Uluslararası Biyosistem Mühendisliği Dergisi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/10995
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Item Ankara ili Ayaş ilçesinde kuraklığın değerlendirilmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-12-30) Akcapınar, Muhammed Cem; Çakmak, BelginTürkiye ve dünyada son yıllarda kuraklık olaylarının sayı ve şiddetinde önemli artışlar gözlenmektedir. Kuraklık başlangıcı ve sonu net olarak belirlenemeyen, sonuçları yıkıcı felaketlere dönüşebilen, başta su kaynakları olmak üzere tarım, sanayi ve turizm sektörü ile yaban hayatı ve nüfusun yoğun olduğu kentlerde yaşamı tehdit eden önemli bir doğal afettir. Bu araştırmada, son yıllarda yağışların azalmasıyla birlikte kuraklık açısından riskli bölgeler arasında yer alan Ankara İli Ayaş İlçesi çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Çalışmada FAO-Penman Monteith (PM), Blaney Criddle (BC), Hargreaves Samani (HS) ve Thorntwaite (TW) yöntemleriyle potansiyel evapotranspirasyon (PET) değerleri hesaplanmış ve elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapılmıştır. PM yöntemiyle hesaplanan yıllık ortalama evapotranspirasyon miktarına en yakın tahmini yapan yöntemin BC olduğu belirlenmiştir. Elde edilen evapotranspirasyon değerlerinden yararlanılarak Su Yılına göre Standartlaştırılmış Yağış Evapotranspirasyon İndeksi (SPEI), Palmer Kuraklık Şiddeti İndeksi (PDSI) ve Palmer Hidrolojik Kuraklık İndeksleriyle (PHDI) kuraklık analizleri gerçekleştirilmiştir. Sonuçların değerlendirilmesi kuraklık indekslerinin şiddet sınıflandırmalarına göre Frekans Analizleriyle yapılmıştır. Böylece hem kuraklık indekslerinin hem de evapotranspirasyon tahmin yöntemlerinin karşılaştırılması sağlanmıştır. Ayaş İlçesi 37 yıllık zaman diliminde sıklıkla kurak dönemler geçirmiştir. PM yöntemi temel alınan 12 aylık SPEI analizine göre araştırma periyodunda 2 yıl olağanüstü, 5 yıl çok şiddetli, PDSI ve PHDI indekslerine göre ise 1 yıl olağanüstü, 7 yıl çok şiddetli kuraklıkların görüldüğü dönemler yaşanmıştır.Item Arıtılmış atıksuların tarımsal sulamada kullanımı: İznik örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-01) Adalı, Sümeyye; Kılıç, Melike Yalılı; Mühendislik Fakültesi; Çevre Mühendisliği Bölümü; 0000-0002-5077-7358; 0000-0001-7050-6742Nüfus artışı ve antropojenik faaliyetlerin gelişimine paralel olarak insanoğlunun doğal kaynak ve ham madde ihtiyacının artması, özellikle tüketim alışkanlıklarının değiştiği günümüzde kaynakların aşırı tüketilmesine ve kirlenmesine yol açmış ve buna bağlı olarak kaynakların doğadaki varlığı tükenme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. Tehlike altındaki bu kaynaklardan biri de sudur. Bu durumun farkında olan birçok ülke, mevcut su kaynakları ve kalitesinin korunması, oluşan atıksuyun yeniden kullanımına imkan vermesi dolayısıyla atıksu arıtma teknolojilerini kullanmaktadır. Ülkemizde de atıksu arıtımına önem verilmekte ve arıtma tesisleri projelerinin ülke genelinde yaygınlaşması devam etmektedir. Özellikle akarsu, göl, deniz gibi bir çok habitata ev sahipliği yapan doğal sulak alanların kirlenmesini önlemek amacıyla uygun teknoloji kullanımıyla deşarj kriterleri sıkı tutulmaktadır. Bu çalışmada Bursa ilinin İznik ilçesinde membran biyoreaktör (MBR) teknolojisine sahip olan evsel atıksu arıtma tesisinde arıtılmış atıksuların, 2019 yılı verileri baz alınarak tarımsal sulamada kullanılması durumunda elde edilecek tasarruf miktarı hesaplanmıştır.Item Arıtılmış atıksuların yeniden kullanımı: Paşaköy atıksu arıtma tesisi örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-28) Kılıç, Melike Yalılı; Rukiah, Kawthr; Mühendislik Fakültesi; Çevre Mühendisliği Bölümü; 0000-0001-7050-6742; 0000-0002-9976-7265Dünyada yaşanan hızlı nüfus artışı ve sanayinin gelişmesine paralel olarak su kullanımı da her geçen gün artmaktadır. Temiz su kaynaklarına olan erişimin zorlaştığı günümüzde, mevcut su kaynaklarının tasarruflu kullanılmasına ilave olarak alternatif su kaynaklarının yaratılması oldukça önem arz etmektedir. Bu alternatif kaynaklardan birisi olan arıtılmış atıksuların farklı alanlarda yeniden kullanılması, su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına önemli oranda katkı sağlayacaktır. Dünyanın en kalabalık şehirlerinden birisi olan İstanbul, ticaret merkezi olması, ekonomisinin büyüklüğü, konumu, tarihi ve turistik değerleri ile en fazla göç alan şehirlerin başında gelmektedir. 