Bursa Uludağ Üniversitesi Dergileri
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Bursa Uludağ Üniversitesi Dergileri by Type "Araştırma makalesi"
Now showing 1 - 20 of 515
Results Per Page
Sort Options
Item Open Access 0-6 yaş çocuklarda ev kazası geçirme sıklığı ve ilişkili faktörler(Uludağ Üniversitesi, 2014-01-21) Karatepe, Tekin Ulaş; Akış, Nalan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Halk Sağlığı Anabilim Dalı.Bu çalışma, Nilüfer Halk Sağlığı Eğitim ve Araştırma Bölgesinde yaşayan 0-6 yaş grubu çocuklarda yapılan kesitsel bir araştırmadır. Çalış mada çocukların son iki hafta içinde ev kazası geçirme sıklığı ve ilişkili risk faktörleri değerlendirilmiştir. Çocukların ev kazası geçirme sıklığı % 19,65 (n=104) bulunmuştur. Kaza geçirme sıklığı erkek çocuklarda kız çocuklara göre anlamlı olarak daha fazladır (sırasıyla % 25,67, % 13,80; p<0,05). En sık karşılaşılan kaza tipi düşmedir (%67,21) ve kazaların %82,22’si ev içinde meydana gelmiştir. Ev kazası geçiren çocukların annelerinin güvenlik tanılama ölçeğinden aldıkları ortalama puan 162,91 ± 20,34; geçirmeyenlerin ise 169,22±18,91’dir. Ev kazası geçirmeyen çocukların anneleri anlamlı olarak daha fazla puan almışlardır (p<0,05). Çocuklarda ev kazalarını azaltmak için anne babalara eğitim verilmesi uygun olacaktırItem Open Access 10 yıllık feokromasitoma deneyimi ve literatüre bakış(Uludağ Üniversitesi, 2009-02-11) Serin, Sibel Ocak; Güçlü, Metin; Ersoy, Canan; Ayar, Koray; Bal, Öznur; İmamoğlu, Şazi; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı.Çalışmamızın Amacı feokromasitoma tanısı ile takip edilen hastalarda elde edilen bulguların incelenmesi ve literatür verileri ile karşılaştırılmasıdır. Araştırmamızda 1997–2007 yılları arasında bölümümüze başvuran hastalardan feokromasitoma tanısı almış 16 olguya ait veriler retrospektif olarak incelenmiştir. 10 yıllık dönemde yaşları 49,8±14,5 yıl olan 9 erkek, 7 kadın toplam 16 feokromasitoma olgusu tespit edildi. 16 olgunun 14’ünde 2–8 yıllık hipertansiyon (HT) öyküsü varken, 2 olguya ilk başvuru anında tanı konuldu. 13 olgu ataklar şeklinde, 1 olguda ise kronik HT mevcuttu. 6 hasta ataklar sırasında olmak üzere toplam 11 hasta antihipertansif tedavi alırken, 5 hasta ise herhangi bir tedavi almıyordu. Hipertansif ataklara en sık çarpıntı (%68,7), terleme (%68,7) ve baş ağrısı (%62,5) eşlik ediyordu. 14 hastaya (%87,5) total kitle eksizyonu gerçekleştirilirken, 2 hasta opere edilemedi. Opere olguların 10’unda (%73,3) HT kür ile sonuçlanırken, 4 (%26,6) olguya tekrar antihipertansif tedavi başlandı. MEN-2A’lı ve malign feokromasitomalı 2 hasta progresyon veya akut komplikasyon nedeniyle kaybedilirken, 1 hasta ise tümor nüksü sonrası hayatını kaybetmiş olup 13 olgunun poliklinik kontrolleri halen devam etmektedir. Feokromasitoma ön tanılı hastalarda özellikle ataklar sırasında spesifik laboratuvar incelemeleri yapılmalı ve görüntüleme yöntemleri ile tanı konulan hastalara cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Bu tedavi ile kür sağlanabilir ve anti hipertansif tedavi ihtiyacı ortadan kalkabilirken, eşlik edebilen hastalıklar ve nüks açısından hastalar yakın takip edilmelidir.Item Open Access 106 primer palatoplasti olgusunda oronasal fistül oranının incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2015-03-05) Ersen, Burak; Özberk, Serhat; Şakı, Mehmet Can; Tunalı, Orhan; Aksu, İsmail; Köse, Mehmet; Kastamoni, Menekşe; Uludağ ÜniversitesiTıp Fakültesi/Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı.Yarık dudak ve damak, dünya genelinde her 700 doğumda 1`lik oranı ile en sık rastlanan doğumsal anomalilerdendir. Primer palatoplasti yarık damak tedavisinde en önemli basamaktır. Çalışmamızda Haziran 2009 – Haziran 2014 yılları arasında kliniğimizde gerçekleştirilen 106 primer palatoplasti cerrahisi ve sonuçları retrospektif olarak incelendi. En sık cerrahi yapılan yarık damak tipinin unilateral inkomplet tip (%67) olduğu görüldü. Yarık damak cerrahisinde bütün damak yarıkları genelinde en sık kullanılan tekniğin Bardach 2 flep palatoplasti (%33.9) olduğu görüldü. Çalışmamızda primer palatoplasti sonrası damak fistülü oranı %10.3 olarak hesaplandı. Çalışmamızda elde edilen primer palatoplasti sonrası damak fistülü insidansının benzer yayınlarla