2018 Cilt 32 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/2474
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Akarlarda feromonlar(Uludağ Üniversitesi, 2017-10-02) Akyazı, Rana; Altunç, Yunus EmreFeromon bir birey tarafından vücut dışına salgılanan ve aynı türün diğer üyeleri tarafından algılandığında, özel bir takım reaksiyonların oluşmasına neden olan kimyasal bileşenlerdir. Akarlarda, günümüze kadar dört tip feromonun varlığından bahsedilmiştir. Bunlar alarm, eşey, toplanma ve iz-işaret feromonlarıdır. Genellikle her bir akar türünde tek tip feromonal aktivasyon belirlenmiştir. Ancak birden fazla feromonal etkiye sahip olan akar türleri de bulunmaktadır. Bu durum, ya bir akarın farklı feromonal bileşenler bulundurması ya da tek bileşenin farklı koşullar altında, farklı feromonal aktivasyon göstermesi ile sağlanmaktadır. Böceklerde her bir feromon farklı bir bezden salgılanırken, astigmatid akarlarda üç farklı feromon (toplanma, eşey, alarm), tek bir bezde (opisthonotal bezler) üretilebilmektedir. Akar feromonları içerisinde üzerinde en çok çalışılan ve en iyi bilineni alarm feromonlarıdır. Akar feromonlarına yönelik üzerinde en fazla çalışılan grup ise astigmatid’lerdir. Yirmi astigmatid türde alarm feromonunun var olduğu bilinmektedir. Ayrıca astigmatid akarlardan 20 civarında türde eşey, 7 türde toplanma feromonu tespit edilmiştir. Sınırlı sayıda da olsa, bazı prostigmatid, mesostigmatid ve metastigmatid akar türlerindeki feromonlara yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Diğer yandan, feromonların böceklere karşı çeşitli amaçlarla (izleme, kitle yakalama, çiftleşme davranışının bozulması vb.) kullanımından başarılı sonuçlar elde edilmişken, akarlarda böylesi çalışmalar sınırlıdır. İlk kez, V. destructor’un eşey feromonu, akarın çiftleşme davranışını bozmak amacı ile kullanılmıştır. Sonuçlar akarların feromonlara dayalı biyoteknik mücadeleleri açısından umut verici olmuştur. Diğer yandan, Dermatophagoides farinae (Hughes) ve D. pteronyssinus (Trouessart) (Astigmata: Pyroglyphidae)’un toplanma feromonunun (neryl formate), toz akarlarının tuzaklanarak mücadelesinde önemli potansiyele sahip olabileceği de belirtilmiştir. İleriki araştırmalarda özellikle bitki koruma açısından önemli akarlardaki feromonal bileşenler ve feromonların ekonomik önemli türlerin biyoteknik mücadelesindeki potansiyellerinin incelenmesi gerekmektedir.Item Bitkilerde kök-ur (Meloidogyne spp.) ve kist nematodları (Heterodera ve Globodera spp.)'nın kanser oluşum mekanizmaları(Uludağ Üniversitesi, 2017-07-27) Özdemir, Fatma Gül GözeKök-ur (Meloidogyne spp.) ve kist (Heterodera ve Globodera spp.) nematodları ekonomik olarak en önemli bitki paraziti nematod türleridir. Obligat, sabit endoparazit beslenmeye sahip bu kozmopolit zararlılar konukçu parazitizminde özelleşmiş mekanizmalara sahiptirler. Konukçu bitkinin köklerinde beslenme bölgeleri oluşturarak kansere neden olmaktadırlar. Beslenme bölgelerinin oluşumu kök hücrelerinin modifikasyonu ile meydana gelmektedir ve yoğun sitoplazmalı, çok çekirdekli, fazla organelli bir yapıdadır. Bu dönüşümlerin yapılabilmesi için nematodun salgı bezlerinden üretilen fonksiyonları farklı çok sayıda salgı stilet, amphid ve phasmid aracılığıyla konukçu bitki hücresine bırakılmaktadır. Köklerde meydana gelen kanser sonucunda bitkideki su ve besin dolaşımı bozulmakta ve bitki