16 milyonluk nüfusu ve yıllık ‰24.2 nüfus artış hızı ile İstanbul’da, yüksek miktarlarda atıksuyun oluşması kaçınılmazdır. Bu çalışmada, Paşaköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi’nde arıtılmış atıksuların Riva Deresi’ne deşarj edilmeden önce Ömerli Havzası’ndaki yeşil alan ve tarım arazilerinin sulanmasında kullanılması halinde sağlanabilecek su tasarruf miktarı hesaplanmıştır.Item Biyolojik sistemlerde gelecekteki nano / biyosensör ürünlerine hazırlık(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-17) Tüylek, ZülfüBiyosensörler, temel biyolojik süreçleri anlamamıza yardımcı olan değerli bilgileri kodlayan biyomoleküllerin ve biyo-işlevlerin dinamik değişikliklerini izlemek için tasarlanmış temel araçlardır. Günümüzde doku histolojisi, doku analizi ihtiyacını karşılayan en yaygın analitik tekniktir. Bu teknik, uç nokta analizi, yüksek maliyet ve uzun hazırlık süresi ile sınırlıdır. Uygulamalarda, gerçek zamanlı izlemedeki zorluklar ve nitel yorumlamada ortaya çıkan etik sorunlar nedeniyle kullanımı avantajlı değildir. Bu nedenle, boyuta bağlı olarak farklı fizikokimyasal özelliklere sahip nanometre ölçekli malzemeler, son zamanlarda biyolojik algılama (sensör) uygulamaları için umut verici adaylar olarak ortaya çıkmıştır. Bu sensör yapıları, önemli fizyolojik parametrelerin gerçek zamanlı değişikliklerine benzersiz bir bakış açısı sağlar. Sensör bileşenlerinin iki veya daha fazla sinyal aktarım mekanizmasına dayalı olarak çalıştığı çok modlu (multi mod) nanosensörlerin yarattığı sinerji daha ayrıntılı olarak elde edilir. Yogi Berra'nın "Sadece izleyerek çok şey gözlemleyebilirsiniz" ifadesi, biyosensörlerde biyoalgılama işlevinde sadece küçük bir ayarlama ile yerine getirilir. Pek çok biyolojik süreç, basitçe yüksek uzay- zamansal algılayıcı tepkileri takip edilerek gözlemlenir. Makalemizde son yıllarda in vitro veya in vivo ölçümlere uygulanan nanobiyosensör cihazlarındaki önemli gelişmelere değinilmektedir. Biyolojik algılama uygulamaları için birden fazla mekanizma içeren nanobiyosensörlerin son gelişmelerine kısaca değinilecektir.Item Covid-19 hastalarının tedavisinde moleküler hidrojen inhalasyonunun potansiyel uygulaması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-07-02) Alwazeer, Duried; Çiçek, Sümeyra; Alma, Mehmet HakkıCOVID-19 (Corona Virüs Hastalığı 2019), SARS-CoV-2 (Şiddetli akut solunum yolu sendromu koronavirüs 2) suşunun yol açtığı akut solunum sendromu hastalığıdır. İlk COVID-19 vakası Aralık 2019'da ortaya çıkmış ve aylar içinde tüm dünyada görülen salgın haline gelmiştir. Moleküler hidrojen (H₂); reaktif oksijen türlerini seçici olarak süpürmesi, inflamatuar sitokinlerin inaktivasyonu, antiapoptotik özelliği sayesinde birçok hastalık üzerinde etkili bir tedavi yöntemi olarak kullanılmaktadır. Özellikle inflamatuar akciğer hasarı tedavisinde H₂'nin terapötik etkileri, COVID-19 hastalığını hafifletebileceği görüşünü desteklemektedir. Aynı zamanda, H₂ SARS-CoV-2'nin neden olduğu yıkıcı sitokin fırtınasını ve akciğer hasarını azaltabilir. Bu nedenle moleküler hidrojen tedavisi, COVID-19 için yeni ve etkili bir yardımcı tedavi yöntemi olma potansiyeline sahiptir. Fakat bu hipotezin doğrulanması için daha fazla klinik denemelere ihtiyaç vardır.Item Endüstriyel mutfaklarda kullanılan atmosferik brülörlü fırın ile premix brülörlü fırının enerji tüketiminin deneysel olarak karşılaştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-31) Sakin, Akay; Burhan, Mahmut; Makine Mühendisliği Bölümü; 0000-0003-2059-2958Yapılan