlere göre; 69 (%65.7)'u kadın ve 36(%34.3)'sı erkektir. Hastanelere göre; Bursa Devlet Hastanesi Acil Servis (%33.3) ilk sırada yer almaktadır. Görev dağılımına göre; En sık yaralanın Hemşire-ATT-Paramedik (%58.1) olduğu tesbit edilmiştir. Yaralanmalara en çok neden olan alet enjektör iğnesi (%57.1) ve sıklıkla hafta içi ( %74.3) ,sağ elde (% 63.8) ve yüzeysel ( %74.3) olarak bildirilmiştir, 62(%59.0) yaralanmada eldiven kullanılmıştır. Yaralanmalardan 60(%58.8) 'ı rapor edilmemiş ve rapor edilmeme nedeni ise sıklıkla 24(%35.8) materyal enfekte olmaması olarak bildirilmiştir. Yaralanma öncesi eğitim alma 96(%91.4), bulaşıcı hastalıklardan korunma standart önlemler konusunda bilgilenme 98(%93.3) olarak tesbit edilmiştir ve 85(%81.0)'i Hepatit B aşısını tamamlamıştır. Acil Servis çalışma şartları nedeni ile insanın hatasını arttırıcı etmenlerdir, riskli davranışların yapılmasına eğilimi arttırabilir ve önlem almaya yönelik hassasiyetin olmamasına sebep olabilir. Uzun çalışma saatleri sıklıkla personel yetersizliği nedeni ile olmaktadır. Sağlık Bakanlığı ve Hastane Yönetimleri, daha güvenli iğne cihazları sağlamalı, daha fazla sağlık çalışanını görevlendirmeli, rapor edilme denetim sistemlerini geliştirmeli ve uygulamalıdır. Delici/ Kesici alet yaralanması olaylarını düşürmek ve bunlardan korunmak için farklı seviyelerde eğitimler düzenlemek için birlikte önemli adımlar atmalıdır.Item Acil servise aynı seviyeden düşme ile başvuran hastaların pandemi öncesi ve sonrası dönemdeki değişimlerinin retrospektif analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Bodur, Neslihan; Aydın, Şule Akköse; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAmaç: Bu çalışmada aynı seviyeden düşme ile acil servis (AS)’e başvuran hastaların COVID-19 pandemisi sırasındaki değişiminin araştırılması amaçlandı. Metod: Kesitsel tipte olan bu çalışmaya Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi AS’ine aynı seviyeden düşme nedeniyle COVID-19pandemisi öncesinde başvuran 1073 ve pandemi döneminde başvuran1857 hasta retrospektif olarak dahil edilmiştir. Bulgular: Olguların %50’si erkekti ve yaş ortalaması 59,04 ± 20,87 yıldı. Ensık düşme nedenleri %36,2 ile mekanik düşme, %27,6 ile kranial hadiseler ve %26,2 ile vazovagal senkop olarak belirlendi. Olguların %61,1’i taburcu olurken, %24,2’si kliniğe, %7,6’sı yoğun bakım ünitesine yatırıldı ve %1,4’üeksitus oldu. Pandemi öncesi dönemle karşılaştırıldığında, pandemi döneminde olgular arasında; diabetes mellitus (p=0,014), epilepsi(p<0,001), malignite (p<0,001), antihipertansif kullanma (p=0,043), antidiyabetik kullanma (p=0,015), antikoagülan kullanma (p<0,001) ve antiepileptik kullanma (p<0,001), nabız (p<0,001), solunum sayısı (p=0,014), hemoglobin (p=0,031), sodyum (p<0,001) düzeyi, EKG’de patolojik bulgu saptama (p=0,039) ve rektal tuşe sıklığı (p<0,001) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla, yaş (p=0,013), O2 satürasyonu (p<0,001), vazovagal senkop tanı sıklığı (p<0,001) ve AS’de geçirilen süre (p=0,017)istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha azdı. Dönemler arasında klinik sonlanım ve yatırılan klinik bakımından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark yoktu (p>0,05). Sonuç: Pandemi öncesi ile karşılaştırıldığında, pandemi döneminde aynı seviyeden düşme ile AS’ye başvuran olguların daha genç olduğu, ek hastalık ve ek ilaç kullanım sıklığının arttığı ve AS’de geçirilen sürenin azaldığı gözlenmiştir. Bu sonuçların pandemi döneminde uygulanan izolasyon önlemlerinden kaynaklanmış olabileceği düşünülmüştür.Item Acil servise baş ağrısı şikayeti ile başvuran hastalarda yatak başı oküler ultrasonografi ile yapılan optik sinir kılıf çapı ölçümünün kafa içi basınç artışı açısından değerliliği(Uludağ Üniversitesi, 2016) Çanakçı, Yavuz; Köksal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıBaş ağrısı acil servis (AS)'e ve diğer polikliniklere yapılan başvurular arasında önemli bir yere sahiptir. Bu hastaların değerlendirilmesi vakit kaybedilmeden yapılmalı ve hasta yönetiminde gereken özen gösterilmelidir. Baş ağrısı ile başvuran hastalarda olası bir kafa içi basınç artışı durumu atlanmamalıdır. Sağlıklı erişkinlerde fontaneller kapandığı için intrakraniyal hacim sabittir. Bu basınçtaki artış, son yıllara kadar sadece invaziv yöntemlerle ölçülebiliyordu. Fakat günümüzde artık noninvazif bir yöntem olan, oküler ultrasonografi ile optik sinir kılıfı çapı ölçümü yoluyla kafa içi basıncı hakkında tahminler yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışma acil servise baş ağrısı şikayeti ile başvuran hastalarda; kafa içi basınç artışı açısından, oküler ultrasonografi ile optik sinir kılıfı çapı ölçümünün değerliliği araştırılması amacıyla yapılmıştır. Çalışmaya AS'e baş ağrısı şikayeti ile başvuran 100 hasta alındı. 