2006 Cilt 4 Sayı 3

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/5644

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 20 of 21
  • Item
    Böbrek hastalıklarının endokrin sisteme etkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı
    Kronik böbrek yetersizliğine (KBY) bağlı endokrin işlev değişiklikleri üç mekanizma ile gerçekleşebilir: artmış hormon konsantrasyonu, azalmış hormon konsantrasyonu ve azalmış doku cevabı. Serum hormon konsantrasyonunun artması ya salgılanma hızının artması [paratiroid hormon (PTH), aldosterone] ya da biyolojik etkisi olmayan peptidlerin birikmesi (glukagon, PTH, kalsitonin, prolaktin) sonucunda gelişebilir. Hormon konsantrasyonlarının azalması ise ya böbrekten salgılanma hızının azalması (1,25- dihidroksivitamin-D3, renin, eritropoetin) ya da diğer endokrin organlardan salgılanmasının azalması (testosteron, estrojen, progesteron) nedeniyle karşımıza çıkar. Hormon direnci, insulin, glukagon, PTH, 1,25- dihidroksivitamin- D3 ve eritropoetin için saptandığı gibi KBY'nin bir özelliği olarak görülmektedir.
  • Item
    Persistan pulmoner hipertansiyon
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Özkan, Hilal; Köksal, Nilgün; Çetinkaya, Merih; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Neonatoloji Bilim Dalı
    Persistan pulmoner hipertansiyon PPH yenidoğanda bir grup hastalığın klinik bulgusu olarak karşımıza çıkan, mortalite ve morbiditesi yüksek önemli bir patolojidir. ilk kez 1967 yı- lında, pulmoner vasküler direncin azalmamasına bağlı, postnatal fetal dolaşımın aynen devam etmesi ve duktus arteriosus ve foramen ovaleden sağ-sol şantın kardiyak yapısal anomali olmadan devam etmesi şeklinde tanımlanmıştır. Gerçek insidansı bilinmemekle birlikte ortalama 500-1000 doğumda bir görülmektedir . Çok merkezli bir çalışmada 1.9/1000 olarak bildirilmiştir. Özellikle term ve terme yakın bebeklerde daha sık görülmektedir.
  • Item
    Endokrinoloji ve nefroloji
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı
    Endokrin hastalıklar böbrek işlevlerini değişik mekanizmalarla etkileyebilir. Hormon eksikliği veya fazlalığı tubüler transportu doğrudan etkileyebilir. Ayrıca, endokrin değişikliklerin dolaşımda yarattığı faklılıklar renal hemodinamiği ve sodyum transportunu etkileyebilir. Birçok değişiklik klinik olarak belirgin değildir; ama bazıları hayatı tehdit edebilir; bazıları da tanısal değer taşır.
  • Item
    Yaygın damariçi pıhtılaşması
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Ertuğrul, Sabahattin; Aydın, Mustafa; Yılmaz, Hüseyin
    Yaygın damariçi pıhtılaşması veya diğer adıyla dissemine intravasküler koagülasyon DİK ; farklı nedenlerle meydana gelen ve sınırlanamayan intravasküler koagülasyonun aktivasyonu, mikrovasküler fibrin oluşumu, koagülasyon faktörlerinin tüketimi, trombin ve plazminin endojen üretimi ile tanımlanan yaygın edinsel bir klinikopatolojik bozukluktur.
  • Item
    Yenidoğanın immün sistemi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Tuncer, Esra; Kılıç, Şebnem; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk İmmünoloji Bilim Dalı
    Bağışıklık sisteminin hücreleri, kemik iliğinin kök hücre adı verilen farklı yönde gelişme yeteneği olan primitif hücrelerinden köken alır. Bu grupta; B ve T lenfositler, doğal öldürücü hücreler Natural Killer, myeloid hücre yönünde farklılaşma gösteren monosit ve polimorf nüveli lökositler yer alır.
  • Item
    Ateşli çocukta antibiyotik: Ne zaman?
