2001 Cilt 20 Sayı 1-2

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/12826

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 20 of 29
  • Item
    Bursa’da tüketime sunulan bazı baharatların mikrobiyal florası
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-11-21) Filiz, Nejdet; Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu
    Bu çalışmada Bursa’da tüketime sunulan toplam 48 adet karabiber, kırmızıbiber ve kimyon numuneleri mikrobiyolojik olarak; toplam aerob mezofil bakteri, koliform, E.coli, stafilokok, aerob sporlu mezofil, anaerob sporlu mezofil, küf-maya ve laktobasil yönünden incelendi. Karabiber, kırmızıbiber ve kimyon numunelerinde toplam aerob mezofil bakteri sayısı sırasıyla ortalama olarak 3.9×107 kob/g., 8.1×106 kob/g., 2.8×106 kob/g.; koliform bakteri sayısı 4.9×103 kob/g., 1.7×102 kob/g., 2.4×104 kob/g.; stafilokok sayısı 3.3×106 kob/g., 1.0×106 kob/g., 9.8×104 kob/g.; aerob sporlu mezofil sayısı 2.7×105 kob/g., 1.2×105 kob/g., 7.7×104 kob/g.; küf-maya sayısı 1.3×104 kob/g., 5.1×102 kob/g., 2.6×103 kob/g.; laktobasil sayısı 2.5×106 kob/g., 3.0×106 kob/g., 1.3×106 kob/g. olarak bulundu. E.coli, karabiber ve kimyon numunelerinin % 50 sinde tespit edilirken, kırmızıbiberde hiç saptanmamıştır. Anaerob sporlu bakteriler karabiber ve kırmızı biber örneklerinin tamamında saptanırken, kimyon örneklerinin % 75 inde bulunmuştur. Sonuç olarak Bursa’da tüketime sunulan karabiber, kırmızıbiber ve kimyon numunelerinin mikrobiyolojik kalitelerinin düşük olduğu, halk sağlığı açısından önemli bir risk oluşturduğu saptandı.
  • Item
    Süt ineklerinde laktasyonun çeşitli evrelerinde ve kuru dönemde kandaki bazı biyokimyasal parametrelerdeki değişimler
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-07-24) Polat, Ümit; Çetin, Meltem; Veteriner Fakültesi
    Bu çalışmada, kuru dönem ve laktasyonun çeşitli evrelerindeki ineklerin metabolik profillerinde meydana gelen değişikliklerin belirlenmesi amaçlandı. Materyal olarak Karacabey Doğancı Çiftliğinde bulunan 80 adet sağlıklı, 4 yaşlı, Holstein ırkı süt ineği kullanıldı. İneklerin 20’si kuru dönemde, geri kalanı laktasyon dönemindeydi. Laktasyon döneminin 48-51., 147-161. ve 180. ve sonraki günleri sırasıyla I., II. ve III. evre olarak değerlendirildi. Her laktasyon evresinde 20 inek bulunmaktaydı. Alınan kan örneklerinde glukoz, toplam lipit, toplam kolesterol, toplam protein, ürik asit, üre, sodyum (Na), potasyum (K), kalsiyum (Ca), inorganik fosfor (İP) düzeyleri ve alkalen fosfataz (ALP) aktiviteleri belirlendi. Bu parametreler sırasıyla kuru dönem, laktasyonun I., II. ve III. evrelerinde 69.90, 51.35, 48.35 ve 45.45 mg/dl, 511.0, 561.50, 522.30 ve 373.95 mg/dl, 112.45, 215.0, 238.75 ve 222.75 mg/dl, 6.20, 7.63, 6.69 ve 6.14 g/dl, 1.94, 2.47, 2.34 ve 2.75 mg/dl, 21.05, 26.90, 27.70 ve 25.15 mg/dl, 137.15, 143.65, 148.65 ve 149.10 mEq/l, 5.88, 4.81, 4.80 ve 4.91 mEq/l, 9.50, 9.69, 10.36 ve 9.88 mg/dl, 6.16, 6.53, 6.14 ve 5.89 mg/dl ve 34.60, 36.65, 41.65 ve 42.70 U/l olarak saptandı. Verilere uygulanan varyans analizi sonucunda üre, ALP ve İP değerlerinde gruplar arasında istatistiksel önem gözlenmedi. Glukoz, toplam lipit, toplam kolesterol, toplam protein, ürik asit, Na, K ve Ca değerlerinde ise p≤0.001 düzeyinde önemli farklılık saptandı. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar kuru dönem ve çeşitli laktasyon evrelerinin ineklerde incelenen çoğu parametreyi etkilediğini gösterdi.
