2008 Cilt 17 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14757
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Item Osmanlı tarihinde bazı faizsiz kredi uygulamaları ve Modern Türkiye’de faizsiz bankacılık tecrübesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Döndüren, Hamdi; İlahiyat FakültesiOsmanlı Devleti’nde ilk faizsiz kredi uygulaması para vakıfları ile başlamıştır. Para vakıflarında, hayır amaçlı toplanan para fonu, Karz, Mudaraba, Murabaha ve Bidâa gibi yöntemlerle işletilmiş, elde edilen gelirler (rıbh) vakfın hayır yönüne sarf edilmiştir. En çok başvurulan Murabaha yönteminde piyasa rayiçleri gözetilerek, yıllık % 10-15 gibi kâr sınırlaması getirilmesi, ekonomiye uzun vadeli istikrar sağlamıştır. Beşeri hukukta, kullanılan bir kredinin teminatı olarak uygulanan “mülkiyeti muhafaza sözleşmeli ipotek”, borç vadesinde ödenmediği takdirde, alacaklıya doğrudan ipotekli mala el koyma hakkını vermektedir. İslâm fakihlerinin örf haline geldiğini söyledikleri, bey’ bi’l-vefa (mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış sözleşmesi) ise, alınan bir kredinin güvencesi olarak yapılır ve kredi vadesinde ödenmediği takdirde, ipotekli malın mülkiyeti kendiliğinden alacaklıya intikal eder. Bazı ileri ekonomilerde başarıyla uygulanan risk sermayesi (venture capital), İslâm tarihinde geniş uygulama alanı bulan emek-sermaye ortaklığı (Mudaraba) dan başka bir şey değildir. Faizsiz bankacılıkta kâr-zarar tahvili (mukarada tahvili) çıkarmak yoluyla da fon oluşturulabilir. Mukarada tahvillerinin büyük bir bölümü ipotekle güvence altına alınarak, girişimcinin küçük bir sermaye ve yüksek kâr payı ile “Altın hisse” sahibi yapılması da mümkündür. 1975’te dünyada sadece bir tane olan faizsiz finans kurumu sayısı, bugün 300’ün üzerine çıkmıştır. Türkiye 1985 yılından itibaren “Özel Finans Kurumu” adıyla bu sektöre girmiş ve 2006 yılından itibaren de bu kurumların adı, “Katılım Bankası” olmuştur. Halen 4 tane katılım bankası faaliyet göstermektedir.Item İbn Hazm’da kümûn ve yaratma(Uludağ Üniversitesi, 2008) Koloğlu, Orhan Ş.; İlahiyat FakültesiKelâm ilmindeki yaratma teorilerinden biri kümûn teorisidir. Nazzâm’a atfedilen bu teori tüm varlıkların tek bir seferde yaratıldığını öngörmektedir. Ancak kelâm düşüncesinde kabul edilen iki tür kümûn teorisi vardır: Geniş kapsamlı kümûn teorisi ve dar kapsamlı kümûn teorisi. Geniş kapsamlı teori kümûnu tüm varlıklar için geçerli kılarken, dar kapsamlı teori sadece zeytinde yağın, üzümde suyun bulunması gibi sınırlı durumları kümûnun kapsamında kabul eder. İbn Hazm kümûn teorisini sadece dar kapsamlı olarak kabul eder ve eşyanın tamamının tek bir seferde yaratıldığını öngören geniş ölçekli teoriyi reddeder. Buna bağlı olarak âlemde yaratmanın süreklilik arz ettiğini söyler.Item Osmanlı medreselerinde okutulan dersler ve eserler(Uludağ Üniversitesi, 2008) Hızlı, Mefail; İlahiyat Fakültesiİslam eğitim-öğretim geleneğinin en özgün kurumlarından biri olan medreseler, Osmanlı döneminde de etkinliklerini giderek artırmışlardır. Medreseler mahiyet itibarıyla Selçuklu döneminin birikimini büyük ölçüde devam ettirmişlerdir. Fatih dönemine kadar Osmanlı medreselerinin artık bir geleneğe sahip