2023 Cilt 5 Sayı 1

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/41012

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 4 of 4
  • Publication
    Review of Nazianzuslu Grigorius ve kutsal ruh’un tanrılığı meselesi, by Elif Tokay
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-20) Dorroll , Philip C.
    Dr. Elif Tokay’s recent book- Gregory of Nazianzus and the Issue of the Divinity of the Holy Spirit- is an important milestone in the study of Christian theology. This book is the first study of Gregory of Nazianzus ever to be written and published in Turkish. It is an insightful, accessible, and thorough examination of Gregory’s profound theological vision, the central argument of which is that the triune nature of God is revealed through God’s plan of salvation for humanity. Because his Trinitarian theology was fundamental to the development of Christian doctrine in general, Gregory’s importance in the history of Christianity cannot be overstated. In addition, his spiritual vision is of particular importance in Eastern Orthodox Christianity. Gregory’s spiritual vision argues that humanity is created for the purpose of union with its Creator, and that the ascetic, contemplative, liturgical, and moral labor of the human individual all work in free cooperation with God’s saving plan. This theological anthropology is foundational to Eastern Orthodox spiritual teaching. Gregory’s works have for centuries been among the most widely read in the entire Eastern Orthodox tradition, and his theology of theosis (which Tokay discusses in detail) has played a key role in Eastern Orthodox religious practice and identity. Tokay’s analysis demonstrates that Gregory’s theology is best understood as a synthesis of doctrine and spirituality, where God’s saving role in history is the key to understanding God’s triune nature as disclosed to humanity in revelation.
  • Publication
    İbn Kayyim el-Cevziyye’nin tahrîf anlayışı
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-04-17) Göçmen, Akif
    Tahrîf, Yahudilerin ve Hıristiyanların kendi kutsal kitaplarını değiştirdiklerine dair kendilerine yöneltilen en temel İslâmî argü-man ve polemik geleneğinde tartışılan en önemli konulardan biridir. İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350) Ortaçağ’da İslâm dünyasının önde gelen reddiye yazarların-dandır. İbn Kayyim’in Yahudilere ve Hıristi-yanlara bir reddiye olarak yazdığı Hidâyetü’l-Hayârâ fî Ecvibeti’l-Yehûd ve’n-Nasârâ adlı eserinde incelediği konulardan biri Yahudi ve Hıristiyan kutsal metinlerinin tahrîfidir. Bu çalışmada İbn Kayyim’in polemiğindeki tahrîfle ilgili görüşlerini ve teolojik Kitab-ı Mukaddes eleştirilerini ele alarak İslâm reddiye geleneğindeki yerini ve önemini tespit ve analiz etmek amaçlanmıştır. Bu amaçla onun tahrîf anlayışı ve görüşleri deskriptif ve mukayese metotlarıyla incelenip değerlendi-rilmiştir. İbn Kayyim’in görüşleri İslâmî gelenekteki tahrîf anlayışını ve kendisinden sonraki âlimleri etkilemiş ve bu geleneğe de yansımıştır. İbn Kayyim İslâmî kaynaklar ile Yahudi ve Hıristiyan kutsal metinlerinden hareketle Yahudi ve Hıristiyan kutsal metin-lerinin otantik metinlerinin çoğu kısmının lafız ve mana yönünden tahrîf edildiği sonu-cuna varmış ve bunu teolojik ve rasyonel delillerle ayrıntılı olarak ortaya koymuştur.
