1983 Cilt 2 Sayı 1

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/15372

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 14 of 14
  • Item
    Ayçiçeğinde fertilite restorasyonun kalıtımı üzerinde araştırmalar
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Turan, Z. Metin; Ziraat Fakültesi
    Ayçiçeğinde fertilite restorasyonun halıtımını araştırmak için iki restorer hat (Sf521/76 ve Sf505/76) ve bir sitoplazmik male steril (CMS) hat (Baso) kullanılmıştır. Restorer hatlar ve CMS hattı arasındaki melezlerin F2 ve BC1 generasyonlan 1983 yılında Bursa 'da yetiştirilmiştir. F2 ve BC1 generasyonlarında gözlenen male fertil bitkilerin male steril bitkilere oranı 3:1 ve 1:1 şeklinde olmuştur. Bu sonuçlar incelenen materyalde fertilite restorasyonun dominant etkili tek bir gen çifti tarafından idare edildiğini göstermiştir.
  • Item
    Bazı buğday maltlarının tek başlarına ve Tokak arpası maltı i̇le katkılı mayşelenmeleri durumunda verdikleri şıraların biralık özellikleri
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Özsun, Safiye; Kılıç, Oğuz; Ziraat Fakültesi; Tarım Ürünleri Teknolojisi Bölümü
    Bu çalışmada önce bir arpa ve dört buğday örneği alınarak standart yöntemle malta işlenmiş ve bunların verdikleri şıraların biralık değerleri araştırılmıştır. Buğday maltlarının tümü arpa maltından daha yüksek ekstrakt vermiş, bu değer ortalama % 1.9 olarak bulunmuştur. Buğday maltı şıraları arpa maltına nazaran sadece şıra rengi yönünden olumsuz değerler göstermiş, ekstrakt verimi, şekerlenme süresi, diastatik aktivite ve erime gibi diğer kalite kriterleri yönünden ise mükemmel bulunmuştur. Çalışmanın ikinci aşamasında buğday maltlarmın herbiri % 20, % 40 ve % 60 oranlarında arpa maltına ilave edilerek mayşelenmiş ve elde olunan şıralar analiz edilmiştir. Buğday maltlarının tümü ile katkı oranının artmasına paralel olarak ekstrakt verimi artmıştır. % 20 buğday maltı katkısı ile ulaşılan ortalama ekstrakt artışı % 1.2 olmuştur. Bu artış buğday maltının ve katkı oranlarının tümü için % 0.6 ile % 2.6 arasında değişmiştir. Katkılı mayşelemeler sonucunda elde olunan şıraların tamamı biracılığa pek uygun analiz sonuçları vermişlerdir.
  • Item
    Effects of application times and rates of pix on growth, yield, earliness and certain fiber traits of Cotton (G. hirsutum L.) under different levels of irrigation and nitrogen in the Ege Region of Turkey
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Emiroğlu, Ş. Hazım; Akdemir, Hüseyin; Turan, Z. Metin; Ziraat Fakültesi
    In order to study the effects of three rates of Pix (control, 50 and 75g a.i./ha) and two Pix application times (at the beginning and the peak of the {lowering) on vegetative growth, seed cotton yield, earliness and certain fiber traits of cotton under two irrigation levels (three and six irrigations) and two rates of nitragen (75 and 150 Kg N/ha) a two-year experiment was conducted in İzmir. The application of higher irrigation and nitragen levels caused an abnormal and vegetative growth. But both rates of Pix (50 and 75 g a.i./ha) caused a reduction of height ranged from 3.0 % to 21.3 % and inhibited excessive growth of the plants. However, the di{ference between these two Pix rates was not significant. The Pix applications made at the beginning o{ the {lowering were more effective and reduced the plant height more than those o{ made at the peak of the flowering. Additionally, Pix increased the earliness of cotton significantly by 2.0% to 15.2% when the applications were made at the beginning of the flowering. The effects of Pix applications on the seed cotton yield, some components o{ the yield and the fiber traits were insignificant. The higher irrigation level (six irrigations) increased the plant height, the number of bolls per plant, the seed cotton yield and the seed index, but it reduced the earliness and lint percentage.
