Sosyal Bilimler Yüksek Lisans Tezleri / Master Degree
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/26
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Antik dönemde kedi ikonografisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-29) Usal, Gizem; Mert, İ. Hakan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arkeoloji Ana Bilim Dalı; Arkeoloji Bilim Dalı; 0009-0005-7809-2413Binlerce yıldır bilfiil insan hayatında yer alan kediye gerek dini anlam yüklenip kutsallık atfedilmiş; gerek görmezden gelinmiş, hatta şeytanlaştırılıp yok edilmiştir. İnsanların henüz uygarlaşmaya başladığı ve yerleşik hayata yeni geçildiği dönemlerden itibaren bir şekilde insanın dikkat çekmiş ve yanında yerini almıştır. Buna bağlı olarak neolitik dönemden itibaren, Antik dönem uygarlıkları da dâhil olmak üzere bu süreçte betimlenen kedi figürleri saptanmaya çalışılmıştır. Araştırma nitel bir araştırma olup, çalışmada kullanılan veri ve bulgular yalnızca literatür taraması ve çevrimiçi müze kataloglarındaki figürün, heykel, seramik, mozaik, mezar steli, sikkelere dayalıdır. Bu eserler içerik analizi tekniği kullanılarak değerlendirilmiştir. Eserler birbiriyle kıyaslandığında, özellikle Antik Mısır’ın betimlemelerde öncü olduğu ve buradan diğer coğrafyalara dağıldığı görülmüştür. Ancak Antik Mısır’a ait çok sayıda kedi ile ilgili eserler olduğundan, örnekler sınırlı tutulmuştur. Ayrıca elde edilen bulgular sosyal hayat, dini inançlar ve tarihi kayıtlarla ilişkilendirilmiş; kedinin insan hayatı içerisinde önemi ve sembolik olarak atfedilen anlamlarıyla ilişkilendirilmiştir.Item İnsani güvenlik kavramı çerçevesinden Taliban’ın yükselişi ve Afganistan kaynaklı göçlerin analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-14) Rashidi, Basira; Kaya, Sezgin; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Disiplinlerarası Göç Araştırmaları Ana Bilim Dalı; 0000-0002-8683-2056Afganistan’ın çatışma ve istikrarsızlık geçmişi 1979’daki Sovyet işgaline, ardından bir dizi iç savaşa, Taliban rejiminin yükselişine ve düşüşüne ve 2001’deki ABD öncülüğündeki işgale kadar uzanmaktadır. Bu olayların Afgan nüfusu üzerinde derin etkileri olmuş, yaygın yerinden edilme, geçim kaynaklarının kaybı ve sosyal dokunun erozyonu ile sonuçlanmıştır. Taliban’ın 2021’de yeniden yükselişi ve uluslararası güçlerin geri çekilmesi insani krizi daha da şiddetlendirmiş ve yeni göç dalgalarına yol açmıştır. Göçün en önemli nedenlerinden biri istikrarsızlık ve güvensizliktir. Afganlar küresel bağlamda en çok sığınma başvurusu yapan milletler arasındadır. Ayrıca Afganistan için bu göç eğilimleri yeni değil, yıllardır devam eden çatışma ve güvensizlikten kaynaklı göç ülkesi olarak bilinmektedir. Bu bağlamda Amerika Birleşik Devletleri’nin Afganistan’dan çekilmeye başlaması ve hemen akabinde Ağustos 2021 yılında Taliban’ın iktidara gelmesi Afganistan kaynaklı göçlerin bir başka dalgasını beraberinde getirmiştir. Uluslararası Göç Örgütü bu süreçte geneli genç olmak üzere yaklaşık iki milyon insanın ülkeyi terk edeceğini öngörmüştür. Konu hem transit hem hedef ülke olarak kullanılabilecek bölgeler tarafından yakından takip edilmiştir. Bu çalışmada öncelikle göç ve göçün türlerine açıklık getirmek adına karşılaştırmalı kavramsal tanımlamalar yapılacak, ardından kuramsal olarak Kopenhag Okulu’nun güvenlikleştirme ve bölgesel güvenlik kompleksi yaklaşımları ele alınacaktır. İkinci bölümde retrospektif bir bakış açısı sağlamak için tarihsel arka plana ve Taliban’ın doğuşuna değinilecek, son olarak üçüncü bölümde ise Afganistan kaynaklı göç modellerine belirli güvenlik açıklarını vurgulayarak, mevcut politika ve müdahaleleri özellikle uluslararası kurum ve kuruluşların raporları incelenerek ele alınacaktır.Item Hofstede kültür boyutları ile bireysel yenilikçilik boyutları arasındaki ilişkinin kanonik korelasyon analizi ile incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-31) Durkut, Burhan; Gürsakal, Sevda; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Ekonometri Ana Bilim Dalı; İstatistik Bilim Dalı; 0009-0009-2517-0085Bu tez çalışmasında, Hofstede'nin kültürel boyutları ile bireysel yenilikçilik boyutları arasındaki ilişki çok değişkenli analizlerden kanonik korelasyon analizi kullanılarak incelenmiştir. Araştırmanın temel amacı, kültürel değerlerin bireylerin yenilikçilik eğilimleri üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Bu bağlamda, Türkiye'de yaşayan yetişkin bireylerden elde edilen veriler analiz edilmiştir. Araştırmanın