50 hastada optik sinir kılıfı çapı artışı saptanırken, 50 hastada ise optik sinir kılıfı normal sınırlarda saptandı. Çalışma için hazırlanan bir form aracılığıyla hastaların; cinsiyetleri, yaş ortalamaları, ek hastalıkları, hastaneye hangi yolla başvurdukları, sağ ve sol optik sinir kılıf çapları, kranial tomografi görüntülemeleri ve sonlanma şekilleri kaydedildi. Optik sinir kılıfı çapı ölçümü 7.5-10 MHz'lik lineer probla ve kapalı göz tekniği kullanılarak yapıldı. Yapılan ölçümlerde kranial tomografi görüntülemesinde patoloji saptanan 47 hastanın tamamında (%100) optik sinir kılıfı çapı ölçümü yüksek saptanırken, kranial tomografi görüntülemesi normal olan 53 hastadan ise 3 tanesinde (%5.6) optik sinir kılıfı çapı yüksek saptandı. Optik sinir kılıfı çapı artışı olan hastaların yaş ortanca değeri 61 (19-87), normal olan hastaların yaş ortanca değerine 47 (20-91) göre anlamlı şekilde yüksek olarak bulundu (p<0.05). Çap artışı olan hastalarda Glasgow koma skoru (GKS) ortanca değeri 12 (6-15) olarak hesaplanmış ve optik sinir kılıfı çapı normal olan hastaların GKS ortanca değerine 15 (15-15) göre anlamlı şekilde düşük bulundu (p<0.05). Yapılan analizlerde kafa içi basınç artışı ile optik sinir kılıfı çapı arasında anlamlı bir ilişki olduğu görüldü. Sonuç olarak AS'de artmış intrakranial basınçlı hastaların saptanmasında noninvazif bir yöntem olan ve hasta başında kolayca uygulanabilen oküler ultrasonun önemli bir yeri olduğu ve bu açıdan baş ağrılı hastaların değerlendirilmesinde kullanışlı olabileceği söylenebilir.Item Acil servise baş dönmesi ile başvuran hastaların prospektif incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018) Aktaş, Ayşegül; Akköse Aydın, Şule; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıBaş dönmesi hem en sık görülen şikayetlerden hem de acil servis ve polikliniklere en sık başvuru nedenlerinden biridir ve etyolojisine yönelik yapılan çalışmalar önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servis'ine baş dönmesi ile başvuran hastalar, 24.10.2017 – 01.05.2018 tarihleri arasında prospektif olarak incelenmiştir. Baş dönmesi ile başvuran hastalardaki santral nedenlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda nörolojik sistemi değerlendirmek için kullanılan muayene, testler ve tetkikler açısından hastalar incelendiğinde; Romberg testi pozitif olan hastaların %7,7'de, dismetrisi olan hastaların %15,8'de ve disdiadokinezisi olan hastaların %16,7'de beyin magnetik rezonans görüntülemede akut-subakut enfarkt saptanmıştır. Muayenede horizontal nistagmusu olan 5 hastanın hiçbirinde akut- subakut enfarkt saptanmazken (%0), nistagmusu olmayan 45 hastanın 3'ünde (%6,7) akut-subakut enfarkt saptanmıştır. Sonuç olarak vertigo hastalarını değerlendirirken, santral vertigo nedenlerini atlamamak için nörolojik semptomların sorgulanması ve eksiksiz bir nörolojik muayene yapılması gereklidir.Item Acil servise başvuran 18 yaş altı kafa travmalı hastaların özelliklerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018) Hacıoğlu, Nur Sezin; Aslan, Şahin; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇocuklarda kafa travması acil servis başvurularının önemli bir kısmını oluşturur. Özellikle gelişim çağında olan çocuklardaki kafa travmasının büyüme ve gelişim basamaklarını etkilemesi nedeni ile erişkinlerden farklı şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Bu çalışmamızda hastanemiz acil servisine kafa travması nedeni ile başvuran 18 yaşından küçük çocukların başvuru nedenlerini, travma oluşum mekanizmalarını, kafa travmasının ciddiyetini ve sonuçlarını retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık. Çalışmamıza 1 Nisan 2016 ile 31 Mart 2017 tarihleri arasında kafa travması tanısı ile başvuran 18 yaş altı çocuk hastalar dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, başvuru şikayetleri, travmanın oluşum özellikleri, beyin Bilgisayarlı Tomografi (BT) görüntüleme sonuçları, yapılan konsültasyonlar ve klinik sonlanım özellikleri (yatış, taburculuk, operasyon, ölüm gibi.) dosyalardan geriye dönük olarak kayıt edildi. Acil servisimize ex duhul (hastane öncesi ölüm) şekilde başvuran ve 18 yaşından büyük olan hastalar çalışmamıza dahil edilmedi. Çalışmamıza ortalama yaşı 5,52±5,09 olan 1461 (%62,9) erkek ve 860 (%37,1) kız olmak üzere toplam 2321 kafa travmalı çocuk hasta dahil edildi. En küçük hasta yenidoğan döneminde (0 yaş) olup, en büyük hasta ise 17 yaşında saptandı. Kızların yaş ortalaması 4,75±4,92 saptanır iken erkek çocukların yaş ortalaması ise 5,98±5,14 saptandı. Erkek çocuklarının yaş ortalamasının kız çocuklarından daha büyük olduğu ve bu farkın istatistiksel açıdan anlamlı olduğu saptandı (p=0,001). Ayrıca kafa travmalı erkek çocukların kız çocuklarından daha fazla olduğu ve bu farkın istatistiksel açıdan anlamlı olduğu saptandı (p<0,001). Sonuç olarak çocuklarda kafa travması nedenleri olarak düşme ve trafik kazaları