1992 Cilt 4 Sayı 4
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13608
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 37
- Results Per Page
- Sort Options
Item Arap dilinde şart kipi(Uludağ Üniversitesi, 1992) Aşçıoğlu, Osman; İlahiyat FakültesiArap dilinde cümleler ya ihbârîdir ya da inşâî. Konumuzu ilgilendirmesi bakımından ikinci kısmı ele aldığımızda bu cümle türü aynen birincisi gibi bir takım alt başlıklara ayrılarak incelenir. Emir Kipleri, Dilek Kipleri, Gereklilik Kipleri ve Şart Kipleri gibi. Biz bu makalemizde önemine binaen bunlardan şart kipini ele alarak bu kipin üç ana unsurunu sınırlı bir makalenin çerçevesi içerisinde açıklamaya çalışacağız.Item Augustinus doktrini üzerine bazı mülahazalar(Uludağ Üniversitesi, 1992) Özcan, Zeki; İlahiyat FakültesiPatristik felsefenin son ve en önemli temsilcilerinden biri olan Augustinus, Greklerin içkin hikmetinin yerine, Hristiyanlığın aşkın. Hikmeti'ni yani Tanrı’yı koymuştur. O, bütün makrokozmik ve varoluşsal problemleri Tann’dan kalkarak çözmeye çalışır. Ona göre Tanrı ve insan, asıl ve aynı derecede önemli iki sorundur. Ebedi mutluluğu için insan, ezeli, Tanrı’nın bildirdiği gerçeklerin gerekliliğini ve kurtuluşunun sadece Hikmet’le mümkün olabileceğini bilmek zorundadır. Dedüktif gerçekliklere gelince, şüphesiz onlar, insan hayatı için gaye değil; vasıtadır. Vahyedilmiş bilgiden aşağı olmasına rahnen, bize yaşadığımız dünyayı tanıttığı, için, rasyonel bilgiden vazgeçmemiz imkansızdır. Hem zaten Kutsal Metinler’in iyi bir okunması, yani anlaşılması ve yorumlanması akılla olur. Dünyadaki bütün varlıklarda, Tanrısal gücün eseri olan hiyerarşi vardır ve onları Tanrısal düzen yönetmektedir. Oysa her şeyi düzenleyen Tann düzenin üstündedir. Tann’nın, O’nu tanımamızı sağlayan pozitif sıfatları vardır. Bununla birlikte, Tanrı halikındaki bu bilgimiz eksik ve antropomofiktir; çünkü O, maddi dünyadan alınmış kavramlarla belirlenemez olarak kalır. O halde Tanrı’nın gerçek mahiyetini bilemeyiz. Augustinusçu doktrinde, ezeli ger çekliklere yükselirken gerekli ise de, Tanrısal otorite fikri, akla sadece rehberlik eder. Augustinus, içsel yaşantılara dayanarak, Descartes’ten önce, Septiklere karşı etkili bir yöntem sayesinde, güvenilir ve kesin bilginin imkanını kanıtlar.Item Bîr Bektaşî tekkesi ve vakfiyesi(Uludağ Üniversitesi, 1992) Kara, Mustafa; İlahiyat Fakültesi; Tasavvuf Tarihi BölümüBu yazıda, Bursa’da Ramazan Baba Dergâhı olarak bilinen bir Bektaşi tekkesi ve vakfiyesi ile onun son postnişini Süleyman Bey Baba hakkında bilgi verilmektedir. Bunun yanı sıra "Bektaşilerin namazla niyazla ilgisi yoktur" şeklindeki yaygın kanaatin de bütünüyle doğru olmadığı ortaya konulmaktadır.Item Bize verilmiş bir ahlâk kuralı ya da tabiat kanunu var mıdır? Evet(Uludağ Üniversitesi, 1992) Locke, John; Çetin, İsmail; İlahiyat FakültesiTanrının bize kendinin her yerde var olduğunu gösterdiği ve geçmişte sıklıkla vuku bulan mucizelerin tanıklığıyla olduğu kadar şimdi de tabiatın değişmeyen akışında adeta kendini insanların gözlerine açtığı için, O’nun varlığını inkâr edecek hiçbir kimsenin olmayacağını sanıyorum, yeter ki hayatımızın biraz olsun rasyonel bir izahının yapılmasının lüzumu ya da erdem veya erdemsizlik olarak isimlendirilmeyi hak eden bir şeyin varlığı kabul edilsin. Bu kabul