  • Item
    Kuşlarda uçmanın biyomekaniği
    (Uludağ Üniversitesi, 2001-01-02) Eren, Gülsüm; Veteriner Fakültesi
    Kuşların anatomik yapıları memelilerden farklıdır. Bu farklılıklar kuşlara uçmalarını kolaylaştırıcı özellikler kazandırırlar. Örneğin; pneumatic kemikler ve hava keseleri vücut ağırlığını azaltırlar. Ön bacaklar kanat şeklini almıştır. Kuşlar memelilerden farklı bir anatomik yapıya sahip olmaları yanında kendi aralarında da bir takım farklılıklara sahiptirler. Yükselmek ve uçuşun devamlılığı için farklı uçuş teknikleri ve kanat hareketleri meydana gelir. Kullanılan teknikler vücut ağırlığını ve havanın direncini en aza indirme, dengeli bir uçuş sağlamada oldukça önemlidir. Bu nedenle uçmanın mekaniği kuşlar arasında farklılık gösterir.
  • Item
    Klonlama
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-12-12) Bağış, Haydar; Sağırkaya, Hakan; Veteriner Fakültesi
    Bu makalenin temel amacı, 1997 yılında yetişkin bir koyundan elde edilen “Dolly” isimli kuzuyla yoğun şekilde çalışılan klonlama ile ilgili genel kavramları ve çalışmaları kısaca özetlemek ve ilgili kişilere temel bilgileri sağlamaktır
  • Item
    Broylerlerde tibial diskondroplazi ve besleme ile ilişkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-11-30) Deniz, Gülay; Veteriner Fakültesi
    Günümüze kadar, broylerlerde yapılan seleksiyon çalışmaları sonucunda, canlı ağırlık ve karkas ağırlığında önemli bir artış elde edilmiş ancak, bu artış tibial diskondroplazi olarak bilinen bacak kusurunun oluşmasına neden olmuştur. Bu yüzden, son yıllarda etlik piliçlerde tibial diskondroplaziye neden olan faktörleri araştırmaya yönelik çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Bu derlemede kanatlılarda tibial diskondroplaziye neden olan etmenler incelenerek besleme ile tibial diskondroplazi arasındaki ilişki tartışılmıştır.
  • Item
    Hindilerde sınırlı beslemenin serum metabolit, elektrolit düzeyleri ve canlı ağırlık üzerine etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2001-06-01) Çetin, Meltem; Polat, Ümit; Ak, İbrahim; Yalçın, Abdullah; Ziraat Fakültesi
    Çalışmada materyal olarak 12 haftalık Amerikan Bronz x Betina melezi erkek hindiler kullanıldı. Hindiler 4 gruba ayrıldı. Birinci gruba ad libitum, 2., 3. ve 4. gruplara sırasıyla %7, %14 ve %21 sınırlı besleme uygulandı. 56 günlük besi sonunda hindilerin canlı ağırlıkları saptandı ve kesim esnasında kan alınarak serum glukoz, toplam kolesterol, trigliserit, albumin, globulin, toplam protein, sodyum (Na), potasyum (K), klor (Cl) ve inorganik fosfor (İP) düzeyleri otoanalizör kullanılarak ölçüldü. Besi sonunda en düşük ağırlıklar % 21 sınırlı besleme uygulanan grupta saptanırken (p≤0.001), serum glukoz, toplam kolesterol, trigliserit, albumin, globulin ve toplam protein düzeyleri %21 sınırlı besleme uygulanan grupta ad libitum, %7 ve %14 sınırlı besleme uygulanan gruplara göre istatistiksel açıdan değişik düzeylerde (p≤0.01 ve p≤0.001) olmak üzere daha yüksek bulundu. Serum sodyum (Na), potasyum (K), klor (Cl) ve inorganik fosfor (İP) düzeylerinde ise farklılık saptanmadı. Çalışmada elde edilen sonuçlar ile hindilere uygulanacak sınırlı besleme oranının ad libitum beslemenin %14’ünü geçmemesinin, hayvanın metabolizmasının bozulmaması ve canlı ağırlık kazancının düşmemesi açısından yararlı olacağı kanısına varıldı.
