Bursa Uludağ Üniversitesi Dergileri
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/11452/28
Browse
Browsing by Department "Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Item Bursa huzur evi yaşlılarının sosyodemografik özellikleri ve sağlık taraması sonuçları(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-10) Uncu, Yeşim; Özçakır, Alis; Sadıkoğlu, Ganime; Alper, Züleyha; Özdemir, Hakan; Bilgel, Nazan; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıYaşlanan dünyamız ile birlikte ülkemizde de nüfusun giderek yaşlanması, yaşlıların sağlık ve bakım problemlerinin her geçen gün artarak önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada Bursa Belediyesi’ne bağlı üç huzur evi ziyaret edilerek, yaşlıların bazı sosyodemografik özelliklerinin incelenmesi, en sık rastlanılan sağlık problemlerinin belirlenmesi ve kendi bakış açıları ile huzur evinde yaşamın özelliklerinin tanımlanması amaçlanmıştır. Mayıs 2001 döneminde, huzur evleri ziyaret edilerek yaşlılara yüz yüze görüşme tekniği ile anket uygulamasının ardından, fizik muayeneleri yapılarak çalışma gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunun %60,1’i erkek, %39,9’u kadın ve yaş ortalamaları 69,98±0,78 idi. Hiçbir sağlık güvencesi olmayanların oranı % 35,2 idi. %14,5’i lise ve yüksek okul mezunu, %45’i ise yalnızca okur yazar idi. %78,8’inde en az bir veya daha fazla kronik hastalık vardı. Yapılan fizik muayenede en sık diş, kulak ve kardiovasküler sisteme ait bulgular tespit edildi. Yaşlılar genel olarak huzur evinde bulunmaktan hoşnut olmakla birlikte, fizik ortamlarının daha ziyade yurt veya misafirhane ortamı gibi olmasının, ev özlemi yaşamalarına neden olduğunu dile getirmişlerdir.Item Çocuklarda baş ağrısı(Uludağ Üniversitesi, 2003) Okan, Mehmet; Özdemir, Hakan; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim Dalıİnsanların sık karşılaştığı yakınmalardan birisi olan baş ağrısı kafatası içinde veya dışında yer alan ağrıya duyarlı oluşumların değişik nedenlerle etkilenmesi sonucu ortaya çıkar. Bu yakınma merkezi sinir sistemindeki (MSS) patolojilerden kaynaklanabildiği gibi vücudun diğer bölümlerinin rahatsızlıklarının bir belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir. Baş ağrıları bazen hayatı tehdit edici bir patolojinin habercisi olabildiği gibi, bazen de bir enfeksiyona, ailevi olarak geçebilen vasküler patolojilere veya psikojenik kökenli nedenlere bağlı olabilir. Yetişkinler arasında baş ağrısı yakınması ile karşı- laşmayan hemen hemen yok gibidir. Ancak yaş küçüldükçe bu yakınma ile başvuran hasta sayısı da azalmaktadır. Bu da küçük yaştaki çocukların muhtemelen ağrıyı ve niteliğini ifade edememelerinden kaynaklanmaktadır. Çocuklarda baş ağrısı prevalansı yaş ile birlikte artış göstermektedir. Polonya’da yapılan retrospektif çalışmada bir yıl içerisinde okul çağı çocuklarının % 75’inin baş ağrısı geçirdiği tespit edilmiştir (1). iskandinavya’da yapılan bir çalışmada ise, 7 yaş civarındaki çocukların % 1,4’ünde gerçek migren, % 2,5’inde non migrenöz baş ağrısı, % 35,0’inde de diğer nedenlere bağlı baş ağrısı tanımlanmıştır (2). On beş yaş civarında ise, migren sıklığı % 5,3 olarak verilirken, non migrenöz baş ağrıları % 15,7, diğer nedenlere bağlı baş ağrıları da % 54,0 oranında bildirilmiştir (3). Ülkemizde bu konuda geniş kapsamlı çalışmalar sınırlı olup 6-15 yaş arasındaki çocuklarda baş ağrısı oranı % 37,3 olarak bildirilmiştir (4). Altı yıllık periyodu kapsayan bir çalışmada ise çocukların % 80,0’inin baş ağrısı yakınması ile karşılaştığı bildirilmektedir (3). Sonuç olarak yapılan epidemiyolojik çalışmalar adölesan öncesi dönemde baş ağrısı insidansının % 20,0 ile % 54,0 arasında değiştiğini