1995 Cilt 22 Sayı 1-2-3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22061
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Kobaylarda deriye uygulanan sodyum benzoatın sistemik etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Dirican, Melahat; Güler, Asuman H.; Genç, Zehra; Tıp Fakültesi; Tıbbi Biyoloji Ana Bilim DalıCilt yoluyla uygulanan sodyum benzoat (Na-B) 'ın olası sistemik toksik etkilerini incelemek amacıyla kobaylara (n=24) ciltleri lasere edilerek % 10 'luk Na-B çözeltisi sürüldü. 21 günlük deney periyodunu takiben kobayların serumlarında glukoz, üre, sodyum (Na+), potasyum (K+), klorür (Ct), total kalsiyum (Ca) ve inorganik fosfat (P) düzeyleri ölçüldü. Na-B uygulanan grupta kreatinin düzeyini kontrol grubuna (n=24) göre anlamlı (sırasıyla p < 0.01 ve p < 0. 05) olarak daha yüksek bulundu. Glukoz ve üre ile diğer parametrelerin korelasyonları da incelendi. Glukozla-P; arasında kontrol ve Na-B grubunda anlamlı pozitif (sırasıyla p < 0. 05 r= 0. 445 ve p < 0. 01 r = 0. 590) korelasyon olduğu saptandı. Üreyle-kreatinin arasında kontrol grubunda anlamlı pozitif (p < 0.001 r=0.680) bir ilişki bulundu. Oysa Na-B grubunda bu ilişki yine anlamlı (p < 0.05) fakat ters yönde (r = -0.450) idi. Sonuçta, Na-B ın cilt yoluyla emilip serum kreatinin ve K+ düzeylerinde artışa yol açarak sistemik toksik etkiler yaratabileceği kanısına varıldı.Item Serum aluminyum tayininde standart eğri grafiği ve standart ekleme yöntemlerinin kullanımı(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Dirican, Melahat; Güler, Asuman H.; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıBu çalışmada; serumda aluminyum (Al) tayini için standart eğri grafiği (StEG) ve standart ekleme (StE, ekstrapolusyon) yöntemleri atomik absorpsiyon spektrofotometre cihazında çalışılarak, incelendi. Ayrıca Al ölçümü yapılacak, serumlara 3 değişik teknikle ön hazırlık uygulandı. Bunlar; serumun direkt kullanımı, matriks değiştirici (MD) ile dilüe edilmesi ve protein presipitasyonu (PP) teknikleriydi. Bunlar da yöntemler içinde birbirleriyle kıyaslandı StEG yöntemiyle direkt serum (n=20) ve PP yapılarak kullanılan serumlarda (n=20) ortalama Al düzeyi (X±SS) sırasıyla 103.4 ±22.3 ve 39.0±8.-1 ug/L olarak bulundu. St E yönteminin kullanıldığı MD serum (n=20) ve direkt serum (n=20)lu tekniklerde ise bu değer 35.9±9.7 ve 68.8± 16.7 idi. StBG ve StE yöntemleriyle-direkt kullanılan serumlarda deney-için % CV değerleri sırasıyla 27. 1 ve 20.3 olarak bulundu. Bu değer St E yöntemiyle MD:'li. teknikte 8. 3, StEG yönteminin kullanıldığı PP tekniğinde 6.3 olarak saptandı; MD 'li (St E- yöntemi) ve PP'tekniklerinin (StEG yöntemi)% "recovery" değerleri sırasıyla normal serum havuzunda 86,7 ve 104; yüksek serum havuzunda se 94.3 ve 101.7 idi. StEG 'nin kullanıldığı PP tekniğiyle daha iyi:% "recovery" ve % CV değerlerinin elde edildiği ve kullanımının daha güvenilir olduğu sonucuna varıldı.Item Kalıcı pacemaker implantasyonuna ait komplikasyonlar(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Yılmaz, Mert; Şenkaya, Işık; Önol, Hakan; Özkan, Hayati; Cengiz, Mete; Tıp Fakültesi; Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim DalıUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalında 1980-1992 yılları arasında geçen oniki yıllık süre içinde 154 olguya (65 kadın, 89 erkek) kalıcı pacemaker uygulanmıştır. Yaş ortalaması 56.2 (4-78) olarak saptandı. Yüz elli bir olguya endokardial, 3 olguya epikardial