bizim çalışmamızda da büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Küçük çocuklar daha çok düşme sonrası acil servis getirilmekte, yaşları arttıkça bisiklet ve trafik kazaları düşmenin yerini almaktadır. İlkbahar ve yaz aylarında dışarıda daha aktif olan çocuklarda kafa travması sıklığı da aynı şekilde artmaktadır. Hastanemiz acil servisine başvuran hastaların düşük oranda ciddi klinik tabloya sahip olduğu ve büyük çoğunluğunun acil serviste ilk değerlendirmenin ardından taburcu edildiği gözlenmiştir. Çalışmamızda acil servise getirilen kafa travmalı çocuklara beyin BT görüntülemesinin yüksek oranda olduğu görülmüş olup tüm hastalara yeni kafa travması klavuzları eşliğinde uygun risk değerlendirmesi ile BT sayısının azaltılmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Bu konuda ülkemizde yapılacak daha çok hasta içeren, prospektif, uzun dönem takipli çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.Item Acil servise başvuran 18 yaş altı künt ve penetran travma hastalarının retrospektif analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Kebila, Nwana Ntungwen; Aslan, Şahin; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAmaç: Bu çalışmanın amacı bir üniversite hastanesi acil servisinde değerlendirilen 18 yaş altı künt ve penetran travma hastalarının demografik ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesi ve klinik sonlanım ile ilişkili parametrelerin belirlenmesidir. Metod: Retrospektif kesitsel tipte olan bu çalışmaya Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine Aralık 2020 - Kasım 2021 tarihleri arasında travma nedeni ile başvuran olgular dahil edilmiştir. Olguların başvuru ve klinik sonlanım özellikleri hastane kayıtlarından taranarak kaydedilmiş ve uygun analizler gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Çalışmada değerlendirilen 341 olgunun %70,4’ü erkek ve yaş ortalaması 8,29 ± 5,48 yıl olarak saptanmıştır. Olguların GKS ortalaması 14,78 ± 1,46 olarak bulunmuştur. En sık travma nedenleri yüksekten düşme (%33,4), kesici delici alet yaralanması (%16,5) ve ezilme (%14,1) iken sıklık sırasına göre yaralanma saptanan bölgeler ekstremite (%57,8), kafa (%18,5), toraks (%7,6), batın (%6,5), maksillofasiyal (%5,6), pelvis (%3,5) ve vertebra (%2,9) olarak saptanmıştır. Olguların %37,2’si taburcu edilirken, %5,9’u YBÜ’ye yatırılmış ve %0,6’sı eksitus olarak kaydedilmiştir. Acil servise ambulansla getirilme ,hipotansiyon ve abdominal travma varlığının kötü prognoz açısından bağımsız risk faktörleri olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Acil servise başvuran 18 yaş altı olgular arasından ambulansla gelen, hipotansiyon ve abdominal yaralanma saptanan olgularda başvuru sonrasında daha sıkı takip ve ileri önlemlerin alınması ile uygun tedavinin erken dönemde sağlanması mortalite ve morbiditeyi azaltabilecek müdahaleler arasında yer alabilmektedir.Item Acil servise başvuran 18 yaş altı minor kafa travmalı çocuklarda PECARN, CATCH ve CHALICE kriterlerinin retrospektif olarak karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2018) Gizli, Gizem; Köksal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıMinor kafa travması ile başvuran hastalarda, intrakraniyal yaralanmaları saptamada beyin bilgisayarlı tomografi (BT) altın standart haline gelmiştir fakat yaygın ve gereksiz kullanımı sağlık giderlerinde artışa sebep olmaktadır. PECARN (Pediatric Emergency Care Applied Research Network), CATCH (Canadian Assesment of Tomography for CHildhood Head Injury) ve CHALICE (Children's Head Injury Algorithm fort he Prediction of Important Clinical Events) kuralları seçici BT istemi için geliştirilen en çok kabul görmüş klinik karar verme kurallarıdır. Amaç toplumumuzda PECARN, CATCH ve CHALICE kurallarının tanısal performanslarını değerlendirmek, geçerliliklerini saptamaktır. Çalışmamızda 01/02/2014-12/12/2017 tarihleri arasında retrospektif olarak, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Tıp Kliniği'ne minör kafa travması nedeniyle başvuran ve Glaskow Koma Skalası skoru 13-15 olan 18 yaş altı hastaların öyküsü, fizik muayene bulguları, BT sonuçları ve tedavileri retrospektif olarak incelendi. Toplam 530 hastada olmak üzere PECARN 158, CATCH 169 ve CHALICE 59 hastaya uygulanabildi. Hastaların 44'ünde patolojik BT bulgusu saptandı. PECARN kuralının duyarlığı %72.4, özgüllüğü %54.5, CATCH kuralının duyarlığı %57.8, özgüllüğü %50, CHALICE kuralının duyarlığı %87.7, özgüllüğü %20 olarak bulundu. Kuralların uygulanabildiği popülasyonlara bakıldığında CHALICE kuralının PECARN ve CATCH'a göre patolojik BT sonuçlarını saptamada daha belirleyici olduğu anlaşılmıştır.Item Acil servise başvuran 65 yaş ve üstü hastalarda hızlı laktat seviyesi ile birleştirilen modifiye erken uyarı (VİEWS-l) ve hotel skorlarının mortalite ve morbiditeyi saptamadaki öngörülerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2016) Çetinkaya, Hasan Basri; Kösal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıBu çalışmada acil servise başvuran 65 yaş ve üstü kritik hastaların değerlendirilmesinde, hızlı laktat seviyesi ile birleştirilen modifiye erken uyarı (ViEWS-L) ve HOTEL skorlama sistemleri kullanılarak, mortalite oranlarını öngörülerini karşılaştırmak amaçlanmıştır. