2007 Cilt 16 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14696
Browse
Browsing by Title
Now showing 1 - 16 of 16
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bursa’daki uygulamalar ışığında Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin meskenleriyle ilgili düzenlemeler(Uludağ Üniversitesi, 2007) Karataş, Ali İhsan; İlahiyat FakültesiBu makalede Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin meskenleriyle ilgili yapılan bazı düzenlemeler ve bunların sebepleri üzerinde durulmaktadır. Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslimlerin yaşama, ibadet, eğitim, ticaret, ikamet, mülkiyet ve seyahat gibi hakları bulunmaktaydı. Zimmîler kendi mahallelerinin yanında Müslümanlara ait mahallelerde de ikamet edebilmekteydiler. Bununla birlikte zaman zaman onlarla ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır. Meskenleriyle ilgili düzenlemeler de bunlar arasındadır. Gayrimüslimlerin çoğunlukta olduğu mahallelerde her hangi bir kısıtlamaya gidilmemişken Müslüman mahallelerinde ikamet eden zimmîler için bazı sebeplerden dolayı birtakım düzenlemeler yapılmıştır. Söz konusu sebepler arasında Müslüman mahallelerinden ev satın alan veya kiralayan zimmîlerin mahalledeki çoğunluğu ele geçirmeleri endişesi, cami ve zaviye gibi ibadet mekanlarının yanındaki gayrimüslimlerin buraları kirletmeleri ve uygunsuz davranışlarla Müslümanları rahatsız etmeleri gibi hususlar yer almaktadır. Böyle durumlarda halkın şikâyetlerini de dikkate alan yönetim zimmî evlerini bedelleri karşılığında Müslümanlara devretmiştir. Bununla birlikte bu uygulama çok yaygın değildir.Item Cumhuriyetin ilk yıllarında bir şeyh portresi: Üsküdarlı Balabanî Hasan Hüsnü Efendi ve tasavvuf anlayışı(Uludağ Üniversitesi, 2007) Tek, Abdurrezzak; İlahiyat FakültesiTekkeler kapatılıp tarîkat faaliyetleri yasaklandıktan sonra bu kurumlarda görev yapan şeyhlerin bir çoğu geçim sıkıntısına düşmüş, bir kısmı imam-hatiplik, öğretmenlik, bir bölümü kütüphanecilik, bir kısmı da ticaretle meşgul olmuştur. İyi bir tasavvuf kültürüyle yetişen ve bir çok tarikattan icâzet alan Hasan Hüsnü Efendi de özellikle tekkelerin kapatılmasından sonra çeşitli merasimlerde dua ederek geçimini sağlama yoluna gitmiştir. Aldığı tasavvuf kültür ile bu kültürü yansıtması açısından farklı bir görüntü arz eden Hasan Hüsnü Efendi, zaman zaman dönemindeki tasavvuf erbâbının eleştirilerine maruz kalmıştır. Bu çalışmada onun yetiştiği tasavvufî çevre, aldığı eğitim ve eserlerinde dile getirdiği tasavvufî görüşleri ele alınarak Cumhuriyetin ilk yıllarına ait bir şeyh portresi sunulmaya çalışılacaktır.Item Din eğitimi kişilik ilişkisi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2007) Gürses, İbrahim; İlahiyat FakültesiBu araştırmada din eğitimi değişkeni (variable) ile bazı kişilik özellikleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Din eğitimi ile ilgili değişkenler bağımsız değişken, kişilik ile ilgili değişkenler ise bağımlı değişken olarak ele alınmış ve aralarındaki korelasyon incelenmiştir. Bu araştırma için seçilen kişilikle ilgili