elektrod yerleştirildi. Kalıcı pacemaker endikasyonları arasında en sık olarak (%57) A-V Tam Blok yer aldı. Tüm olgularda pacemaker implantasyonuna ait komplikasyonlar retrospektif olarak incelendi. Komplikasyonlar, sıvı kolleksiyonu (% 1.94), pace elektrodunun yerinden ayrılması (% 4.54), cilt erozyonu(% 3.89), pnömotoraks (% 1.29), pulmoner emboli (% 0.64) idi. Mortalite olmadı ancak komplikasyon gelişen olgulara belirgin morbidite eklendi.Item Serbest testosteron ve insülin hormonları ile trigliserit, total kolesterol, HDL-kolesterol ve lipoprotein elektroforezi fraksiyonları arasındaki ilişkiler(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Ulukaya, Engin; Tokullugil, H. Asuman; Dirican, Melahat; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıBu araştırma üç değişik hiperlipidemik olgu grubu (Grup 1: trigliserit (TG) > 200 mg/dl, total kolesterol (TK) < 220 mg/dl; grup 2: TG > 200, TK > 220; grup 3: TG < 200, TK > 220) ve bir normolipidemik kontrol grubunda (Grup 4: TG < 200, TK< 220) gerçekleştirildi. Olguların tümü erkekti. Tüm olgularda serum TG, TK, yüksek dansiteli lipoprotein-kolesterol (HDL-K), lipoprotein elektroforez fraksiyonları, insülin ve serbest testosteron düzeyleri ölçüldü. Hipertrigliseridemik grupta (grup 1) serbest testosleronun pre-beta lipoprotein fraksiyonu ile aniamir pozitif (r= 0. 62 7, p < 0. 05), beta lipoprotein fraksiyonu ile ise anlamlı negatif (r=-0. 725, p < 0. 05) korelasyon gösterdiği saptandı. Bu korelasyonlar androjenlerin; çok düşük dansiteli lipoprotein (VLDL) ve düşük densiteli lipoprotein (LDL) 'ler üzerine etkisini gösteren bir bulgu olarak değerlendirildi. Karışık tip hiperlipidemik grupta (grup 2) insülin ile alfa lipoprotein fraksiyonu arasında anlamlı pozitif bir korelasyon (r=0. 579, p < 0. 05) olduğu görüldü. Bu ilişki ise bize insülinin lipoprotein metabolizmasını etkilediği izlenimini verdi.Item Ovaryumda folliküler atrezi(Uludağ Üniversitesi, 1995-04-08) Yardımoğlu, Melda; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada atretik foliküllerin (erken ve ileri dönemlerde) sınıflandırılmasıyla ilgili kriterler sunuldu ve konuyla ilgili kaynaklar gözden geçirildi.Item Mitokondrial sitopatiler(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Okan, Mehmet; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim DalıMitokondrial sitopatiler yaşamın herhangi bir döneminde çok değişken klinik belirtilerle seyreden heterojen bir grup hastalıklar. Hastalıkta özellikle merkezi sinir sistemi ve iskelet kası tutulumu yanı sıra kalp, karaciğer . böbrek, endokrin, hematopoetik sistem gibi diğer organ ve sistemler de tutulur. Merkez sinir sistemi ve iskelet kasların özellikle tutulması as ağrı mitokondriyal miyopatiler mitokondriyal ensefalo miyopatiler adını da almasına neden olmuştur. Hastalığın tanısı morfolojik ve biyokimyasal testler ve nadiren klinik bulgular konur.Item Visseral donör alanlar ve kullanımları(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Kayıkçıoğlu, Aycan; Özgür, Figen; Erk, YücelPlastik ve Rekonstrüktif Cerrahi 'de kullanılan başlıca viseral dokular omentum majus, mide, jejunum ve kolondur. Laparotomi zorunluluğunun viseral alanların kullanımlarını ikinci plana itmesine rağmen, değişik vaka gruplarında kullanılma potansiyeline sahiplerdir. Uygun endikasyonda, tecrübeli bir ekibe düşük mortalite ve morbiditeye sahip başarılı rekonstrüktif sonuçlar alınabilmektedir.Item Metakromazi(Uludağ Üniversitesi, 