2019 Cilt 24 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/12619
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 37
- Results Per Page
- Sort Options
Item Synchrotron radiation: From storage ring to a hard X-ray beamline(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-04-29) Ketenoglu, DidemIn the present study, a general overview covering the consecutive steps, starting with the release of electrons from an electron source until the generation of synchrotron radiation, is presented. A brief introduction regarding the main characteristics and fundamental components of third generation light sources as well as the radiation characteristics of different Insertion Devices are discussed. Following a concise description of a typical hard X-ray synchrotron beamline, synchrotron radiation based X-ray Raman scattering spectroscopy, which is a non-resonant inelastic hard X-ray technique, is explained. Finally, liquid water oxygen K-edge absorption spectrum recorded with a resolution of 0.8 eV at 10 keV utilizing X-ray Raman spectrometer at PETRA III facility of DESY is presented and compared to the spectrum from the literature measured by conventional X-ray absorption spectroscopyItem Anaerobik çürütücü atıksularının mikroalg reaktörlerinde arıtılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-05-15) Şen, Ülker Diler KerişBu çalışma evsel nitelikli anaerobik çürütücü atıksuyunun (AÇAS) evsel nitelikli atık suların alıcı ortam deşarj standartlarına uygun düzeyde arıtılmasında bakteri ve mikroalg kültürlerinin birlikte ve ayrı ayrı kullanılmasının arıtım verimliliği üzerindeki etkisini incelemek üzere yürütülmüştür. Bakteri ve mikroalg kültürlerinin birlikte kullanıldığı, AÇAS içeriğinin kademeli olarak arıtma tesisi deşarj suyu (AD) ile seyreltilerek işletilen reaktörlerde ulaşılan arıtım verimleri kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) için %87,9, toplam organik karbon (TOK) için %86,6 ve inorganik karbon (İK) için %84,6 olmuştur. Bununla birlikte atıksu muhtevasındaki fosfatın (PO4 3- -P) %84’ü ve toplam azotun (TA) %100’ü giderilmiştir. Diğer taraftan bakteri ve mikroalg kültürlerinin ayrı ayrı kullanılmasının karşılaştırıldığı deneylerde mikroalglerin, atıksu arıtımında bakterilerden daha iyi bir arıtım sağladığı ancak her iki mikroorganizma topluluğunun birlikte kullanılmasının çok daha etkin bir arıtım sağladığı tespit edilmiştir. Çalışma sonunda Türkiye Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Evsel Nitelikli Atık Suların Alıcı Ortam Deşarj Standartlarına (Sınıf: 3) uygun düzeyde arıtım sağlanmıştır.Item Kimyasal arıtma proseslerinin karasuyun boyutsal dağılımı üzerindeki etkilerinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-07-25) Haksevenler, B. Hande Gürsoy; Doğruel, Serdar; Alaton, İdil ArslanBu deneysel çalışmada bir zeytinyağı karasuyu örneği (KOİ: 155000 mg/L; TOK: 40000; Toplam fenol (T-Fenol): 4100 mg/L) kimyasal arıtma yöntemlerinden çöktürme, koagülasyon, elektrokoagülasyon ve Fenton prosesi ile arıtmaya tabi tutulduktan sonra içeriğinde meydana gelen değişim, dane boyut dağılımı (DBD) analizi uygulanarak incelenmiştir. Bu kapsamda ham ve arıtılmış karasu örnekleri filtrasyon/ultrafiltrasyon temelli fiziksel ayırma prosedürü kullanılarak 1600, 450, 220, 13, 8, 5, 3, 2 ve 1 nm gözenek boyutlu filtrelerden geçirilmiştir. DBD analizlerinden elde edilen sonuçlara göre ham karasu örneğinde KOİ, TOK, BOİ5 ve renk (absorbans) parametrelerini oluşturan bileşenlerin daha çok partiküler boyut aralığında (>1600 nm; toplam KOİ’nin %54’ü, TOK’un %43’ü, BOİ5’in %43’ü