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Hacımustafaoğlu, Mustafa; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı
  • Item
    Çocuklarda akut bilinç değişikliğine yaklaşım
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Paksu, M. Şükrü; Taşdemir, Haydar Ali
    Bilinç; kişinin kendinin ve çevrenin farkında olması durumudur. Bilincin içeriği; dikkat, duyu, algılama, hafıza, yönetme ve yönelim olarak sıralanabilir. iki komponenti vardır. Birisi uyanıklık, diğeri farkında olmadır. Uyanıklık ile farkında olma arasındaki ilişki hiyerarşiktir. Farkında olma ancak uyanıklık ile mümkün iken farkında olma kaybolsa bile uyanık olunabilir 1 . Farkında olmanın etkilendiği durumlarda dikkat eksikliği, demans, konfüzyon ve deliryum görülür 2 . Konfüzyonda; dikkat bozulmuştur ancak mental testlerin yapılabilmesi için yeterli uyanıklık sağlanabilir. Deliryumda ise nöronal eksitabilte artmıştır ve konfüzyon tablosuna huzursuzluk, saldırganlık, halisünasyonlar ve otonom disfonksiyon aşırı terleme, taşikardi, hipotansiyon eklenir.
  • Item
    Besin allerjileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Özkan, Tanju; Erdemir, Gülin; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı
    Besinlere bağlı allerjik reaksiyonlar insanların %25'inde görülmekle birlikte, öykü ve laboratuar testleri ile belirlenen gerçek prevalansı süt çocuklarında %2- 8, yetişkinlerde ise %2'dir.
  • Item
    Çocukluk çağında hemanjiomlar ve klinik özellikleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Sevinir, Betül; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Onkolojisi Bilim Dalı
    Hemanjiomlar çocukluk çağında en sık görülen benign tümörlerdir. Vasküler endotel hücrelerinin çoğalması ile ortaya çıkarlar. Çocuk hekimleri, dermatologlar, pratisyen hekimler, çocuk cerrahları, plastik ve rekonstrüktif cerrahlar, oftalmologlar hemanjiomlu çocuklarla sık sık karşılaşmaktadır. Sık görülmelerine karşılık günlük pratikte farklı lezyonlar bu isimle anılmakta ve tanı karmaşası sürmektedir. Bazı riskli gruplarda doğru klinik yaklaşım için hemanjiomların temel özellikleri ele alınmıştır.
  • Item
    Çocukluk çağında astım
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Karaman, Özkan; Babayiğit, Arzu; Ölmez, Duygu
    Astım; değişik uyaranlara karşı artmış havayolu duyarlılığı ve geri dönüşümlü havayolu obstrüksiyonu ile karakterize kronik inşamatuvar bir hastalıktır. Çocukluk çağı kronik hastalıklarının en sık görülenidir. Yıllar geçtikçe; prevalansı, morbiditesi, mortalitesi artan bir hastalık haline gelmiştir. Çocuklarda en sık rastlanan kronik hastalık olan astımın prevalansı, ülkelere, kullanılan yöntemlere, ırka, coğrafi bölgelere ve çevresel etkenlere göre değişmektedir. Gelişmiş toplumlarda ISAAC (International study of asthma and allergies in childhood) yöntemi ile astım prevalansı %4-23 arasında bulunmuştur. Ülkemizde ISAAC yöntemi ile yapılan çocukluk çağı prevalans çalışmalarında ise, kümülatif astım prevalansı %13.7-15.3 arasında değişmektedir. İzmir ilinde 6-13 yaş arası çocuklarda yapılan bir çalışmada, astım kümülatif prevalansı %4.9 olarak bulunmuştur.
  • Item
    Yenidoğan ve prematürelerde patent duktus arteriyozus
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Çil, Ergün; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı
    Duktus embriyonel hayattaki 6. aortik arktan oluşur. Doğum öncesi önemli bir fonksiyona sahiptir. Akciğerler kollabe olduğundan fetal hayatta açık olması zorunlu olan duktus arteriyozus aracılığı ile, sağ ventrikül kanının tamamına yakını inen aortaya atılır.
  • Item
    Konjestif kalp yetmezliği
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Semizel, Evren; Bostan, Özlem M.; Çil, Ergün; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Kardiyoloji Ünitesi
    Konjestif kalp yetmezliği (KKY), kalbin dokuların metabolik gereksinimlerini karşılayacak miktarda kanıperifere pompalayamaması sonucu oluşan sistemik ve pulmoner konjesyon ile karakterize klinik bir durumdur.