gelişimi olumsuz etkilenmektedir. Bu derlemede nematod parazitizmi ve kanser oluşumları açıklanmaya çalışılmıştır.Item Çiftlik hayvanları ve küresel iklim değişikliği arasındaki etkileşim(Uludağ Üniversitesi, 2017-05-10) Koyuncu, Mehmet; Akgün, Hilal; Ziraat Fakültesi; Zootekni Bölümüİnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda küresel ısınma ortaya çıkmaktadır. Hayvancılık sektörü antropojenik metan emisyonların %25-40’ını oluşturmaktadır. Bu değer enterik fermantasyon sürecinde geviş getiren hayvanların selülozu parçalaması sonucu ortaya çıkmaktadır. Hayvancılıkta metan üretiminin yaklaşık % 10'u anaerobik gübre depolanmasından üretilmektedir. Ancak hayvanlar otlatıldığında gübre doğrudan topraklara bırakılır bu da hayvan gübresinden kaynaklanan emisyonları azaltır. Hayvansal üretim CO2 emisyonunun %9’u, CH4 emisyonunun %35-40’ı ve N2O emisyonunun %65’ini oluşturan payı ile küresel ısınmaya etki yapmaktadır. Diğer taraftan küresel ısınma ile ortaya çıkan yüksek sıcaklık ve kuraklık, sürdürülebilir hayvansal üretim sistemleri ve çeşitli ekosistemlerin hayatta kalmasına karşı tehdit olarak görülmektedir. Hayvansal üretim, mera/yem bitkisi miktar ve kalitesi, yoğun yem hammaddesi üretimi ve fiyatı, hastalık, zararlıların gelişimi, yayılması ile sıcaklık ve su varlığındaki değişmelerden etkilenir. Hayvan yetiştiriciliği, en büyük arazi kullanan sektör olup, küresel biyokütlenin yaklaşık % 60'ını oluşturmaktadır. Gelecek yıllarda gelişmesi beklenen iklim değişikliği olguları, hayvansal üretiminin doğal kaynağını oluşturan arazi ve yem bitkisinin verimliliğini de etkileyecektir. Çiftlik hayvanlarının üretim sisteminde sera gazı salınımını azaltma yüksek öncelikli olarak görülmesine rağmen, emisyonun azaltılması stratejileri ile işletmelerin ekonomik güçlerinin zayıflaması kaçınılmazdır. Bu derlemede; hayvancılığa bağlı sera gazı emisyonlarını azaltma yolları ve küresel ısınma ile hayvancılık sektörü arasındaki ilişkiler incelenmiştirItem Tuz stresi koşullarında polietilen glikol ön uygulamalarının kamışsı yumak (Festuca arundinacea Schreb.) tohumlarının çimlenme özellikleri üzerine etkilerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-12-05) Öztürk, Yasin; Tatar, Nigar; Çarpıcı, Emine Budaklı; Ziraat Fakültesi; Fen Bilimleri EnstitüsüBu araştırma, polietilen glikol (PEG) ön uygulamasının (kontrol, -6, -8 ve -10 bar) tuz stresi koşullarında (0, 50, 100, 150, 200, 250, 300 ve 350 mM NaCl) kamışsı yumağın çimlenme özellikleri üzerine etkilerini incelemek amacıyla yürütülmüştür. Deneme Tesadüf Parselleri Deneme Desenine göre dört tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Petriler 22 ±1 0 C sıcaklığa ayarlı çimlendirme kabinine konulmuş ve 21 gün sonra çimlenme yüzdesi, sapçık uzunluğu, kökçük uzunluğu, sapçık yaş ağırlığı, kökçük yaş ağırlığı, vigor indeksi ve tuza tolerans indeksi gibi özellikler incelenmiştir. Varyans analiz sonuçlarına göre; PEG ön uygulamalarının sapçık uzunluğu, kökçük uzunluğu, kökçük yaş ağırlığı ve vigor indeksi üzerine etkileri % 1, çimlenme yüzdesi üzerine etkisi ise % 5 olasılık düzeyinde önemli olmuştur. Diğer taraftan tuz konsantrasyonlarının etkileri ise incelenen tüm özellikler üzerinde % 1 olasılık düzeyinde çok önemli çıkmıştır. Ayrıca, PEG ön uygulaması x tuz konsantrasyonu interaksiyon etkisi ise sapçık ve kökçük uzunluğu ile vigor indeksi üzerinde önemli