2000 Cilt 19 Sayı 3
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/17937
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Vibrio parahaemolyticus gıda zehirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2001-04-10) Soyutemiz, Ece; Aydın, Ayşegül; Veteriner FakültesiDoğal olarak denizlerde ve nehirlerin denizlere açıldığı yerlerdeki çevresel mateiyaJierde yerleşen , gram negatif, halofilik bir mikroorganizma olan Vibrio parahaemolyticus, gastroenteritis (en yaygın sendrom), yara enfeksionları ve septisemi olmak üzere 3 büyük klinik hastalık sendromuna neden olmaktadır. V. parahaemolyticus enfekiyonları genellikle, çiğ kabukluları, özellikle istiridyeleri yiyen veya derilerindeki yaraları ılıkdeniz suyuna maruz kalan kişilerde oluşur. V. parahaemolyticus, ilk kez 1950 yılında, Japonya'da gıda kaynaklı bir enfeksiyon nedeni olarak tanımlanmıştır. O zamandan bu yana, V. parahaemolyticus Japonya'da ve tüm Asya'da gıda kaynaklı bir enfeksiyon nedeni olarak bilinmektedir. Son on yıl içinde, Birleşik Amerika'da V. parahaemolyticus en ık gastroenteritise neden olan ve insanlardan en çok izole edilen Vibrio türlerindendir. Bu mikroorganizma, Japonya'da ve deniz ürünlerinin tüketildiği dünya ülkelerinde yalnızca gıda kökenli zehirlenmelerin nedeni olarak değil; aynı zamanda bir sağlık riski olarak kabul edilmektedir.Item Dişi ve erkek köpeklerin reprodüktif özellikleri(Uludağ Üniversitesi, 2000-04-24) Günay, Ülgen; Soylu, M. Kemal; Veteriner Fakültesiİnsanların büyük şehirlere yerleşmesi ile birlikte doğaya duyduklan özlemlerini evlerinde baktıkları pet hayvanları ile gidermeye çalıştıkları gözlenmektedir. Pet hayvanlar dışında ekonomik değer taşıyan hayvanların reprodüksiyonu konusunda geniş araştırmalar yapılmış ve yapılmaya devam etmektedir. Ancak pet hayvanlarının reprodüksiyonu alanındaki çalışmaların diğer hayvanlar kadar yaygın olmadığl görülmektedir. Bu makalede dişi ve erkek köpeklerin reprodüktif özellikleri, sperına alma yöntemleri, sun'i tohumlama teknikleri gibi konulara değinilmiştir.Item Paratiroid hormon ilişkili protein(Uludağ Üniversitesi, 2000-04-20) Cengiz, Fahrünisa; Veteriner FakültesiSon zamanlarda, paratiroid hormon-ilişkili protein (PTHrP), çeşitli türlerde kötü huylu tümörterin humoral hiperkalsemisinin en önemli nedenlerinden biri olarak teşhis edilmiştir. Bununla birlikte,bu hormonun memeli ve kuşların fizyoloji ve pathofizyolojisinde önemli bir role sahip olduğu, birçok endokrin, parakrin ve otokrin fonksi yonları olduğu bildirilmektedir. PTHrP, paratiroid hormon ile aynı reseptörleri paylaşır. Bu reseptörler bir çok dokuda belirlenmiştir. PTHrP u yönüyle paratiroid hormona benzemez; paratiroid hormon (parathormon,PTH) paratiroid bezlerin ürünüdür. PTHrP ise meme bezlerini de kapsayan bir çok dokuda geniş ağılıma sahiptir. Paratiroid hormon ilişkili protein hem fötal hem de ergin, hemen hemen tüm dokuların ürünüdür ve parakrine otokrine tarzda çeşitli fizyolojik işlevleri vardır. PTHrP önemli bir fötal büyüme faktörüdür, embriyonik ve ergin dokuların büyüme ve gelişimin de, kemik ve böbreklerde, hücresel farklılaşmada, düz kasların gevşemesinde, laktasyonda kalsiyum ve magnezyum taşınmasın a önemli rolü olduğu