teorik çerçevesi, Hofstede'nin kültürel boyutları teorisine dayanmaktadır. Bu teori, kültürel farklılıkları beş ana boyutta incelemektedir: güç mesafesi, belirsizlikten kaçınma, bireyselcilik/kollektivizm, erillik/dişilik ve uzun vadeli/yakın vadeli yönelim. Bireysel yenilikçilik ise, bireylerin yeni fikirleri benimseme, geliştirme ve uygulama yeteneklerini ifade eden bir kavramdır. Araştırma, betimsel ve ilişkisel tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Örneklem, 424 katılımcıdan oluşmuş ve veriler çevrimiçi ve matbu anketler aracılığıyla toplanmıştır. Veri toplama araçları olarak, demografik bilgi formu, Bireysel Yenilikçilik Ölçeği (BYÖ) ve Bireysel Kültür Değerleri Ölçeği kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizi SPSS yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Betimsel istatistikler, korelasyon analizi ve kanonik korelasyon analizi gibi istatistiksel teknikler kullanılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, kültürel boyutlar ile bireysel yenilikçilik arasında anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir.Item Almamy İslam devleti’nin Fouta Tooro bölgesinde uyguladığı iktisadi politikalar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-08) Ba, Omar; Kumaş, Mehmet Salih; Sosyal Bilimler Enstitüsü; İslam İktisadı ve Katılım Bankacılığı Ana Bilim Dalı; İslam İktisadı ve Katılım Bankacılığı Bilim Dalı; 0009-0002-2491-5558Araştırmamızın amacı, Batı Afrika’nın Fouta Tooro bölgesinde kurulan Almamy devleti’nin iktisadi politikalarını İslam iktisadı açısından değerlendirmektedir. 18. yüzyılda kurulan bu devlet, iktisadi politikalarıyla İslamî değerlere dayalı bir toplumsal düzen kurmayı amaçlamıştır. Bu politikaların, temel olarak bir sosyal adalet projesi çerçevesinde bölgedeki insanların hayatlarını her yönüyle kapsayacak mahiyette olduğu görülmektedir. Tezimizde halkın sosyal hayatını düzenlemek ve ekonomik durumunu iyileştirmek için nelerin nasıl yapıldığına ışık tutmayı amaçladık. Bu itibarla öncelikle bölgenin tarihi ve tarihte rol oynamış önemli şahsiyetler çerçevesinde, o dönem bölgede yaşayan Müslümanların sosyal, kültürel ve ekonomik hayatları incelenmiş olmaktadır. Genel anlamda bu devletin, toplumun ekonomik strüktürünü sistematik bir şekilde inşa edip adaleti sağlayacak kurumları kurmak; ticaret, tarım, balıkçılık ve hayvancılık gibi ekonomik faaliyetlerin İslam hukukunun öngördüğü şekilde yürütülmesini sağlamayı amaçladığı görülmektedir. Ayrıca halk arasındaki yoksulluk ve ekonomik zorlukları hafifletmek ve refahın yayılmasını sağlamak üzere bazı kurum ve hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Sonuç olarak bu çalışmada, söz konusu ekonomik politikaların İslam iktisat ilmi açısından değerlendirilmesi yapılmaya çalışılmıştır.Item Ulusal yetki alanı dışında kalan bölgelerde tescil-yetki ilişkisi ve uzay hukukundaki görünümü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-25) Eryavuz, Feriha Beyza; Kaya, Gülsüm; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı; 0000-0001-7890-69861600’lü yılların başından günümüze uluslararası hukukun içtihatları ve düzenlemeleri temel kavramlardan birini ön plana çıkarmaktadır: yetki. Devletin egemenliğine dayanan hakların demetinini oluşturan yetki, uluslararası hukukun gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Vestfalya Barış Andlaşması sonrası ortaya çıkan uluslararası sistemin yapısı kapsamında devletlerin yetkisi, devletlerin ülkelerinde kurulmuş bir otorite olarak kabul edilmiştir. Söz konusu dönemde yetki, egemenlik gibi devletlerin ülkeleri ile sınırlı görülmekteydi. Söz konusu tartışmaların yapıldığı zamanlarda devletler arasındaki yetki çatışmalarının önlenmesi için bu tarz bir yaklaşım benimsenmişti. Ancak zamanla devletlerin belirli durumlarda ülke dışı yetki kullanımının mümkün olduğu kabul edilmiştir. Günümüzde, uluslararası hukukun temel yaklaşımı devletlerin ancak kabul edilen uluslararası normlara dayanarak ülke dışı yetki kullanabileceği yönündedir. Bu standart yöntemlerin temellerinden biri, tescilden kaynaklanan yetkilere dayanmaktadır. Tescilden doğan yetkilerin özellikle Antarktika, açık denizler, uzay vb. ulusal yetki alanı dışında kalan bölgelerde kullanımı farklılık göstermektedir. Bu çalışma kapsamında ulusal yetki alanı dışında kalan bölgelerde yetki kullanımı özellikle uzay hukuku düzenlemeleri dikkate alınarak incelenecektir. Çalışmanın birinci bölümünde, devlet yetkisi kavramının tanımı ve çerçevesi genel olarak çizilmeye