1996 Cilt 23 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22062
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Parafın kesit tekniğinde doku takibi(Uludağ Üniversitesi, 1996-09-03) Yardımoğlu, Melda; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıHistoloji ve Embriyoloji laboratuvarlarındaki deneysel çalışmaların sonuçlarını almamızda çok önemli işlemlerden olan 'Doku takibi tekniği " incelendi ve tüm araştırmacılara faydalı olacağı ümit edilerek sunuldu.Item Periodik asit schiff (PAS) reaksiyonu(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-18) Yardımoğlu, Melda; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıPeriodik Asit Schiff (PAS) reaksiyonu, dokulardaki karbonhidratların varlığını göstermede faydalı bir indikatördür ve bu teknik özellikle bir diastaz sindirim enzimi ile beraber uygulandığı zaman glikojen için uygundur. Birçok histokimyasal metod çoğunlukla laboratuvar teşhisinde kullanılır. Dokularda glikojeni ve glikuzumoglikanları mukopolisakkaritleri depolayan hastalıklara sahip hastalardan alınan dokuların biyopsilerinde PAS amilaz reaksiyonu rutin olarak kullanılabilir.Item Pankreasın papiller kistik tümörü(Uludağ Üniversitesi, 1996-04-04) Bayer, Ahmet; Bayer, Sibel Altınok; Tolunay, Şahsine; Nizam, Olcay; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıÇalışmamızda 20 yaşındaki bayan hastada pankreas kuyruğunda yerleşen 4x4x3,5 cm boyutlarında papiller kistik tümör tanımlanmaktadır. Hastanın üç yıldır karaciğerde kist hidatik tanısıyla takip edildiği bildirilmekte idi. Tümör makroskopik olarak solid ve papiller komponent içermekte idi. Mikroskobik olarak yuvarlak ve poligonal şekilli, nükleusları oldukça uniform görünüşlü, bir kısmı berrak bir kısmı eozinofilik sitoplazmalı atipik epitelyal hücrelerden oluşan solid ve psödopapiller yapılar içermekle idi. Grimellus boyamasında argirofilik granüller tesbit edildi. Peroksidaz antiperoksidaz yöntemi ile NSE için yapılan immünohistokimyasal boyamada pozitif sonuç elde edildi. Morfolojik ve immünohistokimyasal olarak papiller kistik tümör olarak değerlendirdiğimiz bu nadir olguyu kaynak bilgileri ışığı altında sunmayı amaçladık.Item Altmış yaş üzerindeki sağlıklı kişilerde tiroid disfonksiyonlarının araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Tuncel, Ercan; Ertürk, Erdinç; İmamoğlu, Şazi; Orhan, Bülent; Arınık, Ayhan; Tıp Fakültesi; Endokrinoji ve Metabolizma Bilim DalıAltmış yaş ve üzeri sağlıklı kişilerde tiroid disfonksiyonlarını araştırmak amacıyla yapılan çalışmaya 48 kadın, 42 erkek toplam 90 sağlıklı kişi alındı. Kadınların yaş ortalaması 64.7 ±5, erkeklerin 65 ±5 yıl idi. Tüm yaş gruplarında kadınlarda serum TSH düzeylerinin, erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu, total ve serbest tiroksin, triiodotironin (TT4, TT3. ST4, ST3) düzeyleri arasında ise anlamlı bir farklılığın olmadığı saptandı. Hipotiroidi, kadınlarda 60-64 yaş grubunda 1 olguda(% 4.3), 65-69 yaş grubunda 2 olguda %4.3); yaş ve üzeri grubunda 1 olguda (%10), hipertiroidi 60-64 yaş grubunda 1 olguda % 4.3) saptandı. Diğer kadın olgularda hipertiroidi ve erkek olguların hiçbirinde tiroid disfonksiyonu saptanmadı. Kadınlarda 60-64 yaş grubunda 5 olguda (% 21. 