  • Item
    İneklerde süt hummasına ilişkin metabolik bozukluklar
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-06-28) Cengiz, Fahrünisa; Veteriner Fakültesi
    Süt humması (parturient parezis) doğum ile ilgili metabolik bir hastalıktır, özellikle yüksek verimli, yaşlı süt ineklerinde görülür. Bu hastalık Ca dengesinin bozulmasıyla ilişkilidir. Gebeliğin son dönemi ve doğum bir çok hormonun kandaki miktarında değişimlere neden olur. Yapılan bir çok çalışmada bu hormonlarla Ca arasındaki ilişki incelenmiştir. Parturient hipokalseminin önlenmesinde, doğum öncesi diyetteki mineral kompozisyonunu değiştirmek, anyonik diyetlerle beslemek ve paratiroid hormon uygulamalarının kullanılan genel metodlar olduğu ileri sürülmektedir. Son zamanlarda, anyonik diyetlerle ilgili araştırmalar üzerinde durulmaktadır.
  • Item
    Buzağı ishallerinde sıvı tedavisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-05-29) Şentürk, Sezgin; Veteriner Fakültesi
    İshalli buzağılarda ölümün en yaygın nedenleri dehidrasyon ve asidozisdir. Öncelikli olarak buzağılarda ishallin tedavisi oral ve paranteral solusyonlarla, elektrolit, asit-baz dengesi, sıvı ve enerji açığı düzenlenmesi temelinde yapılır. Hafif ve orta şiddetli ishalli buzağılarda oral rehidrasyon tedavisi tek başına oldukça etkilidir. Şiddetli dehidrasyona ve asidoza sahip olan buzağılarda en iyi tedavi intravenöz sıvılarla sağlanır. İzotonik kristalloidler ishalli dehidre buzağıların tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu solusyonlar intersititiel sıvının hacminin tekrar sağlanması için düşünülmelidir. Laktatlı Ringer solusyonu şiddetli metabolik asidozu düzeltmek için kullanılmamalıdır. Şidetli metabolik asidozlu buzağılarda sodyum bikarbonat kullanılmalıdır. Hipertonik kristalloid solusyonları (%7.2 hipertonik sodyum klorür, 4ml/kg, i.v.) hızlı resussitatif etkilerinden dolayı ishalli endotoksemik buzağıların başlangıç tedavilerinde önemlidirler.Hipertonik kristalloid solusyonlrın etki süreleri koloid solusyonların ilavesi ile uzatılabilir. Kolloid solusyonlar plazma onkotik basıncında artış meydana getirerek, plazma hacmini yükseltirler. Hipertonik sodyum klorür ve dekstran 70 solusyonlarının birlikte uygulanması oral uygulanan sıvıların emilimini artırabilir. Sonuç olarak, hafif ve orta şiddetli ishalli buzağılarda oral rehidrasyon tedavisi tek başına kullanılabilir. Bununla birlikte, ishalli şidetli dehidre buzağıların tedavisinde izotonik oral elektrolit solusyonu ile birlikte küçük hacimlerde hipertonik sodyum klorür -dekstran 70 kombinasyonunun intravenöz uygulanması daha etkili bir yoldur.