ve rengin %57’si), T-Fenol parametresini oluşturan bileşenlerin ise kolloidal boyut aralığında (2 nm-1600 nm; %54) dağıldığı gözlenmiştir. Çalışılan arıtma proseslerinden en yüksek giderim, faz transferi ile giderim mekanizmasına dayanan koagülasyon ve çöktürme proseslerinden elde edilmiş (%55-60 KOİ, %45-48 TOK ve %32 T-Fenol), öte yandan Fenton prosesinin karasuyun organik madde giderimi için yeterli olmadığı tespit edilmiştir. Arıtma prosesleri sonrasında gerçekleşen giderimlerin KOİ-TOK parametreleri için büyük oranda partiküler boyut aralığında, T-Fenol için partiküler ve kolloidal aralıklarda dağıldığı bulunmuştur.Item Çanakkale Boğazı akıntı türbin modellenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-08-02) Yücel, Muzaffer; Tarhan, İsmailBu çalışmada, Çanakkale boğaz akıntısının akıntı gücü ölçülerek türbin tasarlanmış ve bu türbinin uygulama sahasındaki denemeleri yapılarak uygunluğu test edilmiştir. Ayrıca boğaz akıntısının verimliliği konusunda çalışma yapılmıştır. Akıntının yoğun olduğu ve türbin kurulması açısından uygun olabilecek üç farklı bölge belirlenmiştir. Çalışmada 5kW gücündeki türbin boğazda belirlenen bu bölgelere yerleştirilmiş ve farklı akıntı hızlarında türbinin enerji verimliliği ölçülmüştür. Ayrıca akıntı yönünün değişimi ölçülmüş, bu değişimin türbin üzerindeki olumsuz etkileri incelenmiştir.Item Thermophysiologial comfort properties of different clothes after an activity period(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-08-23) Özkan, Esra Taştan; Kaplangiray, Binnaz; Şekir, Ufuk; Bursa Uludağ Üniversitesi/Mühendislik Fakültesi/Tekstil Mühendisliği Bölümü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Spor Hekimliği Bölümü.; 0000-0002-1296-9092; 0000-0003-2735-8697In this study five different knitted sport clothes were tested in a wear trial test with ten men subject. After the activity, subjects were included in a rest period of 20 minutes. In this period, microclimate temperature and relative humidity values were measured with a datalogger from four body regions (chest, abdomen, back and waist). The results showed that the lowest waist microclimate temperature value was seen in TS tencel single jersey fabric like the other three body regions. On the contrary to chest and back regions, the abdomen microclimate temperature values increase during the relaxing period. Also the lowest microclimate temperature values were seen in abdomen region. On the other hand the highest microclimate relative humidity values were seen in abdomen region ( 93-96 %).Item Farklı ılık karışım katkıları ile hazırlanan Marshall numunelerinin özelliklerinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-08-25) İstek, Akın; Alataş, TanerAsfalt üretiminde uygulamaya konulan bilimsel gelişmelerden biri de ılık karışım asfalt teknolojisidir. Ilık karışım asfalt teknolojisi ile daha düşük sıcaklıklarda asfalt üretimi mümkün olmaktadır. Bu çalışmada, Pawma-1 (%0,35) ve Low Energy and Low Carbon-Dioxide Asphalt Pavement (Leadcap) (%1,5) ılık karışım asfalt katkı maddeleri ile Stiren-Butadien-Stiren (SBS) (%2) katkı maddesi karışım numunelerinde denenmiştir. Bununla beraber, sönmüş kirecin ılık karışım asfaltlarda filler olarak kullanımının etkileri de incelenmiştir. Çalışmada TÜPRAŞ rafinerisinden temin edilen bitüm (B50/70) ve agrega olarak Elazığ Hankendi bölgesinden temin edilen kalker türü kırmataş malzeme kullanılmıştır. Modifiye bağlayıcılar hazırlandıktan sonra Marshall yöntemine göre optimum bitüm oranları belirlenerek karışım numuneleri hazırlanmıştır. Karışım numunelerinin yarısında