çalışmada Endüstriyel mutfaklarda kullanılan gazlı fırınların farklı yanma teknolojileri kullanılarak hem performanslarının hem de enerji maliyetlerinin kıyaslanması amaçlanmıştır. Bu çalışma kapsamında İNOKSAN firmasının atmosferik brülöre sahip FKG042E model fırını ve premix brülöre sahip FKG40 fırını kullanılmış olup, her iki fırında deneysel çalışmalar yapılmıştır. Her iki fırın da 20mbar doğal gazda ve ortam sıcaklığında test edilmiştir.Yapılan testler sonucunda premix brülör ile çalışan fırında 0,963 m³ doğalgaz tüketimi, atmosferik brülör ile çalışan fırında 1,809 m³ doğalgaz tüketimi olmuştur. Çalışmada elde edilen bir diğer sonuç ise premix teknoloji ile üretilen fırının gücü atmosferik fırından daha yüksek olmasından dolayı pişirme kapasitesi yaklaşık % 50 artmıştır.Item Farklı örtü malzemesi ve ısıtma derece değerlerine bağlı olarak seralarda ortaya çıkan ısı enerjisi gereksiniminin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-16) Boyacı, Sedat; Kılıç, İlker; Ziraat Fakültesi; Biyosistem Mühendisliği Bölümü; 0000-0003-0087-6718Sera yetiştiriciliğinde kaliteli yüksek verimin alınabilmesi bitkilerin gereksinim duyduğu optimum sıcaklıkların sağlanması ile mümkün olabilmektedir. Ancak bu sıcaklıkların sağlanması için gerekli olan enerji maliyetlerinin yüksek olması üreticinin ısıtma konusunda karar vermesini olumsuz yönde etkilemektedir. Çalışmada, polietilen (PE) ve polikarbon (PC) sera örtüsü ve seraların beş farklı sıcaklık derecesinde (16°C, 17°C, 18°C, 19°C ve 20°C) tutulması durumunda gereksinim duyulan ısı gücü, yakıt miktarı ve atmosfere salınan karbondioksit miktarlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada, PE serada iç ortam sıcaklık değerinin 16°C de tutulması durumunda gereksinim duyulan ısı gücü gereksinimi, yakıt miktarı ve karbondioksit miktarı sırasıyla 834.93 W m-2 , 157,80 kg m-2 575.46 kg m-2 iken 20°C de 1208.68 W m-2 , 228.44 kg m-2 , 833.06 kg m-2 olarak hesap edilmiştir. PC serada 16°C de gereksinim duyulan ısı gücü gereksinimi, yakıt miktarı ve karbondioksit miktarı sırasıyla 197.66 W m-2 , 37.36 kg m-2 , 136.23 kg m-2 iken 20°C için 321.92 W m-2 , 60.84 kg m-2 , 221.88 kg m-2 olarak hesap edilmiştir. Çalışma sonucunda, üreticilerin farklı örtü malzemesi ve iç sıcaklık değerlerine bağlı olarak birim alan için gerekli olan yakıt miktarlarının önceden belirleyerek üretim ve enerji maliyetleri arasında bir denge oluşturması gerekliliği ortaya konulmuştur. Bunun yanında ekonomik bir yetiştiricilik için ısıtmanın üretim maliyetleri içerisindeki payını azaltıcı önlemler konusunda planlama aşamasında alınması gerekli tedbirler belirtilmiştir.Item Farklı özellikteki toprak iyileştiricilerinin hafif bünyeli toprakların su tutma kapasitesi üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-09-26) Er, Hasan; Demir, Yasin; Meral, RamazanTarımsal üretimde su en önemli faktörlerden biri olup; verim ve kalite üzerinde doğrudan etkilidir. Uygulanacak su miktarı toprağın su tutma kapasitesi ile sınırlı olup kumlu topraklarda daha düşük değerdedir. Bitkilerin yararlanabildikleri yarayışlı su miktarı toprağın bünyesi, yapısı, gözeneklilik ve organik madde içeriği gibi faktörlere bağlıdır. Toprağın organik madde içeriğini artıran uygulamalar diğer olumlu etkilerinin yanı sıra yarayışlı su miktarını da artıracaktır. Bu amaçla yapay ve doğal pek çok toprak iyileştirici kullanılmaktadır. Bu uygulamalarda esas olan konu toprak iyileştiricinin beklenen faydaları sağlarken aynı zamanda kolay elde edilebilir ve ekonomik olmasıdır. Bu çalışmada yöre toprak koşulları ve toprak düzenleyicinin elde edilebilirliği dikkate alınarak; ahır gübresi, leonardit ve su tutucu polimer, ağırlık/ağırlık (w/w) esasına göre toprağa ahır gübresi (A) ve leonardit (L), toprağa %1, %2, %4 oranında, su tutucu polimer (S) ise toprağa %0.1, %0.25 ve %0.4 oranında karıştırılmıştır. Uygulamalar %48.6 kum içerikli toprak kullanılarak saksı ortamlarında yürütülmüştür. Elde edilen sonuçlara