2010 Cilt 19 Sayı 1
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/15282
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Ebu’l-Hüseyn Basrî’nin Tanrı’nın varlığıyla ilgili delili(Uludağ Üniversitesi, 2010) Madelung, Wilfred; Kaya, Veysel; İlahiyat FakültesiH.A. Davidson Proofs for Eternity, creation and the existence of God in medieval Islamic and Jewish philosophy (Oxford, 1987) isimli kitabında filozof İbn Sînâ (370-428/980-1037) ve kelâmcı Ebu’l-Meâlî Cüveynî (419-478/1028-1085)’nin Tanrı’nın varlığını kanıtlamada önemli bir gelişim kaydettiklerini söyler. İbn Sina’nın zâtı gereği zorunlu olarak var olan bir varlığın varlığına ilişkin deliline bir bölüm ayıran yazar (s. 281-310) İbn Rüşd’ün bu delile yönelik eleştirisinin başarısız olduğunu ifade eder (s. 331-335) ve şöyle der: İbn Sina’nın delilinin ne denli etkili olduğunun bir göstergesi de, Zorunlu Varlık’ın İslam ve Yahudi kelâmında Tanrı ile eşanlamlı olarak kabul edildiği olgusudur.Item Muaviye b. Ebî Süfyan’ın muhaliflerini bertaraf etme yöntemleri(Uludağ Üniversitesi, 2010) Gömbeyaz, Melek Yılmaz; Sosyal Bilimler EnstitüsüEmevî Devletinin kurucusu Muaviye b. Ebî Süfyan’ın muhaliflerini bertaraf etme yöntemleri konusu, onun hem iktidara uzanış öyküsündeki başarısını hem de iktidar yıllarındaki istikrarını sağlayan ilkelerini anlamak, dolayısıyla onun siyaset anlayışını ve hatta dünya görüşünü kavramak açısından önem arz etmektedir. Muaviye’nin hilafeti elde edişi, ardından da ikame edişi, kendinden önceki halifelere pek benzememesi açısından da dikkat çekicidir. Muhaliflerini veya muhalif olarak gördüğü kimseleri etkisiz hale getirme noktasında o, genel anlamda her yolu caiz gören bir anlayış ekseninde hareket etmiştir. İşlerinde aklı ölçü kıldığını söyleyen Muaviye, muhaliflerine karşı bilinçli ve sistemli bir yaklaşım sergileyerek onlara uzlaşmadan şiddete doğru giden tedricî metotlarla yaklaşmıştır. Para, mal, makam-mevki gibi türlü vaatleri kullanarak muhalifleriyle diyalog kurmayı veya onları ikna etmeyi öncelikle deneyen Muaviye, bunların işe yaramadığı yerde gözdağı, tehdit, sindirme, maaşlarını kesme gibi psikolojik, politik ve ekonomik baskı yöntemlerini devreye sokmuş, bunların da yetersiz kaldığı durumlarda muhalifleriyle savaşmak veya onları bir şekilde öldürmek suretiyle bertaraf etmeyi bilmiştir.Item Fransa’daki Türklerin din görevlilerini meslekî yeterlik açısından değerlendirmeleri(Uludağ Üniversitesi, 2010) Sağlam, İsmail; İlahiyat FakültesiDin görevlilerinin gerekli formasyona sahip olmaları, onların işini kolaylaştırırken, muhatap kitleyi de memnun etmektedir. Şüphesiz imamlık bir çok formasyonu elde etmeyi gerektirmektedir ve bunların önemlilerinden birisi de mesleki formasyondur. Biz Fransa’da din hizmeti veren imamların, cemaat tarafından mesleki formasyon açısından nasıl değerlendirildiğini, anket tekniğiyle gerçekleştirilen bu çalışmada tespit etmeye çalıştık.Item İbn Rüşd’ün felsefe-din çözümlemesinin Aristotelyen kökenleri üzerine(Uludağ Üniversitesi, 2010) Birgül, MehmetBu makale, İbn Rüşd’ün felsefe ve din arasındaki münasebetlere ilişkin geliştirdiği ve etkileyiciliğini hala sürdüren çözümlemelerin dayandığı temel postülatların, bizzat Aristoteles’in metinlerinde mevcut olup olmadığını araştırmaktadır. Kuşkusuz İbn Rüşd, yalnızca Aristoteles’i değil, kendisinden önceki –Farabi, İbn Sina ve İbn Bacce gibi- önde gelen İslam filozoflarını incelemiş ve onlardan da geniş ölçüde yararlanmıştır. Mamafih İbn Rüşd’ün, akıl yürütme türlerine ilişkin sınıflaması ve dinî hitabın, hakikati, tüm akıl yürütmelere göre farklı boyutlarda ifade ettiği iddiası – her ne kadar işlenmemiş biçimde olsa da- Aristoteles’te mevcuttur. Sonuç olarak İbn Rüşd’ün felsefe-din çözümlemesi, en azından temelde, Aristotelyen felsefenin oldukça geliştirilmiş bir tavrı olarak görülebilir.Item Nestorius ve kristolojisi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Tarakçı, Muhammet; İlahiyat Fakültesiİstanbul patriği iken İsa Mesih’te iki şahıs bulunduğuna inandığı için Birinci Efes Konsili’nde aforoz edilen Nestorius, onbeş asır boyunca kendisine izafe edilen bu görüşle anıldı. Aforoz edilen pek çok heretik gibi onun da eserleri yakıldığı için, görüşleri muhaliflerinin eserlerinden öğrenildi. 