filler yerine %2 oranında sönmüş kireç kullanılmıştır. Hazırlanan numuneler üzerinde Marshall stabilite ve akma deneyi (ASTM D-1559) uygulanmıştır. Leadcap, Pawma-1 ve SBS katkıları ile hazırlanan karışımlarda stabilite artmıştır. Sönmüş kirecin, ılık karışım asfaltların stabilitelerini arttırdığı görülmüştür. Sönmüş kireç katkılı SBS modifiyeli karışımların en olumlu sonuçları verdikleri tespit edilmiştir.Item Sağlık sektöründe hizmet kalitesinin çok ölçütlü karar verme yöntemleri ile değerlendirilmesi: Ankara’da bir uygulama(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-08-25) Yüksel, Leman İnci Çanakçı; Arıkan, MuratHizmet sektöründe kalite kavramı, üretim sektörüne göre müşterinin algısına çok daha bağımlıdır. Bu da hizmet sunucularının sürekli müşteri odaklı kalite iyileştirme yöntemleri geliştirmesini zorunlu hale getirmektedir. Çok Ölçütlü Karar Verme (ÇÖKV) yöntemleri, önceliklerin ve seçimlerin değerlerinin belirlenmesini sağlayarak hizmet sunucularının kendi alanlarıyla ilgili kalite iyileştirme çalışmalarına katkıda bulunmaktadır. Bu çalışmada, ÇÖKV yöntemleri ile Ankara ilindeki hastane türlerinin hizmet kaliteleri değerlendirilmiştir. Hizmet yararlanıcılarının görüşleri anket yardımı ile toplanmıştır. Ankette yer alan kriterlerin ağırlıklarının belirlenmesi için ise Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP)‟nden yararlanılmıştır. Kriter ağırlıkları ile anket cevapları, 2-Elemanlı Dilsel Temsil Modeline Dayalı Bulanık TOPSIS için veri olarak kullanılmıştır. Bu yöntem ile Ankara‟da yer alan hastane türleri (özel, eğitim ve araştırma, devlet ve üniversite) hizmet kalitelerine göre sıralanmıştır. Ankara‟da bulunan özel hastanelerin diğer hastane türlerinden daha kaliteli hizmet sunduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item Başlangıç eğrilik kusurlarının mesnetlenme durumu ve modül sayısına göre düzlemsel çift tabakalı uzay kafes sistemlerin davranışına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-03) Noori, Mojibullah; Topaloğlu, Nurten; Temşi, Mustafa; Türker, Hakan T.; Bursa Uludağ Üniversitesi.; 0000-0003-2824-8131; 0000-0002-6712-5524; 0000-0003-3453-4417; 0000-0001-5820-0257Bu çalışmanın amacı, Düzlemsel Çift Tabakalı Uzay Kafes Sistemlerde, yaygın geometrik kusurlardan biri olan başlangıç eğrilik kusurunun mevcut olması durumunda, bu kusurun sistemin yük taşıma kapasitesine etkisini incelemektir. Yapı modellerinin simülasyonu için genel amaçlı sonlu elemanlar analiz programı olan ABAQUS programı kullanılmıştır. Elemanların tasarım hesabı ise “Yük ve Dayanım Katsayıları ile Tasarım (YDKT)” ile gerçekleştirilmiştir. Ayrıca bu çalışmada elemanların malzeme ve geometri bakımından doğrusal olmayan davranışları göz önünde bulundurulmuş ve elemanlardaki başlangıç eğrilik kusurlarının sola çarpık olasılık dağılımına sahip olduğu kabul edilmiştir. Düzlemsel Çift Tabakalı Uzay Kafes Sistemlerde, başlangıç eğrilik kusurlarının sistemlerin yük taşıma kapasitesine önemli ölçüde etkisinin olduğu görülmüştür. Bu etkinin kusur dağılımı ile değişkenlik gösterdiği ortaya konmuştur.Item Cerrahi uygulamalarda medikal görüntülemenin önemi ve üç boyutlu anatomik model kullanımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-05) Erdoğuş, Hakan BurçinKatmanlı üretim teknolojisi son yirmi yıl içerisinde endüstriyel devrim tanımıyla hayatımıza giriş yapmıştır. Geleneksel üretim yöntemiyle üstesinden gelinemeyen karmaşık geometriler, katmanlı üretim teknolojisi sayesinde rahatlıkla üretilmektedir. Üç boyutlu baskı olarak da tanımlanan bu teknoloji, her ne kadar bazı sınırlamalara