karşılaştırıldığında düşük olduğu görüldü.Item Open Access 12.201 Hastanın koroner risk faktörleri ve koroner anjiografi sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2014-12-18) Günay, Şeyda; Serdar, Osman Akın; Özyılmaz, Sinem Özbay; Dereli, Seçkin; Aydınlar, Ali; Güllülü, Sümeyye; Yeşilbursa, Dilek; Baran, İbrahim; Özdemir, Bülent; Kaderli, Aysel Aydın; Şentürk, Tunay; Sağ, Saim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.Giriş: Koroner arter hastalığı (KAH) Türkiye’de önemli bir sağlık problemi olup erişkin ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Çalışmamızın amacı merkezimizde koroner anjiyografi ile değerlendirilmiş olgularda koroner risk faktörlerinin prevalansını belirlemek, risk faktörleri ile KAH yaygınlığı ve topografik olarak damar tutulumu arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Metod: Bu çalışmaya 1993 ve 2012 yılları arasında elektif şartlarda koroner anjiyografisi yapılmış 12.201 hasta alındı. Retrospektif olarak hastaların dosyaları incelenerek anjiyografi sonuçları ve risk faktörleri saptandı. Risk faktörlerinin KAH yaygınlığı (non-kritik, 1 damar, 2 damar, ≥3 damar hastalığı) ve kritik koroner lezyon yerleşim yeriyle ilişkisi araştırıldı. Bulgular: Çalışmaya 8085 erkek, 4116 kadın hasta alındı. KAH yaygınlığı 80 yaş altında erkeklerde daha fazla iken ≥80 yaş grubunda cinsiyetler arasında anlamlı bir fark saptanmadı. ≥3 damar tutulumu diyabetik hastalarda daha fazla iken, hipertansiyon ve hiperlipidemi KAH yaygınlığı ile ilişkisizdi. ≥80 yaş grubunda kritik koroner yerleşimi açısından cinsiyetler arası anlamlı fark saptanmazken, 80 yaş altında kritik koroner lezyon yerleşimi tüm koronerlerde kadınlara göre erkeklerde daha fazlaydı. Sonuç: Türk hastalarda KAH riskini doğru değerlendirmek için kullanılan skorlama sistemlerinde yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak diyabet varlığı diğer risk faktörlerine göre daha ağırlıklı bir değere sahip olmalıdır.Item Open Access 2011-2021 Yılları arasında acil servise başvuran pelvik fraktür tanısı alan hastaların analizi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-02-22) Aydın, Burçin; Çelebi, Hakan; Aslan, Şahin; Durak, Vahide Aslıhan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.; 0000-0001-7327-4342; 0000-0003-0836-7862Pelvis travmaları travmayı oluşturan mekanizma ve enerjiye bağlı olarak mortalitesi ve morbiditesi yüksek olan travmalardır. Eşlik eden organ yaralanmaları, travmanın şiddeti, kafa travması, koagülopati, ileri yaş, kanama varlığı mortaliteyi arttıran nedenlerdir. Çalışmamızın amacı acil servislerde sık görülen ve çok ciddi sonuçlara yol açan pelvis fraktürlerinin demografik özelliklerini, morbidite ve mortaliteye etki eden faktörleri saptamaktır. Çalışmamızda 01.01.2011-01.01.2021 tarihleri arasında Acil Servise başvuran hastalardan travmaya bağlı pelvis kırığı olan 18 yaş üstü olanlar çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların demografik verileri, ek hastalıkları, pelvis kırığı ve Tile sınıflamasına göre tipi, eşlik eden patolojiler, acil serviste yapılan işlemler, sonlanım şekli, hastanede yatış süresi, mortalite, yatışında uygulanan tedavi şekli kayıt altına alınmıştır. Yaş gruplarına göre Tile sınıflamasının dağılımına bakıldığında ise 18-30 yaş grubunda en sık Tip 3 kırıklar görülürken, 70 yaş ve üzerinde ise Tip 2 kırıklar görülmektedir. Travma mekanizmasına göre Tile sınıflamasının dağılımı incelendiğinde, tüm gruplarda en sık Tip 2 kırıkların olduğu ve düşme ile başvuran hastalarda bu oranın en yüksek olduğu görülmektedir. Sonuç olarak pelvis kırıkları ile yaş, ek hastalık, travmanın enerji düzeyi ile ilişkisinin tespiti, hastalarda gelişebilen ek yaralanmaların ve bu yaralanmalara bağlı gelişebilecek komplikasyonların anlaşılmasında fayda sağlayacaktır.Item Open Access 22 olguda pulpa rekonstrüksiyonu için kullanılan ters akımlı digital arter ada flebinin i̇ncelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2016-07-29) Ersen, Burak; Akın, Selçuk; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Plastik Rekonstruktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı.Pulpa rekonstrüksiyonu sırasında pulpanın duysal yastıksı yapısının sağlanması elin fonksiyonel kapasitesinin korunması için oldukça