çalışılacaktır. Sonrasında ise uluslararası deniz hukuku, uluslararası hava hukuku ve Antarktika’ya ilişkin uluslararası düzenlemeler esas alınarak tescil ve yetki ilişkisi tartışılacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde uzay hukuku hükümleri kapsamında tescil ve yetki ilişkisi incelenecektir. Bu bölümde özellikle devletlerin yetkilerinden doğan hukuki sonuçlar tartışılacaktır. Son bölümde, devletlerin uzay objelerinin tesciline ilişkin getirdiği ulusal mevzuat düzenlemeleri incelenerek Türkiye için tescile ilişkin hükümler özelinde ve örnek niteliğinde bir ulusal mevzuat değerlendirmesi yapılacaktır.Item Türkiye’de ihracata yönelik devlet desteklerinin etkinliğinin değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-07) Saygın, Hilal; Gerçek, Adnan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Maliye Ana Bilim Dalı; Mali Hukuk Bilim Dalı; 0009-0005-9169-3854İhracat, yani ülkede bulunan yerleşiklerin gerçekleştirdikleri dış satımlar tarih boyunca ülkeler için her zaman önemini korumuştur. Ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınmasında çok önemli rol oynayan ihracat, devletler tarafından çeşitli politika, yöntem ve araçlarla geçmiş yıllardan beri desteklenmektedir. İhracatın desteklenmesi doğrultusunda sunulan destek programları ile ülkelerin toplam ihracatının, ihracatçı sayısının, ürün ve pazar çeşitliliğinin artırılması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin de ihracata yönlendirilmesi ve uluslararası pazarlarda rekabet gücü elde etmesi gibi hususlar hedeflenmektedir. Türkiye’de özellikle 1980’li yıllardan itibaren uygulanan dış ticaret politikalarında ihracatın desteklenmesine önem verilmiştir. Uzun yıllardan beri uygulanan ihracat desteklerinde uluslararası kuruluşlara üye olunması, güncel gelişmeler vb. faktörlerin etkisiyle zaman içerisinde değişiklikler yapılmıştır. Türkiye’de halihazırda farklı kurum ve kuruluşlar tarafından ihracata yönelik oldukça kapsamlı ve çeşitli destek programları yürütülmektedir. Bu kapsamda çalışma ile ihracata yönelik sunulan devlet desteklerinden firmalar tarafından yararlanılması ve desteklerin firmaların ihracat performansına etkisi hususlarında etkinlik araştırması yapılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Türkiye’de sunulan ihracata yönelik devlet desteklerine ilişkin ölçeklerden yararlanılarak anket hazırlanmıştır. Hazırlanan anket, ihracat yapan ve ihracat desteklerinden yararlanan 400 firmaya araştırma şirketi aracılığıyla uygulanmıştır. Araştırma sonucunda firmaların ihracata yönelik devlet desteklerinden yararlanma sürecinde döviz kuru, destek unsurları gibi konularda birtakım sorunlar yaşadığı, bununla birlikte desteklerin etkin bir şekilde kullanıldığı ve firmaların ihracat performansına, yurt dışı satışlarında ülke çeşitliliğine, istihdamına olumlu katkılar sağladığı görülmüştür. Firmaların ihracat desteklerinden yararlanma sürecinin kısaltılması, destek unsurları hakkında yeterince bilgi sahibi olması sorunların aşılmasına fayda sağlayarak desteklerin etkinliğini artıracaktır.Item Anonim şirketlerde pay sahibinin bilgi alma ve inceleme hakkı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-24) Arslan, Naciye Cansu Şahin; Yaşar, Sevgi Bozkurt; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Özel Hukuk Ana Bilim Dalı; Ticaret Hukuku Bilim Dalı; 0009-0007-5588-202X6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 437. maddesi ile pay sahiplerine tanınan bilgi alma ve inceleme hakkı, pay sahiplerinin şirket yönetimi ve şirketin ekonomik durumu hakkında bilgi sahibi olmasını sağlayarak, pay sahipliğinden kaynaklanan haklarını daha bilinçli bir şekilde kullanılmasına hizmet etmektedir. Bu nedenle bilgi alma ve inceleme hakkı pay sahipliği hakları arasında büyük bir öneme sahiptir. Çalışmanın konusunu TTK m. 437/2 ile düzenlenen anonim şirketlerde pay sahibinin bilgi alma hakkı, TTK m. 437/4-5 ile düzenlenen inceleme hakkı ve her iki hakkın kullanılması ile doğan bilgi alma ve inceleme davası oluşturmaktadır. TTK m. 437/1’de düzenlenen pasif bilgi alma hakkına ise yalnızca TTK m. 437/2 ile bağlantılı olduğu noktalarda değinilmiştir. Çalışmada bilgi alma ve inceleme hakkının müşterek olan esasları birlikte değerlendirilmiş, ayrılan yönlerine ise ayrı başlıklar altında yer verilmiştir.Item Vergi kaçakçılığı suçlarında etkin pişmanlık uygulamasının değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-02) Gülenç, Baturalp; Türegün, Feride Bakar; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Maliye Ana Bilim Dalı; Mali Hukuk Bilim Dalı; 0000-0003-3276-9124Vergi kaçakçılığı, Vergi Usul Kanunu (VUK)’nun 359. maddesinde düzenlenen ve yaptırımları eylemlere göre 18 aydan 8 yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suçtur. 