değişkenler şunlardır: Otoriteryenizm,dogmatizm, önyargılılık ve denetim odağı. Araştırmanın örneklem hacmi 204 bayan ve 111 erkek olmak üzere 315 denekten oluşmaktadır.Item Ebû Hâşim el-Cübbâî’nin ahvâl teorisi üzerine bazı mülahazalar(Uludağ Üniversitesi, 2007) Koloğlu, Orhan Ş.; İlahiyat FakültesiKelâm ilminde zât-sıfat ilişkisine yönelik açıklamalar temelde iki tanedir. Bunlardan biri zâttan bağımsız sıfatları reddeden Mutezile’nin nominalist anlayışı iken, diğeri sıfatların zâttan bağımsız gerçek varlıkları olduğunu ileri süren Ehl-i Sünnet’in realist anlayışıdır. Birbirine tamamen zıt olan bu iki anlayışın arasında ise Ebû Hâşim elCübbâî’nin ahvâl teorisi yer alır. O, bu teoriyle söz konusu sıfat anlayışlarını uzlaştırmaya çalışmıştır. Bu çalışmada Ebû Hâşim’in bu teorisinin genel ilkeleri hakkında bilgi verilmekte ve klâsik kaynaklarda görülen teoriyle ilgili yanlış anlamalara dikkat çekilmektedir.Item Eleştirmen ve şair olarak Veliyyuddîn Yeğen’in çağdaş Arap edebiyatındaki yeri(Uludağ Üniversitesi, 2007) Yalar, Mehmet; İlahiyat FakültesiBu çalışmada son dönem Osmanlı aydınlarından Veliyyüddîn Yeğen’in eleştirmen ve şair olarak çağdaş Arap edebiyatındaki yeri üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda kısa bir girişin ardından önce Yeğen’in, biyografisinin konuya ışık tutacak yönlerine yer verilmiştir. Daha sonra konunun esasını teşkil eden eleştirmen ve şair kişiliği çerçevesinde karakteristik özellikleri, ilk edebî faaliyetleri, sosyal ve siyasal tecrübelerinin edebî çizgisindeki rolü, hapis ve sürgün süreci yansımaları, son kez Mısır’a yerleşmesi ve buradaki edebî faaliyetleri, ele aldığı konular, eserleri ve içerikleri gibi hususlar ele alınıp değerlendirilmiştir. Çalışma kısa bir sonuç ve değerlendirme bölümüyle sona ermiştir.Item Erzurumlu Kadızâde Efendi’nin vasiyetnamesine tahlili bir bakış(Uludağ Üniversitesi, 2007) Ateş, Nilüfer; Yediyıldız, Asım; İlahiyat FakültesiVasiyetnameler, vasiyet sahiplerinin ruh ve düşünce dünyalarını yansıtmanın yanı sıra onların sosyo-kültürel çevreleri hakkında da önemli ipuçları veren belgeler durumundadır. Bu yönüyle tarihin veri kaynakları arasında yer almaktadırlar. Bu makalede, XVIII. yüzyılda yaşamış Osmanlı din âlimlerinden Erzurumlu Kadızâde Mehmed Efendi’nin vasiyetnamesi tahlili bir bakış açısıyla ele alınmıştır. XVIII. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde her alanda değişimin yaşandığı bir dönemdir. Kadızâde Efendi, Osmanlı müslüman kadınlarını muhatap alan vasiyetnamesinde, bu değişimin kadınlar cephesindeki durumunu kendine özgü eleştirel bir üslupla tasvir etmektedir. Onun, kadınlar hakkındaki hem nasihat hem de şikâyet içeren vasiyetleri, yaşadığı asırda konuyla ilgili çıkarılan fermanlar ve Batılı seyyahların gözlemleri çerçevesinde analiz edilmeye çalışılmıştır. Son olarak da vasiyetnamede öne çıkan dünya-ölüm algısı üzerinde durulmuştur.Item Hayatı ve eserleriyle Abdülmecîd B. Şeyh Nasûh Tosyevî ve Cevâhiru’l-Kur’ân ve Zevâhiru’l-Furkân adlı Tefsir Risâlesinin ilmî değeri(Uludağ Üniversitesi, 2007) Hayta, Ufuk; Birışık, Abdülhamit; İlahiyat