Sosyal Bilimler Doktora Tezleri / PhD Dissertations

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Gözat

Son Gönderiler

Şimdi gösteriliyor 1 - 20 / 1121
  • ÖgeAçık Erişim
    Sebzî Divanı (bağlamlı dizin ve işlevsel sözlük)
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-09) Karakaplan, Bayram; Durmaz, Gülay; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı/Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı.; 0000-0001-9124-7583
    XVI. Yüzyıl şairlerinden olan Sebzî’nin bilinen tek eseri Divanı’dır. Bu çalışmada TEBDİZ projesi kapsamında Sebzî Divanı’nın bağlamlı dizini ve işlevsel sözlüğü oluşturulmuştur. Çalışmada öncelikle Sebzî’nin bütün şiirleri TEBDİZ elektronik sistemine yüklenerek şiirlerin bağlamlı dizini oluşturulmuştur. Daha sonra sözcükleri anlamlandırma işlemine geçilmiştir. Sözlük oluşturulurken sözcüklerin temel anlamlarının yanı sıra metin içinde edindikleri bağlam anlamları da verilmiştir. Bağlam; bir dil birimini çevreleyen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen onun anlamını ve değerini belirleyen birimler bütününe denir. Ayet, hadis, atasözü, deyim, kelâmıkibar gibi özel ifade şekilleri de sözlük oluşturulurken belirtilmiştir. Bağlamlı dizin ve işlevsel sözlük oluşturulduktan sonra şairin dili, üslubu ve metnin içeriğiyle alakalı bazı hususlar incelenmiş, şairin sanat anlayışı ile ilgili veriler sunulmuştur. Bu bölüm dokuz ana başlıktan oluşmaktadır. Metnin dil, üslup ve içerik özelliklerinin incelenmesiyle Divan’ın anlam ve dil özelliklerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Böylece Sebzî’nin sanat anlayışını ortaya koyan birçok veri tespit edilmiştir. Ortaya konan bu verilerin, şairin de temsilcisi olduğu divan şiirinin dil ve üslup anlayışında geçirdiği değişim ve dönüşümün tespitinde küçük de olsa bir katkı sunması hedeflenmektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Gümüşhacıköy ağzı (inceleme-metinler-sözlük)
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-26) Arslan, Gülşah Gödek; Şahin, Hatice; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı/Yeni Türk Dili Bilim Dalı.; 0000-0003-2614-411X
    Bu tez çalışmasının ana konusunu, Türkiye’nin Orta Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Amasya ilinin kuzeybatısındaki Gümüşhacıköy ilçesinin 12 mahalle ve 44 köyünde yapılan derleme faaliyetleri sonucunda elde edilen ağız malzemesinin dil incelemesi yapılarak değerlendirilmesi oluşturmaktadır. 2020-2022 yılları arasında bölgede dönem dönem yapılan derleme faaliyetleri sonrasında elde edilen ses kayıtları Türk Dil Kurumu’nun çeviri yazı alfabesi doğrultusunda metinler hâline getirilerek çözümlenmiştir. Çalışmaya öncelikle derlenen metinlerin söz varlığını ortaya koyabilmek amacıyla Sözlük bölümünün hazırlanması ile başlanmıştır. Alfabetik olarak sıralanan madde başlarının oluşturulmasında ölçünlü dilden ses bilgisel ve şekil bilgisel bakımdan ayrılanlar ölçüt olarak alınmıştır. Çalışmada yer alan metinler üzerinde ses ve şekil bilgisini içeren dil incelemesi yapılmış; Anadolu ağızlarının sınıflandırılmasında Batı Grubu Ağızları içinde yer alan Amasya ağzına ve yöre ağızlarıyla ilgili yapılmış veya yapılacak olan diğer çalışmalara katkı sunabilmek amaçlanmıştır. Çalışma boyunca elde edilen bulgular Sonuç bölümünde ses bilgisel ve şekil bilgisel kategoride maddelendirilerek ayrı ayrı değerlendirilmiş; Gümüşhacıköy ilçesi ağzına dair genel bir çerçeve çizilmiş ve sonrasında Anadolu ağızları arasındaki yeri tartışılmıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    İslam hukukunda ahkâmın değişmesine modern yaklaşımlar
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-21) Hata, İbrahim; Acar, Halil İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi::Enstitüler::Sosyal Bilimler Enstitüsü / Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı / İslam Hukuku Bilim Dalı; 0000-0001-5799-709X
    “Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi” yönündeki ahkâmın değişmesi kaidesi, kadim asırlardan bu yana fıkıh düşüncesinde mana ve mefhum olarak mevcudiyetini sürdürmekte, belirli bir sahada ve olağan akışında hükmünü icra etmekteydi. Ancak önce Mecelle’nin söz konusu kaideyi küllî kaideleri arasına alması, sonrasında da modern yenilik hareketlerinin kaideyi fıkıhta modern yenilik projesinin en önemli argümanlarından biri durumuna getirmesiyle, kaide, modern zamanların en çok tartışılan ve en önde bulunan tartışma konularından biri haline gelmiştir. Kaide ile ilgili kadim gelenekte ve Mecelle’de, kaidenin nassla sabit olmayan örf ve âdete dayalı tâlî hükümlerde geçerli olduğu yönünde bir çerçeve belirlenmiştir. Ancak Mecelle sonrasında ise, modern yenilik hareketleri tarafından, kaide ile ilgili kadim gelenekte ve Mecelle’de konulan kayıt ve sınırlar dikkate alınmamış; kaide, kapsamı aşırı genişletilerek, fıkıhta modern yenilenme hareketinin en önemli argümanlarından biri durumuna getirilmiştir. Kaidenin aşırı genişletilmesinde ve “değişim”in öne çıkarılmasında modern Batı düşüncesinin de önemli etkileri olmuştur. Kaide, kuruculuğu Cemâleddin Efgânî, Muhammed Abduh ve Reşîd Rızâ gibi yenilikçi düşünürler tarafından yapılan “modern fıkıh düşüncesi”nin kurucu, temel paradigmalarından birini oluşturmaktadır. Birçok muasır İslâm hukukçusu ve Türkiye’deki bazı akademisyenler de kaide konusunda bu modern görüşü benimsemiştir. Diğer yandan modern dönemde ahkâmın değişmesi kaidesinin klasik otantik çerçevesi bağlamında ele alınması gerektiğini ve aşırı genişletilmesinin büyük mahzurlara yol açacağını düşünen birçok İslâm âlimi ve müellifi de vardır. Bizim ulaştığımız sonuç da klasik geleneğin ve klasik çerçevenin muhafaza edilmesini savunan modern dönem müelliflerinin görüşü istikametindedir. Araştırmamızda ahkâmın değişmesi konusundaki klasik yaklaşım ile modern yaklaşıma dair bilgiler doküman analizi yöntemi ile toplanmış, sonra karşılaştırılması yapılarak tümevarım yöntemiyle bir sonuca ulaşılmaya çalışılmıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Modern özgürleşimden etkileşimsel özgürlüğe: 21. yüzyılda özgürlüğü ve failliği yeniden düşünmek
