Bursa Uludağ Üniversitesi Dergileri
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/28
Browse
Browsing by Department "Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 20 of 89
- Results Per Page
- Sort Options
Item % 50 ve % 70 oksijen yüzdeleri uygulanan tek akciğer anestezilerinde kan gazları bulguları(Bursa Üniversitesi, 1975) Özyurt, Gürayten; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı% 50 oksijen yüzdesi ile Halothane ve Methoxyflurane, % 70 oksijen yüzdesiyle Methoxyflurane uyguladığımız üç grup ve toplam 144 hastada ameliyatın belirli sürelerde alınan arteriyel kandan kan gazları bulgularını karşılaştırdık. Bulduğumuz sonuçlara göre; her iki akciğeri sağlam veya tek akciğerinde lezyon olan hastalarda, sırtüstü ve yan konumda yapılan ameliyatlarda % 50 oksijen yüzdesi yeterli olabilmektedir. Oysa, göğüsün açıldığı ve akciğerin kollabe edildiği ameliyatlarda ise hipoksemi için sınır kabul edilen 70 mm. Hg. in üstünde po2 sağlanması için % 70 oranında oksijen zorunludur. Her iki akciğerinde parenkim bozuklukları olan Mitral Stenozlu hastalarda % 70 oksijen yüzdesi ile bütün konumlarda normal po2 elde edilebilmektedir. Ayrıca her iki oksijen yüzdesi ile de pco2 in yüksek bulunması akciğer anestezisinin başka bir sorunudur.Item 510 İdrar örneğinden izole edilen mikroorganizmalar ve antibiyotiklere in-vitro duyarlılığı(Uludağ Üniversitesi, 1993-04-15) Yılmazlar, Aysun; Özcan, Berin; Helvacı, Safiye; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıToplam 510 idrar örneğinden izole edilen mikroorganizmalar ve bunlara etkili antibiyotiklerin % 50'den fazla duyarlı olanları retrospektif olarak incelendiğinde, 122 sinde (% 23.9) mikroorganizma izole edildi. Yapılan incelemede Candida albicans ın % 76.2 oranla ilk sırayı, Enterobacter spp un % 8 oranla ikinci sırayı aldığı belirlendi. Yoğun bakım ünitelerinde fungal ve bakteriyel enfeksiyonların önlenmesinde aseptik tekniklerin önemli olduğu; antibiyotiklere hassasiyet sonuçlarına göre kinolon grubu antibiyotiklerin üriner enfeksiyonlarda etkili olacağı sonucuna varıldı.Item Açık kalp cerrahisinde yüksek doz fentanil-02 ile birlikte kullanılan pankuronyum ve vekuronyum'un kardiyovasküler etkilerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1991) Yanık, İsmet; Korfalı, Gülsen; Özyurt, Gürayten; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıÇalışma, kalp kapağı değiştirilecek 20 hastada yapıldı. Tüm hastalara 50 ug/kg Fentanyl, I. gruptaki hastalara 0.1 mg/kg Pancuronium, ll. gntptaki hastalara 0.1 mg/kg. Vecuronium verildi. Pankuronyum ve Vekuronyum gruplarında entübasyondan önce ve entübasyondan sonra Kalp Hızı (HR), Ortalama Pulmoner Arter Basıncı (MPAP), Atım Volüm İndeksi (SVI), Sol Ventrikül Atım İşi (LVSW) ve Sağ Ventrikül Atım İşindeki (RVSW) değişiklikler istatistiksel olarak anlamlı idi. Kardiak cerrahide yüksek doz Fentanil ile birlikte seçilecek kas gevşeticinin hemodinamik etkileri mutlaka göz önüne alınmalıdır.Item Akut miyokard infarktüsünde streptokinaz tedavisine bağlı pulmoner hemoraji(Uludağ Üniversitesi, 2003-09-19) Koçyiğit, Muharrem; Kahveci, Ş. Ferda; Özcan, Berrin; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıTrombolitik ilaç uygulaması akut miyokard infarktüsünde morbidite ve mortaliteyi azaltmaktadır, fakat bu uygulama sırasındaki fazla miktarda kanama kaygı vericidir. Biz bu yazıda