2013 Cilt 27 Sayı 2

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/2174

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 17 of 17
  • Item
    Dünyada üretilen fermente ürünler: Tarihsel süreç ve sağlık ile ilişkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-12-30) Karaçıl, Merve Şeyda; Tek, Nilüfer Acar
    Fermantasyon yüzyıllardan beri uygulanmakta olan en ekonomik gıda üretim ve koruma yöntemlerinden biridir. Fermente yiyecek ve içecekler dünyadaki her toplumun beslenme kültürünün temel bileşeni olup etnik toplulukların kültürel tarihini taşır. Hem dünya genelinde hem de ülkemizde süt (kefir, kımız, kurut), tahıl (boza, mahewu, tarhana, idli, dosa), et (sucuk, pastırma), balık (balık sosu), soya (soya sosu, natto, tempeh), sebze ve meyve (kimchi, sauerkraut, gundruk, sunki) bazlı olmak üzere çok çeşitli fermente ürünler üretilmektedir. Fermente ürünler sağlığı geliştirici faydaları ve bunlarla ilişkili işlevsel mikroorganizmaları barındırmaları bakımından bozulabilir besinleri koruma, besin değerini zenginleştirme, antioksidan üretimi, terapötik faktörler ve immünolojik etkileri gibi biyolojik işlevleve sahiptir. Bahsedilen özelliklerinden dolayı son yıllarda dünyada ve ülkemizde fermente yiyecek ve içeceklerin tüketimine olan ilgi artmıştır.
  • Item
    Doğal antioksidanlar ve süt ve süt ürünlerinde kullanımı
    (Uludağ Üniversitesi, 2014-01-15) Baladura, Emrah; Şimşek, Bedia
    Antioksidanlar, yağların otooksidasyonunu yavaşlatan maddelerdir. Günümüzde endüstriyel işlemlerde gıdaların depolama stabilitelerini artırmak için çoğunlukla sentetik antioksidanlar kullanılmaktadır. Fakat sentetik antioksidanları toksisiteleri nedeniyle kullanımları giderek azalmaktadır. Bu yüzden sentetik antioksidanlara alternatif olarak doğal antioksidanlara ilgi her geçen gün artmaktadır. Oksidasyona duyarlı olan lipit içerikli ürünler olan süt, süt tozu ve tereyağının biberiye, askorbik asit gibi doğal antioksidan kullanımıyla hem ürünlerin raf ömrü arttırılmakta hem de duyusal kaliteleri geliştirilmektedir. Çalışmamızda doğal antioksidanların süt ve süt ürünlerindeki kullanımına yer verilecektir.
  • Item
    Amaranthus spp: Kimyasal bileşimi ve fırın ürünlerinde kullanımı
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-12-30) Boz, Hüseyin
    Amaranthus spp. yüksek oranda doymamış yağ, squalen ve gluten içermeyen proteinleri gibi değerli besin bileşenleri ile ümit verici bir kaynak, tahıllar için iyi bir alternatiftir. Amarant çoğunlukla bir tohum olarak insanlar tarafından tüketilmekte veya fonksiyonel bir gıda bileşeni olarak kullanılmaktadır. Yüksek protein içeriği ve dengeli amino asit kompozisyonu ile amarant’ın besin içeriği tahılların çoğundan daha yüksektir. Amarant ekmek, kek, kraker ve kahvaltılık tahıl ürünleri üretiminde kullanılabilmektedir. Ayrıca, son yıllardaki çalışmalar amarant tohumu, yağı ve yapraklarının kan basıncı, kolesterol ve kan şekerini düşürücü etkilerine ek olarak antioksidan, anti kanser özellikleri ve çölyak hastaları için iyi bir gıda olması amarant’ın insan sağlığına faydaları arasındadır.
  • Item
    Incubation conditions affect chick quality and broiler performance
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-11-28) Sözcü, Arda; Aydın, İpek; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü.
