2014 Sayı 22

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13002

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 11 of 11
  • Item
    Felsefe dergileri bibliyografyası (III): Yeditepe’de felsefe
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Öztürk, Ümit; Çıvgın, Ayşe Gül; Yılmaz, Muhsin; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.
    “Yeditepe’de Felsefe” dergisi hakkında bu bibliyografya, “Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu” tarafından desteklenen bir bilimsel araştırma projesinin organik bir parçasıdır. Söz konusu projenin ana amacı, Türkiye’de yayımlanan felsefe dergilerini içeren bir veri tabanı oluşturmaktır. Bu bağlamda, hedeflenen veri tabanının fiiliyata geçirilmesine önceliği olacak şekilde, benzer alanlar ve disiplinlerde çalışan araştırmacılardan eleştirel geri bildirim alma amacıyla, geçmişten günümüze her bir felsefe dergisinin bibliyografik verilerinin sunulmasının yerinde olacağı düşünülmektedir.
  • Item
    Kurtarıcının geri dönüşü ya da geleceği çalınmış toplum
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Soykan, Ömer Naci
    İnsanın bir başkası tarafından kurtarılmayı beklemesi bir ergin olmayış durumudur. Dolayısıyla da bu sorun bir aydınlanma konusudur. İnsanlar kriz durumlarında, krizi yok edeceğine inandığı kişiyi başa geçirir ve onu bir kahraman gibi görür. Aslında kendi hayallerini bir başkasının gerçekleştireceğine inanan insan, geleceğini de kurtarıcının eline vermekte ve kendi kendisini yok etmektedir. Bu makalede toplumun erginleşerek bu yanlış eğilimden kurtulmasını sağlayabilecek koşullar ve toplumsal yapılanmalar tartışılmaktadır.
  • Item
    Temporality in Heidegger and Mulla Sadra’s philosophies
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Qorbani, Qodratullah
    Mulla Sadra and Heidegger are two different philosophers, of two separated philosophical traditions, who both concern to the problem of existence, and then time. They try to discover many virtues of time and its relation to existents. Heidegger emphasizes on Dasein for understanding the essence of the Being, he considers an essential relation between time and being by studying many manifestations of Dasein, like temporality. Mulla Sadra takes into consideration all material existents as temporal things and tries to show their essential virtues in the light of time. He considers time as the fourth dimension of everything and the base of its evolutionary movement to spirituality. In this paper, it is tried to comparatively study temporality and time in Mulla Sadra and Heidegger's philosophy, in order to find their similarities and differences.
  • Item
    Kütleçekimi ve görünmeyen el üzerine bir değerlendirme
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Özsoy, Seda
    İktisat biliminin araştırma alanına giren konular, sınırsız insan gereksinimleri karşısında, sınırlı kaynakların var olduğu belirlemesi bağlamında şekillenmektedir. Bu doğrultuda iktisat bilimi, bu kaynakların en uygun kullanım koşullarını belirleyerek, toplumsal refahın yükseltilmesine çalışmakta ve bunu sağlarken de diğer bilim dalları ile ilişki kurmaktadır. İktisadın, özellikle metodolojik açıdan yakın bir ilişki içinde olduğu ve hatta öykündüğü bilim dalı ise fiziktir. Bu bağlamda, iktisadi düşünce tarihinde önemli bir yer edinen görünmeyen el kavramlaştırması ile doğa bilimleri alanında büyük bir atılımın gerçekleşmesini sağlayan kütleçekimi kavramlaştırması arasında bir analoji kurarak, doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasında oluşan karşılıklı etkileşimi incelemek, bu çalışmasının çıkış noktasıdır. Bilim tarihinin, gereken ilgiyi göstermediği bir araştırma alanı olarak iktisadi düşünce tarihindeki olayların; bilim tarihinin metodolojisi aracılığıyla araştırılması, çalışmanın ana eksenlerinden biridir. Makalede, bu iki kavramlaştırma, hem toplumsal, hem de bilimsel gelişmeler dolayımında ele alınmakta, böylece iktisadi düşünce tarihindeki olayların, bilim tarihi perspektifinden incelenmesinin ne denli önemli olduğu ortaya konulmaktadır.
