2020 Cilt 21 Sayı 39
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/14415
Browse
collection.page.browse.recent.head
Item Üç mahalle, bir sayım: 1845 temettuat defterleri üzerinden Bursa’nın üç mahallesinin sosyoekonomik durumlarının incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Yetişir, Zeynep; Fen Edebiyat Fakültesi; Tarih Bölümü; 0000-0002-2685-0906Bu makale 1845 tarihli Temettuat Defterleri üzerinden Bursa’nın üç mahallesinin ekonomik ve sosyal durumlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Tarihsel bir veri olarak Temettuat defterlerinin Osmanlı ekonomik ve sosyal tarihi konusunda araştırmacıya sunacağı imkânları doğru bir şekilde değerlendirmek için tahrirlerin yapılış amacının bilinmesi gereklidir. Bu nedenle çalışma öncelikle Temettuat tahrirlerini ait olduğu tarihsel bağlama yerleştirmekle işe başlayacaktır. Akabinde defterlerin muhtevası hakkında kısa bir bilgi verilecektir. Takip eden bölüm bahsi geçen defterlerin Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik tarihi açısından ehemmiyeti ve araştırmacıya sunacağı imkânlar üzerinedir. Çalışmada son olarak Bursa’nın Müslüman, Ermeni ve Rum nüfustan oluşan Timurtaş Paşa, Veled-i Kurt ve Bulgarlar mahalleleri ilgili defterlerde yer alan veriler doğrultusunda demografik, ekonomik ve sosyal durum açılarından karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir.Item Türkiye Türkçesinde fiilimsiler üzerine ileri uygulamalar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Özkan, BülentTürkçeye anlatım gücü ve kıvraklığı kazandıran, anlatılanları kısa yoldan aktarmayı sağlayarak gereksiz tekrarları önleyen, aktarılmak istenen düşüncenin iletilmesinde kolaylık sağlayan ve sözdizimsel olarak tümceleri akıcı, kolay biçimde birbirine bağlayan fiilimsiler kullanım yoğunluğu açısından Türkçede önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye Türkçesinde farklı dilbilgisi terimleriyle karşılansa da genelde tüm araştırmacıların üzerinde uzlaştıkları isim-fiil, sıfat-fiil ve zarf-fiil olarak kavramlaştırılan fiilimsi/eylemsi kategorisinde yer alan dilbilgisel yapılar, derlem dilbilim ilke ve yöntemleriyle oluşturulmuş 35 milyon (+/-) sözcükbirim içeren bir derlemden biçimsel ve işlevsel nitelikleri ile diğer dilbilgisel görünümleri açısından bütüncül olarak araştırma konusu yapılmıştır. Çalışmanın amacını, fiilimsilerin morfolojik yapılarını, bu morfolojik yapılardan kaynağını alan işlevlerini, fiilimsilerin ana dili ve yabancı dil olarak Türkçenin öğretiminde önceliklerini, tabakalara (metin türleri vb.) göre dağılımlarını, dizgesel etiketlerini ve eşdizimliliğe bağlı kalıp ifadelerde kullanımlarını ortaya koyan bir derlem altyapısını tanıtmak olarak özetleyebiliriz.Item Tarihî gerçeklik açısından Karanfil romanı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Uğurlu, Alev Sınar; Fen Edebiyat Fakültesi; Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 0000-0002-0453-585X2013 tarihli Karanfil romanı, 1988-1994 yılları arasında Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan Karabağ Savaşı’nı işleyen bir eserdir. Emekli General Osman Gazi Kandemir’in kaleme aldığı romanda Azerbaycan’a