olmuştur. Araştırmada, tüm PEG ön uygulamaları çimlenme yüzdesini artırmıştır. Ayrıca, PEG ön uygulamaları sapçık uzunluğunu olumsuz yönde, kökçük uzunluğu ve yaş ağırlığını ise olumlu yönde etkilemiştir. Artan tuz konsantrasyonları başlangıçta kamışsı yumağın çimlenme yüzdesini etkilememiş, ancak 200 mM tuz konsantrasyonundan sonra çimlenme yüzdesi giderek azalmıştır. Tuz konsantrasyonundaki artışlar sapçık ve kökçük uzunluğu, sapçık ve kökçük yaş ağırlığı, vigor indeksi ve tuza tolerans indeksi gibi özellikleri olumsuz yönde etkilemiştir. PEG ön uygulaması x tuz konsantrasyonu interaksiyonlarına bakıldığında ise incelenen özellikler bakımından en yüksek değerlerin kontrol grubundan elde edildiği görülmüştür. Sonuç olarak; PEG ön uygulamaları tuzlu koşullarda kamışsı yumağın çimlenme özelliklerini iyileştirmemiştir.Item Çanakkale ili peyzaj alanlarındaki sulama sistemlerinin incelenmesi: Özgürlük Parkı ve Halk Bahçesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-12-01) Demirel, Kürşad; Çamoğlu, Gökhan; Sağlık, Alper; Genç, Levent; Kelkit, AbdullahPeyzaj alanlarında genellikle sulama suyu ihtiyacı göz önüne alınmadan sulamalar yapılmakta, sulama sistemi mevcut su kaynağına, alana, bitkiye ve toprağa göre tasarlanmamaktadır. Bu da, çok büyük oranda su israfına neden olmaktadır. Bu çalışmada, Çanakkale ilinde bulunan en büyük iki parkın (Halk Bahçesi ve Özgürlük Parkı) mevcut sulama sistemleri incelenmiştir. Her iki proje alanında sulama sistemleri uygun kriterlere göre yeniden tasarlanmıştır. Proje alanlarında yapılan ölçüm ve gözlemlere dayalı olarak, projeleme ve işletme hatalarının sonucunda etkin bir sulama yapılmadığı ve her iki alanda gereğinden fazla sulama suyu uygulandığı saptanmıştır. Halk Bahçesi ve Özgürlük Parkı için sezonluk boşa harcanan sulama suyu ücreti sırasıyla, 52800 TL ve 87720 TL olarak hesaplanmıştır. Çalışmanın sonucunda, alana uygun yapılan sulama sistemi projeleriyle; su tasarrufu sağlanmış ve estetik açıdan daha iyi bir görüntü elde edilmiştir. Ayrıca, bu çalışmanın, Çanakkale İli ve diğer şehirlerde planlanacak peyzaj alanları için örnek teşkil edeceği düşünülmektedir.Item Narın hasat sonrası hastalıklarına sisleme şeklinde bazı dezenfektanların ve Fumispore OPP uygulamalarının etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-28) İlhan, Kadir; Ziraat Fakültesi; Bitki Koruma BölümüBu çalışmada, sisleme şeklinde bazı dezenfektanların ve Fumispore OPP uygulamasının “Hicaznar” nar çeşidi meyvelerin hasat sonrası hastalıklarına karşı etkisi araştırılmıştır. Dezenfektan olarak klor dioksit (CIO2), sodyum hipoklorit (NaOCI) ve perasetik asit (PAA)’in 1000, 1500 ve 2000 µL L-1 dozları kullanılmıştır. Uygulamalar 16m3 büyüklüğünde kapalı bir kabinde nar meyvelerine oda sıcaklığında uygulanmıştır. Dezenfektan uygulamaları kabin içinde sisleme şeklinde 30 dk süre ile uygulanmış, kabinin kapısı açılmadan 30 dk ilave süre boyunca da meyveler kabinde bekletilmişlerdir. Fumispore OPP uygulaması da aynı kabinde yapılmış ve meyveler kabinde 15 saat süre ile bekletilmişlerdir. Tüm uygulama yapılan meyveler uygulamaların hemen sonunda bekletilmeden ticari modifiye atmosfer paketler içerisine alınmışlar ve 6ºC’de %90-95 oransal nemde, 60 ve 100 gün süre ile muhafaza edilmişlerdir. Birbirini tekrar eden iki nar sezonu içerisinde denemeler yürütülmüştür. Her iki denemenin 60 gün yapılan