    Chick quality has gained increasingly more importance for profitable production because of pervading broiler production around the world. There is a critical relationship between the day old chick quality and posthatch broiler performance. The chick quality is affected by incubation conditions during embryonic development stage and after hatching it reflects significantly subsequent performance during rearing period. To estimate of hatchery success, good quality saleable chick percentage is more important than hatchability. Because they are paid based on chick sales. Incubation conditions such as temperature, humidity, ventilation and turning should be provided as optimum standards to meet embryo requirements during development stage. All of these conditions influence embryonic development, chick hatching weight and in this way posthatch growth performance. Recently, some researchers have showed that especially incubation temperature is the most critical factor affecting hatchability, hatchling quality and also subsequent performance. In this review, about temperature, relative humidity, ventilation and turning requirements of embryos during incubation period and their effects on chick quality and broiler performance are discussed.
  • Item
    Broiler chick quality and scoring methods
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-11-28) İpek, Aydın; Sözcü, Arda; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü.
    The day old chick quality has a great importance for hatcheries and also broiler producers. It is an indicator of hatchery success and assurance of broiler productivity. Chick quality is affected by a number of factors from the time of fertilization to placement time at broiler houses. Generally, these factors are classified as pre-incubation and incibation factors. These factors affects embryo development and chick quality, and in this way post-hatch broiler performance. Day old chick quality is assessed by considering some parameters as colour, vitality, navel quality, yolk uptake, leg confirmation, well formed beak, chick hatching weight, yolk free body weight and chick length. While some of these parameters are qualitative, others are quantitative characteristics of chicks. Because of assessing of qualitative parameters, some scoring systems have been developed to convert these factors into a quantitative score. Fort his reason, visual scoring, Tona or Pasgar score, day old chick weight, yolk free body weight and chick length are used largely for measurement chick quality. In this review, definition of the day old chick quality, effecting factors and also scoring methods are explained.
  • Item
    Sütün antioksidan enzimleri ve biyolojik etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-11-18) Usta, Buse; Ersan, Lütfiye Yılmaz; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Mühendisliği Bölümü.
    Son yıllarda beslenme değerinin yanı sıra sağlık üzerine olumlu etkili biyoaktif bileşenleri içeren gıdalara artan bir talep bulunmaktadır. Bu gıda maddeleri arasında, süt makro ve mikro besin elementlerini içermesinin yanı sıra, hastalık risklerini azaltıcı ya da önleyici nitelikte antioksidan bileşenleri de yapısında bulundurmaktadır. Proteinler, vitaminler (E ve C), retinol, beta karoten, katalaz, süperoksit dismutaz ve glutatyon peroksidaz gibi birçok biyoaktif bileşen sütün antioksidan aktivitesini oluşturmaktadır. Bu derlemede, sütün içerdiği doğal antioksidan etkili enzimler hakkında bilgi verilecektir.
  • Item
    Bitkisel üretimde allelopati
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-08-21) Gürsoy, Mehtap; Balkan, Alpay; Ulukan, Hakan
    Bitkide üretilen ve ikincil metabolit olan allelokimyasalların neden olduğu “allelopati”; direkt ya da dolaylı olarak önemli bir yere sahiptir. Genel olarak, kendinden sonra gelen aynı (autotoxicity) ya da farklı türlere (heterotoxicity) ait bitki kökler tarafından üretilen bu maddeler ya büyüme ve gelişmeyi azaltıp, durdurabilmekte ya da tamamen önleyebilmektedir. Bu olayda bitkinin yaşı, toprağın yapısı, genotip, nem, ışık, sıcaklık, nem, ekoloji gibi faktörler çok önemlidir. Özellikle sürdürülebilirlik bakımından ekim nöbeti, anızlı nadas, malçlı nadas gibi çeşitli yetiştiricilik tekniklerini kullanmanın büyük bir yeri vardır. Genotip, toprak, ekoloji ve yetiştiricilik teknikleri dikkate alınmazsa, tarımsal üretimin düzeyi bitki besin maddeleri, nem, sıcaklık, stres faktörleri ve kendinden sonra gelen bitkiye bıraktığı tohum yatağı, özellikle de bitki kök bölgesindeki allelopatik madde(lerin) konsantrasyonunca belirlenir. Nitekim ortam nem miktarındaki fazlalık ya da aşırılıktan dolayı (örnek Karadeniz bölgesi); tarımı yapılan bitkinin üretiminde allelopatik etkileşim(ler)’den dolayı azalmalar ortaya çıkmakta; ancak özellikle nem oranındaki azalmalar allelopatik kaynaklı olumsuzlukların her zaman aynı şiddette oluşmasını önlemektedir.