  • Item
    Broylerlerde asites sendromu
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-09-26) Deniz, Gülay; Veteriner Fakültesi
    Son yıllarda broyler işletmelerinde büyük ekonomik kayıplara neden olan asites sendromu, dünya broyler endüstrisi için ciddi bir problem oluşturmaktadır. Broylerlerde asites eğilimindeki artış; çevresel faktörler, besleme ile ilgili faktörler, toksikasyon yapan maddeler ve solunum sistemi hastalıkları ile ilişkilidir. Asites eğiliminde artışa yol açan çevresel faktörler arasında soğuk, karbon monoksit ve karbon dioksit fazlalığı, toz, amonyak ve hipoksi; besleme ile ilgili faktörler arasında ise rasyondaki sodyum fazlalığı, yüksek enerjili rasyonlar, pelet yemler ve rasyonlara yüksek düzeyde kobalt ilave edilmesi yer almaktadır.
  • Item
    Hayvanlarda zorlanım (stres) oluşturan etkenler
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-08-11) Cengiz, Fahrünisa; Veteriner Fakültesi
    Adrenal bezler yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli, karmaşık ve çok fonksiyonlu endokrin organlardır. Adrenal bezler iki fonksiyonel bölümden meydana gelir, dışta korteks içte ise medulla yer alır. Her iki kısım da çevresel etkilere hayvanın uyum sağlamasında çok önemli role sahiptir. Çeşitli stres faktörleri hayvanların verim durumunu etkiler. Akut streslere cevap olarak hayvanlarda kortizol salınımı artar. Plazma kortizol seviyeleri hayvanların nakliyesinde, operasyonlarda, ateş, enfeksiyon, psikoz, uzun süreli ve ağır egzersizlerde, hipoglisemi ve esaret durumlarında artar. Bu stres faktörleri hayvanlarda homeostazisin ve metabolizmanın değişmesine yol açar.
  • Item
    Polimeraz zincir reaksiyonu (pcr) ve bazı tavuk infeksiyonlarındaki yeri
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-07-17) Caner, Vildan; Çarlı, K. Tayfun; Veteriner Fakültesi
    Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR); günümüzde önemli bakteriyel, viral ve mikotik infeksiyonların tanısında, etkenlerin karakterizasyonunda, hastalıkların patogenezisinin belirlenmesinde ve aşı hazırlanmasında büyük uygulama alanı bulan bir nükleik asit teknolojisi yöntemidir. PCR ile infeksiyöz etkenlere ait bazı spesifik gen segmentlerinin in vitro amplifikasyonu yapılmaktadır. Bu derlemede, PCR’ın bazı kanatlı infeksiyonlarının tanısındaki yeri tartışılmaktadır
  • Item
    Aslan claviculasının morfometrik ve histolojik incelenmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-01-02) Eren, Gülsüm; Yıldız, Bahri; Sönmez, Gürsel; Veteriner Fakültesi
    Ön bacağın gövdeye bağlanması scapula, clavicula ve os coracoides olmak üzere üç adet kemikten meydana gelen cingulum aracılığıyla sağlanır. Bu kemiklerden clavicula kuşlarda mevcut olup equus ve ruminant’ta kaybolmuştur. İnsan ve maymun’da, scapula ve sternum arasında bir köprü oluşturacak şekilde gelişmiştir. Köpekte genellikle mevcut olmadığı, bazı büyük köpeklerde m. brachiocephalicus’un içerisinde çubuk şeklinde ufak bir kemik ya da kıkırdak halinde bulunabileceği, mevcut olduğu hallerde düzensiz şekilde 6-12 mm uzunluğunda bulunduğu bildirilmektedir. Yine kedide ince, eğri, çubuk benzeri 2-5 cm uzunluğunda olduğu bildirilmektedir. Çalışmamızda Anatomi Anabilim Dalı’mıza Bursa Hayvanat Bahçesi’nden gönderilen 23 yaşındaki erkek aslana ait clavicula makroskopik ve mikroskopik olarak incelendi. Clavicula’lardan sağ tarafta olan 7,5 cm. uzunluğunda olup 1 cm genişliğinde bir medial uca, sol taraftaki 8,5 cm uzunluğunda ve 0,94 cm genişliğinde bir medial uca ve yine her iki clavicula da belirgin bir corpus ve serbest uca sahiptir. Sağ clavicula’nın histolojik olarak incelenmesi sonucunda yapının sekonder normal kemik dokusundan meydana geldiği tespit edildi.