edilince (ki dünyayı İlâhî bir varlığın idare ettiğinden şüphe etmek doğru değildir. Zira, göğün kesintisiz bir eksende dönmesi, dünyanın düzenli olarak durması ve yıldızların parlaması O’nun emriyledir ve yine, azgın denizi boyunduruğu altında tutan ve her tür bitkinin filizlenme ve büyümesinin şekil ve zamanlarım tayin eden O’dur.Item Çocuk ilâhîleri(Uludağ Üniversitesi, 1992) Şenay, Taner; İlahiyat Fakültesi; Türk Din Musikîsi BölümüBugüne kadar sözü ve bestesiyle özellikle çocuklar için hazırlanmış bir çocuk musikîsi repertuarımız maalesef oluşmamıştır. Durum, çocuk ilahîleri bakımından da böyledir. Bu yazıda bir çocuk ilâhisinin hangi özellikleri taşıması gerektiği anlatılmaya çalışılmış ve sonuna da üç örnek eklenmiştir.Item Din felsefesi nedir?(Uludağ Üniversitesi, 1992) Hıck, John; Çetin, İsmail; İlahiyat FakültesiDin Felsefesi nedir? Bu terimin, bir zamanlar genel olarak, dinî kanaatlerin felsefî müdafaası anlamında, dinî konularda felsefe yapmayı ifade ettiği düşünülmüştür. Din Felsefesi, "vahyedilmiş" olandan ayrı olarak, "tabiî" teoloji ile ilgili çalışmaların devamı şeklinde de anlaşılmıştır. Onun hedefi, tanrının varlığını rasyonel birşekilde kanıtlamak, dolayısıyla da vahyin iddialarına zemin hazırlamak idi. Ancak bu çabayı "tabiî teoloji", dinî inançların daha geniş felsefî müdafaasını da "savunmalar (apologetics)" olarak adlandırmak daha doğru gö rünmektedir. Bunu yaptığımız takdirde, "Din Felsefesi" ismini (Bilim Felsefesi, Sanat Felsefesi vb.’ne bir benzetme yaparak) kendi gerçek anlamına uygun olan şey için, yani 'din hakkında felsefi düşünme’ için ayırabiliriz.Item Din fenomenolojisi I(Uludağ Üniversitesi, 1992) Isambert, F. A.; Özcan, Zeki; İlahiyat FakültesiDin fenomenolojisinden söz etmeden önce, fenomenolojinin kendi mantığına göre, genel bir tanımını yapmak gerekir. Oysa ileride göreceğimiz gibi "fenomenoloji'' terimi tek anlamlı olmaktan uzaktır. Husserl fenomonolojiye en kesin biçimini verdiyse de, fenomenoloji uygulaması, husserlci gelenekle sınırlı değildir. İşe, fenomenolojinin genel bir tanımıyla başlayacak olursak, bu terime, ya çok kapalı, hatta görünenin bilimi anlamına alınırsa, bundan dolayı kullanışlı olmayan bir anlam vermeye; ya da Husserl’in yaptığı daha sınırlı anlamı kabule mecbur oluruz. Ama sonuncuyu kabul ettiğimiz takdirde, sonradan onu terketmek zorunda kalabiliriz. ersine, önce bir objeler grubunu, dinî olguları ele almak ve onlara kesin olarak nasıl nüfuz edebileceğimizi göstermek, sonradan husserlci prensiplerle karşılaştırabileceğimiz fenomenolojik bir bakış açısı kazanmamızı sağlar. Husserl’in prensiplerine çok az uyulması, bize çeşitli, doğrudan doğruya uygulanmış fenomenolojilerin bulunduğunu gösterir. Bunlara, "Jourdain’in fenomenolojisi" de diğimiz" sınırlan da pek iyi çizilmemiş olan ortak fenomenoloji de (phenomenologie commune) dahildir.Item Din fenomenolojisi II(Uludağ Üniversitesi, 1992) Isambert, F. A.; Özcan, Zeki; İlahiyat Fakültesi; Din Felsefesi BölümüVan der Leeuw haklı olarak, sadece Husserl’in değil; bunun yanında, Brentano, Spranger ve Jaspers’in genel fenomenolojik düşüncelerinden yararla nıp, Chantepie de La Saussaye’ın projesini bütünüyle gerçekleştiren din fenomenologu olarak kabul edilebilir. Fakat din fenomenolojisi, R. Otto, C.J. Bleeker, K. Kerenyi, G. Dumezil, R. Caillois gibi şahısların, paralel veya birbirini izleyen çalışmalarıyla gelişip önem kazandı. Oysa, ileride göreceğimiz gibi, bu yazarlar arasında, birtakım farklar vardır; ama onların ortak görüşlerinin bulunduğunu da kolay kolay inkâr edemeyiz. Bu yazarların eserlerini okuyan kişi, onlarda feno menolojik yönelmenin ortak olduğunu; bu yönelişin ne bir epistemolojik düşün ceye ne de özgün bir metodolojiye dayanmadığını kolayca farkeder; bununla bir likte kendini, açıkça fenomenolojinin alanına girmeyen dinî olgulara belli bir yaklaşma tarzı karşısında bulur; Jourdain’in yaptığı gibi fenomenolojiyi bir üslûp meselesine dönüştürür.Item Haccâc B. Yusuf Es-Sakafî (95/714)(Uludağ Üniversitesi, 1992) Kazancı, Ahmet Lütfi; İlahiyat FakültesiHaccâc Emevi komutanlarının en önemlilerindendir. Taifte dofynuş, vatanî görevine Revh b. Zinba’ın askerî birliğinde nefer olarak başlamış, sonra Abdülmelik’in ordusuna komutan olmuştur. Abdülmelik onu Abdullah b. Zübeyr’e karşı göndermiştir. Haccâc Mekkeyi altı ay muhasara etmiş, İbn Zübeyri öldürmüş, Hicazda iki yıl valilik yapmıştır. Daha sonra Abdülmelik onu Irak valiliğine getirmiş, Haccâc bu görevde Vâsıf şehrinde ölünceye kadar kalmıştır. Iraktaki valilik müddeti yirmi yıldır. Haccâc bir şiddet adamıdır. Tebea ancak şiddet yoluyla ıslah edilir, görüşündedir. Ona göre sultanın zulmü aczinden iyidir. Çünkü zulmü belli şahıslan alakadar eder, acizliği ise umuma şamil olur. Ona göre devlet otoritesi ihmal edilmesi doğru olmayan ilk prensiptir. Bu otoritenin kurulması uğrunda başlar kesilir, evler yıkılır, mukaddes mefhumlar çiğnenir. Haccâc bu uğurda mancınıklarla attığı taşlarla Ka’beyi tahrib etmiştir. Buna rağmen Haccâc Emevi Devletine para basımı, posta hizmeti, ölçü ve tartı aletlerini yerleştirme gibi çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Ömer b. Hattâb’ın kullandığı ölçeği bulmuş ve insanlara, bu ölçeği kullanmalarını ve diğer ölçekleri terketmelerini emretmiştir. Daha sonra alimleri toplamış, Kur'an’a nokta ve hareke koydurmuştur. Bu onun müslümanlara yaptığı en iyi hizmet olmuştur.Item Hadis vahiy münasebeti ve tıpla ilgili hadisler hakkında Hattâbi’nin görüşleri(Uludağ Üniversitesi, 1992) Karacabey, Salih; İlahiyat Fakültesi; Hadis BölümüHadis’in vahiyle ilgisi İslâm Âlimleri arasında çeşitli yönleri ile tar tışılan bir konudur. Tıpla ilgili hadisler de bu meselenin bir parçasıdır. Bu makalede Hattâbî’nin konuyla ilgili görüşleri ana katlarıyla ele alın maktadır.Item Hatim indirme ve hükümleri III(Uludağ Üniversitesi, 1992) Çetin, Abdurrahman; İlahiyat FakültesiAraştırmamızın bu bölümünde, hatim indirme ile ilgili diğer bazı hususlar üzerinde durulacaktır. A) Kur’ân-ı Kerim hatmedildikten sonra, Fâtiha sûresiyle, Bakara sûresi nin ilk beş âyeti okunup, kıraat tamamlanır. Böylece yeni bir hatme daha başlanmış olunur. Übeyy b. Kâ’b’dan nakledildiğine göre Hz. Peygamber (sav) böyle yapardı . Ayrıca onun, yukarıda kaydettiğimiz "konup göçen" hadîsiyle ifade ettiği tavsiyesine de uyulmuş olunur. B) Memleketimizde de yaygın olarak görüldüğü üzere, hatim duasından önce ihlâs sûresinin üç defa okunmasının bid’at olduğu bildirilmiştir.Item Hatim indirmeye hükümleri I(Uludağ Üniversitesi, 1992) Çetin, Abdurrahman; İlahiyat FakültesiKur’ân-ı Kerim’i başından sonuna kadar okuyup bitirmek