1996 Cilt 23 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22062
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Item Sıçanlarda immobilizyon stresinin çeşitli biyokimyasal parametrelere etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-04-17) Taş, Sibel; Dirican, Melahat; Noyan, Behzat; Kahveci, Nevzat; Özlük, Kasım; Güler, Asuman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Bu çalışmada 30 gün immobilizasyon stresi uygulanan Wistar türü sıçanların biyokimyasal parametreleri incelendi. Sıçanlar 3 gruba ayrıldı . Kontrol (grup 1), grup 2 ve 3. Her grup 8 hayvandan şmaktayd . Grup 2 ve 3 'teki sıçanlara 30 gün süresince günde 5 ve 16 saat immobilizasyon stresi uygulandı. Grup 2 kontrol grubuyla yasında, glukoz, üre, ürik asit, aspartat transaminaz (AST), alanın transaminaza (ALT), total protein, albumin, globulin ve kortikosteron değerlerinde anlı değişimler gözlendi. Grup 3 'te yalnız üre, ürik asit, total protein, albumin ve globulin değerlerinde kontrole göre anlamlı değişimler gözlendi. Grup 2 ve 3 birbirleriyle kıyaslandığında grup 2 'de yalnız ürik asit ve ALT düzeylerinin daha düşük olduğu saptandı. Kortikosteron düzeyinde grup 2 ve 3 birbiriyle kıyaslandığında anlamlı fark görülmedi. Sonuçta, stres süresinin uzamasıyla organizmada adaptasyon gelişti sonucuna varıldı.Item Periodik asit schiff (PAS) reaksiyonu(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-18) Yardımoğlu, Melda; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.Periodik Asit Schiff (PAS) reaksiyonu, dokulardaki karbonhidratların varlığını göstermede faydalı bir indikatördür ve bu teknik özellikle bir diastaz sindirim enzimi ile beraber uygulandığı zaman glikojen için uygundur. Birçok histokimyasal metod çoğunlukla laboratuvar teşhisinde kullanılır. Dokularda glikojeni ve glikuzumoglikanları mukopolisakkaritleri depolayan hastalıklara sahip hastalardan alınan dokuların biyopsilerinde PAS amilaz reaksiyonu rutin olarak kullanılabilir.Item Büllöz pemfigoid ve metastatik adenokarsinoma (olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-18) Tunalı, Şükran; Sarıcaoğlu, Hayriye; Ergus, Birsen; Özyıldırım, Rıdvan; Tokgöz, Necdet; Palalı, Zeki; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dermatoloji Anabilim Dalı.Büllöz pemfigoid tanısı konulan 64 yaşında bir erkek hastada, akciğerlere ve sürrenal bezlere metastaz yapmış, primer odağı bulunamayan adenokarsinoma saptanmıştır. Bu yazıda olgu sunularak, büllöz pemfigoid ile malignite birlikteliğine ilişkin literatür gözden geçirilmektedir.Item Transiliak yöntemle alt ekstremite uzatılması(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-28) Bilgen, Ömer Faruk; Durak, Kemal; Turan, Kayhan; Kurap, Gayyur; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı.Travma, enfeksiyon, paralitik hastalıklar ve doğumsal anomaliler sonucu femur büyüme kıkırdaklarının fonksiyonunun durması alt ekstremite kısalıklarına neden olur. Yalnızca femurdan kaynaklanan alt ekstremite kısalıkları boy farkının dört-beş cm 'yi geçmediği durumlarda transiliak osteotomi ile tedavisi mümkündür. Aynı zamanda bu yöntemle eğer varsa asetabuler hipoplazi de ortadan kaldırılabilir.Item Pankreasın papiller kistik tümörü(Uludağ Üniversitesi, 1996-04-04) Bayer, Ahmet; Bayer, Sibel Altınok; Tolunay, Şahsine; Nizam, Olcay; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Patoloji Anabilim Dalı.