Sosyal Bilimler Enstitüsü / Institute of Social Sciences
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/15
Browse
Browsing by Department "Anayasa Hukuku Bilim Dalı"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Item Akıl temelli normativite teorileri ile hukuki pozitivizmin bağdaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-26) Gülgeç, Yahya Berkol; Zeybekoğlu, Ali Emre; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim DalıHukuki pozitivizmin önemli eksiklerinden biri olarak hukukun normatifliğini açıklayamaması gösterilir. Çalışma bu eksikliğin rasyonalite temelli normativite teorilerinden faydalanarak giderilip giderilemeyeceğini sorgulamaktadır. Joseph Raz bir pozitivist olarak normativiteyi akıl tarafından tespit edilen davranış sebepleriyle açıklamaktadır. Raz'ın otorite temelli hukuki normativite anlayışı savunulabilir olsa da hukuki normativiteye ilişkin bütün soruları yanıtlamamaktadır. Bu nedenle otorite temelinde hukuki normativitenin açıklanabileceği kabul edilmelidir, ancak otorite anlayışının hukuki normativite için tek olasılık olduğu düşünülmemelidir. Hukuki pozitivizmin benimsediği geçerlilik anlayışı olan sistemsel geçerlilik hukukun normatif yönünü aydınlatmakta eksik kalmalıdır. Bu nedenle de sistemsel geçerlilik anlayışının minimum aksiyolojik bir unsurla tamamlanması gerekmektedir. Bu unsur minimum bağlayıcılık şartıdır. Buna göre bir hukuk normunun varlığından bahsedebilmek için muhataplarının bu norma uymak için en azından belli bir davranış sebebi olması gerekir. Bu geçerlilik anlayışına aksiyo-sistemsel geçerlilik ismi verilebilir. Aksiyo-sistemsel geçerlilik bir hukuk sistemindeki normların geçerliliğini açıklamaya yönelir. Bununla birlikte, aksiyo-sistemsel geçerliliğin bir hukuk sisteminin hiyerarşik açıdan en üstün normunun geçerliliğini açıklaması mümkün değildir. Bu norm için aksiyo-olgusal geçerlilik anlayışı benimsenebilir. Sorgulanması gereken husus bağdaştırma projesinin ulaştığı bu iki geçerlilik anlayışının hukuki pozitivist iddialarla uyumlu olup olmadığıdır. Hukuki pozitivizmin ayrılabilirlik tezi ve toplumsal olgu tezi olmak üzere iki temel tezi olduğu söylenebilir. Savunulan geçerlilik anlayışları ayrılabilirlik tezine uygun, ancak toplumsal olgu tezine aykırıdır. Dolayısıyla, ileri sürülen bağdaştırma kesinlikle doğal hukukçu bir nitelik taşımasa dahi ancak ayrılabilirlik tezi etrafında tanımlanabilecek geniş bir pozitivist teoriye vücut verebilir.Item Anayasal hakların çatışması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-22) Coşkun, Sibel Yılmaz; Zeybekoğlu, Ali Emre; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim Dalı; 0000-0002-3969-2185Bu çalışmanın konusunu, “anayasal hakların çatışması” oluşturmaktadır. Üç bölümden oluşan çalışmamızın ilk bölümünde anayasal hakların çatışma teorisi, ikinci bölümünde anayasal hak çatışmalarının çözüm teorisi ve son bölümünde çatışma çözüm yöntemi olarak dengeleme ile Türk Anayasa Mahkemesinin çatışmaya yönelik tutumu ele alınmıştır. Birinci bölümde, anayasal hakların çatışmasına dair kavramsal çerçeve çizilmiş ve konunun, önemini göstermek amacıyla, diğer anayasa hukuku sorunlarından farkları ile bu sorunlarla ilişkisi incelenmiştir. Çalışmada, anayasal hakların yapısı özellikle deontik mantık açısından değerlendirilmiştir. Ardından hak çatışmaları ile norm çatışmaları arasındaki ilişki analiz edilmiş ve anayasal hak çatışmaları kategorize edilmiştir. Bununla bağlantılı olarak, çözüme yönelik genel çıkarımlar yapılmış ve çatışma tipolojisi çizilerek bölüm