FakültesiXVI. yüzyıl Osmanlı ulemâsından olan Abdülmecîd b. Şeyh Nasûh et-Tosyevî, başta tefsir olmak üzere çeşitli ilim dallarında çok sayıda eser veren çok yönlü bir şahsiyettir. Tasavvufî bir çevrede yetişen müellif, insanların Kur’ân’ın rehberliğinde dünya ve âhiret saadetini hedeflemiş ve bu amaçla Kur’ân tefsirine yönelik bazı eserler kaleme almıştır. Bu eserler toplumun en çok okuduğu sûre tefsirleri ve bazı konulu tefsirlerinden oluşmaktadır. Bu makâlede Abdülmecîd Efendi’nin hayatı hakkında bilgi verilmiş, çeşitli kütüphanelerde bulunan ellinin üzerinde yazma eserinin tespiti yapılmış ve bulundukları yerler gösterilmiştir. Son olarak da müellifin tefsire dair eserlerinden önemli bir yere sahip olan Cevâhiru’l-Kur’ân Ve Zevâhiru’l-Furkân adlı eserinin tefsir metodu çerçevesinde ilmi değeri ortaya konmaya çalışılmış ve eserin ağırlıklı olarak halkın istifâdesi için yazılmış vaaz ve irşad türü bir çalışma olduğu sonucuna varılmıştır.Item İbn Hazm’ın atomculuğu reddi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Koloğlu, Orhan Ş.; İlahiyat Fakültesiİslâm kelâmının tabiat anlayışı atomculuk düşüncesine dayanır. Sistemli bir şekilde ilk olarak Ebû’l-Hüzeyl el-Allâf tarafından ortaya atılan atomculuk düşüncesi kelâm ilminde yaygın bir şekilde kabul görmüştür. Bu düşüncenin en temel unsuru bölünemeyen cevher kavramıdır. İslâm Düşüncesi’nde filozofları (özellikle Meşşâîler’i) istisna edersek atomculuğu reddeden nadir düşünürlerden biri de İbn Hazm’dır. İbn Hazm’ın atomculuğu reddedişinin temel sebebi, söz konusu düşüncenin nassa ve görünür olgulara aykırı oluşudur. O, bu sebeple bölünemeyen atom kavramını hedef alır ve hem atomcuların bölünemeyen cüzün varlığını kanıtlamak için ileri sürdükleri delilleri çürütmeye çalışır, hem de bölünemeyen cüzün olmadığına yönelik deliller ileri sürer.Item İbn Hazm’ın Müdâvât’ında ahlâka ilişkin görüşleri(Uludağ Üniversitesi, 2007) Uysal, Enver; İlahiyat FakültesiBu çalışma İbn Hazm’ın ahlâka ilişkin düşüncelerini ortaya koymayı hedeflemektedir. Düşünürün ahlâka dair temel eseri, “Müdâvâtü’n-Nüfûs”tur. Eser, el-Ahlâk ve’s-Siyer adıyla da bilinmektedir. İbn Hazm bu eserde genel anlamda hayata, özel anlamda da ahlâka ilişkin tecrübelerini dile getirmiştir. Ona göre felsefenin amacı; nefsi eğiterek insanı erdemli kılmak, ona dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırmaktır. Dinin amacı da bundan farklı bir şey değildir. Bu durumda felsefe ile dinin, ahlâkî misyonları itibariyle örtüştüğü anlaşılmaktadır. İbn Hazm insan tabiatının ahlâkî açıdan önemini vurgulamakla beraber, akıllı insanı, “temyiz gücünün gerekli gördüğü şeyleri yerine getiren kimse” olarak tanımlar. Ahlâktaki “dört erdem” üzerinde geniş olarak durur, ancak dinî bir yaklaşımla Allah’ın ve Resulünün emirlerinin bütün erdemleri kapsadığını ifade eder. Ayrıca o, iyi insanlarla dostluğun, erdemlere sahip olmadaki olumlu katkısını belirtir. Eserinde zaman zaman ahlâkî öğütlere de yer verir.Item İlk Türkçe Kur’an tercümelerine göre Esmâ-i Hüsnâ(Uludağ Üniversitesi, 2007) Ünlü, Suat; Eğitim