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-26) Tunç, Selen; Zeybekoğlu, A. Emre; Bursa Uludağ Üniversitesi::Enstitüler::Sosyal Bilimler Enstitüsü / Kamu Hukuku Anabilim Dalı / Genel Kamu Hukuku Bilim Dalı; 0000-0001-8753-4301
    İnsanlığın evrensel özgürleşimini hedefleyen ve eşit özgürlük söylemini merkezine alan modern özgürleşim projesi, aynılık talebi ve eşitsiz özgürlük mimarisi isimleriyle anabileceğimiz özgürlük karşıtı tarihsel sonuçlara yol açmıştır. Doğaya egemenlik olarak kavradığı özgürlüğün gerçekleşmesi için gerekli saydığı bilimsel-teknolojik ilerlemecilik anlayışının ürettiği sonuçlar, gezegenin küresel yok oluşu anlamına gelebilecek iklim değişikliği sürecini tetiklemiştir. Modern özgürleşimin ürettiği tarihsel özgürlük karşıtı sonuçların aynı özgürleşim paradigması içinde ele alınması, teknolojik özgürleşim alanı ile politik özgürleşim alanı arasında bölünmüş ikili özgürleşim mimarisi nedeniyle mümkün değildir. Zira bu yapı, etik imkânlara açık ortaklık zeminleri geliştirmenin başlıca engelini teşkil eder. Modern özgürleşimin temel yapısından kaynaklanan tarihsel sorunların çözümü adına ifratla tefrit arasında savrulmanın, diğer bir deyişle ya transhümanizme yönelerek insanın egemen failliğini mutlaklaştırmanın ya da insanı yeni bir mutlak fail olarak tasarlanan doğaya tabi kılmanın işaret ettiği bir özgürlük potansiyeli yoktur. Modern özgürleşim sürecinin yarattığı bunalımlara cevap üretebilmek adına insanın insan olmayan faillerle karşılıklı etkileşimi aracılığıyla failleştiğinin ve özgürlüğün etkileşimsel orta alanda gerçekleşebilecek demokratik katılım biçimleriyle ilgili olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir. Etkileşimsel özgürlüğün kabulü bir paradigma değişikliğidir ve her paradigma değişikliği gibi bizi bilinmez yeni bir düşünsel dünyaya yerleştirir. Önceden kestirilemez sonuçlara gebe olduğu için bir güven hissi yaratmaz. Fakat modern özgürleşim paradigması da yarattığı ve işaret ettiği tehlikeli sonuçlar nedeniyle güven hissi vermekten uzaktır. Bu nedenle bir paradigma değişikliği gerektirse de etkileşimsel özgürlüğü sahiplenmek, dünyamızın bir geleceğinin olması için en iyi seçenektir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Özbek kimliğinin inşa sürecinde İslâm’ın rolü
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-22) Avcı, Erkan; Canbolat, İbrahim S.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı/Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı.; 0000-0002-2282-1059
    Orta Asya bölgesindeki en kalabalık ve en yaygın topluluk olan Özbekler, bölgede 14. yüzyıldan günümüze değin etkin olmuşlardır. Bu etkinliklerini kimliklerinin en önemli parçası olan İslam ile perçinleyerek bölgede onların tarih boyu dikkatleri çeken bir topluluk olmalarını sağlamıştır. İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biri olan Maveraün nehir (Amuderya ve Siriderya Nehirleri arasında kalan bölge) bölgesine yerleşen Özbekler, bölgede göçebelikten yerleşik hayata ilk geçen halklardan biri olması hasebiyle İslam bu halk üzerinde diğerlerine nazaran daha etkili olmuştur. Zira yerleşik hayata geçmiş bir topluluk, göçebelere göre daha sağlam bir medeniyet kurmakta ve inançlarını daha güçlü bir şekilde yaşamaktadır. Özbeklerin yerleştikleri bölgenin de stratejik önemi göz önünde bulundurulduğunda onların bölgede diğer halklara nazaran daha etkin olması kaçınılmaz olmuştur. Zira İpek Yolu’nun kavşak noktası olması hasebiyle büyük âlimlerin ve tüccarların yoğun bir şekilde uğrak noktası olmuştur. Bu da bölgedeki sosyo-kültürel ve ekonomik hayatı canlandırmış ve medeniyetin en önemli yapı taşlarının oluşmasını sağlamıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    1982 Anayasası’nın politik psikanalizi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-15) Arkan, Alkan Hazar; Gülener, Serdar; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı/Hukuk Bilimleri Bilim Dalı.; 0000-0001-5583-0173