bağlı olan yüzlerce yıllık Türk toprağı Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan silahlı kuvvetleri tarafından işgali, çarpışmanın en yoğun yaşandığı 1992 yılına odaklanılarak anlatılmıştır. Karanfil, Karabağ Savaşı’nı tarihî gerçekliği kurguya yedirerek işlemesi bakımından hem çarpıcı bir savaş edebiyatı örneği hem de Karabağ Savaşı’nı Türk romanına taşıyan dikkat çekici romandır. Azerbaycan Türklerinin yaşadıklarından hareketle müstakil bir vatanda yaşamanın önemini fark ettirerek vatana bağlılığın anlamını somutlaştırması açısından da önemlidir. Osman Gazi Kandemir bu romanıyla tarihî bir gerçeği kurguya yedirip Azerbaycan Türklerinin yakın tarihte yaşadıkları büyük felâketi hatırlatarak toplumsal hafızayı canlı tutmayı hedeflemiştir.Item Şemseddin Sami’nin Kamus-ı Arabî adlı sözlüğünün sözlük bilimi açısından incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Jaradat, Saleh; Sosyal Bilimler Enstitüsü; 0000-0001-9648-0691Kaşgarlı Mahmut ile beraber 11. yüzyılda başlayan ve bugüne kadar gelişmekte olan Türk sözlükçülük çalışmaları içerisinde Şemseddin Sami’nin çalışmaları büyük bir öneme sahip olmuştur. Şemseddin Sami’nin Türk sözlükçülüğüne getirdiği yenilikler, Kamus-ı Türkî, Kamus-ı Fransevî ve Kamus-ı Arabî gibi yazdığı sözlüklerde kendini göstermektedir. Bu çalışmada, Şemseddin Sami tarafından 1895 yılında yazımına başlanıp tamamlanamayan Kamus-ı Arabî: Arapçadan Türkçeye Mükemmel Bir Lügat adlı Kitabı tanıtılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada, Kamus-ı Arabî bağlamında sözlüğün türü, madde başlarının türü, maddelerin düzenlenmesi, sözlüğün parçacıl yapısındaki yazım, sesletim bilgileri, dil bilgisel bilgiler, tanım yöntemleri, maddelerin köken bilgisi, kullanım bilgisi, tanımda kullanılan örnekler ve sözlük içi göndermeler ele alınarak modern sözlük bilimi açısından incelenmiştir.Item Robert Levin’in Mozart yorumculuğu bulgularının uygulama prensipleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Ünaldı, Özgür; Devlet Konservatuvarı; 0000-0002-9233-271XAvusturyalı klasik dönem bestecisi Wolfgang Amadeus Mozart hakkında yapılan araştırmalar piyanist ve müzikolog Robert Levin’in öncülüğünde hızlanarak gelişme kaydetmiş, bulgular müzisyenler ve müzikologlar arasında yayılmaya başlamıştır. Mozart’ın beste yapma ve eser yorumlama davranışlarını detaylarıyla inceleyen Levin, sadece Mozart değil, klasik dönem hatta genel olarak yorumculuk anlayışını değiştirebilecek güçte bulgular elde etmiştir. Bu bulgular ışığında Levin, bir bütün olarak yorumculuk disiplinine, sanatına ve bilimine büyük katkılar sağlamıştır. Ancak yapılan kayıtlar, gerçekleşen konserler ve yarışmalardan anlaşılmaktadır ki, geçtiğimiz yüzyılın yorumculuk alışkanlıkları bugün bu bulgulara hala direnmektedir. İşte bu çalışmanın amacı, bilgilerin uygulanabilmesine katkıda bulunarak bu direnci ortadan kaldırmak, Mozart yorumu konusundaki temel sorun ve yeni bulguların en zorlayıcı taraflarından biri olan doğaçlama konusunu inceleyip yöntemler geliştirerek hem yorumcuya hem de yorumcu adayı öğrencilere yol göstermektir.Item Prof. Dr. Fuat Sezgin ve bilim