Fen Bilimleri Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree

Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/22

Browse

collection.page.browse.recent.head

Now showing 1 - 20 of 3856
  • Item
    Zincir market harcamalarında indirimli gezgin satın alıcı problemi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Okumuş, Özlem; Küçükoğlu, İlker; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0000-0173-5074
    Tedarik zinciri yönetiminin temel problemlerinden gezgin satıcı probleminin genişletilmiş hali olarak dikkate alınan Gezgin Satın Alıcı Problemi (GSAP), ürün veya ürünlerin araçlarla marketlerden alınması ve belirli zaman, talep, miktar gibi koşulların göz önüne alınarak ürünlerin depoya gereken miktarda temini için en uygun rotanın bulunması olarak tanımlanmaktadır. Tasarlanan problemde satın alıcı, ürün talep ve miktarlarına bağlı olarak toplam satın alma ve ulaşım maliyetini en küçükleyecek şekilde bir rota ve satın alma planı oluşturmaktadır. Günümüzde market zincirleri, ürünlerin fiyatını marketin bulunduğu çevre ve ürünlere olabilecek talep kapsamında ele alsalar da gereken satış olmadığında ürün bazında indirimler uygulanmaktadır. Zincir market firmaları, marketlerden yapılan toplam harcama tutarı ve harcama sayısı üzerinden alıcıya indirim sağlamaktadır. Bu çalışmada GSAP, ziyaret edilen marketlerin aynı zincir markette bulunması ve aynı zincir markette belirli miktarda harcamanın veya daha fazlasının yapılması üzerine indirim uygulanması kapsamında genişletilmiştir. Zincir market harcamalarında indirimli gezgin satın alıcı problemi (ZMHİ-GSAP) olarak adlandırılan problemde gezgin satın alıcının, zincir marketlerin birkaçının ziyaret edilmesi ve minimum yapılan harcama üzerinden indirim kazanması mümkün olmaktadır. Bu kapsamda ZMHİ-GSAP karışık tamsayılı doğrusal programlama modeli olarak formüle edilmiştir. Büyük boyutlu problemlerde kısa sürelerde etkin çözümler üretebilmek için çözüm yöntemi olarak meta-sezgisel bir algoritma olan tabu arama algoritması geliştirilmiştir. Algoritma için başlangıç çözümleri ürün ekleme sezgiseli ile elde edilmiştir. Yapılan sayısal çalışmalarda geliştirilen matematiksel modelin ve tabu arama algoritmasının geçerliliği ve etkinliği farklı büyüklükteki problemler üzerinde test edilmiştir. Çözümler karşılaştırılarak dikkate alınan indirim kısıtlarının gerçek hayat uygulamaları üzerine olan etkisi gösterilmiştir.
  • Item
    Endüstriyel ortamlarda ultrasonik sızıntıların konum tespiti
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Yiğit, Ergün; Ertaş, Figen; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0003-3288-3963
    Enerji verimliliği diğer alanlarda olduğu gibi enerji tüketiminin olduğu endüstriyel tesislerde de yüksek önem teşkil etmektedir. Enerji verimliliğinin arttırılması üretim maliyetinin düşmesi ve çevre kirliliğinin azalmasına fayda sağlar. Endüstriyel tesislerde yoğunlukla tercih edilen basınçlı hava sistemlerinde oluşan kaçakların sistem verimine etkisi göz ardı edilemeyecek kadar yüksektir. Basınçlı hava sistemlerindeki kaçaklar ultrasonik frekanslarda akustik sızıntılar oluşturmaktadır. Günümüzde ultrasonik sızıntılar basit taşınabilir cihazlar veya akustik kameralarla yapılan periyodik bakım ile yerinde tespit edilmektedir. Bu tez çalışmasında basınçlı hava sistemlerinde oluşan sızıntıların hızlıca tespit edilmesi ve sorunun giderilmesiyle bakım maliyetleri, enerji ve iş gücü kaybının düşürülmesine yardımcı olacak bir sistemin tasarımına odaklanılmıştır. Tez çalışmasında merkezinde bir kamera bulunan farklı geometrilerde dörtlü mikrofon dizileri tasarlanarak üretilmiştir. Mikrofonlardan algılanan ses sinyalleri, tasarlanan harici ses kartı ile USB portu üzerinden bilgisayara aktarılarak veri seti oluşturulmuştur. Böylece kameradan görüntülenen sızıntı kaynağının konumu ile kullanılan algoritmada hesaplanan sonuçları karşılaştırılmıştır. Çalışmada, benzetimi yapılan ultrasonik sızıntının konum tespiti ve görüntü üzerinde işaretlenmesinde MATLAB 2023b programı ve kütüphaneleri kullanılmıştır. Oluşturulan sitemin gerçek endüstriyel ortamlarda veya daha farklı ortamlarda ne gibi geliştirmelerle daha başarılı sonuç verebileceği çalışmanın tartışma konusudur.