7), 65-69 yaş grubunda 3 olguda % 20), 70 yaş ve üzeri grubunda 2 olguda (% 13), erkeklerde 60-64 yaş grubunda 3 olguda % 13). 65-69 yaş grubunda 2 olguda % 20), 70 yaş ve üzeri grubunda ise 2 olguda % 20) antimicrozomal antikor (AMA) pozitifliği saptandı. Total olarak kadınlarda (% 20.8) erkeklerde % 19 oranda AMA'un pozitif olduğu görüldü hipotiroidi ile birlikte AMA pozitifliği kadınlarda 60-64 yaş grubunda I olguda (%4.3), 65-69 yaş grubunda 2 olguda (% 13.3). 70 yaş ve üzeri grubunda ise 1 olguda (% 10) saptandı. AMA pozitif erkek olguların hiçbirinde hipotiroidi saptanmadı.Item Graves hastalığında insan lenfosit antijenleri(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Ertürk, Erdinç; Akdiş, Cezmi; İmamoğlu, Şazi; Orhan, Bülent; Tuncel, Ercan; Şengül, Ferah; Arınık, Ayhan; Tıp Fakültesi; Endokrinoloji Bilim DalıGraves hastalığında HLA klas I ve klas ll antijen Türk toplumundaki sıklığını saptamayı amaçladık. HLA antijenleri 42 Graves olgusu ve 86 sağlıklı kişide çalışılarak sıklıkları karşılaştırıldı.HLA antijenlerine immünomanyetik olarak pürifiye edilen T ve HLA +hücreler kullanılarak iki renkli immünofloresans mikrolenf toksisite yöntemi ile bakıldı. HLA-B8 antijeni hasta grubunda %21, kontrol grubunda %3 pozitif idi relative risk RR= 7.54). HLA-B21 antijeni hasta grubunda %28, kontrol grubunda (RR=3.51). HLA -Aw/9 antijeni hasta grubunda %28, kontrol grubunda % 12 (RR= 2. 45) mevcut idi. Bu bulguların istatistiksel analizi, Graves'li grupta B8, B21, Aw19 antijenlerinin kontrol grubuna göre anlamlı şekilde yüksek olduğunu gösterdi sırası ile p-0.002, p - 0.004, p=0. 024). HLA-DR3 antijen pozitifliği hasta grubunda %34, kontrol grubunda %12 saptandı (RR 2.66, p=0.025). Bulgularımız Kuzey Amerika ve Avrupa ülkeleri popülasyonlarında Graves hastalığında HLA -B8 ve HLA -DR3 antijen pozitifliği gösteren yayınlarla uyumludur. Bunun yanında HLA -B21 ve HLA Aw19 antijenlerinin bizim toplumumuzdaki Graves'li hastalarda daha sık görüldüğü saptandı.Item Gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesinde mikroalbuminürinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Uncu, Gürkan; Develioğlu, Osman H.; Kolsal, Nedret; Kimya, Yalçın; Esmer, Ahmet; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıGebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesindeki rolünü belirlemek amacıyla, 24.-30. gebelik haftalarındaki 79 normal gebeden alınan idrar örneklerinde mikroalbumin düzeyleri ölçüldü. İdrar mikroalbumin düzeyleri normal olan gebelerde % 1.5 olan gebeliğe bağlı hipertansiyon insidansı,kabul edilen 18 mikrogram/dk lık sınırın üzerinde değere sahip olanlarda % 21.4 olarak bulundu. Mikroalbuminürinin gebeliğe bağlı hipertansiyonu öngörmekteki sensilivilesi % 75. 0, spesifikasi % 85.3, pozitif prediktif değeri % 21. 4, negatif prediktif değeri ise % 98.5 olarak belirlendi. Bu bulgularla gebeliğin 24.