Fakültesi; Türkçe Eğitimi BölümüBu makalede,Türk dili tarihinde erken dönem Kur’an tercümeleri olarak bilinen Doğu ve Batı Türkçesi Kur’an tercümelerinde Allahın isimlerinin/sıfatlarının (Esmâü’l-ĥüsnâ) Türkçeye yansımaları ele alınırken Türk dili tarihinin önemli parçalarından olan dini metinlerdeki Türkçecilik başarısı gösterilmeye çalışılacaktır. Bilindiği gibi Kur’an gibi bir metni tercüme etmeye çalışırken tercüme edenler çok dikkatli davranmak zorundadırlar; çünkü yanlış anlamlandırma ve yanlış ifade etme sonucu ortaya çıkacak dini ve sosyal sorumluluktan tercüme edenler sorumlu tutulacaklardır. Bu yüzden en dikkatli tercüme edilen, kelimeleri en dikkatli secilen ve en uygun gramer kurallarını uygulamaya çalışan metinler dinî metinlerdir. Bu yüzden Kur’an tercümeleri dilcilik açısından en önemli ve en güvenilir kaynaklardır.Item İslam hukukunda borçlunun edimini ifa etmekten kaçınma hakkı: Ödemezlik def’i(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kaya, Ali; İlahiyat FakültesiSosyal yaşamda bireyler arası kurulan en yaygın ilişkilerden birisi olan sözleşmeler, ifa yükümlülüğü bulunan bir takım borçlar ortaya çıkarır. Sözleşmenin tarafları, hür iradeleri ile ve borç olarak üstlendikleri edimlerini ifa etmekle yükümlüdür. Ancak akitten doğan edimlerin ifa edilmediği durumlarla da karşılaşılır. Bu hallerde karşı taraf bir takım haklara sahip olur. Bunlardan biri de ödemezlik def’i denilen haktır. İşte bu makalede, İslâm hukukunda alacaklıya, alacağına tekabül eden karşı edimin yerine getirilmediğinde, alacağını tahsil edinceye kadar kendi edimini ifa etmemeyi ifade eden ödemezlik def’i hakkını tanınıp tanınmadığı ve hangi şartlar altında kullanılabileceği gibi konular incelenmektedir.Item Kureyş lehçesinin klasik Arapçaya etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Alan, Sevde; Güler, İsmail; Sosyal Bilimler EnstitüsüKlasik Arapça ana çatısı değişmemiş olan lehçeler üstü bir Arapçadır. Arap dilinin geniş kitlelere yayılarak pek çok kişi tarafından konuşulur olmasıyla birlikte orijinal halinde bozulma ve değişmeler meydana gelmiştir. Bu farklılaşmaların oluşturduğu lehçelerin çeşitliliğine rağmen karşımıza çıkan ortak edebî dil pek çok tartışmayı beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada ortak edebiyat dilinin her hangi bir lehçeyi yansıtıp yansıtmadığı, tüm lehçelerin bir sonucu mu yoksa belirli lehçeleri mi içerisine almış olduğu gibi problemli sorulara cevaplar aranmış ve ağırlıklı olarak Kureyş lehçesinin ortak dile olan etkisi tartışılmıştır.Item Mesnevi ve Türk irfanı: Mesnevihanlık geleneği(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kemikli, Bilal; İlahiyat FakültesiMevlânâ Celâleddin-i Rumi, sufi kimliği ile dini-sosyal tarihimizi etkilediği gibi, şâir ve düşünür olarak da kültür, edebiyat ve düşünce tarihimize önemli katkılar sağlamıştır. Bu makalede, onun şâir yönü sûfiliğinden ayrı tutulmadan, özellikle en temel eseri olan Mesnevî etrafında teşekkül eden Mesnevîhânlık kavramından yola çıkılarak Türk irfânına katkıları tartışma konusu