  • Item
    Çelik sac malzemelerin kaynak birleştirmelerinde farklı proses parametrelerine göre mekanik özelliklerinin incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Bayır, Erkan; Ertan, Rukiye; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-0572-3094
    Lazer kaynağı, çelik malzemelerin birleştirilmesinde önemli bir yöntemdir. Bu teknoloji, yüksek hassasiyet, düşük ısı girişi ve hızlı işlem gibi avantajlar sunmaktadır. Lazer ışınının odaklanması, hassas ve karmaşık şekillerde bile kaynak yapılabilmesine imkân tanırken, düşük ısı girişi deformasyon riskini azaltmaktadır ve kaynak sonrası işleme gereksinimini en aza indirmektedir. Yüksek ekipman maliyeti ve bakım gereksinimi gibi bazı dezavantajları bulunmasına rağmen, çelik malzemelerin hassas, hızlı ve temassız bir şekilde birleştirilmesi gerektiğinde, lazer kaynağı sıklıkla tercih edilen bir seçenek haline gelmektedir. Bu çalışmada, 4 mm kalınlığındaki ST 37 çelik malzemeler farklı güç değerlerinde lazer kaynağı ile birleştirilmiştir. Malzemelerin yarısı kaynak işlemi öncesinde, diğer yarısı ise kaynak işlemi sonrasında metal yıkama prosesine tabi tutulmuştur. Malzemelerin metal yıkama işlemi ve farklı kaynak gücü ile birleştirilme durumlarına göre elde edilen 6 farklı türün mekanik özelliklerinin değişimi incelenmiştir. Lazer kaynağı ile birleştirilmiş malzemelere 300 kN’luk çekme cihazı ile çekme testi, yüzey dağlama işlemi yapılmış malzemelerin kaynak yapılarını incelemek için stereo mikroskop ile makro testi, HV10 Sertlik Test Cihazı ile malzeme ve kaynak bölgelerinin sertlik değerlerini ölçmek için sertlik testi yapılmıştır. Kaynak işlemi sonrası yapılan yıkama işleminin parçaların kaynak bölgesini sertleştirdiği gözlemlenmiştir. Ayrıca kaynak işlemi sonrası yapılan yıkama işleminde 750 W güçle birleştirilen malzemelerin kaynak bölgesinde kopmaların yaşandığı tespit edilmiştir.
  • Item
    Sıvı-yapı-temel/zemin etkileşimi etkisinde 100 m3 ayaklı su deposu stoğunun kırılganlık eğrilerinin elde edilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Bayram, Ali Haydar; Livaoğlu, Ramazan; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0006-8310-5458
    Türkiye'de yaygın olarak inşa edilmiş ve bir kısmı halen kullanımda, bir kısmı ise atıl durumda olan 100 m³ hazne kapasitesine sahip ayaklı su depolarının deprem etkisi altında potansiyel hasar görme olasılıklarını belirlemek, bu yapı stoğu için büyük önem taşımaktadır. Depremler sonrası yapılan saha gözlemlerinde, malzeme kalitesi, donatı sorunları ve çevresel koşullar nedeniyle taşıyıcı elemanlarda korozyon ve pas payı hasarlarının bu yapıların önemli ölçüde hasar görmesine ve hatta toptan göçmesine neden olduğu bilinmektedir. İncelenen depoların ayak sistemi ve hazneleri, Yol, Su ve Elektrik Genel Müdürlüğü (YSE) tarafından hazırlanmış uygulama projelerine dayanılarak yapılmıştır. Bu projeler temel alınarak modellenen 100 m³ ayaklı su deposu için 2 farklı malzeme kalitesi, taşıyıcı elemanlardaki sargı etkisi, hazne doluluk seviyeleri (tam dolu, yarı dolu, boş) ve 4 farklı zemin koşulu gibi parametreler seçilmiştir. Bu parametrelere göre 48 farklı model oluşturulmuş ve bu modeller, seçilmiş 30 deprem kaydından ölçeklendirilmiş deprem setleri ile analiz edilmiştir. Depremlerin her iki doğrultu kayıtları analiz modellerine dahil edilerek Perform 3D programı kullanılarak 7200 analiz gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçlarından elde edilen veri tabanı, literatürde kabul görmüş çoklu şerit analizi (MSA) yöntemi kullanılarak kırılganlık eğrilerinin oluşturulmasında kullanılmıştır. Çalışma sonucunda, sargı etkisinin ayaklı su depolarına ait kırılganlık eğrilerinde diğer parametrelere göre anlamlı düzeyde bir risk ortaya çıkardığı görülmüştür. Ayrıca, hazne doluluğunun malzeme kalitesi ve sargı etkisine bağlı olarak kırılganlık eğrilerinde risk faktörünü zemin etkisinden daha önemli düzeyde etkilediği tespit edilmiştir.
  • Item
    Akdeniz koşullarına uyumlu bazı Rodos otu (Chloris gayana Kunth.) genotiplerinin tuza karşı dayanıklılığının sera koşullarında belirlenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-16) Güler, Rojin; Aydınalp, Cumhur; Torun, Bülent; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Toprak Bilim ve Bitki Besleme Anabilim Dalı; 0009-0003-6422-2227
    Son yıllarda yapılan araştırmalar, normal kültür bitkilerinin yetiştirilmesinin sorunlu olduğu yüksek tuz içeriğine sahip alanlarda tuza dayanıklı bitki türlerinin yetiştirilmesiyle toprakların ıslah edilebileceğini göstermiştir. Bu çalışma, Rodos otunun tuz stresine karşı dayanıklılığını ortaya koymak için sera koşullarında, tesadüf parselleri deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çalışmada, 57 farklı Rodos otu genotipine yüksek tuz seviyesi olan 10 dS m -1 NaCl uygulanmıştır. Rodos otu genotiplerinin, skala değerleri, yaş ve kuru ot ağırlıkları, toplam klorofil konsantrasyonları, spad değerleri, yeşil aksam Na, K, Ca konsantrasyonları, Na/K, Na/Ca ve Ca/K oranları incelenmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar, tuz stresi altındaki genotiplerin büyük çoğunluğunda kontrol grubuna göre yaş ve kuru ot ağırlıklarının, klorofil konsantrasyonlarının, spad değerlerinin ve K konsantrasyonlarının azaldığını; buna karşın Na, Ca, Na/K, Na/Ca ve Ca/K oranlarının arttığını göstermiştir. Hem kontrol koşullarında hem de tuz stresi altında, yaş ve kuru ot ağırlıkları en yüksek olan genotipler RO-50, RO-51 ve RO-49 olmuştur. Kontrol koşullarında klorofil konsantrasyonları en yüksek olan RO-1, RO-21 ve RO-18 genotiplerinin, tuz stresi altında da klorofil konsantrasyonlarını hafif bir düşüşle sürdürdükleri görülmüştür. Hem kontrol koşullarında hem de tuz stresi altında, SPAD değerlerinde daha yüksek sonuçlar RO-26, RO-6 ve RO-46 genotiplerinde bulunmuştur. RO-28 genotipinin en düşük Na konsantrasyonu ve Na/K oranına sahip olduğu RO-3 genotipinin hem kontrol koşullarında hem de tuz uygulaması altında en yüksek K konsantrasyonuna, RO-41 genotipinin ise en yüksek Ca konsantrasyonuna sahip olduğu belirlenmiştir. Bu çalışma, genotiplerin tuz stresine tepkilerinin geniş bir yelpazede değişkenlik gösterdiğini ortaya koymuştur. Özellikle, tuz stresine dayanıklılıkta kritik olan parametrelerde, farklı genotipler ön plana çıkmıştır.