1995-04-08) Yardımoğlu, Melda; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada dokuların boyanma mekanizması ve metakromazi olayı incelendi. Metakromatik boyanan dokulardan örnekler verilerek metakromatik boyanma mekanizması açıklanmaya çalışıldı.Item Kutanöz laser cerrahisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-05-16) Kahveci, Ramazan; Tıp Fakültesi; Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Ana Bilim DalıPlastik cerrahların deri lezyonlarının tedavisinde kullandıkları donanımlar arasında laser de yer almakta ve plastik cerrahide yaygın olarak kullanılmaktadır. Laser kullanmak isteyen klinisyenlerin temel fizik bilgilerini ve değişik taserierin kullanılma nedenlerini öğrenmeleri gerekmektedir. Bu derlemede laser hakkındaki temel bilgiler, kutanöz cerrahide lazer kullanımı ve laser teknolojisindeki gelişmeler ele alınmıştır.Item Antifosfolipit antikorlar ve antifosfolipit sendrom (iki olgu nedeniyle)(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Koç, Bayram; Bulucu, Fatih; Pay, Salih; Özcan, Nurettin; Gürel, SelimBu makalede; antifosfolipid antikor tespit edildi , tekrarlayan abortus tromboz ve trombositopenili bir bayan ile tekrarlayan trombozis ve trombositopenili bir erkek hasta sunulmaktadır. Bu nedenle antifosfolipit antikorlar ve antifosfolipid sendrom gözden geçirildi.Item Bir olgu nedeniyle citrobacter sepsisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Baykan, Mahmut; Kart, Hilal; Baysal, Bülent; Koç, HasanCitrobacter gemusu normal dışkı florasında bulunabilen; diyare, idrar yolları ve yara enfeksiyonları ve sepsise neden olabilen mikroorganizmalardır. Son zamanlarda bu mikroorganizmanın özellikle yenidoğan sepsislerinde etken olarak artış gösterdiği ve yenidoğan ünitelerinde sık rastlanan nozokomiyal patojen olduğu tespit edilmiştir. Biz bu olgu sunusunda yenidoğanda görülen Citrobacter sepsisi üzerinde durmayı amaçladık.Item İntravasküler fetal kan transfüzyonu yapılan bir Rh uyuşmazlığı olgusu(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Kimya, Yalçın; Cengiz, Candan; Küçükkömürcü, Şakir; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıRh izoimmünizasyonu nedeniyle kordosentez ve intravasküler fetal transfüzyon yapılan bir olgu sunuldu. Transfüze edilen toplam kan miktarı 400 ml idi. 30. gebelik haftasında başlanılan ve üçer gün aralıkla umbilikal ven yoluyla 4 kez uygulanan transfüzyon sonrası, fetal hemoglobin 4.8 g/dl den, 18.3 g/dl 'ye yükseltildi. 36. gebelik haftasında 2600 g sağlıklı bir bebek doğurtuldu. Yenidoğan için exchange transfüzyon gerekli olmadı.Item Primer pulmoner hipertansiyon "özellik gösteren bir olgu"(Uludağ Üniversitesi, 1995-02-08) Serdar, Osman Akın; Cordan, Jale; Kumbay, Ethem; Kazazoğlu, Ali Rıza; Yeşilbursa, Dilek; Baran, İbrahim; Çobanoğlu, Nedim; Tıp Fakültesi; Kardiyoloji Ana Bilim DalıÜç yıldan beri efor dispnesi ve bayılma şikayetleri olan otuz üç yaşındaki bayan hasta kliniğimize müracaat etti. İnvazif ve noninvazif tetkikler yapılarak Primer Pulmoner Hipertansiyon (PPH) tanısı konmadan önce Nörovejetatif Distoni tanısı ile izlenmektedir. Primer Pulmoner Hipertansiyon nadir görülen bir hastalık olması nedeni ile olgu takdim edilmiş ve ilgili literatür gözden geçirilmiştir.Item Mesane kanserlerinde bacillus calmette-guerin tedavisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-05) Oktay, Bülent; Tıp Fakültesi; Üroloji Ana Bilim DalıMesane kanserli 30 olguda nüksleri