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesi Acil Servis`ine başvuran, travma öyküsü olmayan 65 yaş ve üstü toplam 616 hasta bu çalışmaya dahil edildi (Etik kurul numarası: 2015-4/8). Prospektif olarak yürütülen bu çalışmada tüm hastalar için ViEWS-L ve HOTEL skorları hesaplandı. Hastalar 24 saatlik mortalite açısından değerlendirildi. ViEWS-L skoru için ROC eğrisi altında kalan alan 0.872, HOTEL skoru için ROC eğrisi altında kalan alan 0.740 olarak hesaplandı. Her iki skorlama sisteminde mortalitenin arttığı cut-off değeri ViEWS-L sistemi için 10.83, HOTEL sistemi için 2 olarak seçilmiştir. ViEWS-L skoru için lojistik regresyon analizinde elde edilen son model anlamlı bulundu (p<0.001). ViEWS-L skorunda meydana gelen bir birimlik artış mortalite riskini 1.670 kat arttırdığı gözlendi. Sonuç olarak her iki skorlama sisteminin de 65 yaş ve üstü hastaların mortalitelerinin saptanmasında etkin olduğu saptandı. Ayrıca kritik hastaların belirlenmesi ve hastaneye yatışları için verilecek karar açısından yine bu sistemlerin kullanışlı olabileceği bulundu. Bu sistemlerden mortalite riskini saptamada en etkili skor ViEWS-L olarak saptanmıştır.Item Acil servise başvuran 65 yaş ve üzeri intrakranial kanaması olan hastaların demografik ve epidemiyolojik özelliklerinin retrospektif analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023) Polat, Tuğçe Yeni; Köksal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAmaç: Bu çalışmanın amacı acil servis (AS)’e başvuran ≥65 yaş intrakranial kanaması olan hastaların demografik ve epidemiyolojik özelliklerinin incelenmesi ve klinik sonlanımları ile ilişkili faktörlerin belirlenmesidir. Metod: Kesitsel tipte olan bu çalışma, 1 Ocak 2018 – 31 Aralık 2022 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servis (AS)’inde İntrakranial Kanama (İKK) tanısı alan ≥65 yaş olguların dosyalarının retrospektif olarak değerlendirilmesi ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Olguların %57,6’sı erkekti ve yaş ortalaması 75,49 ± 7,43 yıldı. Olguların %79,9’unda en az bir ek hastalık, %46,0’ında travma öyküsü vardı. Bilgisayarlı Tomografi (BT) sonucunda en sık kanama saptanan bölgeler; %39,1 subdural, %38,6 intraparankimal ve %26,1 subaraknoid kanamaydı. Olguların %48,9’una en az bir antikoagülan tedavi uygulandı. Olguların %7,6’sı taburcu olurken, %21,2’si Yoğun Bakım Ünitesi (YBÜ)’ne yatırıldı, %29,9’u sevk edildi ve %1,6’sı eksitus oldu. Diğer olgularla karşılaştırıldığında, klinik sonlanımı YBÜ yatış/ sevk/ ölüm olan olgular arasında kadın sıklığı (%34,9’a karşı %49,2, p = 0,002), Sistolik Kan Basıncı (SKB) (p<0,001), Diastolik Kan Basıncı (DKB) (p = 0,002) değerleri ve subdural kanama sıklığı (%20,8’e karşı %55,5, p<0,001) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek iken; Glasgow Koma Skoru (GKS) (p<0,001) ve intraparankimal kanama sıklığı (%52,8’e karşın %25,9, p<0,001) ise anlamlı düzeyde daha azdı. Çok değişkenli analiz sonuçlarına göre; subdural kanama saptanan olgularda (OR: 2,538 [%95GA: 1,314 - 4,902], p<0,001) ve GKS daha düşük olan olgularda (OR: 0,448 [%95 GA: 0,362 - 0,553], p<0,001) YBÜ yatış/ sevk/ ölüm riskinin anlamlı düzeyde arttığı saptandı. Sonuç: İKK nedeniyle AS’e başvuran 65 yaş ve üzeri olgulardan subdural kanama saptananlarda ve GKS daha düşük olanlarda klinik olarak kötü sonlanım riski anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu. Klinik pratikte özellikle bu olguların kötü sonlanım riskinin daha fazla olduğunu göz önünde bulundurarak, erken dönemde doğru tedavinin uygulanması sağ kalımı artıracak çabalar arasında yer alabilir.Item Acil servise başvuran adli vaka olarak değerlendirilen olgulara düzenlenen adli raporların usul ve içeriğinin retrospektif olarak incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017) Kahriman, Nezahat Duruk; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAdli vaka, bir kişinin fiziksel ya da ruhsal olarak hasta diyebileceğimiz bir duruma gelmesinde başka kişi veya kişilerin kasıt, ihmal, tedbirsizlik veya dikkatsizliğinin etken olmasıdır ve acil servislerde en sık karşılaşılan olgular arasında yer almaktadır. Bu çalışmada, adli olgularda üniversitemiz acil servisinde tutulan tıbbi belge ve kayıtlardaki eksikliklerin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Araştırma; retrospektif olarak yapılmış; adli olgu olarak başvuran olguların demografik özellikleri ve kayıt esnasında yaşanan eksikliklerin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Her