akut miyokard infarktüsü için intravenöz streptokinaz uygulanması sonrasında masif pulmoner kanama gelişmiş, 45 yaşında bir olgu sunuyoruz. Olgu, mekanik ventilasyon desteğine alınmış ve tedavisi başarıyla sonuçlandırılmıştır.Item Ameliyat sırasında oluşan hıçkırıkın giderilmesinde Ephedrine'nin rolü(Uludağ Üniversitesi, 1983) Özcan, Berin; Korfalı, Gülsen; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıBu çalışma genel anestezi sırasında hıçkırık gelişen yaşları 22-59 arasında değişen 28 olgu üzerinde yapılmıştır. 12 olguda çeşitli yöntemlerle hıçkırık giderilemeyince i. v. yoldan 5 mgr. efedrin uygulandı ve hıçkırık durdu. 16 olguda ise diğer metodlar uygulanmaksızın hıçkırık başlar başlamaz i.v. efedrin yapıldı. 14 olguda hıçkırığın geçtiği saptandı. İki olguda ise ikinci doz i.v. 5 mgr. efedrin yapıldı ve hıçkırık geçti. Sonuç olarak 5 mg. i.v. efedrinin ameliyat sırasında oluşan hıçkırığın giderilmesinde en etkin yöntem olduğu kanısına varılmıştır.Item Ameliyathanede anestezi ölümleri(Bursa Üniversitesi, 1976) Özyurt, Gürayten; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıGünümüzde Ameliyathane ölümlerinde anesteziye bağlı, cerrahiye bağlı ve hatanın hastalığına bağlı nedenler aranmaktadır. Anesteziye bağlı ölümlerin insidensi anestezi sayısının 1/3.000-1/5.000 arasında değişmektedir. Bazı yazarlar, anestezinin mortalite oranının kolay saptanamıyacağını ve anestezi ölüm oranın sıfır olabileceğini ileri sürmektedirler. Yine yazarlar anestezi ölüm oranını dikkatsizlik veya tecrübe azlığının bir göstergesi olarak kabul etmektedirler.Item Anestezi asistanlarında nöbetin bilişsel işlevler ve ruhsal durum üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2007-11-30) Yavaşcaoğlu, Belgin; Aydın, Birgül; Karataş, Ebru Gökçen; Kaya, Fatma Nur; Özcan, Berin; Kırlı, Selçuk; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıBu çalışmada 32 saat ve 8 saat çalışan anestezi asistanlarının psikolojik ve bilişsel fonksiyonlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bilişsel ve psikolojik durumu değerlendiren nöropsikolojik ve psikolojik testler aynı anestezi asistanına 32 saat ve 8 saatlik çalışma sonrası uygulandı. 32 saat çalışan asistanların nöropsikolojik bozulma gösterdiği bulundu. Uygulanan psikolojik testler 32 saatlik çalışma sonrası depresif duygu durum, anksiyete ve stresin 8 saatlik çalışmaya göre daha sık bulunduğunu gösterdi. Bu bulgular ışığında, hataları azaltmak ve hasta güvenliğini arttırmak amacıyla, anestezi asistanlarının çalışma programlarının yeniden düzenlenmesinin uygun olduğu düşünüldü.Item Anestezi sonrası ayılma değerlendirmesi(Uludağ Üniversitesi, 1984) Korfalı, Gülsen; Özyurt, Gürayten; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıDörtyüz hasta erken anestezi döneminde Anestezi Sonrası Ayılma Değerlendirmesi (PAR score) kullanılarak Ayılma Odasına gelişlerinde ve bir saat sonra değerlendirilmiş yaş, anestezi tekniği, cinsiyet ve ameliyat süresi karşılaştırılarak bunların ayılmadaki önemi araştırılmıştır. Her iki cinsiyet arasında bir fark bulunamamıştır. 0-10 yaş grubu hastaları gelişte en yüksek değeri almıştır. 