önemlidir. Özellikle kemik, tendon ya da eklemi açıkta bırakan distal parmak doku defektlerinin rekonstrüksiyonu cerrahi açıdan zorlayıcıdır. Literatürde pulpa rekonstrüksiyonu için tanımlanmış birçok teknik bulunmaktadır. Ters akımlı digital arter flebi kozmetik kalitesin yüksek olması, post operatif olarak mobilizasyonun hemen sağlanabilmesi, minimal donor alan morbiditesi ve pulpanın duysal yastıksı yapısının sağlanabilmesi ile diğer tekniklerin bir adım önüne geçmektedir. Çalışmada Semmes-Weinstein testinde bütün hastalar için normal duyu oranı %81.8, 2 nokta ayrım testinde ise iyi ve orta dereceli skorların bütün hasta grubuna oranının %95.4 olduğu görüldü. Flebin parmak pulpasının benzersiz yapısını ideale yakın rekonstrüksiyonuna imkanını vermesi, duysal geri dönüşünün yüksek olması ve minimal donör alan morbiditesine sahip olması sebebiyle cerrahın geniş pulpa defektlerinde ilk tercihidir.Item Open Access 6-OHDA ile oluşturulan parkinson hastalığı modelinde astrogliozis ve glutamat taşıyıcı protein GLT1 ekspresyonu(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-07) Minbay, Zehra; Gören, Bülent; Eyigör, Özhan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Fizyoloji Anabilim Dalı.; 0000-0001-5757-8450; 0000-0001-8061-8756; 0000-0003-3463-7483Substansiya nigra pars kompakta yerleşik dopamin nöronlarının kaybı ile karakterize Parkinson hastalığında nöron ölümüne neden olan mekanizmalar tam olarak anlaşılamamış olsa da, bazı kanıtlar hastalığın patogenezinde glutamaterjik sistemin rol oynadığını göstermektedir. Merkezi sinir sisteminin (MSS) ana eksitatör nörotransmitteri olan glutamatın sinaptik aralıktaki konsantrasyonunun yükselmesi eksitotoksisiteye neden olmaktadır. Nöronları glutamat kaynaklı toksisiteden koruyan ana mekanizma, eksitatör amino asit taşıyıcıları olarak bilinen plazma membran proteinlerinin aracılık ettiği alım sistemi yoluyla sinaptik glutamatın ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Bu taşıyıcıların disfonksiyonunun bazı nörodejeneratif hastalıklarla ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada, 6-hidroksidopamin (6-OHDA) ile oluşturulan deneysel Parkinson modelinde astrositlerde ve GLT1 ekspresyonundaki olası değişikliklerin ikili immünohistokimyasal yöntem ile gösterilmesi amaçlandı. Denekler rasgele iki gruba ayrıldı ve streotaksik olarak intranigral serum fizyolojik ya da 6-OHDA enjeksiyonu yapıldı. 15 gün sonra yapılan rotasyonel testlerin ardından denekler sakrifiye edildi ve çıkarılan beyinlerden alınan yüzen kesitler ikili immünofloresans ve ikili indirekt immünoperoksidaz yöntemleri kullanılarak sırasıyla glial asitik fibriler protein (GFAP)-GLT1 ve tirozin hidroksilaz (TH)GFAP antikorları ile işaretlendi. İntranigral 6-OHDA enjeksiyonu dopaminerjik nöron kaybına neden olurken, glial hücre gövdelerinde genişleme astroglial uzantılarda sayı ve çap artışı gözlendi (glial reaksiyon). Glial reaksiyona klasik intermediyet filament belirteci olan GFAP up-regülasyonu eşlik ediyordu. 6-OHDA uygulanan grupta astrositik aktivasyona karşın GLT1 ekspresyon yoğunluğunun değişmemesi, GLT1 down-regülasyonu olarak değerlendirildi. Sonuç olarak; SNpc’da 6-OHDA ile oluşturulan dopaminerjik nöron hasarı sonrası immünohistokimyasal yöntemlerle belirlediğimiz astrogliozis ve astrositik aktivasyona karşın GLT1 proteininin artış göstermemesi, astrositlerin ve/veya glutamat taşıyıcısı GLT1’in, SNpc’da dopaminerjik nöron ölümü ile karakterize Parkinson hastalığının etyopatolojinde rol oynayabileceğini ve ayrıca astrositlerin sağkalımı ve fonksiyonlarının korunmasının, nöron kaybı ile karakterize MSS hastalıklarının sağaltımı için yeni terapötik ajan arayışına yönelik çalışmalar için hedef yaklaşımlar olabileceğini düşündürmüştür.Item Open Access Abdominal aort anevrizmalarının konvensiyonel ve endovasküler tamir sonuçlarının karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-10-07) Dayıoğlu, Enver; Çitoğlu, Görkem; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı.; 0000-0001-5316-9166Bu araştırmada abdominal aort anevrizmalı (AAA) hastalarda, açık cerrahinin ve endovasküler anevrizma tamirinin (EVAR) erken dönem (ilk 30 gün) sonuçlarının, eşlik eden ek hastalıkların ve risk faktörlerinin retrospektif olarak karşılaştırılması amaçlanmıştır. Merkezimizde