2023 Cilt 16 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/33162
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Üst kademe teorisine ilişkin bir literatür taraması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-03-05) Aytaç, Ceyda Kavurmacı; Altıntaş, Füsun Çınar; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme Bölümü; 0000-0001-7746-7627; 0000-0001-5664-8277Üst kademe teorisi, örgütleri yöneticilerinin birer yansıması olarak görmektedir. Teoriye göre yöneticilerin gözlemlenebilir yani demografik ve gözlemlenemeyen yani psikolojik değişkenleri örgütün stratejik seçim ve eylemlerini yönlendirmektedir. Çalışmanın esas amacı, üst kademe teorisi yazınının mevcut durumunu ve ilgili alanda anlaşılması gereken ve henüz yeterli çalışma yapılmamış olan alanları ortaya koymaktır. Bu doğrultuda, üst kademe teorisine ilişkin bir literatür taraması yapılmıştır. Teorinin ortaya konduğu 1984 yılından günümüze dek yapılmış olan çalışmalar analiz birimi, kullanılan değişkenler, kullanılan araştırma yöntemi gibi özellikleri açısından kategorize edilerek sunulmuştur. Teorinin gözlemlenebilir değişkenlerin ele alındığı çalışmalar ile hız kazandığı ancak diğer taraftan gözlemlenemeyen değişkenlerin yeterli sayıda çalışmaya konu edilmediği görülmüştür. Aynı zamanda, ilgili yazında nicel araştırma yöntemlerinin kullanımının çok yoğun olduğu ancak yönetici özelliklerinin stratejik eylemleri nasıl etkilediğini anlamaya yönelik yapılan nitel çalışmaların sıklıkla yapılmadığı görülmüştür. Mevcut çalışmanın, ilgili alanda yer alan araştırmacılara alana dair bir inceleme sunması açısından ve alanın mevcut durumunu ortaya koyması açısından katkı sağlayacağı düşünülmektedir.Item Küreselleşme sürecinin vergileme üzerindeki etkisi: emek ve sermaye gelirlerinin vergilendirilmesi açısından bir değerlendirme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-11) Karaş, Ebru; Hayrullahoğlu, BetülKüreselleşme her alanda olduğu gibi ülkelerin vergi yapılarında da önemli dönüşümlere yol açmaktadır. Mobilitesi yüksek sermayeyi kendilerine çekebilmek için ülkelerin girdikleri rekabette vergiler en etkili araç olarak öne çıkmaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle beraber ülkelerin vergilendirme yetkilerinin kullanımında ulusal güçleri zayıflamakta ve uluslararası gerekliliklere uygun hareket etmeleri bir zorunluluk haline gelmektedir. Çalışma, küreselleşmenin emek ve sermayenin vergilendirilmesinde OECD üyesi ülkelerde yaşanan dönüşümü analiz etmektedir. Bu amaçla 1965 yılından günümüze kadar vergi gelirleri, vergi oranları ve vergi türleri itibariyle toplam vergi gelirleri içerisindeki dağılımlar incelenmektedir. Sonuçta gerek OECD üyesi ülkelerde gerekse Türkiye’de küreselleşmenin vergi gelirlerinin Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla içerisindeki paylarında bir azalmaya neden olmadığı, tersine artışlara yol açtığı, ancak vergi yükünün sermaye lehine ve emek aleyhine olacak şekilde değiştiği anlaşılmaktadır. Bunda gelir vergisi ve kurumlar vergisinde yapılan oran indirimleri ve özellikle sosyal güvenlik primlerinin artırılması en etkili faktörler olarak öne çıkmaktadır. Sosyal güvenlik primlerindeki artışa bağlı olarak vergi takozunun yüksekliği özellikle Türkiye açısından bir sorun olarak değerlendirilmektedir.Item Emek piyasalarında esneklik ve bölüşüm: 2019 gelir ve yaşam koşulları araştırması çerçevesinde bir inceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-19) Arabacı, Rabihan Yüksel; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü; 0000-0003-0110-3127Bu çalışmanın amacı, emek piyasasına katılanlar arasında oluşan gelir dağılımını ortaya koyarak, eşitsiz bölüşümün ve alt gelir gruplarının elde ettiği düşük gelir düzeylerinin esneklik uygulamaları ile ilişkisini irdelemektir. Bu amaçla TÜİK 2019 Hanehalkı Gelir ve Yaşam Koşulları Anketinin mikro verileri kullanılarak ücretli/maaşlı, yevmiyeli, işveren ve bağımsız çalışanların emek piyasasında