sahip olsa da gelecek yıllar için sadece tasarım bakımından değil aynı zamanda üretim bakımından da önemli gelişmelere açıktır. Bu çalışmada; sağlık sektöründe tanı ve tedavi amacıyla kullanılan görselleştirme tekniklerinin önemine vurgu yapılarak, elde edilen iki boyutlu görsel verilerin işlenmesi sonrası üç boyutlu olarak üretilen modellerin faydalarından bahsedilmiştir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; cerrahi operasyon öncesinde planlamada, çeşitli biyomedikal araştırmalarda ve tıp öğrencilerinin eğitiminde üç boyutlu modeller büyük fayda sağlamaktadır. Üç boyutlu baskı teknolojisinin gelişmesiyle birlikte gelecek yıllarda üretim maliyetlerinin azalması, anatomik modelin daha hızlı yapılması ve organların doğrudan biyobaskı yoluyla üretilmesi gibi yeniliklerle medikal kullanım sahasının daha da genişlemesi beklenmektedir.Item Mekanik ve fiziksel özellikleri bakımından genleştirilmiş perlit agregalı hafif blok(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-13) Kabay, Nihat; Kızılkanat, Ahmet BeşerTürkiye perlit kaynakları açısından oldukça zengin ülkelerden birisidir. Ham perlitin yüksek sıcaklıklarda genleştirilmesi ile elde edilen genleştirilmiş perlit özellikle düşük yoğunluğu ve ısı yalıtım özelliği ile inşaat sektöründe kullanım alanı bulmaktadır. Bu çalışmada genleştirilmiş perlit agregası kullanılarak hafif ve ısı yalıtım özellikli blok üretimi amaçlanmıştır. Bu amaçla bağlayıcı olarak çimento ve uçucu kül kullanılan, su/bağlayıcı oranı 0,40 olan ve perlitin hacimce %40, %50 ve %60 oranında kullanıldığı plak elemanlar üretilmiş, bu elemanlardan uygun boyutlarda kesilerek elde edilen blok numunelerde fiziksel ve mekanik deneyler gerçekleştirilmiştir. Deney sonuçları, perlit agregasının blok üretiminde kullanılabileceğini göstermiş, ayrıca bağlayıcı olarak kullanılan çimentonun hacimce %50 oranında uçucu kül ile ikame edildiğinde bloğun fiziksel ve mekanik performansını önemli ölçüde etkilemediği, daha düşük çimento kullanımı ile daha çevreci bir ürün eldesini sağladığını ortaya koymuştur. Bu çalışma kapsamında üretilen genleştirilmiş perlit agregalı bloğun fiziksel ve mekanik özellikler dikkate alındığında gaz beton ile rekabet edebilecek nitelikte bir ürün olduğu, özellikle su emme ve ısı iletkenlik katsayısı açısından daha üstün performans gösterdiği görülmüştür.Item Anaerobik amonyum oksidasyonu (Anammox)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-17) Sarı, Tugba; Mertoglu, BülentDünya atmosferinin ağırlıkça %75,5’ini, hacimce %78,06’sını oluşturan azot elementi ATP, klorofil, nükleik asitler, vitaminler gibi birçok önemli biyomolekülün yapısına katılmaktadır. Fakat azot gazı formunda (N2) bulunan bu element, birincil üreticiler dahil canlılar için kullanılmaya elverişli formda değildir. Bu yüzden azot döngüsü yaşamın sürekliliğini sağlayan en önemli biyolojik proseslerden biridir. 1990’lı yılların sonunda anammox bakterilerinin keşfi ile birlikte azot döngüsü hakkındaki bulgular güncellenmiş olup, anammox uygulamaları günümüzde atık su arıtma tesislerinde kullanılan konvansiyonel nitrifikasyon/denitrifikasyon proseslerine alternatif bir teknoloji haline gelmiştir. Bu proses anoksik ortamda anammox bakterilerinin nitriti elektron alıcı olarak kullanarak amonyumu azot gazına dönüştürmesi olarak açıklanabilir. Şimdiye kadar, yedi anammox cinsi bulunmasına rağmen, saf kültürleri elde edilemediği için hepsine aday (Candidatus) statüsü verilmiştir. Buna ek olarak, bu bakteriler eşsiz metabolizmaları nedeniyle ekolojik araştırmalar ve moleküler biyoloji alanlarında bilimsel bir