sonlandırılmıştır. Çatışmanın çözümü, çatışan iki hak arasında mevcut olan sınırı gösterebilmek veya yeni bir sınır çekmek anlamına geldiği için ikinci bölümde, anayasal hakların sınırlandırılması ve içkin sınır teorilerine geniş bir yer verilmiştir. Bu bölümde hak-kapsam teorileri incelenmiş ve anayasal hakların çatışmasından doğan sınırlılık tezi ileri sürülmüştür. Bu teze dair sorunlar her yönüyle ele alınmış, hakka içkin sınır oluşturduğu için hakkın dışında kalan spesifik durumlardan ise ayrıca bahsedilmiştir. Özellikle Alman anayasa hukuku literatürünü temel alarak yürütülen bu çalışmada, ideal çözüm yöntemi olan pratik uyuşum, çatışmadan doğan sınırlılık tezi bağlamında ele alınmıştır. Çalışmanın son bölümünde, çatışma çözüm yöntemi olan dengeleme yöntemi olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilmiştir. Bölümün son ana başlığında Türk Anayasa hukukunda hakların sınırlandırılması ve çatışmadan kaynaklanan sınırlılık hali, Anayasa Mahkemesinin özellikle bireysel başvuru kararlarındaki tutumu göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir. Çalışmamız, ulaşılan sonuçların açıklandığı sonuç bölümüyle bitmiştir.Item Arap Baharı sonrası anayasacılık(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-11-03) Baş, Sezgin; Reçber, Sercan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim Dalı; 0000-0002-6368-7263Çalışmanın konusu, Arap Baharı sonrası Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da meydana getirilen anayasal metinlerin belirli anayasacılık unsurları çerçevesinde incelenmesidir. Bu inceleme ile Arap Baharı sonrası yaşanan anayasal değişimin tespit edilmesi ve anayasacılık perspektifinden değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Böylece Arap Baharı'nın yaşandığı ülkelerin anayasacılık yönelimleri belirlenmiş olacaktır. Çalışmada ele alınan ülkeler, devrimci anayasacılık kapsamında Tunus, Mısır, Libya ve Yemen iken reformist ülkeler kapsamında Cezayir, Fas, Umman, Bahreyn ve Ürdün'dür. Arap Baharı sürecinden birçok Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesinin anayasalarının etkilenmesi, bu araştırmayı bir yönüyle karşılaştırmalı çalışma haline getirmiştir. Karşılaştırma, bir taraftan halk ayaklanmalarının gerçekleştiği ülkeler arasında; diğer taraftan Arap Baharı öncesi anayasacılık ile Arap Baharı sonrası anayasacılık arasında yapılmıştır. Arap Baharı sonrası anayasacılığa dair yapılan araştırma neticesinde çalışma kapsamında ele alınan ülkelerde, gelinen noktada, anayasal düzenin işlediği paradigmada temel bir değişimin yaşandığı söylenemez. Anayasacılık konsepti açısından kısmi bir ilerlemenin sağlandığı ileri sürülebilir. Bu kısmi gelişme, Tunus ve Mısır'da daha sonra yaşanan karşı-anayasacı gelişmeler neticesinde geriletilmiştir. Libya ve Yemen'de, siyasal bölünme ve iç savaş meydana geldiğinden yeni anayasa yapım süreçleri akamete uğramıştır ve belirsizliğini korumaktadır. Reformist ülkelerde ise başlangıçta atılan olumlu adımlar ya devam ettirilmemiş ya da sonraki süreçte reform hareketlerine aykırı değişiklikler yapılmıştır. Neticede, Orta Doğu ve Kuzey Afrika anayasacılığı, değişim ve dönüşüme uğramaya devam etmektedir.Item Bakanlar Kurulu'nun oluşumu: Birleşik Krallık, Fransa, Türkiye ve Almanya örnekleri(Uludağ Üniversitesi, 2016-06-13) Uykun, Burcu; Gözler, Kemal; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim DalıParlamenter ve yarı-başkanlık hükümet sistemlerinde yürütme organı, devlet başkanı ve bakanlar kurulundan oluşmaktadır. Parlamenter hükümet sistemlerinde bakanlar kurulu, yürütme