  • Item
    Ekim sıklığının iki ve altısıralı arpalarda tane ve protein verimleri ile tanedeki protein oranına etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Gençtan, Temel; Özgen, Murat; Akbay, Günal; Ziraat Fakültesi
    Bu araştırma, 1979-1980 yıllarında A. Ü. Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü'nde yürütülmüştür. Araştırmanın amacı, ekim sıklığının iki ve altısıralı arpalarda tane ve protein verimi ile tanedeki protein oranına etkilerini ve en uygun ekim sıklığını belirtmektir. Bu amaçla dört farklı ekim sıklığında (300, 400, 500 ve 6 00 tohum/m2 ) yetiştirilen ikisıralı, üç ve altısıralı iki arpa çeşidinde : 1. Tane verimi ile çeşitler ve ekim sıklıkları arasındaki farklılıklann ve çeşit x ekim sıklığı interaksiyonunun önemli olduğu, 2. Tanede protein oranı ile çeşitler arasında önemli, ekim sıklıkları arasında önemsiz farklılıkların bulunduğu ve çeşit X ekim sıklığı interaksiyonunun önemsiz olduğu , 3. Protein verimi ile çeşitler ve ekim sıklıkları arasındaki farklılığın ve çeşit x ekim sıklığı interaksiyonunun önemli olduğu belirlenmiştir. 4. Duncan Testi 'ne göre yapılan değerlendirmede ekim sıklığının tane ve protein verimlerini aynı yönde etkilediği, ekim sıklığı belirli bir sınıra kadar arttıkça, tane ve protein verimlerinin de arttığı, ekim sıklığının tanedeki protein oranına önemli düzeyde etkili olmadığı ve deneme koşullarında en uygun ekim sıklığının 500-600 tohum /m2 olduğu saptanmıştır.
  • Item
    Erkek ve geç kastre edilmiş melez keçilerde kesim ve karkas özellikleri
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Bayraktaroğlu, Emin A.; Akman, Numan; Tuncel, Erdoğan; Ziraat Fakültesi; Zootekni Bölümü
    Araştırmada materyal olarak Saanen x Kilis melezi oğlaklar kullanılmıştır. Üç ay süren süt içme döneminden sonra oğlaklar 10'ar hayvanı içeren iki gruba ayrılmış ve rastgele seçilen bir grup yaklaşık yedi aylıkken burdizzo pensi ile kastra edilmiştir. Kastrasyondan sonra iki ay n grup halinde barındırılan hayvanlara iki haftalık yeme alışma döneminden sonra günde hayvan başına 250 gr hesabıyla kuru yonca kesi ve sınırsız (ad-libitum) kesif yem verilmiştir. İki haftalık dönemlerde hayvanların canlı ağırlıkları ve grupların kesif yem tüketimi saptanmıştır. Yaklaşık 111 gün süren besiden sonra bir gün aç bırakılan hayvanlar kesime alınmışlar ve karkasları 24 saat soğuk hava deposunda bekletildikten sonra Türkiye'de uygulanan perakende kuzu eti satışı düzenine uygun olarak parçalanmışlardır. Kesimden önce hayvanlar canlı puantaja tabi tutulmuşlardır. Kesimden hemen sonra post, ciğer takımı, işkembe, bacaklar ve baş ağırlığı gibi yenebilen veya satılabilen sakatat ait ağırlıklar saptanmıştır. Soğuk hava deposundan çıkarılan karkaslarda soğuk karkas ağırlığı saptanmış ve böylece soğutma firesi bulunmuştur. Çeşitli karkas parçalarına ait ölçüler ve ağırlıklar saptanmış , bulunan değerler cetvellerde gösterilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, ortalama kesim ağırlıkları sırayla 39.21 ve 36.50 kg olan erkek ve kastra edilmişlerde sıcak karkas ağırlıkları 20.11 ve 19.08 kg, soğuk karkas ağırlıkları 19.60 ve 18.56 kg bulunmuş, buna göre soğutma firesinin sırayla % 2.53 ve % 2. 73, soğuk karkas ağırlığının kesim ağırlığına oranı şeklinde hesaplanan karkas randımanının sırayla % 50.0 ve % 50.7 olduğu hesaplanmıştır. Üzerinde durulan bütün özellikler yönünden gruplar arasındaki farklılıkların önemli olmadıkları anlaşılmıştır. Bulunan sonuçlara göre kastrasyonun az da olsa karkasta ön partinin oranını düşürüp arka parti oranını yükselttiği, her iki grupta da belirgin teke kokusuna rastlanmadığı, kastra edilmiş hayvanlarda gerek kabuk ve gerekse iç yağının erkeklere göre fazla olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca canlı hayvanın puantajı ile bulunan kasaplık değer ile karkas puantajı ile bulunan karkas değeri yönünden de tam erkekler kastra edilmişlerden daha iyi bulunmuştur.