dönüm noktası olmuştur. Bu bağlamda, çalışmamızda anammox bakterilerinin büyümesi, hücre biyolojisi, moleküler mekanizması ile birlikte Anammox prosesinin çevre uygulmalarındaki rolü ve önemi detaylı olarak incelenmiştir.Item Evaluation of reinforcing bars ratio effects on scc beam-column joint performance(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-21) Ghatte, Hamid FarrokhBeam-column joints require a high ductility during the unexpected loadings that necessitate the need for ductile concrete in such unprotected locations. Alternatively, self-compacting concrete (SCC) is a sort of concrete which has generated tremendous interest throughout the last decades in order to reach a ductile structural elements during the seismic actions. Specific properties of this type of concrete include high performance, high resistance against segregation and needless to internal or external vibration in order to compact. In the seismic regions, ductility is one of the most important factors in the design of reinforced concrete (RC) members, especially structural joints flexural performance; it is due to the enhance in the capability of plastic deformability. This paper describes load-displacement behavior of experimental and theoretical analysis of four SCC beam-column joints with different percentage of the ratio of the reinforcing bars (ρ). In the theoretical phase of this investigation three-dimensional nonlinear finite element method (FEM) model i.e., Seismostruct was used and the load-deflection diagrams were plotted to compare the test results with the numerical output. The experimental results and nonlinear FEM modeling indicate that using SCC as a workable concrete in beam-column joints of reinforced concrete structures has satisfactory performance in terms of ductility and energy dissipations.Item Enerji verimli binalar için sürdürülebilir ve çevre dostu pencere ve cam teknolojileri: Son gelişmeler ve uygulamalar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-27) Cuce, Pinar Mert; Guclu, Tamer; Besir, Ahmet B.; Cuce, ErdemBu çalışmada enerji verimli düşük/sıfır karbon binalar için geliştirilen sürdürülebilir ve çevre dostu pencere ve cam teknolojilerinin kapsamlı bir analizi sunulmaktadır. Ortalama ısı transfer katsayısı (Uvalue), güneş ısı kazanç katsayısı, görünür ışık geçirgenlik katsayısı, UV ve IR ışık bloklama kapasitesi, termal konfor, maliyet ve ticarileşebilme potansiyeli gibi temel performans kriterleri üzerinden söz konusu yeni nesil pencere ve cam teknolojileri incelenmekte ve konvansiyonel ürünlerle karşılaştırılmaktadır. Pencereler bina kabuğundan gerçekleşen toplam ısı kayıplarının yaklaşık %60’ından sorumlu olduğu için, çalışmalar çoğunlukla ısıl direnci yüksek ürün geliştirme üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu manada vakum cam teknolojisi oldukça iyimser sonuçlar ortaya koymaktadır. Vakum camlar 0.50 W/m2 K’in altında U değerlerine sahiptir. Bu değer hava ya da argon dolgulu çok katmanlı klasik pencere teknolojilerinde 2.00-2.70 W/m2 K aralığındadır. Isıl dirençli fotovoltaik cam uygulamaları (TRPVG) yaklaşık 1.19 W/m2 K’lik bir U değeri ile hem çift katmanlı camlara göre iki kat daha iyi ısıl yalıtım ortaya koymakta hem de birim m2 ’den yaklaşık 100 W elektrik üretimine imkân tanımaktadır. Low-e camlar sert iklim koşullarında pencere orijinli ısıl kayıpların etkin minimizasyonunda anahtar rol oynamaktadır. Aerogel camlar görsel kaliteyi etkilese de sınırlı bir et kalınlığında ortaya koyduğu benzersiz ısıl direnç açısından farkındalık oluşturmaktadır.Item Fotovoltaik sistemlerin projelendirme, kurulum ve işletilmesinde önemli faktörler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-27) Yiğit, Abdulvahap; Arslanoğlu, Nurullah; Eker, Buket Seçil; Bursa Uludağ Üniversitesi/Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği Bölümü.