2014 Cilt 12 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/8356
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Item Anadolu Sağlık Meslek Lisesi öğrencilerinin iletişim becerileri(Uludağ Üniversitesi, 2014-02-13) Gaskar, Sevgi; Özyazıcıoğlu, Nurcan; Sağlık YüksekokuluGiriş: Bu araştırma Bursa Anadolu Sağlık Meslek Lisesi’nin 9. ve 12. sınıflarında öğrenimgören öğrencilerinin iletişimbeceri düzeyini ve etkileyen sosyodemografik faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma grubunu 218 öğrenci oluşturmuştur. Veriler iletişim becerileri envanteri ile öğrencilerin demografik özelliklerini içeren anket formu ile toplanmıştır. Verilerin analizinde yüzdelik, Kruskal Wallis, korelasyon, t testi kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin iletişim beceri envanteri puan ortalaması toplamda 164,61±17,20 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin cinsiyetleri, kardeş sayıları, okul başarısı ile iletişim becerileri arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Öğrencilerin boş zaman etkinliklerinden TV izleme ile iletişim becerileri arasında fark bulunmaz iken bilgisayar kullanma alışkanlığı ile iletişim becerileri toplam puanı ve alt ölçekleri arasında anlamlı fark bulunmuştur. Sonuç: Kız öğrencilerin iletişim beceri puanları erkeklere nazaran daha yüksek bulunmuş, okul başarı puanları ve kardeş sayısının artışına paralel iletişim beceri puanları da yükselmiştir. Kitap okuma alışkanlığı zihinsel iletişim becerileri puanını olumlu etkiler iken, öğrencilerin bilgisayar kullanma zamanının fazlalığı tüm iletişim beceri puanlarını olumsuz etkilemektedir. Öğrencinin okuduğu sınıfın iletişim becerileri puanlarını etkilemediği sonucu doğrultusunda iletişim becerilerini artırıcı derslerin konulması, nitelik ve saatlerinin arttırılması önerilebilir.Item Ani bebek ölümünün kardiyak nedenleri(Uludağ Üniversitesi, 2014-06-10) Aygün, Fatih; Köksal, Nilgün; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Neonatoloji Bilim DalıAni bebek ölümü sendromu (ABÖS) halen sebepleri ve mekanizmasıyla sırrını korumaktadır. ABÖS’e neden olan patofizyolojik mekanizma tam olarak anlaşılamamıştır. Yüz üstü pozisyonda uyumanın bu patofizyolojik olaylara katkısının olduğu düşünülmektedir. İlk defa Schwartz tarafından ABÖS ile kalp ve otonom sinir sistemi arasında ilişki olabileceği hipotezi öne sürülmüştür. Konjenital uzun QT sendromunun ventriküler taşiaritmi yaparak bazı ABÖS vakalarının sebebi olabileceği düşünülmektedir. Normal kardiyak ritimden birçok iyon kanalı ve diğer proteinlersorumlu iken, nadir bulunan aritmik bozukluklardan, genetik analizler sonucu, 5 iyon kanalı geni kesinlikle sorumlu tutulmaktadır. Özellikle kardiyak iyon kanallarında mutasyonu olan bebeklerde enfeksiyonlar, ateş, yüzüstü pozisyonda yatma gibi birçok faktörün uzun QT’ye eğilimi arttırdığı düşünülmektedir. Bu derlemede çocukluk çağında ölümlerin önemli bir nedenini oluşturan ve klinisyenlerin nispeten daha az önemsediği ABÖS’e dikkat çekilmek istenmiş ve ABÖS ile uzun QT ilişkisi değerlendirilmiştir.Item Çocuk/adolesan gebelikler ve influenza enfeksiyonları(Uludağ Üniversitesi, 2013-09-13) Gülen, Ahmet; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıBu yazıda ülkemizde çocuk/adolesan gebeliklere genel bakış ile influenzanın klinik, bulaşma özelliklerinden ayrıca korunma ve tedavisinden bahsedilmesi amaçlanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 