    1982 Anayasası, Türkiye’nin bugüne kadar sahip olduğu anayasalar içerisindeki en uzun süre yürürlükte kalan anayasadır. Bu anayasa bir askerî müdahalenin ürünüdür ve birçok kez de değiştirilmiştir; ancak yapılan birçok değişikliğe karşılık anayasanın ruhunu (özünü) oluşturan ilkeler bugün hâlen varlıklarını sürdürmektedirler. Bu nedenle de 1982 Anayasası’nın, üzerindeki tüm tartışmalara rağmen, inşa etmiş olduğu rejimin temel ilkelerinin varlıklarını sürdürüyor olmaları tartışılması gereken bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada 1982 Anayasası’nın mahiyetine ve yapım sürecine ilişkin tartışmalar, anayasa hukuku literatüründe hâkim olan paradigma üzerinden değil de alternatif bir yöntem izlenmesi suretiyle yapılmaya çalışılacaktır. Özellikle 1982 Anayasası’nın ruhunun anlaşılabilmesi noktasında yapılacak tartışmalar önemsenecektir; çünkü çalışma genel olarak 1982 Anayasası’nın ruhunun Türkiye’deki halkın ruhuna ve devlet aklına hâkim olan ideoloji ile büyük ölçüde uyumlulaştırılmış olması ve bu nedenle de yapılan tüm değişikliklere rağmen anayasaya ruhunu veren temel ilkelerin ortadan kalkmaması üzerinden meseleyi ele almaya çalışacaktır. Yöntemsel anlamda da sadece kronolojik ve sosyolojik değil, aynı zamanda politik psikolojinin de önemsendiği bir yaklaşım kullanılarak Türkiye’nin yıllardır devam eden anayasa tartışmalarının mahiyetinin anlaşılması noktasında literatüre özgün bir katkı sunulmaya çalışılacaktır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Varoluşçu teoloji açısından insan özgürlüğü problemi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-08) Çavuşoğlu, Halis; Çetin, İsmail; Bursa Uludağ Üniversitesi::Enstitüler::Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı / Din Felsefesi Bilim Dalı; 0009-0002-8989-7701
    Varoluşçuluk, insanın varoluşunun anlamını ve amacını kendi seçimleriyle, özgür iradesiyle, kararlarıyla ve eylemleriyle belirlediği felsefi bir akım olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu akıma göre, insan önce var olur veya dünyaya gönderilir, sonra kendi belirlediği ve istediği minval üzere kendi özünü, kim olduğunu ve ne yapmak istediğini belirlemektedir. Ayrıca varoluşçu felsefe, insanın bu pratik eylemlerinde, teolojik inançlarında, ontolojik serüveninde ve teorik söylemlerinde özgür olduğunu ifade etmesinin yanı sıra, insanın sorumlu bir varlık olduğunu da vurgulamaktadır. Varoluşçu teoloji, insanın varoluşunun anlamını ve amacını, Tanrı ile ilişkisi bağlamında ele alan ve bu konuyu teolojik açıdan yeniden düşünme ve tanımlama imkânı sunan bir teolojik anlayıştır. Varoluşçuluk, varlığın ontolojik pozisyonlarını kendi seçimleriyle ve eylemleriyle oluşturduğunu savunurken teoloji, Tanrı’nın varlığını ve insanla olan ilişkisini konu alan bir disiplindir. Felsefe ise bunlardan farklı olarak, varlık ve bilginin temellerini araştıran bir disiplin olarak kendisini daha çok göstermektedir. Varoluşçu teoloji, bu üç disiplinin kesişim ve birleşim noktalarını bir araya getirerek, insanın varoluşunun anlamını ve amacının ontolojik yönünü Tanrı ile ilişkisi bağlamında yeniden değerlendirmeye çalışmaktadır. Bunun yanı sıra varoluşçu teoloji, ontolojinin metafizik yönüne de katkıda bulunduğundan dolayı ontolojinin metafizik yönünü yeniden düşünmemize yardımcı olmaktadır. Bunlardan farklı olarak teist varoluşçu filozoflar, varoluşun bir anlamı ve amacı olduğunu, bu anlamı ve amacın Tanrı’da bulunduğunu savunurlar. Teist olmayanlar ise, varoluşun bir anlamı ve amacı olmadığını, insanın kendi anlamını ve amacını yaratması gerektiğini savunur. Varoluşçu teoloji, bu farklı yorumları bir araya getirerek, filozof ve teologlara insan hayatını, varlığın ontolojik serüvenini, dini inançların teolojik yorumlarını ve bunlar arasındaki ilişkiyi yeniden ortaya koymaya çalışan bireyler için önemli bir perspektif sunmaktadır. Varoluşçu teoloji, insanın özgür bir varlık olduğunu ve bu özgürlüğün sayesinde kendi varoluşunun anlamını ve amacını seçebileceğini savunur. Varoluşçu teologlar, özgürlüğü çeşitli şekillerde yorumlamışlardır, ancak ortak noktaları özgürlüğün, insanın varoluşunun ayrılmaz bir parçası olması ve insanın sorumluluğuyla birlikte ele alınması gerektiğidir. Örneğin; Kierkegaard, Tanrı’ya teslimiyet neticesinde emre itaat olarak görmekte, Jaspers, Tanrı ile insan arasındaki iletişim bağı olarak yorumlamakta, Marcel, Ben ve Kutsal Sen arasındaki ilişki ile ortaya çıkan bir bağlanma durumu olarak açıklamakta ve Tillich, ise özgürlüğü, sembolik teoloji ve sınırlılık durumu bağlamında insanın sınırlı bir özgürlüğe sahip olduğunu düşünmektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Makedon tarih yazımında Osmanlı algısı
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-08) Raşidoğlu, Bilal; Karataş, Ali İhsan; Bursa Uludağ Üniversitesi::Enstitüler::Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sosyal Bilimler Enstitüsü; 0000-0003-2869-5919
    Osmanlı Devleti’nin XIV. yüzyılın ortalarında başlayan ve 5-6 asır süren Balkan coğrafyasındaki hâkimiyeti 1912-1913 Balkan Savaşlarıyla fiilen son bulmuştur. Günümüzde 2 milyon nüfusa sahip Kuzey Makedonya’da yaklaşık700-800 bin Müslüman varlığını sürdürmektedir. Balkanlarda yaşayan her millet, devletinin tarihi oluşum sürecinde Osmanlı İmparatorluğu’na değinmek zorundadır. Makedon tarihçiler de kendi tarihlerini yazarken Osmanlı ile birlikte ele almaları ve değerlendirme yapmaları zorunludur. Çalışmamızda, Makedon tarihçilerin Osmanlı Devleti ile ilgili değerlendirmeleri çeşitli açılardan ele alınarak incelenmeye çalışılmıştır. Araştırmada Makedonca eserlerin yanında Bulgarca ve Sırpça kaynaklara da yer verilmiştir. Makedon tarihçilerin Osmanlı dönemiyle ilgili değerlendirmelerine bakıldığında, pek çok konuda Osmanlı tarihçileriyle benzer bilgiler verdikleri görülürken özellikle sosyal hayatı direkt olarak etkileyen Osmanlı vergi sistemi, devşirme konusu, İslamlaştırma ve ayaklanmalar gibi meselelerde farklı yaklaşımlarının olduğu görülmüştür.