7394 sayılı kanunla vergi kaçakçılığı suçları yönünden ceza indirimine olanak tanınmıştır. Hem kanunun gerekçesinde hem geçici madde 34’te kurum “etkin pişmanlık” olarak nitelenmiştir. Bu çalışmanın amacı; vergi kaçakçılığı suçlarında etkin pişmanlık uygulamasını incelemek, yapısal sorunlarını tespit etmek ve öneriler sunmaktır. Etkin pişmanlıktan yararlanmak için verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının ödenmesi gerekmektedir. Tarh edilen vergi ve buna bağlı cezanın bulunmadığı hallerde ödeme gerekmeksizin cezada indirim yapılmaktadır. Aktif ve iradi bir davranış gerektirmeyen bu durumun etkin pişmanlık kurumu ile izah edilmesi mümkün değildir. Vergi kaçakçılığı suçları zarar suçları olmamasına rağmen, zararın telafisi ve idari cezanın bir kısmının ödenmesi aranmıştır. Ayrıca hem m. 359 hem geçici m. 34’te ceza indiriminden faydalanabilmek için vergi mahkemesinde dava açılmaması, açılmışsa feragat edilmesi, kanun yollarına başvurulmaması veya başvurulmuşsa vazgeçilmesi şart koşulmuştur. Ancak Anayasa Mahkemesi m. 359’daki şartı tamamen, geçici m. 34’teki şartı kısmen iptal etmiştir. Mevcut durumda idari vergisel uyuşmazlık sonuçlanmamasına rağmen, kişilerden ödeme yapmaları beklenmektedir. Ayrıca kişiler beraat ettikleri takdirde yaptıkları ödemenin akıbetinin ne olacağı belirsizdir. Sonuç olarak; mevcut haliyle uygulamada ortaya çıkacak sorunlar sebebiyle düzenlemenin kaldırılması önerilmiştir. Eğer etkin pişmanlık kurumunun varlığı zorunlu görülüyorsa, kaçakçılık suçlarının tehlike ve zarar suçları olarak ayrılması, sadece zarar suçlarında etkin pişmanlığa olanak tanınması, vergi kaçakçılığı suçu ile vergi kaybı oluştuğunda vergi ziyaı cezası yerine hapis cezasının yanında adli para cezası uygulanması, bu cezanın eylemi gerçekleştiren kişiye kesilmesi önerilerinde bulunulmuştur.Item Demokrasi ve siyasi istikrar bağlamında Türkiye’nin siyasi hayatında seçim barajı tartışmaları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-01) Oktuay, Muhammed Yusuf; Gülener, Serdar; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı; Hukuk Bilimleri Bilim Dalı; 0009-0006-1054-9461Demokrasi, vatandaşların yönetimde doğrudan rol almasını ve karar verme süreçlerinde etkin olmasını sağlayan bir yönetim biçimidir. Öte yandan siyasi istikrar, bir ülkenin politikalarında ve uygulamalarında tutarlılık ve bütünlük anlamına gelir. Demokratik rejimler altında, halkın karar verme süreçlerine adil temsil ile katılımı ve bu süreçte seçilen yetkililerin istikrarlı yönetimi, sürekli olarak tartışma konusu olmuştur. Bu bağlamda da seçim barajları, demokratik ilkeleri zedeleyen ve vatandaşların seçme ve seçilme hakları üzerinde kısıtlamalar getiren bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Çalışmamızda demokrasi ve siyasi istikrar açısından seçim barajının ve ilgili tartışmaların incelenmesi amaçlanmıştır. İlk olarak, demokrasi ve siyasi istikrar kavramları ile seçim sistemleri üzerinde durulmuş, ardından Türkiye'deki seçim barajının genel işleyişi ve demokrasi ile siyasi istikrar üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Ayrıca, seçim barajının siyasi arenada yarattığı tartışmalar, parlamento genel kurulundaki müzakereler, medyada yer alan haberler ve sivil toplum kuruluşları ile iktidar elitlerinin konuya dair yorumları analiz edilmiştir. Seçim barajı ile ilgili AYM ve AİHM’in kararları inceleme konusu olmuş ayrıca demokrasi ve siyasi istikrar bağlamında seçim barajının yol açtığı problemler ile söz konusu problemlere karşılık tavsiyelerin tespitleri açıklanmıştır.Item Kripto paraların vergi ve denetim boyutunun Türkiye açısından incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-08) Uçkan, Cemal Burak; Giray, Filiz; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Maliye Ana Bilim Dalı; Maliye Teorisi Bilim Dalı; 0009-0002-3465-0004Kripto paralar 2009 yılından beri ticari hayattaki yerlerini alan, blockchain üzerinde çalışan, anonim, merkeziyetsiz, düşük maliyetli ve hızlı işlem hareketine sahip, dağıtık defter teknolojisi, eşler arası iletişim modeli gibi teknolojileri kullanan kriptografik varlıklardır. Ülkeler açısından hem kripto para işlemlerinden vergi geliri elde edilmesi hem de beraberinde getirdiği finansal suç risklerinin