2007 Cilt 16 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14660
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Item Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik’inde pratik hikmet kavramı ve günümüz açısından önemi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Çınar, Aliye; İlahiyat FakültesiBu yazıda, öncelikle Aristoteles’in pratik hikmet (phronesis) kavramının önemini günümüz açısından tasvir edildikten sonra, bizzat kavramın tahliline geçildi. İlkin, iyi ve mutlu bir hayat için pratik hikmetin önemine işaret edildi. Bu, zımnen pratik hikmetin temas ettiği diğer boyutları da ima etmekteydi. Pratik hikmet, bir yandan düşünce erdemini, diğer taraftan ise, karakter erdemini ihtiva eder. Sokratesci erdem ve Platoncu iyi fikri ile Aristoteles’in erdem anlayışın farkı ve kesişme noktaları pratik hikmetin izahını vermektedir. Nihayetinde, pratik hikmeti besleyen verimli zemin olarak toplumsal aklın, âdet ve alışkanlığın (ethos) önemi belirtildi. Buna ilaveten, pratik hikmet ve ‘Tanrısal iyi’ ilişkisine işaret edildi.Item Divan şiirinde hastalık ve tedavi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kemikli, Bilal; İlahiyat FakültesiDivan şiiri, öyle sanıldığı gibi, gündelik hayattan, yaşanan olaylardan ve müşahede edilen dünyadan yararlanmayan bir şiir değildir. Bununla birlikte, tümüyle geçici hayatın, hal ve durumun tasvirinden ibaret bir şiir de değildir. Aksine bu şiirin söz ve mânâ sanatlarıyla incelmiş ve gelişmiş özel bir dili vardır. Bu dilin imkanları ölçüsünde hayata ve geçici güzelliklere yer verir. Bu makalede, Divan şiirinin poetik yapısı tahlil edilmemektedir; ancak bu yapı, Osmanlı toplumundaki hastalık telakkisi ve tedavi şekilleriyle ilişkilendirilerek ele alınmaktadır. Böylece şairlerin hastalık kavramına ve uygulanan tedavi yöntemlerine ve kullanılan ilaçlara yükledikleri anlam tartışma konusu edilmektedir.Item Ebû nuaym ve Et-Tıbbu’n-Nebevî isimli eseri üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2007) Dönmez, MustafaH. IV-V./m.X-XI. asırlarda en dikkat çeken şahsiyetlerinden birisi hiç kuşkusuz Ebû Nuaym el-İsfahânîdir. Hadis ilmindeki şöhretinin yanında Ebû Nuaym’ın, fıkıh, akâid, tarih ve tasavvuf gibi diğer islâmî ilimlerde de önemli bir birikiminin olduğu bıraktığı eserlerden açıkça anlaşılmaktadır. Onun et-Tıbbu’nNebevî adlı eseri, Hz. Peygamber ve sahâbenin tıp bilgisi ve tıbbî uygulamalarına ilişkin, çok sayıda hadisi, geniş bir tasnif çerçevesinde toplayan, nebevî tıp literatüründe yerini almış ilk kaynaklardan birisidir. Eser tıp kitabı sistematiğine benzer tarzda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmek suretiyle benzerleri arasında istifadesi kolaylaştırılmıştır. Her birine “ Makale” adı verilen yedi bölüm şeklinde yazılan eserdeki bölüm başlıkları şöyledir: birinci bölüm, “İlmin Fazileti ve Tıp Bilgisinin Üstünlüğü”; ikinci bölüm, “İnsan Anatomisi ve Sağlığın Korunması”; üçüncü bölüm, “Hastalıkların İsimleri ve Hastanın Tedavisi”; dördüncü bölüm,“İlaçlar ve Faydaları”; beşinci bölüm, “Hasta Bakımı, Nekâhat Dönemindeki Hastanın Beslenmesi ve Kuvvetli Gıdalar”; altıncı bölüm, “Meyveler” ve Yedinci bölüm, “Etler ve Etlerden Yararlanma”.Nebevi Tıbb’ın bütün yönlerini ele alan orijinal bir kaynak niteliğindeki bu eserde kullanılan 322 hadislerin büyük bir bölümü sahih olmakla beraber bazı zayıf ve uydurma hadislere de rastlanmaktadır.Item Faizsiz bir finans yöntemi olarak venture capital sistemi ve İslam bankacılığı ile mukayesesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kumaş, Mehmet