  • ÖgeAçık Erişim
    Türkiye’de eğitimli kadın işsizliği: Balıkesir ili uygulaması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-22) Karaali, Gizem Burcu; Zencirkıran, Memet; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı/Yönetim ve Çalışma Sosyolojisi Bilim Dalı.; 0000-0002-9232-0129
    Kadın işgücünün; istihdam edildikleri koşullar, yer aldıkları iş kolları ve sektörler, çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücret düzeyleri erkek işgücü ile farklılık arz etmektedir. Dolayısıyla kadınların toplumsal yaşam içerisindeki konumlandırılmalarıyla ilişkili olarak, emek piyasalarında da dezavantajlı bir konuma sahip oldukları ifade edilebilir. İşsizliğe neden olan faktörler ve işsizliğin ortaya çıkardığı sonuçlara dair açıklamalar büyük ölçüde kadın işsizliğini kapsamakla birlikte; özellikle eğitimli kadın işsizliği oranlarının aynı eğitim düzeyine sahip erkeklere kıyasla daha fazla olmasının ilave birtakım açıklamalar gerektirdiği düşünülmektedir. Bu çalışmada eğitimli kadın işsizliğinin sebepleri ve sonuçları değerlendirilerek; işsizlik üzerinde etkili olan faktörlerin, toplumsal normlar ve patriarkal örüntüler ışığında ele alınması amaçlanmaktadır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde kadınların emek piyasalarındaki konumlarını belirleyen kavramlar açıklanarak; kadın emeğine ilişkin kuramsal yaklaşımlar ile eğitimin istihdam edilebilirlik üzerindeki etkisi ele alınmaktadır. İkinci bölümde Dünyada ve Türkiye’de kadınların emek piyasalarındaki konumlandırılmalarında ortaya çıkan gelişmeler ve eğitim deneyimlerine ilişkin tarihsel süreçte elde ettikleri kazanımlar ortaya konulmuş ve Türkiye’de eğitimli kadın işsizliğinin mevcut durumuna yer verilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde yer alan saha araştırmasında, nitel araştırma yöntemlerinden yarı yapılandırılmış görüşme tekniği tercih edilmiştir. Çalışma kapsamında Balıkesir ilinde ikamet eden 22-40 yaş aralığındaki, en az bir yıldır (uzun süreli) işsiz olan, otuz beş yükseköğretim mezunu kadın ile görüşülmüştür. Yapılan görüşmeler ışığında toplanan veriler, betimsel analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, çalışmanın teorik kısmından hareketle oluşturulan varsayımlar ışığında; çalışmanın anlamı, işsizliğin yarattığı tahribat, toplumsal baskı, cinsiyet ayrımcılığı, emek piyasalarına ilişkin beklentiler, diploma ve ikamet edilen yerin etkisi gibi boyutlar bakımından incelenmiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    2001 sonrası ABD ile ilişkiler bağlamında Çin’in değişen güvenlik politikaları
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-26) Akpınar, Eyüp; İşyar, Ömer Göksel; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı/Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı.; 0000-0001-8540-1548
    Hint-Pasifik bölgesini öncelikli çıkar alanı olarak ilan eden ABD, yükselen Çin’in güvenlik politikasını şekillendirmektedir. Çin’in yükselişini barışçıl bulmayan ABD Çin’in manevra alanını Hint-Pasifik bölgesinde daraltma niyetindedir. Çin gelişmekte olan bir ülke olmakla birlikte halen askerî, ekonomi, teknoloji vb. alanlarda nispi güç açısından ABD’nin gerisindedir. ABD mevcut konumunun farkında olmasına rağmen Çin’in gelecekte hegemonik bir güç olma potansiyelini kendisi için büyük bir tehdit olarak görmektedir. ABD uluslararası sistemde ve Hint-Pasifik’te baskın güç statükosunu koruma kaygısıyla hareket ederek Çin’e karşı ikili ve çoklu ittifak sistemlerini hayata geçirmiştir. Çin ABD’nin kendisini hedef alan ittifak sistemlerini ve bölgede Çin’in hareket serbestisini kısıtlayan davranışlarını tehdit olarak kabul etmektedir. Çin ABD’nin bu davranışları karşısında herhangi bir ittifak sistemine dâhil olmamış ve tehdidi bertaraf edebilecek düzeyde kapasite geliştirmeye odaklanmıştır. Bu tezde neorealist yaklaşım dikkate alınarak 2001 sonrası ABD’nin saldırgan politikaları karşısında Çin savunmacı politikalar mı uygulamıştır? sorusunun cevabı aranacaktır. Çalışmada Çin’in ABD karşısındaki davranışı savunmacı realizm ve içeriden dengeleme stratejisine göre, ABD’nin Çin karşısındaki davranışı ise saldırgan realizm, offshore ve dışarıdan dengeleme stratejisine göre analiz edilecektir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Yüksek teknoloji ürünü ihracat pazarlarında Türkiye’nin yeri ve bu pazarların gelişimine etki eden faktörler
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-29) Erkan, Rümeysa; Akay, Hülya; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İktisat Anabilim Dalı/İktisat Bilim Dalı.; 0000-0001-6163-6852