  • Item
    Süt ürünlerinde probiyotik bakterilerin mikroenkapsülasyonu II: Kaplama materyalleri ve süt ürünlerinde uygulamalar
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-11-08) Altun, Berna; Özcan, Tülay; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Mühendisliği Bölümü.
    Probiyotik mikroorganizmaların insan vücuduna alınmasında süt ürünleri önemli yer tutmaktadır. Probiyotiklerin süt ürünleri içerisinde öngörülen terapötik etkiyi göstermesi büyük önem taşımasına karşın, bu bakteriler ortam koşulları (yüksek asitlik, safra tuzları, gıda taşıyıcılarının kimyasal bileşimi ve redoks potansiyeli) nedeni ile ürünün raf ömrü süresince canlılığını yitirmektedir. Bu nedenle, fermente ürünlerde bu bakterilerin sayısının arttırılmasına yönelik stratejilerden birisi mikroenkapsülasyon (ME) yöntemidir. ME, bir immobilizasyon (tutuklama) tekniğidir. Bu yönteme göre probiyotik hücreler polimer adı verilen matrikslerin içerisine hapsedilmektedir. Bu derlemede probiyotik bakterilerin mikroenkapsülasyonunda kullanılan kaplama materyalleri ve süt ürünlerinde uygulamaları hakkında bilgiler sunulmaktadır.
  • Item
    Süt ürünlerinde probiyotik bakterilerin mikroenkapsülasyonu I: Enkapsülasyon teknikleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-11-08) Özcan, Tülay; Altun, Berna; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Mühendisliği Bölümü.
    Mikroenkapsülasyon (ME), probiyotik mikroorganizmalarda uygulama alanı bulunan bir immobilizasyon tekniğidir. Yönteme göre probiyotik hücreler polimer adı verilen matrikslerin içerisine hapsedilmektedir. Bu sayede koruyucu bir polimer tarafından sarılan mikroorganizma yüksek asitlik, safra tuzu ve bakteriyofajın olumsuz etkilerinden korunmakta; hücrenin canlılığı artmaktadır. Bu derlemede süt ürünlerinde probiyotik bakterilerin enkapsülasyonunda uygulanan yöntemler anlatılmaktadır.
  • Item
    Türkiye’de tavuk eti tüketim alışkanlıkları ve marka tercihleri
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-12-29) Dokuzlu, Sertaç; Barış, Oktay; Hecer, Canan; Güldaş, Metin; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarım Ekonomisi Bölümü.; Uludağ Üniversitesi/Karacabey Meslek Yüksek Okulu.
    Tavuk eti üretimi ve tüketimi hem dünya genelinde hem de ülkemizde son yıllarda hızlı bir artış göstermiştir. Tavuk eti tüketim alışkanlıkları ve marka tercihlerinin incelendiği bu çalışmada Türkiye genelinde toplam 975 hane halkı anketi değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulgularına göre Türkiye’de kişi başına yıllık tavuk eti tüketim miktarı 17,24 kg’dır. Tüketim miktarı bölgelere, gelir düzeyine, medeni duruma, tüketicilerin kırsal ya da kentsel alanda yaşamalarına ve yaşam şekillerine göre farklılık göstermektedir. Türkiye’de en yüksek kişi başına tavuk eti tüketiminin Ege Bölgesinde, en düşük tüketimin ise Doğu Anadolu Bölgesinde olduğu belirlenmiştir. Hanelerin bütün ve parça tavuk tüketimleri ayrı ayrı incelenmiş olup, her ikisinde de birbirine yakın sonuçlar elde edilmiştir. Hanelerin tavuk eti tüketiminde markaya önem verdikleri ve marka tercihinde en önemli faktörün güven olduğu tespit edilmiştir.