göre her bir uygulama organik madde içeriğindeki artışa paralel olarak; hacim ağırlığı, porozite ve su tutma kapasitesi üzerinde olumlu etkilerde bulunmuştur. Yarayışlı su değerleri kontrol uygulamasında ortalama %9.47 olarak belirlenirken, leonardit uygulamalarında %9.50-14.04, ahır gübresi uygulamalarında %9.05-17.30, su tutucu polimer uygulamasında ise %10.68-16.48 arasında değişmiştir. Polimer uygulaması tarla kapasitesinde daha yüksek artış göstermiş ancak aynı oranda solma noktasının da artması nedeniyle toplam etkisi sınırlı olmuştur. Sonuç olarak ahır gübresi uygulamasının aynı zamanda etkisinin kalıcı olması ve bitki besin elementi avantajı gibi diğer etkileri de dikkate alındığında; kumlu toprakların su tutma kapasitesinin artırılmasında en etkili yöntem olduğu belirlenmiştir.Item İklimin hafızası(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-31) Kırpık, Mehmet Ali; Ayaz, Yurdakul; Çelebi, Yiğit; Kılıçer, SüheylaBu çalışma, 1-13 Mayıs 2022 yılında İstanbul’un Küçükçekmece, Ümraniye, Başakşehir ve Üsküdar ilçelerinde yapıldı. Yapılan bu çalışmada iklim değişikliğine neden olan olaylar ve bu olayların sonucunda iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini vurgulayan kavramlardan bahsedilmiştir. Çalışmanın metodolojisinde anket çalışması ve web sitesi tasarımı yapılmıştır. Yapılan anket çalışması sözü edilen kavramları içine almakta ve 30 sorudan oluşmaktadır. Ankete 172 kişi katılmış ve katılımcıların tamamı soruları cevaplandırmıştır. Katılımcıların cevapları değerlendirildiğinde; iklim değişikliğine neden olan “Sera Gazı Etkisi” ve iklim değişikliğinin olumsuzluklarından etkilenen ve buna bağlı olarak kullanımı ortaya çıkan kavramlar; sağlık, su, su ayak izi, karbon ayak izi, biyoçeşitlilik ve ekosistemler, orman, tarım, enerji, turizm, okyanus ve atık kavramlarını insanımızın genel olarak bildiği ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada yapılan anketteki 30 soruya verilen cevaplar değerlendirilmiş ve en dikkati çeken sorunun 30.soru (iklim değişikliği hakkında bilgi veren ve gidişata göre kendini güncelleyen web sitesi yapılsaydı dijital ortamda kullanır mıydınız?) olduğu kanaatine varılmıştır. Bu soruya 172 kişi cevap vermiş ve bunların % 71.5’i evet, % 12.8’i hayır, geriye kalan % 16’sı kısmen ve hiçbir fikrim yok olarak cevaplarını vermiş ancak kısmen cevabını verenler çoğunluktadır. Bu soruya verilen cevaplara göre web sitesi projemizi hayata geçirme konusunda doğru yolda olduğumuz anlaşılmaktadır. Katılımcıların %71.5’i bu soruya evet olarak cevaplaması projemizin iklim değişikliğinde toplumsal farkındalığı artırma yönünde yaygın etki yapacağını göstermektedir. Yapılan web sitesi, TÜBİTAK Bilim Genç Dergisi’nin Şubat sayısında yayımlanan Periyodik Cetvel modelinden ilham alınarak tasarlanmıştır. Web sitesinin adı: ikliminhafizasi.blogspot.com olarak belirlenmiştir.Item İnsansız hava aracı ile akıllı tohumlama ve ağaçlandırma amaçlı kil topu uygulaması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-30) Yangal, Hilmi Sefa; Karakoç, Ahmet Serkan; Akbulut, Ahmet; Gedikağaoğlu, MeriçBu çalışma, akıllı tarım çalışmaları kapsamında 2019 yılı aralık ayından 2021 yılı mart ayına kadar (16 aylık süre ile), Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) projesi kapsamında tasarlanmış olan otonom bir tarımsal insansız hava aracı (İHA) olan İGSAŞ CEMRE® ile yapılmış otomatik tohumlama sistemini ve ağaçlandırma rejenerasyon etkisini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Araştırmamızda; ağaç ve meyve tohumlarının gübrelenmesinde kök gelişimi açısından salınımı ve içerik olarak daha yumuşak olan kompoze gübre kullanılmasına karar verilmiştir. Kontrollü şartlar altında kil ve sadece tohum içeren 1. çalışma grubu ile, içerisinde kil, gübre ve tohum içeren 2. çalışma grubunun karşılaştırılması planlanmıştır. Toplamda her iki gruptan 300 adet içerisinde elma (Malus Domestica), badem (Prunus Dulcis) ve çam (Pinus Pinea) tohumlu kil