2022 Cilt 15 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/30894
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Negotiating heroism in ben fountain’s Billy Lynn’s long halftime walk(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-29) Alosman, M. İkbal M.; Sabtan, YasserThis paper examines Ben Fountain’s Billy Lynn’s Long Halftime Walk apropos heroism/post-heroism within the context of the 2003 Iraq War. The paper aims to uncover the novel’s approach to soldiers’ behavior on the battlefield, their perspectives on war, and how the American public interacts with their endeavors. While heroism celebrates acts of bravery and chivalry, post-heroism signals the decline of heroic ethos in the context of war, where soldiers are left to question the actual value of sacrifice on the battlefield. We make the argument through two constructs: “unheroic actions,” which addresses soldiers’ behavior in war, and “clash of perceptions,” which discusses soldiers’ versus the public’s perspectives on heroism and war. Though the novel’s setting serves to celebrate soldiers’ gallant feet in war, Fountain ridicules such heroic rhetoric throughout the novel and demonstrates how soldiers are reluctant to accept the public overenthusiasm about war and their status as war heroes.Item Blockchain-based E-commerce: An evaluation(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-09) Aydoğan, Ebru; Aydemir, Muhammed Fatih; Bursa Uludağ Üniversitesi; Dış Ticaret Bölümü; 0000-0003-4377-712X; 0000-0002-4248-9057The e-commerce sector has grown beyond predictions with the help of the most recent technological developments, changes in consumer preferences, and the COVID-19 pandemic. E-commerce activities assume a subsidiary role of brick-and-mortar shops with the benefits it offers to all parties, which have also resulted in new problems such as privacy, security, transparency, and costs, unlike traditional businesses. Blockchain technology is among the promising technologies in solving the problems of the e-commerce sector with its decentralized structure that does not require third-party intermediaries, and its features (such as privacy, immutability, security, transparency, and auditability). In this study—which examines, under five titles, the benefits that blockchain can offer to e-commerce—it is concluded that blockchain can reshape e-commerce activities by enabling integrated e-commerce systems that include all parties and offering low transaction costs, high transaction speed, traceability of transactions, strong security standards, and low risks. In this direction, blockchain-based ecommerce platforms can push existing e-commerce platforms into the background.Item Boşanma sürecine kolektif katılım: Tanıklık müessesesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-08) Nuhoğlu, HaticeBoşanma; psikolojik, sosyoekopolitik ve toplumsal boyutlarının yanı sıra yasal boyutu olan bir süreçtir. Boşanmanın yasal boyutu taraflar açısından dava ilişkisini gerektirmekte ve boşanmanın yasal bir nedene bağlı olmasını öngörmektedir. Yargılamaya hâkim olan ilkelerden “taraflarca getirilme” ilkesi gereğince iddia, ispat ve delil gösterme davanın taraflarının sorumluluğundadır. Tanık delili ile ispat, bu sorumluluğun yerine getirilmesinde kullanılan yöntemlerdendir. Boşanma davalarında çoğunlukla tanık deliline başvurulması tanıklık müessesesini boşanmanın yasal konularının önemli bir gündemi haline getirmektedir. Tanık olarak en çok başvurulan grup ise, kök aile üyeleri, yakın akraba ve çocuklardır. Tanık listesinde yer almaları nedeniyle boşanma sürecine kolektif katılım gösteren tanıklar, tanıklık müessesesini sadece yasal boyutla sınırlı kalmayıp daha geniş bir sosyal çevrenin sınırları içerisinde ele almayı gerektirmektedir. Bu çerçevede, bu çalışmanın amacı boşanma davalarında başvurulan tanıklık müessesini, tanıklığın hafıza ile ilgili bölümüne vurgu yaparak, yasal boyutun yanı sıra sosyal, kültürel ve toplumsal boyuttan ele almaktır. Bu çalışma