tarihi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Güzeloğlu, Tuğşat; Sosyal Bilimler Enstitüsü; 0000-0002-5004-7494Bu çalışmanın amacı Fuat Sezgin’in bilim tarihindeki önemini ortaya koymaktır. Prof. Dr. Fuat Sezgin, ömrünü İslam Bilim Tarihi araştırmalarına adayan önemli bir Türk âlimdir. Nitekim iyi derecede yirmi yedi dil bilen Fuat Sezgin, Bilimler Tarihi alanında dünyanın sayılı bilim adamlarından birisidir. Bu anlamda Prof. Dr. Fuat Sezgin, yalnızca Türkiye’de değil dünya çapında bir etkiye sahiptir. Fuat Hoca’nın İslam medeniyetinin sonraki nesillere aktarılması konusunda sayısız çalışmaları vardır. Fuat Hoca’nın çalışmalarındaki asıl derdi ise İslam kültür ve medeniyetinin daha iyi anlaşılması için bir bilinç oluşturmaktır. Bu çalışmaları ile Sezgin’in tüm ömrünü bilime ve ülkesine adayarak geçmişle gelecek arasında bir köprü kurduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Dolayısıyla Fuat Sezgin tarihte çığır açarak, tarihe ışık saçan bir âlimdir.Item Necîb Mahfûz’un “Midak Sokağı” (Zuḳâḳu’lmidaḳḳ) ile Halide Edip Adıvar’ın “Âkile Hanım Sokağı” romanlarının tematik açıdan karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Köksoy, Mesutİkinci Dünya Savaşı sonlarında ve savaşın hemen bittiği yıllarda geçen Necîb Mahfûz’a ait Midak Sokağı (Zuḳâḳu’l-Midaḳḳ) 1947’de, 1950’li yıllarda geçen Halide Edip Adıvar’a ait Âkile Hanım Sokağı ise 1957’de basılmıştır. Kültürel olarak birbirine benzeyen Türk ve Arap toplumunda yaklaşık aynı tarihlerde yaşanan toplumsal değişim her iki romanda da bir sokak üzerinden yansıtılmaktadır. Necîb Mahfûz, romanında Kahire’nin eski bir semtinde yer alan Midak Sokağı’nda yaşayan farklı tabakadaki karakterlerin yaşamları aracılığıyla İkinci Dünya Savaşı sonrası modernleşme ve materyalist hayat düzeninin getirdiği toplumsal sorunları okuyucuya sunmaktadır. Halide Edip Adıvar, eserinde hayatları Âkile Hanım Sokağı’nda kesişen toplumun farklı kesimlerine ait karakterler aracılığıyla modernleşme ve Amerikan yaşam tarzına özenti ile oluşan manevi bozulmaları ortaya koyarken eğitim ile karakteri sağlam inşa edilmiş milli değerlerine bağlı münevver Türk erkeği ve kadınını idealize etmektedir. Bu çalışmada iki romanın modernleşme, ahlaki değerlerin bozulması, din, sınıf ayırımı, siyaset, karı-koca arasındaki ilişkiler ve kadınların çalışması temaları açısından bir karşılaştırılması yapılmıştır.Item Müslüman tüccarların Orta İtil’deki İslamlaşmaya etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Akıncı, MerveX. yüzyılda Orta İtil’de devletleşmiş olan İtil Bulgarları, Doğu Avrupa sahasındaki önemli ticaret güzergâhlarına ve kavşak noktalarına ev sahipliği yapmıştır. Bu güzergâhlardan biri olan Büyük İtil ticaret yolu farklı inançtan tüccarların bir araya geldiği, sosyo-kültürel etkileşimlerin yaşandığı önemli bir güzergâhı oluşturmuştur. Müslüman tüccarların bu yol üzerinde aktif olarak görülmesi VIII. yüzyıla tekabül etmekle birlikte, ticari işlemlerini güvenli bir şekilde yürütmeleri, Hakanlığı’nın uygulamış oldukları ılımlı politika sayesindedir. Hazar Hakanlığı’nın ticari, kültürel ve siyasi birikimini miras olarak üstlenen Bulgarlar kısa sürede devletleşmiş, 922 yılında İlteber