2007 Güz Sayı 9
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/16359
Browse
Browsing by Issue Date
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Item On our knowledge of real existence in Locke(Uludağ Üniversitesi, 2007) Öztürk, FatihA common criticism of Locke's theory of knowledge is that Locke's account of knowledge of existence stands in "formal contradiction" with his general defınition of knowledge. But some Locke scholars have attempted to defend Locke by reinterpreting either Locke's phrase "the perception of the agreement or disagreement of our ideas" or his characterization of existential knowledge, or his general definition of knowledge. In this paper, I argue that these attempts fail to resolve the apparent inconsistency in Locke' s epistemology.Item Can we survive drinking from the River Lethe?(Uludağ Üniversitesi, 2007) Erhart, ItırThe advocates of the Psychological Account daim that our psychological properties like memory and character traits are essential to us, that we would cease to be if we were to lose them. In this paper I will discuss an undesirable consequence of this widely accepted account, namely, branching. Some of the defenders of the Psychological Account try to solve the branching problem by denying the importance of identity or by denying the eıdstence of three-dimensional objects. I will argue that if we adopl animalism this problem can be solved without giving up such intuitions. I will also daim that we can survive total, irreversible amnesia.Item Hegel'de bir ve çok kavramları üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2007) Dursun, YücelBu yazıda, Hegel'in Bir ve Çok kavramlanna, İki kavramı ile ilişkili olarak bakmak amaçlandı. İki kavramı, birbirleriyle hem aynı hem farklı olan yan yana ve ayrılmaz iki konunun birlikteliğini işaret eder. Burada, Hegel'in Mantık Bilimi'nde Bir ve Çok'un aynılığını öne sürmesinden hareketle, bu aynılığın iki kavramı üzerinden gösterilebileceği iddia edildi. Bu çalışma Bir ve Çok' un iki' lerden bir iki olduğu savını vurgulayarak, bunun Hegelci anlamdaki diyalektik sonuçlarının izini takip etmektedir.Item Parmenides düşüncesi bağlamında Heidegger'in 'Noein' kavramı yorumunun incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Anlı, Ömer F.Bu yazıda Parmenides felsefesinin, genellikle 'düşünce ve varlık aynı şeydir' olarak tercüme edilen, 'to gar auto noein estin te kai einai' fragmanının geleneksel yorumu ve Heidegger yorumu ele alınmaktadır. Bu inceleme özellikle 'noein' kavramı üzerinden yürütülecek ve böylelikle de Heidegger'in Antik Yunan düşüncesinin yeniden açığa çıkarılmasını hedefleyen 'özel' yorumu daha iyi anlaşılabilecektir. Bu, aynı zamanda, Antik-Yunan Varlık deneyiminin açığa çıkanlması çabasıdır.Item J.G. Fichte'nin "Bilim öğretisi" adlı eserinde varlık açılımının yöntemi olarak diyalektik(Uludağ Üniversitesi, 2007) Topakkaya, ArslanFichte için bilincin ve varlığın bütün belirlenimleri için geçerli metot diyalek metotdur. Ben bu süreçte kendisini tez olarak ortaya koymaktadır ve bu aynı zamanda WL'nin de birinci temel prensipidir. Bu temel prensip gerçeklik kategorisiyle ilgilidir. Bu Ben kendi antitezi olarak Ben-olmayanı karşısına koymaktadır. Bu da WL'nin ikinci prensipidir ve olumsuzlama kategorisiyle ilgilidir. Bunu son olarak diyalektik sürecin son aşaması ve WL' nin üçüncü temel ilkesi olan sentez takip etmektedir. Sentez'de çelişiklikler ortadan kalkar ve Ben ve Ben-olmayan'ın birliği görülür. Bu sentez mantıksal açıdan öncel olup; diyalektik süreç yardımıyla Bir'in veya Ruh'un kendisini nasıl çokluk olarak gösterdiğini en iyi gösteren kavramdır. Sentez'de sınırlama kategorisi geçerlidir. Fakat bu sınırlamada tez ve antitez, Mutlak Ben'de içkindirler. Bu diyalektik metot sayesinde Fichte bütün bilinci kendi oluş süreci içinde açıkladığı inancındadır. Aynı zamanda o, bilginin gerçek oluşum sürecini aydınlattığına da inanır. Çünkü bilgiyi kendi gerçek yapısı içinde anlamak bilinci kendi gerçek yapısı içinde anlamakla bir ve aynı şeydir. Ona göre, varlığın tarihi aynı zamanda bilincin tarihidir.Item John Locke'un doğuştancılık eleştirisi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Torun, Tayfun; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi.İlkçağdan günümüze epistemolojinin öncelikli problemlerinden biri olan 'doğuştan ideler' doktrini, John Locke'un felsefesini kurarken hesaplaştığı temel konulardan biridir. İnsan zihninin doğuştan getirdiği birtakım idelerin ya da özsözlerin veyahut da ahlakil ilkelerin bulunduğu tezi, Locke'a göre, ideolojik bir vehim ve belirli ideolojilerin sorgulanmaksızın kabulüne zemin hazırlamak bakımından tehlikelidir. Bu makale de, söz konusu doktrinin temellendirilemeyeceğini iddia eden Locke'un, kurgusal idelerin/özsözlerin ve ahlaki ilkelerin doğuştan getirilemeyeceğine yönelik doğuştancılık eleştirisi ele alınacaktır.Item Hegel'in Tinin Görüngübilimi'nin 'Önsöz' ve 'Giriş' bölümlerinde 'Biz'in ele alınışı(Uludağ Üniversitesi, 2007) Tanrıkulu, Oya EsraHegel' in Tinin Görüngübilimi adlı eseri üzerine pek çok çalışma mevcuttur. Bu çalışmalar bazen çok özel konular üzerinde yoğunlaşabilmektedir. Bunlardan biri de, Görüngübilimde 'Biz'in rolünün ne olduğu üzerinedir. Bu konuda farklı yorumlar mevcuttur. Hegel, 'biz'in kim olduğuna açık bir yanıt vermese de, O'nun ifadelerine bağlı olarak bu konuda üç ayrı yorum bulunmaktadır. Bu yorumlar sırası ile ‘Biz'in deneyimleyen bilinç, okuyucu ve görüngübilimci olduğu şeklindedir. Bu yazıda söz konusu yorumlara bağlı olarak 'Biz'in Görüngübilim'in "Önsöz" ve "Giriş" bölümlerinde nasıl değerlendirildiğini ele alacağız.Item Sokrates öncesi filozofların doğa anlayışında dayanışma (solidarity) düşüncesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Aslan, HasanSokrates öncesi filozofların doğayı açıklama çabası varlık, oluş, değişim sorunları etrafında döner. Bu sorunlara önerilen çözümlerde Solcrates öncesi filozofların gözettiği temel izlek ise doğanın birlikteliğini, biraradalığını diğer bir deyişle doğanın dayanışmasını sağlamaktır. Bu makalede, dayanışma sorununun Sokrates öncesi doğa filozofları için varlık, oluşum, değişim sorunlarından daha belirleyici olduğu ileri sürülmekte, bu sorulara önerilen çözümlerin dayanışma sorunuyla doğrudan ilişkisi sergilenmektedir.Item Heidegger's critique of Western metaphysics(Uludağ Üniversitesi, 2007) Mazman, AyçaThis paper aims at clarifying Heidegger’s critique of modernity and notices his exceptional approach to metaphysics in general and to the relationship between Being and being specifically. In doing so. I will give a brief explanation about what comes to our mind when we consider modernity. Later in the paper, I will make an effort to elucidate Heidegger's critique of modernity and his mystical tendency to free himself from the problematic situations that modernity faces. I am going to make use of Heideggerian interpretations of Leibniz's the Principle of Reason and the Principle of ldentity and his analysis of these principles in the light of his ideas that are prone to be the beginning of post-modernity. Lastly, I will seek Heidegger's metaphysical view on Being as the ground or abyss.Item Descartes'da etik(Uludağ Üniversitesi, 2007) Öztürk, Ümit; Bolat, Ayşegül Çıvgın; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Genellikle Descartes' ın "etik" problemlerle sistematik bir tarzda ilgilenmediği ve bu açıdan "etik"in bir disiplin olarak Descartes felsefesinde öncelikli bir yere sahip olmadığı düşünülür. Oysa etik problemlerin sağlam bir zeminde çözümlenmesi, bir taraftan Descartes'çı projeyi bütünsel bir yapıya kavuşturmakta, diğer taraftan da, epistemolojik bir perspektiften başlayan "hakikat arayışı"nın ontoloji ile ilgisini, ruh ve beden sorununa yeni çözüm denemeleri getirme düzleminde kurmaktadır.Item M. Foucault ve bilgi/iktidar ilişkisinin soykütüğü(Uludağ Üniversitesi, 2007) Urhan, VeliFoucault soykütüğünü Nietzsche'den almış ve eserlerinde kullanmıştır. Nietzsche'nin bu kavramıyla o tarihsel olayları bütün karmaşıklığı içerisinde ortaya koymayı amaçlar. Foucault'ya göre, tarih, şimdide bir işe yarasın diye, geçmişin olaylarının derinlemesine araştırılmasıdır. Ona göre. soykütüğü özünde yaratıcı bir eylemi bulunduran böyle bir tarihtir. 