ayrıca, çocukların boşanma sürecine katılımlarının bir yansıması olan çocuk tanıklığını tartışmaktadır.Item Sicill-i ahvâl defterlerine göre Osmanlı bürokrasisindeki İnegöllü memurlar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-09) Polat, MustafaSicill-i Ahvâl Defterleri, 1879 yılından itibaren Osmanlı memurlarının sicil işlemlerini yürüten Sicill-i Ahvâl Komisyonunun tuttuğu, memurların biyografilerinin kaydedildiği personel dosyalarıdır. Bu çalışma adı geçen kaynak esas alınarak hazırlanmıştır. Tespit edilebilen on bir İnegöllü memurun hayatı ve mesleki kariyeri ele alınmıştır. Böylece memurların baba adları, babalarının mesleği, aileleri, doğum tarihleri, okuduğu okullar, bildikleri diller ve bu dilleri ne seviyede bildikleri, stajyer mi kadrolu olarak mı işe başladıkları, memuriyete başlama yaşları, görevleri, maaşları, zimmet durumları tespit edilmiştir. Makalenin son kısmında her memurun biyografisine yer verilmiştir. Memurlar dinî ve etnik olarak incelendiğinde biri hariç tamamının Müslüman ve Türk olduğu, lise eğitimi alanların yabancı dil konusunda kendilerini geliştirdikleri görülmüştür. Çoğunun sıbyan ve iptidai mektepte okuduğu az bir kısmının rüştiye mektebine devam ettiği, asıl mesleklerine adım atmadan önce memurların ücretsiz stajyerlik dönemi geçirdikleri anlaşılmıştır. Vazifesini hakkıyla yerine getiren memurların ödüllendirildiği, buna karşın kusurları görülenlerin rütbe ve maaşının düşürüldüğü tespit edilen diğer hususlardır. Kayıtlar sayesinde Osmanlı taşra teşkilatını anlamamızı sağlayacak sosyo-kültürel ve ekonomik veriler ortaya konmuştur.Item Siyaset felsefesinde bir eleştiri olarak anarşizm ve eleştirinin eleştirisi üzerine(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-09-04) Yıldırım, Umut TurgutAnarşizm, genel manasıyla devlet başta olmak üzere tüm otorite/tahakküm biçimlerini ve modern kapitalist sistemi reddeden, bu kurumların olmadığı kendiliğinden işleyen bir toplumsal düzen kurma amacındaki felsefi geleneği ve siyasal ideolojiyi tanımlar. Bu anlamıyla anarşizm, modern siyaset felsefesi geleneklerinin fikir ve iddialarına eleştirel bir siyasal düşünce sistemi olarak konumlandırılır. Anarşizme yönelik bu konumlandırmanın kaynağı da anarşizmin o güne kadarki temel felsefi tartışmalardaki kabullerin aksi yönündeki argümanları ve yeniden yorumlamalarıyla ilişkilendirilmektedir. Bu anlamda, anarşizmin ortaya çıkışının siyaset felsefesi bağlamında bu araştırmaya gerekçe oluşturan iki temel meseleyi gündeme getirdiği görülmektedir: Anarşizmin var olan düzene yönelik eleştirel yeniden okumasının anlaşılması ve bu düzen eleştirisinin diğer geleneklerce nasıl ve hangi bağlamlarda eleştirildiğinin açıklanması. Bu doğrultuda araştırma, ilk olarak anarşizmin ortaya çıkışını, gelişimini ve anarşizm içindeki bireyci ve kolektivist geleneklerin ayrışma noktalarını ortaya koymaktadır. Sonrasında anarşizmin siyaset felsefesinin temel tartışmalarından devlet, özgürlük, eşitlik, mülkiyet ve siyasal sistem meselelerine getirdiği eleştirel yorumları, anarşizmin içindeki bireyci ve kolektivist ayrışmasını da dikkate alarak klasik anarşist kuramcıların fikirleri üzerinden irdelemektedir. Son olarak da diğer felsefi geleneklerin anarşizmin bu eleştirilerine yönelik karşı eleştirilerini tartışmaktadır. Nitel araştırma yöntemlerinin benimsendiği araştırmada anarşizmin devlete, eşitliğe, özgürlüğe ve adalete dair yaklaşımının kendi içinde görece uyumlu olduğu fakat mülkiyet ve siyasal sistem meselelerinde ayrıştığı savlanmaktadır. Anarşizmin diğer felsefi geleneklerce eleştirilerinin ise eşitliğin ve adaletin tam olarak sağlanabileceği, devletin ortadan kaldırılabileceği ve kapitalist üretim sisteminin çökeceğine dair anarşist fikirlere odaklandığı görülmektedir.Item Çalışanların pozitif psikolojik sermaye düzeyleri ve iş yükü algılarının rol ötesi davranışlar üzerindeki etkisinin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-06) Aytaç, Serpil; Yaman, Ülviye Tüfekçi; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü; 