-30. haftalarında ölçülecek mikroalbuminürinin gebeliğe bağlı hipertansiyonun öngörülmesi amacıyla kullanabileceği sonucuna varıldı.Item Serum ürik asit konsantrasyonu ile koroner arter hastalığı risk faktörlerinin ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-02) Dirican, Melahat; Cangül, Hakan; Tokullugil, H. Asuman; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıSerum ürik asit (ÜA) düzeyi ile koroner arter hastalığı (KAH) riski arasında bağlantı olduğunu ortaya koyan çalışmalar vardır. Bu çalışmada 98 kişide serum ÜA düzeyi ile KAH risk faktörü olan diğer bazı parametrelerin ilişkisi incelendi. Total kolesterol (TK), LDL-K ve ÜA ile vücut kitle indeksi (VKİ). TK. trigliserid (TG) VLDL-K, LDL-K, ve TK HDL-K arasında anlamlı pozitif korelasyon olduğu saptandı. Serum ÜA düzeyi ile HDL-K arasında ise negatif korelasyon olduğu bulundu. Kadınlarda yapılan korelasyon incelemesi sonucunda ÜA ile VKİ. TG. TK, VLDL-K, TK HDL-K arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar bulundu. Erkeklerde ise ÜA ile aynı parametreler arasında bu korelasyonların azaldığı gözlendi. Serum ÜA düzeyinin TK, LDL-K, TG, VLDL-K. TK/HDL-K ve VKİ gibi risk faktörleri ile korelasyon göstermesi, ürik asitin de KAH için bir risk faktörü olduğunu düşündürmektedir.Item Uludağ Üniversitesi kız öğrencilerinde bazı antropometrik ölçümlerle vücut çevre ölçümleri standartlarının belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Arı, İlknur; İkiz, İhsaniye; Erem, Türkan; Çimen, Ahmet; Tıp Fakültesi; Anatomi Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi'nde çeşitli fakültelere kayıtlı 300 kız öğrencinin ağırlık, göğüs, bel, kalça ve uyluk çevresi ölçümleri alındı. Çalışmada elde edilen ölçümlerin birbirleriyle olan ilişkileri incelenerek standartlar belirlendi. Çalışma sonunda yaş 19.- 7. 1.59 yıl (ortalama standart sapma), ağırlık 55. 0± 7.17 kg, göğüs çevresi 86.4 : 6.24 cm. bel çevresi 68.- 5.93 cm, kalça çevresi 95/1. 5.72 cm, sağ uyluk çevresi 55.5. 4.42 cm ve sol uyluk çevresi 55.0 /36 cm olarak bulundu.Item Uludağ Üniversitesi kız öğrencilerinde bazı antropometrik yükseklik ve genişlik ölçüleri(Uludağ Üniversitesi, 1996-07-02) Arı, İlknur; İkiz, İhsaniye; Çimen, Ahmet; Erem, Türkan; Tıp Fakültesi; Anatomi Ana Bilim DalıÇalışma Üniversiteye kayıtlı 300 kız öğrenci içerisinde yapıldı. Öğrencilerin boyları, oturma yükseklikleri biacromial biiliocristal mesafeleri, el bilek ve diz çapları ölçüldü. Standart değerleri elde edilmesi amacıyla antropometrik ölçümlere ait ortalamalar yaşa göre değerlendirildi. Çalışmada yaş ortalaması 19.7-1.59 yıl (Ortalama standart sapma) boy ortalamaları 1.59 :0.05 cm. oturma yükseklik ortalaması 85.66 :4.01 cm bİacromial mesafe ortalaması 29.25-2.20 cm biiliocristal mesafe ortalaması 26.85 : 1.69 cm, sağ el bilek çapı ortalaması 4. 95-0.43 cm sol el çapı ortalaması 4.91-0.40 cm çapı ortalaması 7.52-0.5 cm. sol diz çapı ortalaması 7.58-0.56 cm olarak bulundu. Bulgular içindeki boy, oturma yüksekliği ve biiliocristal mesafe ortaklarının diğer ülke kız öğrencileri ortalamalarından anlamlı olarak küçük olduğu görüldü.Item Üremili olgularda fosfor bağlayıcıların sekonder hiperparatiroidi'ye etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Yavuz, Mahmut; Güllülü, Mustafa; Dilek, Kamil; Ersoy, Alpaslan; Yurtkuran, Mustafa; Tıp Fakültesi; Nefroloji Bilim DalıHemodiyaliz ünitemizdeki 60 hasta çalışma kapsamına alındı. 20' şer kişilik üç gruba ayrılan hastaların 1. grubuna 4 gr/gün Alüminyum Hidroksit (AI(OH), 2. grubuna 3 gr/gün Kalsiyum Karbonat (CaC03 ) ve 3. grubuna 5 gr/gün Kalsiyum Asetat ( (CH2 COO)2Ca ) oral yoldan üç ay süreyle verildi. Gruplar tedavi öncesi ve sonrası ortalama serum kalsiyum, fosfor, iyonize kalsiyum, alkali fosfataz ve intakt paratiroid hormon (iPTH) düzeylerinde istatistiki yönden anlamlı fark saptanmadı. Serum alüminyum düzeyi ise AI(OH)3 alan grupta anlamlı olarak arttı. (p < 0. 