elde ettiği kazançlar ile transfer gelirlerinin dağılımı incelenmiştir. İstihdamda yer alanların yüzde 10’luk dilimlere göre gelirden aldıkları paylar üzerinden eğitim seviyesi, işteki durumu, istihdam biçimi ve meslek grubuna göre farkları ortaya konulmuştur. Ulaşılan bulgular en alt ve en üst gelir grupları arasındaki gelir farkının 16,7 kat olduğunu, alt gelir gruplarında yer alanların ortalama gelirlerinin asgari ücretin altında kaldığını ancak buna rağmen transfer gelirlerinden daha çok üst gelir gruplarının yararlandığını göstermektedir. Sahip oldukları düşük refah düzeyleri nedeniyle yoksulluk riski altında bulunan en alt gelir grubunda, esnek ve/veya kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.Item Kirli bir ırmağı arındıran deniz olma istenci: Nietzsche’nin ahlaki iyilik ve kötülüğe yönelik eleştirileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-15) Topuz, MetinNietzsche’nin felsefesinin önemli kısmını ahlaka ve özellikle iyilik ile kötülük değerlerine bağlı eleştirisi oluşturur. Ahlak felsefesi tarihini bu kavramların yalnızca temellendirilmeleri olarak gören Nietzsche’ye göre asıl yapılması gereken onları temellendirme çabasının arkasında istenci incelemektir. Bu anlamda Nietzsche söz konusu istencin arkasında insanları vicdan azabına mahkûm etme, makul, istikrarlı, kontrol edilebilir, edilgin kılma amacını görür. Ahlak felsefesi tarihinde bu amaç altında değerlerin karşıtlığı, sorumluluk, kendibaşınalık, tözsellik, ego, özgür istenç gibi kavramlara içgüdü karşıtlığına, eylem-eyleyen ayrımına ve dil metafiziğine başvurulmuştur. Bu bağlamda Nietzsche’ye göre décadence değerleri ortaya çıkmıştır. Bu değerlerin kaçınılmaz sonu ise nihilizmdir. Nihilizmi aşmak için ise değerlerin yeniden değerlendirilmesi ve güç istenci ile Übermensch perspektifinden yeni değerlerin oluşturulması gerekmektedir. Bu çalışmada Nietzsche’nin bu konuda izlediği yol incelenmektedir.Item Hem felaket hem imkân: Beckçi bir risk olarak ekolojik kriz ve iklim mülteciliği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-12) Erayman, İbrahim Oğulcan; Çağlar, Ahmed Burak; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Siyaset ve Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı; 0000-0002-6687-9973; 0000-0002-1911-8135Bu çalışma, Beckçi ‟Risk Toplumu” konseptinin, genelde ekolojik kriz özelde ise iklim mülteciliği meselelerine karşı önemli imkânlar barındıran bir teorik arka plan sağladığını gösterme amacıyla yazılmıştır. Çalışma kapsamında bu temel amaç doğrultusunda iki ana meseleye odaklanılmıştır. Bunlardan ilki olarak, Beckçi kuramsal çerçevede merkezi bir yeri olduğunu düşündüğümüz ekolojik risklerin risk toplumu kategorileri etrafında genel bir değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır. İkinci olarak ise, Beckçi çerçeveden genelde iklim krizinin, özeldeyse iklim mülteciliğinin, küresel risklere karşı ne gibi yeni imkânlar ve alanlar açabileceği sorgulanmaya çalışılmıştır. Çalışma bu ana tartışmalar etrafında, iklim krizine ve iklim mülteciliğine yönelik gelecek yıllarda iki birbirinden taban tabana zıt yaklaşımın eşanlı olarak bir arada bulunabileceği sonucuna ulaşmıştır: İlk olarak, hâlihazırda zaten dolaşımda olan yabancı düşmanı ve göç karşıtı söylem ve eylemlerin, iklim krizine bağlı yer değiştirmeler ile daha da tırmanması; ikinci olarak ise, tüm bu olumsuz tabloya rağmen iklim krizine bağlı risklerin, kozmopolit bir dayanışma ve sorumluluk atmosferini de tetikleme ihtimalinin bulunması.Item İnsancıl müdahalenin kurucu felsefi dayanakları üzerine bir inceleme: Doğal hukuk, Kant ve deontoloji(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-21) Demirbaş, Çağrı Eminİnsancıl müdahale, yaygın ve şiddetli insan hakları ihlallerini önlemek veya sonlandırmak iddiasıyla gerçekleştirilen bir askerî müdahale biçimi olarak evrensel insan hakları doktrinine yaslanmaktadır. Evrensel insan hakları doktrininin felsefi temelleri önemli ölçüde doğal hukuk ve doğal