olduğu söylenebilir. Medreselerde tercih edilen eserlerin birçoğu, genellikle Osmanlı toprakları dışında ve daha önce yaşamış bulunan âlimler tarafından kaleme alınmıştı. Okutulan kitap, şerh ve haşiyelerin çeşitliliği ve fazlalığı, Osmanlılarda ciddi bir medrese geleneğinin oluştuğunu göstermektedir. Bu makale, Osmanlı medreselerinde yaygın olarak okutulan dersler, eserler ve yazarları hakkında bilgi vermektedir.Item Bursalı mutasavvıf tarihçi Mehmed Şemseddin Efendi ve seyahatnamesi “Dildâr-ı Şemsî”(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kabakçı, YusufMehmed Şemseddin (ULUSOY) Efendi, 1866’da Bursa’da doğmuş bir mutasavvıf tarihçidir. Özellikle Bursa şehrinin kültürel hayatıyla ilgilenmiş ve çoğunluğu Bursa’yla ilgili olmak üzere muhtelif konularda yirmiden fazla eser yazmıştır. Çocukluğunda babasının memuriyeti, daha sonraki dönemlerinde de özel sebeplerle İstanbul, Selanik, Limni ve Midilli Adaları başta olmak üzere pek çok yolculuk yapmıştır. Bu yolculuklarda tuttuğu notlarını “Dildâr-ı Şemsî” adıyla seyahatnâme tarzında yazmıştır. Bu seyahatnâme gezilen yerlerin sosyo-kültürel hayatı ve özellikle tekke ve dergâhları hakkında verdiği bilgiler açısından önemlidir.Item İbn Rüşd’ün İbn Sina’yı eleştirisi(Uludağ Üniversitesi, 2008) Şimşek, Oya; Aydınlı, Yaşar; İlahiyat FakültesiBu çalışmanın amacı Aristoteles felsefesinin günümüzde anlaşılmasında en büyük role sahip olan İbn Rüşd’ün Metafizik alanında yazdığı Tefsiru Mâ Ba’de’t-Tabîa adlı eserinde İbn Sina’ya yöneltmiş olduğu tenkitleri ortaya koymaktır. İbn Sina’ya yöneltilen eleştiriler ciltlere göre sıralanmış olup her ciltte yer alan eleştiriler açıklanmıştır. Çalışma sonundaki değerlendirme kısmında eleştirilerin mahiyetleri irdelenip, filozofların farklı bakış açılarının felsefi sistemlerini ne kadar etkilediği ortaya çıkarılmıştır.Item Mecmau’l-emsâl’de yer alan ُلَعْفَأ veznindeki hayvan konulu deyim ve atasözleri üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2008) Şahin, Şener; İlahiyat FakültesiMakale, 6. yüzyıl müelliflerinden Ebû Fadl el-Meydânî’nin Mecmau’l-emsâl adlı eseri çerçevesinde, hayvanları konu alan ve ُلَعْفَأ vezninde oluşturulan deyimler üzerine yapılmış bir incelemedir. Ancak bundan önce, Klasik Arap literatüründeki hayvan motifi ve buna ilişkin temel referanslara dair özet bir değerlendirme de yer almaktadır.Item Oş ilahiyat fakültesi ve öğrencileri üzerine bazı tespitler ve değerlendirmeler(Uludağ Üniversitesi, 2008) Pay, Salih; İlahiyat FakültesiAraştırmada Kırgızistan Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin Kırgızistan’daki coğrafi bölgeler açısından durumları, ailelerinin ekonomik yapıları, toplum içerisindeki sosyal statüleri, dinî birikimleri, Fakülte’yi tanıma yolları, Fakülte’den yararlanma düzeyleri, mesleğe yönelik beklentileri ve ilahiyat bilimlerindeki yeterlilikleri ele alınmıştır. Büyük oranda anket, mülakat ve katılımcı gözlem yöntemleri kullanılarak hazırlanmış olan bu araştırmanın çeşitli safhalarında Fakülte arşivinden de yararlanılmıştır.Item 17. yüzyıl Bursa şer’iye sicillerinin İslam aile hukuku açısından tahlili(Uludağ Üniversitesi, 2008) Kaya, Ali; İlahiyat FakültesiOsmanlı toplumunda hukuk sistemi olarak