    Güney Kore, Tayvan, Singapur ve Hong Kong’un dâhil olduğu Asya Kaplanları’nda yüksek teknoloji malı ihracatının belirleyicilerinin tespit edilmesi ve bu belirleyicilerden hareketle Türkiye’ye yönelik çıkarımlarda bulunmayı amaçlayan çalışmanın örneklem dönemi 2002 ve 2021arası zaman dilimini kapsamaktadır. Model yüksek teknoloji malı ihracatının toplam ihracat içerisindeki payı (htexp), AR-GE harcamalarının GSYİH içerisindeki payı (rd), 1000 kişi başına düşen araştırmacı sayısı (res), beşeri sermaye endeksi (hcap), doğrudan yabancı yatırımların GSYİH içerisindeki payı (fdi), internete erişim oranı (int) ve patent başvuru sayısı (pat)değişkenlerinden oluşmaktadır. Çalışmada öncelikle Breusch-Pagan LM ve Pesaran CD yatay kesit bağımsızlığı testi gerçekleştirilmiş ve hem paneldeki birimler arasında hem de panel gelinde yatay kesit bağımlılığı olduğu sonucuna varılmıştır. Ardından CADF ve CIPS birim kök testi yapılmış ve bağımlı değişkenin I(1) iken bağımsız değişkenlerin bir kısmının I(0) bir kısmının ise I(1) olduğu görülmüştür. Sonrasında, gerçekleştirilen Swamy-S homojenlik testi sonuçlarına göre katsayıların heterojen olduğunun tespit edilmesi üzerine Durbin-H testi ile eş bütünleşme analizi yapılmıştır. Bu analiz sonucunda değişkenler arasında uzun dönemde bir eş bütünleşme ilişkisi bulunmuş ve bağımsız değişkenlerin katsayılarının tahmin edilmesi için CCE ve AMG yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemlerden hareketle, panel genelinde yüksek teknoloji malı ihracatının toplam ihracat içerisindeki payını etkileyen faktörler bir sıralamaya tabi tutulduğunda bu sıralamada ilk sırayı AR-GE (%1.234 - %1.158) harcamaları almıştır. Yani panel genelinde yüksek teknoloji mal ihracatını en çok etkileyen değişkenin AR-GE harcamaları olduğu sonucuna varılmıştır. Sonrasında ise sırasıyla patent sayısı (%1.083 - %1.085), doğrudan yabancı yatırımlar (%1.027- %1.080) ve beşeri sermaye (%1.024 - %1.043) değişkenleri gelmektedir. Son iki değişken olan internete erişim oranı (%0.991 - %0.821) ve araştırmacı sayısının (%0.957 - %1.019) sıralaması ise CCEMG ve AMG yöntemlerine göre değişmektedir. CCEMG modeline göre bu değişkenlerden en düşük etkiye sahip olan değişken araştırmacı sayısı iken, AMG modeline göre ise internete erişim oranıdır. Bu sıralama sonrasında ise AR-GE faaliyetleri, doğrudan yabancı yatırımlar, eğitim politikası, teknoloji kültürünün tabana yayılması ve hedeflerin niteliğine yönelik çeşitli önerilerde bulunulmuştur.
  • ÖgeAçık Erişim
    Maneviyat ve tanrıya bağlanmanın evlilik uyumu ile ilişkisi üzerine bir araştırma
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-08) Beyatlı, Sümeyra Sarı; Gürses, İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Din Psikolojisi Bilim Dalı; 0000-0002-3442-1220
    Bu araştırmanın amacı evli bireylerin manevi yönelim düzeyleri ve Tanrıya bağlanma tarzları ile evlilik uyumu düzeylerinin nasıl bir ilişki içinde olduğunu tespit etmektir. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’de ikamet eden 18-65 yaş aralığında yer alan 352 evli kadın ve 234 evli erkek olmak üzere toplam 586 kişiden oluşan örneklem grubuna “Manevi Yönelim Ölçeği”, “Tanrıya Bağlanma Ölçeği” ve “Çift Uyum Ölçeği” uygulanmıştır. Veriler çevrimiçi değerlendirme araçları ile toplanmış SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir. Elde edilen verilere göre manevi yönelim ile evlilik uyumu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Tanrıya Güvenli bağlanma ve evlilik uyumu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilirken Tanrıya kaygılı bağlanma ve evlilik uyumu arasında negatif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Katılımcıların evlilik uyumu düzeyleri demografik değişkenlere göre istatistiksel olarak farklılık göstermiştir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Sudan'da sürdürülebilir kalkınma sağlanmasında sivil toplum kuruluşlarının rolü
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-15) Husseın, Adam Mohammed; Keskin, İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Sosyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-0277-2720
    Sudan, sürdürülebilir kalkınmaya ulaşma arayışında kritik bir kavşakta duran çok karmaşık ekonomik, sosyal ve çevresel zorluklarla mücadele etmektedir. Sudan'daki devlet tek başına tüm ülke genelinde sürdürülebilir kalkınmayı sağlayamaz durumdadır. Sivil toplum kuruluşları, bu zorluklarla yüzleşmede ve çeşitli faaliyetleriyle sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmede önemli bir rol oynamaktadır. Bu tez, Sudan'da sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında sivil toplum kuruluşlarının rolünü, karşılaştıkları engelleri ve gelecekte oynayabilecekleri rolleri incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma verilerini amaçlı örnekleme yöntemiyle betimleyen ve analiz eden nitel yaklaşıma dayanan bu araştırmada, sürdürülebilir kalkınma alanında faaliyet gösteren eğitim, sağlık ve çevreyi koruma gibi çeşitli sektörlerde çalışan dört kuruluş seçilmiştir. Bu kuruluşlardaki çalışanlarla seksen adet derinlemesine yarı yapılandırılmış görüşme gerçekleştirilmiş olup; ayrıca, araştırmacı tarafından bilgi toplamak amacıyla bir gözlem aracı da kullanılmıştır. Toplanan veriler tematik analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Araştırmacı, kitaplar, hükümet raporları, sivil toplum kuruluşlarının raporları ve çeşitli konferanslar gibi ikincil kaynaklardan yararlanmıştır. Çalışmanın sonuçları, Sudan'daki sivil toplum kuruluşlarının Sudan'ın sürdürülebilir kalkınmasında önemli roller oynadığını ortaya koymuştur. Bununla birlikte, Sudan'daki sivil toplum kuruluşlarının çoğunun finansman sorunu yaşadığı ve bu durumun son yıllarda oldukça azalan dış finansman arayışına zorlandığı da görülmüştür. Ayrıca, uzak şehirlerde faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşlarının güvensizlik nedeniyle zorluklar yaşadığı ve bu durumun çalışanlarını tehlikeye attığı belirlenmiştir. Dahası, Sudan'daki siyasi istikrarsızlık da sivil toplum kuruluşları için bir engel teşkil etmektedir. Devletle