haklar ile Immanuel Kant’ın ‘koşulsuz buyruk’ üzerine kurulan ödev ahlakı üzerinde şekillenmektedir. İnsanların yalnızca insan olmak sıfatıyla bir takım doğal haklara sahip oldukları varsayımıyla doğal hukuk görüşü ve Kant’ın kendinde amaç olarak insanlık formülü üzerine bina edilen ödev ahlakı bu bağlamda evrensel insan hakları doktrininin temellerini oluşturmaktadır. İnsan hakları ihlallerine yönelik bir müdahale biçimi olarak insancıl müdahale de aynı felsefi temeller üzerinde, insanın korunması gereken bir değer olduğunun kabulü ve Kant’ın tam olmayan ya da etik ödevleri bağlamında yardıma muhtaç ötekilere yardım edilmesi gerekliliği çerçevesinde iddia edilmektedir. Bu çalışmada insan hakları ve dolayısıyla insancıl müdahale lehinde üretilen argümanların ağırlıklı olarak doğal hukuk ve deontolojiye kök saldığı ortaya konulmakta ve bu bağlamda insancıl müdahalenin felsefi temelleri açıklığa kavuşturulmaya çalışılmaktadır.Item Dirençli kent tasarımında katılımcılık: Türkiye’de belediyeler ve STK’lar arasındaki paydaşlık ilişkisinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-05-10) Eroğlu, Erdal; Taş, Semra; Dev, Mine Aydemir; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Ekonometri Bölümü; 0000-0003-3276-8148Bir kentte fiziksel, çevresel, sosyal ve ekonomik anlamda ortaya çıkabilecek tüm sorunlarla mücadelede kentin paydaşları ile ortaklaşa hareket edilmesi, kenti daha dirençli hale getirebileceği gibi tüm paydaşları kendilerini daha güvende hissedebilecekleri bir kente dönüştürecektir. Bu durum her şeyden önce belediyelerde katılımcı bir modelin benimsenmesi ve paydaş katılımına önem veren bir yönetim anlayışıyla mümkündür. Bu çalışmada dirençli kent tasarımında belediyelerin önemli bir paydaşı olan STK’larla olan katılımcılık ilişkisinin mevcut durumuna odaklanılmaktadır. Çalışmanın amacı Türkiye’de belediyeler ile STK’lar arasındaki katılımcılık ilişkisini değerlendirmektir. Çalışmada nicel yöntem benimsenmiştir. Bu kapsamda toplam 800 veri STK örneklemi ve 552 veri Belediye örneklemi için anket toplanmıştır. Çalışmada elde edilen en önemli bulgu karar alma süreçlerine katılımcılık konusunda Türkiye’de belediyeler ile STK’lar arasındaki paydaşlık ilişkisinin zayıf olduğu ve dirençli kent tasarımında katılımcılık ilişkisine önem verilmesi gerektiği yönündedir.Item Türkiye’de sosyal harcamaların makroekonomik etkileri: 1990 sonrası kriz dönemleri özelinde bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-13) Öksüz, Mehtap; Aydın, MuratEkonomik kriz yılları; makroekonomik göstergelerin bozulduğu, ekonomik ve sosyal sorunların yaşandığı, mali açıdan tehlikeli ve sosyal açıdan yıkıcı bir dönemi ifade etmektedir. Bu dönemde her zaman olmasa da çoğunlukla hükûmetler sadece makroekonomik göstergelere odaklanmakta, krizin ortaya çıkardığı sosyal sorunları ötelemektedir. Oysa kriz dönemlerinden en çok etkilenen, onun en ağır yükünü çeken bizzat toplumunun en zayıf kesimi olmaktadır. Çünkü kriz döneminde bu kesimin işsiz kalması, enflasyona ayak uydurması ve gelir dağılımının daha da bozulduğu bir ortamda yaşaması gerekmektedir. Tüm bu bozulma ve sosyal olumsuzlukların giderilmesinde hükûmetlerin kullanabileceği mali araç ise sosyal harcamalardır. Yoksullaşan, gelir kaybına uğrayan veya sosyal yardıma muhtaç hale gelen bu insanlara, insanca yaşaması için sosyal harcamalar yapılması gerekmektedir. Sosyal harcamaların ise tekrar makroekonomik göstergelere etki ederek ekonomiyi etkilemesi söz konusudur. Bu nedenle bu çalışmada, ekonomik kriz dönemlerinde sosyal harcamaların Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla, enflasyon ve işsizlik üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Araştırmada “Kesirli Frekanslı Fourier Otoregresif Gecikmesi Dağıtılmış Eşbütünleşme Testi” kullanılmış, veri seti olarak 1983-2021 yıllarına ait sosyal harcama, ekonomik büyüme, işsizlik ve enflasyon verileri ele alınmıştır. Çalışmanın sonucunda kriz dönemlerinde sosyal harcamaların