organının parlamentoya karşı sorumlu olan; devlet başkanı ise sorumsuz olan kısmıdır. Çağdaş parlamenter sistemlerde yürütme organının güçlendirilmesi eğilimine paralel olarak, bakanlar kurulunun görev ve yetki alanı genişlemektedir. Bu nedenle, bakanlar kurulunun sistem içerisindeki etkinliği artmaktadır. Parlamenter hükümet sistemlerinde bakanlar kurulu, Başbakan ve bakanlardan oluşan kolektif bir kuruldur. Bakanlar kurulunun ilk unsurunu oluşturan Başbakan, anayasa hukukunun klasik teorisinde primus inter pares kabul edilmektedir. Fakat günümüz parlamenter sistemlerinde başbakan, gerek Bakanlar Kurulu üzerindeki belirleyici rolü, gerekse kamuoyundaki imajı nedeniyle bakanlar kurulunun kalbi haline gelmiştir. Başbakanın bu yeni konumu, siyasi koşullar ve başbakanı bakanlar karşısında güçlendiren anayasal hükümler tarafından desteklenmektedir. Bakanlar Kurulunun diğer unsuru olan bakanlar ise Başbakan tarafından atanmaktadır. Başka bir deyişle, bakanlar Başbakanın iradesinden doğmaktadır. Bu tezde önce yürütme organının yapısı, sonra da parlamenter sistemin uygulandığı ülkeler olan Birleşik Krallık, Türkiye, Almanya ve yarı-başkanlık sisteminin prototipi sayılan Fransa örnekleri üzerinden, bakanlar kurulunun yapısı, kurulması süreci ve bilhassa başbakanın hukuki ve siyasi konumu incelenmiştir.Item Cumhurbaşkanı seçimi: Düzenlenmesi, yönetilmesi ve uyuşmazlıklarının çözümü(Uludağ Üniversitesi, 2013) Çakar, Ayşen Seymen; Gözler, Kemal; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim DalıCumhurbaşkanı, cumhuriyetlerde devlet başkanına verilen isimdir. Cumhuriyet ise devlet başkanlığının ırsi olarak intikal etmediği devlet şeklinin adıdır ve bu anlamda monarşinin tersidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana Türkiyede on dokuz kez cumhurbaşkanı seçimi yapılmıştır. Halen görevde olan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyetinin on birinci Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanının nitelikleri ve seçimi esasları Anayasanın 101. ve 102. maddelerinde düzenlenmiştir. 102. maddenin ayrıntılı ve açık ifadesine rağmen 2007 yılında maddenin farklı yorumlanması ülkemizde cumhurbaşkanının bir süre seçilememesine yol açmış ve hukukçular arasında hararetli tartışmalar yaşanmıştır. Tartışmaların konusunu, Anayasanın 102. maddesinde yer alan üçte iki çoğunluğun karar yeter sayısını değil toplantı yeter sayısını ifade ettiği yönündeki iddialar oluşturmakta idi. Bunun üzerine Meclis, cumhurbaşkanı seçiminde toplantı yetersayısının 184 olduğu yönünde bir karar almıştır. Anayasa Mahkemesi, Meclisin, cumhurbaşkanı seçimi sırasında toplantı yetersayısının 184 olduğuna yönelik kararını eylemli içtüzük değişikliği niteliğinde bulmuş ve 01.05.2007 tarih ve 2007/45-54 E.-K. sayılı kararıyla iptal etmiş ve 01.05.2007 tarih ve 2007/45-21 E.-K. sayılı kararı ile de yürürlüğünü durdurmuştur. Anayasa Mahkemesinin kararının ardından Meclis, 31.05.2007 tarih ve 5678 sayılı kanunla cumhurbaşkanı seçimi usulünü değiştirmiş ve cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini kabul etmiştir. Cumhurbaşkanının seçim usulü konusunda uygulanmak üzere bir de 26/01/2012 tarih ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu çıkarılmıştır. İşte bu çalışmada mevcut anayasal düzenlemeler ve Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu başta olmak üzere diğer seçim mevzuatından da faydalanarak bir seçim hukuku çalışması olarak cumhurbaşkanı seçimi konusu incelenecektir. Çalışmamızın özünü, cumhurbaşkanlığı seçimi: düzenlenmesi, yönetilmesi ve