  • Item
    Bazı baklagil kaba yemlerinin İn vitro gaz üretimi, metabolik enerji, organik madde sindirimi ve mikrobiyal protein üretimlerinin karşılaştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-09-16) Canbolat, Önder; Kara, Hüseyin; Filya, İsmail; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Zootekni Bölümü.
    Bu çalışmada, yonca (Medicago sativa L.), adi fiğ (Vicia sativa L.), bezelye (Vicia sativum L.), gazal boynuzu (Lotus corniculatus L.) ve kolza (Brassica napus L.) gibi baklagil kuru otlarının kimyasal bileşimleri, in vitro gaz üretimleri, metabolik enerji (ME), sindirilebilir organik maddeleri (SOM) ve mikrobiyal protein üretimleri (MPÜ) karşılaştırılmıştır. Gaz ölçümleri 3, 6, 12, 24, 48, 72 ve 96 saat aralıklarla saptanmıştır. Baklagil kuru otlarının kimyasal bileşimleri arasında önemli farklılıklar saptanmıştır (P<0.05). Baklagil danelerinin kimyasal bileşimlerindeki değişiklik ham protein için %16.82-3920.79; ham yağ için %3.46-5.16; ham kül için %5.74-8.37; nötr deterjan lif (NDF) için %36.05-46.00; asit deterjan lif (ADF) için %26.60-37.79 ve asit deterjan lignin (ADL) için %7.41-13.23 olarak saptanmıştır. Besin maddeleri bileşimi ile gaz üretimi arasındaki faklılıklar önemli bulunmuştur (P<0.05). Toplam gaz üretimi 68.37-75.40 ml/200 mg KM, sindirilebilir organik madde (SOM) %71.77-78.29, metabolik enerji (ME) 10.68-11.22 MJ/kg KM ve mikrobiyal protein üretimi (MPÜ) ise 110.89-124.31 g/kg KM arasında değişmiştir. Kolza otunun toplam gaz üretimi, SOM, ME ve MPÜ içeriği diğer baklagil otlarından önemli düzeyde düşük bulunmuştur (P<0.05).
  • Item
    The effects of lecithin and polyglycerol polyricinoleate (PGPR) on quality of milk, bitter and white chocolates
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-12-13) Peker, Burak Barkın; Suna, Senem; Tamer, Canan Ece; Çopur, Ömer Utku; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Gıda Mühendisliği Bölümü.
    In this research, the effects of different concentrations of lecithin and polyglycerol polyricinoleate (PGPR) combinations in terms of physical, chemical and sensory quality parameters of the milk, bitter and white chocolate samples were studied. With this aim, different concentrations of lecithin (0.1%, 0.25%, 0.5%) and PGPR (0.02%, 0.05%, 0.1%) were added as combination into chocolate samples. It was determined that 0.5% lecithin + 0.1% PGPR was the most appropriate combination for affecting the viscosity and yield point. However, different lecithin and PGPR combinations did not have statistically significant effect on particle size, chemical and sensory properties of the samples.