bildirilmiştir.Item Hayvanlarda immunosupresyon ve immunosupresyona ve neden olan infeksiyöz etkenler(Uludağ Üniversitesi, 1999-12-08) Çetin, Cengiz; Veteriner Fakültesiİmmunosupresyon immun sistemin geçici veya devamlı fonksiyon bozukluğu durumudur ve değişik infeksiyöz etkeniere karşı hayvanların duyarlılığını artırmaktadır. Birçok infeksiyöz ve infeksiyöz olmayan etken immunusupresyona sebep olabilmektedir. Bu makale hayvanlarda immunosupresyona neden olan infeksiyöz etkenler (viruslar, bakteriler, mantarlar, parazitler)'i incelemektedir.Item Dondurulmuş köpek spermasının kullanım avantajları ve dezavantajları(Uludağ Üniversitesi, 2000-11-18) Günay, Ülgen; Soylu, M. Kemal; Veteriner FakültesiKöpek spennasının dondurulmasında etkili olan yöntemler köpek yetiştiriciliginin temelini oluşturmuştur. Köpek spermasının dondurulmasında kullanılan metotlar ve etkileri kimi araştırıcılar tarafından incelenmiştir. Spermanın uzun süreli saklanması derin dondurma yöntemi ile gerçekleştirilebilir. Spermanın dondurulması işle minde bir çok faktörün etkili olduğunu bildiren pek çok araştırıcı bu uygulamanın çok dikkat gerektirdiğini vurgu lamışlardır. Dondurulmuş köpek spennasının kullanımının en büyük yararlarından birisi farklı ülkelerden köpek ırklarının yetiştirilebilme kolaylığıdır. Dondurulmuş spermanın bir avantajı da fazla sayıda damızltk köpeğin yetiştirilmesine gerek olmayışıdır. Değerli genetik hatlar, dondurulmuş spermanın depolanması ile korunabilmektedir. Spermanın alınıp dondurulması ve depolanınası ile arzu edilen bazı karakterleri taşıyan yeni nesiller üretmeye devam edilebilmektedir. Dondurul muş permanın diğer bir avantajı da köpeklerin seçilmiş eşleri ile çiftleşrnek üzere yapacakları uzun yolculukların önüne geçilmesidir. Dondurulmuş spennanın dezavantajı ise pahalı ekipman gerektinnesidir. Dondurulmuş sperma zaman problemini ortadan kaldırmakta, sperma kullanılabilir mevcut halde bulunduğundan ste ildiği zamanda ve yerde kullanılabilmektedir. Dondurulmuş-çözündürülmüş sperma genetik materyali korunmasından ve kullanılmaya hazır bulunmasından dolayı köpeklerde tohumlama amacıyla gittikçe artarak kullanılmaktadır.Item Broilerlerde farklı karkas ağırlının kalça ve but parçalaması üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2000-03-28) Serbest, Ayşe; Soyutemiz, Gül Ece; Veteriner FakültesiBu araştırmada 64 adet 1300-1400 gr agırlığında (I. grup) ve 72 adet de 1500-1600 gr ağırlığında (Il. grup) cobb ırkı broiler materyal olarak kullaİııldı. Broilerlerin hepsi 40'ar günlüktü. Çalışmada aynı yaşta, farklı ağırlıkta broiler karkaslarında, karkas ağırlığı ile kalça ve but parçaları ara ındaki ilişki (korelasyon) incelendi. Ayrıca her bir parçanın karkas ağırlığı içindeki yüzde oranlan tespit edildi. İki grupta da karkas ağırlığı ile kalça ve but parçalannın ağırlıklan arasında gıt net olarak pozitif korelasyon tespit edildi (I. grupta üst but kemiği ile alt but kemiği ve derisi ağırlığı hariç). Özellikle karkas ağırlığı ile iki grupta da bütün kalçalı butlar, bütün but, üst but agırlıkları arasındaki korelasyonlar ile I. grupta alt but, alt but eti ve üst but eti ağırlıkları arasındaki korelasyonların önemli olduğu saptandı (p < 0,0 1). Karkas