2010 Bahar Sayı 14
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/10129
Browse
Browsing by Language "tr"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Item Aşkınsal çıkarsamanın ontolojik temellendirilişi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Aşkın, ZehragülHeidegger’de kavram, Kant’ta olduğu gibi farklı tasarımları bir bilinçte tasarımlayabilen ve kendi içeriklerini a priori olarak kendilerinde taşıyan, saf nosyonlara karşılık gelmektedir. Nosyonların, anlama yetisinin işlevlerinden nasıl kaynaklandığını araştıran Heidegger, bu bağlamda “Saf anlak kavramlarının çıkarsanması” olarak Aşkınsal Çıkarsama’nın, Kant’ta nasıl gerçekleştiğini ve gerçek anlamını oluşturan, ontolojik özünü sorun edinmektedir. Makale Heidegger’in, Kant’taki görü ve kavramlar (kategoriler) arasındaki uçurumu, saf anlama yetisi kavramlarının görüsel temeline işaret ederek, nasıl aştığını açıklama çabası içinde olacaktır.Item Çokkültürlülük gerçeği ve Türkiye(Uludağ Üniversitesi, 2010) Günay, MustafaGünümüzde bütün toplumlar çokkültürlüdür. Bir başka deyişle, çokkültürlülük günümüzün en önemli olgusudur. Bu bağlamda kültürel farklılıklar ve çoğulculuk, felsefe ve sosyal bilimlerde temel problemler olarak ele alınmaktadır. Toplumun yapısı homojen değildir ve farklılıklardan oluşmaktadır. Küreselleşme sürecinde kültürlerin etkileşimi de önemlidir. Farklı kültürler böylece birbirini düzeltir ve tamamlar ve birbirinin ufkunu genişletir ve insani gelişimin yeni formları için birbirini etkilerler. Kültürel farklılık insan özgürlüğünün en önemli öğesi ve koşuludur. Kültürler diğer kültürler ile karmaşık diyaloglar yoluyla şekillenir. Fakat kültürel kimliklerin siyasallaşması da ciddi problemlere yol açmaktadır. Toplumsal bütünlük ve birlikte yaşama nasıl mümkündür? Hangi değerler birleştirici olabilir? Bu nedenle günümüz toplumlarında çoğulculuk önemli bir olgu ve problemdir. Çeşitli çoğulculuk tipleri vardır: kültürel çoğulculuk, siyasal çoğulculuk vb. Kültürel kimliklerin siyasallaşması da önemli bir problemdir. Bu makalede Türkiye’de çoğulculuğun durumu tartışılacaktır.Item Descartes’ın epistemolojisi ve Foucault’nun eleştirisi: Akıl ve akıl dışılık bağlamında bir eleştiri(Uludağ Üniversitesi, 2010) Keha, Mine KayaDescartes kuşkuyu olanaklı bir kesinliği keşfedebilmek amacıyla bir yöntem olarak kullanmıştır. Ama bu arada, kuşkulanma ihtimalini beraberinde getirdiği için deliliği ele almak yerine düşünceden tamamen dışlamıştır. Bu dışlama bir dönüm noktasıdır. Foucault bu gelişmelerin, Batı kültürünün dışavurumu niteliğindeki simalardan sadece biri olan Descartes'ın suçu olduğunu ileri sürmez. Foucault bu gelişmelerin bizzat Batı'nın akıl tasarısında içerildiğini ima etmektedir. Bu tasarı açısından paradigmatik olan tutum, aklın kendisinden kuşkulanmayı reddetmektir ve Descartes bunun örneklerinden sadece biridir.Item Felsefede edebiyatın rolü(Uludağ Üniversitesi, 2010) Öktem, ÜlkerBu makalede, varlık, düşünce, dil, yazı, kültür ve uygarlık bağlantısında, felsefe ile edebiyat ilişkisi incelenmiş; felsefenin mi edebiyata, edebiyatın mı felsefeye yön verdiği araştırılmıştır. Felsefe ile edebiyat etkileşiminden ortaya çıkan ürünün, felsefi romanın, nasıl bir yapı arz ettiği, ne türden bir eser olduğu, ilk nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı, nasıl geliştiği söz konusu edilmiştir. Bu bağlamda, edebî bir eserin, felsefî sayılabilmesi için gereken şeylerin neler olduğu, felsefî ve edebî eserlerin özellikleri dile getirilerek ortaya konulmuş; örneğin, varoluşçuluğun etkisiyle yazılmış bir eserin, edebî olmakla birlikte, felsefî sayılıp sayılamayacağı