2000 Cilt 2 Sayı 2
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/11452/13292
Browse
Browsing by Department "Felsefe Bölümü"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Item Kant’s Theory of Knowledge and Hegel’s criticism(Uludağ Üniversitesi, 2000-06-01) Çüçen, A. Kadir; Fen Edebiyat Fakültesi; Felsefe BölümüKant inquires into the possibility, sources, conditions and limits of knowledge in the tradition of modern philosophy. Before knowing God, being and reality, Kant, who aims to question what knowledge is, explains the content of pure reason. He formalates a theory of knowledge but his theory is neither a rationalist nor an empiricist theory of knowledge. He investigates the structure of knowledge, the possible conditions of experience and a priori concepts and categories of pure reason; so he makes a revolution like that of Copernicus . Hegel, who is one of proponents of the German idealism, criticizes the Kantian theory of knowledge for “wanting to know before one knows”. For Hegel, Kant’s a priori concepts and categories are meaningless and empty. He claims that the unity of subject and object has been explained in that of the “Absolute”. Therefore, the theory of knowledge goes beyond the dogmatism of the “thing-initself” and the foundations of mathematics and natural sciences; and reaches the domain of absolute knowledge. Hegel’s criticism of Kantian theory of knowledge opens new possibilities for the theory of knowledge in our age.Item Kant’ta aydınlanmanın olanağı olarak i̇nsana saygı(Uludağ Üniversitesi, 2000-06-01) Ürek, Ogün; Fen Edebiyat Fakültesi; Felsefe BölümüBu yazıda, Kant’ın insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kurtulması olarak tanımladığı aydınlanmanın olanağını, a priori bir duygu olan ahlâk yasasına saygı duygusunun sağladığı gösterilmeye çalışılacaktır. Çünkü, ahlâk yasasının öznesi insan olduğundan insana saygı duygusu olarak da nitelendirilebilecek olan bu duygu, ahlâk yasasının istemeyi belirleme amacıyla kendisinden önce gelebilecek olan bütün eğilimleri engellemesiyle ortaya çıkan, dolayısıyla tutkusal olarak nitelendirilen diğer bütün duygulardan ayrı olan bir duygudur. Saygı duygusunun bu özelliği, onun eylemlerde saf pratik aklın tek güdüsü olarak etkide bulunmasını sağlar. Bir kişi, en sıradan insanda bile bir dürüstlük olduğunu fark ederse, istese de istemese de o dürüst kişiye saygı duymaktan kendini alamaz. Kant’a göre insana saygı, aynı zamanda amacı kişileri aydın kişiler haline getirmek olan eğitimin de gerçekleşmesinin tek koşuludur. Çünkü ahlâksal bir eğitimin amacı, insana kendi değerini duymayı öğretmek, duyular dünyasına ait bir varlık olmasının ötesinde düşünülür dünyaya ait bir varlık da olduğunu göstermektir. Bu da, ancak ahlâklılık insan kalbi üzerine saf ahlâksal güdüler olarak sunulursa olanaklıdır. Ahlâklılık ne kadar saf olarak sunulursa, onun insan kalbi üzerinde gücü de o kadardır. Kişinin kendi mutluluğundan çıkan güdülerin her karışması, ahlâk yasasının insan kalbini etkilemesine bir engeldir. Bundan dolayı, kişinin duyusallığı üzerinde ahlâk yasasına saygı güdüsünün etkili olabilmesi için, kişiye ahlâksal bakımdan iyi eylem örnekleri vererek, onun buna doğrudan ilgi duymasını sağlamak gerekir.