  • Item
    Adana’da açık alan domates yetiştiriciliğinde Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera: Gelechiidae) ve doğal düşmanlarının popülasyon takibi
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-12-23) Portakaldalı, Mustafa; Öztemiz, Sevcan; Kütük, Halil
    Çalışma, 2011 ve 2012 yıllarında Adana İli Karataş İlçesinde yürütülmüştür. Popülasyon takibi Hazera 5656 sofralık oturak domates çeşidinde tarla koşullarında nisan-temmuz aylarında yapılmıştır. Tuta absoluta (Meyrick) (Lepidoptera: Gelechiidae) ilk ergin çıkışının belirlenmesi amacıyla monitör amaçlı tuzak kullanılmıştır. Ergin birey popülasyon takibi tuzakta, ergin öncesi biyolojik dönemler ise haftalık sayımlarla 30 bitkide örnekleme yapılarak belirlenmiştir. İlk erginler nisan ayında yakalanmış ve en yüksek seviyesine haziran ayında ulaşmıştır. Nisan ayı başında düşük olan zararlı yoğunluğu haziran ayı sonuna doğru artış göstermiştir. Ergin öncesi dönemlerde bitki başına yumurta, larva ve pupa sayıları 2011 yılında sırası ile 2.20, 10.6, ve 1.67 adet; 2012 yılında ise 1.0, 4.1 ve 0.3 adet olarak belirlenmiştir. Zararlının tüm dönemler içerisinde en fazla larva dönemleri tespit edilmiş olup, en yüksek temmuz ayının ilk haftasında 10.6 adet/bitki olarak belirlenmiştir. Bulaşık meyve sayısı ise 2011 yılında 4.4 adet/bitki iken, 2012 yılında 1.2 adet/bitki olarak saptanmıştır. İki yıllık veriler karşılaştırıldığında, ikinci yıl T. absoluta ergin birey popülasyonunda %75, ergin öncesi biyolojik dönemlerinde ise %54.5-82 arasında bir azalma meydana geldiği belirlenmiştir. Çalışmada doğal düşman olarak Nesidiocoris tenuis (Reut.) ve Macrolophus sp. (Hemiptera: Miridae) belirlenmiştir. 2011 yılının mayıs ayında ilk N. tenuis bireyleri görülmeye başlanmış ve üretim sezonu sonuna kadar varlığını devam ettirerek 5.73 adet/bitki seviyesine kadar ulaşmıştır. Ancak, Macrolophus sp. popülasyonu varlığını sezon sonuna kadar devam ettirememiştir.
  • Item
    Ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) çeşitlerinde farklı tavlama rutubeti ve sürelerinin kalite özellikleri üzerine etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-10-17) Kınabaş, Samet; Yağdı, Köksal; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.
    Bu çalışma beş ekmeklik buğday çeşidinin (Katea-1, Basribey, Bezostaja, Gönen, Pehlivan) 3 farklı tavlama rutubetinde (%14, %16 ve %18), 4 farklı tavlama süresinde (2, 10, 18 ve 26 saat) kalite performanslarının belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Buğday çeşitlerine ait un örneklerinde yaş glüten, kuru glüten, glüten indeks, zeleny normal ve uzatmalı sedimantasyon, nişasta zedelenmesi ve kül gibi kalite özellikleri incelenmiştir. Yaş glüten değeri açısından Pehlivan çeşidinden, kuru glüten bakımından Gönen çeşidinden, glüten indeks, normal sedimantasyon ve uzatmalı sedimantasyon bakımından Bezostaja çeşidinden, nişasta zedelenmesi yönünden Basribey çeşidinden en yüksek değerler elde edilirken, kül miktarı bakımından Bezostaja ve Basribey çeşitlerinden en düşük değerler elde edilmiştir. Çeşitlerin farklı tavlama rutubeti ve tavlama süresi uygulamalarındaki kalite performasları farklı olmuştur.
  • Item
    Bazı ileri ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) hatlarının Bursa koşullarında verim özellikleri yönünden performansının araştırılması
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-07-13) Kurt, Özlem; Yağdı, Köksal; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.
    Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Uygulama ve Araştırma Merkezinde 2009-2010 ve 2010- 2011 yetiştirme sezonunda Bursa ili koşullarında bazı ileri ekmeklik buğday hatlarının (Triticum aestivum L.) verim özellikleri yönünden incelenmesi amacıyla yürütülmüş olan bu çalışmada bitki materyali, 3 tekerrürlü tesadüf blokları deneme desenine uygun olarak ekilmiştir. Araştırmada verim özellikleri olarak bitki boyu, başak boyu, başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı ve ağırlığı, bin tane ağırlığı, m²’de başak sayısı, dekara tane verimi özellikleri ele alınmıştır. Araştırma sonucunda 358.4 kg/da olan iki yıllık ortalama verimin üzerinde, yer alan 8 hattan en yüksek sonuçların elde edildiği (GXK)-3, (GX22-1) ve (SBXK) hatlarının Bursa yöresi için ümitvar çeşit adayları oldukları kanaatine varılmıştır.