10-19 yaş grubunu ergen (adolesan), olarak kabul eder. Türkiye’de 15-19 yaş arası evli çocuk/adolesan oranı %9,3 bildirilmiştir. Türkiye’de doğumların %9’u 15-19 yaşında olup, 15-19 yaş çocuk sahibi olma oranı ise 40/1000’dir. Çocuk/adolesan gebeliklerde doğum öncesi bakım, normal gebeliklere göre daha yetersiz olup doğum sonrası bebekte komplikasyon oranları da daha yüksek bulunmuştur. Çocuk/adolesan gebelerdeki influenza enfeksiyonları normal gebelerden esas olarak farklılık göstermez, ancak daha ağır hastalığa, daha fazla hastaneye yatışa ve daha yüksek oranda ölüme yol açar. Gebelerde influenza enfeksiyonu gebe annenin yanı sıra embriyo veya fetüsü ayrıca doğum sonrası yenidoğan bebeği de olumsuz etkileyebilir. Gebelikte influenza enfeksiyonunun embriyo ve fetüse etkileri iyi çalışılmamıştır. Aslında influenza virüsünün transplasental geçişi nadirdir, ancak doğum defektlerine yol açabilir. Gebede influenza enfeksiyonunun klinik bulguları ve tanısı diğer genel toplumda görülenlere benzerdir. Gebeye eğer endikasyon varsa influenzanın (hem A, hem B) profilaksi ve tedavisinde oseltamivir ve zanamivir verilir.Ancak aşılama influenza enfeksiyonundan korunmada tercih edilen en önemli korunma yoludur. Gebeye inaktif influenza aşısının gebe ve fetüs için artmış bir risk oluşturmadığı ve güvenli olduğu kabul edilir. Gebedeki grip aşılaması bir risk grubu olarak gebeyi, fetüsü ve ilk 6 aya kadar yenidoğan bebeği grip ve komplikasyonlarından koruyabilir. Ancak ülkemizde gebelerde aşılanma oranının %10’un altında olduğu tahmin edilmektedir.Item Çocukluk çağında astım ve gıda alerjileri(Uludağ Üniversitesi, 2013-09-13) Hocaoğlu, Arzu BabayiğitAlerjik hastalıkların sıklığıson yıllarda tüm dünyada özellikle batılılaşmış gelişmiş ülkelerde artmaktadır. Gıda alerjisi genellikle çocukluk çağında alerjinin ilk ortaya çıkış şeklidir. Üç yaşın altında sıklığı %6-%8, genel pediatrik popülasyonda ise %2-%3 arasındadır. Astım ise, çocukluk çağının en sık rastlanan kronik akciğer hastalığıdır. Epidemiyolojik kanıtlar, gıda alerjisi ve astımın sıklıkla birlikte olabileceğini düşündürmekte, son çalışmalar ise bu iki hastalığın birlikteliğinin artmış morbiditelere neden olduğunu göstermektedir. Gıda alerjisi ve astımı olan çocuk hastalarda gıdalara bağlı ağır sistemik alerjik reaksiyonlara ve ağır astıma daha sık rastlanmaktadır. Gıda alerjisi ve astım varlığında artmış riskler konusunda bilinçli olma ve her iki hastalığın uygun tedavisi ile prognoz daha iyi olabilmektedir.Item Gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük doğan prematürelerde transportun mortalite ve morbiditeye etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2013-11-08) Katar, Selahattin; Yıldız, Doğan; Turgut, Abdülkadir; Taşkesen, Mustafa; Saka, GünayGiriş: Bu çalışmada amaç, hastanemizde doğan ve gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük prematüre bebeklerle dış merkezlerde doğduktan sonra hastanemize transfer edilen gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük prematüre bebeklerin mortalite ve morbidite sonuçlarını karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Hastanemizde doğan gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük 40 hasta (Grup 1) ile aynı süre içerisinde dış merkezlerde doğup hastanemize transfer edilen ve gestasyonel yaşları 32 haftadan küçük 108 prematüre hasta (Grup 2) araştırmaya alındı. İki grup arasında