001). Sonuç olarak kalsiyumlu bileşiklerin alüminyumlu bileşikler kadar fosforu bağlayabildikleri ve serum alüminyum düzeyini etkilemeden güvenle kullanılabilecekleri söylenebilir.Item İmmobilizasyon stresinin plazma lipit ve lipoprotein fraksiyonları üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Dirican, Melahat; Taş, Sibel; Noyan, Behzat; Kahveci, Nevzat; Güler, Asuman H.; Özlük, Kasım; Tıp Fakültesi; Fizyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada 30 gün immobilizasyon stresi uygulanan Wistar türü sıçanların lipit ve lipoprotein fraksiyonları incelendi.Çalışma 3 grupta yapıldı: Kontrol grubu (grup 1), grup 2 ve grup 3. Her grupta 8 sıçan bulunmaktaydı. Grup 2 ve 3 'e 30 gün süresince sırasıyla, günde 5 ve 16 saat immobilizasyon stresi uygulandı. Stres işlemi sonunda plazma total kolesterol (TK), trigliserit (TG), lipoprotein elektroforez fraksiyonları (a, preß ve ß) ve kortikosteron düzeyleri ölçüldü. Grup 2 ve grup 3 kontrol grubu ile karşılaştırıldığında TK düzeyinde anlamlı bir fark gözlenmedi ancak grup 3 'ün TK düzeyleri grup 2 ye göre anlamlı (p < 0. 001) olarak düşük olduğu görüldü. TG düzeyi 2. grupta, kontrol grubuna göre ve 3. gruba göre anlamlı olarak daha düşüktü. Lipoprotein elektroforezi de 3. grup kontrol grubu ile karşılaştırıldığında % a-lipoprotein ve a-lipoprotein -kolesterol (a-Lp-K) 'ün daha düşük; % preß-Lp ve TK/ a-Lp-K oranının daha yüksek olduğu saptandı. Kortikosteron düzeyinin grup 2 'de kontrol grubuna göre anlamlı olarak (p < 0. 001) daha yüksek olduğu bulundu. Kortikosteron plazma tiplerinin korelasyonları incelendi ve kontrol grubunda kortikosteron kolesterol ve aLp-K arasında anlamlı pozitif korelasyonlar (sırasıyla r = 0. 79 ve r = 0. 72) olduğu saptandı. Sonuçta daha uzun süren immobilizasyon stresinin a-Lp-K değerini düşürüp TK/a-Lp-K oranını artırarak lipoprotein metabolizması etkilediği sonucuna varıldı .Item 3 yaşında bir çocukta atipik bilateral tutulumlu paralitik spinal poliomyelit tip 1 (vaka sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-06-10) Sağır, Zekai; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Okan, Mehmet; Kılıç, Şebnem; Ildırım, İbrahim3 yaşındaki bir erkek çocukta tip 1 (vahşi virus) poliomyelit olgusu sunuldu. Ateşli akut flask paralizi ile başvuran olgunun daha önce hiçbir aşısının olmadığı öğrenildi. Beyin omurilik sıvısında pleositoz saptandı. Dışkı kültürlerinde tip 1 poliovirus (vahşi tip) üreyen ve serolojisinde tip 1 spesifik nötrolizan antikorlar saptanan olguya spinal bilateral poliomyelit tanısı konuldu. Paraliziler 6 ay sonra azalmaya başladı ancak tam düzelmedi. Poliomyelit bölgemizde hâlâ sporadik olgular şeklinde görülebilmektedir. Bu nedenle aşılama programlarının tüm toplumu kapsayacak şekilde devam ettirilmesi gerekmektedir.Item Transiliak yöntemle alt ekstremite uzatılması(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-28) Bilgen, Ömer Faruk; Durak, Kemal; Turan, Kayhan; Kurap, Gayyur; Tıp Fakültesi; Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim DalıTravma, enfeksiyon, paralitik hastalıklar ve doğumsal anomaliler sonucu femur büyüme kıkırdaklarının fonksiyonunun durması alt ekstremite kısalıklarına neden olur. Yalnızca femurdan kaynaklanan alt ekstremite kısalıkları boy farkının dört-beş cm 'yi geçmediği durumlarda transiliak osteotomi ile tedavisi mümkündür. Aynı zamanda bu yöntemle eğer varsa asetabuler hipoplazi de ortadan kaldırılabilir.Item Anterior komunikan arter anevrizmalarmda amnezi (olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-22) Bakar, Mustafa; Bora, İbrahim; Zarifoğlu, Mehmet; Turan, Faruk; Oğul, Erhan; Tıp Fakültesi; Nöroloji Ana Bilim DalıBu çalışmada rüptüre olmuş anterior komunikan arter anevrizmasına bağlı subaraknoid kanama nedeniyle kliniğimize başvuran bir olgunun nöropsikolojik testleri yapılarak oryantasyon bozukluğu ve amnezi saptandı. Bu olgu nedeniyle özellikle anterior komunikan arter anevrizması rüptürünün yol açtığı nöropsikolojik bozukluklar incelenerek ilgili literatür gözden geçirildi.Item Büllöz pemfigoid ve metastatik adenokarsinoma (olgu sunumu)(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-18) Tunalı, Şükran; Sarıcaoğlu, Hayriye; Ergus, Birsen; Özyıldırım, Rıdvan; Tokgöz, Necdet; Palalı, Zeki; Tıp Fakültesi; Dermatoloji Ana Bilim DalıBüllöz pemfigoid tanısı konulan 64 yaşında bir erkek hastada, akciğerlere ve sürrenal bezlere metastaz yapmış, primer odağı bulunamayan adenokarsinoma saptanmıştır. Bu yazıda olgu sunularak, büllöz pemfigoid ile malignite birlikteliğine ilişkin literatür gözden geçirilmektedir.Item Bir olgu nedeniyle servikal ektopik gebelik(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Ozan, Hakan; Küçükkömürcü, Şakir; İşler, Cevdet; Esmer, Ahmet; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıEktopik gebelik, mortalite oranı yüksek ve teşhisi zor bir patoloji türüdür. Her ne kadar cerrahi gelişse de halen yaygın olarak kabul gören bir tedavi yöntemidir. Rutin antenatal vizitlerde teşhis edilen sekiz haftalık bir servikal gebelik olgusu sunulmuş ve denek kullanılmıştır.Item M. biceps femoris yerleşimli hidatik kist(Uludağ Üniversitesi, 1996-05-10) Kırıştıoğlu, İrfan; Balkan, Emin; Gürpınar, Arif Nuri; Avşar, M. İzzet; Doğruyol, Hasan; Tıp Fakültesi; Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı7 yaşındaki bir kız çocuğunda biseps femoris adalesine yerleşmiş hidatik kisl olgusunu; nadir lokalizasyonu, ekstremite yumuşak doku kitlelerinin ayırıcı tanısında düşünülmesi gerektiğini vurgulamak ve preoperatif tanının tedaviyi planlama ve anaflaksiden korunma önemini belirtmek amacıyla yayınlamayı uygun bulduk.Item 434 makrozomi olgusunda doğum şekli: Perinatal-maternal morbiditeye etki(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Uncu, Gürkan; Develioğlu, Osman H.; Macit, Adnan; Kimya, Yalçın; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıMakrozomik bebeklerde doğum şeklinin perinatal-maternal morbiditeye etkisini belirlemek amacıyla, Ağustos 1988 ile Aralık 1993 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum A.B.D. 