ekonomik büyüme ve işsizliği istatistiki olarak anlamlı ve pozitif etkilediği, enflasyonu ise istatistiki olarak anlamlı ve negatif etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.Item Sosyal sermaye temelinde Suriyeli bireylerin sosyal uyum sürecine ilişkin deneyimleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-12) Coşkun, Hakan; Gönültaş, Burak MiraçÇalışmanın amacı, 2011’de savaş nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli bireylerin uyumunun sosyal sermaye kavramı üzerinden sosyal hizmet bağlamında ele almaktır. Araştırmada nitel fenomenolojik desen kullanılmıştır. Veriler derinlemesine görüşme tekniğiyle toplanmıştır. Katılımcılar kriter örnekleme ile belirlenmiştir. On beş katılımcı, sosyal sermaye oluşturucu değerler olarak din, coğrafi yakınlık, kültürel benzerlik, akrabalık bağlarını ifade etmişlerdir. Bununla beraber katılımcılar ortak tarihsel geçmişi, bir sosyal sermaye oluşturucu değer olarak görmemektedirler. Uyumu kolaylaştıracak araçlar dil, mesleki eğitim, çocukların eğitimi ve göçmenlerin olumlu katkılarının varlığı olarak ifade edilmiştir. Sonuç olarak; sosyal ağ yoluyla gelişen sosyal sermaye değerleri ile bir uyum süreci tasarlamak mümkündür. Yerli halk ve göçmenler arasında düzenli temas kurularak bilinçlendirme ve farkındalık çalışmalarının yapılmasının birlikte yaşam adına sosyal sermaye oluşturabilecek birtakım değerler inşa edebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Bu noktada politika yapıcıları ve sivil toplum birlikteliği önemli bir bileşen olarak görülmektedir.Item Turizm işletmelerinde marka kişiliğinin duygu analizi yöntemiyle belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-23) Seren, Nebi; Altıntaş, Murat Hakan; Orhangazi Yeniköy Asil Çelik Meslek Yüksekokulu; Bilgisayar Teknolojileri Bölümü; 0000-0003-4080-4823; 0000-0001-8517-0540Bilişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, insanların işletmelere karşı fikirlerini sınırsızca ve hızlı bir şekilde yayabildiği internet ortamını insanların hizmetine çok geniş bir çerçevede sunmaktadır. İşletmelerin bakış açısından incelendiğinde ise, müşterilerin bu hızlı geri bildirimlerine verilecek tepkilerin de hızlı olması gerekliliğini ortaya koymaktadır. İşletme ile tüketici arasında oluşan bu hızlı etkileşim kanalı, anlam ifade eder hale geldiği noktada yeni bir çalışmayı tetiklemektedir. İşletmeler hakkında neler düşünüldüğü, internet üzerindeki yorumlardan hatta bazen sanal ortamdaki davranışlardan tespit edilmeye çalışılmaktadır. Verinin değerini artıran tüm bu olgular, işletmeler içinde sahip oldukları verileri nasıl işleyecekleri ve işledikten sonra bunları nasıl anlamlandırmaları gerektiği konularında yepyeni çalışma başlıkları açmaktadır. Müşterilerin işletmeler hakkındaki düşüncelerini eski yöntemlere göre daha hızlı toplayıp, daha hızlı işleyip daha hızlı kararlar verebilirlerse rakiplerine göre önemli avantajlar elde edebileceğini göstermektedir. Bu çalışmada, son yıllarda sıkça başvurulan duygu analizi yöntemi, farklı bir bakış açısıyla, şimdiye kadar yapılmış analiz boyutlarından daha farklı şekilde alt boyutlara ayrılarak yapılmaktadır. Çalışmada denetimli öğrenme yapabilen bir veri seti, turizm işletmelerine hizmet edebilecek alt boyutlar kapsamında, olumsuz yorumlar bir kenara ayrılarak sadece olumlu yorumlar içerisinde, müşterilerin onlara hangi marka kişiliğini atfettiğini söyleyebilmeyi hedeflemektedir.Item Paralel ithalatın yasal çerçevesi ve tüketicilerin paralel ithalat ürünlerinin yasal yönü hakkındaki farkındalıkları üzerine bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-06) Salman, Aybike; Aksanyar, Yaşar Numan; Özdemir, Erkan; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme Bölümü; 0000-0002-3527-5624; 0000-0002-7410-4166; 0000-0003-0903-7638E-ticaretin yaygınlaşmasıyla birlikte ticarete konu olan ürünler içindeki hacmi gittikçe artan paralel ithalat ürünleri, pazarlama ve hukuk disiplinini ilgilendiren önemli