0000-0003-3299-9448Pozitif psikolojinin gelişimiyle beraber örgüt boyutunda pozitif örgütsel davranışın çalışan davranışlarının incelenmesinde önemli olacağı düşünülmeye başlanmıştır. Diğer taraftan, çalışma ortamında birçok davranışın belirleyicisi olarak görülen iş yükü algısının da çalışan davranışlarına etkisinin incelenmesi önemli görülmektedir. Bu bilgiler ışığında, bu çalışmanın amacı, çalışan bireylerin pozitif psikolojik sermayelerinin ve iş yükü algılarının rol ötesi davranışlar bağlamında değerlendirilen örgütsel vatandaşlık davranışları ve üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerindeki etkilerinin incelenmesidir. Çalışmanın bulgularına göre pozitif psikolojik sermaye ve örgütsel vatandaşlık davranışları arasında pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişki, üretkenlik karşıtı iş davranışları arasında ise negatif yönlü ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Gerçekleştirilen yapısal eşitlik modeli bulgularına göre ise pozitif psikolojik sermaye değişkeninin katılımcıların örgütsel vatandaşlık davranışları üzerinde pozitif yönlü; üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerinde ise negatif yönlü etkisinin bulunduğu görülmüştür. Diğer taraftan, araştırma sonuçlarına göre iş yükü algısının örgütsel vatandaşlık davranışları üzerinde negatif yönlü; üretkenlik karşıtı iş davranışları üzerinde ise pozitif yönlü etkisinin bulunduğu görülmüştür.Item Truman doktrininden SaGeB’e Türk dış politikası ekseninde modern Türk savunma sanayiinin kuruluşu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-17) Ermiş, Uğur; Canpolat, İbrahim; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler Bölümü; 0000-0002-3448-4213; 0000-0003-0949-8899Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren kendisine hedef olarak koyduğu ulusal savunma sanayii kurma idealinden, 1923’ten itibaren yapılan yatırımların farklı nedenlerle büyük ölçüde başarısız olması ve 1947 yılından sonra gelen askerî yardımların etkisiyle vazgeçmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası SSCB tehdidinin ortaya çıkışı ise Türkiye’yi savaş sonrasında önce ABD ile müttefik olmaya itmiş, 1952 yılında Türkiye NATO’nun koruma şemsiyesi altına girmiştir. Bu dönemde özellikle ABD’den yapılan şarta bağlı silah yardımları Türkiye’nin bir güvenlik yanılsaması yaşamasına neden olmuştur. 1964 yılında Kıbrıs’a müdahale kararı sonrası ABD Başkanı Johnson tarafından gönderilen mektupla birlikte Türkiye, içinde bulunduğu yanılsamanın farkına varmıştır. Kıbrıs’a müdahale için ABD menşeli silahların kullanımının ABD tarafından hoş görülmeyeceğinin Türkiye’ye bildirilmesi Kıbrıs müdahalesinin on yıl gecikmesinin sebeplerinden biri olmuştur. Türkiye bu dönemde ulusal çıkarları gerçekleştirmek için dış kaynaktan elde edilen silahlara güvenilemeyeceğini anlamış ve kuruluş hedeflerini tekrar benimseyerek günümüze değin gelişimini devam ettiren ulusal savunma sanayii kurma stratejisine geri dönmüştür.Item Türkiye’de toplumsal sorunların çözümünde müzakereci dil pratiği: “Açılım” kavramı ve süreçleri üzerine bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-09) Çakmak, FatmaBu çalışmada; 2009-2015 yılları arasında Türkiye’de yüklü toplumsal bagajlarla sürdürülmüş kimlik politikalarında bir paradigma dönüşümü olarak sunulan açılım süreçleri, müzakereci dil pratiğinin yansımaları açısından analiz edilmeye çalışılmıştır. Bu analiz Kürt, Alevi açılımı süreçlerindeki “açılım” mantalitesini nicel desende ve teorik tartışma yöntemi ile merkeze almaktadır. Tarama tekniği dışında, kısmen söylem ve içerik analizi tekniklerinden de faydalanılmıştır. Bu bağlamda eleştirel teorinin önemli temsilcilerinden biri olan Habermas’ın özneleri aşan bir dil pratiği fikri üzerine temellendirdiği “İletişimsel Eylem Kuramı”nda geçen kavramlara başvurulmuştur. Habermas’ın, iletişimi toplumsal uzlaşının bir parçası olarak ele aldığı bazı kavramların, açılım süreçlerindeki muhtemel karşılıkları üzerinde durulmuştur. Çalışmada açılım süreçlerine