Korsgaard on self-constitution
Date
2017-02-28
Authors
Turner, Zeynep Talay
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Uludağ Üniversitesi
Abstract
Christine Korsgaard claims that Kantian moral law means the law of selfconstitution and that unless we fully understand what self-constitution means in Kant, we cannot comprehend Kantian morality. Korsgaard’s idea of selfconstitution is based on the idea that the unity of an action and the unity of an agent are not detachable. In this paper, I will examine Korsgaard’s Kantian notion of the self, and, correspondingly, her idea of a good action. However, in doing so, I will claim that her account of the self begins from an assumption, that is the mind is transparent, in other words, we are completely aware of our desires, motives and inclinations.
Christine Korsgaard’a göre Kantçı ahlak anlayışı hala bize ahlak konusunda doğru bir kaynak sunabilir ancak bunun olabilmesi için Kant’ın ahlaki yasa anlayışını, benliğin-inşası yasası olarak anlamamız gerekmektedir. Benliğin-inşası anlayışında Korsgaard’ın sadece Kant’a değil, Aristoteles’e de başvurduğunu görürüz: Aristoteles’e göre bir şeyin ‘ne’liği, o şeyin fonksiyonu, karakteristiğiyle belirlenir. Bu anlayışa göre, birliği olan bir şey olmak, teleolojik olarak örgütlenmek demektir. Korsgaard Aristoteles’in telos anlayışını benimseyerek, canlı varlıkların mütemadiyen bir kendini-inşa etme aktivitesinde olduklarını belirtir. Korsgaard’ın bu yaklaşımı eylemin birliği ile failin birliğinin birbirinden ayrılamaz olduğu anlayışında kaynağını bulmaktadır. Bu anlayışa göre Korsgaard, zihnin ya da bedenin herhangi bir hareketinin bir eylem olarak adlandırılması için, o hareketin benliğin (Self) bir ifadesi (expression) olarak görülmesi gerektiğini belirtir. Bu dışavurumcu (expressionist) benlik anlayışına göre kimlik (personal identity) kişinin seçimleri ve eylemleriyle mütemadiyen kurulur. Başka bir deyişle, eylemlerini seçerken insan her daim kendini yaratıyor olandır. Eylemde benlik inşa edilen, aynı zamanda da inşa edendir. Korsgaard’ın projesi eylemin doğasıyla, benliğin birliğinin aynı şey olduğunu göstermektir, ya da Korsgaard’ın deyimiyle ‘eylem benlikle bir etkileşimde bulunma’ halidir (Korsgaard 2009: 204). Ancak bu etkileşim bir varsayıma dayanmaktadır: insan zihni apaçıktır; kendi arzularımızın, eğilimlerimizin ve zihinsel aktivitelerimizin farkındayızdır ve bir birey ancak akla (reason) uygun olarak eylediğinde bir fail (eyleyen, agent) haline gelir. Failin (eyleyen) birliğini sağlayan ve akılla uyum içinde olan eylem de iyi bir eylemdir. Bir eylemi ‘kötü’ eylem olarak nitelendiren şey ise, o eylemin kişinin kendisinden değil, dışsal bir sebepten kaynaklanmış olmasıdır. Ya da Kantçı bir dille şöyle diyebiliriz: özgür irade dışsal bir nedenden, başka bir deyişle, kendi dışında bir yasadan, kaynaklanmadığı için kötü bir eylem özgür iradenin yokluğunda icra edilen, dışsal sebeplerle belirlenen eylemdir. Ancak burada şöyle bir problematikle karşılaşmaktayız: tanımı gereği bütün failler (eyleyen) rasyoneldir; ancak bir eylemin rasyonel ve iyi olması failliğin kurucu öğesiyse o zaman ahlaki anlamda ‘kötü’ mümkün değildir. Korsgaard gibi dışavurumcu benlik anlayışını savunan bir başka filozof da Nietzsche’dir. Ancak Korsgaard’ın aksine Nietzsche akılda temellendirilen bir ahlakın bizi yanıltacağını iddia eder çünkü Nietzsche’ye göre insanlar o kadar da rasyonel varlıklar değildir; dahası kişinin eylemleri onun arzularından, eğilimlerinden, dürtülerinden bağımsız düşünülemez.