topları, amaca uygun olarak üretilen kompoze gübre ile 200 metre irtifadan Kütahya il sınırlarında Enlem 39° 27' 54.81"K Boylam 30° 1' 7.86"D GNSS (Küresel konum belirleme sistemi) koordinatlarında bulunan, 27.400 m²’lik proje alanına havadan toprağa atılmıştır. Çalışma on altı aylık gelişim ve tohumlama basamaklarını saptanmaya yönelik yapılmıştır. Araştırmada kil toplarının atıldığı alandaki gelişim basamaklarını incelemek amacıyla 1,5 yıllık süreçlerde tohumlama yapılan bölgedeki elma, badem ve çam tohumlarının gelişimlerini ölçümlemek için boy, yaprak sayısı ve total ağaçlandırma sayısı ölçümlenmiştir. Sonuç olarak İHA uygulamalı tohumlu ve amaçlı gübreli kil toplarının meyve ve çam ağaçlarını tohumlamada yeni bir yöntem olarak uygulanabileceği belirlenmiştir. Bulgular, tohumlamada, yeni nesil teknoloji olan İHA ile tohumlamanın ağaçlandırmayı artırmada ana itici güç olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Araştırmamız ülkemizdeki İHA esaslı meyve tohumları ağaçlandırması alanda ilk deneysel çalışma olmuştur. Bu alanda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.Item Kimyasal ve organik gübrelerin çevre üzerine etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-12-31) Cüre, Berkay; Ziraat Fakültesi; Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü; 0000-0001-5008-6533Tarımsal ihtiyaçların karşılanabilmesi için artan oranda üretim de yapılmalıdır. Tarımsal üretimin yükseltilmesi sırasında ürün kalitesi ve toprak veriminin de düşmemesi gerekmektedir. Üretim esnasında topraktaki besin elementleri tükenmektedir ve verim kaybı yaşamamak için tekrar toprağa bu bitki besin elementleri geri verilmelidir. Uzun dönem üretim yapılan araziler için üretim esnasında gübreleme yapılması, zararlılarla mücadele işlemleri ve sulama ile toprakta verimlilik düzeyi arttırılmaktadır. Bu uygulamalar arasında ise en etkili etmen gübre girdisidir. Ancak yapılan çalışmalar dikkate alındığı takdirde gübrelerin uzun dönemde toprakta zararlı etkiler meydana getirdiği görülmüştür. Bu zararlı etkilerin çoğunluğu yanlış tekniklerle ve ihtiyaç durumundan fazla gübre kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Gübrelerin olumsuz etkileri; toprak tuzluluğu, ağır metal birikimi, sularda ötrofikasyona sebebiyet vermesi, nitrat kirliliği, kükürt ve azot içeren gazların hava kirliliğine sebebiyet vermesi ve sera etkisini artırma gibi sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu makalede, tarımda gübre kullanımının yarattığı çevre zararları üzerine ve bu zararları azaltmak veya ortadan kaldırılmak için bazı öneriler sunulmuştur.Item Konya ovası topraklarının doygun hidrolik iletkenliğinin paralel drenler yöntemi ile kararlı akış eşitliği kullanılarak belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-12-30) Bahçeci, BarışBu çalışmada, Konya ovasında Hooghoudt denklemi kullanılarak paralel dren yöntemi ile toprakların ortalama doygun hidrolik iletkenliği (Ksat) belirlenmiştir. Çalışmada dren boru çapı 0.1 m, derinliği 1.70 m ve uzunluğu 80 m olan, 40 m dren aralığına sahip, 3 dren hattı ve oluklu plastik borulardan oluşan bir pilot deneme alanından elde edilen veriler kullanılmıştır. Zarf malzemesi olarak, dren derinliğindeki toprağın özelliklerine göre belirlenen kum-çakıl karışımı kullanılmıştır. Testlerde, sistemde serbest akış sağlandıktan sonra drenaj çıkışlarındaki debiler ve iki dren orta noktasındaki hidrolik yükler aynı anda ölçülmüştür. Elde edilen veriler değerlendirilerek Konya Ovası’ndaki akiferin geçirgenliğinin 7.282 m² gün-¹, ortalama hidrolik iletkenliğin (Ksat) 2.867 m gün-¹, ve alt ve üst sınırlarının %90 olasılıkla 2.461Item Kümeslerde gürültü kirliliği ve etkileri(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-06-30) Girgin, Çağla; Kılıç, İlker; Ziraat Fakültesi; Biyosistem Mühendisliği Bölümü; 0000-0003-4666-5131; 0000-0003-0087-6718Gürültü kirliliği sadece insanoğlu için değil hayvanlar için de bir tehdittir. Özellikle kümes hayvanlarında ciddi sağlık