ağırlığındaki artışa bağlı olarak Il grupta kalça ve but parçalarının ağırlıklarında artma gözlenmesine karşılık, bunların yüzde ağırlıklarında I. gruba göre önemsiz bir azalma olduğu tespit edildi.Item Holştayn ve esmer ırk ineklerde gebelik sonu ve laktasyon başlangıcında kan sodyum ve potasyum değerleri(Uludağ Üniversitesi, 2000-06-07) Galip, Nurten; Cengiz, Fahrünisa; Veteriner FakültesiBu çalışmada benzer şartlarda tutulan 12 Holştayn ve 8 Esmer ırk süt ineği kullanıldı. Hayvanlardan gebeliğin 8. ayı (I.dönem) ile 9.ayı (II.dönem), buzağılamadan bir hafta önce (III. dönem) ve bir hafta sonra (TV. dönem) alı nan kan örnekleri eritrosit sodyum (ENa), eritrosit potasyum (EK), plazma sodyum (PNa), plazma potasyum (PK) tüm kan sodyum (TKNa), tüm kan potasyum (TKK), ve hematokrit (PCV) yönlerinden incelendi. Üçüncü dönemde her iki ırka ait ENa ve TKNa değerleri diğer dönemlerden düşük bulundu (p<0.05). Çalışılan diğer parametrelerde farklılık olmadı, yalnız Holştayn iriekierde IV.döneme ait PNa değerleri diğer dönemlerden yüksektiItem Bir ticari tavuk sürüsünde bacak uzunluğunun bazı yumurta verim özellikleri üzerine etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2000-04-24) Petek, Metin; Balcı, Faruk; Başpınar, Hasan; Oğan, Mustafa; Dikmen, Serdal; Veteriner FakültesiBu çalışma, bir ticari tavuk sürüsünde (ISA Brown), bacak uzunluğu ile bazı yumurta verim özellikleri arasındaki ilişkileri araştırmak arnacı ile yapılnu tır. Yumurtlarnaya hazır piliçler 16 haftalık yaşta bacak uzunluklarına göre kısa , orta ve uzun hacaklı olarak 3 gruba ayrılmışlardır. Gruplarda yumurta veriminin yüzde 5'e ulaştığı yaşırası ile; 126, 127 ve 128 gün, yüzde 50'ye ulaştığı yaş ise sırası ile; 15 I, 1 50 ve 145 gün bulunmuştur. Gruplarda sırası ile kümese konulan tavuk ba ına yumurta verimi; % 64.90, 78.65 ve 78.49, kümeste bulunan tavuk başına ortalama yumurta sayıları ; 293.9, 305.6 ve 312.2 adet, tavuk başına üretilen toplam yumurta ağırlık ortalamları ; l 8.66, l 8. 79 ve 19. 13 kg, kümese konulan tavuk başına tüketilen toplam yem ortalamaları; 33.49, 36.88 ve 36.06 kg, kümeste bulunan tavuk başına günde ortalama yem tüketimleri; 106.6, 101.3 ve 101.6 g, tüketilen bir kg. yem için üretilen yumurta sayıları ; 7.30, 8.03 ve 8.20 adet, ölüm oranlar % 35.71, 12.08 ve 17.58 olarak bulunmştur. Ele altınan bu ticari tavuk sürüsünde, bacak uzunluğunun verim özelliklerini etkilediği ve gelecekteki verimlerini tahminde oldukça faydalı bir yöntem olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Item İvesi koyunlara sıfat öncesi flaşing ve sinkronizasyon uygulamalarının kuzularda büyüme ve yaşama gücüne etkileri(Uludağ Üniversitesi, 2000) Özbey, Orhan; Esen, FikretBu çalışmada, İvesi koyunlarda flaşing ve östrus sinkronizasyonu uygulamasının kuzuların dogum agırlıgı büyüme ve yaşama gücü üzerine etkileri inc enm tir. Bu çalışmada 60 İvesi koyun ve bunlardan dogan kuzular kullanılmıştır. Araştırmadaki koyunlar yaş kompozisyonlarının aynı olması sağlanarak eşit 4 gruba ayrılmıştır. Araştırmanın I. grubundaki koyunlar normal beslenip sinkronizasyon ygulandı, Il. grubundaki koyunlar normal beslenip koç katıldı, m. grubundaki koyunlara flaming ve sinkronizasyon uygulandı ve IV. gruptaki koyunlara ise flaşi uygulanıp koç katılarak tohumlama yapılmıştır. Araştırmada, l, Il, III ve lV. gruplarda kuzuların oğum ağırlı ğı sıras la, 3.21, 3.54, 3.03 ve 3.76 kg, sütten kesim ağırlığı 2 1. 