hasta için; ad, soyad, protokol numarası, yaş aralığı, cinsiyet, başvuru saati ve tarihi, geliş şekli, olay türü, lezyon tanımı, kalıcı iz veya sakatlık varlığı, alkol durumu, hayati tehlike ve prognoz kayıt edilmiştir. Adli olay türlerine göre yaş değişkeni bakımından anlamlı farklılıklar görülmektedir. İş kazaları olgularında yaş medyan değeri diğer olay türlerindeki yaş medyan değerinden anlamlı düzeyde daha yüksek saptanmıştır. Alkollü olan olguların ve hayati tehlikesi olan olguların saat aralıklarına göre dağılımlarında anlamlı farklılıklar görülmektedir. Adli olgularla sık karşılaşan ve mesleki hata riskleri yüksek olan hekimlere özellikle acil hekimlerine düzenli eğitim verilmesi önemlidir. Bu açıdan adli olguların özellikle raporlama aşamasının daha özenli yapılması için mezuniyet sonrası anabilim dalları ile ortak yürütülecek adli tıp eğitim programları ve adli tıp uzmanları ile koordine çalışma gereklidir.Item Acil servise başvuran alzheimer hastalarının başvuru şikayetlerine göre prospektif olarak değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022) Aslan, Murat; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı, acil servislere (AS) başvuran Alzheimer hastalarının, başvuru nedenlerinin analizidir. Çalışma, 01.07.2021-01.07.2022 tarihleri arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Bursa Şehir Hastanesi acil servislerine başvuran ve Alzheimer hastalığı (AH) olan hastalar üzerinde prospektif olarak yürütüldü. Araştırma kapsamına 103'ü erkek (%41,5) ve 145'i kadın (%58,5) olmak üzere toplam 248 hasta alındı. Bu hastaların ortalama 4,58±3,68 yıldır AH tanısı olduğu tespit edildi. Başvuru nedenleri incelendiğinde en sık üç şikayetin sırasıyla genel durum bozukluğu (%18,9) dispne (%15,7) ve ateş yüksekliği (%14,1) olduğu görüldü. En az bir konsültasyon istenen hasta sayısı 202 (%81,5) olduğu, en sık konsültasyon istenen üç kliniğin göğüs hastalıkları, dahiliye ve nöroloji olduğu saptandı. Hastaların AS'de aldıkları en sık üç tanının sırasıyla pnömoni (%17,7), iskemik serebrovasküler hastalık (SVH) (%10,3) ve üriner sistem enfeksiyonu (%9,3) olduğu belirlendi. Hastaların 42,7'sinin klinik, %18,1'inin yoğun bakım ünitelerine yatışının yapıldığı belirlendi. En sık yatış yapılan üç bölümün göğüs hastalıkları, dahiliye ve nöroloji olduğu görüldü. Bu süreçte AS'de kalma süreleri ortalama 7,93±5,93 saat olduğu hesaplandı. Sonuç olarak AS'ye başvuran Alzheimer hastalarına en sık konan tanıların sırasıyla pnömoni, iskemik SVH ve üriner sistem enfeksiyonu olduğu; yaş ilerledikçe AS'ye başvurma sıklığının arttığı ve başvuran tüm hastaların yarısından çoğunun yatış endikasyonu olduğu tespit edilmiştir.Item Acil servise başvuran el travmalı hastaların demografik ve klinik özelliklerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2011) Kulaç, Semih; Aydın, Şule Akköse; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servislere yaralanma nedeni ile başvuran hastaların büyük bir bölümünde el travması tespit edilmektedir. Bu çalışmanın amacı Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis'ine başvuran el travmalı hastaların demografik ve klinik özelliklerini belirlemek ve bu verilerin ışığında acil servise başvuran el travmalı hastaların profilini oluşturarak önleyici tedbirler geliştirmek ve acil servis yapılanması için ön model oluşturmaktır.Çalışmaya 01.04.2009- 30.06.2010 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis' ine izole el travması ile başvuran 540 hasta alınmıştır. İlave el dışı organ yaralanması olanlar, major travmalı hastalar ve çalışmaya katılmak istemeyen hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Hasta verileri "El Travmalı Hastaların Değerlendirilmesi Formu" kullanılarak toplanmıştır.Çalışmaya alınan 526 hastanın yaş ortalaması 34,94±15,54'tür. Hastaların 434'ünü (%82,5) erkekler, 92'sini (%17,5) ise kadınlar oluşturmaktadır. El travmalarının meydana geldiği zaman dilimi incelendiğinde en fazla travmanın 103 hasta (%19,6) ile 10-12 saatleri arasında olduğu görülmüştür. En sık yaralanan meslek grubunun 56 olgu (%10.6) ile mobilyacılar olduğu saptanmıştır. Acil servise başvuran hastalardan 104'ü (%19,8) cuma günü başvurmuştur. Başvuruların en sık nedeni 247 olgu (%47) ile iş kazaları olup 121'inde (%23) ikinci parmak yaralanması tespit edilmiştir. Çalışmaya dahil edilen hastaların 155'i (%29.5) yüzeyel yaralanma nedeniyle başvurmuştur. Olguların 180'i (%34.2) primer sütüre edilmiş ve 367 hasta (%69.8) el cerrahisi ile konsülte edilmiştir.Sonuç olarak acil servise el travması ile başvuran hastaların büyük bir kısmını çalışan, genç erkek hastalar oluşturmaktadır. İncelenen hastalardaki yaralanmaların çoğu dikkatsizlik ve eğitimsizlikten kaynaklanmakta olup gerekli basit tedbirlerin alınması ve mesleki eğitim programlarının yaygınlaştırılması ile bu yaralanmaların önüne geçilebilir. Yaptığımız bu çalışma ile elde ettiğimiz verilerin gelecekte yapılacak daha kapsamlı çalışmalara ışık tutması hedeflenmiştir.Item Acil servise başvuran gebe hastaların epidemiyolojik incelemesi(Uludağ Üniversitesi, 2016) Çiftçi, T. Cevher; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servisimize başvuran 31152 kadın hasta içinde 500 gebe hasta çalışmaya dahil edildi. 