mortalite ve morbidite (intraventriküler kanama (İVK), prematüre retinopatisi (ROP), respiratuvar distres sendromu (RDS), nekrotizan enterokolit (NEK) ve bronkopulmoner displazi (BPD)) açısından karşılaştırma yapıldı. Bulgular: Her iki grupta demografik özellikler, cinsiyet, vücut ağırlığı ve gestasyonel yaş verileri benzerdi (p>0,05). Grup 2’de normal vaginal yol ile doğum daha fazlaydı (p<0,001) Grup 2’deki hastaların başvuru anında %90’nında hipotermi, %2,7’sinde ise hipoglisemi saptandı. Grup 2’deki hastaların mortalitesi Grup 1’e göre daha yüksek, ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). İVK, ROP, RDS, NEK ve BPD Grup 2’de daha yüksek oranda görülmesine rağmen, iki grup arasındaki karşılaştırmada istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Sonuç: Sonuç olarak, doğduktan sonra prematürelerin transfer edilmesi mortalite ve morbiditeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle acil durumlar dışında en iyi transportun intrauterin transport olduğu, özellikle ileri derecede prematüre doğan hastaların en üst düzeyde imkanları olan merkezlerde tedavi edilmeleri gerektiği unutulmamalıdır.Item İlköğretim ve lise öğrencilerinin AIDS’e ilişkin bilgilerinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2014-02-13) Yılmaz, Aysun Çaltık; Başkan, SevgiGiriş: İlköğretim ve lise öğrencilerinin AIDS hakkındaki bilgi düzeylerinin yaş, sosyal ve ekonomik özellikler ile bu konuda yapılan eğitimden gördükleri yarar açısından karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: ÇalışmaAnkara iline bağlıAbidinpaşa ve Çankaya ilçelerinden seçilen okullarda yürütüldü. Öğrencilerin sahip olduğu ekonomik imkanlar ile ebeveyn eğitim durumları bir anketle sorgulandı.AIDS bulaşma yolları ve korunma hakkında bilgilerini değerlendirmek amacıyla bu konuda yapılan eğitimden önce ve sonra anket uygulandı. Sonuçlar iki grup arasında ‘Statistical Package for the Social Sciences (SPSS), Windows 11.5 programı ile değerlendirildi. Bulgular: İlköğretimden 180 öğrenci, liseden 202 öğrenci ile toplam çalışmaya katılan öğrenci sayısı 382 olarak belirlendi. İki ilçe arasında baba eğitimi ve gelir düzeyi ile ilgili farklılık saptandı. Öğrencilerin çoğunluğunun AIDS hastalığının bulaşıcıolduğunuvebağışıklıksisteminietkilediğinibildiğigörüldü.Ancakbulaşma yollarıyla ilgili yanlış bilgi ve tutum içinde oldukları saptandı. Öğrencilerin AIDS hakkında bilgi aldıkları kaynakları giderek azalan sıklıkta sırasıyla; televizyon, gazete, anne-baba, öğretmen, kitaplar, sağlık çalışanları, internet ve en son olarak arkadaşlar olarak sıraladıkları görüldü. Öğrencilerin büyük ilgi duyduğu internetin AIDS gibi hastalıkları araştırmak için tercih edilmediği dikkati çekti. En önemli bilgi kaynağının televizyon olduğu görüldü. Sonuç: Öğrencilerin öncelikle gerçek anlamda bir cinsel eğitime, beraberinde AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar ile ilgili sağlıklı bilgilendirme çalışmalarına ihtiyaçları olduğu düşüncesine ulaşılmıştır.Item Karında kitlenin nadir bir nedeni: Trikobezoar(Uludağ Üniversitesi, 2013-06-24) Comba, Atakan; Çaltepe, Gönül; Yüce, Özlem; Rızalar, Rıza; Kalaycı, Ayhan GaziBezoar, sindirilemeyen maddelerin gastrointestinal sistem içinde birikmesiyle oluşan kitlelere verilen isimdir. Gerçek sıklığı bilinmemekle birlikte çocuklarda nadirdir. Trikobezoar özellikle psikiyatrik veya nörolojik sorunu olan genç adolesan kızlarda