Salih; İlahiyat FakültesiVenture Capital (Risk Sermayesi) Sistemi, ekonomik gelişmede önemli faktörlerden biri olarak görülen küçük ve orta ölçekli girişimcilerin (KOBİ) finansman ihtiyacının karşılanmasında önemli bir role sahiptir. Geleneksel bankacılığın aksine kâr-zarar ortaklığına dayanan bu finans yöntemi ile İslam Bankacılığı arasında şaşırtıcı bir benzerlik söz konusudur. Bu benzerlik bir rastlantı olmayıp, iki finans sisteminin tarihsel arka planından kaynaklanmaktadır. Bilimsel araştırmalar iki finans sisteminin orta çağda yaygın olarak uygulanan mudârabe ve commenda iş ortaklıklarının evrimi sonucu ortaya çıktığını ve commenda ortaklık türünün kaynağının ise mudârabe ortaklık türü olduğunu ortaya koymuştur. İşte bu makalede, öncelikle İslam Bankacılığının ve Venture Capital’in arka planı ele alınacak ve daha sonra da iki finans sisteminin yapısal ve fonksiyonel açıdan aralarındaki benzerlik ortaya konulmaya çalışılacaktır.Item İbn Hazm’in edebî kişiliği(Uludağ Üniversitesi, 2007) Yalar, Mehmet; İlahiyat FakültesiBu çalışmamızda önce İbn Hazm’in edebî kişiliğinin oluşmasında etkili olan faktörler ele alınmış, ardından söz konusu kişiliğin özellikleri ve bu özellikler bağlamında ortaya çıkan edebî yaklaşımları irdelenmiştir. Bu çerçevede eleştirmenliği, şairliği ve nesirciliği üzerinde durularak her biri kapsamında derç edilen alt başlıklar ve bu alt başlıklar için yer verilen nesir ve şiir örnekleriyle konu aydınlatılmaya çalışılmıştır.Item İbn Hazm’ın Râvi tenkidinde eleştirilen yönlerinin onun tenkitçi kimliğine etkisi -el-Muhallâ çerçevesinde değerlendirme-(Uludağ Üniversitesi, 2007) Karahan, Abdullah; İlahiyat Fakültesiİslâmî ilimlerin birçok alanında eserler kaleme almış ve Zâhirî Mezhebi’nin sistemini oluşturmuş bir ilim adamı olan İbn Hazm, sisteminde hadislere özel bir önem atfetmiştir. Özellikle elMuhallâ’da fıkhî görüşlerinin büyük çoğunluğunu hadislere dayandırmıştır. İbn Hazm kullandığı hadislerin sıhhatlerini ve delil değerlerini belirlemek için klasik hadis usulü kaidelerini kullanmayı öngörmüştür. Ancak onun, bu düşüncesini pratiğe yansıtmakta fazla başarılı olamadığı, özellikle râviler hakkında verdiği hükümlerde bazı hatalara düştüğü iddia edilmektedir. İbn Hazm’ın bu bağlamda yaptığı râvi tenkitleri kendisinden sonra gelen hadis âlimleri tarafından çokça tartışılmış, aynı zamanda ona bu yönde bazı eleştiriler de yöneltilmiştir. Bu makalede söz konusu eleştiriler çerçevesinde onun râvi tenkitlerinin değeri araştırılmıştır.Item İbn Küllâb el-Basrî’nin kader anlayışı(Uludağ Üniversitesi, 2007) Yücedoğru, Tevfik; İlahiyat Fakültesiİnsanlık tarihi kadar eski bir problem olan kader hakkındaki tartışmalar İslâm coğrafyasına erken denebilecek bir tarihte girmiştir. Hicrî ikinci asır başlarında şiddetlenen tartışma, birinci asır sonu itibariyle fırkalar arasında ilk tartışmalara konu olmakta ve ilk İslam mütefekkiri denilebilecek zevat arasında tartışılmaktaydı. Bu makale, hicrî üçüncü asrın İslâm âlimi İbn Küllâb el-Basrî’nin konu hakkındaki görüşlerini ele alacaktır.Item İstanbul’un tasavvuf hayatını besleyen Bursa merkezli bir celvetî dergâhı: Selâmî Ali Efendi Tekkesi(Uludağ Üniversitesi, 2007) Çift, Salih; İlahiyat FakültesiBursa, özellikle tasavvuf açısından, Osmanlı’nın en önemli merkezlerinden biridir. Birçok tarikat şubelerinin kuruluş yeri bu şehirdir. Bunlar arasında, Aziz Mahmud Hüdâyî’den sonra XVII. yüzyıl boyunca Osmanlı idarecileriyle yakın ilişkiler geliştirmiş olan Celvetiyye bu yönüyle özel bir önemi hâizdir. Bu açıdan Hidâyî’ye benzerliğiyle