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Makine Mühendisliği Anabilim Dalı.; 0000-0002-9183-0098; 0000-0003-4970-4490; 0000-0002-7582-2004Güneş enerjisi bakımından zengin olan ülkemizde Güneş Enerjisi Santralleri (GES) ile ilgili önemli yatırımların yapıldığı bilinmektedir. Ancak bu yatırımların fizibilitelerinin çok doğru yapıldığını söylemek oldukça zordur. GES santrallerinin projelendirilmesi, kurulması ve işletilmesi aşamalarında birçok yanlışların yapıldığı ve bunun sonucu santrallerin verimsiz çalıştığı görülmektedir. Bu santrallerin projelendirilmesinde dikkat edilmesi gereken önemli noktalar olduğu gibi, kurulum ve işletmesinde de dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Projelendirme esnasında yer seçimi, panel doğrultusu, panel açısı ve gölgeleme önemli parametreler arasındadır. GES santrallerinde panel sıcaklığının, rüzgarın ve kirliliğin panel verimini önemli ölçüde etkilediği bilinmektedir. Bu çalışmada; GES santrallerinin panel açısı, panel yönü, gölgeleme, sıcaklık, nem, rüzgar, kirlilik gibi parametrelerin panel verimine etkileri literatürde verilen çalışmalarla ortaya konulup, konunun tartışması yapılmıştır. Ayrıca, güneş takip sistemlerinin fotovoltaik sistemlerin verimleri üzerine etkileri tartışılmıştır. GES santrallerinin projelendirilmesi, kurulumu ve işletilmesi ile ilgili öneriler sunulmuştur.Item Cevap yüzeyi yaklaşımı ile taşıt koltuğu sonlu eleman modelinin güncellenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-27) Gökdağ, Hakan; Arısoy, Yılmaz; Kopmaz, Osman; Bursa Uludağ Üniversitesi/Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği Bölümü.; 0000-0002-9429-9300Ana sanayi firmaları üretimini talep ettikleri taşıt koltuklarının belirli şartnamelere uygun olmasını isterler. İmalatçı firma bu durumda koltuğun prototipini üretip birtakım değiştirme ve iyileştirmelerle teknik şartları sağlamaya çalışabilir. Fakat bu yol pahalı ve zaman alıcıdır. Bu durumda alternatif yöntem koltuğun sonlu eleman modelini geliştirmek ve üzerinde parametrik çalıştırmalar gerçekleştirmektir. Bu çalışmada öncelikle bir ticari araç koltuğunun iskelet aksamına eklenen sünger, kılıf, sırt tahtası gibi katmanların koltuğun ileri-geri ve yanal doğrultudaki modal parametrelere etkisi deneysel olarak incelenmiştir. Buradan elde edilen sonuçlara göre koltuk iskeleti sonlu eleman modeline katmanlar çeşitli kütle ve katılık parametreleriyle eklenmiştir. Daha sonra sonlu eleman modelinin gerçek koltuk modeliyle uyumlu olması için bu parametrelerin uygun değerleri cevap yüzeyi yaklaşımı ile belirlenmiştir. Ayrıca bu yöntemle, ilgili katmanların hangilerinin daha etkili olduğu da görülmüştür. Sonuç olarak, sonlu eleman modeli ile elde edilen temel frekansların her iki doğrultu için deneysel frekanslarla uyumlu olduğu, özellikle ileri-geri harekette frekans cevabı fonksiyonu genliklerinin de birbirine oldukça yakın olduğu görülmüştür.Item La0.7Ca0.1K0.2MnO3 bileşiğinin manyetik akışkan hipertermi uygulaması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-27) Tekgül, Atakan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Fizik Bölümü.; 0000-0001-6737-3838La0.7Ca0.1K0.2MnO3 nanoparçacıklar sol-gel yöntemiyle sentezlendi. Bileşiğin yapısal, manyetik ve manyeto-termal özellikleri detaylı bir biçimde incelendi. Yapısal özellikleri