konulardan biri haline gelmiştir. Literatürde orijinal ürünler, paralel ithalat ürünleri ve taklit ürün kavramları farklı anlamda kullanılmaktadır. Ancak tüketicilerin paralel ithalat ürünleri ile diğer ürünler arasındaki farkı bilip bilmedikleri açık olarak bilinmemektedir. Ayrıca tüketicilerin satın alma kararlarında bu ürünler arasındaki farkları göz önünde bulundurup bulundurmadığının tespit edilmesinde fayda vardır. Bu çalışmanın amacı, paralel ithalatın yasal yönünü ele alarak, tüketicilerin paralel ithalatın yasal yönünü ne kadar bildiklerini, yasal yönü hakkındaki farkındalığın daha önce paralel ithalat ürünleri satın alan ve almayanlara göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktır. İlgili literatür incelendiğinde bu konuyla doğrudan ilgili bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmanın verileri yüz yüze anket yöntemiyle toplanmıştır. Araştırmada kolayda örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırma verileri Mann-Whitney U testi kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonucunda tüketicilerin büyük çoğunluğunun (%55) paralel ithalatın yasal yönünü bilmediği, daha önce paralel ithalat ürünü satın almamış olanların paralel ithalat ürünlerinin yasal yönü hakkında farkındalık düzeylerinin satın almış olanlara göre istatistiki açıdan anlamlı ve daha düşük olduğu bulunmuştur. Bir diğer sonuç ise daha önce paralel ithalat ürünü satın almış tüketicilerin satın almayanlara göre paralel ithalata yönelik pozitif tutuma sahip olduğudur. Araştırma sonuçları tüketiciler, işletmeler ve yasal politikalar açısından değerlendirmeye değerdir.Item İthalatta korumacılığın ekonomik büyüme üzerindeki etkileri: Panel ARDL yaklaşımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-01-10) Sarıhan, Ahmed Yusuf; Bayır, MusaUluslararası ticaret küresel düzeyde pek çok devletin taraf ve üye olduğu anlaşma ve örgütler aracılığıyla daha serbest hale getirilmeye çalışılmaktadır. Mal ve hizmet piyasalarının adeta devlet sınırları yokmuş gibi bütünleştirilme çabaları birbirinden farklı ekonomik entegrasyonlar içerisinde görülebilmektedir. Öte yandan dış ticaret politikalarının serbestleştirilmesi de çoğunlukla ülkelerin çıkarlarına hizmet etmemekte ve korumacılık önlemlerine sıklıkla başvurulduğu gözlemlenmektedir. Her ne kadar uluslararası ticari örgütler bu müdahalelere onay vermese de devletlerin korumacı politikalar kullanarak temelde kendi refahlarını artırmayı amaçladığını söylemek doğru olacaktır. Bu araştırmanın amacı, her ne sebeple olursa olsun ithalat politikalarında başvurulan korumacı uygulamaların ekonomik büyüme üzerinde etkisi olup olmadığının ortaya konulmasıdır. Araştırma amacına hizmet etmesi için ticari mal ithalatında kullanılan vergi oranları ile Gayri Safi Yurt İçi Hâsıla (GSYİH) temel değişkenleri belirlenerek 56 ülkeyi kapsayan bir model oluşturulmuş ve Panel ARDL yöntemi ile analiz gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçlarına bakıldığında korumacılık önlemi olarak ele alınan gümrük vergi oranlarındaki artışın uzun dönemde ekonomik büyümeyi negatif etkilediği görülmektedir. Ürün grupları üzerinde uygulanan vergi oranlarının ekonomik büyüme üzerindeki detaylı etkilerine çalışmada yer verilmiştir.Item Seçilmiş G-20 ülkelerinde doğrudan yabancı yatırımlar: Bir performans analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-23) İnam, Betül; Murat, Dilek; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Ekonometri Bölümü; 0000-0002-6160-3740Doğrudan yabancı yatırımlar (DYY), günümüzde ülkelerin ekonomik kalkınma ve gelişmesinde önemli rol oynayan enstrümanlardan biridir. Ülkelere kattıkları fiziksel sermaye ve rekabet gücünün dışında istihdam, teknoloji, yönetim ve denetim anlayışı gibi çok sayıda avantajı içinde barındıran yapılardır. Yabancı bir ülkede uzun vadeli bir iş çabası taahhüdünü içerirler. Dolayısıyla lokasyon olarak nereyi tercih edecekleri çok sayıda kritere bağlıdır. Bu çalışmada seçilmiş G-20 ülkelerinin doğrudan yabancı yatırım girişleri konusunda performanslarının ölçülmesine odaklanılmıştır. Bu bağlamda ülkelerde doğrudan yabancı yatırım girişlerini etkileyen faktörler literatür ve yatırım raporları kullanılarak derlenmiş ve toplanan veriler COPRAS (Complex Proportional Assessment) metodu uygulanarak değerlendirilmiştir. Elde edilen ampirik bulgular doğrudan yabancı yatırımlar konusunda performansı en iyi ülkelerin sırası ile Çin, ABD ve Hindistan olduğunu göstermektedir.Item Türkiye ekonomisinde finansal dışa açıklık cari açığın nedeni midir?