dikkat çeken ve Bursa’da bir Celvetî dergâhı kuran Selamî Ali Efendi, söz konusu tarikatın en önemli şeyhlerinden bir tanesidir.Item Jung’cu arketip teorisi bağlamında tasavvufî öykülerin değerlendirilmesi: Sîmurg örneği(Uludağ Üniversitesi, 2007) Gürses, İbrahim; İlahiyat FakültesiCarl Gustav Jung’un kurduğu Analitik psikolojinin en orijinal tarafı kolektif bilinçdışı (collective unconscious) ve içeriğindeki arketiplerdir. Bu arketiplerin en önemlilerinden biri de aşama arketipidir. Buna kahraman arketipi (hero archetype) veya monomitos da denir. Bu arketipe daha çok masallarda, rüyalarda veya edebiyat ürünlerinde rastlanır. Kahraman yurdundan yola çıkar ve uzak bir ülkeye varır. Yol boyunca başından birçok macera geçer ve sonunda bir ödül alarak ülkesine döner. Döndüğünde ise o artık çok değişmiştir. Uzaktan getirdiği ödül ise sosyo-ekonomik ve psikolojik açıdan değişimi sembolize etmektedir. Aslında kahramanın gittiği bu esrarengiz ülke kendi bilinçaltıdır. Böyle bir öykü Attar’ın Mantıt al- Tayr adlı eserinde anlatılmaktadır. Bu öykü bu makalede Jungian arketipler açısından özellikle de kahraman arketipi açısından değerlendirilmiştir.Item Klâsik dönem Osmanlı toplumunda boşanma (Bursa Şer’iyye sicillerine göre)(Uludağ Üniversitesi, 2007) Maydaer, Saadet; İlahiyat FakültesiBursa şehri Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olması hasebiyle özellikle Osmanlı devlet kurumlarının kurulup geliştiği klâsik dönemdeki toplum yapısının aydınlatılması açısından önemli bir inceleme alanıdır. Osmanlı toplumunun temel yapı birimi olan ailenin dağılma sürecinin aydınlatılması için de, Osmanlı mahkemelerinde tutulan kayıtları kapsayan şer‘iyye sicilleri en önemli kaynaklar arasında yer alır. Zira o dönemde halk mahkemelere sadece aralarında meydana gelen anlaşmazlıkların çözümü için gitmiyordu. Bilakis basit bir vekil tayin etme işleminden kefalete, alım-satımdan kiralamaya, evlilikten boşanmaya kadar toplumda cereyan eden hemen tüm günlük hadiseler için mahkemeye başvuruyordu. Bu nedenle de şer‘iyye sicilleri o dönemdeki toplumun aynası konumundadır. Bursa şer‘iyye sicilleri özellikle klâsik döneme dair içerdiği çok sayıda defterle oldukça zengin bir veri tabanına sahip durumdadır. Bu araştırmada, Osmanlı Devleti’nin klâsik döneminde toplumun yapısını anlamak için vazgeçilmez bir kaynak olan şer‘iyye sicillerinden yararlanarak aile birliğinin hangi şekillerde dağıldığı açıklamaya çalışılacaktır.Item Modern batı düşüncesinde dilin kökeni olarak ontolojik farklılık sorunu(Uludağ Üniversitesi, 2007) Çınar, Aliye; İlahiyat FakültesiTanrı ve insan arasındaki ontolojik mesafenin/farkın, dilin, anlamın ve ahlakın kökeni olduğunu söyleyebiliriz. Ontolojik farklılık, bir yandan anlamın ve dilin kökeniyken, öte yandan da, yaratıcı ve inşa edici bir dilin temel dayanağıdır. İnsanın tam olarak bu mesafeyi kapatabilme! serüvenine anlam arayışı ya da ‘olma’ süreci diyebiliriz. Ne var ki, insan ve Tanrı arasında ontolojik yakınlığı hatta özdeşliği öne süren bir düşünce, dilin ve anlamın kötürümleşmesine davetiye çıkaracaktır. Günah ve başkaldırı, insan ve Tanrı arasındaki ontolojik farklılığın bir ifadesidir. Yine iman ve ritüel, ontolojik mesafenin hem bir dışa vurumu hem de bu uzaklığı yaklaştırma çabasıdır. Yaratmanın sözle başlaması Tanrı ile insan arasındaki farkın ve Tanrı’nın gücünün bir temsilidir. Özellikle de İbrahimî geleneğin yoktan yaratma düşüncesi (ex nihilo), açıkça Tanrı ile diğer varlıklar arasındaki mesafenin bir başka yansımasıdır.Item Sebepleri ve sonuçları açısından