önlenmesi açısından düzenlemeler yapılması gerekli olmuştur. Bu düzenlemelerin yapılması ve kripto paraların yasal statülerinin belirlenmesi kolay bir süreç değildir. Kripto paraların vergilendirilmesi ve denetlenmesi açısından henüz Türkiye’de bir mevzuat düzenlemesi ortaya konulmamıştır. Kripto paraların vergi ve denetim süreçlerinin etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi ve olağan risklerin önlenebilmesi için mevcut sistemin, alışılagelmiş finansal yapıdan farklı biçimde çalışan bu yeni yapıya uygun hale getirilmesi veya bu açıdan incelenmesi gereklidir. Bu tez çalışmasının da amacı bu hususta kripto paraların sağladığı faydalar ve taşıdığı riskler dikkate alınarak vergilendirilmesi ve denetlenmesi konularında Türkiye için uygun yaklaşımların neler olabileceği hakkında fikir ve öneriler sunmak kaydıyla yapılacak çalışmalara fayda sağlamaktır. Söz konusu amaç doğrultusunda bu çalışmada literatür taraması yönteminden faydalanılmıştır. Yapılan inceleme sonucunda mevcut mevzuatın ve düzenlemelerin Türkiye’de kripto paraları vergileme ve denetleme konularında yetersiz kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.Item 2011 Sonrası Batı Afrika’dan Türkiye’ye akan göç(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-25) Bility, Musa Alieu; Aydın, Mustafa Berkay; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Sosyoloji Ana Bilim Dalı; Sosyoloji Bilim Dalı; 0009-0009-1586-450XBu tez, Türkiye’de bulunan Batı Afrikalı göçmenler ile ilgili yazılmıştır. çalışmamız 2011 ve sonrasında Batı Afrika ülkelerinden Türkiye’ye akan yoğun göç sürecine odaklanmaktadır. günümüzde uluslararası gündeminde öne çıkan en önemli sorunlardan biri olan göç, Batı Afrika ülkeri geniş bir yer tutmaktadır. Bu bölgede ekonomik sorunlarlarla siyasi ve sosyal sebeplerden kaynaklanan şiddet olaylardan dolayı binlerce kişi göç etmek zorunda kalmıştır. Bu kişilerin çoğu Afrika’nın farklı ülkelerinde kalıcı ya da geçici süreliğine yerleşirken bir kısmı Kıta dışına çıkmıştır. Batı Afrika ülkelerinden kıtadışına yapılan göçler çoğunlukla ekonomik neden taşınmakta ve hedef Avrupa’ya varmaktır. Bu çalışmada 2011 yılından sonra artmış olan Batı Afrika-Türkiye göçlerin arka planında yatan nedenleri, bu göçmenlerin Türkiye’deki durumları ve gelecek için planları araştırmaktadır. Çalışmada İstanbul ve Bursa’da gerçekleşmiştir. Bu iki şehirde yaşayan Batı Afrikalı göçmenlerle yüz yüze ve derinlemesine görüşme yöntemi ile verir toplanarak durumlarında karşılaştırma yapılmıştır.Item Ayfer Tunç’un “Dünya Ağrısı” romanında karşılaştırma işlevli yapılar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-30) Yurdagöçer, Buket; Aydın, Hasene; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı; Yeni Türk Dili Bilim Dalı; 0009-0003-1758-1921Karşılaştırma, en az iki unsur arasındaki benzerlik ve farklılıkların değerlendirilmesine dayanan bir anlamsal ilişkidir. Karşılaştırmaların amacı unsurlar arasında öne çıkarılmak istenen nitelikleri belirginleştirmek ve somutlaştırmaktır. Karşılaştırma ilişkileri, dilde karşılaştırma işlevi üstlenen dil birimleri doğrultusunda kurulur. Ekler, sözcükler, ek (biçim birimi) + sözcük (sözcük birimi), sözcük + ek yapıları (biçim birimi-sözcük birimi) karşılaştırma işleviyle dizge içerisinde yer alabilmektedir. Dil birimlerinin hangi işlevle dizge içerisinde yer aldıklarının tespit edilmesi, biçimsel ve anlamsal ilişkiler kurdukları diğer dil birimleriyle birlikte ele alınmasına bağlıdır. Çeşitli boyutlardaki dil birimleri, karşılaştırma işlevlerini bağlam odaklı kazanmaktadırlar. Bazı ekler, sıfatlar, zarflar, edatlar ve bağlaçlar anlamsal bağlantılarına göre karşılaştırma işleviyle kullanıma çıkarlar. Karşılaştırma ilişkilerinin yüzey yapıda kullanılan dil birimlerinin yanı sıra karşılaştırma işlevi üstlenmiş dil birimleri olmaksızın da kurulabildiği görülmektedir. Karşılaştırmaların bu türünü, cümle ögeleri arasındaki bağlantılara dayanan söz dizimsel ilişkiler ağı oluşturmaktadır. Söz dizimsel karşılaştırmalar özne, nesne, zarf tümleçleri ve yüklemler arasında kurulur. Çözümlenebilmeleri için derin yapı ve bağlam hakkında genel bilgilere hâkim olunması gereklidir. Karşılaştırma işlevli dil birimleri dizge içerisinde karşıtlık, benzerlik, derecelendirme, denklik/eşitlik, tercih/seçim, beklenti ve gerçeklik arasında uyuşmazlık, sınırlandırma, oranlama vb. çeşitli anlamsal ilgiler kurar. Bu tez, Türkiye Türkçesinde karşılaştırma işlevli yapıların tespit edilmesine yöneliktir. İnceleme