problemlerine sebep olmaktadır. Bu problemlerin başında hayvanların psikolojik streslere maruz kalması gelir. Stres, insanlarda olduğu gibi hayvanlar arasında da yaşamı olumsuz etkiler. Ayrıca et ve yumurta tavuklarının verimliliğini ciddi oranda azaltmaktadır. Bunun sonucu olarak da insan vücudunun önemli yapıtaşı olan proteinin kalitesi düşmektedir. Bu çalışmada kümeslerde gürültüye neden olan etkenler ortaya konmaktadır. Bununla beraber gürültünün tavuklar üzerindeki etkiler tartışılmıştır. Gürültünün olumsuz etkileri literatür verileri ile desteklenmiştir, hayvan refahı üzerinde durulmuş ve yapılması gerekenler incelenmiştir.Item Niğde ili ve ilçelerinde tarımsal üretimde kullanılan traktörlerin incelenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2022-06-08) Saygılı, Yaşar Serhat; Şen, BurakBu çalışmada, Niğde ili ve ilçelerinin 2004 – 2020 yılları arasındaki tarımsal üretimde kullanılan traktörler ve bu traktörlerin tipleri incelenmiştir. Çalışmada, Niğde ili ve ilçelerinin tarımsal alanları, tarımsal üretim ile traktörlerine ait istatistiksel veriler kullanılmıştır. İlgili yıllarda, tarımsal üretim yapılan alanlar ve tarımsal üretim faaliyetlerinde kullanılan traktör sayılarında artış olduğu gözlemlenmiştir. Niğde ilinde yer alan ilçeler düzeyinde kullanılan traktörlerin tipleri ve sayıları belirtilmiştir. Altunhisar ilçesinde 37.54-51.52 kW aralığındaki çift akslı traktörlerin oranı %75,68’dir. Bor ilçesinde kullanılan traktör tipi ve traktör güçlerinde büyük değişiklikler görülmüştür. Bor ilçesinde kullanılan traktörlerin %78,7’lik oranını 37.54-51.52 kW aralığındaki traktörle oluşturmaktadır. Çamardı ilçesinde kullanılan traktörlerin %95’lik kısmını traktör gücü 25.76 kW ve üzeri çift akslı traktörler oluşturmaktadır. Çiftlik ilçesi en az tip traktör çeşitliliğine sahip ilçedir ve traktörler 25.76-51.52 kW aralığında yer almaktadır. Merkez ilçesi, Niğde ilinin toplam traktör sayısının %70’lik dilimini oluşturmaktadır. En çok çeşitliliğe ve sayıya sahip olan Merkez ilçesinde tek akslı traktörler ile 25.76-51.52 kW aralığındaki traktörler çoğunluktadır. Ulukışla ilçesi tek akslı 3.68 kW üzeri traktörlerin tamamının yer aldığı ilçedir. Ayrıca ilçede yüksek güç (51.52 kW üzerinde) grubundaki traktörlerin sayısı çoğunluktadır.Item Okullarda atık yönetimi yaklaşımı: Balıkesir ili örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-30) Hacısalihoğlu, SaadetDünyada nüfusun, kentleşmenin ve teknolojik çalışmaların her geçen gün artması, atık miktarını da dolaylı olarak artırmaktadır. Bu artıştan dolayı insan ve çevre sağlığının korunabilmesi adına atık yönetimi çalışmalarının yapılması zorunlu hale gelmektedir. Bu çalışmada, Balıkesir’de yer alan özel bir orta öğretim kurumunda çalışanların ve öğrencilerin çevre ve atık yönetimi konusunda, sahip oldukları bilgi düzeyini test etmek amacı ile 60 kişilik bir örneklem kitlesine anket çalışması uygulanmıştır. Anket çalışması ile öğrencilerin ve çalışanların demografik yapıları belirlenmiş, çevre ile ilgili geçmiş deneyimleri ilk anket çalışması (ön test) uygulanarak test edilmiştir. Daha sonra eğitim ve seminer çalışmaları ile çevresel duyarlılıkları aynı anketin tekrar uygulanması ile (son test) yeniden değerlendirilmiştir. Çalışmada uygulanan eğitim ve seminerler ile okullarda daha az atık oluşumu, su ve enerji tasarrufu ve atıkların ekonomik ve çevresel boyutları da düşünülerek toplanması konularında farkındalık ve bilinçlendirme hedeflenmiştir.Item Pamuk bitkisinde yapraktan kükürt uygulamasının uzun süreli su stresi koşullarında yaprak sıcaklığına etkisi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-04-23) Candemir, Derya Kazgöz; Ödemiş, BerkantBu araştırma farklı gelişme dönemlerinde (vejetatif gelişme dönemi (VG), çiçeklenme ve koza oluşumu dönemi (ÇKO), kozaların açılması dönemi (KA)) uzun süreli su stresine maruz bırakılmış Carisma çeşidi pamuk bitkisine yapraktan kükürt uygulamasının yaprak sıcaklığına etkisinin belirlenmesi