4 ve 5 saatin üstünde anestezi alanlarda ayılma değerleri en düşük olarak bulunmuştur. Anestezi teknikleri karşılaştırıldığında en yüksek değer, spinal anestezi alan hastalarda saptanmıştır. Maske ile anestezi verilen hastalarda ise entübe edilenlere oranla daha yüksek ayılma değerleri bulunmuştur. Sonuç olarak, bu değerlendirmenin ayılma odalarında güvenle kullanılabilir pratik bir yöntem olduğu kanısına varılmıştır.Item Çalışan kalpte koroner baypas ile eş zamanlı ve aşamalı karotis endarterektominin erken dönem sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2008-02-01) Biçer, Murat; Çokünlü, Özgür; Saba, Davit; Yanar, Murat; Cangür, Şengül; Şenkaya, Işık; Kalyoncu, Ayhan; Özkan, Hayati; Tıp Fakültesi; Kalp ve Damar Cerrahi Ana Bilim DalıKarotis arter hastalığı ile birlikte koroner arter hastalığı olan hastalarda cerrahi yaklaşım açısından fikir birliği sağlanamamıştır. Kombine cerrahi girişimle başarılı sonuçlar bildirilmekle birlikte mortalite ve morbidite riskini artığını gösteren yayınlarda bildirilmiştir. Bu çalışmada aynı dönem içinde aşamalı karotis endarterektomi ile çalışan kalpte koroner baypasla birlikte karotis endarterektomi uygulanan olguların sonuclarını karşılaştırmayı amaçladık. Kliniğimizde 2000-2006 tarihleri arasında aşamalı ve çalışan kalpte koroner arter bypass (OPCABG) ile birlikte karotis endarterektomi (CEA) uygulanan 15 bayan, 30 erkek 45 olgu retrospektif olarak incelendi. Olgular Grup1(G1); CEA+OPCABG(eşzamanlı) (22), Grup2(G2); CEA sonra CABG(aşamalı) (23) olmak üzere 2 grupta incelendi. Preoperatif demografik özellikler açısından gruplar arasında anlamlı fark yoktu Hastaların yaş ortalaması G1 de 65.7±4.7 G2 de 66.1±4.3 idi.G1 de Kadın(K)/Erkek(E): 7/15, G2 de K/E: 8/15. Postoperatif G1 de 1 olguda düşük kalp debisi nedeniyle mortalite gelişti, G 2 de mortalite yoktu. Grup 1 de 1 olguda geçici stroke görüldü. Grup 2 de 1 olguda transiskemik atak görüldü. Gruplar arasında mortalite ve morbidite açısından istatiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. OPCAB ile birlikte CEA sonuçlarının aşamalı uygulama sonuclarına benzer olmasıyla kritik karotis stenozu ve koroner arter hastalığı olan hastalarda kombine girişimin güvenle uygulanabileceği düşünmekteyiz.Item Çarpan kalpte koroner arter bypass cerrahisinde farklı anestezik ilaç kombinasyonlarının karşılaştırılması: hemodinami, oksijenasyon ve derlenme profiline etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2005-06-13) Kaya, Fatma Nur; Gören, Suna; Şahin, Şükran; Korfalı, Gülsen; Canbulat, Atilla; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıÇarpan kalpte koroner arter bypass (ÇKKAB) cerrahisinde farklı anestezik ilaç kombinasyonlarının hemodinami, oksijenasyon ve derlenme profiline etkilerini karşılaştırmayı amaçladık. ÇKKAB cerrahisi planlanan, 60 olgu (EF>%40) rastgele beş gruba ayrıldı (n=12). Grup I’de anestezi indüksiyonu ketamin (2 mg/kg) ve fentanil (5 µg/kg), idamesi izofluran (%0.5-1.2) ile sağlandı. Grup II ve V’de indüksiyonda etomidat (0.3 mg/kg) ve fentanil (5 µg/kg), idamede Grup II’de izofluran (%0.5-1.2), Grup V’de ise sevofluran (%0.8-2.5) kullanıldı. Grup III ve IV’de indüksiyonda midazolam (0.15 mg/kg) ve fentanil (5-7 µg/kg), idamede Grup IV’de izofluran (%0.5-1.2), Grup III’de midazolam infüzyonu (0.1 µg/kg/dk) verildi. Grup I, II ve V’de indüksiyon öncesi sedasyon amacıyla midazolam, bölünmüş dozlar halinde (0.1 mg/kg’e kadar) uygulanırken, Grup III ve IV’de 1-3 mg verildi. Tüm gruplarda idamede fentanil infüzyonu (2-5 µg/kg/sa) uygulandı. Hemodinamik parametreler, oksijen tüketimi ve şant fraksiyonu