(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-13) Çeştepe, Hamza; Has, DenizBu çalışmada, son 20-30 yılda Türkiye ekonomisinin en kronik sorunlarından biri haline gelen cari açık ile, yine bu dönemde genel olarak ekonomi yönetimlerinin bilinçli tercihi olan finansal dışa açıklık arasındaki ilişki ampirik olarak incelenmiştir. Ampirik analiz için, cari açık ve finansal dışa açıklıkla birlikte reel efektif döviz kuru değişkeninin 1998:1-2019:1 dönemi çeyreklik verileri ve Granger nedensellik testi kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, söz konusu dönemde cari açık ile reel efektif döviz kuru ve cari açık ile finansal dışa açıklık arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Bu bağlamda, çalışmada Türkiye’de başta doğrudan yabancı yatırımlar olmak üzere uzun vadeli yabancı sermaye girişini teşvik edici politikalar ve gerçekçi kur politikaları uygulanarak cari açığın azaltılması gerektiği vurgulanmıştır.Item Türkiye’de düzenleyici ve denetleyici kurumların formel bağımsızlıkları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-23) Korkmaz, Mehmet Fürkan; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü; 0000-0001-6141-5777Yeni Kamu İşletmeciliği anlayışı devletlerin yönetim yapılarında kurumsal değişime neden olmuştur. Bu değişimin ürünü olan Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlara (DDK) piyasaların düzenlenmesi yetkisi devredilmiştir. Bu kurumlara yetki devredilmesinin amacı piyasaların hem ekonomik hem siyasi çıkar ilişkileri ve çatışmalarından uzak tutularak güven ortamının oluşturulmasıdır. Yani, politik işlem maliyetlerini azaltmak ve düzenleyici taahhüdün güvenilirliğini sağlamaktır. DDK’lara yetki devredilme nedenleri ile bağımsızlıkları arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bağımsızlık seviyesinin artması düzenleyici taahhüdün güvenilirliğini sağlamakta ve politik işlem maliyetlerini de azaltmaktadır. Ancak, bağımsızlık seviyesinin düşmesi güvenilirliğe zarar verirken, politik işlem maliyetlerini artırmaktadır. DDK’lar Türkiye’de de bu amaçlarla kurulmuştur. Ancak, Türkiye’nin yönetsel kültürü ve yönetim yapısı bu kurumların sürekli olarak tartışılmasına neden olmuştur. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’deki DDK’ların formel bağımsızlıklarını Çok Boyutlu Ölçekleme Analizi yöntemini kullanarak ölçmek ve bağımsızlık ile güvenilir taahhüt ve politik işlem maliyetleri arasındaki ilişkiyi incelemektedir. 2011 yılında çıkarılan iki Kanun Hükmünde Kararname ve 2018 yılında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi DDK’ların bağımsızlıklarını olumsuz etkilemiştir. Bu bağlamda, güvenilir taahhüdün azaldığı, politik işlem maliyetlerinin arttığı söylenebilir.Item Independence of regulatory authority: Türkiye’s radio and television supreme council(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-12) Erol, Özgün Akduran; Yiğit, YunusIndependent regulatory authorities are expected to act as apolitical agents to prevent market failures in the sector they regulate. However, according to political signal theory, regulatory authorities cannot escape the interventions and control of the political power. In addition, according to capture theory, regulation is designed and operated for the benefit of dominant capital groups in the sector. This article applies both theories to the case of Türkiye’s radio and TV sector. Based on our analysis we