147 hastaya (%29.4) doğum eylemi, 78 hastaya (%15.6) nonspesifik karın ağrısı, 61 hastaya (%12.2) erken doğum eylemi, 60 hastaya (%12) abortus, 37 hastaya (%7.4) idrar yolu enfeksiyonu, 16 hastaya (%3.2) preeklampsi, 15 hastaya (%3) yeni tanı gebelik, 10 hastaya (%2) intrauterin ex, 9 hastaya (%1.8) hiperemezis gravidarum, 5 hastaya (%1) ektopik gebelik ve 62 hastaya da (%12.4) diğer tanılar konuldu. Hastaların; 276'sı (%55.2) hastaneye yatırılırken, 220'si (%44) taburcu edildi, 4'ü (%0.8) başka hastaneye sevk edildi. Acil servisimize gebeler sıklıkla başvurmaktadır ve tüm kadın hasta başvurularının yaklaşık %2'sini oluşturmaktadır. Acil servisteki gebe hastalar için ayrı bir ünite oluşturulması düşünülebilir.Item Acil servise başvuran göğüs ağrılı hastalarda akut koroner sendrom tanısında ve mortalite tahmininde değiştirilebilir risk faktürleri ile dolaşımdaki kan hücre tiplerinin korelasyonunun değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018) Leylek, Habip Emrah; Köksal, Özlem; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim Dalıİnflamatuar mekanizmaların akut koroner sendrom (AKS) oluşumunda ve prognozunda önemli bir rol oynadığı güncel çalışmalarla gösterilmeye başlanmıştır. Bu amaçla lökosit sayısı (WBC) - Nötrofil / Lenfosit oranı (NLR) - Platelet / Lenfosit oranı (PLR) - Trombosit Dağılım Genişliği (PDW) ve C Reaktif Protein (CRP) gibi birçok inflamasyon mediatörü, iskemik vasküler olayların öngörülmesinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada AKS tanısı ve mortalite tahmininde inflamatuar mediatörler ile değiştirilebilir risk faktörleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmaya %82'si erkek ve %18'i kadın olmak üzere toplam 100 hasta alındı. AKS tanısı alan hastalardan; %49'u ST Elevasyonlu Myokard İnfarktüsü (STEMİ) ve %51'i ST Elevasyonu Olmayan Miyokard İnfarktüsü (NSTEMİ) idi. Hastaların başvuru anında WBC, nötrofil sayımı, NLR, PLR, PDW ve CRP ve rutin kan laboratuvar çalışmaları için kan örnekleri alındı. Tüm tanı gruplarında en sık karşılaşılan risk faktörleri; hipertansiyon, diyabet ve sigara içiciliği şeklinde saptandı. Çalışmaya dahil edilen hastalardan %76'sı hastanemiz koroner yoğun bakım ünitesine yatırılırken, %24'ü sevk edildi. Hastaların 4 haftalık takibi sonucunda mortalite oranı %7 olarak saptandı. Elde edilen veriler istatistiksel olarak analiz edildi. Tanı grupları arasında kadın cinsiyetin NSTEMİ grubunda STEMI grubuna göre daha fazla olduğu, yine hipertansiyon oranının NSTEMİ grubunda STEMİ grubuna göre daha fazla olduğu ve sevk olan hastaların daha çok NSTEMİ grubundan oldukları saptanmış olup, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. STEMİ ve NSTEMİ tanı grupları arasında NLR median değerinin NSTEMİ grubunda STEMİ grubuna göre daha yüksek olduğu ve istatistiksel olarak daha anlamlı olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak; AS'de AKS tanısı ve mortalite tahmininde söz konusu bazı inflamatuar mediatörler ve kan hücre tiplerinin kullanışlı olabileceğini söyleyebiliriz.Item Acil servise başvuran hastalara çekilen abdomen bilgisayarlı tomografilerin değerlendirilmesinde acil tıp uzmanlık öğrencilerinin tomografileri yorumlamadaki doğruluk ve güvenilirlik derecelerinin araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020) Cander, Sümeyye Tuğba Sarkı; Aydın, Şule Akköse; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servise başvuran travma hastalarında abdomen bilgisayar tomografi görüntülerini acil tıp asistanlarının değerlendirmesi, hastaların yönetiminde oldukça önemlidir. Yaptığımız bu çalışmada; acil serviste abdomen bilgisayar tomografi (BT) çekilen travma hastalarının, görüntülerinin yorumlanmasında acil tıp asistanlarının doğruluk ve güvenilirliğini araĢtırmayı amaçladık. Bu çalıĢmada Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi‟ne 4 Nisan 2019 - 4 Ekim 2019 tarihleri arasında travma ile başvuran ve abdomen patolojisi düĢünülerek abdomen bilgisayar tomografi çekilen 200 hastanın sonuçları prospektif olarak değerlendirildi. Acil servise travma ile başvuran hastaları acil servis asistanı karşıladı, vitalleri stabil olan hastalar fizik muayene sonrası, vitalleri anstabil olan hastalar ise stabillendikten sonra bilgisayarli tomografi çekilmesi için acil radyoloji ünitesine yönlendirildi. Abdomen bilgisayarlı tomografi acil radyoloji ünitesinde hep aynı cihazla çekildi. AraĢtırmada hastayı muayene eden acil tıp asistanlarının BT