muhafazalarında CIO2 ve PAA 2000 µL L-1 , NaOCI 1500 ve 2000 µL L-1 dozlarında, 100 gün yapılan muhafazalarında ise PAA ve NaOCI 2000 µL L-1 dozlarında, kontrol uygulamalarına göre önemli düzeyde meyve çürümesini azaltmışlardır. Fumispore OPP uygulaması ise kontrol uygulamalarına göre önemli düzeyde meyve çürümesinde farklılık oluşturmamıştır. Genel olarak dezenfektanların tüm dozlarının ve Fumispore OPP uygulamasının meyve kaliksi içinde ve uygulama kabininin havasında bulunan mikroorganizma populasyonunu kontrol uygulamalarına göre önemli düzeyde azalttığı tespit edilmiştir.Item Bazı ketencik (Camelina sativa (L.) Crantz) genotiplerinin agronomik özelliklerinin belirlenmesi üzerine bir araştırma(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-23) Köse, Arzu; Bilir, Özlem; Katar, Duran; Arslan, YusufBu çalışma bazı ketencik genotiplerinin Eskişehir koşullarındaki performanslarının belirlenmesi amacıyla 2014-15 ve 2015-16 yıllarında yürütülmüştür. Tarla denemeleri tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada; bitki boyu, yan dal sayısı, kapsül sayısı, bin tohum ağırlığı, tohum verimi, yağ oranı ve yağ verimi özellikleri incelenmiştir. Araştırmada; ortalama bitki boyu (cm), yan dal sayısı (adet/bitki), kapsül sayısı (adet/bitki), 1000 tohum ağırlığı (g), yağ oranı (%), tohum verimi (kg/da) ve yağ verimi (kg/da) değerleri sırasıyla; 82.0 cm, 10.1 adet/bitki, 14.8 adet/bitki, 1,16 g, % 32.4, 82.0 kg/da ve 26.6 kg/da olarak tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, özellikle araştırmada kullanılan genotiplerin yağ oranı, tohum ve yağ verimleri dikkate alındığında; 3, 4, 5, 6,15, 17 ve 24 numaralı genotiplerin belirtilen özellikler bakımından ümitvar oldukları ve ıslah araştırmalarında genitor olarak kullanılabilecekleri belirlenmiştir.Item Tuz stresinin bazı kinoa (Chenopodium quinoa Willd.) çeşitlerinin çimlenme özellikleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-27) Kuşçu, Hayrettin; Çayrağacı, Aylin; Ndayizeye, Jean De Dieu; Fen Bilimleri Enstitüsü; Biyosistem Mühendisliği BölümüBu çalışma, tuz stresinin dört kinoa çeşidinin (K-521, Karmen, Rainbow ve Valle) çimlenmesi üzerine etkilerini araştırmak amacıyla yürütülmüştür. Çeşitlerin tuzluluk toleransının dereceleri, altı farklı tuz (NaCl) konsantrasyonuyla (0, 50, 100, 150, 200 ve 250 mM) tohum çimlenme döneminde değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, tuz konsantrasyonundaki artış tüm çeşitlerde çimlenme yüzdesi, çimlenme enerjisi ve çimlenme indeksi değerlerini önemli düzeyde (P<0.05) azaltmış ve çimlenme zamanını geciktirmiştir. Çeşitlerin tuz stresine tepkileri farklılık göstermiştir. Tüm tuz düzeyleri için K-521 en yüksek çimlenme yüzdesi ve çimlenme enerjisine sahip çeşit olmuştur. Tuz konsantrasyonundaki artışla birlikte çimlenme oranındaki azalma en yüksek Rainbow çeşidinde olmuştur. Farklı tuz düzeyleri altında çimlenme hızı ve çimlenme süresi yönüyle K-521 ve Valle, diğer çeşitlerden daha iyi performans göstermiştir. Bu çalışmada, Rainbow çeşidi tuzluluğa daha duyarlı bulunmuştur. Sonuç olarak, K-521 ve Valle çeşitleri tuzlu topraklar için önerilebilir.Item Ekim öncesi tohuma uygulanan bazı kimyasalların ekmeklik buğday (Triticum aestivum var.aestivum L.) çeşitlerinin çimlenme özellikleri ve fide gelişimine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-17) Tüfekçi, Şerife; Yerlikaya, Duran