03, 19. 12, 20. 96 ve 19. 20 kg ve sütten kesime kadar yaşama gücü değerleri sırasıyla, % 84.21, % 81.25, %85.71 ve% 93.33 olarak tespit edilmiştir. Kuzuların doğum tipinin; doğum ağırlığı, ; 30. ve 90. gün ağırlıklarda (PItem Kristalize iyot içeren yıkama suyuna daldırmanın broyler karkaslarının mikrobiyolojik kalitesi üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2000-06-09) Şen, M. K. Cem; Temelli, Seran; Eren, Mustafa; Albay, Ramazan; Berker, Aşkın; Veteriner FakültesiBu alışma, tavuk ka kaslarınm mikroorganizma yükünün azalımına kristalize iyodun etkisini saptamak alanınmıtır. Çalışmada 28 adet bir günlük yaşta broyler civcivler kullanılmıştı . Civcivler büyüme dönemi boyunca normal çeşme suyu içenler ve 2 ppm iyotlu su içenler olarak iki gruba ayrımıtır. Kesimden sonra her gruptaki tavuk karkararı tekrar iki gruba ayırararak arı ı 10°C'deki e suyuna, diğer arada 10°C'deki 2 ·ppm kristalize iyot içeren yıkama suyuna daldırılaak 15 dak. bekletilştir. Her gruba ait karkaslardan alınan örnekler toplam mezofilik aerob bakteri, koliform grubu mikroorganizma, Staphy lococus aureus ve Salmonelle spp. yönünden incelenmitir. Sonuç olarak, iyotlu suya da ırılan karkaslarda toplam mezofilik aerob bakteri, koliform grubu mikroorganizma ve Staphylococcus aureus yüklerinin çeşme suyuna daldırılan karkas gruplarına göre önemli derecede (pItem Koyunlarda transrektal ultrasonografi, serum progesteron analizi ve vaginal smear ile gebelik tanısı ve fötus sayısının belirlenmesi üzerine çalışmalar(Uludağ Üniversitesi, 2000-03-09) Erdem, Ömer Bedir; Saban, Erdal; Çelebi, Muzaffer; Nak, Yavuz; Konuş, Ramazan; Ünal, E. Fatih; Nak, Deniz; Veteriner FakültesiBu çalışmada, koyunlarda aşıını izleyen 17, 25 ve 34. günlerde transrektal ultrasonografi, serum progesteron düzeyinin belirlenmesi ve vaginal smear yöntemlerinin gebelik tanı ındaki tkinliğini aştırmak amaçlanmıştır. Aşımı izleyen 17. günde, doğru anı yüzdesi (%78.0), 25 (97.5) ve 34 (%1 00): günlere göre istatistiki açıdan önemli olacak şekilde düşük bulundu (P<0.05). Aşımı izleyen 34. günde gebe ve gebe olmayan koyunların kan serumu progesteron değerleri arasında, istatistiki açıdan önemli farklılık belirlendi. Vaginal smear parabazal hücre sayıları karşılaştırıldığında 17, 25 ve 34. günlerde, gebe ve gebe olmayan koyunların hücre sayan ara ında istatistiki açıdan önemli farklılık belirlendi. Sonuç olarak, koyunlarda transrektal ultrasonografi ile aşımı izleyen 25 ve 34. günlerde, emniyeti, hızlı, doğru ve güvenilir bir şekilde gebelik tanısı yapı abileceği saptandı. Gebe ve gebe olmayan koyunlar arasında parabazal hücre sayısı istatistiki açıdan farklı olmakla beraber, gebe ve gebe olmayan koyunların maksimum ve minimum parabazal hücre sayıları benzerlik gösterdiği nden dolayı bu metot güvenilir bulunmadı.Item Kronik alkolik sıçanlarda maternal alkol tüketiminin plasenta yapısı ve gelişimi üzerine etkisinin histolojik yönden incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2000-04-21) Arslan, Ahmet; Balıkçıer, Mine; Özfiliz, Nesrin; Erdost, Hatice; Veteriner FakültesiÇalışmada, gebelik öncesinde ve gebelik süresince kronik olarak etanol alan ergin Wistar Albino ırkı sıçanların plasentalarında ortaya çıkan histolojik ve histometrik degişiklikler incelendi. 