bazı sivil toplum kuruluşları arasındaki koordinasyon zayıflığı ve bazı sivil toplum kuruluşlarının politikleştirilmesi gibi sorunlar da bulunmaktadır. Ayrıca, bazı sivil toplum kuruluşlarının kendi içinde yapısal sorunlar yaşadığı da gözlemlenmiştir. Sivil toplum kuruluşlarının Sudan'da sürdürülebilir kalkınmayı sağlama konusunda etkin bir rol oynayabilmeleri için bu engellerin aşılması gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları, hükümetin rolünü tamamlayarak Sudan'da sürdürülebilir kalkınmayı sağlama konusunda önemli bir role sahiptir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Türkiye siyasetinde parti disiplini ve sonuçları, disiplinli parti yapısının parti içi demokrasiye ve yasama organının işleyişine etkileri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-18) Bilgin, Fatih; Parlak, Bekir; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı.; 0000-0002-7813-9841
    Siyasal sistemler, sistemi oluşturan temel mekanizmalar üzerinden açıklanmaya çalışılmaktadır. Ancak bu incelemeler yapılırken siyaseti dizayn eden siyasi partilerin çalışma biçimleri ve etkinliği göz önünde bulundurulmaması bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasal sistemlerin teorileri ile işleyişleri arasındaki temel farklar genel itibariyle siyasi partilerin sistem içerisindeki etkinliği ile ilişkilidir. Bu noktada toplumsal yapıyı dizayn edecek kadar güçlü bir hale gelmiş ve devletle iç içe girmiş siyasi partilerin mevcudiyeti siyasal sistemi derinden etkilemektedir. Parlamenter sistemin doğal bir sonucu olan disiplinli parti yapıları ve yumuşak kuvvetler ayrımı yasama ile yürütme arasında iç içe geçmiş bir siyasal sistem ön görmektedir. Fakat Türkiye’de özellikle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra başkanlık sisteminde olduğu gibi disiplinli parti yapısından vaz geçilmesi beklenirken, ittifaklara izin veren yeni seçim sisteminde nispi temsilden vaz geçilmemiş olması ve nispi temsilde liste usulüyle adayların parti merkezlerince belirlenmesi partilerin adayların üzerindeki yaptırım gücünü en üst seviyeye çıkartmaktadır. Bu çalışma Türk siyasi hayatında etkin bir rol oynayan siyasi partilerin parti içi demokrasilerini ve disiplin yapılarını araştırmayı amaçlıyor olup, bu partilerin disiplin yapılarının katı parti disiplini çerçevesinde oluşturulmasından ötürü, partilerin neden katı disiplinli bir yapıya sahip oldukları, bu yapının neden ortaya çıktığı ve nasıl işlediği sorusuna cevap aranacaktır. Ayrıca katı parti disiplininin siyasi hayatımız için gerekliliği sorgulanacak olup bu disiplinli yapının zayıflatılması durumunda siyasal hayatta karşımıza çıkacak sonuçlar araştırılacaktır. Diğer taraftan yeni hükümet sisteminde siyasal partilerin rolleri incelenecek olup, partilerin disiplinli yapısının bu sistem için gerekliliği sorgulanarak olası bir yapısal değişiklik durumunda zayıf disiplinli siyasal partilerin sistemin içerisinde işler bir durumda olup olmayacağı sorusuna cevap aranacaktır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Yeni kurumsal iktisat perspektifiyle Türk denizcilik sektörü gelişiminde kurumların etkisi (1923-2023)
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-15) Songur, Funda; Akay, Hülya; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İktisat Anabilim Dalı/İktisat Bilim Dalı.; 0000-0003-4887-6506
    Son yıllarda benzer coğrafya ya da doğal kaynaklara sahip ülkelerin tarihsel gelişimi yanında sürdürülebilir ekonomik alt yapısı arasındaki ayrıma ilişkin açıklamada kurumların işleyişi ön plana çıkmıştır. Zira formel ve informel kurallar ile kuruluşlar çerçevesinde oluşan etkin ve sağlam bir kurumsal yapı, sürdürülebilir iktisadi gelişim için gerekli koşul şeklini almıştır. Kurumsal değişim, ekonomi içindeki tüm aktörlerin birbirini etkilemesiyle oluşmakta ve her biri zaman içerisinde kurumları geliştirip değiştirmektedir. Bu kurumsal düzende; mülkiyet hakları, devletin yapısı, siyasi ve ekonomik kurallar ile informel kurumlar ve organizasyonlar, ekonomileri geliştirme veya zayıflatma özelliğine sahiptir. Gerek üretim gerek değişim sırasında iktisadi yapı üzerinde etkisi olan kurumların ekonomik büyüme ile ilişkisi, işlem maliyetleri üzerinden ortaya çıkarılabilmektedir. Yeni kurumsal iktisat okuluna ait işlem maliyetleri, bireyden hareketle toplumsal kuralları belirleyerek ekonomik faaliyetlerde ortaya çıkan maliyetlerin kaynağı olmaktadır. Bu tezde yeni kurumsal iktisat perspektifinden kurumsal kökenler ve işlem maliyetlerinin inceleme sahası olarak denizcilik sektörü seçilmiş ve Türk denizcilik sektöründe işlem maliyetleri çerçevesinde gerçekleşen tarihsel değişim izlenmiştir. Çalışmada öncelikle dünya denizcilik tarihi ve ekonomisi kurumsal hatlarıyla aktarılmış, ardından Türk denizcilik sektörü tüm alt gruplarıyla araştırılmıştır. Bu alt gruplardan deniz turizmi sektörü seçilerek Douglass North’un kurumlar kuramı üzerinden sektörün işlem maliyetleri nedenli değişimi üzerinde durulmuştur. Deniz turizmi sektöründe doğan işlem maliyetleri sözleşme öncesi araştırma, pazarlama, görüşme, sözleşme sırasında avukatlık ve denetleme, sözleşme sonrasında takip, garanti, bakım ve onarım hizmetleri kapsamında örneklendirilerek açıklanmıştır. Sektörel bazda belirsizlikleri azaltacak faaliyetlere girişildiği ve maliyetlerin düşürülmeye çalışıldığı görülmüştür.