  • Item
    Bursa ili Yıldırım ilçesi için coğrafi bilgi sistemleri kullanılarak sıvılaşma risk haritalarının oluşturulması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-01-01) Gürbüz, Onur; Gezgin, Ahmet Talha; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0002-0768-1120
    Bu çalışma, Bursa ilinde yer alan Yıldırım ilçesinin sıvılaşma potansiyelini sunmayı amaçlamaktadır. Sıvılaşma analizleri Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY-2018) göz önüne alınarak yapılmıştır. Varsayımsal deprem senaryosu olarak standart tasarım deprem yer hareketi (DD2), tasarım deprem büyüklüğü olarak ise Mw=7.5 seçilmiştir. Bu çalışma kapsamında, açılmış olan toplam 123 adet kuyuda gerçekleştirilen SPT sonuçları ile bu kuyulardan alınan numuneler üzerinde yapılan laboratuvar deneylerinin sonuçlarından yararlanılmıştır. Farklı sondaj kuyuları için yapılan sıvılaşma potansiyeli analizleri Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ortamında, Ters Mesafe Ağırlık Enterpolasyon (IDW) yöntemi kullanılarak birlikte değerlendirilmiş ve önerilen risk haritası oluşturulmuştur. Sonuçlar Bursa ilinin Yıldırım ilçesinin kuzey batı bölümünde yüksek sıvılaşma potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir.
  • Item
    Termal koruyucu tekstillerde kumaş konstrüksiyonunun, konfor ve ısıl korumaya olan etkisinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Çetin, Fatih; Eren, Recep; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0007-0656-9192
    Bu çalışmada meta aramid, güç tutuşur viskon ve poliamid 66 lif harmanı takip edilerek, 3 farklı iplik büküm faktörüne sahip çözgü iplikleri, 5 farklı iplik büküm faktörüne sahip atkı iplikleri ve 3 farklı dokuma örgü yapısı kombinasyonu ile 45 farklı konstrüksiyona sahip numune dokuma kumaş üretilmiştir. Üretilen bu numune kumaşlara alevli ısı transferi, radyan ısı transferi ve dikey yanmazlık (aleve karşı koruma & sınırlı alev yayılımı) testlerini içeren güç tutuşurluk performans testleri, termal direnç, kumaş hava geçirgenliği, bağıl su buharı geçirgenliği, su buharı direnci ve kumaş kalınlık testlerini içeren kumaş konfor testleri ve aşınma dayanımı, kumaş kopma & yırtılma testlerini içeren kumaş mekanik özellik test paketleri uygulanmıştır. Ölçüm sonuçlarına dayanarak kumaş konstrüksiyonlarının değişim parametreleri olan atkı & çözgü iplik büküm faktörü ve dokuma örgü yapısındaki değişimler ile yukarıda bahsedilen kumaş güç tutuşurluk, konfor ve mekanik özellikler arasındaki ilişkiler grafik olarak çizilerek analiz edilmiştir.
  • Item
    Azerbaycan ve Türkiye tarımında çay bitkisinin (Camellia sinensis L.) önemi ve rolü
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Mammadov, Turan; Aydınalp, Cumhur; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı; 0000-0002-0698-0471
    Bu araştırmada, Azerbaycan ve Türkiye’deki çay bitkisinin ekim alanları ekolojik istekleri son yılların istatistik verileri, raporları esnasında değerler karşılaştırılmış, incelenmiş ve mevcut çay ekim plantasyonları ithalat, ihracatı güncel çay ekim arazileri ve bunun yanında dünyada ekili olan çay bitkisi alanları, ve kişi başına düşen çay bitkisinin tüketim gibi konular ele alınmıştır. Çay bitkisi (Camellia sinensis L.) her iki ülke için önemli olup ve yetiştiricilik yapılan toprakların pH derecesi 4,5-6 aralığı olmalı, kireç seviyesi %5’ten yüksek olmamalı, üreticiler bilinçsiz gübrelemeden kaçınmalı ve bunun yerine toprak bitki analizlerin belirli kişiler tarafından analiz raporlarına göre modern, yenilikçi gübreleme programını kulanmalıdır. Sonuç olarak güncel verilere esasen Türkiye’de çay tarımı yapılan alan olarak Rize ili 531 bin dekarla en başta gelmekte ve toplam çay yetiştirmeye ayrılan alan ise 792 bin dekar belirlenmiş, ve Azerbaycan’da ise bu sıralama 571,8 hektar alanla birinci Lenkeran ili gelmekte ve toplam 996,2 hektar olarak çay tarımı yapılan arazi olarak tespit edilmiştir.