edilmektedir. Mesnevîhânlık, başlangıçta Mevlevîhânelerde Mesnevî takrir eden Mevlevî dedelerini ifade etmek için kullanılan bir kavramken, zamanla mahiyeti ve anlamı genişlemiştir. Böylece ister Mevlevî gelenekten gelsin, ister farklı bir muhite mensup olsun, Mesnevî okutan ve şerh eden kişileri ifade eder olmuştur. Bilhassa 18. yüzyılın son çeyreğinden itibaren özellikle Nakşî kökenli Mesnevîhânların sayısı artmıştır. Bu durum Mesnevî’nin daha geniş kitlelerce okunup, esaslarının benimsenmesine imkan vermiştir.Item Seyyid Hüseyin Erzincanî vakfı(Uludağ Üniversitesi, 2007) Maydaer, Saadet; İlahiyat FakültesiOsmanlı Devleti’nde sultan ailesi ve devlet adamları eliyle kurulan vakıfların yanı sıra, çok sayıda küçük ölçekli yerel vakıf da bulunmaktadır. Vakıf kurumunun Osmanlı toplumundaki sosyal dayanışmaya olan katkısının ve toplumca ne oranda benimsendiğinin ortaya konulabilmesi için halk tarafından kurulan mütevazı ölçüdeki vakıfların da kuruluş ve işleyiş mekanizmalarının araştırılması gerekir. İşte bu çalışmada Erzincanlı bir tüccar olan Seyyid Hüseyin’in, Bursa’nın Hisar semtinde kurduğu mini külliye şeklindeki vakfı ele alınmıştır.Item Bir tür olarak Arap Edebiyatında hayvanı konu alan kitaplar(Uludağ Üniversitesi, 2007) McDonald, M. V.; Şahin, Şener; İlahiyat FakültesiKlasik ve Ortaçağ dönemi Arap toplumunun, genel olarak, tabiatla oldukça içli dışlı bir yaşantısı bulunmaktaydı; toplumun okur-yazar kesimi, hayvan sevgisinin önemli bir yer tuttuğu Bedevi geleneğini tevârüs etmişti, yine bu kesim avcılık ve doğancılık gibi açık arazide gerçekleştirilen avla ilgili etkinliklere son derece yatkındı. O nedenle, Brockelmann'ın Geschichte der arabischen Literatür’üne (GAL) şöyle bir göz atılacak olsa, hayvanlarla ilgili olarak yazılanların edebiyatta önemli bir yekün teşkil ettiğini görmek hiç de şaşırtıcı gelmeyecektir. Bu edebiyatın bir kısmı oldukça teknik konuları ele almakta olup avcılık, doğancılık, at bakımı ve hayvan hekimliği üzerine kaleme alınmış eserleri içermektedir. Ancak bunun yanında, ‘hayvan bilgisi’ olarak en iyi tanımlanabilecek muazzam bir edebî malzeme de söz konusudur. Bu incelemenin konusunu bu literatür teşkil edecektir.Item Yahudi mistisizmi ve İslam tasavvufunda Evliyâ hiyerarşisi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Fenton, Paul B.; Çift, Salih; İlahiyat FakültesiYaşadıkları Zühd hayatı ve velâyetleri (Allah dostu oluşları) kendilerini diğer insanlardan ayıran (farklı kılan) kişilere yönelik hürmet dünya üzerindeki bütün büyük dinlerde ortak olan evrensel bir olgudur. Bununla birlikte bu olgunun Yahudi ve İslam gelenekleri dâhilinde ortaya çıkardığı teorik ve pratik görünümler çarpıcı benzerlikler arz etmekte ve muhtemelen onların, ezelî İbrahimî gelenek içerisindeki ortak kökenlerine şahitlik etmektedir. Bu makale, söz konusu meselenin sınırlı bir yönünü ele almayı hedeflemektedir. Diğer bir deyişle, yalnızca manevî ve maddî şahsiyetler olarak değil, aynı zamanda evrensel düzenin korunmasında kozmolojik bir görev üstlenen velîler arasında manevî bir hiyerarşi olduğu inancını konu edinecektir.