  • Item
    İbn Haldun’un felsefe-din ilişkisine bakışı
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Öktem, Ülker
    İbn Haldun, bilindiği üzere, 14.yüzyılda yaşamış, Mukaddime’siyle ünlenmiş bir tarihçi, bir tarih teorisyeni, siyaset ve devlet felsefecisi, filozof ve sosyologtur. Bu makalede, İbn Haldun’un felsefe-din ilişkisine yaklaşımı söz konusu edilecek, onun bu ilişkiyi nasıl gördüğü, bu ilişkideki sorunlara getirdiği çözümü, bu çözümün özellikleri, daha önceki çözümlerle benzerliği ve farklılığı kısaca ortaya konmaya çalışılacaktır. Bu yapılırken de, öncelikle, onun, felsefenin ne olduğu, ne olmadığına ilişkin görüşü, Kelam ve Tasavvuf gibi nakli ilimlerin niçin felsefi olamayacaklarına yönelik argümanları ele alınıp değerlendirilecektir.
  • Item
    Düşüncenin tarihsel sürecinde Hegel’in varlık, yokluk ve oluş diyalektiği
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Özçınar, Şahin
    Diyalektik süreç tüm gerçekliğin temelini oluşturur. Hegel bu süreci düşünce ve olgusal gerçekliğe karşılık gelen diyalektiğin üçlü gelişim evreleri aracılığıyla açıklar. Bilim dizgesinin başlangıç evresini oluşturan en soyut durumu içinde gerçekliği, mantık ya da varlıkbilimini Hegel, diyalektik gelişim sürecinin temelinde yer alacak ilk genel kavram ya da ulam (kategori) olan Varlıktan başlatır, bunu Yokluk ve Oluş ulamları izler. Bu süreç aynı zamanda usun ya da diyalektik düşüncenin üçlü gelişim sürecini oluşturan Soyut-Anlak, Us’un Diyalektik-Olumsuz ve Kurgusal-Olumlu evrelerine karşılık gelir. Hegel, felsefe tarihini, felsefi düşüncenin tarih içinde gelişimini de bu aynı diyalektik evrelere karşılık gelecek biçimde düşünür. Kendi felsefesini Hegel, felsefe tarihinin ilk iki birbirlerine karşıt soyut evrelerini oluşturan Geleneksel Metafizik ve modern kuşkuculuğun bir sonucu olan Eleştirel Felsefe’den ayırt ederek, usun olumlu evresi olan Kurgusal Felsefe olarak adlandırır. Hegel’in kendisiyle başlayan, düşüncenin diyalektik gelişiminin son evresini simgeleyen bu evre, usun dışdünya ve kendi içinde soyut karşıtlık ve ayrımlardan arınarak bireşime kavuşmuş olduğu bir evredir. Bu çalışma, yukarda kısa bir ön sunumunu yaptığımız Hegel’in dizgesel düşüncesini göz önünde bulundurarak, bu dizgenin doğru anlaşılması için onun felsefenin başlangıcına ve özellikle eski (antik) Yunan felsefesine ilişkin yorumlarına odaklanmaktadır. Felsefenin başlangıcını diyalektik düşüncenin de başlangıcıyla örtüştüren Hegel, bu başlangıcı kendi bilim dizgesinin açılımına uygun düşecek bir biçimde varlığın en soyut kavranışını oluşturan Parmenides felsefesinde bulgulamaktadır. Hegel, felsefenin özgün başlangıcını Parmenides’in varlık öğretisinde görürken, Parmenides ile birlikte Zenon ve Herakleitos’u diyalektik düşüncenin en özgün nitelikte temellerini oluşturan filozoflar olarak kabul etmektedir. Eski Yunan’da Parmenides ve Zenon’da özgün bir başlangıç kazanmış olan diyalektik düşünce, Herakleitos ve daha sonra Platon’da nesnel bir içerikle düşüncenin arı bilimi olarak en yüksek evresine ulaşmıştır. Hegel’in felsefenin başlangıcını oluşturan filozoflara ilişkin yorumlarını değerlendiren bu çalışma, ayrıca onun Varlık, Yokluk ve Oluş diyalektiği bağlamında tüm gerçekliğe karşılık gelen kendi felsefesini, felsefe tarihi aracılığıyla nasıl haklı çıkararak temellendirmiş ya da doğrulamış olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