Almuş önderliğinde İslamiyet’i resmi olarak kabul etmiştir. Fakat kaynaklar, Orta İtil sahasında İslamlaşmanın IX. yüzyılda başladığının altını çizmektedir. “Pax Khazarica” sayesinde, Aşağı İtil başta olmak üzere Hazar yurdunun birçok noktasında Müslüman tüccarlar kolonileşmiştir. Bu Müslüman tüccarlar, Hazarlara bağlı bulunan Bulgar boylarının erken dönemde İslamiyet ile tanışmasına vesile olmuştur. X. yüzyılda ticaret amaçlı Orta İtil’e giden Müslüman tüccarlar dini ve kültürel olarak Bulgar boylarını etkilemeye devam etmiştir.Item Marzubannâme’deki bazı birleşik fiil yapılarının anlamsal düzlemi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Somuncu, MelikeTarihî Türk lehçelerine bakıldığında ver-, iste-, bil-, u-, gel-, ol- gibi birçok fiile, birleşmiş olduğu diğer fiilimsi taşıyan kelimeyle anlam değeri yüklenmektedir. Marzubannâme’de yer alan bazı birleşik fiillerin biçimbirim, sözcük birim ve anlamsal düzlemindeki değişkenlikleri oldukça dikkat çekicidir. Bu çalışmada Marzubannâme’den kısaca bahsedildikten sonra Türkoloji’de birleşik fiil ve kullanım sahası hakkında bilgi verilmektedir. Çalışmanın esas amacı Marzubannâme’de yer alan bazı birleşik fiil yapılarının anlamsal düzlemini irdelemek olduğu için anlam biliminin iki temel yönü olan derin yapı ve yüzey yapı kavramlarına değinilerek isim fiil yardımıyla kurulan -mAk iste-, -mAk ol; sıfat fiil yardımıyla kurulan -AcAk ol-, - mIş ol-, (eğer) -AsI ol- + -sA, -Ar / -Ur ol-; zarf fiil yardımıyla kurulan isteyü varyapıları hem biçimbirim hem sözcük birim hem de anlamsal düzlemde incelenmiş ve metinde kullanılma sıklıkları sunulmuştur. Böylece bu yapılar içerisinde Türkiye Türkçesinde kullanılan ve anlamsal değişime uğrayanlar ile Türkiye Türkçesinde kullanılmayanlar ve bu yapıların anlamsal düzlemi tespit edilmiştir.Item İstanbul hükümetlerinin Bursa’da Milli Mücadele’yi önleme girişimleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Birlik, Gültekin K.Hem İstanbul’a yakın olması hem de çok sayıda Padişah taraftarının bulunması nedeniyle, başlangıçta Bursalılar İstanbul hükümetlerinin etkisi altında kalmış, Milli Mücadele’ye ise mesafeli olmuştu. Albay Bekir Sami (Günsav) Bey’in Haziran 1919’da Bursa’ya gelişiyle birlikte, bir yandan İstanbul hükümetinin etkisi sınırlandırılırken, diğer yandan Milli Mücadele yönünde çalışmalar başlatıldı. İstanbul hükümeti bölgedeki Milli Mücadele’yi ortadan kaldırmak için, Şubat 1920’de İkinci Anzavur İsyanı’nı başlattı. Bu isyanda İngilizler de etkili oldu. İstanbul hükümeti uyguladığı etkin propagandayla Bigalı ve Gönenlilerin çoğunluğunun isyana katılmasını sağladığı gibi, isyanı bastırmak için toplanan birliklerde firarlara da neden oldu. Anzavur Biga, Gönen ve Bandırma’yı ele geçirdikten sonra Bursa’ya ilerlerken, Milli Mücadele liderlerinin öldürülmesi gerektiğini açıklayan İstanbul fetvası 10 Nisan 1920’de yayınlandı. Anadolu’da karşı fetva yayınlansa da, fetva özellikle erleri etkiledi ve silahlarını isyancılara bırakarak, dağılmalarına neden oldu. Ancak, Bursa’da alınan tedbirlerle, Anzavur İsyanı bastırılarak İstanbul hükümetinin tehdidi ortadan kaldırıldı ve Bursa’nın Milli Mücadele safında