hadis râvîlerinin zühd hayatına yönelik ilgileri -Kûfe örneği(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kahraman, Hüseyin; İlahiyat FakültesiZühd; kişinin dünyaya, eşyaya veya en kısa ifadesiyle Allah dışındaki şeylere (mâsivâ) karşı takındığı tavrı ifade eder. İslâmî zühd hayatının kaynağı, öncelikle Kur'ân ve hadislerdir. Diğer taraftan içinde yaşadıkları sosyal veya bireysel hayatın kültürel, toplumsal, psikolojik ve siyasî yapısı da, zühdü bir hayat tarzı haline getirmeye meyilli insanlar üzerinde etkili olmuştur. Ancak I/VII. asır İslâm toplumunda bu şartların tamamını aynı anda ihtivâ eden mekânların sayısı az olsa gerektir. İslâm tarihinde oynadığı rol ve ayrıca inşa edildiği coğrafyanın kültürel ve siyasî pozisyonu açısından bu mekânlara verilecek örneklerin başında Kûfe’nin geldiği düşünülebilir. Bu makâlede özellikle Kûfeli hadis âlimlerinin zühd hayatına duydukları yoğun ilgi ve bunun sebepleri araştırılmaktadır.Item Sofyalı Bâlî Efendi'nin tasavvufî düşünce bakımından önem arzeden bazı âyetlerle ilgili yorumları(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kiraz, Celal; İlahiyat FakültesiBu makale, Sofyalı Bâlî Efendi’nin Tahkîkâtü Bâlî (Tefsîru Âyâtin Muhtelife) adlı yazma risalesinde ele aldığı bazı âyetlerle ilgili yorumlarını değerlendirme amacı taşımaktadır. Bâlî Efendi’nin bu risâlesinde incelediği âyetler, genel olarak insanın fıtrî ve mânevî yapısı ve başlangıç ve son itibariyle insanın yeryüzündeki konumu ile ilgilidir. Yazar, bu konulara tasavvufî bir yorum getirmek için bu risâleyi yazmış olabilir. Zira bilindiği gibi tasavvuf, insanın mânevî olarak olgunlaşması ile ilgili bir disiplin olduğu için, insana büyük önem vermektedir. Ayrıca ledünnî ilim ve mürîd-mürşid ilişkileri bağlamında mutasavvıflarca üzerinde çokça durulan Mûsâ-Hızır kıssası ve Hz. Mûsâ (as)’nın Allah’ı görmek istemesine dair kıssa da Bâlî Efendi’nin incelediği ve üzerinde yorumlar yaptığı âyetler arasındadır.Item Tasavvufî tecrübe aktarılabilir mi?(Uludağ Üniversitesi, 2007) Kartal, Abdullah; İlahiyat FakültesiTasavvuf, diğer İslamî disiplinlerden farklı olarak, kişinin yaşadığı derin ve öznel bir tecrübeye dayanır. Şüphesiz, bu öznellik, yaşanan tecrübenin, başkalarına ne ölçüde aktarılabileceği sorusunu da beraberinde getirir. Sufiler, sürekli olarak, bu tecrübenin aktarılamayacağına vurgu yapmış olmakla birlikte, paradoksal olarak, tecrübeye dayalı bir dil geliştirmişler ve sürekli aktarma gayretinde olmuşlardır. Bu makalede tasavvufî tecrübenin mahiyeti, aktarılmasının mümkün olduğu ve aktarılırken oluşturulan dilin temel özellikleri üzerinde durulmuştur.Item Tekkeler kapatılmadan önce Nakşîliğin Bursa’daki tarihi süreci(Uludağ Üniversitesi, 2007) Tek, Abdurrezzak; İlahiyat FakültesiSelçuklular devrinde başlayan Anadolu’nun İslâmlaşma sürecinde tasavvuf kültürü ve tarikatların önemli etkileri olduğu bilinmektedir. Mâverâünnehr, Harizm, Horasan ve diğer bölgelerden gelen şeyh ve dervişler vasıtasıyla bu kültür, başta Yeseviyye olmak üzere Kazerûniyye, Kübreviyye, Sühreverdiyye, Mevleviyye, Rifâiyye, Bektâşiyye, Halvetiyye ve Nakşibendiyye tarikatları tarafından asırlar boyu temsil edilmiştir. Bu çalışmada XV. yüzyıldan itibaren Bursa’da oluşmaya başlayan Nakşibendî kültürü, tekkeleri, dervişleri ve kuruluşundan yıkılışına veya kapanışına kadar Nakşibendiyye tarikatına ait olanların yanı sıra kuruluş itibariyle başka tarikatlara ait olup, sonradan Nakşî tekkesi halini gelmiş veya bunun tersi, baştan Nakşî iken sonradan başka tarikatlara geçmiş dergahlar ela alınmıştır.