politik anlamda detaylı olarak girilmemiş, müzakereci imkân ve ihtimaller açısından açılımın sosyo-linguistik etkisine odaklanılmıştır. Çalışma, kapsam ve süreç itibariyle daha geniş bir etkiye sahip olan Kürt ve Alevi açılımlarının değerlendirilmesiyle sınırlıdır. İlgili değerlendirme neticesinde; Türkiye’de yerleşik toplumsal problemlerin çözümünde veya yeniden tartışılmasında öne çıkan müzakereci dilin, siyasal iletişimde alan açma ve toplumsal meşruiyet açısından pozitif bir anlam alanı oluşturmada oldukça işlevsel olduğu tespitine varılmıştır. Ancak eylemsel mutabakata ulaşma, iletişimsel eyleme dair bütün tarafları kapsayıcı bir etik oluşturma ve yaşam alanı inşa etme konusunda dilin imkânlarının yetersiz kaldığı görülmekte ve bu imkânın somut eylemle desteklenmesi zarureti öne çıkmaktadır.Item Dinamik yetenekler çerçevesinin stratejik yönetim literatüründeki gelişimi: Sistematik literatür taraması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-19) Erdemir, Erkan; Betaş, Olcay; Sayılar, Yücel; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme Bölümü; 0000-0003-3422-7302; 0000-0001-6226-0324Dinamik yetenekler çerçevesi, özellikle değişimin hızlı olduğu çevrelerde firmaların sürdürülebilir rekabet avantajını kazanmalarını ve bu avantajı sürdürebilmelerini kaynak temelli görüş ve rekabetçi güçler yaklaşımına göre daha iyi açıklayabilmekte, argümanlarını daha net ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın amacı dinamik yetenekler kavramının stratejik yönetim literatüründe tartışıldığı ilk yıldan bu güne kadar geçen 25 yıllık sürede dinamik yeteneklerin nasıl bir gelişim süreci gösterdiğini, boyutlarındaki değişimlerle birlikte ele alarak incelemek ve alanda ampirik olarak çalışılmamış boşlukları tespit etmektir. Bu çalışmada dinamik yetenekler literatürü iki dönemde incelenmiştir. Dinamik yetenekler görüşünün ortaya çıktığı, boyutlarının kavramsallaştırıldığı ve iki ana akım etrafında şekillendiği ilk dönem 1997–2012 yılları arasını kapsamaktadır. İkinci dönemde ise dinamik yetenekler çerçevesinde iki temel akımın birbirine yakınlaştığı, kavramların ve boyutların netleştiği ve artan ampirik çalışmalarla birlikte dinamik yeteneklerin stratejik yönetim literatürünün hakim çerçevesi haline geldiği görülmektedir. Bu çalışmanın dinamik yetenekler çerçevesinin tarihsel gelişiminin açıklanması, gelişim süreci içerisinde kavramların ve alt boyutların evrimleşmesini etkileyen akımların belirlenmesi ve son dönemdeki çalışmalarla birlikte stratejik yönetim literatüründeki konumunun okuyucunun zihninde netleştirilmesi ve alanda ampirik çalışmalarla test edilmesi gereken boşlukları belirleyip okuyucuya önermesi açısından alana katkı yapması beklenmektedir.Item Türkiye’de mahalli idare harcamaları ve kentlerin yaşanabilirliğinin bireylerin göç kararları üzerindeki etkisi: Tiebout hipotezi açısından bir ekonometrik analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-18) Öksüz, MehmetYaşanabilir kentler, yöre halkının bireysel ve toplumsal refahının iyileştirilmesi için tüm yerel aktörleriyle çaba gösteren kentlerdir. Mahalli idarelerin başını çektiği bu aktörler, yaşanabilir kentler oluşturabilmek adına eğitimden sağlığa, altyapıdan kültür hizmetlerine kadar çok çeşitli alanlarda yaşanabilirliği etkileyen yerel kamusal mal ve hizmetleri etkinlikle sunabilmektedir. Gerek mahalli idareler tarafından gerekse diğer yerel aktörler tarafından sunulmuş olsun, kamusal mal ve hizmetlerle bir kentin yaşanabilirliğinin iyileştirilmesi, kent üzerinde sosyal, ekonomik, demografik, siyasi vb. açılardan birtakım değişiklikler yaratmaktadır. Bu değişikliklerden birisi, kentin cazibe noktası haline gelmesi sebebiyle aldığı göç miktarının artmasıdır. Charles Mills Tiebout da literatürde “ayak ile oy verme” olarak adlandırılan hipotezinde, bazı varsayımlar altında, bireylerin refahlarını maksimize edebilmek için başka bölgelere göç edeceklerini ifade etmektedir. Bu bakış açısıyla çalışmada, Türkiye’de yerel harcamaların ve kentlerin