Çalışmamızda 20 yaşındaki bayan hastada pankreas kuyruğunda yerleşen 4x4x3,5 cm boyutlarında papiller kistik tümör tanımlanmaktadır. Hastanın üç yıldır karaciğerde kist hidatik tanısıyla takip edildiği bildirilmekte idi. Tümör makroskopik olarak solid ve papiller komponent içermekte idi. Mikroskobik olarak yuvarlak ve poligonal şekilli, nükleusları oldukça uniform görünüşlü, bir kısmı berrak bir kısmı eozinofilik sitoplazmalı atipik epitelyal hücrelerden oluşan solid ve psödopapiller yapılar içermekle idi. Grimellus boyamasında argirofilik granüller tesbit edildi. Peroksidaz antiperoksidaz yöntemi ile NSE için yapılan immünohistokimyasal boyamada pozitif sonuç elde edildi. Morfolojik ve immünohistokimyasal olarak papiller kistik tümör olarak değerlendirdiğimiz bu nadir olguyu kaynak bilgileri ışığı altında sunmayı amaçladık.Item Davranışsal ve emosyonel bozukluk gösteren çocukların annelerine ve öğretmenlerine uygulanan Louisville ölçeklerinden elde edilen bulguların karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1996-04-12) Yurtbay, Tülin; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Psikiyatrisi Bilim Dalı.Bu çalışmada tarafımdan Türkçeye uyarlanan Louisville BCL-Davranış Ölçeği ile SBC Okul Davranış Ölçeği , normal zekalı olup davranışsal ve emosyonel bozukluk gösteren çocukların ailelerine ve öğretmenlerine uygulanmıştır. Toplam 75 denek örneklem grubunu teşkil etmiştir. Çalışmada öğretmen değerlendirmeli davranış ölçeği ile anne değerlendirmeli davranış ölçekleri arasında; SD- Okula uyumsuzluk, AGG- Saldırganlık, TD- Toplam patoloji alt ölçekleri arasında anlamlı seviyede bir korelasyon bulunmuştur. Sonuç olarak bazı alt ölçekler arası korelasyon bulunmama nedenini; ölçeğin sadece Türkçe uyarlamasının inandığı bir ön çalışma olması, örneklem grubunun yaş gruplarına göre frekansının az olması, öğretmen ve annenin görüş ayrılıklarının, çocukların daha çok duruma bağlı davranışlarını ya da öğretmen veya anne tarafından yapılan suçlamaları neden olarak gösterebiliriz.Item M. biceps femoris yerleşimli hidatik kist(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-10) Kırıştıoğlu, İrfan; Balkan, Emin; Gürpınar, Arif Nuri; Avşar, M. İzzet; Doğruyol, Hasan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/ Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı.7 yaşındaki bir kız çocuğunda biseps femoris adalesine yerleşmiş hidatik kisl olgusunu; nadir lokalizasyonu, ekstremite yumuşak doku kitlelerinin ayırıcı tanısında düşünülmesi gerektiğini vurgulamak ve preoperatif tanının tedaviyi planlama ve anaflaksiden korunma önemini belirtmek amacıyla yayınlamayı uygun bulduk.Item Serum total kalsiyum tayininde üç değişik yöntemin kıyaslanması(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-14) Serdar, Zehra; Ağaoğulları, A. Neşe; Tokullugil, H. Asuman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Bu çalışmada, serum total kalsiyum ölçümünde kullanılan titrimetrik ve kolorimetrik yöntemlerin kıyaslanması amaçlandı. Titrimetrik yöntem olarak kompleksometri yöntemi, kolorimetri yöntem olarak ta methylthymol Blue (MTB) yöntemi hem manuel olarak, hem de otoanalizörde çalışıldı. Ölçümler aynı serum havuzundan ayrılan örneklerde yapıldı. Çalışmaları sonucunda deney içi değişkenlik katsayısı (%CV) kompleksometri yönetim için %1. 78, manuel çalışılan MTB yöntemi için %1.65 ve otoanalizörde çalışılan MTB yönetim için de %1.16 olarak saptandı. Deneyler arası %CV değerleri ise kompleksometri yöntemi için %3. 07, manuel çalışılan .'MTB yöntemi için %2.58 ve otoanalizörde çalışılan MTB yöntemi için de %1 66 bulundu. "Recovery" değerleri ise kompleksometri yöntemi için %96, manuel MTB yöntemi için %98, otoanalizörde çalışılan MTB yöntemi için ise %101 olarak bulundu. Sonuç olarak, manuel çalışılan kolorimetrik MTB yönteminin linearite sınırı ve "recovery" değerlerinin daha yüksek, % CV değerlerinin ise otoanalizör değerlerine daha yakın olması nedeniyle, titrimetrik kompleksometri yöntemine göre daha güvenilir olduğu kanısına varıldı.Item Anterior komunikan arter anevrizmalarmda amnezi (olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-22) Bakar, Mustafa; Bora, İbrahim; Zarifoğlu, Mehmet; Turan, Faruk; Oğul, Erhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.Bu çalışmada rüptüre olmuş anterior komunikan arter anevrizmasına bağlı subaraknoid kanama nedeniyle kliniğimize başvuran bir olgunun nöropsikolojik