metni olarak Türk edebiyatının modernist kalemlerinden olan Ayfer Tunç’un Dünya Ağrısı romanı seçilmiştir. Dünya Ağrısı; kişiler, nesneler, olaylar ve durumlar, zaman ve mekân bakımından zenginleştirilmiş karşılaştırma ilişkileri üzerine kuruludur. Tezin amacı, karşılaştırma işlevli yapıların tespit edilmesi; elde edilen verilerin biçim birimi, sözcük birimi, biçim birimi-sözcük birimi ve söz dizimsel olarak sınıflandırılması; biçimsel ve anlamsal değerlerinin belirlenmesidir.Item Vergi uyuşmazlıklarının çözümünde kanun yolundan vazgeçmenin diğer çözüm yollarıyla karşılaştırmalı değerlendirmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-07) Şakrak, Fatih Can; Türegün, Feride Bakar; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Maliye Ana Bilim Dalı; Mali Hukuk Bilim Dalı; 0009-0003-5475-3307Vergilendirme sürecinde idare ile mükellef arasında ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözüm yolları; idari ve adli çözüm yolları olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlar arasındaki ayrım net olarak yapılabilmektedir. Ayrıca Vergi Usul Kanunu’na göre adli çözüm yoluna başvurmadan önce idari çözüm yollarına başvurulması zorunlu değildir. Bununla birlikte idari çözüm yollarından yararlanmak isteyen mükelleflerin uyuşmazlığı sürdürmeden, dava açma hakkından vazgeçmesi gerekir. Bu durum mükelleflerin adli çözüm yollarına başvurması halinde, idari çözüm yollarını etkisiz hale getirmektedir. Bu nedenle vergi uyuşmazlığının barışçıl yollarla çözülmesi sağlanamamaktadır. İdari ve adli çözüm yolları arasındaki bu durumlar göz önünde bulundurularak, idare ile mükellefler arasındaki çözüm ve uyumu her aşamaya yaymak, mükellefin yargı yoluna başvurmuş olması halinde dahi, vergi uyuşmazlığını barışçıl çözüm yolu ile çözülebilmesine imkan vermek ve vergi yargısının iş yükünü azaltmak amacıyla vergi mevzuatına, kendine özgü özellikleri olan ve her iki çözüm yolu sınıflandırmasına da dahil edilemeyen kanun yolundan vazgeçme müessesesi eklenmiştir. Bu çalışmada, vergi uyuşmazlığı çözüm yolları arasında yeni bir uygulama olan kanun yolundan vazgeçme müessesenin incelenmesi ve diğer müesseseler ile karşılaştırmalı değerlendirmesi yapılarak, söz konusu müessesenin işlev ve etkinliğinin artırılmasına katkı sağlanması için öneriler sunmak amaçlanmıştır. Sonuç olarak, kanun yolundan vazgeçme müessesesi öncelikle kanunların yazımındaki dil birliğine uygun olarak gözden geçirilmelidir. Müessese, yargının iş yükünü azaltma fonksiyonunu mükelleflere daha aleyhlerine olan bir sonuç sunma ve indirim oranlarının daha cazip gelmesi ile sağlayabilir. Bu amacı gerçekleştirebilme kabiliyetinin artırılabilmesi için istinaf yolu aşamasında yapılacak indirim oranının, temyiz yolu aşamasından daha fazla olması gereklidir. Müessesenin kapsam konularının, vergi yargısında dava konusu olan diğer konuları da içerecek şekilde olması gereklidir.Item Bir mizah unsuru olarak klasik Arap nevadirinde gramatikal ve linguistik merviyât(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-05) Kaya, İsmail; Şahin, Şener; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı; Arap Dili ve Belagatı Bilim Dalı; 0000-0003-2499-5076Bu çalışma, klasik Arap edebiyatında dilbilimsel ve gramatikal unsurların mizahi bir araç olarak nasıl kullanıldığını incelemektedir. Araştırmanın amacı, Hicri III. asırdan günümüze kadar uzanan dönemde yazılmış Arap metinlerinde dil hataları ve kelime oyunlarının mizahi yönlerini ortaya koymaktır. Araştırmanın önemi, dilin mizah yaratmadaki gücünü ve bu unsurların dönemin dil anlayışına ve kültürel bağlamına nasıl yansıdığını göstermesidir. Çalışma, klasik Arap edebiyatındaki mizahi anlatıları yer yer modern mizah örnekleriyle karşılaştırarak bu alanda Türk akademi çevrelerine yeni bir perspektif sunmayı hedeflemektedir. Araştırmada, Hicri III-X. yüzyıllar arasında yazılmış klasik Arap edebiyatı metinleri ile modern kaynaklar ve web sayfaları incelenmiştir. Geniş bir literatür taraması yapılarak, “dil hatası (lahn), kelime oyunu, gramatikal mizah” gibi anahtar kelimelerle ilgili materyaller toplanmıştır. Elde edilen materyaller tematik olarak gruplandırılmış ve bağlamında dilbilimsel analizleri yapılmıştır. İncelenen hikâyeler, şiirler, darb-ı meseller ve hikemi sözler Türkçeye serbest çeviri yöntemiyle çevrilmiş, anlatıların mizahi yönleri vurgulanmıştır. Metinlerin orijinal Arapça versiyonları da sunularak dilsel estetik boyutları korunmuştur. Bu çalışma, Arap edebiyatındaki dilsel ve gramatikal mizahın