  • Item
    Ankara i̇li̇nde Subcoccinella vigintiquatuorpunctata (L.) (Coleoptera: Coccinellidae)'nin biyolojisi üzeri̇nde çalışmalar
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Kovancı, Bahattin; Ziraat Fakültesi
    Ankara İlinde 1975- 1976 yıllarında yapılan bu çalışma ile Subcoccinella vigintiquatuorpunctata ( L.) 'nın biyolojisi incelenmiştir. Çeşitli barınaklar altında kışlayan S. vigintiquatuorpunctata erginleri Nisan ayının ikinci yarısı ile Mayıs ayı başlarında ortaya çıkmakta ve çiftleştikten sonra dişiler yumurtalarını yonca yaprakları üzerine 1-25 lik kümeler halinde bırakmaktadır. Ankara'da dış koşullarda bir dişi ortalama 545 yumurta bırakmaktadır. İnkübasyon süresi Mayıs-Haziran aylarında en az 5 en fazla 11 gün olarak bulunmuştur. Laboratuvarda 22,5 ± 1°C sabit sıcaklık ve % 60-70 orantılı nemde bu süre ortalama 6,8 (6 -7) gün, 30 ± 1 °C ve % 50-55 orantılı nemde 4,8 (4,5-5) gündür. İlk larva çıkışları Mayıs ayının ikinci yarısında görülmektedir. Dört larva dönemi vardır. Laboratuvarda 22,5 ± 1° C ve % 60-70 orantılı nemde larva dönemi süreleri sıra ile 4,6 (4-5), 3,8 (34), 2,8 (2 -3) ve 6,6 (6-7) gün, buna karşılık 30 ±1l °C ve% 50-55 orantılı nemde 2,56 (2,5-3), 2,19 (2-2,5), 2,06 (2-2,5) ve 4,63 (4-5) gündür. Pupa dönemi 22,5 ± 1 C sıcaklık ve % 60-70 orantılı nemde 5,2 (5-6) gün, 30 ± l °C ve % 50- 55 orantılı nemde 3,75 (3 4 ) gündür. Yeni döl erginleri ilk kez iklim koşullarına göre Haziran ayının sonunda veya Temmuz başlarında görülmekte, beslenmekte ve kışlamak üzere ortadan çekilmektedir. S. vigintiquatuorpunctata Ankara ilinde yılda bir döl vermektedir. Ergin ve larvalar yoncanın yapraklarıyla beslenmektedir. Larvanın zararı tipik olup zarara uğramış yonca yaprakları dantel gibi görülür.
  • Item
    Yağmurlama sulamasında su dağılımı ile sulama randımanı arasındaki ilişkilerin saptanması üzerinde bir araştırma
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Yıldırım, Osman; Abdurrahim, Korukçu; Ziraat Fakültesi
    Sulamada amaç, bitki kök bölgesinde bir gerilim ve dolayısıyla verim düşmesine neden olmayacak düzeyde su bulundurmak ve toprak nemi ile havasını optimum düzeyde tutmaktır. Bunun için sulama suyu, arazinin her tarafında, bitki kök bölgesine olanaklar ölçüsünde eş bir dağılımla verilmeye çalışılır. Yağmurlama sulamasında, suyun toprak yüzeyine eş dağılımla verilmesi, bitki kök bölgesinde de benzer bir dağılımın elde edilmesini sağlar. Yağmurlama başlıklarının bir· su dağılım eğrisine sahip bulunmaları nedeniyle, arazide belirli biçimde tertiplendiklerinde, eş bir su dağılımının sağlanması uygulama açısından olanaksızdır. Yağmurlama başlıkları, belirli bir işletme basıncında değişik aralıklarla tertiplendiklerinde değişik ıslatma desenleri elde edilir. Desenlerdeki suyun eş dağılım düzeyi oranında sulama randımanı yükselir. Bir ıslatma deseninde suyun ne dereceye kadar eşit dağıldığı, eşdağılım katsayısı ile belirlenir. Bu amaçla, uygulamada Christiansen 'in Cu eşdağılım katsayısı yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak bunun sistem tasarımında yararlanılabilecek biçimde, sulama randımanı ile olan ilişkisini belirleyici çalışmalar yetersizdir. Bu çalışmada, yağmurlama sulamasında su dagılımı ile toplam sulama randımanını oluşturan su depolama ve su uygulama randımanı arasındaki ilişkilerin saptanması amaçlanmıştır.