  • Item
    Abort yapan inekte kan değerlerinin incelenmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-06-07) Cengiz, Fahrünisa; Veteriner Fakültesi
    Holştayn ırkı 2,5 yaşlı 8 aylık gebe iken yavru atan inekte östradiol, progesteron, hematokrit, hemoglobin, alyuvar sayısı, ortalama alyuvar hacmi (OAH), ortalama alyuvar hemoglobini (OAHb), ortalama alyuvar hemoglobini yoğunluğu (OAHbY), akyuvar sayısı, glikoz, total kolesterol, total protein, albumin ve globulin değerleri incelendi. Yavru atımından 50, 37, 21 ve 7 gün önce alınan kan örneklerinde östradiol değerleri sırasıyla 80, 90, 38, 99 pg/ml, progesteron değerleri ise 7.4, 7.6,. 9.8, 8.6 ng/ml olarak saptandı. Yavru atımından sonra östradiolün 76.5 pg/ml., progesteronun ise 1.3 ng/ml olduğu görüldü. Diğer kan parametreleri, ineklerde gebeliğin kurudaki dönemi için bildirilen değerlerle benzer bulundu
  • Item
    Sığır pankreaslarındaki galaktoz rezidülerinin mistellektin-1 ile saptanması
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-11-22) Seyrek, Kamil; Kaltner, Herbert
    Fötal gelişimin normal seyri için farklı gruptan moleküller arasında şekillenen etkileşimler esansiyeldir. Özellikle glikokonjugatların (glikoproteinler, glikolipitler, proteoglikanlar vs.) yapısında bulunan karbonhidratlar ünitelerinin bazı spesifik proteinlerle interaksiyonları büyük önem taşımaktadır. Proteinlerin yapıtaşlarını oluşturan amino asitlerin yanı sıra karbonhidratların da yapılarında biyolojik bilgi taşıdıkları ve bunları önemli birçok fizyolojik olayın şekillenmesinde kullandıkları düşünülmektedir. Bu karbonhidrat rezidüleri spesifik proteinler (lektinler) tarafından tanınıp bağlanmakta ve içerdikleri biyolojik kod yine bu proteinler tarafından deşifre edilmektedir. Bitkisel lektinler hücreler ve dokulardaki karbonhidrat strüktürlerinin varlığının ve lokalizasyonunun araştırılmasında son zamanlarda sıkça kullanım alanı bulmaktadırlar. Biz bu çalışmada β-D-galaktoza spesifik bir lektin olan mistellektin I’in pankreastaki ligantlarının tespitine çalıştık. Bunun için biotin ile işaretlenmiş mistellektin I kullanıldı. Sonuç olarak, fötal gelişimin seyri sırasında reaksiyonların görüldüğü hücre çeşitlerinde ve reaksiyon yoğunluğunda devamlı bir değişkenliğin bulunduğu gözlendi.
  • Item
    Cobb ırkı broylerlerde karkas ağırlığının bazı kemiklerin gelişimlerine etkisinin incelenmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-11-21) Serbest, Ayşe; Veteriner Fakültesi
    Bu araştırmada karkas ağırlığı 1300-1400 gr. (I. grup) ve 1500-1600 gr. (II. grup) olan Cobb ırkı erkek broylerler materyal olarak kullanıldı. 40’ar günlük olan broylerlerden herbir grup için 45’er adet kullanıldı ve bunların bazı kemiklerinin gelişimleri incelendi. İki grubun karkasları arasındaki farklılık %12,6, üst ve alt gövde uzunlukları arasındaki farklılık ise sırasıyla %3,9 ve %4,6 idi. Kemiklerin ağırlıkları arasında en fazla farklılık fibula (%33,3), tibiotarsus (%32,2) ve os coracoides’de (30,2), en az farklılık da furcula’da (14,3) saptandı. Uzunluklar arasında en fazla farklılık os coracoides (%12,7), furcula (%12,2) ve ulna’da (%9,8), en az farklılık da fibula’da (%1,4) tespit edildi. Kemiklerin kalınlıkları arasında furcula ve scapula’da I. ve II. kalınlık bölgelerinde iki grup arasında fark görülmedi. I. kalınlık bölgesinde iki grup arasındaki en fazla farklılık %44,2 ile tibiotarsus’da; II. kalınlık bölgesinde de %30,8 ile ulna’da saptandı. Sonuçta bu çalışmada karkas ağırlığındaki artışın birinci derecede kemiklerin ağırlığını, ikinci derecede de kalınlığını (furcula ve scapula kalınlıkları hariç) etkilediği, üçüncü ve en az derecede de kemiklerin uzunluğunu etkilediği tespit edildi.