amacıyla 2015-2016 yıllarında yürütülmüştür. Tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak kurulan bu araştırmada, ana parsellere gelişme dönemleri (OOO, TTT, TOO, OTT, OTO, TOT), alt parsellere kükürt dozları (S₀: Kontrol, S1: 1500 ml ha-¹, S2: 2500 ml ha-¹, S3: 3500 ml ha-¹) konumlandırılmıştır. Çalışmada su stresinin fizyolojik etkilerini belirlemek amacıyla yaprak sıcaklığı ile bitki su tüketimi ve verim ölçümleri yapılmıştır. Ortalama değerler incelendiğinde gelişme dönemlerinde uygulanan sulama suyu miktarındaki artış yaprak sıcaklığı değerlerini önemli ölçüde azaltmıştır. Verilen sulama suyu miktarının azalması (OOO ve TTT karşılaştırıldığında) ile yaprak yüzey sıcaklığında ilk yıl %7.1, ikinci yıl %18.4 oranında artış gerçekleşmiştir. Her iki yılda da en düşük yaprak sıcaklığı bütün gelişme dönemlerinde tam sulama suyu uygulanan TTT konusunda gerçekleşmiştir (27.35-27.28 °C). Stres nedeniyle yaprak sıcaklıklarındaki 1⁰C’lık artış, verimde ilk yıl 78.6 kg da-¹, ikinci yıl 75.2 kg da-¹ azalmaya neden olmuştur. Farklı gelişme dönemlerinde uzun dönemli su stresine maruz kalındığında uygulanan kükürt dozlarının etkileri her sulama konusunda farklılık göstermiş ancak genel olarak S₁ dozunun yaprak sıcaklığını azaltarak aynı zamanda verim değerini artırdığı belirlenmiştir.Item Seralarda soğutma pedi olarak yerel malzemelerin kullanımı olanaklarının araştırılması(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-31) Boyacı, Sedat; Akyüz, Adil; Eren, Merve NurSeralarda yaz aylarında sera iç ortamında meydana gelen aşırı sıcaklık yükselmeleri bitki yetiştiriciliğini sınırlandırmaktadır. Bu dönemlerde uygulanan doğal havalandırma ve zorunlu havalandırma uygulamaları yetersiz olmaktadır. Ancak iç sıcaklık değerlerini düşürmek amacıyla kullanılan evaporatif serinletme yöntemleri havanın duyulur ısısını gizli ısıya dönüştürerek iç ortam sıcaklık değerlerini düşürmenin yanında ortamdaki bağıl nem değerlerini arttırarak yetiştiriciliğe imkân tanımaktadır. Bu evaporatif serinletme yöntemlerinden biri de fan ped serinletme yöntemidir. Bu sistemde ticari olarak kullanılan selüloz esaslı ped malzemesinde iç ortam hava sıcaklığının, dış ortam havasının sıcaklığına göre 5-15°C altına düşürülebileceğini ve sistem etkinliğinin ise yaklaşık %80 olabileceği araştırmacılar tarafından belirlenmiştir. Ancak ped maliyetinin yüksek olması sistemin kullanılmasını sınırlandıran en büyük etmenlerden biridir. Bu amaçla kırsal bölgelerde atık olarak değerlendirilecek birçok yerel malzeme (kabak lifi, saman, çuval bezi, kavak talaşı, hindistan cevizi lifleri, odun talaşı, samar, japon şemsiyesi, topalak, kenevir, palash ağacı, pomza taşı, volkanik tüf) araştırmacılar tarafından denenmiştir. Araştırmacılar, bu malzemelerin ticari olarak kullanılan pedlere alternatif olarak düşük maliyet ile kullanılabileceği ve iç ortam hava sıcaklığının, dış ortama göre 3-13°C düşürülebileceğini ve sistem etkinliğinin ise yaklaşık %80 olduğunu bildirmektedirler. Yapılan bu çalışmada, Türkiye’deki örtü altı alan ve üretim miktarları, seralardaki serinletme ihtiyacı, yerel olarak kullanılabilecek malzemelerin verimlilikleri ve ped malzemesinde aranacak özellikler literatür verileri ile tartışılarak kullanım olanakları hakkında bilgiler sunulmuştur.Item Sulama göleti suyunun yüzeysel su kalitesi ve sulama suyu kalitesi açısından değerlendirilmesi; Uşak ili Güllübağ göleti örneği(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-06-25) Kapdı, Esra Bozan; Aşık, Barış Bülent; Ziraat Fakültesi; Toprak ve Bitki Besleme Bölümü; 0000-0003-2842-7535; 0000-0001-8395-6283Su kaynaklarının kalitesinin belirlenmesi ve izlenmesi, kullanım amacına bağlı olarak büyük önem taşımaktadır. Bu çalışmada, Uşak ilinde sulama amaçlı kullanılması planlanan Güllübağ baraj göletinden farklı dönemlerde (Mart, Mayıs ve Temmuz) alınan su örnekleri yüzeysel su kalitesi ve sulama suyu kalite parametreleri açısından değerlendirilmiştir. Su örneklerinde yönetmeliklerde