claim that the Turkish Radio and Television Supreme Council is a unique case of a supposedly independent authority being captured by both the political power and dominant capitalist groups in the sector, which are intertwined with this power, by limiting its administrative and financial autonomy. Our findings show that the close relations between capital groups and important political figures, which have been clear since the sector was first liberalized, have helped these groups gain a privileged position in Türkiye’s media sector. As a result, the main instrument that changed the media ownership structure was the interventions of the political power in line with the propositions of the ‟political signaling” theory.Item The correlation between middle school 8th-grade students’ reflective thinking skill towards problem-solving and their mathematics anxieties(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-09) Erdem, Süruri Selim; Arıkan, Elif EsraThis research aims to explore the potential correlation between the reflective thinking skills of 8th-grade students in secondary education and their level of math anxiety. The study also intends to investigate potential discrepancies in students' reflective thinking abilities for problem-solving and mathematics anxiety, considering factors such as gender, parental education level, and the type of games played. One of the quantitative research designs, the relational survey model, was employed in this study. There were 779 8th-grade students in the study group, comprising 415 females and 364 males. The researchers collected data using three tools: the reflective thinking skills in problem-solving scale developed by Kızılkaya and Aşkar (2009), the mathematics anxiety scale developed by Bindak (2005), and a personal information form created by the researchers. The data obtained from the scales were analyzed using statistical methods such as arithmetic mean, t-test, analysis of variance (ANOVA), and Scheffe test. A noteworthy finding is that the math anxiety scale score and the reflective thinking skills scale score for problem-solving exhibit a significant difference based on the type of game played by the students. An important finding is that the reflective thinking skill scale for problem-solving reasoning sub-dimension accounts for 10% of the total variance in mathematics anxiety, as revealed by the multiple regression analysis.Item Frantz Fanon’s psycho-politics: From psychiatry to revolution(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-23) Mollaer, Fırat; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü; 0000-0002-5415-5281This article examines the relationship between psychiatry and politics in the thought of Frantz Fanon (1925-1961), one of the most influential thinkers of the twentieth century. The article aims to demonstrate that Fanon developed a unique approach to psycho-politics that dialectically engages psychiatry and politics from his earliest works. Fanon’s psycho-politics can be traced from his work in the early 1950s, namely his doctoral dissertation and Black Skin, White Masks (1952). From his doctoral dissertation to Black Skin, White Masks, Fanon tries to explain colonialism as a psychiatrist. This search manifests itself again in Fanon’s best-known work, The Wretched of the Earth (1961). Although The Wretched of the Earth is known as the influential work of a political militant, it is the book of a scientist-thinker who analyzes colonialism from a psychiatric perspective. However, the connection between Fanon’s psychiatric thought and practice and his political writings has not been sufficiently revealed. Fanon has been thought of as a ‟Third World militant.” But there is a dialectical relationship between Fanon’s theory and practice of psychiatry and his political thought. Understanding Fanon’s thought can only be possible by analyzing its psycho-political structure. The aim of this article is to examine the development of Fanon’s political thought through his earliest psychiatric writings and clinical practice, to link psychiatric theory and practice to his political theory, and thus to outline Fanon’s psycho-politics.Item Violent and unethical non-violent abuse of faith and ethnoreligious sentiments in Southeast Europe: Religious peace-building?