yaşanabilirliğinin alınan göç üzerindeki etkisi sınanmıştır. Panel veri analizi yönteminin benimsendiği ve Türkiye’deki tüm illerin dâhil edildiği çalışmada yerel harcamaların ve kentlerin yaşanabilirliğinin aldığı göç miktarını istatistiki açıdan anlamlı ve pozitif bir biçimde etkilediği ortaya konulmuştur.Item Faizsiz banka ve konvansiyonel bankaların performanslarının belirlenmesi: 2005-2020 dönemi Türkiye örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-23) Bektaş, SelahattinÇalışmada Türkiye’deki katılım bankalarının performansları, konvansiyonel bankalarla mukayeseli olarak incelenmiştir. 2005-2020 dönemi için on sekizi konvansiyonel, üç tanesi katılım bankası olmak üzere toplam yirmi bir banka için Veri Zarflama Analizi skorları hesaplanmıştır. İlgili dönemde Veri Zarflama analizinden elde edilen yıllık ortalama değerler gerek katılım bankalarının gerekse konvansiyonel bankaların etkin olmadıklarını göstermektedir. Buna karşın katılım bankacılığı ve konvansiyonel bankacılık sektörlerinin etkinsiz olduğu ancak katılım bankacılığı sektörünün etkinliği yakalama seviyesinin (catch-up effect) konvansiyonel bankacılığa göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca katılım bankalarının teknik etkinliklerini etkileyen faktörlerin belirlenmesinde uygulanan dinamik panel veri analizi sonuçlarına göre katılım bankalarının teknik etkinliklerini, öz kaynak kârlılığı, toplam kredilerin toplam aktiflere oranı ve likit aktiflerin toplam aktiflere oranının pozitif, sermaye yeterliliği oranının ise negatif etkilediği tespit edilmiştir. Öz kaynak kârlılığının, konvansiyonel bankalara göre katılım bankalarının performansını pozitif etkilediği belirlenmiştir. Sermaye yeterliliğinin, konvansiyonel bankalara göre katılım bankalarının performansını negatif etkilediği tespit edilmiştir.Item Kurumlar ve iktisadi gelişme: Bootstrap panel Granger nedensellik testi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-14) Temel, Nurten Derici; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İktisat Bölümü; 0000-0001-8452-1230Bu çalışmada kurumlar ve iktisadi gelişme arasındaki nedensellik ilişkisi Bootstrap panel Granger nedensellik analizi kullanılarak test edilmektedir. Örneklem oluşturulurken Dünya Bankası Atlas metoduna göre belirlenen gelir sınıflandırması referans alınmış ve üst orta gelir sınıfında yer alan G20 ülkelerine odaklanılmıştır. Dünya nüfusundan, dünya GSYİH’sinden ve küresel ticaretten aldıkları pay bakımından dikkate değer olan bu ülkeler aynı zamanda iktisadi gelişmişlik ve kurumsal kapasite olarak belirli bir düzeye ulaşmış olan ülkelerdir. Çalışma 1996-2019 dönemini kapsamaktadır. Üç farklı kurum değişkeni ile oluşturulan modellerde nedensellik ilişkisinin yönünün hem kullanılan kurum değişkenine karşı duyarlı olduğu hem de ülkeden ülkeye farklılık gösterdiği ortaya konmuştur. Çalışmada elde edilen bulgular kurumlar ve iktisadi gelişme arasında çift yönlü nedenselliği desteklese de toplam vaka sayısına göre yapılan değerlendirmede kurumlardan iktisadi gelişmeye doğru nedenselliğin daha güçlü olduğu görülmüştür.Item Rusya Federasyonu’nun güvenlik strateji belgeleri bağlamında Kırım İlhakı’nın tarihsel-sembolik ve askeri-jeopolitik analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-02) Jane, MuratGüvenlik strateji belgeleri bir devletin tehdit algıları, çıkarları ve olası dış politika hamleleri hakkındaki temel kaynaklardır. Söz konusu güvenlik strateji belgeleri arasında ulusal güvenlik konsepti, dış politika konsepti ve askeri doktrinler yer almaktadır. Bu belgeler ışığında bir devletin bölgesel ve küresel gelişmelere nasıl bir dış politik reaksiyon verebileceği net olarak öngörülebilmektedir. Bu bağlamda Rusya Federasyonu (RF)’nun postSovyet coğrafyaya yönelik politikalarının ve Avro-Atlantik Blok (NATO ve Avrupa Birliği-AB) ile ilişkilerinin anahatlarını söz konusu belgelerde görebilmek mümkündür. Ukrayna da RF-Avro-Atlantik Blok arasındaki ilişkileri belirleyen faktörler arasında yer almıştır. Bu çerçevede