2013 Cilt 22 Sayı 1

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/15747

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 12 of 12
  • Item
    Yusuf Batar, Empatik din eğitimi, Elips kitap, İstanbul, 2011
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Kalenci, Hatice; Sosyal Bilimler Enstitüsü
    Türkiye’ye din eğitimi ile ilgili gerek teorik gerekse alan araştırmalarına dayalı çalışmaların yayınlanma oranı diğer alanlara göre oldukça yüksek olmasına rağmen hâlâ din eğitimi ile ilgili eser kıtlığından söz etmek mümkündür. Fakat her geçen yıl yapılan yeni çalışmalarla bu alandaki önemli boşlukların fark edildiği görülmektedir. Yusuf Batar’ın doktora tez çalışmasına dayalı Empatik Din Eğitimi isimli eserini de bu farkındalığın bir meyvesi olarak görmek mümkündür. Din eğitiminin bir iletişim süreci olarak ele alındığı bu çalışmada empatik yaklaşımın teorik temelleri incelenmekte, temel dinî kaynaklarda dayanakları araştırılmaktadır. Ayrıca bu eserde, alan araştırmasına dayalı olarak Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmenlerinin empatik beceriler geliştirmesinin din eğitimi sürecindeki etkisi ayrıntılı bir şekilde işlenmektedir.
  • Item
    İbrahim Özdemir, İslam düşüncesinde dil ve varlık: Vaz’ ilminin temel meseleleri, iz yayıncılık, İstanbul, 2006.
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Yalar, Mehmet; İlahiyat Fakültesi
    İbrahim Özdemir’in, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arap Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı’nda yüksek lisans tezi olarak kaleme aldığı “İslâm Düşüncesinde Dil ve Varlık (Vaz‘ İlminin Temel Meseleleri)” başlıklı çalışması, konusunda ilk çalışma olma özelliğine sahiptir. Eser, incelendiğinde hem metodolojisi hem de içeriği bakımından titiz ve yorucu bir çalışmanın ürünü olduğu görülmektedir. Ayrıca gerek kullanılan kaynakların çokluğu ve çeşitliliği, gerek akademik dili gerekse de orijinal olan içerik detayı bakımından çalışmanın, bir yüksek lisans tezinden ziyade iyi bir doktora tezi ayarında olduğu söylenebilir.
  • Item
    Müslüman güney asya’da tasavvufa yönelik örtülü muhalefet: büyük moğollar’ın tarikatları manipülasyonu
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Lawrence, Bruce B.
    Sûfîler, Güney Asya İslam tarihinin sosyal ve kültürel dokusunu oluşturan unsurlardan biri oldukları gibi aynı zamanda âlimler ve siyasî seçkinlerdirler. Sûfî önderler, özellikle de menkıbeleri ve türbe kültleri yaygın şöhrete sahip olan şeyhler, Güney Asya tarihinin her bir döneminde kendilerine destek olanlar ya da muhalefet edenlerle çoğunlukla aynı ayrıcalıklı sosyal sınıfa mensuptular. Bununla birlikte, yalnızca sosyal adaletsizliklerden beslenenler sıfatıyla değil de manevî modeller olarak şeyhlerin merkezî rollerini anlamak istediğimizde, tıpkı muhalefetin esasında olduğu gibi desteğin doğası da, ayrıntılarıyla ortaya konulması gereken geniş kapsamlı etkenler karşısında farklılık arz etmektedir.
  • Item
    Yerleşik irşat usullerini uygulamada ortaya çıkan sorunlar ve dinî danışma ve rehberlik üzerine bir inceleme
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Söylev, Ömer Faruk; Sosyal Bilimler Enstitüsü
    Bu çalışmada öncelikle irşat usulleri belirlenecek daha sonra da uygulamada ortaya çıkan sorunlar analiz edilecektir. Sosyal hizmet alanlarında dini danışmanlık gerektiren her bir hizmet türü ayrı ayrı uzmanlık bilgisi gerektirmektedir. Dini danışmanlık hizmeti verebilmek farklı bir mesleki yeterlilik ve donanım gerektirmektedir. Bu formasyon dini disiplinlerle diğer sosyal disiplinlerin ortaklaşa çalışmasıyla sağlanabilir.