(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-09) Hadžić, FarukThe article presents a theoretical and conceptual examination of religious violent and unethical non-violent behaviors, ethnopolitical and clerical synergism, and religious peace-building capacity. I argue that the phenomenon of religious/ethnic violent and non-violent interchangeability adopted by national political unethical behavior has adverse consequences on the post-Yugoslav social behavior and reconciliation process; religions should be a moral peace-building agency. The multiethnic/multireligious socialist Yugoslav society has been violently transformed into influential ethical and clerical cultures, producing antagonistic ethnonational societies sustaining pastoralism as potent identity manifestations of the social capital. War-period visual violence and emotions influenced violent behavior and policy within the discourse "our vs. their sacred ethnic land," creating an unbearable ease of creating fear and motivating violent antagonism and war crimes. The post-war antagonistic media rhetoric, visual antagonism, and abuse of faith adversely impact peaceful coexistence. Ethnic, religious, ideological, and political contextual factors are challenging to generate in post-conflict, divided Balkan societies. Fear of others, religiously distinct, is a category that's difficult to determine and prevent. WesternBalkan societies possess victimological and political mythical conventions, honoring ethnoreligious war victories, defeats, and agonies, maintaining hostility and revenge discourse. Historically, religions were misused to justify violence and maintain non-violence, unethical sociopolitical order, and negative peace. The ideologies of religious superiority intertwine with intensely dominant national perceptions, so belonging to the Serb, Croat, or Bosniak people is equated with Orthodoxy, Catholicism, or Islam. This entanglement is the groundwork for despondency and a hostile peace climate. Current clerical and ethnopolitical policies lead further away from conflict transformation, directing toward the renewal of monotheistic spirituality, cognition, and violence. Political involvement affects "authentic" religion. We should engage in all-inclusive theological and consensus approaches to demonstrate that religions are peace-building agencies, retrieving and revitalizing authentic morality criteria. Religious sentiments mobilize people more rapidly than other identities.Item Structural change: Do services substitute or complete the industry?(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-21) Gaberli, ÜmitThis study analyzes the nature of the relationship between the services and the industry, i.e., substitution or complementarity, given the increasing share of services (tertiarization process) in the world economy. The economies in the world evolved towards a services-dominated structure over a half-century. This evolution resulted in a decreasing industry share despite continuously increased industrial production. We used a dataset covering the 1970-2018 period for 173 countries to investigate this question by employing the panel vector of auto-regression analysis (Panel VAR). We also approached the problem by estimating a dynamic panel data model by the two-step system GMM for robustness. The study also calculates the linkages between the industry and the services. The empirical results show that services do not substitute industry. There is a complementary role of the services for the industry, but the complementary role of the industry for services is ambiguous.