Ümit; Polat, Pakize Özlem Kurt; Yağdı, Köksal; Ziraat Fakültesi; Tarla Bitkileri BölümüBu araştırma ekim öncesi farklı tohum uygulamalarının bazı ekmeklik buğday çeşitlerinin çimlenme özellikleri ile fide gelişimi üzerine etkilerini araştırmak amacıyla Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü tohumluk laboratuvarında yürütülmüştür. Çalışmada tohum uygulamaları olarak; kontrol, ALBİT, PEG, KH2PO4, KCl ve GA3 kullanılmıştır. Üç tekerrürlü tesadüf parselleri faktöriyel deneme deseninde yürütülen araştırmada Kate A-1, Hanlı, Pamukova 97, Tahirova 2000, Averio, Gönen, Pehlivan, Adelaide, Golia ekmeklik buğday çeşitleri kullanılmıştır. Araştırma sonucunda tohum uygulamalarının çimlenme hızı, çimlenme gücü ve çim kök sayısı özellikleri üzerine istatistiksel olarak farklı etkide bulunmadıkları, fide boyu ve çim kökü uzunluğu bakımından ise farklı etkilerde bulundukları tespit edilmiştir. Buna göre en uzun fide boyu 8,85 cm ile KCl uygulamasından, en yüksek çim kökü uzunluğu ise sırasıyla 11,06 cm ve 11,04 cm ile ALBİT ve KCl uygulamasından elde edilmiştir. Araştırma sonucunda çeşitlere göre ekim öncesi tohum uygulamalarının önemli düzeyde farklı tepkiler vermesi nedeniyle, bu tip maddelerin pratikte kullanımında Çeşit X Uygulama interaksiyonunun da dikkate alınması gereken önemli bir kriter olduğu sonucuna varılmıştır.Item Bazı ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) hatlarının çimlenme döneminde tuz stresine tepkileri(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-09) İnan, Büşra; Emir, Orkunalp; Çarpıcı, Emine Budaklı; Ziraat Fakültesi; Tarla Bitkileri BölümüBu çalışma, bazı ekmeklik buğday hatlarının çimlenme döneminde tuz stresine tepkilerini belirlemek amacıyla Uludağ Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Bitki Fizyolojisi Laboratuvarı’nda yürütülmüştür. Araştırmada, 10 adet ekmeklik buğday hattı ile 1 adet ekmeklik buğday çeşidi (Golia) kullanılmış ve 6 farklı tuz konsantrasyonu (0, 50, 100, 150, 200 ve 250 mM NaCl) ele alınmıştır. Deneme Tesadüf Parselleri Deneme Deseninde iki faktörlü ve üç tekrarlamalı olarak düzenlenmiştir. Araştırmada, çimlenme yüzdesi, kökçük uzunluğu, sapçık uzunluğu, kökçük ve sapçık kuru ağırlığı ile tuza tolerans indeksi gibi özellikler incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; ekmeklik buğday hatları arasında, E7 ekmeklik buğday hattı birçok özellik bakımından standart olarak kullanılan Golia buğday çeşidinden daha iyi sonuçlar vermiştir.Item Bursa ekolojik koşullarında yetiştirilen bazı tritikale (X Triticosecale Witmack) genotiplerinde özellikler arası ilişkiler ve path analizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-06) Çifci, Esra Aydoğan; Doğan, Ramazan; Ziraat Fakültesi; Tarla Bitkileri BölümüBu çalışma 2014-2015 ve 2015-2016 yetiştirme döneminde Bursa ekolojik koşullarında tritikale yetiştiriciliğinde daha yüksek verim elde etmek için verim ve verim öğeleri arasında uygun seçim kriterlerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Bu amaçla, 15 tritikale genotipinde incelenen özellikler arası ilişkiler ve path analizi yöntemi kullanılmıştır. Denemeler Tesadüf Blokları Deneme desenine göre 3 tekerrürlü olacak şekilde Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde kurulmuştur. Korelasyon katsayıları denemenin yürütüldüğü her iki yıl için ve birleştirilmiş yıllar olarak ayrı ayrı hesaplanmıştır. 