Tıpta Uzmanlık / Specialization in Medicine
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/939
Yasal Uyarı ⚠️ Araştırmacılar, tezlerin tamamı veya bir bölümünü yazarın izni olmadan ticari veya mali kazanç amaçlı kullanamaz, yayınlayamaz, dağıtamaz ve kopyalayamaz. BUU Akademik Açık Erişim Web Sayfasını kullanan araştırmacılar, tezlerden bilimsel etik ve atıf kuralları çerçevesinde yararlanırlar.
Browse
Browsing by Type "masterThesis"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Item Koroner arter bypass greftleme cerrahisinde uzak iskemik önkoşullamanın perioperatif kardiyak ve renal fonksiyonlar üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2018) Argadal, Elif Kaya; Moğol, Elif Başağan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı.Koroner arter bypass greftleme (KABG) cerrahilerinde doku ve organ perfüzyonu etkilenmesi üzerine görülebilecek renal ve kardiyak komplikasyonların önlenmesi için öne sürülen yöntemlerden biri uzak iskemik önkoşullama (UİÖK)'dır. Çalışmamızda KABG cerrahisi geçiren hastalarda UİÖK'nın kardiyak belirteçler, intraoperatif ve postoperatif aritmiler, inotrop ihtiyacı, böbrek fonksiyon testleri, saatlik ve 24 saatlik idrar miktarları, ekstübasyon zamanları, yoğun bakım ve hastane kalış süreleri üzerine etkisi olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Çalışmamız KABG uygulanan (kapak onarımı yapılan ve yapılmayan tüm hastalar dahil edilerek) 18 yaş üzeri, ASA skoru II-III olan 100 hastada gerçekleştirildi. Hastalar önkoşullama uygulanan (Grup ÖK) ve uygulanmayan (Grup K (kontrol)) olarak 2 gruba ayrıldı. Grup ÖK'daki hastalara sağ üst ekstremiteye yerleştirilen tansiyon manşonu 200 mmHg'ya kadar şişirilerek 5 dk-3 siklus olacak şekilde UİÖK işlemi uygulandı. Hastaların perioperatif aritmi, idrar miktarı, inotrop/vazoaktif ilaç gerekliliği, arter kan gazı (AKG) sonuçları, postoperatif 6, 12 ve 24. saat troponin I, CK-MB, üre, kreatinin, GFR sonuçları, ekstübasyon zamanları, yoğun bakımda kalış süreleri ve hastanede kalış süreleri kaydedildi. Hastaların demografik verileri açısından 2 grupta anlamlı farklılık görülmedi. Gelişen postoperatif aritmi sıklığı Grup ÖK'da daha düşük bulunmuştur (p=0,046). Kardiyak belirteçler (troponin, CK-MB) açısından anlamlı farklılık görülmemiştir (p>0,05). Üre, kreatinin değerleri Grup K'da anlamlı yükselmiştir (p<0,05). 24 saatlik idrar miktarı Grup K'da anlamlı azalmıştır (p=0,04). Grup ÖK'daki hastaların mekanik ventilatörde kalış süreleri anlamlı kısalmıştır (p=0,01). Grup ÖK'da postop 6, 12, 24 saatte inotrop ilaç ihtiyacı azalmıştır (p<0,05). Sonuç olarak UİÖK uygulanarak postoperatif aritmilerin, inotrop ilaç gerekliliğinin ve mekanik ventilatörde kalış süresinin azaltılabileceğine inanıyoruz. Ayrıca UİÖK işleminin KABG ilişkili renal hasarın önlenmesinde önemli bir rolü olduğunu düşünmekteyiz.Item PET/BT'nin meme kanserinde hasta takibine katkısı(Uludağ Üniversitesi, 2008) Ersoy, Faik; Alper, Eray; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nükleer Tıp Anabilim Dalı.Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) onkolojide önemli yeri olan ve giderek yaygınlaşan bir görüntüleme yöntemidir. Biz bu çalışmada F18- florodeoksiglukoz (FDG) PET/BT’nin meme kanserli olguların takibine katkısını, Tc99m-metilendifosfonat (MDP) kemik sintigrafisi bulguları, tümör belirteçleri, klinik parametreler ve mevcut radyolojik görüntüleme yöntemlerinin sonuçları ile birlikte değerlendirmeyi amaçladık. Haziran 2006 ile Eylül 2007 tarihleri arasında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı’na meme kanseri tanısıyla FDG-PET/BT çekimi yapılmak üzere gönderilen ve aynı zamanda yakın tarihli (en fazla 3 ay) Tc99m-Metilendifosfonat (MDP) ile kemik sintigrafisi çekimi yapılmış ve tümör belirteç düzeyi bakılmış toplam 50 hasta çalışmaya alındı. Tüm olguların PET/BT görüntülemeleri anabilim dalımızda mevcut çok kesitli BT entegre edilmiş PET tarayıcıda (Siemens Biograph 6 LSO) yapıldı. Kemik sintigrafisi çekimleri 31 (%62) hastada bizim merkezimizde, 19 (%38) hastada ise farklı dış merkezlerde yapılmıştı. Olguların 16’sında (%32’sinde) PET/BT ile progresyon saptandı. Progresyon saptanan bu olguların 14’ünde (%87’sinde) tümör belirteçleri yüksekti . PET/BT ile progresyon saptanan olguların 2’sinde (%13’ünde) ise tümör belirteçleri normaldi. 