demek olan hatim indirme, âyet ve hadislerle teşvik edilmiş bir ibadettir. Kur’ân’a, onun öğretimine, okunup ezberlenmesine ve başkasından dinlenil mesine büyük önem veren Peygamberimiz, Kur’ân’ı tertib üzere ve sürekli okumayı temin eden hatim indirmeyi de Allah’ın çok sevdiği işlerden birisi olarak değerlendirmiştir. Her ibadetin belli prensipleri ve âdabı olduğu gibi, Kur’ân okuma nın, dolayısiyle hatim indirmenin de bazı hususlara dikkat gerektiren âdâb ve prensipleri vardır. İşte bu makalede: hatim indirmenin önemi, ne kadar sürede tamamlanacağı, tekbir bahsi, hatim duası, hatim okumanın âdabı, mukabele, hatimle teravih, ücretle hatim indirme ve hatim merasimleri, gibi, konuyla ilgili ayrıntılar ele alınmaktadır.Item Hatim indirmeye hükümleri II(Uludağ Üniversitesi, 1992) Çetin, Abdurrahman; İlahiyat FakültesiHer ibâdetin belli prensip ve âdabı olduğu gibi, Kur’ân okumanın, dolayısıyla hatim indirmenin de bazı hususlara dikkat gerektiren âdâb ve prensipleri vardır. Aşağıda kaydedilecek hususları, Kur’ân okumayı zorlaştırıcı engeller olarak değerlendirmemelidir. Şüphesiz herkes, Kur’ân’ı alıp okuyabilir. Ancak, her işin bir "gelişigüzel"i vardır, bir de ideali. İşte biz, hatim indirmede "ideal"i yakalamak için gerekli şartlan özetlemek istiyoruz.Item Hİcret öncesi Mekke’de kapitalizm(Uludağ Üniversitesi, 1992) Chelhod, Joseph; Er, İzzet; İlahiyat FakültesiBu araştırma, bütünüyle M.G.-H. Bousquet’nin Hesperis (c. XLI, s. 237- 248) de çarpıcı bir tebliğini okuduğum zaman kaleme alınmıştı. Bousquet, o te bliğinde R.P. Montogommery Watt’ın "MUHAMMED MEKKE’DE" başlığını taşıyan bilimsel eserine hasretmişti. Söz konusu kitaba müracaat ettik, bilmediği miz ve aklımıza gelen pek çok önemli meselelerle ilgili olarak Reverend Pere Watt tarafından savunulanlara benzer iddialar hakkında açıklamalar yapabildik. Özellikle ekonominin sosyal tekamül ve ideolojiye tesiri yazar tarafından çok iyi belirtilmişti. O, Lammens gibi, Kureyşlilerin kapitalist bir ekonomi uygulaması yaptığım kabul ediyor ve "Kur’an’m, prensip olarak Mekke ve çevresinde meyda na gelen büyük değişmeler bütünü içinde kendi ideolojik görünümünü ortaya koyduğunu" düşünüyor.Item Humanistik dîni psikoloji: Din psikolojisinde yeni bîr bölüm(Uludağ Üniversitesi, 1992) Strung, Jr. O.; Kula, M. Naci; İlahiyat Fakültesi; Din Psikolojisi BölümüHernekadar burası din psikolojisinin tarihini sunma yeri değilse de din psikolojisinin tarihi konusu ile ilgili birçok önsöz, başlangıç olmasına rağmen bu konu hiçbir çağdaş bilim adamı tarafından tam başarı ile halledilememiştir. Eğer çağdaş humanistik psikolojinin nasıl bir şekilde hem din psikolojisi için yenilik getiren itici bir güç olduğu ve aynı zamanda bu disiplinle, bu disiplinin kurucusu W. James’ce tespit edilen orjinal niyetlerin bazılarının katalitik uyarıcısı olduğu görülmek isteniyorsa konunun tarihi hassasiyeti ele alınmalıdır.Item Hz. Muhammed (s.a.v.) devri kronolojisi(Uludağ Üniversitesi, 1992) Algül, Hüseyin; İlahiyat FakültesiBiz bu araştırmamızda Hz. Muhammed (s.a.v.) devri kronolojisine dair bir örnek sunuyoruz.Item Bir İbn Bâcce bibliyografyası(Uludağ Üniversitesi, 1992) Aydınlı, Yaşar; İlahiyat FakültesiZaragozalı müsteşrik Miguel Asin Palacios’un 1940’lı yıllarda, Sarakustalı filozof İbn Bâcce’nin önemli eserlerini neşretmesine