farklı dönemlerde kaydedildi. Spontan solunum, ekstübasyon, mobilizasyon ve yoğun bakımdan çıkış için geçen süreler kaydedildi. İndüksiyon sonrası kardiyak debideki azalma, Grup I ve IV’e göre Grup II’de daha az (p<0.01 ve p<0.05), diğer parametreler ise benzer bulundu. Sonuç olarak, ÇKKAB cerrahisinde farklı anestezik ilaç kombinasyonları ile benzer hemodinamik ve postoperatif derlenme özellikleri gözlenmesine rağmen, anestezi indüksiyonu sonrası gözlenen kardiyak debi değişiklikleri dikkate alındığında, ventrikül fonksiyonları korunmuş kardiyak olgularda, etomidat, fentanil ve izofluran kombinasyonunun iyi bir seçim olacağı kanısındayız.Item Çeşitli anestezik yöntemlerin ekonomik açıdan karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1984) Sezer, Selma; Şahin, Şükran; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıBalans anestezi, halotan ve etran anestezileri ve spinal anestezi yöntemleri, kullanılan maddelerin miktarları tesbit edilerek, ekonomik açıdan karşılaştırıldı. En pahalı yöntemin Etran olduğu, onu halotan, balans anestezi ve spinal anestezinin takibettiği bulundu.Item Değişik kimyasal etkenli solunum distresi olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1984) Özyurt, Gürayten; Korfalı, Gülsen; Şahin, Şükran; Sezer, Selma; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalıİntihar amacı ile tiner içen bir kişi ile iş kazasında sülfür dioksit gazına maruz kalan iki, toplam 3 hasta Reanimasyon Ünitesinde tedavi edildi. Her üç hastada bilinç kaybı ve akut solunum distresi sendromunun ortaya çıkan değişik klinik görüntüleri, maske, ventilatör ve ventilatörde ekspirasyon sonu pozitif basınç (PEEP) la uygulanan oksijen tedavisi ve tıbbi tedavi ile şifa ile sonuçlandı.Item Deliryumun değerlendirilmesinde sık kullanılan ölçüm araçlarının incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-04) Erbay, Öznur; Girgin, Nermin Kelebek; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıDeliryum; akut başlangıçlı, mental durumda dalgalanmalar gösteren ve geri dönüşü olan bir sendromdur. Hastaneye başvuran hastaların %10-30'unda deliryum geliştiği tahmin edilmektedir. Deliryum; yaşlı, operasyon sonrası ve yoğun bakım hasta popülasyonların da sıklıkla görülmektedir. Deliryum sonucunda gelişen, uzamış hastane yatış süresi, artmış morbidite, hastane maliyeti ve mortalitenin önüne geçilmesi için ve deliryum semptomlarının erken dönem kontrol altına alınabilmesi için deliryumun erken tanısı önem kazanmaktadır. Bu durum deliryuma özel tasarlanmış veya tanılanmasına yardımcı araçlardan yararlanmak, bu araçların amaç ve işlevini bilmek konusunu gündeme getirmektedir. Deliryumu önlemek, tespit etmek, etkili stratejiler belirlemek ve uygulamak adına ilk adım, uygun değerlendirme aracı ile hastaları izlemektir. Sağlık profesyonellerinin çoğu deliryumu göz ardı edebilmekte veya yönetmede zorlanabilmektedir. Bu derleme makalesinde deliryum değerlendirilmesinde sık kullanılan ölçme araçlarının amaç, işlevi ve uygunluğu özetlenerek sağlık profesyonellerine yol göstermesi ve literatürde konu ile ilgili eksikliğin giderilerek farkındalık oluşturması amaçlanmaktadır.Item Diallyl-Nor-Toksiferin' in anestezide kullanılışı(Bursa Üniversitesi, 1975) Sağlam, Figen; Kutlay, Oya; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıBu çalışmada yeni bir kürar, diallyl- bis- nor- toksiferin diklorid