2005 Cilt 6 Sayı 9
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13574
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Câmî-i Rûm’dan Muhteşem Süleyman’a mektup(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Eğri, Sadettin; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüOsmanlı imparatorluğunda sultanlar ve üst düzey devlet görevlileri, sanata va sanatçıya olan yakın ilgileri ile bilinirler. Bu ilgi kendini sanatçılara ve sanat eserlerine yapılan destekle kendini gösterir. Hatta bu yakınlık bazen eserlerin muhtevasına ve şekline müdahale şeklinde bile ortaya çıkabilir. XVI. yüzyıl Türk edebiyatının önemli ediplerinden Lâmi’î Çelebi, kırktan fazla eserin sahibidir. “Câmî-i Rûm” olarak da bilinen şair “Vâmık u Azrâ” isimli eserini sultana sunarken, bir de mektup göndermiştir. Bu mektupta eserin hangi şartlarda ve nasıl telif/tercüme edildiğini anlatılır. Sultana medh ve Allah’a dua ile başlayan eser, Kanûnî’nin emri ile yazılmış ve Kazasker Kâdirî Çelebi’nin desteğini almıştır. Mektubunda eseri 5 ayda ve 6000 beyit olarak yazdığını belirten şair, Kânûnî Sultan Süleyman’ın Rodos kalesini fethini de kutlar. Lâmi’î Çelebi’nin Kânûnî’ye yazdığı ve Türk edebiyatı için büyük öneme sahip olan bu mektup, aynı zamanda yazılı kaynaklarda yer almayan ya da farklı olarak anlatılan konulara ışık tutar.Item Bireysellik ve birey olma düşüncesinin sanattaki yansıması ve bir roman(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Eyigün, SabriBireysellik olgusu tarih içinde farklı uluslar tarafından değişik boyutlarda algılansa da, her zaman bireyin kendini gerçekleştirmesi ve diğerlerinden farklı bir kimse olma isteği anlamını hep korumuştur. Orhan Pamuk, 16. yüzyıl Osmanlı ressamlarının ve resim sanatının gelişim öyküsünü işte, bireyselliğin bu temel anlamı çerçevesinde Benim Adım Kırmızı romanında anlatır. Bu, aynı zamanda Osmanlı toplumundaki bireysellik olgusunun gelişim öyküsünün anlatımı anlamına da gelir. Bu bağlamda yazar, sanat, politika, toplum ve birey ilişkisini, modern ve postmodern roman teknikleriyle çok boyutlu olarak sorgular. Pamuk, bu ilişki içinde ortaya çıkan karşıtlıkları eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısıyla yansıtır. Araştırma, Orhan Pamuk’un söz konusu dönemin sanat ve kültür dünyasında yaşananları bireyselliğin temel anlamıyla ilişkilendirerek estetik bir yorumla nasıl sanat katına yücelttiğini, “Dışa Dönük Eleştiri Yöntemiyle” incelemeyi amaçlamaktadır.Item Yaşar Kemal’in romanlarında saz şairleri(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Üstünova, Kerime; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüYaşar Kemal’in romanlarında sözlü gelenek ürünleri çağdaş bir yazarın kaleminden başarıyla bir edebiyat eserine dönüştürülmektedir. Folklorik unsurların yazarın romanlarını besleyen kaynaklar olduğu bilinmektedir. Saz şairlerinin, ağıtçıların ve dengbejlerin bunlar arasında önemli bir yer tuttuğunu, romandaki tiplerin halk şairlerine önem verdiğini, onlara benzeme çabası içine girdiklerini öyle ki, soylarını mutlaka ünlü bir âşığa dayandırmak istediklerini eserlerde sıklıkla görmekteyiz.Item Türkçede zaman kavramı ve işlenişi(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Üstünova, Kerime; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüBir eylemin gerçekleşmesi için, olmazsa olmaz türünden iki koşula gereksinim vardır. Bunlardan biri eylemi yapan kişi, diğeri de eylemin yapılma zamanıdır. Bu nedenle eylemde var olan zaman, sözcüklerle tanımlayamayacağımız kadar soyuttur. Zaman eklerinin görevi, eylemde var olan soyut zamanı somuta