X-ışını kırınımı (XRD) ve taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile gerçekleştirildi. XRD deseninde FullProf programı yardımıyla Rietveld analizi gerçekleştirildi. Analiz sonucunda bileşiğin kristal örgüsünün ortorombik yapıya sahip olduğu ve içerisinde La2O3, Mn3O4 ve MnO2 safsızlıklarının bulunduğu gözlendi. SEM analiziyle nanoparçacıkların küresele yakın bir geometriye sahip olduğu ve safsızlıkların altıgen ve küp şeklinde belirli bölgelerde oluştuğu görüldü. Manyetik analizlerin sonucunda bileşiğin oda sıcaklığında ferromanyetik kısmen paramanyetik duruma geçtiği görüldü. Ferromanyetik faza ait doyum mıknatıslanması 1,9 Am2 /kg ve bileşiğin koarsivite değeri 12 mT olduğu belirlendi. Manyeto-termal ölçümler sonucunda bileşiğin spesifik soğurma oranı (SAR) değeri 11,5 W/g olarak hesaplandı.Item Araçlarda kullanılan emniyet kemerlerinin kaza anında insan sağlığına olan olumsuz etkilerinin azaltılması için bir sistem geliştirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-27) Sümer, Reşat Oğuzhan; Çakan, Betül Gülçimen; Çakır, Mustafa Cemal; Uğuz, Agah; Bursa Uludağ Üniversitesi/Mühendislik Fakültesi/Makine Mühendisliği Bölümü.; 0000-0002-7656-473X; 0000-0003-1739-1143; 0000-0003-0816-4029; 0000-0002-9244-3671Emniyet kemeri sistemleri, otomotiv endüstrisinde kullanılan standart güvenlik ekipmanlarındandır. Emniyet kemeri kullanımı sayesinde araç içerisindeki yolcuların güvenlik seviyeleri arttırılmış ve ciddi yaralanmaların önüne geçilmiştir. Özellikle emniyet kemerinin hava yastığıyla birlikte kullanımı sonucunda, yolcuların kafalarının araç kokpitine çarpmasının önüne geçilerek olası travmaların en alt seviyelere indirilmesi hedeflenmektedir. Ancak mevcut emniyet kemeri sistemlerinin kaza sırasında açığa çıkan enerjiyi tam olarak absorbe edemediği anlaşılmıştır. Tam olarak sönümlenemeyen bu kuvvetin araç içerisindeki yolcular üzerinde kaburga kemiği kırıkları, deri üzerindeki morarmalar gibi çeşitli yaralanmalara sebep olduğu gözlemlenmiştir. Bu kapsamda, emniyet kemeri sisteminin mevcut faydalarından ödün vermeden, insan bedeni üzerinde oluşan travmayı minimize edecek bir sönümleme sistemi tasarlanmış ve bu sistem için gerekli olan analizler yapılmıştır. Bahsi geçen bu sönümleme sistemi CATIA yazılımı kullanılarak modellenmiş, gerekli olan analizler ise ABAQUS yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Sönümleme görevini gerçekleştirecek olan alüminyum köpüğün farklı formları için sonlu elemanlar analizleri yapılmıştır. Analizler sonucunda kesik piramit modelinin optimum sonucu verdiği görülmüştür. Bu çalışmada, emniyet kemeri sistemleri için tasarlanmış olan yeni sönümleme sistemi sayesinde kaza anında açığa çıkan enerji absorbe edilerek, bu enerjinin yolcular üzerindeki çeşitli olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması hedeflenmektedir.Item Asenkron motor eksenel kaçıklık arızalarının shannon entropisi ile analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-04) Ünsal, Abdurrahman; Güçlü, SelahattinSanayide ve işletmelerde yoğun bir şekilde kullanılan asenkron motorların yaygın arızalarından bir tanesi de motorlarda meydana gelen eksenel kaçıklık arızalarıdır. Bu çalışmada üç fazlı sincap kafesli bir asenkron motorun eksenel kaçıklık arızaları Shannon entropisi ile incelendi. Eksenel kaçıklık arızaları asenkron motorun her iki kapağının iç kısmındaki rulman yatakları genişletilerek oluşturuldu. Genişletilen rulman yataklarına üç boyutlu yazıcıdan elde edilen bir burç yerleştirilerek rotorun eksenden 0,20 mm kaçık olarak çalışması sağlandı. Asenkron motor hem