  • Item
    Sağlık alanında hastalıkların erken tahmininde yapay zeka tekniklerinin kullanılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-24) Özdemir, Yasemin; Öztürk, Nursel; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0004-0692-5343
    Kalp hastalığı ve diyabet hastalığı gibi hastalıklar son yıllarda giderek yaygınlaşan önemli hastalık gruplarındandır. Bu tez çalışmasının amacı, sağlık alanında yapay zeka tekniklerinin kullanılması ve yaygın görülen hastalıkların erken tahmini için literatüre katkı sağlamaktır. Çalışma kapsamında kalp hastalığı için UCI veri tabanından Cleveland veri seti ve diyabet hastalığı için Vanderbilt Üniversitesi Biyoistatistik Bölümünden alınan veri seti kullanılmıştır. Çalışmada, tahmin algoritmaları olarak Rassal Orman, Lojistik Regresyon ve XGBoost kullanılmıştır. Bu algoritmaların performansı, 5 katlı ve 10 katlı çapraz doğrulama kullanılarak değerlendirilmiştir. Performans ölçütleri olarak doğruluk, duyarlılık, kesinlik ve F1 skoru gibi kriterler kullanılmıştır. Diyabet hastalığı veri setinde dengesiz veri problemini çözmek için yapay veriler üretilerek veri seti daha dengeli hale getirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, kalp hastalığı tahmininde Rastgele Orman algoritması ile %93,00, Lojistik Regresyon ile %94,00 ve XGBoost algoritması ile %95,00 başarı oranı elde edilmiştir. Diyabet hastalığı tahmininde ise Rastgele Orman algoritması %99,00, Lojistik Regresyon %96,00 ve XGBoost algoritması %98,00 başarı oranlarına ulaşmıştır. Çalışmanın devamında, kalp hastalığının tahmininde XGBoost tabanlı, diyabet hastalığı tahmininde ise Rastgele Orman tabanlı arayüz sistemi geliştirilmiştir. Çalışmanın sonucunda, yapay zeka tekniklerinin sağlık alanında hastalıkların tahmini için yüksek performans gösterdiği gözlemlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, yapay zeka tekniklerinin hastalıkların erken tahmininde etkili olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Makine Öğrenmesi, kalp hastalığı tahmini, yapay zeka, diyabet hastalığı tahmini, rassal orman algoritması, XGBoost algoritması
  • Item
    Kenevir terbiyesinde yenilikçi ve çevre dostu yöntem geliştirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-07) Mecir, Buket; Eren, Semiha; Bursa Uludağ Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü/Tekstil Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-2038-9936
    Kenevir son dönemde üzerinde konuşulan ve popülaritesi artan bir biyo-bozunur, çevre dostu, sürdürülebilir ve yenilenebilir bir lif olup, ülkemizde de kenevir bitkisinin ekimi ve yetiştiriciliği, 2016 yılında Resmî Gazete'de yayınlanan tebliğle pek çok ilde ve bu illerin ilçelerinde izinle serbest hale getirilmiştir. Ekim alanları artarken açılan kenevir enstitüleri de konunun önemini desteklemektedir. Dolayısıyla, devlet kalkınma planları içinde yer alan kenevir üretiminin artışına paralel olarak kenevir lifinden katma değeri yüksek ürünlerin elde edilmesi ve kenevirin işlenme teknolojilerinin geliştirilmesi de önemlidir. Bu projede yenilikçi ve çevre dostu yöntemlerle kenevirin terbiyesi araştırılmıştır. %100 kenevir liflerinden üretilmiş dokuma kumaşlara ozonlama, ultrason destekli ozonlama ve UV destekli fotokatalitik ağartma işlemleri uygulanarak; sonuçlar klasik ön terbiye işlemlerinin sonuçlarıyla karşılaştırılmıştır.
  • Item
    Bir batarya soğutma sisteminin bir boyutlu modellenmesi ve soğutma performansının incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-20) Dönmez, Ersel; Bulut, Emre; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Otomotiv Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0003-6343-4447
    Bu çalışmada elektrikli araçlarda kullanılan Lityum Demir Fosfat (LFP- LiFePO4) kimyasına sahip bir pil seçilmiştir. Bu çalışmada bir 30 adet kese (pouch) tipi LFP hücreden oluşan (AMP20M1 HD) bir Li-Ion batarya modülü ve soğutma sisteminin bir boyutlu modeli oluşturulmuş ve sıvı soğutma performansı incelenmiştir. Bir boyutlu modelleme için Matlab Simscape Battery ve Simulink yazılımlarından faydalanılmıştır. Farklı deşarj oranlarında (2C, 3C, 4C) bataryanın ürettiği ısı miktarı ve sıcaklık değişimi literatürdeki sonuçlarla doğrulanmıştır. Batarya modülü için ise paralel kanallardan oluşan, batarya modülünü alttan soğutacak sıvı soğutma sistemi tasarlanmıştır. Elektrikli araçlarda verimliliği yüksek tutabilmek adına pompalama kayıplarını mümkün olduğunca düşük tutmak önemlidir. Bu sebeple sıvı soğutma sisteminde kayıpların daha az olduğu düşük Reynolds sayılarında laminer akış tercih edilmiştir. Farklı deşarj oranlarında, farklı Reynolds Sayıları baz alınarak farklı soğutma sıvısı debilerinde ve farklı paralel kanal sayılarında analizler gerçekleştirilmiştir. Reynolds sayısı arttıkça batarya sıcaklık değerlerinde düşüş olduğu görülmüştür.