uyuşmazlıklarının çözümü konuları oluşturmaktadır.Item Kitlesel akın (Sığınma) durumunda geçici koruma rejimi ve asgari muamele standardı(Uludağ Üniversitesi, 2015-09-01) Yılmaz, Sibel; Gözler, Kemal; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim DalıBu çalışmanın konusunu "kitlesel akın (sığınma) durumunda geçici koruma rejimi ve asgari muamele standardı" oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı, kitlesel akın durumunda, sığınmacılara sığındığı devletin, mutlaka hukuki bir statü ve bu statüye bağlı temel hakları sağlamak zorunda olduğunu göstermektir. Çalışmanın ilk kısmında, kitlesel akın (sığınma) durumunda uluslararası korumanın tarihsel gelişimi ve bu gelişimde bir dönüm noktası olan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi üzerinde durulmuştur. Bu Sözleşmenin günümüzde önemini korumakla birlikte, uluslararası koruma ihtiyacını karşılamakta yetersiz kaldığı görülmektedir. Sözleşmedeki dar mülteci tanımı nedeniyle, iç savaş, silahlı çatışma, ağır insan hakkı ihlalleri vb. durumlardan kaçan kişiler koruma dışında kalmaktadır. Sözleşmenin uluslararası koruma sağlamaktaki yetersizliği kitlesel mülteci krizlerinde net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Devletler, bu krizlere yönelik acil durum müdahalesi ve pragmatik bir çözüm olarak ad hoc temelli geçici koruma uygulamalarını tercih etmişlerdir. Cenevre Sözleşmesi mültecisi niteliğini taşıyan ve/veya taşımayanların oluşturduğu bir kitlesel akın durumunda geçici koruma işlevsel olabilir. Çünkü hem büyük bir akın karşısında, ilk aşamada, Sözleşmeyi uygulamak zordur; hem de Sözleşme dışında kalanlar için geçici de olsa korumanın sağlanması mümkündür. Ancak devletlerin geçici korumayı Cenevre Sözleşmesinin yerine uygulama eğilimleri ve geçici koruma rejimini resmileştirmekten kaçınmaları Sözleşmenin sağladığı koruma mekanizmasını zayıflatma riski taşımaktadır. Bu nedenle geçici koruma ile Cenevre Sözleşmesindeki ilişki açıklanmış ve geçici korumanın Cenevre Sözleşmesinin sağladığı korumanın yerine ikame edilemeyeceği vurgulanmıştır. Geçici koruma ancak Cenevre Sözleşmesinden sapmanın mümkün olduğu durumlarda ve gerekli koşullarda Sözleşmenin yerine uygulanabilir. Bununla beraber her halükarda geçici koruma kapsamındaki herkese sağlanması gereken asgari bir muamele standardı mevcuttur. Çalışmanın ikinci kısmında, Türkiye Cumhuriyeti'nin başta Anayasası olmak üzere mevzuatı gereği, birinci kısımda değinilen asgari muamele standardı içerisindeki hakları sağlamak zorunda olduğu açıklanmaktadır. Bunun için öncelikle Türk mülteci hukukunun gelişimi ve yabancıların haklarına ilişkin 1982 Anayasasındaki mevcut düzenlemeler incelenmiş, ardından asgari muamele standardı içerisindeki çeşitli haklar tek tek ele alınmıştır.Item Normlar hiyerarşisi: Türk, Alman ve İngiliz hukuk sistemlerinde kural işlemlerin ve mahkeme kararlarının hiyerarşik gücü(Uludağ Üniversitesi, 2015-09-02) Gülgeç, Yahya Berkol; Gözler, Kemal; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim DalıÇalışmanın konusu Türk, Alman ve İngiliz hukukunda kural işlem niteliğindeki normların ve mahkeme kararlarının, bu sistemlerdeki hiyerarşik yerini ortaya koymaktır. Bu amaca ulaşmak için Hans Kelsen'in hukuk normlarının geçerliliğine ve normlar hiyerarşisine ilişkin teorisinden faydalanılacak ve söz konusu normların hiyerarşik konumu bu teori doğrultusunda belirlenecektir. Çalışmanın ilk bölümü teorik incelemeler için ayrılmıştır. Dolayısıyla, bu kısımda, Hans Kelsen'in hukuk normlarının geçerliliği ve normlar hiyerarşisine