İslâm hukukunun uygulandığı ve hukuk ekolü olarak da Hanefî mezhebine bağlı kalındığına dair yaygın bir kanaat bulunmaktadır. Yine Müslüman toplumlarda, İslâm hukukuna daha çok bağlı kalınan hukuk dalının Aile hukuku olduğu ileri sürülmektedir. Bu çalışmamızda, Osmanlı devletinin kurulduğu bölge olan Bursa’daki mahkemelere intikal eden ve duruşması yapılıp karara bağlanan hükümlerin yer aldığı 17. yüzyıl şer’iye sicillerine ait iki defter veri tabanı olarak alınıp İslâm aile hukuku açısından tahlili yapılmıştır. Osmanlı toplumunda İslam Aile hukukuna bağlı kalınan noktalar ile farklı uygulamalar tespit edilmeye çalışılmıştır.Item Ebü’l-Muîn en-Nesefî’ye göre Allah ve mekân(Uludağ Üniversitesi, 2008) Muhammed, Kadir Recep; Karadaş, Cağfer; İlahiyat FakültesiBu makalede mekân kavramının etimolojik ve terim manası üzerinde durulmuş, söz konusu terimin İslâm düşüncesinde bir tartışma konusu haline gelişi ve tarihi süreç içerisinde oynadığı role yer verilmiştir. Allah’a mekân nispet etme noktasında ileri sürülen tezler belirtilmiş, Allah’a yer ve yön izafe etmenin imkânı Ebü’l-Muîn en-Nesefî açısından incelenmeye çalışılmıştır. Son olarak da Nesefî’nin konu ile ilgili sunduğu naklî ve aklî delillerin yanı sıra şiirlerden kısa örnekler vermek suretiyle müteal bir varlık için hâdis belirtilerin söz konusu olamayacağı şeklinde ulaştığı sonuç değerlendirilmiştir.Item Halil Mutran ve romantik edebi kişiliği(Uludağ Üniversitesi, 2008) Yalar, Mehmet; İlahiyat FakültesiBu çalışmada çağdaş Arap edebiyatında romantizmin öncülerinden sayılan Halil Mutran’ın kısa biyografisi ve romantik edebî kişiliği ele alınmıştır. Bu çerçevede, romantizmin değerlendirildiği kısa bir girişten sonra, biyografisinin edebî kişiliğine ışık tutacak yönlerine değinilmiştir. Romantik edebî kişiliği bağlamında ise, bu kişiliğin ana belirleyicileri olan kişisel duyarlılıkları, siyasal, sosyal ve duygusal deneyimleri ile etkilendiği dünya edebiyatları üzerinde durulmuştur. Son olarak etkileri çerçevesinde şiir anlayışı, şiirleri, etkilediği edebiyatçılar ve hakkında söylenenlere örnekleriyle yer verilmiştir.Item Uluslararası Doğu Arap Coğrafyası ve Anadolu (Dünü, Bugünü ve Yarını) sempozyumu (27-28 şubat 2008/Şam)(Uludağ Üniversitesi, 2008) Apak, Adem; İlahiyat FakültesiUluslararası nitelikli sempozyum Şam (Dimaşk) Üniversitesi ile Elazığ Ünivesitesi işbirliği ile 27-28 Şubat 2008 tarihleri arasında Şam’da gerçekleştirildi. Organizesi Şam Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü tarafından ve Doç. Dr. Mehmet YUVA’nın genel koordinatörlüğünde gerçekleştirilen sempozyum 27 Şubat 2208 Çarşamba günü sabahı açılış programı ile başladı. Açılışta Şam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Wael MUALLA, Edebiyat ve Beşeri İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Emin TARBUŞ, Elazığ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Mustafa ÖZTÜRK ile sempozyum koordinatörü Doç. Dr. Mehmet YUVA takdim konuşmaları yaptılar. Açılışın ardından birinci oturuma geçildi. Bu oturumda Anadolu-Suriye ilişkilerinin ilk çağlardaki görünümü üzerinde duruldu. Prof. Dr. Emir TARBUŞ başkanlığında gerçekleştirilen ilk oturumda Doç. Dr. Bessam CAMUS (Suriye) Bronz Çağında Suriye ve Anadolu; Prof. Dr. Faysal ABDULLAH (Suriye), Hitit Suriye Buluşması ve Çatışması; Prof. Dr. Muhammed ZEYN (Suriye) Apolopadros elTiyyani Yazılarında Anadolu ve Suriye; Prof. Dr. Veli SEVİN (Türkiye) 316 M.