  • Item
    Dokunmatik yüzeylerde kullanıcı tipinin analizi ve dokunma hassasiyetinin kullanıcı tipine göre belirlenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-27) Engizek, Egemen; Semerci, Neyir Özcan; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Elektronik Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0009-7712-0995
    Biyometrik veriler kişiye özgü ve değişmeyen özellikler olarak tanımlanır. Kişiye ait bu özellikler fiziksel (parmak izi, avuç içi izi, yüz, iris, retina, kulak, el damarı, vücut kokusu veya DNA bilgisi şeklinde) veya davranışsal (ses, yürüyüş, imza vb.) olabilir. Bu özellikler kişiye özel olduğundan biri ya da birkaçı ile kimlik tanıma ve doğrulama işlemleri yapılabilmektedir. Soft biyometrik veriler ise kişiye ait boy, kilo, göz rengi, saç rengi, saç yoğunluğu, etnik köken ve ırk gibi daha genel özellikleri temsil etmektedir. Bu çalışmada, dokunmatik yüzey (cep telefonu) kullanan kişinin dokunma biçimi, dokunma karakteristik özellikleri gibi soft biyometrik verileri ile cep telefonuna entegre edilen bir devre yardımıyla ölçülen biyoempedansı kullanılmıştır. Yapılan çalışmada yaşları 10 ile 65 arasında değişen 164 (86 erkek, 78 kadın) gönüllüden dokunmatik ekrana 4 farklı çizimi (saat yönünde çember çizimi, saat yönü tersine çember çizimi, saat yönünde üçgen çizimi, saat yönü tersine üçgen çizimi) ve 4 farklı kaydırma (yukarı kaydırma, aşağı kaydırma, sola kaydırma ve sağa kaydırma) işlemlerini 15 defa tekrarlamaları istenmiş, eş zamanlı olarak gönüllülerin biyoempedans ölçümleri telefon kılıfına monte edilmiş devreye bağlı bakir bantlara dokunmaları suretiyle yapılmıştır. Elde edilen veriler makine öğrenmesi yöntemleri (K-NN, DVM ve Mantıksal Regresyon) ile analiz edilerek kişilerin yaş aralığı ve cinsiyeti belirlenmiştir. Yapılan bu sınıflandırma sonucunda oluşturulan profil, kayıtlı kullanıcılar ile karşılaştırılarak kimlik doğrulama için kullanılabilmektedir. Ayrıca belirlenen yaş aralığına göre cihazın kullanımı engellenebilir ya da bazı uygulamalara erişimine kısıtlama getirilebilir. Yapılan bu çalışma ile kişilerin cihaz kullanımlarında düşük güvenlikli kimlik doğrulama için eşsiz biyometrik verilerini paylaşma gerekliliğinin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır
  • Item
    Otomotiv endüstrisinde çevresel risklerin bazı parametreler açısından analizi ve değerlendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-04-19) Bekmen, Ömer; Katip, Aslıhan; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Çevre Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0004-0583-4394
    Bu çalışmada, bir otomotiv yan sanayi firmasında; kaynak ve pres hatlarına ait gürültü ve toz maruziyeti ölçüm değerlerinin yıllara göre değişimleri değerlendirilmiştir. Toplam 800 personelin çalıştığı tesiste en fazla gürültünün pres hatlarında olduğu görülmüştür. Pres hattında ölçülen 90,19 dB(A) 3 yıllık ortalama değer, Mesleki Güvenlik ve Sağlık Enstitüsü (NIOSH) standardı ve ilgili yönetmeliğe göre maruziyet sınır değerleri olan 85 dB(A)’in üzerinde, kaynak hatlarında ise sınır değerine yakın bulunmuştur. Toz maruziyeti incelendiğinde, en yüksek toz konsantrasyonunun 3 yıllık ortalaması 0,81 mg/m3 ile kaynak hattında olduğu görülmüştür. NIOSH standardı ve ilgili yönetmeliğe göre (5 mg/m3) sınır değerinden oldukça düşük olduğu gözlemlenmiştir. Yapılan ölçümlerin istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki var olup olmadığı kontrol edilmiştir. Korelasyon analizleri yapılarak, kaynak bölümü ile pres bölümü arasında gürültünün kişisel maruziyeti açısından istatistiksel olarak önemli bir ilişki (p≤0.05) olduğunu göstermiştir. ISO 14001, ISO 45001 yönetim sistemleri ve Çevre / İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatında yapılan risk değerlendirme tanımlamalarında ve içeriğindeki ortak yönler araştırılarak bir çalışma yapılmıştır. Bunun yanında en çok kullanılan risk değerlendirme yöntemleri incelenmiş ve uygulama çalışmasında kullanılacak metotlar seçilmiştir. Seçilen Matris ve Fine Kinney risk analizi metotları arasında risk seviyelerinin hesaplamalarında kullanılan katsayılar farklı olduğu için risk önceliklerinde farklılıklar bulunmuştur. Bulunan riskler, gürültü ve toz maruziyetinin insan sağlığı üzerindeki etkileri açısından değerlendirilmiştir. Bu çalışmaların sonucunda, toz ve gürültü maruziyetinin daha anlaşılabilir bir şekilde değerlendirilebilmesi için gelecek çalışmalarda kullanılabilecek şekilde anketler oluşturularak önerilmiştir ve tavsiye niteliğinde tezde verilmiştir. Ayrıca standartların yanında, farklı risk değerlendirme metotlarının da kullanılmasının İSG ve Çevre açısından daha etkili olabileceği görülmüştür.