  • Item
    Farklı demir dozlarının Limonium sinuatum bitkisinde gelişim, verim ve kalite üzerine etkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-08-13) Akat, Hülya; Altunlu, Hakan; Esetlili, Bihter Çolak; Akat, Özlem; Demirkan, Gülbin Çetinkale; Yokaş, İbrahim
    Limonium sinuatum ‘Compindi White’ çeşidi yetiştiriciliğinde farklı demir dozlarının bitki gelişimi, verim ve kalite üzerine etkilerini belirlemek amacıyla Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Ortaca Meslek Yüksekokulu ait açık alanda yürütülmüştür. Araştırmada demirli gübre olarak, FeEDDHA (Sequestrene 138 Fe) 4 farklı dozda (Fe0=0 ppm, Fe1=3 ppm, Fe2=6 ppm ve Fe3=9 ppm) sulama solüsyonuna uygulanarak tesadüf parselleri deneme desenine göre 3 tekrarlamalı kurulmuştur. Uygulanan demir dozlarının yaprak sayısı, bitki üst aksam-kök yaş, kuru, yüzde kuru ağırlığı, kök uzunluğu, bitki başına elde edilen çiçek sayısı, çiçek sapı uzunluğu ve kalınlığı üzerindeki etkileri değerlendirilmesi amacıyla bitki besin elementi analizleri yapılmıştır. L. sinuatum üretiminde NPK dışında demir gübrelemesi de özellikle yüksek kireçli ve pH’sı yüksek kıraç alanlarda önem kazanmaktadır. Demir gübrelemesi ile bitki gelişimi, verim ve çiçek kalitesi arasında direk bir etkileşim görülmese bile yaprak sayısı, üst aksam yaş ve kuru ağırlığındaki iyileşme ve besin maddesi alınımına etkisi bakımından değerlendirildiğinde 6 ppm demir uygulamasının L. sinuatum yetiştiriciliğinde yeterli olduğu sonucu gözlemlenmiştir.
  • Item
    Farklı tuz konsantrasyonlarının tritikale çeşitlerinin çimlenmesi üzerine etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2013-12-16) Çifci, Esra Aydoğan; Kurt, P. Özlem; Yağdı, Köksal; Uludağ Üniversitesi/Ziraat Fakültesi/Tarla Bitkileri Bölümü.
    Bu çalışma 3 tritikale çeşidinin çimlenme döneminde farklı tuz konsantrasyonlarına tepkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Çalışmada Karma-2000, Eronga ve Nörtingen çeşitleri materyal olarak kullanılmıştır. Deneme Tesadüf Parselleri Deneme Deseninde iki faktörlü ve 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Çalışmada 5 farklı tuz (NaCl) konsantrasyonu (EC değeri 3.5, 7.0, 10.5, 14.0 ve 17.5 dS m-1) ve kontrol olarak musluk suyu (EC değeri 0.3 dS m-1) kullanılmıştır. Çalışmada tohumlarda su alım oranı, çimlenme yüzdesi, çimlenme oranındaki azalma ile fidelerde kök ve sürgün uzunluğu, yaş kök ve sürgün ağırlığı, kuru kök ve sürgün ağırlığı, ve tuz tolerans indeksi özellikleri ile özellikler arası korelasyon incelenmiştir. Sonuç olarak, çalışmada çeşitler bakımından incelenen özelliklerde 7.0 dS m-1 tuz uygulamasından sonraki uygulamalarda azalmalar görülmeye başlamıştır. Kontrollü koşullar altında kullanılan genotiplerin tuza dayanım yönünden incelenmeleri sonucunda ise sıralamanın Nörtingen, Eronga ve Karma-2000 şeklinde olduğu gözlenmiştir.