görüntülerini değerlendirmesi istendi. Karşılaştırma için kesin rapor olarak onaylanmış olan radyoloji uzman hekiminin raporu kabul edildi. Acil tıp asistanları ile radyoloji uzman hekim raporu karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler IBM SPSS Statistics 22.0 programında yapıldı ve anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak alındı. AraĢtırmada 200 hastanın BT‟si incelendi. Çalışma da travma sonucu oluşan BT görüntülerinde karaciğer laserasyonu, karaciğerde hematom, dalak laserasyonu, dalakta hematom, böbrek yaralanması, vasküler yaralanma, kemik fragmanlarında fraktür, batın içi serbest sıvı ve batın içi serbest hava değerlendirildi. ÇalıĢma sonucunda, acil tıp asistanlarının travma ile gelen hastaların abdomen BT‟sini yorumlamalarında %90.5 uyum oranı ile, iyi bir performans gösterdiği görüldü (p=0.648). Acil tıp asistanlarının çoğunlukla travma hastalarını karĢılayan ve tedavi eden ilk doktor olması ve travma hastalarında radyolojik tetkiklerin yorumlamasındaki performansı hayati vii öneme sahip olması, abdomen travma konusundaki uyumluluk oranının yüksekliğini açıklayabilir.Item Acil servise başvuran hastalara çekilen kraniyal manyetik rezonans görüntüleme (MRG) değerlendirilmesinde acil tıp araştırma görevlilerinin yorumlamadaki doğruluk ve güvenilirliğinin araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021) Kaya, Arif Mesud; Aydın, Şule Akköse; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servisteki hastaların değerlendirilmesinde acil tıp asistanlarının (ATA) kraniyal manyetik rezonans görüntülemeleri (MRG) doğru bir şekilde değerlendirmesi hastaların tedavi ve yönetiminde kritik bir önem arzeder. Çalışmamızda acil serviste kraniyal MRG çekilmesi gereken hastaların, çekilen bu MRG görüntüleri yorumlanırken ATA‟ların doğruluk ve güvenilirlik derecelerini değerlendirmeyi amaçladık. Çalışma kapsamında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi‟ne 20 Ağustos 2020 - 20 şubat 2021 tarihleri arasında başvuran ve nörolojik patoloji düşünülerek kraniyal MRG çekilen 100 hastanın kraniyal MRG sonuçları prospektif olarak incelendi. Araştırmaya dahil edilen ATA‟ların MR görüntülerini değerlendirmesi istendi. Radyoloji uzman hekiminin raporu altın standart kabul edilerek ATA‟lar ile uzman radyoloji raporu arasındaki uyumluluk değerlendirildi. İstatistiksel analizler SPSS Statistics 22.0 programında yapıldı ve anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi. Çalışmada ATA‟ların kraniyal MRG yorumları ile radyoloji uzman yorumları karşılıklı olarak değerlendirildiğinde genel uyumluluk oranı %93.4 olarak bulundu. Radyoloji uzmanı ve radyolog asistanı yorumu arasındaki genel uyumun %98.3 olduğu bulundu. Hem ATA hem de radyoloji asistanı için tüm patolojik bulguların tespitinde radyoloji uzmanı ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı uyum bulundu. Sonuç olarak, ATA‟ların kraniyal MRG yorumlamalarında genel olarak üstün bir performans gösterdiği görüldü. ATA‟ların çoğunlukla nörolojik semptomlarla başvuran hastaları karşılayan,ayırıcı tanıya giden ve tedavi eden ilk hekim olması ve bu hastalarda radyolojik tetkiklerin değerlendirilmesindeki performansını hayati öneme sahip olması, kraniyal MR konusundaki uyumluluk oranının yüksekliğini açıklayabilir.Item Acil servise başvuran hastalara çekilen toraks bilgisayarlı tomografilerin değerlendirilmesinde acil tıp uzmanlık öğrencilerinin tomografileri yorumlamadaki doğruluk ve güvenilirlik derecelerinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2018) Karpuz, Çağlar; Şule, Aydın; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıAcil servisteki hastaların değerlendirilmesinde acil tıp araştırma görevlilerinin (ATAG), toraks bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülerini doğru değerlendirmesi hastaların yönetiminde kritik öneme sahiptir. Çalışmamızın amacı, acil serviste toraks BT görüntülemesi yapılan hastaların, görüntülerinin yorumlanmasında acil tıp araştırma görevlilerinin doğruluk ve güvenilirlik derecelerini belirlemektir. Çalışma kapsamında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi'ne 15 Aralık 2017-15 Haziran 2018 tarihleri arasında başvuran ve toraks patolojisi düşünülerek toraks BT çekilen 100 travmatik ve 100 nontravmatik olmak üzere toplam 200 hastanın toraks BT sonuçları incelendi. Acil tıp araştırma görevlileri tarafından BT görüntüleri değerlendirildi ve kaydedildi. Sonra Radyoloji uzman hekiminin raporu altın standart kabul edilerek ATAG'lerinin yorumları ile resmi radyoloji raporu arasındaki uyumluluk değerlendirildi. Elde edilen verilerin istatiksel analizi SPSS 23.0 for Windows bilgisayar programı ile Kappa istatistiği kullanılarak yapıldı. Çalışmada ATAG'nin toraks BT yorumları ile radyoloji yorumları karşılaştırıldığında genel uyumluluk oranı %97.5 idi. ATAG ve radyoloji uzman hekimi