Ocak 2002-Aralık 2014 tarihleri arasında non-rüptüre AAA (çap >5cm) sebebiyle, elektif olarak opere edilen 50 hasta incelendi. Hastalar iki gruba ayrıldı; EVAR grubu (n=31) ve açık cerrahi grubu (n=19). Demografik bilgiler (yaş, cinsiyet), semptom (karın ağrısı), risk faktörleri (sigara, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, diabetes mellitus), anevrizma çapı, hastanede ve yoğun bakımda kalış süresi, kan transfüzyonu miktarı, komplikasyon ve mortalite oranları ile ilgili veriler incelendi. Hastaların cinsiyeti büyük oranda (%94) erkekti. EVAR grubunda kan transfüzyonu miktarı, hastanede ve yoğun bakımda yatış süresi daha düşük saptandı (p<0,05). Bu araştırmaya dayanarak şunu söyleyebiliriz ki; yüksek riskli hastalarda EVAR tercih edilmelidir.Item Open Access Achilles on Skyros in the emblema from the house of Poseidon at Zeugma: Caracalla and the power of images(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-08-29) Caso, LauraThis iconographic and iconological analysis has shown the existence of a long tradition about this subject, that is Achilles on Skyros in the emblema from the House of Poseidon at Zeugma. This tradition dates back to the 1st century AD and it concerns the Roman mosaic and painting. The model of Achilles on Skyros travelled from the West to the East, especially from Italy (Rome and Pompeii) towards the eastern part of the Roman Empire. This model arrived in Zeugma on the Euphrates at the beginning of the third century AD, under Caracalla (211-217 CE). The rich owner (dominus) and client of the Poseidon Villa was to be a high officer of Caracalla belonging to Legio IV Scythica or Parthica. In fact Zeugma became the settlement of this Roman legion and the outpost against the Parthians, above all during the reign of Septimius Severus (193-211 CE) and under his successor Caracalla. The dominus of the Poseidon Villa made the imperial propaganda his own by choosing the subject of Achilles on Skyros, which was very favourite by Caracalla on the ideological level, as the subject of Alexander the Great (Cfr. Cassius Dio, Herodian, Scriptores Historiae Augustae). The myth of Achilles on Skyros is very ancient (Cfr. Cypria, Pindar, Sophocles, Euripides) and privileged by Roman (Domus Aurea) and Pompeian painting and mosaic dating back to the emperor Nero, ardent admirer both Achilles and Alexander the Great, as Caracalla.Item Open Access Acil dahiliye ünitesi hasta profili: 1 yıllık deneyim(Uludağ Üniversitesi, 2005-06-13) Demircan, Celaleddin; Çekiç, Cem; Akgül, Nalan; Odabaşı, Ahmet; Çalışır, Nermin; Kıyıcı, Sinem; Yuvanç, Uğur; Haki, Cemile; Keskin, Murat; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı-Acil Dahiliye Ünitesi.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Kardiyoloji Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.Çalışmanın Amacı Acil Dahiliye Ünitesine (ADÜ) başvuran hastalara yapılan dahili bölüm konsültasyonları, konulan tanılar ve hospitalizasyon oranları hakkında epidemiyolojik bilgiler edinmektir. 1.6.2002 ile 31.5.2003 tarihleri arasındaki 12 aylık sürede Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi ADÜ’ne başvuran hastaların verileri ADÜ Günlük Hasta Kayıt Formları incelenerek elde edildi. Hastaların major başvuru semptomları, konsülte eden bölümler, en sık konulan tanılar ve hospitalizasyon oranları retrospektif olarak araştırıldı. 12 aylık sürede acil servise 21934 kişi başvurmuş, bunlardan 6751’i (%30.7) ADÜ’ne devredilmiştir. Bu hastaların 4748’ine (%70.3) sadece bir, 2003’üne (%29.7) ise iki veya daha fazla bölüm tarafından olmak üzere toplam 8732 konsültasyon yapılmıştır. Hastaların 2657’si (%39.4) çeşitli dahili kliniklere yatırılmış, 107’si (%1.6) çeşitli cerrahi kliniklere yatırılmış, 506’sı (%7.5) başka hastanelere sevkedilmiş, 35’i (%0.5) acil serviste eksitus olmuş ve geri kalan 3446 (%51.0) hastanın ise tedavileri düzenlenip taburcu edilmiştir. En çok konsültasyon yapılan bölümler; İç Hastalıkları (n:2796), Kardiyoloji (n:2268) ve Nöroloji (n:1605), en sık majör başvuru semptomları; göğüs ağrısı (n:898), nefes darlığı (n.782) ve bilinç bozuklukları (n:447), en sık konulan tanılar ise; çeşitli enfeksiyonlar (n:785), akut koroner sendrom (n:462), intoksikasyonlar (n:417) ve