2014-2015 yılı baz alındığında, tane verimi ile bitki boyu (r = 0.392), başak boyu (r = 0.420) ve hektolitre ağırlığı (r = 0.396) arasında olumlu yönde önemli ilişkiler, 2015-2016 yılında ise tane verimi ile 1000 tane ağırlığı arasında (r = 0.571) olumlu ve önemli ilişkiler ve birleştirilmiş yıllar için özellikler arası ilişkiler incelendiğinde ise tane verimi ile başak boyu (r=367) ve hektolitre ağırlığı (r = 0.835)arasında olumlu ve önemli ilişkilerin olduğu gözlemlenmiştir. Path analizi sonucunda elde edilen sonuçlara göre yıllar farklılık göstermiş olsa da tane verimine doğrudan olumlu etkilere sahip bitki boyu, başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı ile özellikle 1000 tane ağırlığı ile hektolitre ağırlığı özellikleri üzerinde durulmalı ve bundan sonraki ıslah çalışmalarında bu özellikler seleksiyon kriteri olarak göz önünde bulundurulmalıdır.Item Türkiye’deki zeytinyağı işletmelerinin 3 fazlıdan 2 fazlı üretime geçişi durumunda pirina tesislerinin yeterliliğinin CBS destekli analizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-25) Hocaoğlu, Selda Murat; Baştürk, İrfan; Aydöner, Cihangir; Haksevenler, Betül Hande GürsoyBu çalışmada, ülkemizdeki tüm 3 fazlı zeytinyağı işletmelerinin, 2 faza geçmesi durumunda mevcut pirina tesislerinin yeterliliği analiz edilmiş ve CBS (Coğrafi Bilgi Sistemi) ortamında 3 farklı senaryo geliştirilerek, ilave pirina tesislerine hangi bölgede/bölgelerde ihtiyaç olabileceği değerlendirilmiştir. Senaryolar, 2 fazlı pirinanın olduğu haliyle kurutulması ve farklı seviyelerde neminin azaltılması durumunun analiz edilmesini içermiştir. Zeytinyağı işletmelerinin üretimlerini 3 fazlıdan, 2 fazlıya dönüştürmeleri durumunda, oluşacak toplam pirina miktarının 643.000 ton/sezon’dan, 925.000 ton/sezon’a çıkacağı tahmin edilmektedir. Ham 2 fazlı pirinanın olduğu gibi işlenmesi durumunda, mevcut pirina tesislerinde, toplam 670.000 ton/sezon 2 fazlı pirina işlenebileceği ön görülmektedir. Bu durumda, herhangi bir pirina tesisine gönderilemeyen, yaklaşık 230.000-250.000 ton/sezon pirinanın işlenebilmesi için Adana, Aydın, Antalya ve Bursa illerinde birer adet olmak üzere toplam 4 pirina tesisine ihtiyaç olacaktır. Pirina tesislerinde, ham 2 fazlı pirinanın yaklaşık %50’sinin dekantörden geçirilmesi ve neminin azaltılması durumunda, işlenebilecek toplam pirina miktarı 850.000-860.000 ton/sezon değerine yükselecek, bu durumda açıkta kalan pirinaların değerlendirilmesi için Mersin’e bir adet pirina tesisinin kurulması yeterli olacaktır. 2 fazlı prinanın tamamının dekantörden geçirildikten sonra işlenmesi durumunda ise, oluşan pirinanın tamamı mevcut pirina tesislerinde işlenebileceği ve kapasite açısından ilave pirina tesisine gerek olmayacağı belirlenmiştir.Item Leonardit kökenli organik materyallerin bazı fiziksel ve kimyasal özelliklerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-11-25) Pekcan, Tülin; Esetlili, Bihter Çolak; Turan, Hatice Sevim; Aydoğdu, ErolLeonardit toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik aktivitesini artıran ve yüksek oranda humik ve fulvik asit içeren, toprağa uygulandığında toprakta alınamaz halde bulunan bitki besin elementlerinin bitkiler tarafından alınabilir hale geçmesini sağlayan organik bir materyaldir. Ülkemizde organik toprak düzenleyiciler grubunda yer alan leonarditler oluşum şartlarına göre farklı kalitelerde