  • Item
    Azerbaycan ailesinde dinî hayat ve din eğitimi
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Musayev, İslam; Sosyal Bilimler Enstitüsü
    Bir alan araştırması olan bu çalışmamızda bağımsızlıktan sonra Azerbaycan ailesinde dini durum ve din eğitiminin nasıl olduğu sorusuna cevap aranmaktadır. 70 sene Sovyetler Birliği’nin egemenliğinde kalan Azerbaycan halkı, dini değerleri öğrenme imkânından mahrum kalmış ve kendi değerlerine karşı bir ölçüde yabancılaşmıştır. Azerbaycan’ın 1991 yılında bağımsızlığa kavuşmasından sonra dine ve din öğretimine ilgi artmıştır. Araştırmamızda Azerbaycan’da ailede din eğitiminin nasıl olduğu ile ilgili bir durum tespiti yapılmış ve gerekli teklif ve önerilerde bulunulmuştur. Araştırma çerçevesinde ortaya çıkan anket sonucu ve veriler değerlendirilmiş ve Azerbaycan’da ailede din eğitiminin sorunlarına cevap aranmaya çalışılmıştır.
  • Item
    Bir ahlak eğitimcisi olarak lawrence kohlberg
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Çinemere, Semra
    Lawrence Kohlberg (1927-1987); felsefe, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve eğitim başta olmak üzere pek çok alana hâkim olan; en belirgin olarak da bilişsel ahlak gelişimi teorisiyle tanınan bir bilim insanıdır. Ulusal ve uluslararası düzeyde Kohlberg üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında, genellikle Kohlberg’in ahlak gelişim teorisi üzerinde durulduğu; ahlak eğitimine ilişkin yaptığı çalışmalarınsa gölgede kaldığı görülür. Oysa Kohlberg, ahlak eğitiminin gerek teorik, gerekse pratik alanına oldukça önemli katkılarda bulunmuş ve geleneksel ahlak eğitimi yaklaşımlarına karşı geliştirilen çağdaş ahlak eğitiminin en seçkin isimlerinden biri olmuştur. İşte bu makalede Kohlberg’in kısaca hayatı, ahlak eğitimine ilişkin görüşleri ve uygulamaları ele alınacak ve bir ahlak eğitimcisi olarak tanıtılmaya çalışılacaktır.
  • Item
    Klasik arap edebiyatı kaynaklarında karga motifi
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Kavak, Fadime; İlahiyat Fakültesi
    Klasik Arap kültüründe tuhaf sesinden, dış görünüşüne ait kimi özelliklerinden ya da kendisine atfedilen bazı anlamlardan dolayı karga motifine özel bir önem verilmiştir. Bu makale, mitolojiye ve sanata sıklıkla konu edilen ve genelde bir uğursuzluk işareti olarak görülen kargayı, Arap tarihi ve edebiyatı çerçevesinde ele almayı, ayrıca bu tema etrafında teşekkül eden manzum ve mensur mizah ürünlerini tanıtmayı hedeflemektedir.
  • Item
    Emevîler dönemi fetih politikası ve mâverâünnehir’in fethi
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Akyürek, Yunus
    Emevî devleti hicri 41 yılında, daha çok kabile ve ırk asabiyeti üzerine kurulan siyasî bir oluşumdur. Dönemin şartları Emevîler lehine tezahür ettiğinden, kısa bir sürede inanılması güç bir fetih süreci yaşanmıştır. Batıda Kuzey Afrika ve Endülüs, kuzeyde Bizans, doğuda ise Mâverâünnehir ve Hint toprakları fetihlerin yoğun olduğu yerlerdi. Emeviler 90 yıl gibi bir devlet için kısa denilebilecek bir sürede varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Bu durum devletin fetih politikasında bazı sorunların olduğunu gösterir. Bu makalede özellikle Emevîlerin siyasî varlığına son veren darbenin Horasan ve Mâverâünnehir kaynaklı olması üzerinde durulmuştur.