testleri yapılarak oryantasyon bozukluğu ve amnezi saptandı. Bu olgu nedeniyle özellikle anterior komunikan arter anevrizması rüptürünün yol açtığı nöropsikolojik bozukluklar incelenerek ilgili literatür gözden geçirildi.Item 3 yaşında bir çocukta atipik bilateral tutulumlu paralitik spinal poliomyelit tip 1 (vaka sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-06-10) Sağır, Zekai; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Okan, Mehmet; Kılıç, Şebnem; Ildırım, İbrahim3 yaşındaki bir erkek çocukta tip 1 (vahşi virus) poliomyelit olgusu sunuldu. Ateşli akut flask paralizi ile başvuran olgunun daha önce hiçbir aşısının olmadığı öğrenildi. Beyin omurilik sıvısında pleositoz saptandı. Dışkı kültürlerinde tip 1 poliovirus (vahşi tip) üreyen ve serolojisinde tip 1 spesifik nötrolizan antikorlar saptanan olguya spinal bilateral poliomyelit tanısı konuldu. Paraliziler 6 ay sonra azalmaya başladı ancak tam düzelmedi. Poliomyelit bölgemizde hâlâ sporadik olgular şeklinde görülebilmektedir. Bu nedenle aşılama programlarının tüm toplumu kapsayacak şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir.Item Tam, sağ ve sol yarı medulla spinalis kesilerinde adrenal medulla morfolojisi(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-02) Arı, İlknur; Kahveci, Zeynep; Oygucu, Hakan; Kart, Ayberk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.Gl.suprarenalis in medulla tabakası, columna intermediolateral T7-10 segmentlerinden kaynaklanan pregangliyoner kolinerjik liflerle uyarılmaktadır. Bu çalışma, medulla spinalis içinde seyreden adrenal medulla innervasyonundan sorumlu otonom yolların çaprazlama yapıp yapmadıklarını değerini bilmek amacıyla planlandı. Çalışmada Sprague - Dawley türü dişi sıçanlar kullanıldı . Anestezi altında, sıçanların medulla spinalislerine T1-2 seviyelerinden tam, sağ ve sol yarı kesiler uygulandı. Operasyondan 72 saat sonra dekapite edilen sıçanlar adrenal bezleri çıkarılarak, rutin histolojik işlemlerden sonra elde edilen kesitler hematoksilen-Eosin ile boyanarak değerlendirildi. Elde edilen bulgulara göre medula spinalis içinde seyreden ve adrenal medulla innervasyonundan sorumlu otonom liflerin, kesi seviyesi altında çaprazlaştıkları kanısına varıldı.Item Uludağ Üniversitesi kız öğrencilerinde bazı antropometrik yükseklik ve genişlik ölçüleri(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-02) Arı, İlknur; İkiz, İhsaniye; Çimen, Ahmet; Erem, Türkan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.Çalışma Üniversiteye kayıtlı 300 kız öğrenci içerisinde yapıldı. Öğrencilerin boyları, oturma yükseklikleri biacromial biiliocristal mesafeleri, el bilek ve diz çapları ölçüldü. Standart değerleri elde edilmesi amacıyla antropometrik ölçümlere ait ortalamalar yaşa göre değerlendirildi. Çalışmada yaş ortalaması 19.7-1.59 yıl (Ortalama standart sapma) boy ortalamaları 1.59 :0.05 cm. oturma yükseklik ortalaması 85.66 :4.01 cm bİacromial mesafe ortalaması 29.25-2.20 cm biiliocristal mesafe ortalaması 26.85 : 1.69 cm, sağ el bilek çapı ortalaması 4. 95-0.43 cm sol el çapı ortalaması 4.91-0.40 cm çapı ortalaması 7.52-0.5 cm. sol diz çapı ortalaması 7.58-0.56 cm olarak bulundu. Bulgular içindeki boy, oturma yüksekliği ve biiliocristal mesafe ortaklarının diğer ülke kız öğrencileri ortalamalarından anlamlı olarak küçük olduğu görüldü.Item Bursa'da özel ilkokul öğrencilerine ait büyüme düzeylerinin bölgesel ölçümler ve NCHS standartlarıyla karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-02) Cankar, Nedim Şimşek; Ediz, Bülent; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Bilim Dalı.Bu çalışmada. Bursa'daki özel ilkokullarda öğrenim gören çocukların büyüme düzeylerinin saptanması amaçlandı. Sonuçların, bölgede daha önceki yıllarda yapılan çalışmalarda elde edilen verilerle ve American NCHS standartları la farklılıklarının belirlenmesi de öngörüldü. Alt 11 yaş grubu çocuklarda