Christine Korsgaard’a göre Kantçı ahlak anlayışı hala bize ahlak konusunda doğru bir kaynak sunabilir ancak bunun olabilmesi için Kant’ın ahlaki yasa anlayışını, benliğin-inşası yasası olarak anlamamız gerekmektedir. Benliğin-inşası anlayışında Korsgaard’ın sadece Kant’a değil, Aristoteles’e de başvurduğunu görürüz: Aristoteles’e göre bir şeyin ‘ne’liği, o şeyin fonksiyonu, karakteristiğiyle belirlenir. Bu anlayışa göre, birliği olan bir şey olmak, teleolojik olarak örgütlenmek demektir. Korsgaard Aristoteles’in telos anlayışını benimseyerek, canlı varlıkların mütemadiyen bir kendini-inşa etme aktivitesinde olduklarını belirtir. Korsgaard’ın bu yaklaşımı eylemin birliği ile failin birliğinin birbirinden ayrılamaz olduğu anlayışında kaynağını bulmaktadır. Bu anlayışa göre Korsgaard, zihnin ya da bedenin herhangi bir hareketinin bir eylem olarak adlandırılması için, o hareketin benliğin (Self) bir ifadesi (expression) olarak görülmesi gerektiğini belirtir. Bu dışavurumcu (expressionist) benlik anlayışına göre kimlik (personal identity) kişinin seçimleri ve eylemleriyle mütemadiyen kurulur. Başka bir deyişle, eylemlerini seçerken insan her daim kendini yaratıyor olandır. Eylemde benlik inşa edilen, aynı zamanda da inşa edendir. Korsgaard’ın projesi eylemin doğasıyla, benliğin birliğinin aynı şey olduğunu göstermektir, ya da Korsgaard’ın deyimiyle ‘eylem benlikle bir etkileşimde bulunma’ halidir (Korsgaard 2009: 204). Ancak bu etkileşim bir varsayıma dayanmaktadır: insan zihni apaçıktır; kendi arzularımızın, eğilimlerimizin ve zihinsel aktivitelerimizin farkındayızdır ve bir birey ancak akla (reason) uygun olarak eylediğinde bir fail (eyleyen, agent) haline gelir. Failin (eyleyen) birliğini sağlayan ve akılla uyum içinde olan eylem de iyi bir eylemdir. Bir eylemi ‘kötü’ eylem olarak nitelendiren şey ise, o eylemin kişinin kendisinden değil, dışsal bir sebepten kaynaklanmış olmasıdır. Ya da Kantçı bir dille şöyle diyebiliriz: özgür irade dışsal bir nedenden, başka bir deyişle, kendi dışında bir yasadan, kaynaklanmadığı için kötü bir eylem özgür iradenin yokluğunda icra edilen, dışsal sebeplerle belirlenen eylemdir. Ancak burada şöyle bir problematikle karşılaşmaktayız: tanımı gereği bütün failler (eyleyen) rasyoneldir; ancak bir eylemin rasyonel ve iyi olması failliğin kurucu öğesiyse o zaman ahlaki anlamda ‘kötü’ mümkün değildir. Korsgaard gibi dışavurumcu benlik anlayışını savunan bir başka filozof da Nietzsche’dir. Ancak Korsgaard’ın aksine Nietzsche akılda temellendirilen bir ahlakın bizi yanıltacağını iddia eder çünkü Nietzsche’ye göre insanlar o kadar da rasyonel varlıklar değildir; dahası kişinin eylemleri onun arzularından, eğilimlerinden, dürtülerinden bağımsız düşünülemez.
Description
Keywords
Self-constitution, Kantianism, Agent, Action, Benlik-inşası, Kant, Fail, İyi eylem
Citation
Turner, Z. T. (2017). "Korsgaard on self-constitution". Kaygı. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, 28, 33-42.