  • Item
    İvesi koyunlarında flushing ve sinkronizasyon uygulamalarının döl verimi üzerine etkisi
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-04-10) Özbey, Orhan; Tatlı, Pınar
    Bu çalışmada, İvesi ırkı koyunlarda flushing ve östrus sinkronizasyonu uygulamasının döl verimi üzerine olan etkisi incelenmiştir. Araştırmada 60 baş İvesi koyunu kullanılmıştır. Araştırmadaki koyunlar yaş kompozisyonlarının aynı oranda olması sağlanacak şekilde 4 eşit gruba rast gele dağıtılmıştır. Buna göre araştırmanın I. grubundaki koyunlara normal besleme ve sinkronizasyon uygulanarak tohumlama yapılmış, II. gruptaki koyunlara normal besleme programı uygulanarak tohumlama yapılmış, III. Gruptaki koyunlara flushing ve sinkronizasyon uygulanarak tohumlama yapılmış, IV. Gruptaki koyunlara ise flushing besleme programı uygulanarak direk tohumlama yapılmıştır. Sinkronizasyon amacıyla 14 gün süreyle 40 mg FGA (Fluorogestone acetate) içeren vaginal sünger ve 500 IÜ. PMSG uygulanmıştır. Flushing uygulamasına sıfat dönemine 4 hafta kala başlanmış; ilk 2 hafta koyun başına 600 g kuru ot, 650 g karma yem ve 100 g arpa kırması, aşımdan 1 hafta önceden 2 hafta sonraya kadar ise arpa kırması 450 grama çıkarılmıştır. Bu araştırmada, koyunlarda östrus, doğum, doğan kuzu, çoklu doğum oranları ve doğum başına düşen kuzu sayıları gruplarda sırasıyla I. grupta % 100, 86.67, 126.67, 46.15 ve 1.46; II. grupta % 93.33, 86.67, 106.70, 23.08 ve 1.23; III. Grupta % 93.33, 80.00, 140.00, 58.33 ve 1.75 ve IV. Grupta %100, 86.67, 113.33, 30.76 ve 1.31 olarak bulunmuştur. Koç altı koyun sayısına göre östrus gösterenlerin oranı (P>0.05), doğan kuzu oranı (P>0.05) ve doğuran koyun sayısına göre tek ve çoklu doğan kuzu oranları (P>0.05) bakımından gruplar arası farklar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Sinkronizasyon uygulaması ile kuzulama süresi 34 günden (II. grupta) 21 güne (I. grupta); flushing ve sinkronizasyon uygulaması ile 32 günden (IV. Grup) 18 güne (III. Grup) düşmüştür.