kalması sağlandı.Item İslam’da Rönesans ve Reform girişimi: XIX. ve XX. yüzyıl İslam modernleşme süreci ve gelinen nokta itibariyle açmazları(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Halil, Hüseyin; İlahiyat Fakültesi; Temel İslam Bilimleri Bölümü; 0000-0002-4814-3508İslam modernizm hareketi XIX ve XX. yüzyıllarda İslam dünyasını oldukça meşgul etmiş bir hareket olarak tarihteki yerini almıştır. Bu hareketin doğuşuna sebep olan pek çok faktörden en önemlisi İslam dünyasının bilimsel gelişmeler bakımından statikleşmesidir. Batı dünyası ise, kilisenin de etkisiyle ortaçağda yaşadığı bunalımdan çıkardığı derslerle, bilimsel çalışmalara yönelerek rönesansı başlatmış, ardından reform hareketiyle dinin toplum ve yönetimdeki pozisyonunu belirlemiştir. Bir de, buna sanayi inkılabını ekleyerek dünyayı bilimsel, kültürel ve ekonomik olarak etkiler hale gelmiştir. Fakat öte yandan Müslümanlar Batı’nın bu şekilde ezici üstünlüğü ve gelişmişliği karşısında uzun süre aynı derecede bir tepki vermede başarılı olamamıştır. Bu durum İslam dünyasının Rönesans ve Reformu olarak tabir edilebilecek İslam modernizm hareketinin zeminini hazırlamıştır. İşte biz bu makalemizde bu hareketi doğuşundan geldiği aktüel noktaya kadar inceleyeceğiz, Rönesans ve Reform hareketlerinin yakaladığı başarıyı yakalayıp yakalamadığını değerlendirip makalenin sonunda okuyucuya birkaç madde halinde hareketin açmazları ve başarıları hakkında bilgi vereceğiz.Item Hobi, oyun, spor ve e-spor üzerine eleştirel bir değerlendirme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Şenses, Mihriban; Fen Edebiyat Fakültesi; Sosyoloji Bölümü; 0000-0001-8021-9835Bu makalede hobi, oyun, spor, e-spor ve bilim kavramlarından hareketle gündelik hayatta hobiyi algılama tarzımız, oyunun tanımı, kapsamı ve içeriğindeki dönüşüm, geleneksel oyunlar, modern oyunlar ile dijital oyunlar arasındaki farklılıklar ve oyun, spor ile bilim arasındaki ilişki genel hatlarıyla ele alınmaktadır. Günümüzdeki hobi olarak tanımladığımız bazı aktivitelere fazlasıyla zaman ayırıyoruz. Özellikle ergen ve genç erişkin kesim bugün, mesleki bir boyutu olmadığında hobi olarak değerlendirilebilecek dijital oyunlara giderek bağımlı hale gelmektedir. Buna bağlı olarak günümüzde bu oyunların e-spor olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı da önemli tartışma konularından birini oluşturmaktadır. Bu nedenle elinizdeki çalışmada öncelikle oyun tanımlarından hareketle günümüzdeki oyunların geçmiş veya geleneksel toplumlardaki oyunlardan hangi ölçüde farklılaştığı ve bu oyunların spor kategorisinde ele alınıp alınamayacağı tartışılmaktadır. Sonuç olarak oyunu algılama tarzımızda ve oyunun niteliğinde büyük değişikliklerin gerçekleştiği, dijital oyunların spor olarak değerlendirilmesinin aynı zamanda bu oyunları oynayan hemen herkesi sporcuya dönüştüreceği, birçok oyunun spor olarak değerlendirilmesinin ve sporun spor bilimleri başlığı altında bilimselleştirilmeye çalışılmasının büyük ölçüde tartışmalı olduğu ileri sürülmektedir.Item Hicri birinci asırda fıkhın tedvîni ve Fuat Sezgin’in tespitleri üzerine bir inceleme(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Okur, Hüseyinİslam