  • Item
    HDPE boru konfigürasyonu ve enkesit alan oranı ilişkisinin geotermal kazıkların performansı üzerine etkisinin araştırılması
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Şerafeddinoğlu, Mürsel; Gezgin, Ahmet Talha; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / İnşaat Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0000-5268-3091
    İnsanlığın enerji ihtiyacı düşünüldüğünde bilhassa fosil yakıtların yarattığı çevresel riskler göz ardı edilmemelidir. Bu sebeple araştırmacılar, temiz enerji kaynaklarını değerlendirmek hususunda çalışmalar yürütmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından geotermal enerji, gezegenimizin büyük bir kısmında kullanılabilen ve uygun değerlendirildiğinde sürekliliği olan bir kaynaktır. Kazıklı temel inşa edilmesi planlanan yapılarda zeminin görece derin katmanlarına ulaşacak bir kazık şaftı teşkil edilmektedir. Bu durum geotermal enerji elde edilmesi hususunda elverişli ortam sağlayan bir tasarımdır. Kazıklar içerilerinde ısı değişimi maksatlı olarak sıvı gezdirecek olan HDPE (Yüksek Yoğunluklu Polietilen) döngü boruları ile donatılarak imal edilir. Bu yolla zeminden ısı enerjisi çekilmesi ve zemine ısı enjeksiyonu yapılması mümkün kılınmaktadır. Verimli bir geotermal enerji kazığı tasarlamak adına birçok değişken tahlil edilmelidir. Bunların başlıcaları kazık boyutu, döngü borusu konfigürasyonu ve boyutu, malzeme özellikleri, zemin özellikleri ve grup etkisi olarak ifade edilebilir. Bu araştırma kapsamında döngü borusu enkesit alanının kazık enkesitindeki net beton alanına oranı şeklinde ifade edilen boyutsuz değerde meydana gelen değişimin kazık performansına etkisi araştırılmıştır. Comsol Multiphysics 6.1 yazılımı ile oluşturulan enerji kazığı modeli referans alınan saha deneyi sonuçları kullanılarak doğrulanmıştır. Elde edilen doğrulanmış modele dayanan, farklı Döngü borusu konfigürasyonunda ve çapta tasarlanan 11 Enerji kazığı modeli hazırlanmıştır. Hazırlanan kazık modellerinin gerilme ve ısı iletim oranı yönünden kıyaslanmıştır. Elde edilen performans sonuçları sunulmuş ve değerlendirilmiştir.
  • Item
    Kısıntılı sulanan çerezlik ayçiçeği bitkisinin su-verim ilişkileri
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-14) Taşdelen, Kutlu Melik; Candoğan, Burak Nazmi; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Biyosistem Mühendisliği Anabilim Dalı; 0009-0002-5806-8748
    Bu çalışma, damla yöntemiyle sulanan çerezlik ayçiçeği bitkisinde verim, verim bileşenleri ve kalite parametrelerinin kısıntılı sulamaya tepkilerini incelemek amacı ile yarı-nemli iklim koşuluna sahip Bursa bölgesinde yürütülmüştür. Çalışmada sulama konuları; topraktaki nem değeri gravimetrik yöntemle yedi günde bir gözlemlenip, eksilen nemin %100’ünün uygulandığı S1, S1 konusunun %67’sinin uygulandığı S2, S1 konusunun %33’ünün uygulandığı S3 ve yağışa açık olan S4 konusu olarak planlanmıştır. Deneme, üç tekrarlı olarak tamamen tesadüf blokları deneme desenine göre planlanmış ve İnegöl Alası çerezlik ayçiçeği çeşidi kullanılmıştır. Yetiştirme periyodu boyunca çerezlik ayçiçeği bitkilerine toplam 125,0 mm ile 562,8 mm arasında su uygulanmıştır. Çerezlik ayçiçeği için bitki su tüketimleri ise 354,2 mm ile 690,4 mm arasında ölçülmüştür. Araştırmada kısıntılı sulamanın bitki boyu, tabla çapı, bin tane ağırlığı, kabuk oranı, tane eni, tane boyu, tek bitki verimi, dekara tane verimi üzerine etkileri istatistiksel olarak önemli, ham protein oranı, ham yağ oranı ve hektolitre ağırlığı üzerine olan etkileri önemsiz olduğu tespit edilmiştir. Tane verimi 188,7 kg da-1 (S4) ile 293,8 kg da-1 (S1) arasında değişmiştir. Ham protein oranı %17,8 (S2) ile %19,5 (S1), ham yağ oranı %41,8 (S4) ile %45,2 (S2) ve hektolitre ağırlığı 207,8 g L-1 (S1) ile 229,2 g L-1 (S4) değerleri arasında bulunmuştur. Çalışmada mevsimlik su-verim tepki etmeni (ky) 0,79 olarak bulunmuştur. Çerezlik ayçiçeği bitkisinin su üretkenliği 0,43 kg m-3 (S1) ile 0,53 kg m-3 (S4) arasında, sulama suyu üretkenliği 0,10 kg m-3 (S3) ile 0,26 kg m-3 (S2) arasında bulunmuştur. Sonuç olarak, yarı-nemli iklim koşullarında en yüksek tane verimi ve ham protein oranı S1 (tam sulama) programında gerçekleşmiştir. IWP, WP, dekara tane verimi ve ky sonuçları göz önüne alınarak, su kaynaklarının yeterli olmadığı dönemler için S2 sulama programı önerilebilir.