bulunabilmektedir. Bu nedenle, ülkemizde kullanılan yerli ve yabancı kaynaklı 28 adet leonardite ait bazı fiziksel ve kimyasal analizler Resmi Gazetenin, 20.03.2014 tarih ve 28956 sayılı Yönetmeliğinde belirtilen analiz yöntemlerine göre yapılmış ve değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda leonarditlerin farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere (pH, EC, organik madde, toplam humik+fulvik asit, C/N, KDK, makro ve mikro bitki besin elementleri ve ağır metal) içeriklerine sahip olduğu belirlenmiştir. Ayrıca leonardit örneklerinin % 71.42’si (20 adet) ülkemizde kullanılan ilgili yönetmeliğin tolerans sınırları dışında bulunmuştur.Item Nilüfer Çayı ve farklı arıtma tesisleri atıksularının, toprak özellikleri ve bitki gelişimi üzerine etkilerinin belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-10-04) Akın, Hasan Fatih; Aşık, Barış Bülent; Ziraat Fakültesi; Toprak Bilimi ve Bitki Besleme BölümüBu çalışmada Nilüfer Çayı ve Ayvalı Deresi ile BUSKİ ve Penguen AŞ. arıtma tesisi atıksularının toprak özellikleri ve bitki gelişimi üzerine etkileri belirlenmiştir. Sera koşullarında, mısır bitkisi ile vertisol toprak kullanılarak yürütülen çalışmada bitki kuru ağırlığı ve ağır metal içeriği belirlenmiştir. Ayrıca ele alınan su kaynaklarının sulama suyu olarak kullanımında toprağın pH, EC, bitki besin elementi ve alınabilir ağır metal içeriğindeki değişimler belirlemiştir. Elde olunan sonuçlara göre sulama suyu kaynaklarına bağlı olarak en düşük pH değeri Nilüfer Çayı uygulamasında, en yüksek tuzluluk artışı ise Penguen atıksu uygulamasında belirlenmiştir. Toprağın NH4 ve NO3 azotu, alınabilir P, değişebilir Na ve K miktarları kontrol uygulamasına göre artışlar göstermiştir. Toprağın DTPA ile ekstrakte edilen ağır metal içeriğindeki değişimler, BUSKİ ve Nilüfer uygulamalarında artarken, Pb ve Cd dışında önemli bulunmamıştır. Bitki kuru ağırlığı Penguen atıksu uygulamasında kontrole göre azalmıştır. Bitkinin besin elementi ve ağır metal içeriğinde meydana gelen artışlar Mn dışında önemli düzeyde bulunmamıştır. Sonuç olarak ele alınan su kaynaklarının sulama amaçlı kullanımında toprakların tuzluluk ve ağır metal içeriğindeki artışların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.Item Türkiye’de canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerin dış ticaret yapısının analizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-06-15) Bashimov, GüçgeldiBu çalışmanın amacı, Türkiye’de canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerin dış ticaret yapısını analiz etmektir. Çalışmada canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerin rekabetçilik düzeyi ve endüstri-içi ticaret yapısı analiz edilmiştir. Çalışma 2001-2015 dönemini kapsamakta olup, çalışmada kullanılan veriler Birleşmiş Milletler COMTRADE veri tabanından derlenmiştir. Analiz aşamasında Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler İndeksi, Açıklanmış Simetrik Karşılaştırmalı Üstünlükler İndeksi, Net Ticaret İndeksi ve Grubel-Lloyd İndeksi kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre Türkiye’nin canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde rekabet gücünün düşük olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, HS 03 (Su ürünleri) ve HS 05 (Diğer hayvansal menşeli ürünler) ürünlerde endüstri-içi ticaret seviyesinin yüksek olduğu belirlenmiştir.