RF-Ukrayna ilişkileri genellikle Avro-Atlantik Blok’un doğu genişlemesi bağlamında değerlendirilmektedir. Fakat doğu genişlemesinin yanı sıra iki devlet arasındaki tarihselsembolik ve askeri-jeopolitik ilişkiler de dikkate alınmalıdır. Başka bir ifadeyle Kırım’ın ilhakı sadece güncel jeopolitik gerçekliklere indirgenmemeli, Ukrayna’nın ve Kırım’ın Rus tarih yazımındaki yeri de göz önünde bulundurulmalıdır. Zira RF’nin Ukrayna algısı işgal sürecinde belirleyici olmuştur. Bu çerçevede çalışmada Kırım’ın ilhakı, RF’nin güvenlik strateji belgeleri bağlamında, jeopolitik ve tarihsel gelişmeler ışığında analiz edilecektir. Hiç şüphesiz bu analiz bizce Şubat 2022 de başlayan RF-Ukrayna Savaşı’nın irdelenmesinde de yol gösterici olacaktır.Item Rusya Federasyonu-Çin Halk Cumhuriyeti ilişkileri: Çok kutupluluğun inşası(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-09) İpek, NiyaziUluslararası sistem tarihsel süreç içerisinde pek çok defa olduğu gibi günümüzde bir kere daha yeniden yapılanmaktadır. Dünya siyasetinin büyük aktörleri Rusya Federasyonu (RF) ve Çin Halk Cumhuriyeti (Çin), sistemin yeniden yapılanma sürecini hem söylem hem de eylem düzeyinde etkileme kapasitesine sahiptir. Kurumsallaşan ve liderlik düzeyinde geliştirilen ilişkilerin müttefiklik değeri herhangi bir anlaşmayla teyit edilmediyse de her iki ülke lideri de bu iş birliğini en ileri düzeyde ve çok değerli olduğunu defaten vurgulamaktadır. RF ve Çin’i yakınlaştıran pek çok ortak nokta olmakla birlikte ‘çok kutupluluk’ söylemi, bunun en kapsayıcı ve sistemik olanı olarak öne çıkmaktadır. Makale, RF ve Çin arasında özelikle Soğuk Savaş sonrası dönemde gelişen ikili ilişkilerin bir ‘güç merkezi’ oluşturduğunu, bu güç merkezinin uluslararası sistemin inşasını etkilediğini ve taraflar arası ilişkilerin taşıdığı çeşitli zayıf noktalara rağmen bir alt-sistem özeliği sergilediğini ileri sürmektedir. Çalışmada, RF ve Çin’in iddiası olarak çok kutupluluk inşası irdelenecek ve bu iddiaların geçerliliği alt-sistem analizi çerçevesinde sınanacaktır. Bu noktada alt-sistem analizi, kutuplaşma eğiliminin ölçeği olarak kullanılacaktır. Çalışma, bölgesel alt-sistem düzeyinde ele alınacak; analiz birimi olarak RF-Çin ilişkilerinin eksenine odaklanacaktır. Bu bağlamda çalışmanın temel sorunsalı, RF ve Çin’in kolektif biçimde geliştirdikleri çok kutupluluk iddiasının pratik bir değer ifade edip etmediğidir. Çalışmanın temel savı ise RF ve Çin ilişkilerinin kendi etki alanlarında yarattıkları ve inşa ettikleri ‘güç merkezi’ ile sistemin çok merkezli görünümünü arttırdıkları yönündedir.Item Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Birleşik Krallık arasında akdedilen serbest ticaret anlaşması itibarıyla uyuşmazlıkların çözüm yöntemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-10-11) Reçber, Kamuran; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Uluslararası İlişkiler Bölümü; 0000-0001-7388-479XTürkiye Cumhuriyeti Devleti ile Birleşik Krallık arasında akdedilen ve 2021 yılında yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması, taraflar arasında karşılıklı ticaret yapılmasında birçok düzenleme içermektedir. Bu düzenlemeler açısından taraflar haklar edindikleri gibi sorumluluklar da üstlenmektedir. Bahsi geçen Serbest Ticaret Anlaşması’nda, taraflar haklar edinirken ve/veya sorumluluklar üstlenirken meydana gelebilecek uyuşmazlıkların çözümü için de bir yöntem kabul edilmiştir. Bu yöntem, uluslararası kamu hukukunda da klasik olarak bilinen yargı dışı kategoride yer alan görüşme ve yargı alanında bulunan hakemlik/tahkim olmaktadır. Böylece Serbest Ticaret Anlaşması’nın uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde taraflar karma bir yöntem kabul etmişlerdir. Serbest Ticaret Anlaşması’nda uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin kabul edilen bazı düzenlemeler belirsizlikler içermesine rağmen genel anlamda bu düzenlemelerin açık olduklarını belirtmek gerekir. Bu çalışmada, Serbest Ticaret Anlaşması’nda bahsettiğimiz çözüm yönteminin açık