yorumu arasındaki genel uyumun iyi derecede (K:0.72) olduğu bulundu. Sonuç olarak, ATAG'lerinin toraks BT yorumlamalarında genel olarak tatmin edici bir performans gösterdiği görüldü. Özellikle toraks travması konusundaki uyumluluk oranının yüksekliği ATAG'lerinin genellikle travma hastalarını değerlendiren ve tedavi eden ilk doktor olmaları ve bu nedenle travma hastalarında radyolojik tetkiklerin yorumlanmasındaki performanslarının hayati öneme sahip olmasıyla açıklanabilir.Item Acil servise başvuran hastalarda asit-baz bozukluklarının analizi(Uludağ Üniversitesi, 2012) Öner, Nuran; Armağan, Erol; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıÇalışmamız acil serviste asit-baz bozuklarını; tipleri, sıklığı, semptomları, bulguları, tanıları, tedavileri ve sonuçlarına göre incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca kan gazı elektrolit değerlerinin kan biyokimyası ile uyumlu olup olmadığı, kritik hastalarda laboratuar testleri yerine kan gazı elektrolit değerlerinin kullanılabilirliğini araştırmaktır.Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine Temmuz ve Ekim 2011 tarihleri arasında başvuran ve kan gazı bakılan 18 yaş ve üzeri hastaların; demografik özellikleri, şikayetleri, FM bulguları, AKG ve biyokimyasal parametreler, ABB tipleri, tanı, tedavi ve sonuçları belirlenen form aracılığı ile toplandı.Çalışmamıza AKG bakılan 1007 hasta alındı; %24.9'unde normal asid-baz dengesi, %75,1'inda ise asit-baz bozukluğu saptandı. ABB saptanan hastaların %62,8'inde mikst tip bozukluk mevcuttu. MMASRAL %40,3 oranla en fazla saptanan bozukluk iken en az MMRAL ve MAL saptandı. Yaş gruplarından en fazla >65 yaş üstü grupta ABB saptandı. Basit ve mikst tip ABB'larının yaş gruplarına göre dağılımının istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p=0.02). Genel olarak tüm ABB tiplerinde en sık geliş şikayeti nefes darlığı, genel durum bozukluğu iken, en sık tanılar ise pnömoni, ARY, KKY, malignitedir. ABB saptanan hastaların %45,7'si acil serviste tedavi edilip taburcu edildi ve %36,4'ü hastaneye yatırıldı. %12,3'ü başka bir kuruma tedavi amaçlı sevk edildi ve %2,4'ünde ölüm gerçekleşti. Metabolik asidoz saptanan hastalar AG açısından karşılaştırıldığında mikst tip metabolik asidozlarda yüksek AG saptanması; anlamlı olarak farklı bulundu (p=0,27). Artmış AG mortalite ve morbidite ile ilişkili olabileceği düşünüldü.Çalışmamız acil serviste asit-baz bozuklarını inceleyen Türkiyede ilk çalışmadır. Mevsimsel olarak acil servise başvuran hasta popülasyonu değişken olduğu için daha uzun süreli çalışmalara ihtiyaç vardır. Yine de acil servise başvuran hastalarda asit baz bozuklarının bilinmesi hastaların tanı, tedavi ve erken dönem prognozunda bize önemli ipuçları verebilir.Item Acil servise başvuran hastaların memnuniyetini etkileyen faktörler(Uludağ Üniversitesi, 2008) Akkaya, Esra Gültekin; Bulut, Mehtap; Tıp Fakültesi; Acil Tıp Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi (UÜTF) Hastanesi Acil Servisine başvuran hastaların memnuniyet düzeyini değerlendirmek, hasta memnuniyetini etkileyen faktörleri saptamak ve gelecekte bu konuda yapılması planlanan iyileştirmelere yardımcı olmaktır.1 Mayıs-30 Haziran 2008 tarihleri arasında UÜTF Hastanesi Acil Servisine başvuran 18 yaş üzerindeki, araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden hastalar çalışmaya alındı. Bilinç bozukluğu, iletişimi engelleyecek herhangi bir hastalığı, acil ameliyat gerekliliği olan ve aydınlatılmış onam alınamayan hastalar araştırma dışında bırakıldı. Araştırmaya alınan hastaların verileri araştırmacı tarafından hazırlanan anket formu kullanılarak toplandı. Anket formunda hastalara acil servis doktorları, hemşireleri, personeli, bilgilendirilmesi, tetkiklerin sonlanma süreleri, hastanenin fiziksel koşulları ve teknik donanımı gibi konularda memnuniyet düzeyleri soruldu.Araştırma süresince acil servise toplam 5865 hasta başvurmuş olup çalışmaya 600 hasta alındı. Yaşları 19-87 arasında olup, yaş ortalaması 40.7±16.6 olarak saptanan hastaların %51.2'si erkeklerden oluşmaktadır. %6.7'si triyaj 1, %24'ü triyaj 2 ve %69.3'ü triyaj 3 olarak tespit edilen hastaların %76.2'si herhangi bir nedenle beklemek durumunda kalmadan acil servisten taburcu edilmişlerdir. Yatışı yapılan 64 hastadan %45.3'ü yatış için acil serviste beklemiştir. Acil servis doktorlarının ve hemşirelerinin tıbbi bakım tecrübesinden memnun olma düzeyi sırasıyla %94.5 ve %91 olarak saptanmıştır. Acil serviste görevli doktor ve hemşirelerin davranışları ve tıbbi bakım tecrübeleri, hastanın tüm süreç boyunca bilgilendirilmesi ile acil servisteki bekleme süresi hasta memnuniyetinde önemli faktörlerdendir. Bu veriler ışığında, kurumun sürekliliğinin sağlanabilmesinin ancak hasta memnuniyetini misyon olarak kabul eden hastane idarecileri ve çalışanları ile mümkün olabileceği inancındayız.