çevirmektir. Zaman ifade eden sözcükler, bu konuda zaman eklerinin destekçisidir. Çünkü onlar da somutluğu zaman yelpazesi içinde daha kesin bir çizgiye oturtmakla yükümlüdürler. Bu nedenle çekimli, çekimsiz, kök, gövde her tür eylemin içinde zaman kavramı bulunmaktadır.Item XVI. yy. Divan şairi Fidâyî’nin şiirlerinde ölüm fikri(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Şanlı, İsmetÖlüm, insanlık tarihi boyunca hep gündemde kalmış, insanın korktuğu ve saygı duyduğu bir olgudur. Her canlının mutlaka bir gün karşılaşacağı dramatik sahnelerden biri olan bu hadise karşısında insan, başından beri tekpisiz kalmamış, ölüm hakkında olumlu veya olumsuz tavır takınmış, bazı sorular sormuş ve bunlara cevap aramıştır. Şâirler de ölüm gerçeğini şiirlerinde çeşitli yönleriyle ele alarak, mersiye, ağıt ya da tazarru şeklinde duygularını ifade etmişler, ölümle ilgili müstakil manzume yazmayan şâirler de bu konuyla ilgili düşüncelerini şiirlerinde değişik vesilelere dile getirmişlerdir. Şiirlerini incelediğimiz Fidâyî’nin de Dîvânı’nda doğrudan ölüm hakkında yazılmış şiir bulunmamakla birlikte, şiirlerinin genelinde ölüme geniş yer verildiği görülmektedir.Item Anadolu’da yazılmış bir tıp kitabı Kemâliyye(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Şahin, Hatice; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı BölümüEski Anadolu Türkçesi’nde özellikle Beylikler döneminde çok sayıda telif ve tercüme eser yazılmıştır. Bu eserlerin tamamı edebi ya da dini nitelikli değildir. Söz konusu dönemde günlük hayatta halkın yararlanabileceği, başvurabileceği bilgileri içeren kitaplar da yazılmıştır. Bu kitaplar arasında tıp metinleri, hem tıp tarihi açısından hem de dönemin dil özelliklerini yansıtması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu yazıda Bursa Haraççı Ktp. 1149 numarada kayıtlı Kitab-ı makale adlı değişik boyutlarda tıp yazmalarını içeren bir kitapta bulunan Kemaliyye adlı 10 varaklık bir yazma, metin olarak ortaya konmaya çalışılmıştır.Item Vatan Yahut Silistre’de vatan kavramı(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Çılgın, Alev Sınar; Fen Edebiyat FakültesiNamık Kemal edebiyat vasıtasıyla toplumu yönlendirmek ister. Tiyatroyu bu amacına ulaşabilmek için kullanır. Vatan Yahut Silistre isimli oyunu Türk Edebiyat tarihinde “romantik tiyatro”nun ilk tipik örneklerindendir. Bu oyunun konusu Kırım Savaşı sırasında geçer. Silistre Kalesi’nin kurtarılması için askerin gösterdiği fedakârlık ve kahramanlık anlatılır. Bu iki erdemle telkin edilen vatana sahip çıkmak, vatanı sevmek ve vatan uğrunda mücadele etmek yani vatan duygusudur.Item Lässt sich zei̇tbewusstsein messen?(Uludağ Üniversitesi, 2005-12-01) Yavuzcan, İsmail H.; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji BölümüIm Grunde ist Thema Zeit, ein Forschungsgegestand der westlichen Soziologie, welches intensiv bearbeitet wurde. Doch ist diesem in der türkischen Soziologie wenig Beachtung geschenkt worden. Die deutsche Soziologin Noelle-Neumann hat mit der Messmethode der ‘Laufenden Männchen’ ein hilfreiches Instrumentarium entwickelt, welches bei interkulturellen Forschungen angewandet werden kann. Insbesondere wenn es darum geht zum messen, wie das Zeitempfinden bei arbeitenden Menschen ist, hat sich diese Methode bewährt. Im Rahmen dieses Artikels wird auf den aktuellen Forschungsstand, desweiteren darauf, wie Menschen bei biographischen Umbrüchen Zeit empfinden und auf Zeit als soziales Phänomen eingegangen. Denn Zeit wird geprägt durch die Umstände (sozialen, ökonomischen, kulturellen) in denen wir uns befinden.