kullanılmıştır ve diğer kürarlarla kıyaslanmıştır. Ameliyat süresince rahat bir çalışma olanağı sağlaması ve ameliyat bittikten sonra yeterli solunumun sağlanabilmesi bakımından diğer kürarlardan üstün olduğu belirtilmiştir.Item Diethylether ve methoxyflurane anestezisinin kan şeker düzeyine etkilerinin karşılaştırılması(Bursa Üniversitesi, 1982) Ömür, Nedret; Kutlay, Oya; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıBu çalışmada Diethylether ve Methoxyflurane’ ın kan şekeri düzeyine etkileri 20 olgu üzerinde araştırılmış ve sonuçlar karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.Item Disk hernisi operasyonlarında sevorane + N2 0 İle propofol + alfentanil anestezilerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1998) Erinçler, Tuna; Lüleci, Nurettin; Gül, Remziye; Erbüyün, Koray; Tutan, Ahmet; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıMikrocerrahi ile elektif lumbal disk hernisi operasyonlarında uygulanan inhalasyon anestezisi (sevoflurane + N2 O) veya total intravenöz anestezi (propofol + alfentanil} arasındaki hemodinamik reaksiyonlar. ameliyat sonrası derlenme ve anaijezik gereksinimi yönünden farkiart saptayabilmek için, ASA I-II risk puanlamasında ve 18-65 yaşlarında 50 hasta, randomize olarak 25 'erlik iki gruba ayrılmıştır. 20 pg/kg alfentanil, 1.5 mg/kg propofol,0,1 mg/kg vecuronium ile standart anestezi indüksiyonunda sonra birinci grupta anesteziye 6 mg/kg /st. propofol 1 pg/kg/dak. Afemanil infüzyonu ikinci grupta % 50 N20 ( oksijen) karışımında sevofluran ile devant edilmiştir. 1.grupta alfentanil ve propofol infüzyonu ll. grupta sevofluran konsantrasyonları, cerrahi girişim için yeterli anestezi derinliğini sağlayacak şekilde ayarlanmıştır. Ameliyatın sonunda infüzyonlar veya sevofluran akmu kesilerek anesteziden uymuş yeterli 5 spontan solunumun geri dönüş (Vr>-4 ml/kg), trakeal eksplinasyon, hastanın gözlerini açması ve ismini söyleyebilmesi ile aptamil. Postoperatif dönemde analjezik isteminin sıklığı ve gerekli hasta kontrollü analjezi uygulanarak iki saat süre içinde izlenmiştir. Ağrı şiddeti visuel analog skala ile saptanmış, bulantı ve kusma. postoperatif üşütme titreme kaydedilmiştir. Sevofluran anestezisi uygulananlarda. trakeal intiiba lezyon ve cilt insizyonu, sistemik arter basmcmm ve kalp atım morlaşma neden , gruplar arasında bunun başka hemodinamik fark izlenmemiştir. Spanlan remilasyonım geri dönüşü (3.2 vs 6,3 min). ekstübasyon (3,8 vs 9,5 min). hastanın gözlerini açması ve isminin söyleyebilmesi alfentanil + propofol grubunda daha kısa sürede gerçekleşmiştir. Alfentanil + propofol grubundaki hastalarda postoperatif üşüme titreme daha sıklık izlenmiş. ağrı skorları, analjezik gereksinimi ve bulantı-kusma sıklığı yönünden gruplar arasında fark saptanmamıştır.Item Düşük-akım, düşük gradientli ciddi aort darlığı olan yaşlı hasta: transkateter aort kapak replasmanı (TAVİ) sonrası sol ventrikül sistolik disfonksiyonunun düzelmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-05-07) Güngören, Fatih; Sağ, Saim; Özdemir, Bülent; Yeşilbursa, Dilek; Biçer, Murat; Kan, İrem İris; Girgin, Nermin Kelebek; Serdar, Osman Akın; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıYaşlanan nüfus ile birlikte aort darlığı, hipertansiyon ve koroner arter hastalığından sonra en sık görülen kalp hastalığıdır. Düşük ejeksiyon fraksiyonlu (EF) ve düşük