  • Item
    Saccharomyces cerevisiae canlı maya kültürünün süt sığırlarında süt verimi ve bileşenleri İle bazı rumen ve kan parametreleri üzerine etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-05-25) Biricik, Hakan; Yavuz, H. Melih; Veteriner Fakültesi
    Bu çalışma, süt sığırı rasyonlarına katılan Saccharomyces cerevisiae maya kültürünün, süt verimi ve bileşenleri ile bazı rumen ve kan parametreleri üzerine olan etkilerinin saptanması amacıyla gerçekleştirilmiştir. Araştırmada 6 baş Esmer ve 18 baş Holstein süt sığırı kullanılmıştır. Sığırlar kontrol ve deneme şeklinde adlandırılan 12’şer başlık 2 gruba ayrılmıştır. Her iki gruptaki hayvanların süt verimi, yaş ve ırk bakımından benzer olmalarına dikkat edilmiştir. Çalışma ilk iki haftası adaptasyon olmak üzere toplam 10 hafta sürdürülmüştür. Bütün hayvanlar konsantre yem ve bezelye silajı ile beslenmişlerdir. Kontrol grubunun yemine ilaveten bir katkı yapılmadığı halde deneme grubunun yemine günlük hayvan başına 10 g Saccharomyces cerevisiae canlı maya kültürü katkısı yapılmıştır. Sığırlardan denemenin 1, 30 ve 60. günlerinde sabah yemlemesinden 3 saat sonra rumen sıvısı örnekleri alınmıştır. Rumen sıvısı örneklerinde rumen sıvısı pH değerleri ile total uçucu yağ asidi (T.U.Y.A.) ve amonyak azotu (NH3- N) miktarları saptanmıştır. Kontrol ve deneme gruplarında yer alan hayvanlardan belirlenen rumen pH, T.U.Y.A. ve NH3-N değerleri arasındaki farklılıklar istatistiki olarak önemli bulunmamıştır. Kontrol ve deneme grubunda yer alan süt sığırlarında haftalık olarak süt ölçümleri yapılmış ve çalışmanın 1, 15, 30 ve 60. günlerinde alınan süt örnekleri, yağ, protein ve kuru madde bakımından analize tabi tutulmuştur. Deneme sonunda gruplar arasında, süt verimi, süt yağı, süt protein ve kuru maddesi ile % 4 yağa göre düzeltilmiş süt verimleri yönünden istatistiki farklılığa rastlanmamıştır. Araştırmanın 1, 30 ve 60. günlerinde, kontrol ve deneme grubunda yer alan hayvanlardan sabah yemlemesinden 3 saat sonra alınan kan örneklerinden yapılan analizler sonucunda serum glikoz, üre, total protein ve kolesterol değerleri bakımından gruplar arasında önemli bir farklılık bulunmamıştır. Sonuç olarak, süt sığırı rasyonlarına Saccharomyces cerevisiae canlı maya kültürü ilave edilmesinin, süt verimi ve bileşenleri ile rumen ve kan parametreleri üzerine önemli bir etkisinin olmadığı düşünülmektedir.
  • Item
    Gıda sanayiinde kullanılan end-bac’ın bakterisidal ve fungusidal aktivite tayini üzerine bir araştırma
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-11-30) Yüksek, Nur; Yemni, Ersin; Güneş, Ertan; Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu
    Bu çalışmada gıda sanayinde kullanılan bir Kuaterner Amonyum Bileşiği (KAB) olan End-Bac’ın bakterisid ve fungusid etkisi araştırıldı. Araştırmada dezenfektan maddeler için; AOAC süspansiyon test ve Carrier test kullanılarak fenol katsayıları hesaplandı. Bu amaçla End-Bac’ın etkili olduğu bilinen 4 adet test suşu (Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Bacillus cereus, Salmonella typhi), 1 adet küf (Aspergillus niger) ve 1 adet maya (Candida albicans) kullanıldı. EndBac’ın % 0.5 konsantrasyondaki çözeltilerde 5-10 dakika içerisinde ilgili mikroorganizmalar üzerine etkili olduğu saptandı.