  • ÖgeAçık Erişim
    Muhafazakar yerel siyasetin yoksulluğa bakışının sosyolojik bir incelemesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-07) Ateş, Hakan; Akosman, Bengül Güngörmez; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Sosyoloji Anabilim Dalı/Sosyoloji Bilim Dalı.; 0000-0002-0428-7227
    Bu tezde ilk olarak muhafazakar ve yoksulluk kavramları incelenecektir. Ardından “Türkiye’de muhafazakar nedir?” sorusu yanıtlanmaya çalışılacaktır. Avrupa muhafazakarlığının ve Türkiye Muhafazakarlığının yoksullara bakış açıları kendisini muhafazakar olarak tanımlayan AK Partinin Bursa il ve ilçe belediye başkanlarına sorulacak sorular üzerinden değerlendirilecektir. Bu tezin amacı, kendisini muhafazakar bir parti olarak tanımlayan AK Partili bir yönetim kadrosuna sahip il ve ilçe belediyelerinin yoksulluk sorununa nasıl yaklaştıklarına, getirdiği çözüm önerilerine ve bu konu hakkındaki icraatlarına sosyolojik perspektiften bakarak bir değerlendirme yapmaktır. Bu tezin önemi ise, yoksullara karşı ülkemizde kendisini siyasal manada “Batı’dan farklı tanımlayan muhafazakar siyasetin söylemleriyle icraatlarının ne kadar uyumlu olup olmadığını; uyumlu ise hangi konu ve kapsamlarda uyumlu olduğunu, uyumlu değilse bunun nedenini ve buna karşı yapılabilecek yorumları sosyoloji literatürüne katmaktır. Bu yorumlar da bir örneklem seçerek yarı yapılandırılmış mülakat yoluyla belgelendirmiş olacaktır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Bireylerin kripto para kullanımına yönelik tutum ve niyetini etkileyen faktörler ve düzenleyici değişkenlerin rolü üzerine bir araştırma
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-05) İlgaz, Sebahat; Özdemir, Erkan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İşletme Anabilim Dalı.; 0000-0002-2503-1706
    Günümüzde, blok zincir olarak belirtilen yenilikçi teknolojilere bağlı olarak işleyen kripto para ile bazı bireylerin finansal konulardaki alışkanlıklarında da değişimler meydana gelmeye başlamıştır. Bu çalışmanın amacı, bireylerin kripto para kullanımına ilişkin tutum ve niyetlerini etkileyen faktörleri tespit etmek ve bu faktörlerin; bireylerin cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim durumu ve gelir düzeyine göre farklılaşıp farklılaşmadığını ortaya koymaktır. Araştırma verileri çevrimiçi anket veri toplama aracılığıyla toplanmıştır. Elde edilen veriler, kısmi en küçük kareler yapısal eşitlik modellemesi (PLS-YEM) ile analiz edilmiştir. Kategorik değişkenlerden cinsiyet, medeni durum, yaş, eğitim durumu, gelir düzeyinin araştırma modelindeki her bir boyut üzerindeki etkisinin tespit edilebilmesi amacıyla çoklu grup analizi gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda algılanan fayda, güven ve fiyat değerinin kripto para kullanmaya yönelik tutum üzerinde pozitif ve anlamlı etkiye sahip olduğu bulunmuştur. Algılanan kullanım kolaylığı, algılanan risk, yenilikçilik, sosyal etki, teknolojik bilgi ve beceri düzeyi, volatilite, elektronik ağızdan ağıza iletişim ve hedonik motivasyonun ise tutum üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı belirlenmiştir. Kripto para kullanmaya yönelik tutumun ise kullanma niyeti üzerinde pozitif ve oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Çoklu grup analizi sonucunda kripto para kullanmaya yönelik tutumun, cinsiyet, eğitim durumu ve gelir düzeyine göre farklılaştığı bulgusuna ulaşılmıştır. Bu çalışma ile dünya genelinde milyonlarca kullanıcıya sahip kripto paranın hangi faktörlerin etkisiyle kullanıldığı konusunda merkez bankası, hükümetler gibi yasal otoritelere; bankalar ve diğer finansal kuruluşlara, kripto para hizmet sağlayıcılarına, kripto para araştırmacılarına ve potansiyel kripto para kullanıcılarına veri oluşturulması planlanmaktadır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Batılı sosyal bilimde zaman problemi ve din araştırmalarına yansıması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-08) Dilekçi, Hatice Kübra Yücedoğru; Bilgin, Vejdi; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı/Din Sosyolojisi Bilim Dalı.; 0000-0002-8158-2270
    Sosyal bilim ve din araştırmalarında zaman kavramı, üzerinde çalışma ve tartışmaların az olduğu bir kullanıma sahiptir. Batılı kavrayışın tarihsel ve kavramsal süreçlerinin yönlendirmesi ile zaman, metodolojide ve dolayısıyla araştırma alanlarında evrensel ve zorunlu bir kabul olarak ele alınmaktadır. Söz konusu kabul, zaman kavramının fiziksel, tipolojik ve özneler arası bağlamlarda tanımlanması ve bu tanımlara bağlı olarak oluşan kavramsal enstrümanlar ile gerçekleştirilmektedir. Çalışmada Batılı zaman anlayışının, sosyal bilim ve din araştırmalarında temel kabul oluşturan enstrümanları ve onlar vasıtasıyla inşa edilen zaman problemleri tanımlanmaktadır. Metodolojik alanda konumlandırılan çalışma, zaman problemlerinin çalışma örnekleri üzerinde tespitine yönelik çözümlemeler içermektedir. Nitel araştırma yöntemleri içerisinde yer alan meta sentez yönteminin takip edildiği bu çalışmada zaman kavramı sosyal bilim ve din araştırmaları bağlamında problematik bir unsur olarak ele alınmıştır. Sonuç olarak zamanın Batılı kavrayışının neden olduğu zaman problemlerine yönelik metodolojik bir açılım oluşturulması gerekliliğine ulaşılmıştır.