akım / düşük gradientli (DA/DG) aort darlığı, aort darlığı olan hastaların %5’inde görülmektedir. Bu hastaların konservatif tedavi ile prognozları kötüdür. Benzer şekilde bu hastalarda yapılacak cerrahi aort kapak replasmanın (AVR) mortalitesi yüksektir. Cerrahi AVR sonrasında sol ventrikül EF’sindeki düzelme değişkendir ve genellikle düşük olarak kalmaya devam etmektedir. Dahası düşük EF’li ciddi aort darlığı olan hastalarda AVR operasyonu belirgin derece artmış mortaliteyle ilişkili görülmüştür. Son zamanlarda transkateter aort kapak implantasyonu (TAVİ) ciddi komorbiditesi olan yüksek cerrahi riske sahip hastalarda AVR operasyonuna alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Biz bu yazımızda oldukça ileri yaşta düşük EF ve DA/DG’li ciddi aort darlığı hastasına yapılan TAVİ sonrası, erken dönemde EF düzelmesini rapor ettik.Item Endoskopik retrograd kolanjiopankreatografi işlemi için bilinçli sedasyon uygulamasında propofol ile deksmedetomidinin hemodinami ve kognitif fonksiyonlara etkisinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2011-01-27) Ceylan, Gürkan; Yavaşcaoğlu, Belgin; Korfalı, Gülsen; Kaya, Fatma Nur; Moğol, Elif Başağan; Türker, Gürkan; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıBu çalışmada endoskopik retrograd kolonjiopankreatografi (ERKP) işlemi sırasında bilinçli sedasyon için uygulanan propofol ve deksmedetomidinin hemodinamik ve respiratuar etkileri, yan etkileri, kognitif fonksiyonlara etkileri ile hasta ve hekim memnuniyeti açısından karşılaştırılması amaçlandı. 18-80 yaşları arasında, Amerikan Anestezistler Birliği’nin (ASA) sınıflamasına göre I ve II anestezi risk grubuna giren 50 olgu çalışmaya alındı. Olguların demografik verileri ve çalışma süresince vital bulguları kaydedildi. Sedasyon skorları takibinde Ramsay sedasyon skoru (RSS) kullanıldı. Olgular randomize olarak iki gruba ayrıldı: Grup P’deki olgulara yükleme dozu olarak 75µg kg-1 propofol iv infüzyon 10 dakika süre ile uygulandı. Olguların RSS’u 3-4 olacak şekilde, 12.5-100.0 µg kg-1dk-1 hızında propofol iv infüzyonuna devam edildi. Grup D’deki olgulara yükleme dozu olarak 1 µg kg-1 sa-1 hızında deksmedetomidin iv infüzyon olarak 10 dakikada uygulandı. Olguların RSS’u 3-4 olacak şekilde, 0.2-0.7 µg kg-1sa-1 hızında deksmedetomidin infüzyonuna devam edildi. Girişimin sonunda ilaç infüzyonları durduruldu. Olgulara sedasyon öncesinde ve derlenme odasında modifiye Aldrete skoru (MAS) 9-10 olduğunda Mini mental test (MMT) uygulandı. Girişimi takiben yüz ağrı ölçeği (YAÖ) ile ağrı değerlendirilmesi yapıldı. Deksmedetomidin grubunda kalp hızı (KH) değeri başlangıç değerine göre 5., 10., 15., 20., 25., 30., 35. ve 40. dakikalarda anlamlı olarak daha düşük bulundu (p<0.001). Tüm bu zamanlarda Grup D olgularda KH değerleri Grup P’ye göre düşük bulundu (p<0.05). Grup D’de ortalama arteriyel kan basıncının kontrol değerine göre daha düşük olduğu saptandı (p<0.05). Her iki grup arasında hasta ve hekim memnuniyeti arasında istatistiksel fark bulunmadı. Derlenme döneminde Grup D’de MMT değerleri daha yüksek bulundu (p<0.05). Endoskopik retrograd kolonjiopankreatografi gibi kısa süreli invaziv girişimlerde bilinçli sedasyon için deksmedetomidin uygulaması propofole alternatif olarak kullanılabilir.Item Endotrakeal intübasyon tüplerinde aspirasyon riski(Uludağ Üniversitesi, 1991) Şahin, Şükran; Yılmazlar, Aysun; Tokat, Oğuz; Tıp