1970 yılından beri iktidar kavramı üzerinde çalışan Foucault, iktidar mekanizmalarını hukuk ve gerçeklik eksenlerinde açıklamak ister. O, xıı. yy. ile xıx . yy. arasında, özünde monarşik olan "hükümranlık hukuku"ndan, "disiplinci iktidar" aracılığıyla ''düzenleyici iktidar"a geçildiğini öne sürer. Gelinen bu noktadan itibaren, Foucault iktidarı mikro-iktidar mekanizmalarını içeren nüfusun biyo-iktidarı kavramıyla dile getirir.Item Eti̇kte "yeni̇" bi̇r görüş(Uludağ Üniversitesi, 2007) Demirdöven, İsmail H.Bazı bölümleri 1977 yılında yayınlanan, ilk baskısı 1988'de, dördüncü baskısı da 2006 yılında yapılan , İoanna Kuçuradi 'nin "Etik" kitabı ; ilk yayınlandığı andan bu yana geçen zaman içinde, yaşanan toplum ve kişi sorunları karşısında aktüalitesini kaybetmeden, insanların yaşamına tuttuğu ışıkla dördüncü baskısını yaparak bugünlere geldi. Bu ışığın, geçen ondokuz yıl içinde, özellikle ahlak ve etik kavramları arasında bir ayırım yapılması gerekliliğini insanlara düşündürmesinin yanısıra ve aynı zamanda "meslek etikleri" alanında yeni tartışma kapılarının açılabilmesine, her zaman kafalarımızda varolagelmiş şu "felsefe ne işe yarar ?" sorusunun olabildiğince aydınlanmasına ve etik alanındaki tartışmaların canlılık kazanmasına bir olanak hazırladığı söylenebilir.Item Psiko-etik bir fenomen olan katharsisin müzikteki görünümü(Uludağ Üniversitesi, 2007) Dönmez, Banu MutsanAristoteles'in, Poetika adlı eserinde katharsisi açıklamak için kullandığı en önemli tümce şudur; "Tragedyanın görevi, uyandırdığı acıma ve korku duygularıyla ruhun tutkulardan arınmasını sağlamaktır". Buradan katharsisin, trajik bir dış uyaranın neden olduğu sürecin sonunda gerçekleşen ve ruhu arındıran bir fenomen olduğu ortaya çıkar. Bu çalışmada, müziksel bir dış uyaranın niçin ve ne şekilde kathartik etkiye neden olduğuna odaklanıldı.Item Berkeley'in, "Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma" metni üzerine bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 2007) Çiçekdağı, Caner; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Berkeley'in "Hylas ile Philonous Arasında Üç Konuşma" adlı metni onun düşüncelerinin bir özeti gibidir. Yaptığımız bu değerlendirme yoluyla Modem Felsefe'nin temel problemlerinin yeniden hatırlatılması amaçlanmaktadır. Bir yanı Ortaçağ 'a bir yanı bilimsel devrimlerden kaynaklanan yeni bir dünyaya bakan bu dönem, aynı zamanda epistemolojik problemler açısından da empirizm ve rasyonalizmin karşı karşıya geldiği bir arenadır. Bu çalışma aracılığıyla, "'Berkeley gerçekten bir empirist sayılabilir mi?, Maddi gerçekliği tümüyle reddetmiş miydi?. O bir şüpheci midir?" sorulan cevaplanacaktır. Bu eser değerlendirildiğinde onun, Modem anlamda bir empirist olduğu, şüpheci olmadığı ve yine bir açıdan realist olduğu anlaşılacaktır.Item Geleneksel ve ahlaki bir yargının ötesinde Spinoza'nın i̇yi-kötü ve nedensellik problemlerini i̇rdeleyişi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kılıç, Sinan; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Benedict de Spinoza'da iyi-kötü ve nedensellik ahlaki bir problem olarak değil, etik bir problem olarak ele alınır. Deleuze'e göre Spinoza'ya kadar iyi ve kötü hep bir ereksellik içinde .. . meli, .. . malı önermeleriyle ele alınırken, Spinoza'da farklı bir anlamda ereksellikle değil nedensellikle ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Bu yüzden Spinoza'da iyi ve kötü. toplumsal ve tarihsel değerlerin dışında; bedenle ilişkisi içinde nedensellik bağlamında duygulanışlarla ilişkilendirilerek, bütünsellik içinde yorumlanır. Bu anlamda O'nda iyi ve kötü geleneksel, aşkınsal ve erekselci ahlaki değerlerle veya Tanrı 'nın koyduğu yasaklarla değil ; Tanrı-Doğa, bilinç, beden, tutkular, duygulanışlar ve nedenselliğin iç içe olduğu bütüncül bir ilişkiyle açıklanır. Spinoza'nın iyi, kötü problemini bütüncül bir değerlendirmeye tabi tutması, Skolastik felsefenin teolojik problemlerinin ve Descartes'ın düalist felsefesinin aşılmaya çalışılması olarak yorumlanır. Bu makalede Spinoza'nın iyi, kötü probleminin geleneksel ve ahlaki bir yorumlayışını reddederek; iyi, kötü problemini Tanrı-Doğa ve nedensellik ilişkisiyle nasıl farklı bir boyutta ele aldığı, Gilles Deleuze'ün Spinoza yorumuyla bağlantılı olarak irdelenecektir.