onkolojik-hematolojik malignite acilleri (n:358) olmuştur.Item Open Access Acil servis çalışanlarının delici kesici aletler ile yaralanmaları ve önleme yöntemlerinin incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-13) Güney, Sabahat Burcu; Köksal, Özlem; Durak, Vahide Aslıhan; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Acil Servis (AS) çalışanları Delici/Kesici Alet Yaralanması (DKAY) sonucunda bulaşıcı hastalık riskiyle karşılaşmaktadırlar. Bu çalışmada İlimizde yer alan hastanelerdeki AS çalışanlarının yaralanmaları ve önleme yöntemlerinin artırılması amaçlanmıştır. Araştırma anket yöntemiyle yapıldı. İl içerisindeki hastanelerde çalışan; Acil Tıp Uzmanı (ATU), Acil Tıp Araştırma (ATA) Görevlisi, Pratisyen Hekim, HemşireAcil Tıp Teknisyeni (ATT)-Paramedik, Acil Personeli, Temizlik Personeli dahil edilmiştir. Delici/Kesici aletler; enjektör iğnesi, sütür iğnesi, ampul, flakon, bistüri ve diğer şeklinde tanımlanmıştır. Hazırlanan anket formu aracılığıyla AS sağlık çalışanlarına maruz kaldıkları DKAY ile ilgili ayrıntılı sorgulama yapılmış ve son olarak önerileri alınmıştır. Çalışmaya 183 kadın ve 143 erkek olmak üzere toplam 326 kişi katıldı ve cinsiyet dağılımına göre hastaneler arasında fark saptanmadı (p>0.05). En sık yaralanan grubun Hemşire-ATT-Paramedik (%58.1) olduğu görüldü. Yaralanmalara en çok neden olan alet enjektör iğnesi iken, yaralanmaların çoğunlukla hafta içi ve sabah saatlerinde olduğu görüldü. Sonuç olarak, sağlık çalışanlarının DKAY sıklığı özellikle AS’lerde yüksek olup; çalışma koşullarının düzeltilmesi, koruyucu önlemlerin alınmasıyla bu yaralanmaların sayısının azaltılabileceği düşüncesindeyiz.Item Open Access Acil servise başvuran akut biliyerpankreatitli hastalarda nötrofil/lenfosit oranının incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-03-31) Kaya, Halil; Yüksel, MelihAkut Pankreatit (AP), pankreasının inflamatuvar bir hastalığı olup acil servislere en sık başvuru nedenlerinden birisi olan karın ağrısının önemli bir nedenidir. Bu çalışmanın amacı Nötrofil/lenfosit oranı ( NLO) ‘nun akut biliyerpankreatitli (ABP) hastalarda yatış süresini ve tedavisini öngörmede bağımsız bir parametre olarak kullanılıp kullanılmayacağını araştırmaktır. Bu çalışma retrospektif olarak 1 Ocak 2018 ile 31 Aralık 2018 tarihleri arasında Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi ana bina acil servisine başvuran ve ABP tanısı alan hasta dosyaları incelenerek yapılmıştır. Çalışmaya alınan hastaların yaş, cinsiyet, radyoloji ve laboratuvar sonuçları, yatış süreleri, tedavi ve taburculuk durumları kaydedilmiştir. Çalışmaya toplam 141 hasta alınmış olup ortalama yaş 62,12 ± 18,75 olarak saptandı. Hastaların % 69,5 ‘i (n=98) kadın olup ortalama NLO değeri 7,23±7,25, ortalama amilaz düzeyi 1238,21 ± 1180,93, ortalama yatış süresi 4,79 ± 2,46 gün olarak saptandı. Nonparametrik korelasyon analizi için yapılan spearman testinde, hastaların NLO değerlerinin tedavi şekilleri ve son durumları ile bir ilişkisinin varlığı saptanmadı (Sırasıyla p=0,639, r= -0,040/ p=0,343, r= 0,080). Hastaların NLO değerlerinin yatış süreleri ve amilaz düzeyleri ile anlamlı bir ilişkisinin olduğu saptandı (Sırasıyla p=0,027, r= 0,187/ p=0,000, r= 0,323). İnflamasyon, enfeksiyon ve post-operatif komplikasyonların tahmininde belirleyici bir faktör olarak tespit edilen NLO değerinin ABP‘li hastaların yatış sürelerini öngörmede bağımsız bir parametre olarak kullanılabileceği saptanmıştır.Item Open Access Acil servise başvuran hasta özelliklerine göre uygun acil servis tasarımının belirlenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-15) Sert, Pınar Çınar; Durak, Vahide Aslıhan; Özdemir, Fatma; Armağan, Erol; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Çalışmamız hastanemiz acil servisine başvuran hastaların klinik özelliklerine göre ideal acil servis tasarımının ve ihtiyaç duyulan uygun bakım alanlarının belirlenmesi amaçlanmıştır Çalışmaya 12550 hasta alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, başvuru şikayeti, triaj kategorileri, yandaş hastalıklar, konsültasyonlar, tanılar ve sonuçlanma şekilleri değerlendirildi. Çalışmamız sonucunda acil servisimizin toplam 150 m²lik 6 yataklı resüsitasyon odasına, 180 m²’lik triaj ve resepsiyon alanına, 1 adet dekontaminasyon