antropometrik ölçümler yapılarak boy, oturma yüksekliği ve ağırlık saptandı değerlendirmeye alınan 208 erkek ve 183 kız öğrenciden elde edilen veriler bölgede daha önceden yapılan çalışmalar sonuçlarıyla ve Amerikan NCHS standartları ile karşılaşıldı. Ölçüm yapılan öğrencilere ait değerlerin her üç parametrede de diğer çalışmalara oranla daha fazla olduğu tespit edildi . Bursa çocukları ile Amerikan çocuklarına ait verilerin ise benzer bir seyir izlediği görüldü. Farklılığa yol açabilecek olası faktörler tartışıldı. Daha doğru değerlendirmelere ulaşabilmek için antropometrik ölçümleri yapan personelin belirli standartlar çerçevesinde eğitilmesinin önemi vurgulandı.Item Tam, sağ ve sol yarı medulla spinalis kesilerinde adrenal korteks morfolojisi(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-02) Arı, İlknur; Oygucu, Hakan; Kahveci, Zeynep; Kurt, Ayberk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anatomi Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.GL. suprarenalis korteks tabakası fonksiyonunu hipothalamo-hipofizer-adrenal eksen kontrolünde sürdürmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda, otonam innervasyonun adrenal korteks fonksiyonu üzerine etkili olduğu bildirilmektedir. Columna intermedia Iateralis'te T3-L2 segmentlerinden kaynaklanan otonom liflerin adrenal korteks innervasyonunda rol aldığı ifade edilmektedir. Bu çalışma adrenal korteks fonksiyonu üzerine otonom yolların etkilerini ve medulla spinalis içinde seyreden otonom yolların çaprazlamaları değerlendirebilmek amacıyla planlandı. Çalışmada, Sprague - Dawley türü sıçanlara T1-2 segmentleri arasında medula spinalis kesileri uygulandı. Oluşturulan kesilerle sağlanan unilateral ve bilateral denervasyonların adrenal korteks üzerine etkileri, Hematoksilen-Eosin boyama ile ışık mikroskobunda değerlendirildi. Elde edilen bulgulara dayanılarak korteks fonksiyonunun devamında otonom liflerin etkin olduğu, korteks innervasyonunda rol alan otonom liflerin medulla spinalis içinde kesi seviyesi altında çaprazlaştığı kanısına varıldı.Item Behçet hastalarında yama testi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-10) Palalı, Zeki; Acar, Ahmet; Sarıcaoğlu, Hayriye; Tunalı, Şükran; Tokgöz, Necdet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Dermatoloji Anabilim Dalı.Kontakt allerjenlerin Behçet hastalığında tetikleyici bir ajan olabileceği düşüncesinden yola çıkarak bu olgularda yama testi sonuçlarını araştırdık. Yirmi beş hastaya Uluslararası Kontakt Dermatit Araştırma Grubunun (ICDRG) standart alerjen serisi ile yama testi uygulandı. On dört hastada 1 veya daha fazla maddeye karşı alerjik reaksiyon saptandı. Bu sayının kontrol grubuna göre fazla olma kontakt duyarlılığın Behçet hastalarında artmış olduğunu düşündürmektedir.Item Tavşanlarda seftriakson ile oluşturulan deneysel epilepsi nöbetleri üzerine MK-801 'in antiepileptik etkisinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1996-08-27) Erim, Mustafa; Bakar, Mustafa; Turan, Ömer Faruk; Sadıkoğlu, Sadık; Bora, İbrahim; Zarifoğlu, Mehmet; Ercan, M. Sc. İlker; Oğul, Erhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyoistatistik Anabilim Dalı.Non kompetitif N-Metil-D-Aspartat antagonistlerinin epileptik nöbetler üzerine terapolik potansiyeli olduğu gözlenmiştir. Bu çalışmada 10 ar tavşandan oluşan alışma ve kontrol gruplarında subdural olarak verilen seftriakson ile oluşturulan nöbetler üzerine MK-801 in antiepileptik etkisi elektrofizyolojik olarak incelendi. Çalışma grubuna 1 mg/kg MK-801 İM, kontrol grubuna da serum fizyolojik 2 cc IM olarak verildikten sonra her iki gruba da subdural seftriakson uygulanarak nöbet oluşumu gözlendi. Tüm bu işlemler boyunca EEG kaydı yapılarak elde edilen veriler daha önceden belirlenen EEG skor şemasına göre değerlendirildi. Sonuç olarak çalışma grubunda elde edilen EEG skorları ile kontrol grubunun EEG skorları arasında