Ö. I. Binyılda Anadolu-Suriye İlişkileri; Dr. Siham YUSUF (İsveç) Süryani Medeniyeti ve Biladü’ş-Şam Uygarlıkları başlıklı tebliğlerini sundular.Item Fârâbî ve İbn Sina’nın felsefelerinde vahyin kavramsal muhtevası(Uludağ Üniversitesi, 2008) Peker, Hidayet; İlahiyat FakültesiBu makale, Fârâbî ve İbn Sina’nın vahiy ile ilgili görüşlerinin tasviri ve tahlilini amaçlamaktadır. Bu bağlamda daha çok, nebinin sahip olduğu yetiler incelenecek, bu konunun bir parçası olan din ele alınmayacaktır. Her iki düşünüre göre vahiy, din ve felsefenin ortak bir konusudur. Onların vahiy hakkındaki düşüncelerini, bilgi ve siyasetle ilgili yazılarında bulabiliriz. Fârâbî ve İbn Sina’nın vahiy teorisi, Faal Akıl, rasyonel nefs ve muhayyile gücü çerçevesinde dile gelir ve vahiy, bu üç gücün ortaklaşa çalışması sonucu açığa çıkan bir bilgi türüdür.Item Çağımızda değer kaymalarının doğurduğu sonuçlar ve etik kimliğin korunması(Uludağ Üniversitesi, 2008) Uysal, Enver; İlahiyat FakültesiDeğer, ahlâk felsefesinin en önemli kavramlarından biridir. Değer, insan davranışlarının iyi mi, kötü mü olduğunu anlamak için başvurulan kriterdir. Şüphesiz insan bir değerler varlığıdır. Onun hayatını anlamlı kılan, sahip olduğu değerlerdir. Ancak, özellikle son yüzyılda değer yargılarımızda dikkati çeken değişimler ve bozulmalar yaşanmaktadır. Bu, büyük ölçüde dinî ve ahlâkî kimliğimizdeki kaymaların sonucudur. Bu çalışma, değer yargılarımızdaki iyileşmenin, dinî ve ahlâkî kimliğimizi koruma ile yakından ilişkili olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır.Item Sûfîlere yönelik eleştiriler: On dokuzuncu yüzyılın başlarında Hindistan’daki tartışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2008) Gaborieau, Marc; Tek, Abdurrezzak; İlahiyat FakültesiModernistler ve yeni fundamentalistler tarafından başlatılan tasavvuf geleneğinden kesin bir şekilde kopma süreci, Hindistan’da 19. yy’ın ikinci yarısında başladı. Bundan önce tasavvuf, sûiistimal edilmesi ve aşırılıklara sebebiyet vermesinden dolayı eleştirilmesine rağmen Hindistan’da İslâm’ın ayrılmaz bir parçasıydı. Bu dönemde, genellikle Vahhabî olarak nitelendirilen reform hareketleri bile tasavvufun önemli bir boyutuydu. Ebü’l-A‘lâ Mevdûdî’nin (1903- 1979) eserlerinden birinden yapılan aşağıdaki alıntı bunu teyit etmektedir.Item Ebû Hâşim El-Cübbâî’nin düşüncesinde zemmin hak edilmesi (İstihkâku’z-Zemm)(Uludağ Üniversitesi, 2008) Koloğlu, Orhan Ş.; İlahiyat FakültesiEbû Hâşim el-Cübbâî’nin en çok eleştirilen görüşlerinin başında, zemmin hak edilmesine dair görüşleri gelir. Bu konudaki görüşleri sebebiyle Ebû Hâşim muhalifleri tarafından kişinin sebepsiz yere cezaya çarptırılabileceğini kabul etmekle itham edilmiştir. Bu eleştirilerin temelinde Ebû Hâşim’in failin yapmak ve terk etmek seçenekleri dışında kalabileceğini kabul etmesi yatmaktadır. Oysa onun bu görüşü sadece terminolojik bir farklılığı ifade etmektedir. Bu makale Ebû Hâşim’in bu konudaki görüşlerine açıklık kazandırmayı amaçlamaktadır.