  • Item
    Sublingual immünoterapi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Özdemir, Cevdet; Bahçeciler, Nerin Nadir; Barlan, Işıl Berat
    Son yıllarda astım ve alerjik hastalıkların görülme sıklığı giderek artmaktadır. Ülkemizde de bu artışa paralel bir eğilim gözlemlenmektedir. Günümüzde alerjenden kaçınmanın yanısıra son yıllarda inhale kortikosteroidlerin gerek çocukluk çağında, gerekse erişkin astımında yoğun olarak kullanılması ile astım klinik olarak kontrol altında tutulabilmektedir. Bu sayede sistemik kortikosteroidlere olan gereksinim, ataklar nedeniyle acil servis başvuruları ve hastanede yatış oranları belirgin olarak azalmıştır. Gerek mevsimsel, gerekse tüm yıl boyunca görülebilen alerjik rinitin tedavisinde ise özellikle antihistaminikler ve intranazal kortikosteroidlerin de tedaviye eklenmesiyle hastaların bulgularının belirgin olarak azalması sağlanabilmektedir. Ancak tedavide kortikosteroidlerin yaygın olarak kullanılması, gerek doktorlar açısından gerekse hasta ve hasta yakınları açısından, bu ilaçların lokal kullanı- mında bile oluşabilecek olası yan etkileri sürekli gündemde tutmuştur. Öte yandan, hem astımda hem de alerjik rinitde semptomların gerilemesinden sonra ilaç tedavisine ara verilmesi ya da tedavinin tamamen kesilmesi sonrasında alerjen ile tekrar karşılaşmada semptomlar ortaya çıkabilmekte, ilaç kullanım ihtiyacı tekrar doğabilmektedir. Bu nedenle alerjik hastalıkların temel oluşum mekanizması üzerine etki edebilecek tedaviler büyük önem kazanmıştır.
  • Item
    Hematolojik endokrinoloji
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı
    Kanın birincil işlevleri doku oksijenizasyonu, immün savunma ve hemostazın sağlanmasıdır. Bu görevini yerine getirmesi için, kemik iliğinin çok sıkı bir kontrol altında, günde 1011 olgun hücre üretmesi gerekir. Sitokinler denilen hemopoetik düzenleyici proteinler, bu kontrolün sağlanmasına, endokrin, parakrin ve otokrin mekanizmalarla yardımcı olur. Hematolojik ve endokrinolojik hastalıkların endokrin sonuçları literatürde ayrıntılarıyla derlenerek yayınlanmıştır. Bu nedenle, bu bölümde daha ziyade hormonların hemopoietik sisteme etkileri üzerinde durulacaktır. Kemik iliğinde barınan kök hücreleri, kendi kendini yenileme ve farklı dokulara farklılaşabilme kapasiteleri nedeniyle transplantasyon ve gen tedavisi için önem kazanmakta, son zamanlarda bu konuda birçok araştırma yapılmaktadır. Çevresel ve fizyolojik streslerin etkisi ile elliden fazla düzenleyici proteinin uyarıcı veya baskılayıcı özellikleri kök hücreden alyuvar, akyuvar veya trombosit farklılaşmasını sağlar.
  • Item
    Nöroblastom
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Demirkaya, Metin; Sevinir, Betül; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Onkolojisi Bilim Dalı
    Nöroblastom; adrenal medulla ve sempatik ganglionlarda görülen ve ilkel nöral krest hücrelerinden orijin alan bir tümördür. Diğer tümörlerle karşılaştırıldığında; primer tümörün, metastatik hastalığın ve paraneoplastik sendromların farklı klinik presentasyonu olabilir. Spontan regresyonlar, benign hastalığa farklılaşma, ileri yaştaki çocuklarda oldukça malign seyretmesi, nöroblastomun farklı davranışlarına örnek olarak verilebilir.
  • Item
    Endokrin hastalıkların romatizmal bulguları
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Tarım, Ömer; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı
    Hemen bütün endokrin hastalıklar eklemlerde ve periartiküler dokularda bazı belirti ve bulgulara neden olabilir. Bu nedenle endokrin hastalıkların romatizmal bulguları klinikte sıkça rastlanan sorunlardır.