odasına, 25 adet hızı bakı birimine, 25 m²’lik 2 tane izolasyon odasına, 16 m²‘lik psikiatri odasına, her biri 16 m² olacak şekilde KBB/ Göz odası, jinekoloji odası gibi özel odalara, 10 adet tek kişilik odaya, 20 m²’lik bir adet alçı odası ve 20 m²’lik bir adet girişim odasına, 12 m²’lik konsültasyon odasına, her biri en az 12 m² olan ve az 45 tanesi monitörlü 90 adet tedavi alanına ve 10 m²’lik çalışan istasyonuna ihtiyaç duyulduğu saptandı. Bu bilgiler doğrultusunda yıllık 100.000 hasta başvurusu için acil servisimizin toplam 5000 m²’lik bir alana ihtiyacı olduğu belirlendi. Acil servislerin daha iyi hizmet verebilmesi için her hastane kendi fiziki şartları, bütçe ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak kılavuzlar ışığında kendisine en uygun acil servisi planlamalıdır.Item Open Access Acil servise başvuran hasta ve yakınlarının sosyokültürel ve sosyoekonomik düzeylerinin ambulans kullanımına etkisinin araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-09-04) Ongun, Yıldız Ulkat; Durak, Vahide Aslıhan; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Acil ambulans sisteminin ve sevk zincirinin uygunsuz olarak kullanılması günümüz modern sağlık sisteminin sorunlarından biridir. Halkın bu hizmeti kullanım oranı kişilerin sosyoekonomik şartlarına, sağlık hizmetlerine ulaşım süresine, yaşına ve geçirdiği kazanın veya hastalığının derecesine göre değişebilir. Çalışmamızda; üniversitemiz acil servisine 112 acil ambulans hizmetleri aracılığı ile başvuran hastaların ve hasta yakınlarının sosyokültürel, sosyoekonomik ve eğitim durumlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Acil servisimize 112 ambulansı ile başvuran 500 hasta prospektif olarak çalışmaya dahil edildi. Hastalar, hasta yakınları ve 112 ekipleri ile görüşülerek hastaların verileri toplandı. Cinsiyet, yaş, eğitim durumu, gelir durumu, önceki ambulans kullanımları, sağlık güvencesi, çalışma durumu, şikayetleri ve tanısı gibi bilgileri toplanarak istatistiksel analizi yapıldı. Çalışmamızda ambulans kullanımının erkeklerde daha fazla olduğu ve 65 yaş üstü grupta fazla olduğu saptanmıştır. Gelir düzeyi artışının uygunsuz ambulans kullanımını azalttığı görülmüştür. Daha önceden ambulans kullanımı olmayan hasta grubunun daha fazla oranda olduğu görülmüştür. Yine bu grupta uygunsuz kullanım oranı daha yüksek oranda saptanmıştır. 112 aramalarında en yüksek oranın hasta yakınları tarafından aranma olduğu ve en düşük oranın ise hastanın kendisi tarafından aranması olduğu görülmüştür. Sonuç olarak; uygun ambulans kullanımı için hastaların bilinçlendirilmesi ve hastaların acil servis başvurularında kullanabilecekleri alternatif ulaşım sistemleri gerekmektedir.Item Open Access Acil servise epigastrik ağrı yakınmasıyla başvuran hastalarda helicobacter pylori sıklığı ve tanıda kalitatif serum Ig G testinin yeri(Uludağ Üniversitesi, 2004-02-25) Bulut, Mehtap; Armağan, Erol; Kıyıcı, Murat; Balcı, Veysel; Atar, Nurşen; Gürel, Selim; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Gastroenteroloji Bilim Dalı.Çalışmamızın amacı acil servise epigastrik ağrı ile başvuran hastalarda H. pylori sıklığını saptamada Rapid H. pylori cassette testi ile üreaz testinin sensitivite ve spesifisitesini karşılaştırmaktır. Bu çalışma, ocak 2000 ile şubat 2001 tarihleri arasında prospektif olarak yapıldı. Hastalardan alınan 2-3 cc kanın santrifüj edilmesiyle hazırlanan serum, Rapid H. pylori cassette testi için kullanıldı. Sonra hastalara endoskopi yapıldı ve ayrıca H. Pylori üreaz testine bakıldı. Toplam olgu sayısı 47 olup (21 erkek, 26 kadın) yaş ortalaması 38.5 (16-71) yıl idi. Endoskopi ile 19 hastaya gastrit, 10 hastaya peptik ülser tanısı kondu H. pyloriyi saptamada üreaz testi ile Rapid H. pylori testi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. Üreaz testi ile karşılaştırıldığında Rapid H. pylori testinin spesifisite, sensitivitesi sırasıyla %81.4 ve %95 olarak saptandı. Non-invazif bir yöntem olan ve kolaylıkla uygulanabilen serum Rapid H. pylori cassette testinin spesifisite ve sensitivitesi invazif H. pylori üreaz testi ile karşılaştırıldığında kabul edilebilir sonuçlar ortaya koymuştur. Bu nedenle endoskopi yapma imkanı olmadığı durumlarda bu testin kullanılması önerilebilir.Item Open Access Acil servise göz