  • Item
    Bazı tarımsal artıklardan mikrobiyolojik yolla pektolitik enzim üretimi üzerinde bir araştırma
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Şahin, İsmet; Dönmez, Sedat; Kılıç, Oğuz; Ziraat Fakültesi; Tarım Ürünleri Teknolojisi Bölümü
    Ülkemiz gıda sanayiinin gereksinimi olan pektinaz enziminin yurtiçi üretimle karşılanması ve bu alanda mevcut uygulamalardan yararlanılarak yeni hammaddelerin belirlenmesi ve teknolojik işlemlerin incelenmesi için planlanan bu araştırmada çeşitli küf mantarı ve maya suşları denemeye alınmıştır. Araştırma sırasında hammadde yanında, üretime etkisi olabilecek diğer koşullar üzerinde durulmuştur. Elde olunan bulgulara göre pektolitik enzimler üretiminde kullanılan mantar suşunun, yetiştirme ortamının bileşimi ve pH'sının enzimi saflaştırmak için uygulanan işlemlerin, elde edilen enzimin miktarı ve etkinliği üzerinde önemli rol oynadıkları saptanmıştır. Elde olunan enzimin esteraz ve poligalakturonaz etkinliklerinin gıda sanayiinde kullanılan "Ultrazym 100 Spezial" e yakın değerlerde olduğu kimyasal ve fiziksel aktivite ölçümleriyle belirlenmiştir. Sonuç olarak buğday kepeği gibi ayçiçek tablasının da pektinaz enzimi üretimi için iyi bir hammadde olduğu ve gerektiğinde buğday kepeği yerine kullanılabileceği, aynca pektolitik enzim gereksiniminin yurtiçi üretimle karşılanabileceği ortaya konmuştur.
  • Item
    Ameri̇kan asma çeliklerinin köklenmeleri üzerine değişik uygulamaların etkileri
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Çelik, Hasan; Ağaoğlu, Y. Sabit; Ziraat Fakültesi; Bahçe Bitkileri Bölümü
    Bu araştırmadaki denemelerden elde edilen sonuçlar aşağıda verilmiştir. 1 . Kober 5 BB (15 K) çeliklerine uygulanan NAA 'in 25 ppm dozu köklenme oranını etkilememiş , 50 ppm dozu ise azaltmıştır. Aynı maddenin uygulanan her iki dozu da fidan başına ana kök sayısını kontrola göre arttırmış , özellikle 50 ppm uygulamasının sağladığı artış, istatistiki olarak önemli bulunmuştur. 2. 41 B çeliklerine uygulanan DMC'nin her üç dozu da köklenme oranını değişen düzeylerde arttırmışlardır. Bu kimyasal maddenin 1000 ve 500 ppm dozlan köklenme oranında sırasıyla % 18.9 ve % 10.0 oranlarında artış sağlamışlardır. Aynı maddenin 1000 ve 2000 ppm dozları fidan başına ana kök sayısını etkilemezken, 500 ppm dozu önemli ölçüde arttırmıştır. 3. Kober 5 BB çeliklerinin +4°C de 2 hafta katlanmaları, +28°C'daki katlamadarı daha iyi sonuç vermiş ve köklenme oranını % 10.0 arttırmıştır. Fidan başına ana kök sayısı yönünden uygulamalar arasındaki farklılıklar önemli çıkmamıştır. 8 B anacında ise + 4° C deki katlamanın sağladığı köklenme oranı artışı hata sınırları içinde kalmış, ancak aynı uygulama fidan başına ana kök sayısını önemli ölçüde arttırmıştır.