önlemek amacıyla intrakaviter Bacillus Calmette-Guerin tedavisi uygulandı. Sonuçlar kontrol grubunu oluşturan 30 olgu ile kıyaslandı. Tedavi grubundaki nüks oranı % 27, kontrol grubundaki ise % 47 olarak bulundu.Mesane tümörlerinin BCG ile immünoterapinin başarı oranının yüksek olduğu görüldü.Item Miyokard hibernasyonu: Miyokard revaskülarizasyonunun etkisi(Uludağ Üniversitesi, 1995-12-04) Özkan, Hayati; Tıp Fakültesi; Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Ana Bilim DalıKoroner arter hastalığı nedeniyle sol ventrikül fonksiyonları bozulmuş 16 olgunun koroner by-pass ameliyatından önce ve sonra, sol ventrikül fonksiyonları değerlendirilerek miyokard hibernasyonu ve ameliyatın sol ventrikül fonksiyonlarına etkisi araştırıldı. Bu amaçla ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası koroner anjiyografi ve sol ventrikülografi yapıldı. Ameliyat sonrasında olguların 11 'inde (% 68) sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu artmış olmasına rağmen 16 olguda toplam 128 miyokard bölgesinden sadece 13 'ünde (% 10) belirgin fonksiyonel iyileşme saptandı. Bu bulgular, miyokard hibernasyonunun koroner arter hastalarında oldukça sınırlı ama çok önemli etkisi olduğunu ortaya koymaktadır.Item Fötal hipofiz dokusu greftlerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Bekar, Ahmet; Cordan, Teoman; Tolunay, Şahsine; Savcı, Vahide; İpekoğlu, Zeki; Doygun, Muammer; Tıp Fakültesi; Patoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada parafarengeal yöntemle hipofizektomi yapılan dişi sıçanların median eminensleri altına neonatal hipofiz bezi transplantasyonu yapılarak, greftin canlılığını koruyup, fonksiyon gösterip göstermediği, histolojik ve radyoimmunassay yöntemler kullanılarak incelenmiştir. Bu amaçla sıçanlar 3 gruba ayrılmıştır (n:39). Parafarengeal hipofizektomi yapılan sıçanların (n:29), bir grubuna (n: 16), hipofizektomi takiben yeni doğan andan alman hipofiz bezi transplante edilmişti . Ortalama 4 hafta sonra vücut ağırlıkları karşılaştırıldığında, hipofizektomi sıçanların, kontrol ve greft grubuna göre anlamlı ölçüde kilo kaybettiği gözlenmiştir (p<0. 001). Greft dokusunun ışık mikroskobu ile yapılan incelemelerinde dokunun yaşadığı gözlenmiştir. Hormonal incelemeler (ACTH, Oksitosin ve Vazopressin) greftli sıçanlardaki hormon değerleri, hipofizektomili sıçanlara göre anlamlı ölçüde yüksek bulunmuştur (p < 0.001). Ancak greftli çanların hormon değerlerinin, normal sıçanların hormon düzeylerine ulaşmadığı gözlenmiştir (p<0.001).Item Bioallethrin (tablet insektisid)'in sıçanların lökositer parametreleri üzerine etkisinin araştırılması(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Noyan, Semiha; Noyan, Behzat; Sırmalı, Şahin A.; Özlük, Kasım; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıBioallethrin pyrethroid insektisitlerden birisidir ve sivrisinek kovucu tabletlerin bileşiminde bulunur. Bu çalışmada, biz bioallethrin sıçanların lökositer parametreleri üzerine etkilerini inceledik. Sıçanlar; kontrol grubu ve 7, 15, 30, 60 günlük deney gruplarına ayrıldı. Deney grupları günde 9 saat inhalasyon yolu ile bioallethrin 'e maruz bırakıldı. Kontrol grubu ve surelerin bitiminde deney grubundaki sıçanlar anestetize edildi ve kalp ponksiyonu ile kan örnekleri alındı. Kanda total lökosit sayısı ve lökosit tiplerinin (nötrofil, eozinofil, bazofil, lenfosit, monosit) oranları ölçüldü ve sonuçlar değerlendirildi. Total lökosit sayısı eozinofil, bazofil