  • Item
    Çocuk oyun alanlarında tasarım ölçütlerinin belirlenmesi ve yenilikçi yaklaşımların geliştirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Şengül, Sena; Altay, Elvan Ender; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı; 0000-0003-3167-5628
    Çocuk oyun alanları çağımızın en önemli mekanları niteliğindedir. Çocukların güvenli ve eğlendirirken öğreten, gereksinimlerini destekleyen oyun alanlarına ihtiyacı bulunmaktadır. Peyzaj mimarlığı kapsamında tasarlanan çocuk oyun alanları kentin kimliğinin bir parçası olarak kabul edilmektedir ve yeşil alanlarla entegre olarak tasarlanmaktadır. Bu durum hem çocuk oyun alanını kullanan çocuklar için olumlu bir yaklaşım ortaya koymaktadır hem de kentin bütüncül tasarım ve planlama yaklaşımını desteklemektedir. Çocuk oyun alanları çocukların yaş gruplarına göre veya oyun türlerine göre ayrılabilmektedir. Bu kapsamda tasarlanan oyun alanları geleneksel, çağdaş veya diğer türlerde olabilmektedir. Genellikle uygulaması kolay ve ucuz olan geleneksel oyun alanlarında vakit geçiren çocuklar hayal güçlerini geliştirebilecek yeterli aracın olmamasından kaynaklı olarak bir süre sonra sıkılmaktadır. Yenilikçi tasarım yaklaşımı bu konuda değerlendirilmektedir. Çocukların gereksinimlerine cevap veren, sürdürülebilirliği destekleyen ve farklı oyun fikirleriyle ilgilerini çeken bir oyun alanı çocukların hayal dünyalarını ve yaratıcılıklarını da geliştirmektir. Bu çalışmada çocuklarla ilgili sekiz farklı meslek disiplininde uzman yüz altmış kişiden çocuk oyun alanların tasarımında olması gereken ölçütler konusunda görüşler alınmıştır. Toplanan veriler doğrultusunda yenilikçi yaklaşımla çocuk oyun alanı tasarımı yapılmıştır.
  • Item
    Krom-Nikel esaslı çeliklerin frezeleme yöntemi ile işlenebilirliklerinin deneysel olarak incelenmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-04) Dilsiz, Muhittin; Işık, Yahya; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Konstrüksiyon ve İmalat Anabilim Dalı; 0009-0009-9480-1207
    Tez çalışmasında Krom-Nikel esaslı çeliklerden olan 1.2316 çeliğinin Cnc freze tezgahında yüzey frezeleme operasyonunda farklı talaş derinliği (0,7mm,1 mm,1,5 mm), kesme hızı (100 m/dk,150 m/dk,200 m/dk), ilerleme hızı (400 mm/dk,600 mm/dk,800 mm/dk) parametreleri ile kuru ve sulu kesme olarak Taguchi metodu kullanılarak L9 deney tasarımı ile işlenmiştir. 1.2316 çeliğinin işlenmesi sonrası parametreler kıyaslanarak yüzey pürüzlülükleri ölçülmüş ve ANOVA ile sinyal gürültü oranları analiz edilmiştir. Kuru kesme işlemi sırasında alına kesme yolu boyunca geçen süre zarfında kesici uçta oluşan ısıda ısı dedektörü ile ölçülmüş ve sonuçlar karşılaştırılmıştır. Sulu ve kuru kesme işlemelerinde farklı parametreler ile yapılan çalışmalar sonrası meydana gelen talaş tipleri ile kesici uç yüzeyinde meydana gelen serbest yüzey aşınması da mikroskop altında incelenmiş ve yorumlanmıştır. Yapılan çalışmalarda %35,2 etki oranı ile ilerleme hızı yüzey pürüzlülüğüne en fazla etki eden parametre olmuştur. İlerlemeyi %29,09 etki oranı ile sulu ve kuru kesme şartları takip etmiştir. Talaş derinliğinin etkisi %22,18 olmuşken kesme hızının ise çok az denecek kadar %3,54 olmuştur. Deney çalışmaları sonucunda yüzey pürüzlülüğünün en iyi olduğu yani Ra değerinin en düşük olduğu deney çalışması kesme hızının 100 m/dk, ilerleme hızının 400 mm/dk, talaş derinliğinin 1,5 mm ve sulu kesme şartları altında yapılan çalışmada olmuştur.
  • Item
    Solucan gübresinin (Vermicompost) bazı bakla (Vicia faba L.) çeşitlerinde verim ve verim komponentlerine etkisi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-07) Uysal, Türker; Karasu, Abdullah; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Tarla Bitkileri Anabilim Dalı; 0009-0001-6478-062X
    Deneme, 2022-2023 yılı vejetasyon döneminde, solucan gübresi uygulamalarının bazı bakla çeşitlerinde tane verimi ve verim unsurlarına etkisini incelemek amacıyla Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi araştırma çiftliği arazilerinde yürütülmüştür. Denemede Sevil ve Fabiano çeşitleri deneme materyali olarak kullanılarak, 0, 100, 200, 300 kg/da miktarında dört farklı gübre dozu uygulamasının tane verimi ve verim komponentleri üzerine etkisi incelenmiştir. Deneme tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme deseninde üç tekerrürlü olarak düzenlenmiştir. Ana parsellerde bakla çeşitleri, alt parsellerde gübre dozları uygulanmıştır. Denemede, biyolojik verim, bitki boyu, ilk baklanın yerden yüksekliği, baklalı boğum sayısı, dal sayısı, bitkide bakla sayısı, baklada tane sayısı, bitkide tane sayısı, bitkide tane ağırlığı, tane verimi, hasat indeksi, hektolitre ağırlığı, 100 tane ağırlığı ve ham protein oranı kriterleri incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; dal sayısı, bitkide tane sayısı, tane verimi ve ham protein oranı hariç diğer verim unsurlarında, uygulanan solucan gübresi dozları arasında istatistiksel olarak önemli farklılıkların olmadığı belirlenmiştir. En yüksek dal sayısı değeri (2,53 adet/bitki) 200 kg/da solucan gübresi dozunun uygulandığı parsellerde saptanmıştır. En yüksek bitkide tane sayısı değeri 12,5 adet/bitki ile 300 kg/da solucan gübresi dozunun uygulandığı parsellerde tespit edilmiştir. Uygulanan solucan gübresi dozu arttıkça dekara tane veriminin arttığı gözlemlenmiştir. En yüksek ham protein oranları 300 kg/da ve 200 kg/da solucan gübresi uygulamalarında sırasıyla %24,9 ve %24,1 oranlarında tespit edilmiştir.