  • Item
    Döl tutmayan inek ve düvelerde penetrasyon testinin kullanım olanakları
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-09-15) Gökçen, Hazım; Doğan, İbrahim; Veteriner Fakültesi
    Bu çalışmada, Servikal Mukus Penetrasyon Testi uygulanan 50 adet döl tutmayan inek ve düvenin, servikal mukus ile kan serumlarında aglütinasyon reaksiyonunun saptanması ve anılan olgunun spermatozoon motilitesi ve migrasyon değerleri üzerine olan etkisinin incelenmesi amaçlandı. Deneme grubunu tohumlamada kullanılan, kontrol grubunu ise tohumlamada kullanılmayan dondurulmuş boğa spermaları oluşturdu. Deneme grubunda aglütinasyon reaksiyonu servikal mukus örneklerinin 9’unda (%18) pozitif, 41’inde (%82) negatif olarak saptandı. Kontrol grubunda ise aglütinasyon reaksiyonu servikal mukus örneklerinin hepsinde negatif olarak tespit edildi. Deneme ve kontrol gruplarına ait ortalama motilite ve migrasyon değerleri 9 adet servikal mukus örneğinde %7.22±1.69, %8.89±2.61 ve 1.85±0.22 cm, 3.61±0.29 cm (P<0.01); 41 adet servikal mukus örneğinde ise %8.04±1.16, %11.34±1.56 (P<0.05) ve 3.31±0.23 cm, 3.72±0.22 cm olarak ölçüldü. Ayrıca deneme gruplarına ait migrasyon değerleri istatistiksel olarak önemli bulundu (P<0.001). Deneme ve kontrol gruplarına ait aglütinasyon derecesi, ortalama motilite ve migrasyon değerleri 9 adet kan serum örneğinin 1’inde kuvvetli (%11.11), 2’sinde orta (%22.22), 6’sında normal (%66.66), %31.11±2.86, 0.51±0.07 cm ve 1’inde kuvvetli (%11.11), 2’sinde orta (%22.22), 6’sında normal (%66.66), %27.77±4.86, 0.46±0.08 cm; 41 adet kan serum örneğinin ise 7’sinde kuvvetli (%17.07), 14’ünde orta (%34.14), 20’sinde normal (%48.78), %22.07±1.75, 0.63±0.03 cm ve 8’inde kuvvetli (%19.51), 18’inde orta (%43.90), 15’inde normal (%36.58), %20. 85±1.74 ve 0.69±0.04 cm olarak ölçüldü. Ayrıca deneme gruplarına ait motilite değerleri istatistiksel olarak önemli bulundu (P<0.05). Sonuç olarak, servikal mukusta oluşan aglütinasyon reaksiyonunun spermatozoonların motilitesini ve migrasyon değerlerini olumsuz yönde etkilediğini düşünmek olasıdır. Ayrıca kan serumuna ait bulguların servikal mukus bulgularını destekler nitelikte olmadığı kanısına varılmıştır.
  • Item
    Etlerde antibiyotik kalıntılarının aranması üzerinde çalışmalar
    (Uludağ Üniversitesi, 2000-12-08) Yüksek, Nur; Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu
    Araştırma, sığır ve kanatlı hayvanlarda tedavi, koruyucu ve verim artışı sağlamak için kullanılan oksitetrasiklin (OTC), kloramfenikol (CAP) ve çinko basitrasin’in (ZnB) bu hayvanlara ait çeşitli dokulardaki (kas, karaciğer, böbrek ve dalak) kalıntılarını belirlemek ve farklı yöntemlerin (üçlü plak ve disk diffüzyon) kullanılabilirliğinin karşılaştırılması amacıyla yapılmıştır. Araştırma deneysel (tavuk) ve tarama (sığır ve tavuk) olmak üzere iki farklı aşamada gerçekleştirilmiştir. Deneylerde duyarlı test suşları olarak OTC, CAP ve ZnB için B. cereus mycoides ATCC (9341), Micrococ. flavus ATCC (10240) ve B. megaterium ATCC (5117) kullanıldı. . İstatiksel değerlendirme sonuçları araştırmada kullanılan yöntemlerin her ikisinde de oluşan zonların arasındaki yöntemlerin her ikisinde farkın önemsiz (U=P>0. 05), ancak kas, karaciğer, böbrek ve dalak dokularındaki kalıntıların plakta oluşturdukları zonların arasındaki farkın önemli (KW=17, P<0.05) olduğu saptanmıştır. Analiz çalışmaları sonucu Ankara Et ve Balık Kurumundan temin edilen 50 adet sığırın 7 sinde (%14) böbrek dokularında OTC kalıntıları saptanmıştır. Tavukların kas, karaciğer, böbrek ve dalak dokularında ise OTC, CAP ve ZnB kalıntıları görülmemiştir. Sonuç olarak, sığır ve kanatlı hayvanlara ait dokularda antibiyotik kalıntılarının varlığını tespit etmek amacıyla aralarında önemli fark tespit edilmeyen üçlü plak ve disk diffüzyon tekniklerinden birinin kesim öncesi ve/veya sonrası kullanılmasının halk sağlığı açısından yararlı olacağı görüşüne varılmıştır.