9 olguda (%18) PET/BT çekimi sonrası evre değişikliği olmuştur. 9 olgunun tamamında evrede artış saptanmıştır. Sonuç olarak ,FDG-PET/BT konvansiyonel görüntüleme yöntemleri ve laboratuar parametreler ile karşılaştırıldığında meme kanseri olgularının takibinde avantajlar getirmektedir. FDG-PET/BT meme kanseri olgularının yeniden değerlendirilmesinde tümör belirteçleri ve kemik sintigrafisi gibi parametrelerden daha güvenilir, doğruluğu daha yüksek bir görüntüleme yöntemidir. FDG-PET/BT’nin avantajlarından biri de iskelette olduğu kadar, lenf nodları, yumuşak doku ve organların değerlendirilmesinde de kullanılabilmesidir. Ancak FDG-PET/BT’nin maliyeti ve ulaşılabilirliği ile osteosklerotik metastazların kemik sintigrafisi ile daha iyi saptanabildiğine dair yaygın görüşler nedeniyle bu yöntemlerin birbirinin tamamlayıcısı olarak değerlendirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir.Item Sıçanlarda orta serebral arter oklüzyonu ile oluşturulan fokal serebral infarkt modelinde ortaya çıkan nöron hasarının kantitatif histolojik yöntemle incelenmesi ve buna Ginkgo Biloba Ekstresi'nin etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1994) Seçkin, Basri; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.Klinikte en sık karşılaştığımız SVH tipi olan fokal serebral iskemiyi temsil etme özelliği olan deneysel infarkt modeli oluşturmak, infarkt sonrası ortaya çıkan nöron hasarım incelemek ve bu model ile oluşturulan infarkt üzerine postiskemik dönemde uygulanan GBE'nin antiiskemik etkisini kantitatif histopatolojik yöntemle araştırmak amacıyla sıçanlarda OSA proksimal oklüzyonu yapıldı. Deneyde toplam 54 sıçan kullanıldı, bunların 14'ü ilk 24 saat içinde öldüğünden geri kalan 40'ı 10'ar sıçanlık 4 gruba ayrılarak incelendi. Serebral infarkt oluşturulan ve herhangi bir terapötik ajan verilmeyen sıçanlarla (Grup 1), OSA oklüzyonundan 2 saat sonra i.p. 3x10 mg/kg GBE verilen sıçanlar (Grup 2) 24 saat sonra perfuzyon- fîksasyon yöntemi ile dekapite edildi. Frontoparietal korteks, neostriatum, globus pallidus ve dorsal hipokampus düzeyinden geçen 4 koronal kesit H+E ile boyanarak iskemik bölgede 0.1 mm2'lik 60 alanda normal morfolojide görünen nöronlar, kontrol grubunda (Grup 4) da aynı kesit ve lokalizasyonlarda 0.1 mm2'lik alanlarda nöron sayımı yapıldı. OSA oklüzyonu yapılan tüm sıçanlarda 24 saat sonra mikroskopik incelemelerde yeterli infarkt oluştuğu saptandı. İnfarkt grubunda ortalama sağlam nöron sayısı 52.1±3.4/0.1mm2, ortalama nöron kaybı %63.7; GBE verilen grupta ise ortalama sağlam nöron sayısı 55.8±1.8/0.1mm2, ortalama nöron kaybı %61.1 olarak bulundu. Kontrol grubunda ortalama nöron sayısı 143.5±5.4/0.1mm2 olarak bulundu. Postiskemik GBE verilen ve verilmeyen gruplar arasında iskemik alandaki sağlam nöron yoğunluğunda %6.6 ve nöronal kayıpta %2.6 oranında fark bulundu, ancak bunlar istatistiksel anlama ulaşmadı (p=0. 11; p=0.76). Sonuç olarak sıçanlarda proksimal OSA oklüzyonu ile erken dönem iskemik nöron hasarım incelemeye elverişli fokal serebral iskemi modeli oluşturulabildiği saptanmıştır. Bu modelle oluşturulan infarkt üzerinde, OSA oklüzyonundan sonra uygulanan 30 mg/kg/gün i.p. GBE'nin belirtilen doz ve uygulama şemasında, kantitatif histolojik bulgulara göre belirgin bir etkisi saptanamamıştır.