12,18 ve 21 günlilk alkol grubu plasenta kesitlerinde kontrol ve eş besleme gruplarından farklı olarak labirent katmanında; matemal damarların geniş ve eritrositlerle dolu oldukları , bazal katmanda; glikojen bilerelerinin kistik oluşumlar tarzında arttıgı ve trofoblastlarda vakuolizasyon görilldUgü ve dev bilere miktarında artış oldugu aptandı. Maternal alkol tüketimine baglı olarak etanol alan çanlard a plasenta agırlıklarının arttıgı belirlendi. 12. gilnde labirent ve bazal katmanlar etanol grubunda diger iki gruba oranla kalın , desidua bazalis ise ince bulundu. 18. ve 21 . günlerde labirent ve bazal katman alınlık de erleri her ilç grupta da birbirine yakın, desidua bazas ise alk,ol grubunda diger gruplara oranla kalın bulundu. Sıçanlarda kronik matemal alkol tüketiminin plasenta yapısı ve gelişimini ozduğu ve plasental metabolizmayı olumsuz etkilediği sonucuna varıldı.Item Karayaka koyununda m. semitendinosus ve m. rhomboideus cervicis'in yapısal ve histokimyasal farklılıkları(Uludağ Üniversitesi, 2000-05-02) Erdost, Hatice; Özfiliz, Nesrin; Zık, Berrin; Altunbaş, Korhan; Yağcı, Artay; Veteriner FakültesiBu çalışmada, Karayaka koyununda M.semitendinosus ve M.rhomboideus cervicis'in yapısal ve histokimyasal özellikleri incelendi. M.semitendinosus glikojenden zengin lipidden fakir, M.rhomboideus cervicis'in ise glikojenden fakir lipidden zengin kas fibriUerinden oluştuğu görüldü. Her iki kasta asit ve alkali preinkubasyon sonrası ATP-ase reaksiyonoyla 3 tip kas teli (tip I, tip IlA ve tip IlB) belirlendi. M.semitendinosus'da tip II kas fibrilleri, M.rhomboideus cervicis'de tip I kas telleri yüksek oranda bulundu. Bu bulgular; kas fibril tiplerinin, ka ın fonksiyonel aktivitesiyle ilişkili olarak kaslarda değişen oranlarda bulunabileceğini göstermektedir.Item Holştayn ve esmer ırk ineklerde kurudaki dönemde bazı kan parametrelerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2000) Cengiz, Fahrünisa; Yalçın, MuratHolştayn ve Esmer ırk 2-4 yaşlı 24 inekte kurudaki dönemde hematokrit, hemoglobin, alyuvar ayını, ortalama alyuvar hacmi (OAH), ortalama alyuvar hemoglobini (OAHb), ortalama alyuvar hemoglobin yogunluğu (OAHb Y), akyuvar sayısı, kan pulcuklan ve sedimentasyon degerieri incelendi. Hematokrit değer, hemoglobin miktarı, OAH, OAHb, OAHbY, kan pulcukları yönünden ırklar arasında ve kuru dönemde iki periyod halinde incelenen kan örnekleri arasında önemli bir farklılık saptanmadı. Akyuvar ayısı Holştaynlarda 8.13xl03 /mm3 , Esrnerierde 5.82xl03 /mm3 olarak bulundu. Irklar arasındaki farklılık istatistiksel önemdeydi (P<0.05). Esmer ineklerde sedimentasyon degerieri 19.60 mm/sa, 23.33 mm/sa olarak bulundu. İki periyod arasında istatistiksel önemde farklılık saptandı.Item Fibrozyme'm çeşitli yem maddelerinin in vitro sindirilebilirlik özellikleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2000-03-08) Türkmen, İ. İsmet; Gülmez, B. Haluk; Eren, Mustafa; Gezen, Ş. Şule; Veteriner