  • Item
    Atopik yürüyüş ve allerjik hastalıklar
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Sapan, Nihat; Canıtez, Yakup; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Alerji Bilim Dalı
    Atopik yürüyüş atopik bulguların doğal seyrini ifade eden bir terim olarak kullanılmaktadır. Atopik anne babadan doğan ve atopi genetik yükünü taşıyan bir bebek, yaşamın ilk günlerinden itibaren karşılaştığı allerjenlere cevap verme ve duyarlı laşma yeteneğine sahiptir. Genellikle ilk karşılaşılan alerjik hastalık Atopik Dermatit olup bunu besin alerjisine ait klinik bulgular izler. Atopik Dermatit alerjik sürecin başlangıç noktası olarak kabul edilir. Atopik Dermatit'li olguların ailelerinde alerjik hastalık öyküsü sıklıkla bulunmaktadır, çocukların %80 kadarında serumda IgE düzeyi yüksektir, rinit ve astım gibi solunum yolu alerjik hastalıkları sıklıkla tabloya katılır, besin alerjileri sık olarak saptanır, alerjiden korunma önlemleri ile hastalı k bulgularında iyileşme görülürken, allerjenlerle karşılaşma sonrasında klinik bulguların ortaya çıktığı görülmektedir. Atopik Dermatit'li olguların pek çoğunda bulunan besin alerjisi hastalığın patogenezinde önemli rol oynar.
  • Item
    Yenidoğan sarılıklarında tedavi yaklaşımı
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Çetinkaya, Merih; Köksal, Nilgün; Özkan, Hilal; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Neonatoloji Bilim Dalı
    Sarılık, yenidoğan döneminde en sık görülen problemlerden birisidir. Yenidoğan bebeklerin yarısından fazlasında yaşamın ilk günlerinde sarılık gelişebilir. Erişkinlerde >2mg/dl, yenidoğanlarda >6mg/dl olduğunda, sarılık gözle görülebilir hale gelir. Sarılıklı bir bebek ile karşılaşıldığında fizyolojik mi, incelemeye gerek var mı, hangi tetkikler istenmeli, tehlike var mı, potansiyel tehlike nasıl saptanabilir, tehlike varsa nasıl tedavi edilmelidir gibi sorulara cevap aranmalıdır.
  • Item
    Çocukluk çağında acil serviste akut astım atağı ve tedavisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Özdemir, Cevdet; Bahçeciler, Nerin Nadir; Barlan, Işıl Berat
    Çocukluk çağı astımı havayollarının çeşitli uyaranlara karşı aşırı duyarlığı sonucu oluşan, tekrarlayan ve genellikle havayolları nın geri dönüşümlü tıkanıklığı ile seyreden kronik bir inşamatuvar hava yolu hastalığıdır. Öksürük ve hışıltı (wheezing) semptomlarının ortaya çıktığı veya ağırlaştığı, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissinin belirginleştiği klinik tablo akut astım atağı olarak değerlendirilir.
  • Item
    Çocukluk çağı kolestazında Alagille Sendromu ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi verileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2006) Özalkaya, Elif; Aydoğdu, Sema; Özkan, Tanju; Erdemir, Gülin; Tıp Fakültesi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı; Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı
    lk olarak 1969'da Alagille ve arkadaşları idiopatik safra kanal azlığı olan hastalarda klinik bulguların benzer olduğunu saptamışlar ve diğer aile bireylerinde de bu paternin olduğunu bulmuşlardır. Watson ve Miller 1975'de kardiyak hastalığı ve safra yollarında azalma olan çocuklarda sendromik yüz özellikleri tanımlamışlardır. Bu tarihten sonra safra yollarının azlığı ile giden hastalıklar sendromik ve nonsendromik olarak ayrılmıştır. Sendromik formda kalp, böbrek, kemik bulguları ve tipik yüz özellikleri eşlik eder ve bu antitedeki en önemli özellik safra kanallarında azalmanın olmasıdır. Son zamanlarda birçok hastalığın moleküler ve infeksiyoz temelleri anlaşıldığından nonsendromik safra yollarında azalma ile görülen hastalık tanımı artık kullanılmamaktadır. Sendromik safra yollarında azalma terimi ise 'arteriohepatik displazi, intrahepatik displazi, bilier hipoplazi, intrahepatik bilyer disgenezi ve Watson-Alagille sendromu' olarak isimlendirilmiş, günümüzde ise kardiyak, hepatik ve genetik bulgulara göre Alagille sendromu olarak adlandırılmıştır. İnsidansı 1/100.000 olarak bildirilmektedir.