sağlam olarak hem de eksenel kaçıklık arızalı olarak %25, %50, %75 ve %100 yük altında çalıştırıldı. Her test durumu için stator akımı ve titreşim sinyalleri kaydedildi. Stator akımı ve titreşim sinyallerinin doğruluğu Fourier analizi ile kontrol edildi. Eksenel kaçıklık arızasının etkisi, motorun stator akımı ve titreşim sinyallerinin entropi değerleri hesaplanarak incelendi. Sağlam ve eksenel kaçıklık arızalı motorun akım ve titreşim sinyallerinin entropi değerleri karşılaştırıldı. Elde edilen sonuçlar; eksenel kaçıklık arızalarının titreşim sinyali entropi değerinde ciddi bir artışa sebep olduğu ancak stator akımı entropi değerinde anlamlı bir değişim göstermediğini göstermektedir. Elde edilen sonuçlardan titreşim sinyalleri entropi analizinin eksenel kaçıklık arızalarının tespitinde kullanılabileceği görülmektedir.Item Bulanık ABC-VED analizi ile metal sektöründe stok sınıflandırması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-05) Dağsuyu, CansuStok, firmaların üretim ve hizmet faaliyetlerine devam edebilmek için depolarında bulundurdukları hammadde, yarı mamul, mamul ya da varlıkları ifade etmektedir. Firma faaliyetlerinin devamlılığı için stok bulundurulması önemli olsa da firma kaynaklarının stoka bağlanması dolayısıyla fırsat kayıplarının yaşanması istenmeyen bir durumdur. Bu durum firmalarda stokların çeşitli parametrelere göre sınıflandırılmasını ve stokların önem seviyesine göre stok kontrol politikalarının oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu çalışmada stok sınıflandırmasında ABC ve VED (vital, essential and desirable) analizleri kullanılmıştır. ABC ve VED analiz sonuçlarının entegrasyonunda bulanık mantık karar kurallarından faydalanılarak bulanık ABC-VED yaklaşımı geliştirilmiştir. Bulanık mantık karar kuralları oluşturulurken ABC sınıfında yer alan sınıflar (A, B ve C) da kendi içinde üç kategoriye ayrılarak değerlendirmelerin hassasiyeti arttırılmıştır. Çalışmada geliştirilen yaklaşım metal sektöründe faaliyet gösteren bir firmada uygulanmış ve uygulama sonuçlarına çalışmada yer verilmiştir.Item İnce tane boyutlu kömür numunesinin manyetik ayırıcı ile zenginleştirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-14) Bilgin, Öyküİnce tane boyutlu kömürlerin yıkanması ve zenginleştirilmesinde kullanılan yöntemlerden biri de manyetik ayırıcılarla yapılan manyetik zenginleştirme yöntemidir. Manyetik ayırıcılar genel olarak yaş ve kuru manyetik ayırıcılar şeklinde gruplandırılmaktadır. Kömür uygulamalarında çok yaygın kullanılmasa da, ince taneli kömürün yapısında bulunan piritin(FeS2) uzaklaştırılması veya kömür yıkama tesislerinde ağır ortam sıvısı olarak kullanılan manyetitin uzaklaştırılması için manyetik ayırma yöntemi uygulanmaktadır. Bu çalışmada; deneylerde kullanılan kömür numunesi Erzurum’ un Balkaya köyünde faaliyet gösteren kömür ocağından alınmıştır. Alınan kömür numunesinin kimyasal analizlere göre kül oranı %20,38 ile kükürt oranı %3,48 ve kalori değeri alt ısıl değeri 5342kcal’dir. Kömür numunesinin kimyasal analiz ve elek analiz değerleri tespit edildikten sonra, laboratuar ölçekte yüksek alan şiddetli Yaş Manyetik Seperatör(HGMS)’ de 9000 Gause, 14000 Gause ve 19000 Gause manyetik alan şiddetinde zenginleştirmeye tabi tutulmuş ve sonuçlar yorumlanmıştır. Deney sonuçları birbirleri arasında karşılaştırıldığında en iyi zenginleştirmenin 19000 Gause alan şiddetinde %17,48 kül oranı ile elde edildiği belirlenmiştir. Ancak zenginleştirme açısından değerlendirildiği zaman Erzurum/Balkaya kömüründen piridik(FeS2) kükürt içeriğinin azaltılması ekonomik görülmemektedir.