  • Item
    Bir hanefî-mâtürîdî âlimi ebü’l-berekât en-nesefî
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Mavil, Kılıç Aslan
    Ebü’l-Berekât en-Nesefî, klasik dönem Hanefî fıkhı ve onun paralelinde gelişen Mâtürîdiyye kelâm geleneğinin önde gelen simâlardan biridir. Usûl, fıkıh, tefsir ve kelâm gibi farklı sahalarda kaleme aldığı eserleri medreselerde en çok okutulan ve en fazla şerh edilen kitaplar arasında bulunmasına rağmen Nesefî’nin hayatı hakkındaki mâlumât oldukça sınırlıdır. Muhtemelen onun yaşadığı dönemin ve coğrafyanın siyasî çalkantıları bu durumun başlıca sebepleri arasında yer almaktadır. Bu araştırmada bir taraftan Nesefî’nin hayatı ve eserleri tanıtılacak, diğer taraftan onun biyografisini derleyen müelliflerin dikkatinden kaçan bazı önemli ayrıntılara işaret edilecektir
  • Item
    Muhammed ikbal’de tanrı-evren ilişkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Peker, Hidayet; İlahiyat Fakültesi
    İkbal’in felsefi ilgileri, Tanrı, evren, insan, bilgi, ahlak, değer, ölümsüzlük, siyaset, özgürlük vs. gibi pek çok konuyu kapsamaktadır. Ancak biz, bu çalışmada İkbal’in Tanrı ve evren hakkındaki görüşleri üzerinde durmaya çalışacağız. Bunu yaparken de, öncelikle İkbal’in kendi eserlerine başvuracağız. İkbal’e göre evren sürmekte olan İlahî bir yaratımdır; o kaynağını, oluşunu ve devamlılığını Allah’ın yaratıcı iradesi ve bilinçli amacından alır. Evren cansız, statik değil, dinamik ve hep gelişen bir organizmadır; müşahede edilmeyen Hakikat’in müşahede edilen tarafı, O’nun nesneleşmesi ve açığa çıkmasıdır. Evren, Tanrı’dan koparılarak anlaşılamaz, çünkü o, Allah’ın davranışıdır. Bu davranış ise süreklilik arz etmektedir. İşte hakikat arayışı bu sürekliliğe insanın bütün benliğiyle katılmasıyla mümkündür.
  • Item
    Arapçada isnad ve eksiltili yapılara bazı yeni yaklaşımlar
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Güler, İsmail; İlahiyat Fakültesi
    Arapça’da Hint-Avrupa dil ailesindeki gibi iki ismi birbirine bağlayan ve onların cümle olduğunu gösteren bir sözcük (copula) yoktur. Bu biçimsel bağın bulunmayışı gramercileri anlamsal bir bağ arayışına sevk etmiştir. Onlar da aradaki bağın anlamsal olması gerektiğini ve bu bağa isnâd dendiğini ileri sürmüşlerdir. Bu durumda cümle mantıksal bir yaklaşımla hakkında yargıda bulunulan kısım (musned ileyh) ve yargıyı ifade eden kısım (musned) ile aralarında isnâd denen o bağın bulunduğu bir yapı olarak ele alınmıştır. Bu anlayış fiil cümlelerini de kapsayacak şekilde yaygınlaştırılmıştır. Ancak, özellikle duygulanımları ve heyecanları dile getiren bazı yapılarda bu iki temel ögenin izahı yapılırken sorunlar yaşanmıştır. Musned ve musnedun ileyh parçalarından oluşan fakat isim veya fiil cümlesi kategorilerine dâhil edilemeyen yapılar yeni gramer çalışmalarının bir kısmında “Arapçanın Üslupları” (Esâlibu’l-Arabiyye) başlığı altında işlenmektedir. Bu makalede bu konular, bazı yeni yaklaşımlar eşliğinde ele alınacaktır.
  • Item
    Vahiy kültürünün insanî kültüre dönüştürülmesine bir örnek: “Yüce Kur’an ve açıklamalı-yorumlu meâli”
    (Uludağ Üniversitesi, 2013) Aydın, Hüseyin
    İlâhî vahyin son ürünü olan Kur’an, baştan aşağı bir yaşama üslubunu/hayat tarzını dile getirir. Çünkü doğru yaşamayı sağlayan ilkeleri koymuş ve doğru yaşamanın nasıl olması gerektiğini tasvir etmiştir. Bu nedenle ben Kur’an’a, “Vahiy Kültürü” diyorum. Kavramlar örgüsü, mecaz ve kinayelerle yüklü olan bu vahiy kültürünü, yani Kur’an’ı, ortalama insan, doğrudan ve bütünü ile anlamakta güçlük çekebilir. İşte bundan dolayı Kur’an’ın tefsir ve yorumu sürekli yapılagelmiştir. Yine Kur’an’ın bu üstün anlatım üslubundan dolayı, Arapça dışındaki dillere aktarılmasına “tercüme/çeviri” değil, “meâl” adı verilir. Kur’an’ın bu şekildeki tefsir ve meâl çalışmalarını ben, “vahiy kültürünün insanî kültüre dönüştürülmesi” olarak adlandırıyorum.