görülmektedir. Burada karın ağrısı ve kusma şikayeti olan on beş yaşında bir kız olgu sunuldu. Fizik muayenesinde karında ağrısız kitle saptanan hastaya endoskopi ile trikobezoar tanısı kondu. Laparotomi ile hastanın midesi tamamen dolduran 1,5 kilo ağırlığında ve mide şeklini almış olan trikobezoar çıkarıldı. Yapılan psikiyatrik değerlendirmede hafif mental retardasyon ve obsesif kompulsif bozukluk saptandı. Psikiyatrik problemi olan genç kız çocukları karın ağrısı, kusma gibi gastrointestinal sistem semptomları ile başvurduğunda, trikobezoar olasılığı akılda tutulmalıdır.Item Nadir bir damar anomalisi: izole doğumsal vena kava superiyor darlığı(Uludağ Üniversitesi, 2013-09-13) Gürsu, Alper Hazım; Varan, Birgül; Erdoğan, İlkay; Oktay, AylaSuperiyor vena kava darlığı nadir görülen fakat ciddi olabilen vasküler bir anomalidir. Olguların büyük çoğunluğu altta yatan malign nedene bağlıdır. Pediatrik olgular genellikle daha önceden geçirilmiş kardiyak cerrahi girişimlerle ilişkilidir. Literatürde bugüne kadar, izole doğumsal superiyor vena kava darlığı bulunan sadece bir olgu bildirilmiştir. Klinik bulgu olarak baş, boyun ve üst ekstremitelerde ödem görülür. Tanı ekokardiyografi ile konulabilmektedir. Esas tedavisi cerrahi olmakla birlikte darlık bölgesine balon anjiyoplasti ve/veya stent uygulaması denenmektedir. Bu olgu sunumunda, ekokardiyografi ile tanı konulmuş doğumsal superiyor vena kava darlığı bulunan, altta yatan nedeni bulunmayan, tedavide balon anjiyoplasti ve daha sonra cerrahi girişim uygulanan 8 aylık kız hasta incelenmiştir.Item Nadir görülen bir turner sendromu karyotipi: 45,X/47,XXX(Uludağ Üniversitesi, 2013-07-22) Altıncık, Ayça; Çatlı, Gönül; Demir, Korcan; Abacı, Ayhan; Bora, Elçin; Erçal, Derya; Böber, EceTurner sendromu (TS) boy kısalığı, gonadal disgenezi, renal ve kardiyak anomaliler ile karakterize ve sıklıkla 45,XO karyotipinin bir sonucu olarak gelişen kromozomal bir bozukluktur. TS’nede spontan menarş olasılığı %10 iken, fertilite olasılıkları ise çok daha düşüktür. 45,X/47,XXX mozaisizmi TS’li olguların %1-%4’ünü oluşturmaktadır. Bu karyotipe sahip bireylerde spontan menarş ve fertilite olasılığı daha yüksek olup, boy kısalığı ve renal anomali sıklığı ise diğer tiplerden daha nadirdir. On üç yaşında kız olgu iki yıldır uzamada yavaşlama ve yaşıtlarından kısa olması nedeniyle polikliniğe başvurdu. Fizik muayenesinde boyu 135 cm (-3,3 SDS), ağırlığı 32 kg (-2,3 SDS), Tanner evrelemesine göre meme gelişimi ve pubik kıllanması evre 3, dirsekte geniş taşıma açısı ve düşük ense saç çizgisi mevcuttu. Diğer sistem muayneleri normaldi. Tetkiklerinde tam kan sayımı, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, tiroit fonksiyon testleri normaldi. Kemik yaşı 11 yaş ile uyumlu bulundu. FSH 5,99 mIU/mL, LH 2,94 mIU/mL ve E2 <20 pg/mL olarak saptandı. Karyotip analizi 45,X/47,XXX olarak raporlandı. Renal anomalisi olmayan olgunun ekokardiyografisinde minimal mitral yetmezlik dışında patolojik bulgu saptanmadı. Ders başarısı düşük olan olgunun yapılan WISC-R testinde IQ puanı 68 olarak saptandı. Rekombinan insan büyüme hormonu (RhGH) tedavisi başlanan olgunun 13 yaş 6 aylık iken spontan menarşı oldu. Bu olgu sunumu ile (i) TS’nede nadir görülen bu mozaisizmin (45,X/47,XXX) klinik özelliklerini, (ii) pubertal bulguları normal olsa dahi boy kısalığı ile başvuran tüm kız olgularda karyotip analizinin yapılarak mozaik Turner sendromunun ayırıcı