  • Item
    Hay yield and leafiness components in smooth bromecrass (Bromus inermis Leyss.)
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Tekeli, A. Servet; Açıkgöz, Esvet; Ziraat Fakültesi; Tarla Bitkileri Bölümü
    Hay yield and leafiness components of spaced plants were evaluated for six cultivars of smooth bromegrass. All morphological traits showed significant correlations with hay yield. However path analysis showed that hay yield was a direct function of tillers/plant and plant height. Plant height was also negatively associated with leafiness. It was concluded that selection based on tillersip/ant may improve hay yield without adverse affect on leafiness. It appeared that plant height was one of the most distinguishing characters of smooth bromegrass cultivars.
  • Item
    Yerlikara sığırlarda süt verimi ile ilgili bazı özelliklerle, süt verimine ai̇t persistensi değerleri arasındaki fenoti̇pi̇k ilişkiler
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Yıldırım, Zekeriya; Tuncel, Erdoğan; Ziraat Fakültesi
    Bu araştırmada, Ankara üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme ahırlarında 1940-1950 yılları arasında yetiştirilmiş olan 65 adet Yerlikara ineğin, toplam 158 laktasyonuna ait verim kayıtları kullanılmıştır. Her laktasyonda ayrı ayrı ve üç laktazyonda birden, dört farklı yöntemle persistensi değerleri hesaplanarak, sonuçlar tablolar halinde verilmiş ve ayrıca sonuçların birbirleriyle karşılaştırmaları yapılmıştır. Yine persistensi değerleriyle, süt verimi, laktasyon uzunluğu, başlangıç verimi, laktasyona başlama ayı, servis ve kuruda kalma peryotları arasındaki ilişkiler de bulunarak, sonuçlar tablolar halinde verilmiştir. Uygulanan yöntemler içinde, en duyarlı sonucu veren yöntem II. yöntem olup, yorum ve karşılaştırmalar genelde bu yöntemin sonuçları esas alınarak yapılmıştır. Persistensi ile laktasyon verimi arasındaki korrelasyon katsayısı 0.488, persistensinin laktasyon verimini belirtme katsayısı % 23.81, başlangıç verimi ile laktasyon verimi arasındaki korrelasyon katsayısı 0.490, başlangıç veriminin laktasyon verimini belirtme katsayısı ise % 24.01 olarak hesaplanmış. olup, Yerlikara 'larda süt verimine ait varyasyonda, persistensi ve başlangıç veriminin nisbi paylarının, hemen hemen eşit olduğu anlaşılmıştır. Persistensi değeri ile laktasyon uzunluğu arasındaki korrelasyon katsayıları, laktasyon sırasına göre sırasıyla 0.702, 0.737, 0.570, 0.714 olup, önemli bulunmuşlardır (P < 0.05). İlk 60 günlük verim ile, persistensi değeri arasındaki korrelasyon katsayılan laktasyon sırasına göre sırasıyla -0.320, -0.243, -0.186,-0.316 olup, önemli bulunmuşlardır. Yerlikara ineklerde persistensi değeri ile servis periyodu ve kuruda kalma süresi arasındaki korrelasyon katsayılan sırasıyla - 0.039, - 0.117 hesaplanmış, ancak her iki değerde istatistiki olarak önemli bulunmamıştır. Yerlikara inekler en yüksek persistensiyi birinci laktasyonda göstermişler, aynca kışın buzağılıyanların persistensileri de diğer mevsimlerde buzağılıyan ineklerin, persistensi değerlerinden daha yüksek hesaplanmış, ancak bu farklılık önemli bulunmamıştır. Yerlikara ineklerde persistensiyi artırmak, bir başka deyişle günlük süt veriminde sürekliliği sağlayabilmek için düzenli bir bakım ve beslemenin mutlak gerekli olduğu anlaşılmaktadır.