ve işlevsel olduğu görüşü savunulmaya çalışılacaktır.Item Türkiye’nin uluslararası sağlık turizmindeki rekabet gücünün ekonomik büyümeye etkisi: Ampirik bir analiz(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-18) Batbaylı, ŞuleSon yıllarda ülkeler hizmet sektörlerinde uluslararası rekabet gücü elde etmeye çalışmaktadır. Bu bakımdan maliyet avantajı yakalamak, sektörde gelişmek, döviz kuru avantajı yakalamak ve ekonominin daha fazla dışa açık olması önem arz etmektedir. Diğer yandan uluslararası hizmet ticareti olan sağlık turizminde rekabet gücü elde etmek, ekonomilerin dışa açılmasına olanak tanımaktadır. Sağlık hizmetinin ihracatını arttırmak için düşük maliyet, yüksek kalite, iyi tanıtım faaliyetleri, düşük bilet ücretleri gibi faktörler rekabete yol açmaktadır. Sektörün rekabet gücünün yüksek olması ekonomik büyümeye katkı sağlamaktadır. Diğer yandan Türkiye’nin sağlık turizmi bakımından rekabet avantajları hem sektöre hem de ekonomik büyümeye katkı yapmaktadır. Bu doğrultuda ilk olarak Türkiye için 2003Ç1–2019Ç4 dönemine ilişkin, İhracat-İthalat Oranı Endeksi yardımıyla sağlık turizminin rekabet gücü test edilmiştir. Sonuçlara göre, Türkiye’nin sağlık turizminde rekabet avantajına sahip olduğu bulunmuştur. İkinci olarak VAR analizi yöntemiyle, sağlık turizmi rekabet gücünün; turist sayısı, yolcu gelirleri ve ekonomik büyüme üzerindeki etkileri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre sağlık turizmi rekabet gücü ve turist sayısında yaşanacak pozitif bir şokun, ekonomik büyüme üzerindeki etkisi uzun süre devam etmektedir.Item Hizmet hatası ve telafisi kapsamında sosyal kaygının tüketicilerin şikâyet etme niyeti üzerinde düzenleyici etkisinin araştırılması: Restoran sektöründe bir araştırma(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-14) Öztürk, Onur; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; İşletme Bölümü; 0000-0003-0403-9933Hizmetlerin kendine has özellikleri nedeniyle işletmelerin hatasız hizmet sunumu hedeflerini gerçekleştirmeleri oldukça güçtür. Hizmet hataları neticesinde gerçekleşen müşteri tatminsizliği, işletmelerin etkin hizmet telafisi stratejileri uygulayarak ortadan kaldırılabilir ve müşterilerin şikâyet etme, işletmeyi değiştirme ve olumsuz ağızdan ağıza iletişim gibi gelecekte işletmeyi kötü etkileyebilecek olan davranışları önlenebilir. Bu çalışma, hizmet telafisi tatmininin öncülleri ve ardıllarından oluşan bir teorik model önermekte ve bu modeli test etmeyi amaçlamaktadır. Bunlara ilaveten sosyal kaygının telafi tatmini ve şikâyet etme niyeti arasındaki ilişkide düzenleyici rol oynayıp oynamadığının incelenmesi de çalışmanın diğer bir amacıdır. Modeli test etmek için 467 katılımcıdan elde edilen veriler PLS-SEM ile analiz edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre etkileşim ve dağıtım adaleti boyutlarının telafi tatminini olumlu yönde etkilediği, telafi tatmininin de değiştirme niyeti, şikâyet etme niyeti ve olumsuz ağızdan ağıza iletişim değişkenlerini olumsuz yönde etkilediği, son olarak da sosyal kaygının telafi tatmini ve şikâyet etme niyeti arasındaki ilişki üzerinde düzenleyici bir etkiye sahip olduğu ifade edilebilir.Item Zihinsel iş yükü, iş tatmini, ücret tatmini ve işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkilerin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-04) Özkılıçcı, Gökçe; Aytaç, SerpilBeyaz yakalı çalışanlarda işten ayrılma niyetini oluşturan sebepleri incelemek organizasyonların nitelikli iş gücünü kaybetmemeleri açısından oldukça önemlidir. Alanyazında bu sebepleri ortaya koymaya çalışan araştırmalara rastlanmakla birlikte zihinsel iş yükünün söz konusu çalışmalarda incelenmediği dikkati çekmektedir. Buradan hareketle gerçekleştirilen bu araştırmanın amacı, beyaz yakalı çalışanların zihinsel iş yükü, iş tatmini ve ücret tatmini düzeyleri ile işten ayrılma niyetleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın örneklemi, çeşitli sektörlerde ve iş alanlarında çalışan 299 beyaz yakalı çalışandır. Değişkenler