kadar, bu konu üzerinde çalışma yapacak bir araştırmacının önünde hemen hemen hiç bir orijinal metin bulunmuyordu. Palacios’un neşirlerinden önce, İslam felsefesi araştırmacısının İbn Bâcce hakkındaki bilgisi terceme-i hal kitaplarının ilgili bölümleri ile, kendi sinden bahseden filozof metinlerine dayanmaktaydı. Daha önemli bir kaynak ise, İbn Bâcce’den Latince ve İbraniceye yapılmış bir iki çeviri idi. Bu çevirilerin en önemlisi ve daha yaygın olarak kullanılmış olanı da, Mosses Narboni’nin "Tedbîr el-Mütevahhid" den yapmış olduğu kısmî ve bir dereceye kadar gayri sahih çevirisi idi. 14. yüzyılda yapılmış olan bu çeviri, 1859’da Munk tarafından Fransızcaya aktarılmış ve Melanges (D 30)*’ içerisinde yayınlanmıştır. Çok yakın bir geçmişe kadar, İbn Bâcce üzerine yapılan modern çalışmaların hemen hemen tamamı Munk’un bu çevirisine dayanmaktaydı. Öyle ki, bazı araştırmacılar, oriji nal İbn Bâcce metinlerinin neşirlerinden (MsL, C 20, C 36, C 63-66) habersiz olarak, uzun yıllar Munk’un metnine bağlı kalmışlardır. H. Z. Ülken, ilk baskısı 1967 yılında yapılan "İslam Felsefesi" isimli eserinde (D 44), "Tedbîr el-Mütevah- hid"in kayıp olduğunu kaydetmektedir. Daha bir çokları gibi, ikinci baskısı 1982’de yapılan bir "Arap Felsefesi Tarihi" çalışması da (D 15) bu hatayı tekrarlamaktadır.Item İslam hukukunda zamanaşımı(Uludağ Üniversitesi, 1992) Yaylalı, Davut; İlahiyat FakültesiHukukta zamanaşımı "kazandırıcı zamanaşımı" ve "düşürücü zamanaşımı" olmak üzere iki kısımda mütalaa edilir. İslam hukuku, bunlardan hiçbirini kabul etmez. Yani zamanın geçmesi, ne bir hakkın düşmesine ve ne de bir mülkün kazanılmasına sebep olamaz. Çünkü her iki durumda da gerçek malikin hakkı iptal edilmektedir. Bunun için İslam hu kukunda "hak, zamanın geçmesiyle düşmez” genel kaidesi konmuştur. Ancak, belirli bir sürenin geçmesi halinde hakkın özüne dokunmaksam hukukî emniyeti sağlamak için davanın dinlenmesi yasaklanmıştır. Hanefilere göre zamanaşımı, istihsan deliline dayanılarak davanın dinlenmesine engel sayılmıştır. Bu müddet, genelde on beş sene olmakla birlikte dava konusuna göre değişebilir. Malikilerde "Kim bir şeyi on sene elinde bulundurursa o şey onun olur” hadisine istinaden münazarasız olarak bir şeyde belirli bir müddet gerçek sahib gibi tasarrufta bulunan kişinin o şeye sahib olacağını söylerler.Item Kîtab-ı mukaddes’e göre cemaat ve bu cemaatin hayatında kilisenin yeri(Uludağ Üniversitesi, 1992) James, Emmanuel E.; Güç, Ahmet; İlahiyat FakültesiCemaat (Community) teriminin geçmişte basit bir yan anlamı vardı, ancak zaman içerisinde onun anlamı karmaşıklaştı. Cemaat kelimesiyle, genellikle co ğrafi olarak belirlenen küçük bir bölgedeki ortaklık kastedilirdi; fakat ilâhiyatçı lar bu terimi, üyeler arasındaki ’biz duygusu’na işaret etmek için kullanırlar. Sa ğlam karşılıklı sevgi duygulan, müşterek ideallere bağlılık ve cemaat için kendini feda etme duygusu, bizim ’cemaat’ adını verdiğimiz, birbiriyle sıkı bir şekilde kaynaşmış grupların özelliğidir.Item Kur’an-ı Kerim’de disiplin, mükafat ve ceza kavramları(Uludağ Üniversitesi, 1992) Ay, Mehmet Emin; İlahiyat FakültesiBu makalede, her eğitim sisteminde mutlaka yer alan disiplin, mükafat ve ceza kavramlarının Kur’an-ı Kerim’de ne şekilde yer aldığı pedagojik bir bakışla ele alınmaya çalışılmıştır.