  • Item
    Hazır çim üretimi ve Marmara bölgesi hazır çim firmalarının değerlendirilmesi
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Aytekin, Doruk Alp; Zencirkıran, Murat; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı; 0009-0006-4269-8787
    Kent ve kır çevresi yaşam alanlarının vazgeçilmez unsurlarından olan yeşil alanlar içerisinde oldukça sık biçimde kullanılan tasarım öğelerinden birisi de çim alanlardır. Var olan bu ihtiyacın giderilmesi amacıyla çim tohumu ve çim üretimi büyük bir sektör haline gelmiştir. Özellikle son yıllarda rulo plakalar ile saha çimlendirilmesi gerçekleştirilme işi daha yaygın hale gelmiş ve bu amaçla çok sayıda hazır çim üreten firma kurulmuştur. Ülke genelinde kurulan firmaların büyük bir çoğunluğu ise Marmara bölgesinde yerleşik olan firmalardır. Bu çalışma Marmara bölgesinde yer alan ve hazır çim üretimi yapan firmaların değerlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiş olup çalışma kapsamında yüz yüze anketler gerçekleştirilmiştir. Bu anketler ile firmaların genel yapıları, yetiştiricilik, pazarlama ile ilgili özellikleri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Elde edilen veriler; firmaların %100’ünün öz sermaye ile kurulduklarını, ayrıca şirketlerin hukuki yapısı incelendiğinde %48’inin limited şirketi, %40’ının şahıs şirketi olduğu, %8’ide anonim şirketi olduğu belirlenmiştir. 6-10 yıl ve üzeri bir süredir sektör içerisinde faaliyet gösterdiklerini, üretim yaptıkları alanların %40’ının kiralık araziler olduğunu göstermiştir. Faaliyette olan firma sahiplerinin %80’inin lise ve üzeri okul bitirdikleri tespit edilmiştir. Marmara bölgesindeki üreticilerin %100’ü serin iklim çim tohumu kullandıkları belirlenmiştir. Çim tohumu temini bakımından ise firmaların %100’ü ithal tohum kullanmaktadırlar. Çim türü bakımından ise Lolium perenne – Festuca rubra – Poa pratensis türlerini farklı karışım oranları ile kullandıklarını belirlenmiştir. Üretim sürecinde tüm firmaların arazilerinde file serimi gerçekleştirdiği görülmüştür. Bununla birlikte üreticilerin %92 gibi büyük çoğunluğu Eylül – Ekim aylarında tohum ekimi yaptıklarını belirtirken, Ekim – Kasım ayında tohum ekimi yapan üreticiler ise %8’dir. Sektörde yer alan firmaların %32’sinin yıllık satış kapasitesini 0-100.000 m2 arasında olduğu ve firmaların sadece %20’lik bir kesiminin ihracat yaptıkları belirlenmiştir. Diğer yandan hazır çim firmalarının %96 ile tamamına yakını toptan ve perakende satış yapan katılımcılar olduğu tespit edilmiştir. İç pazarda ise en büyük pazar alanının İstanbul ili olduğu bunu Bursa ilinin izlediği görülmüştür. Pazarlama yöntemleri açısından geleneksel pazarlama uygulayan firmalar %16 iken sosyal medya gibi güncel kaynaklar ile birlikte pazarlama yöntemlerinin tamamını kullanan firmaların ise %84 olduğu belirlenmiştir. Son olarak Marmara bölgesi hazır çim üretimi yapan firmaların bütününde Tarsim Sigortasının olmadığı görülmüştür
  • Item
    Nanopartikül katkılı polimer yüzeylerin iletkenlik özelliklerinin optimizasyonu
    (Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-05-20) Er, Necati; Çeven, Erhan Kenan; Bursa Uludağ Üniversitesi / Fen Bilimleri Enstitüsü / Tekstili Mühendisliği Anabilim Dalı; 0000-0002-0838-805X
    Elektriksel iletkenlik, modern malzeme biliminin en önemli özelliklerinden biridir ve özellikle elektronik, sensör teknolojisi ve enerji depolama sistemleri gibi uygulama alanlarında öne çıkmaktadır. Geleneksel iletken malzemeler genellikle metaller olarak tariflenmektedir; fakat bu malzemelerin esneklik, hafiflik ve işlenebilirlik gibi bazı özelliklerde yetersiz kalmasından dolayı, polimer tabanlı iletken malzemeler büyük bir ilgi görmeye başlamıştır. Son yıllarda, polimerlerin elektriksel iletkenlik kazandırılmasında nanopartiküllerin katkısının potansiyeli geniş bir şekilde araştırılmıştır. Nanopartikül takviyesi, polimer matris içerisinde homojen bir dağılım sağlayarak, elektron transferini kolaylaştırmakta ve bu sayede polimerin genel iletkenliğini önemli ölçüde arttırmaktadır. Bu gelişmeler hem polimer bilimi hem de polimer malzemelerin önemli ölçüde kullanıldığı tekstil sektöründe yeni ürün ve fonksiyonelliklerin sağlanmasına olanak sağlamaktadır. Bu çalışmada nano boyutlardaki; baryum titanat, nikel oksit, demir oksit, grafen ve çok duvarlı karbon nanotüpler polibütilen teraftalat ve polietilen teraftalat matrisler içerisine homojen bir şekilde dahil edilmiştir. Elde edilen polimer nanokompozitler sentetik iplik üretim metotlarında da kullanılabilecek çeşitli oranlar ile polietilen teraftalat içerisine homojen şekilde dozajlanmış ve polimer yüzeyler elde edilmiştir. Elde edilen yüzeylerin başta elektriksel iletkenlikleri araştırılmış ve karakterizasyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak, tez çalışmasında üretimi gerçekleştirilen polimer nanokompozit malzeme örneklerine ait yüzey özdirenci değerleri 105 -1012 ohm/s aralığında değişen değerlerde olduğu gözlemlenmiştir.