günümüz mizah anlayışıyla karşılaştırılmasına olanak tanımakta ve bu alanda önemli bir boşluğu doldurmaktadır.Item Samson Raphael Hirsch ve modern Ortodoks Yahudiliğin doğuşu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-29) Karış, Alçı; Tarakçı, Muhammet; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı; Dinler Tarihi Bilim Dalı; 0009-0008-0591-4465Bu tez çalışmasında on dokuzuncu yüzyıl Yahudi düşünürlerinden Samson Raphael Hirsch’in kurucusu olduğu Modern Ortodoks Yahudilik mezhebinin doğuşu ve gelişiminin Yahudilik tarihindeki yeri incelenmektedir. Almanya’da doğan ve Yahudiliğin geleneksel değerlerini modern dünyayla sentezlemeye çalışan bu mezhep, dinî ve kültürel anlamda bir yeniden yorumlamayı temsil etmektedir. Çalışma, Hirsch’in Tora im Dereh Erets merkezli yaklaşımını detaylı bir şekilde inceleyerek, onun modern dünya ile uyumlu bir Yahudi geleneği oluşturma çabasını ele almıştır. Modern Ortodoks Yahudilik mezhebinin dinî eğitim ve seküler dünya ile ilişkileri konusunda gösterdiği uyuma dikkat çekerken aynı zamanda büyük oranda geleneksel Yahudilik çizgisini muhafaza ettiğini ortaya koymuştur.Item Vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yollarının vergi ahlakına etkileri: Bursa örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-02) Şan, Okan; Gerçek, Adnan; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Maliye Ana Bilim Dalı; Maliye Hukuk Bilim Dalı; 0009-0000-0702-0555Vergi sistemlerinin karmaşıklığı ve sürekli değişen vergi mevzuatı, vergi mükellefleri ile vergi idaresi arasında çeşitli uyuşmazlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu tür uyuşmazlıklar, mükelleflerin vergi yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki istekliliklerini ve devlete olan güvenlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Vergi uyuşmazlıklarının adil, hızlı ve şeffaf bir şekilde çözülmesi, bu olumsuz etkilerin en aza indirilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Adil bir çözüm süreci, tarafların haklarının korunmasını ve her iki tarafın da eşit bir şekilde değerlendirilmesini sağlamaktadır. Hızlı çözüm süreçleri, mükelleflerin üzerindeki belirsizlik ve stresten hızlıca kurtulmalarına yardımcı olurken, şeffaflık ise süreçlerin açık ve anlaşılır olmasını sağlayarak mükelleflerin sisteme olan güvenini pekiştirmektedir. Bu üç unsurun bir arada bulunması, vergi ahlakının korunması ve geliştirilmesi açısından kritik bir rol oynamaktadır. Vergi ahlakı, mükelleflerin vergiye gönüllü uyum sağlamaları ve yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki istekliliklerini ifade etmektedir. Bu nedenle, vergi uyuşmazlıklarının çözüm süreçleri, genel olarak vergi sisteminin etkinliği ve mükelleflerin sisteme olan güveni üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olmaktadır. Bu çalışmada vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yollarının vergi ahlakına etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Tez kapsamında Bursa’da faaliyette bulunan meslek mensuplarına toplam 403 anket uygulanmıştır. Yapılan anket sonucunda ortaya çıkan veriler faktör analizine tabi tutulmuştur. Bu analiz sonucunda Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlere göre Türkiye’de vergi uyuşmazlıkların idari aşamada çözüm yollarının vergi ahlakına doğrudan hem olumsuz hem olumlu etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla vergi kanunlarında değişikliklerin mükelleflerin ve vergi idaresinin işbirliğiyle hayata geçirilmesi, vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yollarının vergi ahlakında bozulmaya yol açan özel durumların dikkate alınması gerekmektedir.Item Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının icrası (ÇKK m. 41F)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-26) Kaya, Buse Nur; Çelikoğlu, Cengiz Topel; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Özel Hukuk Ana Bilim Dalı; Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Bilim Dalı; 0009-0000-8067-757XÇocuk, on sekiz yaşını doldurmamış ve henüz erginliğini kazanmamış kişi olup çocuğun üstün yararının korunması, çocuk ile alakalı her konuda gözetilmesi gereken ilkedir. Mahkemelerce verilen kararların yerine getirilmesi de bu kapsamdadır. Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararlar, İcra-İflas Kanunu kapsamında yerine getirilmekteyken, çocuğun taşınır bir mal olarak değerlendirilecek biçimde zor kullanarak yerine getirildiğinden bu durumun çocukların psikolojik olarakciddi anlamda zarar görmesine sebep olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. 