belirtilen fiziksel ve kimyasal analizler yapılmış ve sınır değerler ile karşılaştırılmıştır. Çalışmada gölet suyu sulamaya uygunluk açısından; Elektriksel İletkenlik (EC), ve Toplam Sertlik (TS) değerleri ile Sodyum Adsorbsiyon Oranı (SAR), Sodyum Yüzdesi (%Na), Magnezyum Adsorbsiyon Oranı (MAR), Potansiyel Tuzluluk (PS) ve Permeabilite İndeksi (PI), Kelley İndeksi (KI) gibi parametreler kullanılmıştır. Elde olunan sonuçlara göre Güllübağ göleti amonyum azotu, nitrat azotu, nitrit azotu, toplam kjeldahl azotu ve toplam fosfor içeriği bakımından yüzeysel su kalitesi olarak 3. ve 4. sınıfta yer aldığı, Cl ve SO4 içeriği açısından 2. ve 1 sınıf, B konsantrasyonu açısından ise 2. sınıf, N bileşikleri açısından 4.sınıf, BOİ 3. sınıf, KOİ 2. sınıf sulama suyu olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca sulamaya uygunluk açısından hesaplanan parametreler değerlendirildiğinde; Güllübağ sulama göleti suyu % Na değeri 52.8 ile 54.6 arasında, SAR değeri 3.1 ile 3.5, MAR değeri 35.6 ile 37.1, TDS değerleri 782 ile 1038 mg L-1, PS açısından değerlendirildiğinde 4.41-5.72 meq L-1, Kelley indeks değerleri 0.94 ile 1.0 ve PI değerleri 72.5 ile 74.9 arasında değişim göstermiştir. Analizi yapılan ağır metaller açısından sulama yönünden bir problem bulunmamaktadır. Sonuç olarak, değerlendirilen su kaynağının sulama amaçlı kullanımında dikkatli olunması ve toprak özellikleri ile yetiştirilecek bitkinin toleransları da dikkate alınarak uygulamalar yapılmalıdır.Item Süt sığırı işletmelerinin küresel ısınma potansiyelinin Tier-1 yöntemi ile tahminlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2020-12-30) Yaylı, Büşra; Kılıç, İlker; Ziraat Fakültesi; Biyosistem Mühendisliği Bölümü; 0000-0002-0198-3550; 0000-0003-0087-6718Türkiye’de süt sığırı işletmelerinin entansif hale gelmesiyle, atık ve kirletici miktarı da artmaktadır. Ruminant hayvanlar olmaları nedeniyle önemli CH₄ (metan) emisyon kaynağı olarak görülmektedir. Ayrıca gübre yönetiminden kaynaklanan N₂O emisyonları da atmosferde tehlike oluşturmaktadır. CH₄ ve N₂O gazlarının atmosferde ısıyı absorbe kapasiteleri yüksektir, bu nedenle küresel ısınmaya etkileri üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’deki mevcut süt sığırı işletmelerinin enterik fermantasyon ve gübre yönetiminden kaynaklanan küresel ısınma potansiyeli ve Bursa ilinin katkısı, IPCC tarafından tanımlanan Tier-1 yöntemi yardımıyla belirlenmiştir. Hesaplamalar sonucunda Türkiye’deki süt sığırı işletmelerinin küresel ısınma potansiyeli 53.5 Tg CO₂ ve Bursa’nın potansiyeli ise 0.70 Tg CO₂ olarak hesaplanmıştır. Küresel ısınma potansiyeline en büyük negatif etkiyi N₂O emisyonlarının oluşturduğu görülmüş ve çeşitli önleme önerileri sunulmuştur.Item Yerel bazı makarnalık buğday (Triticum Durum L.) çeşitlerine ait tohumların fiziksel özellikleri ile renk karakteristiklerinin belirlenmesi(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2021-12-30) Gül, Esra Nur; Altuntaş, Ebubekir; Kırmık, GülşenBu çalışmada, yerel bazı makarnalık buğday çeşitlerine (Eminbey, Mirzabey 2000 ve Şahinbey) ait tohumların bazı fiziksel özellikleri ve renk karakteristikleri incelenmiştir. Çalışmada kullanılan Eminbey, Mirzabey 2000 ve Şahinbey çeşitlerinin nem içerikleri sırasıyla %9.00, %7.72 ve %6.92 (kuru baz, k.b) olarak belirlenmiştir. Fiziksel özelliklerden uzunluk, kalınlık, geometrik ortalama çap, küresellik ve yüzey alanı değerleri açısından çeşitler arasında istatistiksel olarak farklılıklar gözlenmiştir (p<0.01). L parlaklık değerlerinin Eminbey çeşidinde daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Buğday çeşitlerinde maksimum yığılma açısı değeri 7.33⁰ ile Şahinbey çeşidinde bulunurken, minimum değer ise 3.78⁰ ile Mirzabey 2000 çeşidinde bulunmuştur. Çalışmanın sonuçları, ekim ve hasat makinaları ile hasat sonrası teknolojilerindeki taşıma, boyutlandırma, sınıflandırma ve depolama sistemlerinin tasarlanmasında ve ürün işlemede mühendislik verisi olarak kullanılabilecektir.