göstermektedir (2,3).Item Mesleksel beceri eğitimi açısından geldiğimiz nokta(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-07) Özçakır, Alis; Uncu, Yeşim; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıGünümüzde tıp eğitimi, büyük bir değişim içersindedir. Tıp öğrencilerinin toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde yetiştirilmesi amaçlanmış; bu doğrultuda tıp fakültelerinde yeni birimler kurulmaya ve müfredatta değişiklikler yapılmaya başlanmıştır. Son yıllarda dünyadaki tüm tıp fakültelerinde öğretim alanında ‘Beceri Eğitimi’ yeni bir bölüm olarak ortaya çıkmıştır. Dünyadaki bu değişim, ülkemiz tıp fakültelerinde de görülmektedir. Bu çalışmada, mesleki beceri eğitiminin Uludağ Üniversitesi ve ülkemiz tıp fakültelerindeki durumunun gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.Item Nefroloji kliniği’nde yatan hastaların analizi(Uludağ Üniversitesi, 2015-04-21) Ayar, Yavuz; Ersoy, Alparslan; Sayılar, Emel Işıktaş; Yıldız, Abdülmecit; Oruç, Ayşegül; Orhan, Safiye; Şanlı, Cemile; Ceylan, Alper; Tırnova, Zelal Şahin; Eylemer, Eda; Çamcı, Nihal Yücel; Göktaş, Sibel Yorulmaz; Akalın, Emin Halis; Şahin, Ahmet Bilgehan; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıÜlkemizde artan nufüs ve yaşam beklentisi ile birlikte kronik hastalık görülme sıklığında belirgin bir artış gözlenmektedir. Kronik böbrek hastalıklarının etyolojisinde diyabet, hipertansiyon ve glomerülonefritler ön sıralarda yer almaktadır. Hastane kayıtları retrospektif değerlendirildiğinde toplam yatışların 1/5’inde genitoüriner, kardiyovasküler ve dolaşım sistemi ile ilişkili hastalıklar görülmektedir. Çalışmamızda Ocak 2013 Ocak-Aralık 2014 ayları arasında klinikte takip edilen 295 kadın, 346 erkek, toplam 641 hasta değerlendirildi. Hastalar klinik, demografik, laboratuar değerlerine göre analiz edildi. Kliniğimizde en sık yatış tanıları %27.17 kronik böbrek yetmezliği (KBY), %21.3 renal transplantasyon hastası (transplantasyon hazırlık, enfeksiyon vb.), %15.36 proteinüri etyoloji ve %7.7 akut böbrek yetmezliği idi. Hastalarımızın 2013 ve 2014 yıllarında sırasıyla; %93.2 ve %92.8’i şifa veya haliyle taburcu olurken, %3.3 ve %3.9’u kaybedilmiş, %3.6 ve %3.3’ü yoğun bakım ünitesine veya diğer kliniklere devredilmişti. Yatış süresi hastaların ortalama yıllara göre 14 (2-106) ve 15 (2-111) gün idi. Hastaların 2013 ve 2014 yıllarında %36.5ve %42.1’inde enfeksiyon mevcuttu. Hastaların yıllara göre %31.2 ve %23.4’ü hemodiyalize girerken, %29.4 ve %33.9’u immünsüpresif tedavi kullanmaktaydı. Sonuç olarak diyaliz tedavisi ve uzun süreli yatışlar enfeksiyon görülme sıklığı ile mortaliteyi arttırmaktadır.Item Normal gebelikte hiperreaksiyo luteinalis: Bir olgu sunumu(Uludağ Üniversitesi, 2000) Uncu, Yeşim Afşar; Uncu, Gürkan; Gök, Nihat; Tıp Fakültesi; Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim DalıHiperreaksiyo luteinalis (HL), çok sayıda oluşan teka lutein kistlerinin overleri çok fazla büyütmesi halidir. Nedeni kesin olarak bilinmemekle fakat, gonadotropinlerin çok artması veya over stromal hücrelerinin bu hormonlara aşırı duyarlılığı sonucu oluştuğu iddia edilmektedir. Genellikle, gestasyonel trofoblastik hastalıklar; çoğul gebelikler veya over hiperstimülasyonu sonucu oluşan bu durum, spontan oluşan gebelikle çok nadir görülür ve over tümörlerine benzeyen bulgular verir. Burada 10 haftalık spontan oluşmuş gebelikte gelişen bir hiperreaksiyo luteinalis olgusu sunulmuş ve literatür gözden geçirilmiştir.Item Periferik arter hastalıklarında risk faktörleri ve klinik bulgular(Uludağ Üniversitesi, 2002-01-14) Yıldız, Caner; Sadıkoğlu, Ganime; Özçakır, Alis; Uncu, Yeşim; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıPeriferik arter hastalığı (PAH), iskemik olaylar (myokard infarktüsü,inme) ve ölüm riskinde artma ile birlikte olan sistemik aterosklerozun belirginleşmesidir. Bu çalışmada periferik arter hastalığının risk faktörlerinin saptanması ve klinik bulgular ile birlikte değerlendirilerek aile hekimliği pratiğinde PAH’na yaklaşım kriterlerinin belirlenmesi amaçlandı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Anjiografi Ünitesi ve Bursa’daki özel bir anjiografi merkezine başvuran 440 vaka, risk faktörleri ve klinik bulgular açısından incelendi. Olguların 389’u erkek (%89), 51’i kadın (%11) idi. Hastalarda en çok yakınılan ilk neden %73.9’unda yürümekle ortaya çıkan ağrı (kladikasyo) idi. Yapılan periferik anjiografi tetkiki sonucunda hastaların %68’inde stenoz, %19’unda oklüzyon, %2’inde anevrizma, %11’inde normal anjiografi ile uyumlu bulgular saptandı. Çalışmamız PAH’nın erkeklerde kadınlardan daha fazla olduğunu ve sigaranın belirgin bir risk faktörü olduğunu göstermiştir. Olguların anamnezleri ve anjiografi sonuçları birlikte değerlendirildiğinde genellikle erken tanı konulamadığı ve risk faktörlerini elimine edebilecek uygulamaların zamanında yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Eğer birinci basamak hekimi, anamnez ve muayene için uygun zamanı ayırır ise PAH tanısını ve tedavisini uygun bir şekilde yapabilir. Hekimin muayenesi bilinen diğer testlerin hepsinden daha etkin ve ucuzdurItem Safra yolu yaralanmalarının perkütan biliyer drenaj ile tedavisi(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-30) Sadıkoğlu, M. Yurtkuran; Sadıkoğlu, Ganime; Erdoğan, Cüneyt; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıSafra yolu yaralanmaları genellikle iatrojenik nedenlidir. Başta laporoskopik kolesistektomi olmak üzere hepatobiliyer cerrahinin komplikasyonu olarak görülür. Safra yolu yaralanmalarının tedavisinde cerrahi olarak yapılabilecekler sınırlı ve zordur. Bu nedenle tedavi için en az invaziv yöntem safra yolunun kateterizasyonu veya geçici olarak plastik stent yerleştirilmesidir. Çalışmamızda 8 yıllık dönemde Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim dalında safra yolu yaralanması saptanan ve radyolojik yöntemlerle tedavi edilen 16 olgu sunularak tartışılmıştır. Olgularda peritona sızan safra perkütan kateter drenajı ile drene edildi ve perkütan biliyer drenaj uygulandı. Biliyer drenaj kateterleri 15-50 gün arasında (ortalama 28 gün) tutuldu. Olgular ortalama 44 ay (5-90 ay) izlendi. 16 hastadan 14’ü radyolojik yöntemlerle tamamen tedavi edildi. İki olguya cerrahi operasyon önerildi. Perkütan biliyer drenaj safra kaçağına neden olan yaralanmaların primer tedavisinde, etkin bir yöntemdir. Genellikle tam iyileşme sağlamaktadır.Item Tuberous sclerosis’de böbrek tutulumu: klinik ve radyolojik bulgular(Uludağ Üniversitesi, 2003-01-30) Sadıkoğlu, Ganime; Erdoğan, Cüneyt; Özdemir, Hakan; Alper, Züleyha; Tıp Fakültesi; Radyoloji Ana Bilim DalıTuberous sclerosis (TS) otozomal dominant geçişli, birçok organ sisteminde hamartomlarla karakterize bir hastalıktır. Klasik klinik triadı epilepsi, mental retardasyon ve adenoma sebaseum olarak adlandırılan deri lezyonlarıdır. Böbreklerde en sık görülen lezyon angiomyolipomdur (AML). AML hastaların % 40-80’inde saptanır. Bu lezyonlar büyümeye eğilimlidirler ve ciddi hemorajiye yol açabilirler. Çalışmamızda klinik bulgular ve radyolojik tetkiklerle (kranial BT-MR) TS tanısı alan 14 hasta böbrek tutulumu yönünden incelendi. Olguların yakınmaları, fizik muayeneleri, laboratuar bulguları, renal US ve BT bulguları retrospektif olarak değerlendirildi. Ondört olgunun 8’inde (%57) US ve BT tetkikleri ile renal AML