tanıda düşünülmesi gerekliliği vurgulanmak istenmiştir.Item Prilokain kullanımı sonrası gelişen edinsel methemoglobinemi(Uludağ Üniversitesi, 2013-07-22) Konca, Çapan; Kahramaner, Zelal; Çoban, Mehmet; Mahanoğlu, Yeliz; Tekin, Mehmet; Turgut, MehmetPrilokain, pek çok alanda kullanılan lokal anestetik bir ajandır, ancak hayatı tehdit edebilen bir yan etki olan methemoglobinemiye neden olabilmektedir. Methemoglobinin O2 taşıma kapasitesi düşüktür ve doku düzeyinde hipoksiye neden olabilir. Sünnet operasyonundan iki saat sonra ağız bölgesinde, ellerinde ve ayak parmaklarında morarma yakınması ile acil servise başvuran 54 günlük bebeğin fizik muayenesinde mevcut durumu açıklayacak patoloji saptanmadı. Oksijen tedavisine yanıtsız olan hasta yoğun bakım ünitesine alındı. Sünnet işlemi öncesi 2 mg/kg prilokain yapıldığı öğrenilen, oksijen tedavisine rağmen satürasyon değerleri düşük seyreden ve kan gazı incelemesinde methemoglobin düzeyi %24,7 saptanan hastaya methemoglobinemi tanısı konuldu. Hastaya 300 mg/kg/doz askorbik asit başlandı ve 24 saatlik izlem sonrası şifa ile taburcu edildi. Cerrahi girişim sonrasında siyanoz gelişen ve SaO2 ile pO2 değerleri arasında uyumsuzluk saptanan hastalarda methemoglobinemi düşünülmeli ve gelişebilecek problemler açısından tam donanımlı çocuk yoğun bakım ünitelerinde izlenmelidirler.Item Yenidoğan yoğun bakım ünitesindeki hastane enfeksiyonları(Uludağ Üniversitesi, 2014-02-13) Parlak, Emine; Kahveci, Hasan; Alay, Handan KöksalGiriş: Hastane enfeksiyonları, yenidoğanlarda önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Bu nedenle yenidoğan yoğun bakım ünitesinin enfeksiyon etkenleri ve antimikrobiyal direnç durumunun bilinmesi rasyonel antibiyotik kullanımı açısından çok önemlidir. Gereç ve Yöntem: Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 2009-2011 yılları arasında saptanan hastane enfeksiyonları retrospektif olarak değerlendirildi. Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans Kontrol Birimi verileri doğrultusunda, izole edilen suşlar, antibiyotik duyarlılıkları, invaziv araç kullanımı, enfeksiyon hızları ve enfeksiyon çeşitleri hesaplandı. Bulgular: Toplam 4258 hasta, 34625 hasta günü, 6536 ventilatör günü, 98 üriner kateter günü, 601 santral venöz kateter günü ve 590 umblikal kateter günü izlendi. Hastane enfeksiyon hızı %3,26 (139/4258), hastane enfeksiyon insidans dansitesi %4,01 bulundu. Pnömoni 61’le (%43,88) ilk sıradaydı. Enfeksiyon etkeni olarak izole edilen suş sayısı 36 idi. Gram-negatif etkenler 23 (%63,88), gram-pozitifler 8 (%22,22) ve Kandida spp. 5 (%13,88) oranındaydı. En sık izole edilen gramnegatif izolat Klebsiella spp. 7 (%19,4) ve Pseudomonas spp. 7 (%19,4) idi. Enterobacteriaceae’lerde en etkili antibiyotikler meropenem ve imipenem olarak belirlendi. Gram-negatif enterik basillerde, genişlemiş spektrumlu beta laktamaz pozitifliği %63,64 olarak bulundu. Yenidoğan yoğun bakım ünitemizde ventilatör ilişkili pnömoni hızı 6,73, ventilatör kullanım oranı %19 bulundu. Sonuç: Her yoğun bakım ünitesi etkenlerini belirlemeli ve antimikrobiyal direnç paternlerini izlemelidir. Ampirik antibiyotik tedavi stratejilerini oluşturmalıdır. Hastane enfeksiyonlarının azaltılması veya tamamen önlenmesi aktif sürveyans sisteminin yürütülmesi, enfeksiyon kontrol kurallarına uyulması, alet kullanımının sınırlandırılması ve rasyonel antibiyotik kullanım kurallarına uyulması ile mümkün olabilir.