  • Item
    Buğday bitkisinde stoma açıklığının ayrımlı ışık yoğunluklarında porometre tekniği ile ölçülmesi
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Katkat, A. Vahap; Ziraat Fakültesi
    Stoma hareketleri üzerine etki eden başlıca fizyolojik etmenler; ışık, bitkinin su durumu, sıcaklık ve karbondioksit miktarlarıdır. Işık etmeni stomaların açılmasını sa lar ve etkisi oldukça hızlıdır. Bitkinin su durumu bitkiler için yetersiz olur olmaz stomalar kapanırlar. Atmosferdeki karbondioksit miktarı ise stoma açılma derecesi üzerine direkt olarak etki etmekte ve atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonunda meydana gelen azalmalar stoma açıklığını arttırmaktadır. Buğday bitkisinde stoma açıklıkları ışık yoğunlukları ile birlikte artış göstermekte ve 50 W.m-2 'ye kadar ışık stoma açıklığını sınırlandıran bir etmen olmaktadır. Bununla beraber 50 W.m-2 'nin üzerinde su ve karbondioksit yokluğu, ışığın etkisini artırmaktadır.
  • Item
    Fattening performance of castrated and intact crossered male kids
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Akman, Numan; Tuncel, Erdoğan; Ziraat Fakültesi; Zooloji Bölümü
    In this study Saanen x Kilis B1 crossbred kids were used. After a 3 months suckling period kids were divided into two groups of 10 individuals each. Kids in the randamly chosen group were castrated by burdizzo clamps at about 7 months of age. After a two weeks preliminary-feeding period the groups were fed ad libitum on concentrate mixture in separate pens. In addition, a limited amount of trashed alfalfa hay was given. Body weight and same body measurements were recorded fortnightly for 14 weeks as well as group feed intakes. The overall means of daily gain were 150.1 g in the males and 128.4 g. in the castrates. Feed canversion efficiency calculated as kg feed consumed per kg daily gain was 3.98 and 4.46; protein consumption was 692 and 795 g respectively. It was concluded that intact males grew faster and utilized the feed better than castrates.
  • Item
    Tohum derinliğinin ölçülmesinde uygulanan yöntemler üzerinde bir araştırma
    (Uludağ Üniversitesi, 1983) Özmerzi, Aziz; Keskin, Rahmi; Ziraat Fakültesi
    Ekim sonrası tohumların toprak içerisindeki düşey düzlemdeki dağılım düzgünlüğü, ekim işleminin kalitesini göstermektedir. Tohumların düşey düzlemdeki dağılımı, iki yöntemle saptanmaktadır. Bu yöntemlerden biri, toprak rendesiyle tohumların derinlik dağılımının saptanmasıdır. Diğer yöntem ise çim boyu ölçümleriyle tohum derinliğini saptamaktır. Bu çalışmada, aynı koşullarda iki yöntem ile elde edilen veriler karşılaştırılmıştır. Sonuçlara göre, çimboyu ölçümleriyle elde olunan ortalama ekim derinliği, rende sonuçlarından daha küçük değerlerde olduğu saptanmıştır. Aynı şekilde tohumların derinlik dağılım düzgünlüğü de, her iki yöntemde farklı sonuçlar vermiştir. Toprak rendesi ile elde edilen dağılımların düzgünlüklerinin de çim boyu ölçümlerine göre daha iyi olduğu saptanmıştır. Toprak rendesi ile tohumların toprağın üst yüzeyine olan düşey uzaklığı ölçülmektedir. Çim boyu ölçümlerinde ise, tohumların toprak üst yüzeyine ulaşması için aldığı yol ölçülmektedir. Ayağın toprakta yarattığı çiziden dolayı, aynı derinlikteki tohumların toprak üst yüzeyine ulaşması için aldığı yol aynı olmayacaktır. Bu nedenle çim boyu ölçümlerinde aynı derinlikteki tohumlar farklı derinlikte gibi ölçülecektir. Bunun sonucu olarak toprak rendesi ile çim boyu ölçüm sonuçları aynı olmamaktadır. Toprak rendesi, laboratuvar koşullarında kolayca uygulanabilen bir yöntemdir. Tarla koşullarında uygulanması zordur. Buna karşın, çim boyu ölçümü yöntemi tarla koşullarında kolayca uygulanabilecek bir yöntemdir. Bu yöntemin tarla koşullarında uygulanabilmesi için, tarla yüzeyi mümkün olduğu kadar düz olmalıdır. Bu düzgünlüğe bağlı olarak, elde edilecek sonuçlar o denli sağlıklı olacaktır. Sonuçlar, her iki yöntemle elde edilecek verilerin karşılaştırılamıyacağını göstermektedir.