tartışılmıştır. Antik Yunan filozoflarından Çağdaş filozoflara kadar uzanan tarihsel çerçevede, filozof-edipler ve edip-filozoflardan bahsedilmiştir. Yine, burada, varlık, düşünce, dil, yazı, kültür ve uygarlık bağlantısı çerçevesinde, güçlü, sağlam bir düşünce yapısının göstergeni olan sağlam bir dil yapısının, felsefî ve edebî eserlerle nasıl daima canlı kaldığı, her iki alandan verilen örneklerle, gösterilmiştir.Item Nermi Uygur’da kültür ve teknik ilişkisi(Uludağ Üniversitesi, 2010) Erdem, H. HalukBu çalışma Nermi Uygur düşüncesinin temel sorunlarına –insan, kültür, teknikyönelmektedir. Kültür kavramı Nermi Uygur felsefesinin hareket noktasıdır. Teknik, doğrudan doğruya kültür kavramıyla bağlantılıdır. “Homo faber” olarak insan, kültürle birlikte insanlaşmaktadır. Uygur’a göre insan hem kendisi hem de başkalarının sorumluluğunu taşıyan bir varlıktır. Teknik, insanın hizmetinde olmalıdır ve araç olarak kullanılmalıdır. Teknik insanı korumayı amaç edinmelidir.Item Bir ontoloji olarak şiir: Wislawa Szymborska'nın şiiri(Uludağ Üniversitesi, 2010) Baş, O. Fırat"Bir Ontoloji Olarak Şiir=Wislawa Szymborska'nın Şiiri", adından da anlaşıldığı üzere, Polonyalı Nobel Ödüllü şair W.S.'nın şiirini bir ontoloji - bir Varlık araştırması olarak yorumlama çabasıdır. Fakat bu çalışma, Szymborska'nın şiirini "bir felsefi şiir" olarak adlandırmak için yazılmamış olduğu gibi, felsefenin edebiyata etkisi üzerine de değildir. Bunlar, çoktan, birçok kereler yapılmış şeylerdir. Bu çalışmanın hedefi, felsefenin kendi kökenlerine; Heidegger'e göre, "varoluşun ve bütün nesnelerinin özünün kurucu adlandırılışı" olan anayurduna dönüş eğilimini göstermektir.Item Popper’ın Marx’ın tarih, toplum ve siyaset görüşünü eleştirisi üzerine bir inceleme(Uludağ Üniversitesi, 2010) Becermen, Metin; Uludağ Üniversitesi/Fen Edebiyat Fakültesi/Felsefe Bölümü.Bu çalışmada, Popper’ın Marx’ın tarih ve toplum görüşünü eleştirisi üzerinde durulmakta ve bu bağlamda, Popper’ın Marx’ı eleştirisindeki haklı ve haksız değerlendirmeler ortaya konmaya çalışılmaktadır. Popper, Marx’ın geleceğe dair öndeyilerini eleştirirken, onun ekonomik temelli tarih anlayışına karşı çıkar. Bu noktada, Popper, Marx’ın, bütün iyimserliğine rağmen, demokratik bir toplum anlayışından uzaklaştığını söyler. Ancak, Marx’ın, istediği şey tam da “gerçek demokrasi”nin ve “gerçek özgürlük”ün hayat bulduğu bir toplumun yaratılmasıdır. Bununla birlikte, böyle bir toplumun yaratılması, politika açısından, toplumsallığın nasıl düzenleneceği problemini ortaya çıkarır. Çalışmanın sonunda bu sorun açıklanmaya çalışılacaktır.Item Tarihin mi sonu yoksa ideolojilerin mi?(Uludağ Üniversitesi, 2010) Sarı, Mehmet AliGeride bıraktığımız yüzyıla damgasını vuran en önemli düşüncelerden biri de batı düşüncesinin bir krize girdiğidir. Özellikle 1987 yılında “Doğu Bloğunun” çözülmeye başlaması tarihin sonundan daha çok düşüncenin sonunun işaretleri olarak görülür ve yorumlanır. Böylesi bir tarihsel durum, “tarihin sonu” düşüncesi çerçevesi içinde yer alan ideolojilerin çöktüğü, modernizm ve onu temsil eden üstanlatıların sonunun geldiği ve yeni bir toplumsal döneme girildiği biçimindeki anlayışlara bir ivme kazandırır. Ne var ki bu tarihsel olay sonrasında dünya sahnesinde meydana gelen ve gelmekte olan pek çok gelişme ise bir son duygusuyla dile getirilen çoğu kavramın ve durumun yeniden ele alınıp değerlendirilmesi ihtiyacını ortaya koymuştur. İşte bu bağlamda konuyla ilgili günümüzdeki pek çok tartışma ise insanlığın tarihin neresinde olduğundan tarihin nereye doğru gitmekte olduğuna kadar uzandığı gibi mevcut toplumsal durumun ne demeye geldiğini de içine almaktadır.