ilişkin teorisi tartışılacaktır. Bunun yanında, çalışmada farklı hukuk sistemleri açısından ayrıca incelememiz gerekecek olan normların beklenen hiyerarşik yerine ilişkin, her hukuk sistemi için geçerli olmasını beklediğimiz açıklamalar tekrara düşmemek amacıyla bu bölümde verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümü, Türk hukuk sistemindeki kural işlem niteliğindeki normların ve mahkeme kararlarının hiyerarşik yerinin birinci bölüm kapsamında yürütülen tartışma uyarınca incelenmesini konu edinmektedir. Bu bölümde, Türk hukukunun hiyerarşik yapısı, inceleme konusu normların hukukî rejiminin kısaca incelenmesi ile ortaya konacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümü Alman hukukundaki kural işlem ve mahkeme kararlarının hiyerarşik gücünün birinci bölümde benimsenen görüşler doğrultusunda belirlenmesini amaçlamaktadır. Türk hukuku dışında bir başka Kıta Avrupası hukuk sisteminin incelenmesinin, karşılaştırma açısından anlamlı sonuçlar sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmanın dördüncü ve son bölümü İngiliz hukukunun hiyerarşik yapısını ortaya koymayı amaçlamaktadır. İngiliz hukuku kendine has özelliklere sahiptir ve bu hukuk sistemindeki hiyerarşik ilişkilerin incelenmesi, Kelsen'in teorisi açısından zorlu bir sınav teşkil etmektedir. Amaçlanan, İngiliz hukuk literatüründe incelenmemiş olsa dahi, İngiliz hukukunda da normlar arasındaki hiyerarşik ilişkinin Türk ve Alman hukuk sistemlerinde olduğu gibi incelenebileceğini göstermektir.Item Suçta ve cezada kanunilik prensibinin anayasal temelleri(Uludağ Üniversitesi, 2013) Turinay, Faruk Yasin; Gözler, Kemal; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; Anayasa Hukuku Bilim DalıCezalandırma yetkisinin kullanımının insan haklarına yönelik en muhtemel tehlike olduğu söylenebilir. Suçta ve cezada kanunilik prensibi cezalandırma yetkisinin kötüye kullanılmasını engellemek amacıyla benimsenmiştir. "Suçta ve Cezada Kanunilik Prensibinin Anayasal Temelleri" isimli çalışmada kanunilik ilkesinin fikri ve hukuki kökenleri ele alınmaktadır. Beş bölümden oluşan incelemenin ilk bölümü ilkenin Roma hukukuyla başlayan tarihi gelişiminin yanı sıra 'suç', 'ceza', 'kanun', 'kanunî' ve 'kanunilik' kavramlarının terminolojik ve kavramsal yapısının değerlendirilmesine tahsis edilmiştir. İkinci bölümde, hukuk devleti kavramının hukuki ve siyasi yönleri, kanun devleti-hukuk devleti karşılaştırması ve kanunilik prensibi-hukuk devleti ilişkisi incelenmektedir. Kuvvetler ayrılığı kuramı, cezalandırma yetkisi ve toplumsal sözleşme teorisi bağlamında anayasal düşünce ile kanunilik ilkesinin ortak temelleri, Hobbes, Montesquieu, Voltaire ve Beccaria'nın fikirleri takip eden bölümde değerlendirilmiştir. Dördüncü bölümde, kanunilik ilkesinin unsurları yargı kararlarının da katkısıyla tahlil edilmektedir. Son olmakla birlikte en az diğerleri kadar önem taşıyan beşinci bölüm Magna Carta Libertatum, Habeas Corpus Act, Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı, Philadelphia Kongresi kararları, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uygulaması ve son olarak Afrika İnsan ve Halkların Hakları Sözleşmesi'nin kanunilik ilkesiyle doğrudan ve dolaylı ilişkili hükümlerinin incelenmesini içermektedir. İlave olarak, 1876 Kanun-u Esasi, 1921 ve 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunları, 1945, 1961 ve 1982 Anayasaları, Fransız V. Cumhuriyet Anayasası, Amerika Birleşik Devletleri Anayasası ve 1947 İtalyan Anayasasının ilgili düzenlemelerinin değerlendirilmesiyle çalışma tamamlanmaktadır.