istatistiki olarak anlamlı fark bulunduğu ve MK-801'in deneysel nöbetleri önleyici etkisinin olduğu kanısına varıldı.Item Parafın kesit tekniğinde doku takibi(Uludağ Üniversitesi, 1996-09-03) Yardımoğlu, Melda; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.Histoloji ve Embriyoloji laboratuvarlarındaki deneysel çalışmaların sonuçlarını almamızda çok önemli işlemlerden olan 'Doku takibi tekniği " incelendi ve tüm araştırmacılara faydalı olacağı ümit edilerek sunuldu.Item Serum ürik asit konsantrasyonu ile koroner arter hastalığı risk faktörlerinin ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-02) Dirican, Melahat; Cangül, Hakan; Tokullugil, H. Asuman; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Biyokimya Anabilim Dalı.Serum ürik asit (ÜA) düzeyi ile koroner arter hastalığı (KAH) riski arasında bağlantı olduğunu ortaya koyan çalışmalar vardır. Bu çalışmada 98 kişide serum ÜA düzeyi ile KAH risk faktörü olan diğer bazı parametrelerin ilişkisi incelendi. Total kolesterol (TK), LDL-K ve ÜA ile vücut kitle indeksi (VKİ). TK. trigliserid (TG) VLDL-K, LDL-K, ve TK HDL-K arasında anlamlı pozitif korelasyon olduğu saptandı. Serum ÜA düzeyi ile HDL-K arasında ise negatif korelasyon olduğu bulundu. Kadınlarda yapılan korelasyon incelemesi sonucunda ÜA ile VKİ. TG. TK, VLDL-K, TK HDL-K arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar bulundu. Erkeklerde ise ÜA ile aynı parametreler arasında bu korelasyonların azaldığı gözlendi. Serum ÜA düzeyinin TK, LDL-K, TG, VLDL-K. TK/HDL-K ve VKİ gibi risk faktörleri ile korelasyon göstermesi, ürik asitin de KAH için bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir.Item 434 makrozomi olgusunda doğum şekli: Perinatal-maternal morbiditeye etki(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Uncu, Gürkan; Develioğlu, Osman H.; Macit, Adnan; Kimya, Yalçın; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Makrozomik bebeklerde doğum şeklinin perinatal-maternal morbiditeye etkisini belirlemek amacıyla, Ağustos 1988 ile Aralık 1993 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D. 'nda doğum yapan 5044 gebeden, yenidoğan ağırlıkları 4000 gr ve üzerinde olan 434 'ünün (% 8.60) kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Gebelerin % 74.2 'si vajinal yoldan doğururken, indüksiyon uygulanan gebelerdeki sezaryen hızı (% 38.9), spontan travaya gidenlerden (% 17.2) 2.26 kat yüksek bulundu. Omuz distosisi gelişen 3 olgudan 2 'sinde ve klavikula kırığı (n = 3) ve brakial pleksus zedelenmesi (n = 2) saptanan olgulardan biri hariç tümünde doğum ağırlığı 4500 gr 'ın üzerinde idi. Bu bulgular, doğum öncesinde fetal ağırlığın 4000 ile -1500 gr arasında tahmin edildiği gebelerde indüksiyondan kaçınılarak spontan travayın beklenmesi, 4500 gr'ın üzerinde oldukları tahmin edilen fetusların ise elektif sezaryen ile doğurtulması gerektiği sonucuna varıldı.Item Gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesinde mikroalbuminürinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Uncu, Gürkan; Develioğlu, Osman H.; Kolsal, Nedret; Kimya, Yalçın; Esmer, Ahmet; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı.Gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesindeki rolünü belirlemek amacıyla, 24.-30. gebelik haftalarındaki 79 normal gebeden alınan idrar örneklerinde mikroalbumin düzeyleri ölçüldü. İdrar mikroalbumin düzeyleri normal olan gebelerde % 1.5 olan gebeliğe bağlı hipertansiyon insidansı,kabul edilen 18 mikrogram/dk lık sınırın üzerinde değere sahip olanlarda % 21.4 olarak bulundu. Mikroalbuminürinin gebeliğe bağlı hipertansiyonu öngörmekteki sensilivilesi % 75. 0, spesifikasi % 85.3, pozitif prediktif değeri % 21. 4, negatif prediktif değeri ise % 98.5 olarak belirlendi. Bu bulgularla gebeliğin 24.-30. haftalarında ölçülecek mikroalbuminürinin gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesi amacıyla kullanabileceği sonucuna varıldı.