arasındaki ilişkiyi incelemek için yapılan korelasyon analizi sonuçlarına göre, işten ayrılma niyeti ile iş tatmini ve ücret tatmini arasında negatif, zihinsel iş yükü ile pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Ayrıca değişkenlerin cinsiyete göre farklılığı sadece ücret tatmininde anlamlı çıkmış olup, çalışılan sektöre göre farklılık incelendiğinde zihinsel iş yükü hariç diğer tüm değişkenlerde anlamlı bir farklılık gösterdiği görülmüştür. Değişkenlerin işten ayrılma niyetini açıklama düzeyini belirlemek için yapılan aşamalı regresyon (stepwise) analizinin sonuçları, iş ve ücret tatmininin, zihinsel iş yüküyle birlikte işten ayrılma niyetini açıkladığını göstermektedir.Item Fiyat, gelir ve faiz oranlarının konut talebi üzerindeki etkisi: Panel veri yaklaşımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-11-22) Çınar, Mehmet; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Ekonometri Bölümü; 0000-0001-8441-243XKonut talebi, konutun gerek zorunlu gerekse yatırım aracı olarak kullanılabilmesi açısından önemli bir kavramdır. Zira özellikle riskten kaçınan yatırımcılar konuta yönelmektedir. Bu kavram birçok faktör tarafından şekillenmektedir. Bu faktörlerden önemli bir tanesi konut kredisi faiz oranlarıdır. Konut kredi faiz oranları tüketiciler açısından doğrudan borçlanma maliyetini temsil etmekte ve dolayısıyla konut talebini etkilemektedir. Çalışmada fiyat, gelir ve konut kredi faiz oranlarının konut talebi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Bu bağlamda 81 il bazında 2013-2021 dönemi yıllık verileri kullanılmıştır. Panel veri ekonometrisi yaklaşımıyla tahmin edilen regresyon modeli sonucunda; konut kredi faiz oranlarının konut talebini beklendiği gibi negatif etkilediği görülmektedir. Aksine toplam hane sayısı ve tüketici gelirinin ise konut talebini pozitif etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle hane sayısındaki artış, konuta olan ihtiyacı artırmaktadır. Benzer şekilde konut kredi faiz oranlarındaki düşüş, tüketicilerin konut satın alma kararlarını etkilemekte ve tüketiciler daha fazla konut talep etmektedirler. Yani konut kredi faiz oranlarındaki düşüşün, konut talebini pozitif yönde etkilemesi beklenmektedir. Çalışma sonuçlarına göre konut kredi faiz oranlarındaki %1’lik azalış, konut talebini %1.23 artırmaktadır. İlaveten birim boyutlu modelin uygun model olarak belirlenmesi, iller bazında doğrudan gözlenemeyen etkilerin konut talebi üzerinde önemli olduğunu göstermektedir. Analiz sonuçlarına göre bu etki en fazla İstanbul’dadır. İstanbul’dan sonra; İzmir, Ankara, Bursa ve Konya gelmektedir.Item Türkiye’de mali alanın siyasi konjonktür çerçevesinde analizi (2000-2021)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-23) Çelen, Mustafa; Güner, Ayşe; Yılmaz, SerdarMali alan kavramı 2000’li yılların başından itibaren literatürde önemli bir yer edinmiştir. Önce gelişmekte olan ülkeler için bir kaynak yaratma aracı olarak görülen bu konu, 2008 krizi ve COVID-19 pandemisi ile birlikte hem gelişmekte olan hem de gelişmiş ülkeler için önem kazanmıştır. Makalede öncelikle mali alan kavramı ve kapsamı incelenmiş, mali alan yaratma yöntemleri açıklanmış, daha sonra ise mali alan literatürü taranmıştır. Çalışmada Heller yöntemi esas alınarak, Türkiye’de 2000-2021 yılları arasında vergi ve harcama politikalarındaki değişim incelenmiştir. Vergi politikası açısından bakıldığında, vergilerin ilgili dönemde dar bir koridorda seyrederek yüzde 24’lerde kaldığı; ayrıca dolaylı-dolaysız vergi kompozisyonunda değişiklik meydana geldiği görülmektedir. Harcama politikası açısından ise ilgili dönemin başında uygulanan istikrar politikaları sonucunda özellikle faiz harcamalarında meydana gelen azalmanın, sosyal yardım, sağlık ve eğitim harcamalarında önemli miktarda artışa imkân verdiği görülmektedir. Bu gelişmeler ile 20 yıl süresince hâkim parti olarak nitelendirilebilecek bir yönetimin, mali alanı nasıl yarattığı ve kullandığı üzerine siyasal konjonktür çerçevesinde bir değerlendirme yapılmıştır.