1889 yılında eserinin Süryanice yazma bir çevirisi bulununca onun görüşlerini yeniden değerlendirme imkânı ortaya çıkmış oldu. Bu makalede, Nestorius’u aforoz edilmeye götüren tarihî süreç hakkında bilgi verildikten sonra, bizzat Nestorius’un eserine başvurularak onun İsa Mesih ile ilgili görüşleri belirlenmeye ve edinilen bilgiler ışığında kilisenin oluşturduğu onbeş asırlık Nestorius imajı değerlendirilmeye çalışılacaktır.Item Origen ve alegorik Kitab-ı Mukaddes yorumu(Uludağ Üniversitesi, 2010) Tarakçı, Muhammet; İlahiyat FakültesiGreklerden itibaren kutsal metinlere uygulanan bir yorumlama yöntemi olan alegori, Philo ile birlikte ilk kez yahudi kutsal metinlerinin anlaşılmasında kullanılmıştır. Hıristiyan yorumcular arasında ise alegorik yöntemin zirve isminin Origen olduğu kabul edilir. Bu makale, alegorik yöntemin Origen’e kadarki tarihî gelişimini özetleyen bir girişin ardından, Origen’in alegorik Kitab-ı Mukaddes yorumunu örnekleriyle ortaya koymayı amaçlamaktadır. İlk dönem kilise tarihinde, başta Mopsuestialı Theodore olmak üzere Antakya ilahiyat okulunun temsilcileri alegorik yönteme karşı eleştiriler yöneltmişler ve Kitab-ı Mukaddes’i kelimelerin lafzî manalarıyla yorumlamak gerektiğini savunmuşlardır. Makale bu bağlamda bilhassa Mopsuestialı Theodore’un Origen’e yönelik eleştirilerine de yer vermektedir.Item Bursa’da Kadirî tekkeleri(Uludağ Üniversitesi, 2010) Tek, Abdurrezzak; İlahiyat FakültesiAbdulkâdir Geylânî’nin vefâtından sonra ona nispetle isimlendirilen Kâdiriyye tarikatı, tasavvuf tarihinde üstün bir yere sahiptir. Kâdiriyye’nin yaygınlaşıp üne kavuşması, şeyhin vefatından birkaç on yıl sonra gerçekleşmiştir. Tarikat zamanla farklı bölgelere yayılmış ve birçok alt dal ve şubeleri ortaya çıkmıştır. Anadolu ve İstanbul’a ise Afîfüddin Abdullah İbn Ali Esedî tarafından Esediyye, Eşrefoğlu Abdullah Rûmî tarafından Eşrefiyye ve İsmail Rûmî tarafından ise Rûmiyye dalları sokulmuştur. Bu makâlenin amacı, Anadolu ve İstanbul’daki Kâdirî tekkelerinden ziyade, tasavvuf kültürü ve tarihi açısından Kâdiriyye tarikatının Bursa’daki etkisini ve nasıl temsil edildiğini ortaya koymaktır.Item Hadislere göre cinsel organa dokunmanın (Messü’l-Ferc) abdeste etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Kahraman, Hüseyin; İlahiyat FakültesiAbdest, dinî bir temizliktir. Bu temizlik, el-Mâide Suresi 5/6’da emredilmiştir. Bu âyet aynı zamanda abdestin, farzlarına da işâret etmektedir. Ancak bu konu mezhepler arasında ihtilâflıdır. Abdesti bozan şeyler konusunda da ihtilâf vardır. Bu ihtilâflardan biri de cinsel organa dokunmadır. Bu konuda iki farklı görüş ortaya konmuştur. Makâlede bu görüşler ve dayandıkları deliller üzerinde durulacaktır.Item Hadislere göre karşı cinse dokunmanın abdeste etkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Kahraman, Hüseyin; İlahiyat FakültesiAbdest, dinî bir temizliktir. Bu temizlik, el-Mâide Suresi 5/6’da emredilmiştir. Bu âyet aynı zamanda abdestin, farzlarına da işâret etmektedir. Ancak bu konu mezhepler arasında ihtilâflıdır. Abdesti bozan şeyler konusunda da ihtilâf vardır. Bu ihtilâflardan biri de karşı cinse dokunmadır. Makâlede bu görüşler ve dayandıkları deliller üzerinde durulacaktır.Item Hz. Peygamber’in (sav) çocuklarla ilişkileri üzerine tespit ve değerlendirmeler(Uludağ Üniversitesi, 2010) Apak, Adem; İlahiyat FakültesiSon ve mükemmel din olan İslam, bütün insanlık için evrensel mesajlar, eğitim sistemi ve davranış düzeni sunmuştur. Müslümanlar için hem eğitim sistemi, hem de davranış düzeni konusunda en güzel model Hz. Muhammed’dir. Bundan dolayı Müslümanlar Hz. Muhammed’in hayatını bütün detaylarıyla öğrenmeli ve yeni nesillere öğretmelidirler. Eğer bu önemli hususu ihmal ederlerse, onların çocukları, hayatlarında kendilerine başka modellerler bulacaklardır. Bu makalede biz Hz. Peygamber’in çocuklara ve gençlere karşı davranışlarından bazı örnekler sunmak istiyoruz.Item Tasavvufta peygamberlik tasavvuru(Uludağ Üniversitesi, 2010) Karadaş, Cağfer; İlahiyat FakültesiBu makalede Sufîlerin peygamberlik görüşleri tarihî süreç içerisinde ele alındı. Zühd döneminden başlamak üzere, bu konuda görüş belirtmiş önemli isimlere yer verildi. Bunlar, Hakîm etTirmizî, Kuşeyrî, Suhreverdî, İbn Arabî, Davud-i Kayserî, İmam Rabbanî ve İsmail Hakkı Bursevî gibi Sufîlerin önde gelenleridir. Konu işlenirken sufilikteki dönemsel değişimlerin peygamberlik anlayışına yansımalarına da dikkat çekildi.Item Weber’in İslam görüşü üzerine bir değerlendirme(Uludağ Üniversitesi, 2010) Kurt, Abdurrahman; İlahiyat FakültesiWeber, İslam’ın şehirli aydınların değil, ganimet, fetih ve cinsel arzularını tatmin beklentisiyle motive edilmiş disiplinli savaşçılardan oluşan bir bedevi silahşorlar dini olarak ortaya çıktığını savunur. Ona göre İslam, kadın, lüks ve mal-mülk konusunda, tamamen hedonist bir ahlâkı benimsemiştir. Bu yüzden, kapitalizmin zemin hazırlayıcıları olan “serbest pazar”, “rasyonel teknoloji”, “rasyonel hukuk”, “otonom şehirler” ve “burjuva sınıfı”nın İslam toplumlarında yer edinemediği kanısındadır. İslam dünyasında onların yerini dinî hukuk ve iş dünyasındaki devlet müdahalesi almıştır. Weber’in İslam eleştirisi, kendi metodolojik ilkeleriyle bile ters düşen çelişkilerden ve önyargılardan dolayı ciddi boşluklar içermektedir. O, İslam konusunda kendi yöntemini terk eden bir sosyolog olarak tarihe geçmiştir.Item Arap/İslam kültürünün yapısalcı analizinin imkânı: Muhammed Âbid el-Câbirî örneği(Uludağ Üniversitesi, 2010) Keskin, İbrahimArap/İslam kültürünün analizi için, Aydınlanmanın eleştirisinde önemli bir uğrak noktası olarak değerlendirilen yapısalcılığı uygun bir yöntem olarak gören Muhammed Âbid el-Câbirî, bu yolla homojen bir kültürel bütünlükten bahseder. Bu yapıda sistemi oluşturan, beyan, irfan ve burhan olmak üzere üç ana unsur bulunur. Arap/İslam kültürünü, bugün gelinen noktada, bu üç unsurun çatışmacı ve derlemeci tarzda ideolojik kaygılar ile oluşturulmasının sebep olduğu bir kriz durumuyla ilişkilendiren Câbirî, bu krizin ana etkeni olarak irrasyonaliteyi görür. Câbirî yapısalcılığı, bu öğelerin epistemolojik paradigmalar olarak oluşturduğu sistemin nasıl inşa edildiğini ortaya koymak ve yapı-bozuma geçmek için stratejik bir amaçla kullanır ve bu yolla Arap/İslam kültüründe rasyonalizmin nasıl sistem dışında bırakıldığını ortaya çıkarmaya çalışır. O Aydınlanmacı rasyonalizm ile gelenek arasında bir ilişki kurmak suretiyle Arap/İslam kültürünün modern bir revizyonunu gerçekleştirmeyi amaçlar. Bununla birlikte Câbirî yapısalcılığın açmazlarıyla hesaplaşmadığı gibi, yapısalcılık ve yapı-bozum aracılığıyla Aydınlanmaya yöneltilen eleştirileri de görmezlikten gelir. O Aydınlanmanın ve modernleşmenin ideallerine yönelik büyük bir umut besler. Bu anlamıyla onun tam bir Aydınlanmacı olduğunu söyleyebiliriz. Onun akla yüklediği sorgulanamaz anlam batılı akıl ve tarih anlayışının bir yeniden 256 üretimi anlamına gelebileceği gibi, batılı olmayan bir kültürün içinden konuşan bir bireyi aracılığıyla oryantalist söylemin içerden meşrulaştırılması anlamına da gelebilir.