FakültesiBu çalışmada, fıbrolitik bir enzim olan Fibrozyme ın bazı yem maddelerinin in vitro sindirilebilirlik özellikleri Uzerine etkileri incelenmiştir. Denemede 11 adet yem örneği kullanılmıştır. Örnekler biri kontrol olmak üzere 6 farklı dozda Fibrozyme ile muamele edilmişlerdir. örneklerin kuru madde, organik madde ve ham selüloz sindirilebilirlik leri süt ığırı rumen sıvısının kullanıldığı in vitro metotla belirlenmiştir. Arpa, soya kabuğu ve konsantre yem karma ının kuru madde ve organik madde sindirilebilirlikleri, mı ır silajı, saman, arpa, soya kabuğu, konsantre yem karma , kaba ve konsantre yem karması ı ile kaba ve konsantre yem karması 2'nin ham selüloz sindirilebilirlikleri Fibrozyme ın çeşitli dozlarında kontrol gruplarından yüksek olmuştur (P<0.05). Yonca kuru otunun kuru madde, organik madde ve· ham selüloz sindirilebilirlik değerleri ile kaba ve konsantre yem karması 2'nin organik madde sindirilebilirlik değerleri ise bazı Fibrozyme dozlarında kontrol gruplarından düşük olmuştur (P<0.05). Sonuç olarak, Fibrozyme ın yem maddelerinin sindirilebilirlik özellikleri üzerine etkisinin enzim seviyesine ve yem türüne bağlı olduğu düşünülmektedir.Item Kaz ve bindilerde plexus sacralis'in oluşumuna katılan ramus ventralis'lerdeki sinir demetlerinin morfolojik ve morfometrik incelenmesi*(Uludağ Üniversitesi, 2000-03-06) Serbest, Ayşe; Yıldız, Bahri; Yıldız, Hüseyin; Eren, Gülsüm; Veteriner FakültesiAraştırmada erişkin ıo hindi ile ıo kaz kullanıldı. Hayvanlar usuiUne uygun şeki lde kadavra haline getirildikten sonra hepsinin sol plexus sacralis'leri diseke edildi. Açığa çıkartılan plexus önce makroskopik olarak incelendi. Daha sonra mikroskopilc inceleme için rarnus ventralis'lerin orijininden plexus'un gövdesinin ventral'ine kadar olan bölümlerden O, 2- O, 4 cm kalınlığında enine kesitler alındı. Sinirlerin kesit yüzeyleri çini milrekkebi He boyandıktan sonra ı, 5 x 2 x ı O ile 2 x 2 x I O bilyiltmede incelendi. Plexus sacralis'in kazlarda lt , bindilerde genellikle beş, nadiren de altı spinal sinirin ramus ventralis'leri tarafından oluşturulduğu tespit edildi. Plexus sacralis'in oluşumu sırasında S1 +Sı birieşimine ait 3. kesit ile plexus'un gövdesinden lınan 12. ve 13. kesitler dışındaki bütün kesitlerde demet sayısının ikitilrde de birer demet ile aynı lduğu tespit edildi. Dolayısı ile iki tilrün demet sayı lan arasındaki farklılıklar istatistiksel bakımdan önemli bulunmadı. Plexus sacralis'i olu turan ramus ventralis'lerden iki tilrde de en büyük yatay ve dikey demet çapına S3, en kilçUk yatay ve dikey demet çapına da S6 sahiptir. Plexus sacralis'i oluşturan ramus ventralis'lerin hem yatay ve hem de dikey çapları dikkate alındığında bilyükten kilçüğe doğru sıralanış kazda S3, S4, Sı, Sı. S5 ve S6, hindide S3, S2, S4, S1 (bulunduğu takdirde), Ss ve S6 şeklindedir. Hem bindi ve hem dekazda plexus sacralis' den alınan bütün kesitlerde iki tür arasındaki yatay ve dikey demet çapları arasındaki farklılığın istatistiksel bakımdan çok önemli olduğu tespit edildi (p< O, 001).Item Sığırların solunum sistemi hastalıkları kompleksinin sağaltımında amoksisilin ile trimethoprim +sulfadoksin kombinasyonunun etkilerinin karşılaştırılması(Uludağ Üniversitesi, 2000-04-18) Kennerman, Engin; Şentürk, Sezgin; Kocabıyık, Levent; Veteriner FakültesiBu çalışmada beden sıcaklığı. solunum sayısı, kalp frekansı artışı ve öksür.