Fakültesi; Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim DalıTrakea yüzeyi ile kaf arasındaki basınç trakeamn kapiller perfüzyon basıncını (20-30 mmHg) aşarsa mukozada iskemik bozukluk ortaya çıkabilir. Kauçuk endotrakeal tüp kaftan yüksek basınç oluştururken, PVC den yapılanlarda basınç düşük ve trakeaya bası azdır. Ancak bu tüplerde de katlanma ve invajinasyona bağlı aspirasyon olabilecegi ileri sürülmüştür. Bu çalışmada her iki grup tüplerde oluşabilecek aspirasyon risklerini araştımıayı amaçladık. Genel anestezi verilen 14-75 yaşlan arasında 26 kadın, 26 erkek, 52 hastadan 39'u kauçuk (Grup I), JJ'ü PVC tüplerle (Grup 2) intübe edildiler. 1. gruptaki 39 hastadan 23'ünde kaf, hava kaçmasını önleyen minimal volüm/e (MOV = Minimal Occluding Volume), 16'sında minimal hava kaçışı yapan volümle (MLT = Minimal Leak Technique) şişirilirken, 2. gruptaki 13 hastadan 8'inde MOV, 5'inde MLT uygulanarak şişirildi. Kaf basıncı manometre ile ölçülerek kaydedildi. % 1' lik metilen mavisinden 5 cc. orofarinkse ince bir kateterle verildikten sonra yaklaşık her 5 dk. da bir tüp aspire edilerek 30-60 dk. süre ile metilen mavisinin trakeaya geçip geçmediği saptandı. Sonuçlar Student's t testi ile değerlendirildi. Bulgularımıza göre PVC tüplerin hiçbirinde her iki teknikle de 60 dk. da aspirasyon olmadı. Kauçuk tüple entübe edilen grupta MOV uygulanan 23 hastadan 5'inde (% 22), MLT uygulanan 16 hastadan 4'ünde (% 25) yaklaşık 30 dk. da minimal aspirasyon saptandı. PVC tüplerde kaf basıncının dolaşımı engelleyecek düzeyde olmadığı, kauçuk tüplerde bu düzeyi çok açtığı saptanmış, ayrıca PVC tüplerde trakea duvarı ile kaf arasında sıkı bir engel oluşturarak aspirasyonu engellediği gözlenmiştir. Bunun yanında kauçuk tüplerin trakea yüzeyine oluşturdukları yüksek basınç yanında minimal de olsa aspirasyonu önlemedikleri, dolayısıyla kullanımının sakıncalı olduğu sonucuna varılmıştır.Item Epidural bupivakain ve fentanil devamlı infüzyonu ile torakotomi sonrası ağrıların kontrolü(Uludağ Üniversitesi, 1992) Şahin, Şükran; Gören, Suna; Özdemir, İ. Ayhan; Toydemir, Orhan; Tıp Fakültesi; Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim DalıTorakotomilerden sonra görülen insizyon ağrısını kontrolu akciğer komplikasyonlarının azaltılması açsından çok önemlidir. Bu amaçla Bupivakain ve yüksek lipid solubilitesi ve hızlı doku alınımına sahip bir opiat olan Fentanil ile hazırladığımız solüsyonla torakotomi sonrası ağrıyı durdurmaya çalıştık. Çeşitli nedenlerle torakotomi uygulanan 16-72 yaşları arasında 5 kadın, 28 erkek toplam 33 hastaya T10 L4 aralıklar arasından epidural kateter yerleştirildi. Operasyon sonunda 10 ml. bolus (Bupivakain % 0.5 2 ml + fentanil 0.05 mg + SF) dozunu takiben 1 mg/ml Bupivakain + 5 ug/ml Fentanil solüsyonu ile infüzyona başlandı. İnfüzyon hızı hastanın gereksinimine göre gerektikçe arttırılıp, azaltıldı. Hastalar kateter çıkarılıncaya kadar yoğun bakımda VAS (Görsel Analog Skorlama) ile ağrının kontrolü bakımından izlendiler, torakostomi tüpü çıkarıldıktan sonra epidural kateter çekildi. Olgularımızın hepsinde torakotomiye bağlı ağrı oldukça etkin olarak giderildi. Hiç bir hastada istenmeyen etki görülmedi. Epidural kateter en az 3, en fazla 13 gün yerinde kaldı. Posttorakotomi ağrılarının kontrolünde bu yöntemin etkin, emniyetli ve kolay bir yol olduğu sonucuna varıldı.