saptandı. Bunlardan ikisinde böbrek fonksiyonları belirgin şekilde bozulmuştu. Bu iki olgu da ileri yaşta ve büyük AML’lar bulunan olgulardı. TS da böbrekte sıklıkla izlenen AML’lar yaş arttıkça boyut ve sayı olarak artmaya eğilimlidir. Böbrek yetmezliğine neden olabilirler. Ancak AML’ların nasıl ve neden büyüdüğü hala bilinmemektedir. Bu konuda ileri araştırmalara gerek duyulmaktadır.Item Uludağ üniversitesi tıp fakültesi öğrencilerinin beslenme alışkanlıkları ve bunları etkileyen faktörler(Uludağ Üniversitesi, 2012-05-11) Ayhan, Demet Ekin; Günaydın, Elif; Gönlüaçık, Erhan; Arslan, Umut; Çetinkaya, Ferit; Asımı, Hakima; Uncu, Yeşim; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıBu çalışma; Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin beslenme alışkanlıkları ve bunları etkileyebilecek faktörleri araştırmak, beslenme durumlarını incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma Aralık 2011-Ocak 2012 tarihleri arasında yapılmış olup, araştırmaya katılan öğrencilere, sosyodemografik özellikleri, beslenme alışkanlıkları, beslenme durumları ile ilgili 51 sorudan oluşan anket uygulanmıştır. Araştırmaya 298’i kız (%53,5) 259’u erkek (%46,5) toplam 557 öğrenci dâhil edilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerden günde üç ana öğün ile beslenenler %29,6 oranında iken, günde üç ana öğün ile birlikte en az bir ara öğünle beslenenler %41,3, günde üç ana öğün üç ara öğün ile beslenenler ise %4,7 oranındaydı. Öğrencilerin en çok önem verdikleri ana öğünün akşam yemeği (%44,6) olduğu görülmüştür (p<0,05). En çok atladıkları ana öğün ise kahvaltı (%58,2) olarak gözlenmiştir. Çalışma grubunda, günde üç ana öğün ve üç ana öğünle beraber en az bir ara öğünle beslenenleri düzenli beslenen grup (%70,9) olarak ayrı değerlendirdiğimizde bu grupta da benzer sonuçlar çıkmıştır. Bu çalışmada, kızların erkeklere göre daha düzenli beslendiği gözlenmiştir (p<0,05). Vücut kitle indeksleri ortalaması kızlarda 20.98±2.87 kg/m2 , erkeklerde 24.01±3.17 kg/m2 bulunmuştur. Tıp Fakültesi öğrencilerinin çoğunun düzenli beslendiği ve vücut kitle indeksleri açısından normal olduğu görülmüştür.Item Uludağ üniversitesi tıp fakültesini tercih eden öğrencilerin kimi sosyo-demografik özellikleri ve mesleğe bakış açıları(Uludağ Üniversitesi, 2004-08-25) Alper, Züleyha; Özdemir, Hakan; Tıp Fakültesi; Aile Hekimliği Ana Bilim DalıBu çalışmanın amacı, ÖSYM (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme) sınavında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanan öğrencilerin bazı sosyo-demografik özelliklerinin belirlenmesi ve bu öğrencilerin tıp eğitimini tercih etmelerini etkileyen nedenlerin ve hekimlik mesleğinden beklentilerinin saptanmasıdır. Bu amaçla, 2001-2002 ve 2002-2003 eğitim yıllarında Tıp fakültesi 1. yarıyıl öğrencilerine cinsiyet, yaşadıkları yer, mezun oldukları lise, tıp fakültesini seçme nedenleri ve hekimlik mesleği ile ilgili beklentilerini içeren bir anket formu uygulanmıştır. Yapılan analizlerde öğrencilerin % 88.9’unun tıp fakültesine isteyerek girdiği ve kendilerine seçme şansı verilseydi % 83.8’inin tekrar tıp fakültesini seçecekleri sonucuna varılmıştır. Öğrencilerin % 58.8’i Tıpta Uzmanlık Sınavını (TUS) hemen kazanmak istediklerini, % 29.6’sı maddi kazancın meslek özellikleri açısından çok önemli olduğunu belirtmişlerdir. Sonuç olarak, uzun ve zor bir eğitim olan tıp eğitimi ve özverili çalışmayı gerektiren hekimlik mesleğini seçen öğrencilerin, seçimlerini isteyerek yapmış olmaları, seçtikleri mesleğin manevi yönüne daha ağırlıklı olarak önem veriyor olmaları gerek eğitim hayatlarında gerekse çalışma hayatlarında başarılı olmaları için önemli adımlardan biri olarak düşünülmektedir.