yakınmaları ile başvuran hastaların demografik analizi(Uludağ Üniversitesi, 2017-01-31) Karasu, Özlem; Durak, Vahide Aslıhan; Armağan, Erol; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Çalışmamızda acil servise göz yakınmaları ile başvuran hastaların demografik özellikleri araştırılmış ve bu hastaların 3. basamak hastaneye başvuru gerekliliği değerlendirilmiştir. Çalışmaya 2378 hasta alındı. Hastaların demografik özellikleri, başvuru şikayetleri, sevkli veya direkt gelişleri, daha önceden tanı konmuş göz hastalığı olup olmaması, travma faktörü olup olmaması, mevcut tanıları, acil serviste aldıkları tanılar, radyolojik tetkikleri, konsültasyon istenip istenmediği, hastaneye izlem veya yatış, taburculuk sonlanma durumlarını içeren bilgiler değerlendirildi. Çalışmamızda yer alan hastaların %2.6 kadarı göz acili olarak başvurmuş olup, büyük çoğunluğu (%72.8) 21 ile 50 yaş arasında idi. Hastaların %87.8’i acil servise direkt başvuru biçiminde olup, %95.3’ünün tanı almış göz poliklinik takibi gereksinimi olan hastalığı bulunmamaktaydı, %85.9’unun yakınmaları tek göz organı sınırlı olup travma oranı %71.2 olarak saptandı. En sık göz yakınması ise (%64.4) gözlerde yanma olarak tariflendi. Hastaların yalnızca %6.7’sine acilde muayene dışında ek radyolojik tetkik istenmiş olup %85.1’i konsülte edilmişti. Konsültasyon sonuçlarına göre ise %52.8’i kornea ve kornea dışı yabancı cisim tanısı almıştı. Sonuç olarak; göz hastalıkları hekimi tarafından acil cerrahi işlem açısından değerlendirilmesine gerek olmayan hastalıkların uygun eğitim ve biyomikroskop, tonometri gibi uygun ek donanım desteğiyle acil serviste yönetimi yapılarak taburculuğu sağlanabilir.Item Open Access Acil servise karın ağrısı şikayeti ile başvuran 45-64 yaş ile 65 yaş ve üzeri hastaların karşılaştırılması ve tanılarının fizyolojik değişikliklerle ilişkisinin değerlendirilmesi(Uludağ Üniversitesi, 2017-03-06) Mert, Dilek Kostak; Durak, Vahide Aslıhan; Özdemir, Fatma; Armağan, Erol; Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Çalışmamız, acil servise travmaya bağlı olmayan karın ağrısı ile başvuran farklı yaş gruplarında; tanıları ve fizyolojik değişikliklerle ilişkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışmaya 1607 hasta alındı ve yaş grupları ile karın ağrısına eşlik eden şikayetler, vital bulgular, ek hastalıkları, konsültasyonlar, tanılar ve sonuçlar karşılaştırıldı. 65 yaş ve üzeri grupta vital bulgulardaki değişikliklerin ve konsültasyon isteminin 45-64 yaş grubuna göre daha fazla olduğu görüldü(p<0.001).65 yaş ve üzeri hasta grubunda karın ağrısıyla birlikte vücut ısısı veya nabız yüksekliğinin olması cerrahi nedenli olmayan tanılarda daha fazla bulundu (p<0.05) ve her iki yaş grubunda karın ağrısı ile birlikte gaz-gaita çıkaramama cerrahi nedenli tanılarda daha fazlaydı(p<0.05).Yaşlı grupta hastaneye yatış daha fazlayken, 45-64 yaş grubunda taburculuk daha fazla görüldü (p<0.001). Karın ağrısı ile gelen hastaları acil patolojik durumlardan ayırabilmek için hekimlerin yaşla birlikte olan fizyolojik değişiklikleri bilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.Item Open Access Acil servise travma dışı nedenlerle başvuran ve konsültasyon istenen 65 yaş üstü ve altı hastaların epidemiyolojik incelenmesi(Uludağ Üniversitesi, 2018-10-17) Koçak, Yasin; Durak, Vahide Aslıhan; Çıkrıklar, Halil İbrahim; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Yaşlı bireyler, birbiri ile etkileşim gösteren birçok faktörün, sağlık hali ve fonksiyonel kapasite üzerine kompleks etkilerinin yoğun olarak hissedildiği kişiler olup, bu yaş grubuna yaklaşım, diğer branşlardan biraz farklı olarak, sadece tıbbi değil, psikolojik, sosyoekonomik, çevresel ve ailesel değerlendirmeleri de gerektirir. Bu çalışmada acil servisimize başvuran ve herhangi bir bölümden konsültasyon istenen 65 yaş ve üzeri hastalar ile 65 yaş altı hastaların; cinsiyeti, acil servise başvuru nedeni, başvuru saati, kronik hastalıkların varlığı, istenilen konsültasyonlar ve sayıları, acil serviste kalış süreleri ve sonuçlanma biçimleri karşılaştırılmıştır. Araştırma retrospektif olarak yapılmış; geriatrik hastaların acil servis başvurularının incelenmesi ve kronik hastalıklarının yansımalarının ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Çalışmamızda