  • ÖgeAçık Erişim
    Yeni sanayileşen ülkelerde kamu harcamaları ve ekonomik büyüme ilişkisi: Panel dinamik görünüşte ilişkisiz regresyon
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-02-26) Özkan, Ecem; Arabacı, Özer; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/Ekonometri Anabilim Dalı/Yöneylem Bilim Dalı; 0000-0001-6455-3534
    Panel veriler hem zaman serisi gözlemlerini hem de bireyler grubundaki kesit gözlemlerini içeren bir veri kümesini ifade eder. Zaman boyutu ve yatay kesit boyutunun birleşimi olarak ifade edilen bu veri kümesi ile analiz gerçekleştirilirken gözardı edilmemesi gereken, panelin doğası gereği sahip olabileceği temel özellikler vardır. Bunlar analiz gerçekleştirilirken kullanılacak tekniklere yön veren kritik özelliklerdir. Bu çalışmada yatay kesit bağımlılığı altında, eş bütünleşme ilişkisinin olduğu heterojen paneller için Dinamik Görünüşte İlişkisiz Regresyon (DSUR) tekniği kullanılarak, 1988-2022 dönemi için yeni sanayileşen ülkelerde kamu harcamaları ve ekonomik büyüme ilişkisinin Keynes ve Wagner teorilerine dayandırıldığı bir panel veri analizi gerçekleştirilmiştir. Ekonomi literatüründe, kamu harcamaları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışan çok sayıda çalışma yer almaktadır. Literatür bu iki değişken arasındaki nedenselliğin yönünün farklı olduğunu öne süren Keynes ve Wagner teorileri konusunda yoğunlaşmıştır. Yeni sanayileşen ülkelerde de kamu harcamaları ve ekonomik büyüme ilişkisi ve bu ilişkinin hangi perspektifte değerlendirileceği, ülkelerin ekonomik kalkınma süreçlerini anlamada ve etkili politika yapımında kritik bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada da kamu harcamaları ve ekonomik büyüme değişkenleri arasındaki ilişki yeni sanayileşen ülkeler özelinde incelenmiştir. Çalışmada yatay kesit bağımlılığı altında heterojen paneller için etkin tahmincilerin elde edilmesini sağlayan DSUR tekniği kullanılmıştır. Literatürde, DSUR tekniğinin, diğer tekniklerden daha verimli olduğu kabul edilmektedir. DSUR tekniği kullanılarak gerçekleştirilen analizler, yeni sanayileşen ülkelerde Wagner Kanunu’nun geçerli olduğunu ve bu ülkelerde ekonomik büyümenin kamu harcamaları üzerinde artan bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir.
  • ÖgeAçık Erişim
    Stokastik volatilite modellemesinde varyans azaltma yöntemleri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-03-01) Vatansever, Sibel Uçar; Ildır, Fehmi Ali; Bursa Uludağ Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü/İşletme Anabilim Dalı/Muhasebe ve Finasman Bilim Dalı.; 0009-0003-3547-875X
    Bu çalışmanın temel amacı, ulusal literatürde yeni bir konu olarak ele alınan Stokastik Volatilite Modelleme kapsamında Varyans Azaltma Yöntemlerinin (VAY)uygulanmasıdır. Bu bağlamda, Heston Modeli (1993) özelinde bu yöntemlerin uygulama aşamaları ve etkinlikleri incelenmektedir. Bu amaç doğrultusunda, Heston modelinin parametrelerinin hassasiyeti göz önünde bulundurularak, çalışmada anlamlı sonuçlar elde etmek için Avrupa tipi BİST 30 endeks opsiyon sözleşmelerinin fiyat verileri kullanılarak modelin parametrelerinin kalibrasyonu yapılmıştır. Kalibrasyon sonucunda elde edilen parametre değerleri, kayıp fonksiyon yöntemi ile değerlendirildikten sonra simülasyonlarda kullanılmıştır. Simülasyon sonuçları, Heston Karakteristik fonksiyonu ile hesaplanan teorik fiyatları ile karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Çalışmada, yöntemlerin farklı simülasyon sayıları ve vadelerdeki etkinliğini incelemek amacıyla, her bir Varyans Azaltma Yöntemi için çeşitli simülasyon sayıları ve vadelerde simülasyonlar gerçekleştirilmiştir. VAY uygulandığında ve uygulanmadığında elde edilen sonuçlar Standart Hata ve Ortalama Kare Hatası (MSE)değerleri hesaplanarak değerlendirilmiştir. Varyans Azaltma Yöntemlerinin Heston modeli simülasyonları üzerindeki etkisi ve bu yöntemlerin modelin doğruluğuna ve güvenilirliğine olan etkisi analiz edilmiştir. Elde edilen bulgular, Stokastik Volatilite Modeli ile yapılan simülasyonlarda Önem Örnekleme, Tabakalı Örnekleme, Zıt Değişkenler ve Kontrol Değişkenleri yöntemlerinin uygulanmasının varyansı azaltabilidiğini, opsiyon fiyatlandırma modellerinde olumlu sonuçlar elde edilebildiğini ve farklı uygulama potansiyellerinin olduğunu göstermiştir. Yöntemlerin karşılaştırılması sonucunda, Alım opsiyon fiyatlamalarında ve vade uzadıkça Önem Örnekleme yönteminin etkin sonuçlar verdiği, Satım opsiyon fiyatlamalarında ise Kontrol Değişkenleri yönteminin daha iyi sonuçlar verdiği ve genel olarak bu iki yöntemin diğer yöntemlerden daha iyi sonuçlar verdiği gözlemlenmiştir. Ayrıca çalışmanın bulguları, Varyans Azaltma Yöntemlerinin literatürde belirtilen kullanım amaçlarıyla da uyum içinde olduğunu göstermiştir.