hukuk literatürüne dair günümüze ulaşan eserler, müstakil mezheplerin kuruluş dönemine denk gelen hicri II. asrın ortalarından itibaren görülmeye başlanmıştır. Hicri I. asırda telif edildiği bilinen ve sonraki döneme kaynaklık ettiği düşünülen eserler ise oldukça sınırlıdır. Bu dönemde telifatın az olmasının önemli sebepleri arasında, ilmi faaliyetlerin ve eğitim-öğretimin daha ziyade şifahî gelenek yoluyla mümkün olabileceğine ve bu dönemde kitap telif etmenin bazı sakıncalarının bulunduğuna dair kanaatlerin bulunmasıdır. Tabi bu durumun sosyal ve ekonomik sebepleri de yok değildir. Ayrıca bu dönemde yaşayan bazı müelliflerin kitap yazımı hakkındaki kişisel kanaatleri de telif faaliyetlerinin kemiyetinde etkili olmuştur. Bu çalışmada fıkıh ekollerinin kuruluş aşaması olan H II. asra ait bilinen derlemelerin öncesindeki mevcut fıkıh literatürüne genel bir bakış hedeflenmiş ve bu döneme ait yazınsal faaliyetler hakkındaki Fuat Sezgin’in tespitleri incelenmiştir.Item Gürcülerde kimlik, mekân ve gündelik yaşam: Artvin örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Özbey, İlknur BeyazBu çalışma, Artvin’de yaşayan Gürcülerin kimliklerini nasıl tanımladıklarını, kimliklerini nasıl inşa ettiklerini, inşa pratiklerinde hangi dinamiklerin yer aldığını, söz konusu dinamiklerde mekânsal olarak ne tür farklılaşmaların meydana geldiğini ve aynı zamanda tüm bu etmenlerin gündelik yaşama nasıl yansıdığını anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç çerçevesinde Gürcülerin yoğunlukta yaşadığı Artvin’in Borçka ilçesi ve bağlı köylerinde 8’i kadın 11’i erkek olmak üzere toplamda 19 kişiyle nitel araştırma yöntemi aracılığıyla derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Alan araştırması sonucunda, Artvin’de yaşayan Gürcülerin kendi kökenlerinin Gürcü olduğu bilincinde olmasının yanı sıra kendilerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gördükleri, Türk ulusal kimliğine ait hissettikleri ve Müslüman kimliğine eklemlendikleri görülmüştür. Kendi kimliklerini inşa ederken, Gürcistan’da yaşayan Gürcüleri öteki olarak konumlandırdıkları ve bu öteki üzerinden kendilerini tanımladıkları sonucuna ulaşılmıştır. Gündelik hayatta sembolik değerlere dayalı kimlik inşa örüntülerinin mekânsal farklılaşma temelinde şekillendiği anlaşılmıştır.Item Fars edebiyatındaki hamseler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Kaska, Çetinİran ve Türk edebiyatında beş mesneviden oluşan mecmualara hamse adı verilmiş ve hamse yazanlara hamsenüvis denilmiştir. Hamse yazımı ilk önce İran’da başlamıştır. Fars edebiyatında hamse türünün kurucusu şair Nizâmî-i Gencevî’dir. Nizâmî’nin hamsesi “Penc Genc” adıyla da bilinmektedir. Fars edebiyatında Nizâmî’den sonra Emîr Hüsev-i Dihlevî, Hâcû-yı Kirmânî, Abdurrahmân Câmî, Feyzî-i Dekenî ve Kâsımî-i Gunâbâdî gibi şairler hamse yazmıştır. İran’da Sâmânîler ve Gazneliler dönemlerinde “Şâhnâme” yazımı revaçta olduğundan, bu iki dönemde hamse yazılmamıştır. Selçuklular döneminde ortaya çıkan hamse İran’da en çok Safevîler döneminde revaç kazanmıştır. Kaçarlar döneminden sonra hamse yazımı son bulmuştur. Hicri sekizinci yüzyılda