ve monosit değerlerinde anlamlı değişim görülmedi. Nötrofil sayısında 7 günlük grupta artış görülürken, 30 ve 60 günlük gruplarda azalma görüldü. Lenfosit sayısında ise, 7 günlük grupta azaltma karşılık 30 ve 60 günlük gruplarda artış saptandı. Lökositer parametrelerde gözlenen bu değişimler nedeniyle, insektisit kullanımında daha bilinçli olması gerektiği sonucuna varıldı.Item Ethinyl estradiol ve desogestrel'in sıçan tiroid bezleri üzerine histopatolojik etkileri(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Yardımoğlu, Melda; Mısırlıoğlu, Deniz; Tıp Fakültesi; Histoloji ve Embriyoloji Ana Bilim DalıBu çalışmada ethinyl estradiol (EE) ve desogestrel içeren kombine bir oral kontraseptif (COC) 'in sıçan tiroid bezi üzerindeki etkileri ışık mikroskobik düzeyde incelendi. Farklı doz ve sürelerle EE + desogestrel verilen sıçanların tiroid bezleri, folikül çap ölçümü ve histopatolojik bulgular açısından değerlendirildi. Sonuçta yüksek doz deney grubunda folikül çaplarının, kontrol grubuna oranla belirgin bir artış gösterdiği saptandı. Ayrıca deney gruplarında kolloid maddenin boyanma karakterlerinden de farklılık gözlendi.Item Yüksek dansiteli lipoprotein-kolesterol tayininde dekstran sülfat-magnezyum ve fosfotungstat-magnezyum presipitasyon tekniklerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Dirican, Melahat; Sarandöl, Emre; Ulukaya, Engin; Tokullugil, Asuman; Tıp Fakültesi; Biyokimya Ana Bilim DalıNormal sağlıklı kişilerden (n=50) elde edilen serumlarda farklı tekniklerle yüksek dansiteli lipoprotein kolesterol (HDL-K) tayini yapıldı: 1- Dekstran sülfat-magnezyum (DS-Mg) presipitasyon, enzimatik yöntemle kolesterol ölçümü (EDS), 2-DS-Mg presipitasyon, kimyasal yöntemle (Zak) kolesterol ölçümü (ZDS), 3- Fosfotungstat-Mg (FT-Mg) presipitasyonu, enzimatik yöntemle kolesterol ölçümü (EFT), 4-FT-Mg presipitasyonu, kimyasal yöntemle kolesterol ölçümü (ZFT). Dört değişik şekilde ölçülen HDL-K düzeylerinin birbirlerinden anlamlı şekilde farklı oldukları ancak, aralarında anlamlı düzeyde korelasyon gösterdikleri saptandı. En yüksek korelasyon (r=0. 705) EFT ile ZDS yöntemleri arasında bulundu. Çalışma-içi değişkenlik katsayısı(% CV) EDS, ZDS, EFT ve ZFT için normal havuzda sırasıyla 9. 71, 5.23, 7.38, 3.69; yüksek havuzda 12.15, 15.36, 10.12 ve 6.20 idi. Günler-arası% CV +4 C'de bekletilen serumlarda, - 20 C'de bekletilenlere göre biraz daha düşük bulundu. Sonuçta, HDL-K tayininde isabet derecesinin iyi olmamasından presipitasyon işleminin sorumlu olduğu düşünüldü.Item Gebeliğe bağlı hipertansiyon olgularında tiroid hormonları ve antitiroid antikorlar(Uludağ Üniversitesi, 1995-11-29) Uncu, Gürkan; Kimya, Yalçın; Ozan, Hakan; Kadıoğlu, Murat; Daregenli, Ömer; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıGebeliğe bağlı hipertansiyon (GBH) olgularında, tiroid fonksiyonları ve antitiroid antikorları 22 olguda araştırılmış ve obstetrik özellikleri benzer 16 gebeden oluşan kontrol grubu ile karşılaştırılmıştır. GBH grubundaki gebelerin % 22.8 inde serbest triiodotironin (ST 3) ve total triiodotironin (TT 3) normal sınırların altında bulunmuştur. Ortalama serbest tiroksin (ST 4), TT 3 ve ST3 değerleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulunmuştur. Olguların hepsinde antitiroid antikorları negatif olarak saptanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda, GBH olgularında ST3, TT3 ve ST 4 düşük, antitiroid antikorlar negatif olarak bulunmuştur.