  • Item
    Teknoloji çağında rasyonalite, deneyim ve bilgi: Sorunlar & eleştiriler
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Gülenç, Kurtul; Arıtürk, Mete Han
    Bu çalışmada modern endüstri toplumlarında teknolojinin, bireylerin ve bir bütün olarak toplumun rasyonalitesini nasıl etkilediği ve bunun da ötesinde nasıl belirlediği incelenecektir. Bu inceleme Herbert Marcuse’nin Tek Boyutlu İnsan adlı eserinde ortaya koyduğu teknolojiye ilişkin görüşleri üzerinden yapılacaktır. Rasyonalite, bilgi ve deneyim arasındaki ilişki teknoloji üzerinden irdelenecek ve daha sonra Marcuse’nin ‘teknolojik rasyonalite’ kavramı Claus Offe’nin eleştirileri bağlamında çözümlenecektir. Son olarak Marcuse’nin teknoloji eleştirisi günümüzde ortaya çıkan toplumsal pratiklerle ele alınarak değerlendirilecektir.
  • Item
    Yönelimsellik ve bilinç
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Zahavi, Dan; Koç, Çağlar
    Bu makale Mantık Araştırmaları adlı eserin ikinci cildinde yer alan Beşinci Araştırma’da Husserl’in bilinç kavramını nasıl irdelendiğini ele almakta ve böylelikle Husserl’in erken dönem yönelimsellik teorisini anahatlarıyla serimlemektedir. Husserl’in yönelimsellik teorisiyle alternatif teoriler arasındaki farkların gösterilmesi suretiyle fenomenolojinin yönelimsellikle ilgili problemlere getirdiği yanıtlardan bazıları ortaya konulmaktadır.
  • Item
    Prohairesis in aristotle and Epictetus: A comparative study
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Hatipoğlu, Sinem Elkatip
    The concept of prohairesis in Aristotelian ethics, usually translated as deliberate choice or policy decision, is later revived by Epictetus, a major figure among the Stoics. In this paper I critically examine how the concept of prohairesis is employed by Aristotle and by Epictetus and the differences involved. Aristotle’s concept of prohairesis acquires its meaning in a framework according to which we live in a world where at least some things are up to us whereas Epictetus’s concept of prohairesis acquires its meaning in a framework where nothing is up to us. As such, Aristotle’s concept of prohairesis is essentially about choice and assumes freedom and thereby more ethical in character, whereas Epictetus’s concept of prohairesis is used to provide a metaphysical basis for freedom and as such less ethical in character.
  • Item
    Platon’da beden ve yasa ilişkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Ketenci, Taşkıner; Topuz, Metin
    Beden ve bedene ilişkin düzenlemeler hem çağdaş felsefenin hem de çağdaş siyasetin ana konularındandır. Bedenin kavramsallaştırılmasının, felsefe tarihinde çeşitli uğrakları olmuştur. Bu konuda felsefe tarihinde bir tutarlılık ya da süreklilik olduğunu söylemek güçtür. Fakat bedenin felsefi bir bütünlük içinde ele alınmasının en güçlü örneklerini Sokrates ve Platon’da bulduğumuzu söyleyebiliriz. Sokrates ve Platon, beden kavramını bazen çeşitli savların somutlaştırılması veya pekiştirilmesi amacıyla alegorik ve metaforik anlamlarda kullanırlar. Aynı zamanda bedenin bizatihi ele alındığı tartışmalar da mevcuttur. Bedenin kendisinin kavramsallaştırılmasına, Sokrates ve Platon’un ontolojik, epistemolojik, etik, siyasal, eğitime ve sosyal tabakalaşmaya ilişkin görüşlerinin