  • Publication
    Testimonia koleksiyonları ve Hıristiyan apolojetik-polemik eserlerdeki şahit-metinlerin kullanımı
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-20) Yücedoğru , Zeynep
    İlk Hıristiyanlar, Yahudilerin kutsal metinlerinden seçili pasajları listeler halinde derleyip adeta birer kutsal kitap mahiyetinde muhafaza etmişlerdir. Bu koleksiyonların içeriği incelendiğinde Yahudi karşıtı apolojetik-polemik karakteristik göze çarpmaktadır. Bununla birlikte küçük koleksiyonlar olarak nakledilegelen bu metin listelerinin kateşist eğitimde kullanıldığı da yaygın kabuller arasındadır. Hıristiyanlar delil-metinler arasından öne çıkan belirli pasajlara zamanla testimonia yani şahit-metin statüsü atfetmiş, böylece dolaşımda olan diğer delil-metinlere nispetle testimonia pasajları teolojik hakikatin yoruma dahi ihtiyaç duymayan şahitleri olarak kabul edilmiştir. Testimonia koleksiyonlarını oluşturmak ve muhafaza etmek Hıristiyanlar için sadece teknik bir faaliyet olmamış, aynı zamanda erken dönem Hıristiyan teolojisini belirli merkezi pasajlar etrafında şekillendiren bir geleneğe dönüşmüştür. Bu geleneğin izleri ilk kilise babalarının eserlerinde görülmektedir. Nitekim sonraki Hıristiyanlar arasında da testimonia geleneğinin devam ettiğini söylemek mümkündür. Grekçe, Latince ve Süryanice eserlerdeki testimonia pasajları Arapçaya tercüme edilerek Müslümanlara karşı yapılan gerek sözlü münazaralarda gerekse apolojetik-polemik eserlerde kaynak olarak kullanılmıştır. Bu çalışmadaki temel amaç farklı dönemlerde yaşamış Hıristiyan Arap yazarların eserlerinde öne çıkan Kitâb-ı Mukaddes alıntılarının testimonia geleneğiyle olan irtibatını incelemektir. İlk yüzyıllardan itibaren teolojik argümanlara eşlik eden bu şahit-metinlerin Hıristiyan yazarların Müslümanlara karşı kaleme aldıkları apolojileri ve polemiklerinde “kitaptan delil getirme” stratejisiyle birlikte nasıl kullanıldığı, yorumlandığı, önceki testimonia geleneğiyle kesişim noktaları ve farklılaşan hususları bu çalışmanın temel soruları olacaktır.
  • Publication
    Bizans ikonoklazm tartışması (726-843) ve Ayasofya: Tasvir ihtilafının mabedin tezyinatına etkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-06-07) Baş, Bilal
    Bizans İmparatoru Jüstinyen 537 yılında bugünkü Ayasofya’yı ibadete açtığında, bugün büyük mabedin en dikkat çekici unsuru olan figüratif mozaik süslemeler ortada yoktu; Jüstinyen’in mozaik programı bunların yerine soyut motifler ve haç figürleri içeriyordu. Ayasofya’daki mozaik ikonaların ilk örnekleri dokuzuncu asır sonlarına tarihlendirilir. Bu ise ikonoklazma hareketinin 843 yılında tamamen mağlup edilmesinden sonrası demektir. Bilindiği gibi bir ibadet objesi olarak değerlendirilen ikonalar Ortodoks Kilisesi’nce çok önemli kabul edilirler. İkonoklazm (726-843) Hz. İsa, Hz. Meryem ve Hıristiyan azizlerinin ikona denilen iki boyutlu tasvirlerinin ibadet objesi olarak kullanılmasının Hıristiyan dininde meşru olup olmadığı konusunda dinî-siyasî bir tartışmadır ve başlangıcından sonuna kadar ağırlık merkezi başkent konumundaki İstanbul olmuştur. Bu itibarla Ayasofya mabedi bu ihtilafa tanıklık etmiştir ve bu tartışmalar mozaiklerindeki tasvirlere yansımıştır. Bir başka deyişle, Tasvir Karşıtı/İkonoklast anlayışın hâkim olduğu zamanlarda figüratif tasvirler yerine haç başta olmak üzere soyut semboller konulmuş, Tasvir Taraftarı/İkonodul anlayışın hâkim olduğu zamanlarda ise figüratif süslemeler yani ikonalar Ayasofya’yı süslemiştir. Bu makalenin amacı, bahsi geçen modern çalışmaların ışığında, İkonoklazm döneminde ve sonrasında yapılan mozaik tasvirlerin altında yatan İkonoklast ve İkonodul teolojileri göstermeye çalışmaktır. Bu bağlamda, referans olarak İkonoklast teoloji için 754 tarihli Hiereia Konsili karar metnini (horos) ve İkonodul teoloji için de Şamlı Yuhanna’nın risalelerini kullanacağız ve bu düşüncelerin mozaiklere nasıl yansıtıldığını örneklerle ortaya koyacağız.