Nizâmî tarafından söylenen hamse, hicri on dördüncü yüzyıla kadar İran ve İran kültürünün hâkim olduğu topraklarda hâkimiyetini sürdürmüş ve bu zaman aralığında birçok İranlı, Türk ve Hintli şair Nizâmî’yi taklit ederek mesneviler yazmıştır. Farsça yazılan hamseler Osmanlı dönemi Türk şiirini geniş ölçüde etkilemiştir. Bu makalede Fars edebiyatında hamse yazan elli dokuz şairin hamseleri ele alınmıştır.Item Exploitation of the border issue in George Saunders’s The Brief and Frightening Reign of Phil(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Nayebpour, Karam; Varghaiyan, NaghmehThe border issue stands at the heart of American writer George Saunders’s novella “Brief and Frightening Reign of Phil” (2005). In his political satire, Saunders shows the symbolic meanings of border and highlights its significance between ethnicities, nations, and states through creating a fantasy world populated by not-quite-human inhabitants who possess anthropomorphic characteristics. In his fable, Saunders deliberately draws an analogy between the functioning of a modern human world and that of the non-human creatures by focusing on the role of border, territory, self and group identity, and state. Saunders’s novella primarily shows how the border issue is potential to be exploited by a populist racist political leader whose personal complexes and desire for power mostly control his actions and decisions. As we argue in this paper, by using the issue of border area, Phil quickly tumbles his nation into an ultra-nationalistic, authoritarian regime which mainly functions by its self-proclaimed leader’s exploitation of the militia, the economy, the bureaucrats, and the media.Item Dîvân Grubu’nun Arap şiirini biçimsel ve tematik olarak değerlendirmede başvurduğu kriterler(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Zor, Salih; Günday, Hüseyin; İlahiyat Fakültesi; Temel İslam Bilimleri Bölümü; 0000-0003-3345-0457; 0000-0002-7404-5530Mısır’ın Fransızlar tarafından işgal edilmesiyle birlikte Arap dünyasında başlayan modern dönüşüm hayatın her alanında olduğu gibi edebiyat sahasında da birçok değişimi beraberinde getirmiştir. Duyguların ifade aracı olan şiir de bu etkilenmeyle geleneksel kalıbından çıkarılarak çağın insanının duygularını aktarabileceği modern yeni kalıplara dökülmeye başlanmıştır. İhya ekolü, Dîvân Grubu, Apollo ekolü gibi dönemin önemli edebiyatçılarının kurdukları topluluklar, Arap şiirinin modernleşme evresinde kilit rol oynayarak Arap şiirinin çağın ihtiyacını karşılayacak yeni bir forma girmesine katkı sağlamıştır. Bu makalede, iki dünya edebiyatını özellikle de İngiliz edebiyatını iyi özümseyerek Arap şiirinin yeni form kazanma sürecinde şiirin biçim ve içeriğinde bulunması gereken unsurları belli kriterler etrafında değerlendirmeye alan Dîvân Grubu’nun yaklaşımları ele alınacaktır.Item Değer yönelimleri ve çevre yanlısı davranışlar(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Uçar, Gözde KıralBu çalışmada, Kısa Değerler Ölçeği’nin egoistik, altruistik ve biyosferik değer yönelimlerini içeren yapısı Türkiye’deki bir örneklemde incelenmiş ve bu değer yönelimlerinin bireylerin