geriatrik hastaların acil serviste genellikle birden fazla branşı ilgilendiren hastalıklarının olduğu ve genellikle acil kliniğinde birden fazla konsültasyon ihtiyacı duyulduğu tespit edildi. Ayrıca yaşlı hastaların acil serviste kalış süreleri, servis ve yoğun bakım yatış oranlarının da daha yüksek olduğu tespit edildi. Ülkemizde 65 yaş ve üzeri nüfusun artmasına paralel sağlık hizmetlerini kullanımdaki oranları artmaktadır. Bu hastaların değerlendirilmesi 65 yaş altı hastalara göre multidisipliner bir yaklaşım gerektirmektedir. Bu yaş grubunun eşlik eden kronik hastalıklarının daha fazla olması nedeniyle hastane personeline gerekli eğitimin verilmesi, geriatri yan dal uzmanlığının yaygınlaştırılması, hastanelerde geriatri kliniklerinin artırılması önerilir.Item Open Access Acil servise vertigo şikayeti ile başvuran hastaların prospektif incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-01-31) Aktaş, Ayşegül; Durak, Vahide Aslıhan; Aydın, Şule Akköse; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Acil Tıp Anabilim Dalı.Vertigo toplumda hem en sık görülen şikayetlerden hem de acil servis ve polikliniklere en sık başvuru nedenlerinden biridir ve etyolojisine yönelik yapılan çalışmalar önem taşımaktadır. Bu çalışmada, bir üniversite hastanesi acil servisine başvuran hastalar, 24.10.2017 – 01.05.2018 tarihleri arasında prospektif olarak incelenmiştir. Vertigo ile başvuran hastalardaki santral etyolojilerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda nörolojik sistemi değerlendirmek için kullanılan muayene, testler ve tetkikler açısından hastalar incelendiğinde; Romberg testi pozitif olan hastaların %7,7’de, dismetrisi olan hastaların %15,8’de ve disdiadokinezisi olan hastaların %16,7’de beyin magnetik rezonans görüntülemede akut-subakut enfarkt saptanmıştır. Muayenede horizontal nistagmusu olan 5 hastanın hiçbirinde akut- subakut enfarkt saptanmazken (%0), nistagmusu olmayan 45 hastanın 3’ünde (%6,7) akut-subakut enfarkt saptanmıştır. Sonuç olarak vertigo hastalarını değerlendirirken, santral vertigo nedenlerini atlamamak için nörolojik semptomların sorgulanması ve eksiksiz bir nörolojik muayene yapılması gereklidir.Item Open Access Acil serviste kan transfüzyonu yapılan hastaların özellikleri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2019-10-11) İşler, Yeşim; Kaya, Halil; İşler, Şükrü; Yüksel, MelihBu çalışmanın amacı acil serviste kan ve kan ürünleri transfüzyonu yapılan hastaların transfüzyon sonrası değişim verilerin incelenmesi amacıyla prospektif olarak incelemektir. Bu çalışma Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine başvuran hastaların yaş ve cinsiyetleri, şikayetleri, muayene bulguları, kan grupları, verilen kan ürünleri ve ünitelerinin dağılımı, transfüzyon öncesi ve sonrası hemoglobin(Hb), hematokrit (Hct) değerleri incelenerek yapıldı. Çalışmaya 92 hasta alınmış olup hastaların %56,5’u 65 yaş ve üzerindeydi. %59,8’i kadındı. %44,6 ile en fazla “halsizlik” şikayeti vardı. Muayenede hastaların %17,4’inde melena %14,1’inde hematokezya vardı. Hastaların %40,2’si anemi ve %35,9’u Gastrointestinal Sistem (GİS) kanaması tanısı almıştı. Hastalar en fazla %45,7 ile A RH+ ve %29,3 ile 0 RH + kan gruplarına sahipti. Hastaların %94,6’sına eritrosit süspansiyonu (ES) ve %5,4’üne ES+ taze donmuş plazma (TDP) transfüzyonu yapıldı. Hastaların %46,7’sine iki ünite ES ve %40,2’sine bir ünite ES verildi. Yaş gruplarının transfüzyon öncesi Hb değerleri arasında istatistiksel olarak önemli bir fark yokken (p=0,879), transfüzyon sonrası istatistiksel olarak önemli fark olduğu bulundu (p=0,003). ES transfüzyonu sonrası hastaların %58,2’si beklenen Hb değerine ve %50,0’si beklenen Hct değerlerine ulaşmıştı. Yaş, cinsiyet ve tanıya göre beklenen Hb ve Hct düzeylerine ulaşma durumları arasında istatistiksel olarak önemli fark yoktu (p>0,05). Transfüzyon öncesi ve sonrası hastaların nabız, tansiyon ve ateş gibi vital bulgularında istatistiksel olarak fark yoktu (p>0,05), ancak Hb, Hct, MCV ve MCH’de önemli artış vardı (p<0,05). Çalışma sonunda acil serviste yapılan kan ve kan ürünü transfüzyonları incelendiğinde düşünülenin aksine travmaya bağlı acil transfüzyon değil de en fazla GİS kanama ve anemiye bağlı transfüzyon yapıldığı tespit edilmiştir.