tamamında rastlamak mümkündür. Ontolojik anlamda ruhun sonsuzluğu karşısında sınırlılığıyla konumlandırılmış bir beden söz konusudur. Epistemolojik anlamda mutlak bilginin kavranabilirliği konusunda yetkinsizliğiyle belirlenmiş bir beden vardır. Etik açıdan erdemli yaşamın önüne engeller oluşturan tutku ve iştah merkezi bir beden söz konusudur. Eğitim açısından beden, bir yandan fiziksel olgunluğu sağlayacak fiziksel eğitimin bir parçasıdır. Fakat aynı zamanda ruhun saflığı karşısından lekeli/kirli olan bedenin ruhsal saflığa ulaşmasını kapsayan bir eğitimin parçasıdır. Bu anlamda beden zaman zaman sağlıklı nesiller yetiştirmenin olanağını sağlayan cinsel ve pedagojik eğitimin bir parçası haline de getirilir. Ve son olarak iyi birer savaşçı yetiştirebilmek açısından beden, savaş eğitiminin bir parçası haline gelir. Sosyal tabakalaşma açısından kişinin alacağı sağlık yardımının ölçüsü, bedensel olarak varlığını çalışma yaşamında var etmesine bağlıdır. Bunun yanında bedensel sağlığın tamlığı veya belirlenmiş yaşlar arasında, üreme yoluyla aktarılmaması, toplumsal dışlanmaya neden olmaktadır. Bedenin siyaset felsefesi açısından ele alınışı, diğer bütün ele alma biçimleriyle kesişmektedir. Bu alanda bedene ilişkin değerlendirmelerin genel başlıklarını, eğitimin bir parçası olarak beden eğitimi; beden bakıcısı olarak hekimin yetkileri; sağlıklı beden/tür yetiştiricisi olarak çobanın yetkileri; hekimin ve çobanın yetkisini kendinde birleştiren yönetici-kral; yöneticinin yasalar aracılığıyla toplumun cinsel yaşamlarını düzenlemesi oluşturur. Bu çalışmanın amacı Sokrates ve Platon’un beden hakkındaki düşüncelerini bütünlüklü olarak ortaya koymak ve bu düşüncelerin toplumsal düzen zemininde ne türden yasal karşılıkları olduğunu göstermektir. Ama aynı zamanda çağdaş felsefi tartışma zeminlerinden birini oluşturan beden politikalarını değerlendirmede yardımcı olup olamayacağına veya bu tartışmalarda Sokrates ve Platon’un düşüncelerinin etkisinin bulunup bulunmadığına kısaca değinmektir.
  • Item
    Presokratik filozoflarda Arkhe sorununun kozmolojik ve ontolojik bağlamda incelenmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2014) Esenyel, Zeynep Zafer; Uludağ Üniversitesi/Fen-Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.
    Antik Yunan felsefesinin Sokrates’ten önceki düşünürlerinin başlıca ilgi alanı, her şeyin kendisinden meydana geldiği en temel yapıtaşı olan arkhenin ne olduğunu araştırmak olmuştur. Arkhe arayışı her filozofu farklı sonuçlara götürmekle birlikte, kimilerinde kozmolojik hatta kozmogonik, kimilerinde ise doğrudan ontolojik bir bağlama oturmaktadır. Yine de bu üç alanı, pek çoklarında iç içe geçmiş halde bulunduğundan dolayı, kesin sınırlarla ayırmak oldukça güçtür. Presokratik düşünürlerde ortaya çıkan arkhe anlayışlarının kendilerinden önceki mitolojik düşüncenin, bilimsel ve felsefi düşünceye doğru evrilmesinde büyük katkıları olmakla birlikte, yine de bu düşünürlerin hepsinde bir ontolojinin gerçekleştirilip gerçekleştirilemediği konusu tartışmalıdır. Monist doğa filozoflarından başlayarak plüralist düşünürleri de içine alan bu süreçte kozmolojiden ontolojiye geçişin izlerini sürmeye çalıştığımız bu çalışma, Presokratikler’in arkhe anlayışlarını serimlerken, bu görüşleri kozmolojik veya ontolojik bir bağlama yerleştirmeyi hedeflemektedir.