çevre yanlısı davranışlarıyla ilişkisi araştırılmıştır. Araştırmaya yaşları 17 ile 73 (Ort. = 39,70; SS = 12,33) arasında değişen 213 gönüllü katılmıştır. Katılımcıların 130’u (% 61) kadın, 83’ü (% 39) erkektir. Ölçeğin orijinal formundaki üç faktörlü yapı bu örneklemde de doğrulanmıştır. Ayrıca, altruistik ve biyosferik değer yönelimleri ile çevre yanlısı davranışlar arasında pozitif yönde; egoistik değer yönelimi ve çevre yanlısı davranışlar arasında ise negatif yönde anlamlı korelasyonlar olduğu görülmektedir. Son olarak, egoistik değer yöneliminin çevre yanlısı davranışları negatif yönde, biyosferik değer yöneliminin ise pozitif yönde yordadığı bulunmuştur. Elde edilen bulgular alanyazın ışığında tartışılmıştır.Item Covid-19 bağlamında Veba romanında bir paradoks olarak yaşam sancısı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Ulutaş, NurullahTarih boyunca büyük salgınların insanoğlunun hayatını olumsuz etkilediği bilinmektedir. Özellikle kolera, veba, sarıhumma, HIV / AIDS, İspanyol Gribi, Sars ve Ebola gibi salgınlar bugüne kadar milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuştur. Son dönemde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve 5,5 milyondan fazla insanın yakalandığı, bunların 350 bininin hayatını kaybettiği Korona virüs salgınıyla tüm dünya mücadele etmeye devam etmektedir. Salgınlarla ilgili yazılmış ve birçok dile çevrilmiş yapıtların başında Albert Camus'un Veba romanı gelir. II. Dünya Savaşı yıllarında yazılmış bu roman görünürde veba hastalığının etkilerini kurgusal olarak anlatsa da arka planda Nazi Almanya'sının Polonyalılar ve Yahudiler için hazırladığı ölüm kamplarını, Cezayir işgali sırasında Fransızların yaptığı işkenceleri hatırlatır. Yazar, romanda saçma dünyada saçma bir hayatı yaşamak zorunda bırakılan insanın bu anlamsızlığa karşı başkaldırısını umutsuzluk, kaygı ve korku gibi duygular ekseninde işler. Bu çalışmada Veba romanından yola çıkarak COVID-19 bağlamında salgınların insanı etkileyen boyutları analiz edilmeye çalışılacaktır.Item Cahiliye dönemi Arap şiirinin gerçeklik tartışmalarına Fuat Sezgin’in yaklaşımı(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-07-31) Tekin, Selimİslam bilim ve kültür dünyasının önemli kaynaklarından biri olan cahiliye şiirinin gerçekliği ile alakalı 19. yüzyıla kadar herhangi bir tartışma olmamıştır. Bu yüzyılın sonlarında bazı müsteşrikler bu şiirin gerçekliğine şüphe ile yaklaşmış, intihal (uydurma) olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bu yaklaşıma muhalif olarak yine bazı müsteşrikler içinde bir takım intihaller olsa da bu şiirin orijinal ve gerçek olduğunu savunmuşlardır. İslam dünyasından da birçok düşünür, edebiyatçı ve tarihçi tartışmaya katılarak çeşitli delillerle bu orijinalliği göstermeye çalışmışlardır. Bu düşünürlerden birisi de çalışmamızın konusu olan İslam bilim tarihçisi Fuat Sezgin’dir. O, modern araştırmalar ışığında ve klasik kaynakları referans alarak cahiliye şiirinin gerçekliğini ispatlamaya çalışmıştır. Bu çalışmada söz konusu müsteşriklerin görüşleri ve delilleri sunulduktan sonra Fuat Sezgin’in konuya yaklaşımı ve yaptığı önemli tespitler ele alınacaktır.