ük gibi solunum sistemi hastalıkları kompleksi belirtileri gösteren 20 danada amoksisilin ile triınethoprim + sulfadoksin kombinasyonunun etkilerinin karşılaştınlması amaçlandı. Sağaltım aşamasında hasta hayvanlar iki farklı gruba ayrılarak, 7 gün süre ile I. gruba (n=IO) 10 mg/kg dozunda amoksisilin ve Il. gruba (n=IO) 15 mglkg dozunda trimethoprim + sulfadoksin kombinas yonu im. yolla uygulandı. Klinik ve hematolojik muayeneler sa~altım öncesi ve çalışmanın 1., 3., 5., 7.,10. günleri tekrar edildi. Beden sıcaklı~ının I. grupta birinci (pItem Marine edilmiş yerli hamsinin raf ömrü(Uludağ Üniversitesi, 2000) Dokuzlu, Canan; Karacabey Meslek YüksekokuluBu çalışmada standart boyda ( 13-15 cm) yerli hamsi kullanılmıştır. o/o4 Asetik asit - %12 Tuz içeren asit-tuz çözeltisinde 4°C olgunlaştırılan marinadlar üretilmiştir. Bu marinadlar laboratuvarda 4° C'de depolamaya alınmıştır. Her ay periyodik olarak yapılan duyusal, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizler sonucunda, marinadlar fizik sel, kimyasal ve mikrobiyolojik özellikleri bakımından sekiz ay çok iyi kalitede kalırken, duyusal özellikleri bakı mından yedinci aydan sonra tüketilemez duruma gelmiştir.Item Buzağılamadan önce ve sonra ineklerde progesteron, östrojen ve kalsiyum değerleri(Uludağ Üniversitesi, 2000-02-07) Cengiz, Fahrünisa; Yaman, Kemalettin; Galip, NurtenBu çalışmada gebeliğin son dönemi ve doğum sonrası 15 inekten (Holştayn- Esmer) alınan kan örnekleri östradiol- 17ß (E2), progesteron ve Ca degerieri yönünden incelendi. Gebeligin 8., 9. aylarında, doguma yakın ve dogum sonrası östradiol degerieri Holştayn ineklerde sırasıyla 87.83, I I 7.33, 592.50, 74.08 pg/ml olarak bulundu. Dönemler arasında istatistiksel önemde farklılıklar aptandı (PItem Saccharomyces cerevisiae'nin süt ineklerinde rumen protozoonlan, rumen sıvısı sodyum, potasyumu ile toplam uçucu yağ asitleri üzerine etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2000-02-03) Aydın, Cenk; Biricik, Hakan; Galip, Nurten; Türkmen, İ. İsmet; Veteriner FakültesiBu çalışma süt ineklerinde Saccharomyces cerevisiae canlı maya kültürünün rumen protozoalarının sayı ve yüzde dağılımlan ile rumen sıvısı pH, sodyUm. (Na}, potasyum (K} ve Toplam Uçucu Yag Asidi (TUY A) miktarlan üzerine etkisini incelemek amacı ile gerçekleştirildi. Çalışmada aynı yaş ve süt verimine sahip toplam 24 baş Esmer ve Holstein ırkı süt inegi kullanıldı. Deneme boyunca hayvaniara konsantre yem ve bezelye silajı yedirildi. Deneme grubunun rasyonuna hayvan aş ına 1 O g canlı maya kültürü (Saccharomyces cerevisiae) ilave edildi. Çalışma ilk iki haftası adaptasyon olmak üzere toplam 10 haftalık bir dönem boyunca devam etti. Denemenin 1., 30., ve 60. günlerinde, sabah yemiernesinden 3 saat sonra, kontrol (K) ve deneme (Sc) grubu hayvanlardan rumen içerigi alınarak pH, protozoon sayısı ve identifıkasyonu, TUY A ve ruınen sıvısı Na+ ve K+ ' u yönlerinden incelendi. Protozoa sayısı 30. günde Sc grubunda (122082.3 ± 8117.8 mr\ n=12) K grubundan (50694.8 ± 2120.5 ml -ı, n= J2) daha yüksek (p