'nda doğum yapan 5044 gebeden, yenidoğan ağırlıkları 4000 gr ve üzerinde olan 434 'ünün (% 8.60) kayıtları retrospektif olarak değerlendirildi. Gebelerin % 74.2 'si vajinal yoldan doğururken, indüksiyon uygulanan gebelerdeki sezaryen hızı (% 38.9), spontan travaya gidenlerden (% 17.2) 2.26 kat yüksek bulundu. Omuz distosisi gelişen 3 olgudan 2 'sinde ve klavikula kırığı (n = 3) ve brakial pleksus zedelenmesi (n = 2) saptanan olgulardan biri hariç tümünde doğum ağırlığı 4500 gr 'ın üzerinde idi. Bu bulgular, doğum öncesinde fetal ağırlığın 4000 ile -1500 gr arasında tahmin edildiği gebelerde indüksiyondan kaçınılarak spontan travayın beklenmesi, 4500 gr'ın üzerinde oldukları tahmin edilen fetusların ise elektif sezaryen ile doğurtulması gerektiği sonucuna varıldı.Item Hipertiroidili olgularda aritmi oranının normal popülasyonla karşılaştırılması ve tiroid hormonları ile ilişkilerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1997-01-27) Tuncel, Ercan; Cordan, Jale; İmamoğlu, Şazi; Ertürk, Erdinç; Orhan, Bülent; Arınık, Ayhan; Tıp Fakültesi; Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim DalıHipertiroidide aritmilerin sıklığı, cinsleri ve tiroid hormonları arasındaki ilişkiyi araştırmak amacıyla yaptığımız çalışmaya, tiroid fonksiyon testleri ve elektrokardiyogram (EKG) ile takip edilen 90 hipertiroidili olgu (8 kadın, 12 erkek) alındı. Olguların yaş ortalaması kadınlarda 78, erkeklerde 35-idi. Kontrol grubuna. sağlıklı, 84 kadın 16 erkek, toplam 100 olgu alındı. Kadınların yaş ortalaması 28±9, erkeklerin ise 26±7 yıl olarak saptandı. Tüm hipotiroidili olguların serum TSH düzeyleri 1 m/U/ml. nin altında idi. Hipertiroidi olgularda atrial aritmi sıklığı ve serum tiroid hormon düzeyleri, kontrol grubuna göre, anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,001). Ventriküler aritmilerde aynı farklılık saptanmadı. Kalp hızları, hipertiroidi grubunda, kontrol grubuna göre, anlamlı derecede yüksek bulundu (124±9 ve 78±8/dk. , p<0,001). Kalp hızı ile tiroid hormonları arasında pozitif ilişki saptandı (r = 0,621 , r =0, 792, r = 0,57, r = 0, 72 , p<0. 001). Bu bulgular, atrial aritmilerin hiperlipidemi olgularda, normale göre daha sık görüldüğü ve aritmi cinslerini bilmenin klinik takip ve tedavide yol gösterici olduğu kanısına varılmıştır.Item Davranışsal ve emosyonel bozukluk gösteren çocukların annelerine ve öğretmenlerine uygulanan Louisville ölçeklerinden elde edilen bulguların karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1996-04-12) Yurtbay, Tülin; Tıp Fakültesi; Çocuk Psikiyatrisi Bilim DalıBu çalışmada tarafımdan Türkçeye uyarlanan Louisville BCL-Davranış Ölçeği ile SBC Okul Davranış Ölçeği , normal zekalı olup davranışsal ve emosyonel bozukluk gösteren çocukların ailelerine ve öğretmenlerine uygulanmıştır. Toplam 75 denek örneklem grubunu teşkil etmiştir. Çalışmada öğretmen değerlendirmeli davranış ölçeği ile anne değerlendirmeli davranış ölçekleri arasında; SD- Okula uyumsuzluk, AGG- Saldırganlık, TD- Toplam patoloji alt ölçekleri arasında anlamlı seviyede bir korelasyon bulunmuştur. Sonuç olarak bazı alt ölçekler arası korelasyon bulunmama nedenini; ölçeğin sadece Türkçe uyarlamasının inandığı bir ön çalışma olması, örneklem grubunun yaş gruplarına göre frekansının az olması, öğretmen ve annenin görüş ayrılıklarının, çocukların daha çok duruma bağlı davranışlarını ya da öğretmen veya anne tarafından yapılan suçlamaları neden olarak gösterebiliriz.