7343 sayılı Kanun ile Çocuk Koruma Kanunu’nda yapılan değişiklikler neticesinde çocuk teslimive çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararların yerine getirilmesi İcra-İflasKanunu’nun kapsamından çıkarılarak Çocuk Koruma Kanunu kapsamına dahiledilmiştir. Çocuk Koruma Kanunu’nun 41/A ve devamı maddelerindeki düzenlemelergereğince çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin kararlar Adalet Bakanlığı’na bağlı olan Mağdur Hakları ve Adli Destek Müdürlükleri tarafından yerinegetirilecektir. Getirilen sistemde uzmanların süreçteki etkinliği ve aile mahkemelerininsürece müdahalesi arttırılmış, çocuğun üstün yararının temini amaçlanmıştır. Çalışmamızda çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının yerine getirilmesi Çocuk Koruma Kanunu düzenlemeleri doğrultusunda incelenmiştir.Item Nâtık-bilhak ve Zeydi fıkhındaki yeri (Et-tahrîr adlı eserinin büyû‘ bölümü özelinde)(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-07-19) Kara, Nimet; Gündüz, Eren; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı; İslam Hukuku Bilim Dalı; 0000-0002-7841-1606Zeydilik, Irak bölgesinde doğup ilk devletini Taberistan’da kurmuş ve bu bölgede İslâm dinini temsil eder olmuştur. Kuruluş sürecinde Zeydiler Mu‘tezile ve Hanefîlikgibi pek çok mezheple etkileşim halinde olmuşlardır. Bu etkileşimle beraber yetişen önemli fakihlerin katkılarıyla Zeydi fıkhı gelişmiş ve sistematik bir hal almıştır. Bu fakihlerden biri de hicri 5. yüzyılda yaşamış Zeydi imam Nâtık-Bilhak’tır. Bu çalışmaya konu olan fakih, çok yönlü bir âlim olup önemli eserler kaleme almıştır. Bu eserler içinde en çok dikkati çekenlerden biri de fürû-i fıkıh alanında yazdığı et-Tahrîr’dir. Bu muhtasar eserinde Nâtık-Bilhak, kendinden önceki Zeydi imamların görüşlerine yer vermiş ve onları özlü bir biçimde aktarmıştır. Bu araştırmamızın amacı, adı geçen eseri üzerinden müellifin Zeydi fıkhındaki yerini ve önemini ortaya koymaktır. Yöntem olarak tabakat kitaplarından yararlanılarak müellifin hayatı ve onu etkileyen fakihler tanınmaya çalışılmış, ayrıca onun bize ulaşan eserleri hakkında genel bilgi verilmiştir. et-Tahrîr’in incelenmesinde örneklem olarak eserin Kitabu’l-buyû’ bölümü tercih edilmiştir.Item Ebû Süca‘ En-Nâsırî ve kelâmî görüşleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-06-27) Sönmez, Ahmed Mahmud Ali; Koloğlu, Orhan Şener; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı; Kelam Bilim Dalı; 0000-0003-1223-7606Çalışmamızda Mâtürîdî âlim Ebû Şüca‘ en-Nâsırî’nin ilmî kişiliği, kaynakları, metodu ve kelâm ilmine dair görüşlerini ele almaya çalıştık. Onun görüşlerini aktarırken yer yer mezhebin kurucusu İmam Mâtürîdî’nin ve mezhebin en güçlü ve meşhur isimlerinden Ebü’l-Mûin en-Nesefî’nin görüşlerine de yer vermeye çalıştık. Çalışmamızı bir giriş ve iki bölümden oluşturduk. İlk bölümde Mâtürîdî âlim Ebû Şüca‘ en-Nâsırî’nin hayatı, ilmî kişiliği, eserleri ve metoduna değinmeye çalıştık. İkinci bölümde ise kelâmî görüşlerini ele almaya gayret ettik.Item Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Kûtü’l Kulûb adlı eserine göre manevi eğitimin bireyin ahlak inşasındaki rolü(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024-08-02) Piri, Ayşen; Kılavuz, Mehmet Akif; Sosyal Bilimler Enstitüsü; Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Ana Bilim Dalı; 0009-0006-4180-6723Bu çalışmamız, Ebû Tâlib el-Mekkî’nin “Kûtü’l Kulûb” adlı eseri merkeze alınarak erken dönem sufilerde manevi eğitimin bireyin ahlak inşasındaki rolünü incelemektedir. Çalışma, manevi eğitim süreçlerinin, bireyin ahlaki gelişiminde ve ruhsal olgunlaşmasında nasıl bir etkisi olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. İlk bölümde, tasavvufun manevi eğitim anlayışı ve bu eğitimin bedensel ve ruhsal tezahürleri ele alınmıştır. Özellikle bedensel terbiyenin, nefsin arzu ve isteklerini dizginleme, ahlaki güzelliklerin kazanılmasındaki önemi vurgulanmıştır. İkinci bölümde, manevi eğitimin ahlaki inşa sürecine katkıları, bireyin negatif duygulardan arındırılması ve pozitif ahlaki değerlerle donatılması üzerinde durulmuştur. Ebû Tâlib el-Mekkî başta olmak üzere erken dönem sufilerin görüşlerine dayanarak, tasavvufi anlayışın ortaya koyduğu yaşam modelinin bireyin manevi eğitim sürecinde nasıl bir rol oynadığı açıklanmıştır. Çalışma, manevi eğitim süreçlerinin bireyin içsel huzurunu artırarak, dengeli ve uyumlu bir yaşam sürmesine katkıda bulunduğunu savunmaktadır.